İçeriğe atla

Ayçiçeği

Ayçiçeği
Mavi gökyüzü önünde bir ayçiçeği. Çapı yaklaşık 15 cm'dir.
Biyolojik sınıflandırma
Âlem: Plantae
Bölüm: Magnoliophyta
(Kapalı tohumlular)
Sınıf: Magnoliopsida
(İki çenekliler)
Takım: Asterales
Familya: Asteraceae
(Papatyagiller)
Alt familya: Asteroideae
Oymak: Heliantheae
Cins: Helianthus
Tür: H. annuus
Helianthus annuus
L.
Ayçiçeği

Ayçiçeği (Helianthus annuus), Günebakan, Gündoğdu veya Günçiçeği, papatyagiller (Asteraceae) familyasından çekirdekleri ve yağı için yetiştirilen sarı çiçekli bir tarım bitkisidir.

Anavatanı Kuzey Amerika'dır. 1500lü yıllarda Avrupa Kıtası'na götürülmüştür. İlk başlarda süs bitkisi olarak kullanılsa da 18.yüzyılda Rusya'da ayçiçek yağı üretimi yaygınlaştı.19.yüzyılda Rus göçmenlerin yanlarında tohum götürmesiyle birlikte Kuzey Amerika'da ayçiçek üretimi yaygınlaştı.[1]

Ayçiçeği tarımı

Ayçiçeği dünyada ve Türkiye'de en önemli yağ bitkilerinden biridir. Marmara Bölgesi'nde daha çok yetiştirilir. Trakya Bölgesi'nde yoğunluk gösterir. Ayçiçeğinin üstündeki çekirdekler fabrikalarda işlenerek satılır.

Ayçiçeği dünyada ve Türkiye'de en önemli yağ bitkilerinden biri olup, Türkiye'de genelde yağlık olarak yetiştirilir. Yağlık olarak ekiminin % 70'inden fazlası Trakya ve Marmara bölgesindedir.

İklim ve toprak istekleri

Ayçiçeği, yetişme periyodu boyunca (100-150 gün) 2600-2850 °C civarında toplam sıcaklık ister. Derin ve kazık kök sistemine sahip olması nedeniyle, kuraklığa dayanımı fazladır. Her türlü toprakta yetişmesine rağmen, iyi drenajlı, nötr PH (6,5 - 7,5)'a sahip ve su tutması yüksek toprakları daha fazla sever. Taban suyu yüksek, asitli topraklardan hoşlanmaz. Tuzluluğa dayanması ortadır.

Ayçiçeğinin çimlenmesi için en az toprak sıcaklığı 8-10 °C olmalıdır. Bu nedenle genelde Nisan ayı başı-Mayıs ortası arasında ekimi yapılır. Erken ekim, verimi önemli ölçüde arttırır. Ayçiçeği soğuğa dayanıklı olup, genelde ilk donlardan 4-6 yapraklı devreye kadar zarar görmez. Ancak ısının -4 °C nin altına düşmesiyle oluşan dondan oldukça fazla etkilenir.

Gübreleme

Optimum verim için bölge koşullarında yapılan araştırmalarda 7–8 kg. saf azot (N) ve aynı miktarda fosfor yeterli olur. Ancak sulu koşullarda bu miktarları artırmak gerekir. Toprak analizi yapılıp tarlanın besin maddesi içeriği belirtildikten sonra gübre uygulamak son derece önemlidir. Eğer toprakta yeterli miktarda fosfor varsa 7–8 kg. saf azotu içeren 15–16 kg. üre (% 46 N) veya 25–30 kg. Amonyum nitrat (%26 N) gübresi serpilerek karıştırılır ve ardından ekim yapılır. Eğer toprakta genelde potasyumca zengin olması nedeniyle, bu besin maddesine içeren gübre tavsiye edilmez. Ancak toprak tahlil sonucu bu besin maddesinin eksikliği belirtiliyorsa, topraktaki mevcut duruma da bağlı olarak, yeterli miktarda 15-15-15 gübresi uygulamak gerekir. Çünkü kompoze gübrelerin üzerindeki üç rakam sırasıyla N-P-K yani Azot - Fosfor - Potasyum besin madde oranına göre ucuz olan gübre tercih edilmelidir.

Ekim ve tohumluk

İyi bir tohum yatağı hazırladıktan sonra, ayçiçeğinde pnömatik mibzerlerle ekim yapılır. Yapılan araştırmalar sonucunda; sonbaharda soklu pulluk ile sürüm, ilkbaharda kazayağı ve ardından tırmık ile yapılan tohum yatağı hazırlığı en ekonomik toprak işleme yöntemi olarak belirlenmiştir. Yabancı ot ilacı için genelde trifluarin terkipli ilaçlar ekim öncesi uygulanır. Ancak ilaç uygulandıktan sonra mutlaka tırmık veya benzeri bir ikinci sınıf toprak işleme aletiyle karıştırılmalıdır. Ayrıca yabancı ot mücadelesi için bitkiler 25 – 30 cm. olduğu zaman çapa makinesi ile ara çapası yapılır.

Yapılan araştırmalar, sıra arası 70 cm. ve sıra üzerinin 30–35 cm. olduğu bir ekim sıklığıyla sağlanan 4500-5000 da civarında bir bitki popülasyonunun en yüksek verimi verdiğini ortaya koşmuştur. Hibrit tohumluklar yüksek verim potansiyeline sahip, aynı günlerde çiçeklenip, olgunlaşır ve aynı kalitede ürün verirler. Piyasada değişik firmalara ait birçok yağlık hibrit ayçiçeği çeşidi bulunmaktadır. Tohum iriliği arttıkça dekara atılacak tohum miktarı da artar. Aslında iri tohumun, özellikle uygun olmayan iklim ve toprak koşullarında, çimlenme gücünün biraz daha fazla olmasından başka bir avantaja sahip değildir. Dekara atılan tohum miktarı tohum iriliğine bağlı olarak 400 gr/da civarındadır.

Ayçiçeği topraktan fazla miktarda besin maddesi kaldırır. Bu nedenle üst üste ayçiçeği ekiminden kaçınılmalıdır. Bundan dolayı, genelde Buğday-Ayçiçeği ekim nöbeti uygulanır.

Tablanın biraz eğik olması, yani yere doğru bakması, kuş zararını ve güneşten kaynaklanan tabla yanıklığını azaltır. Bu nedenle, bu tip hibrit çeşitler kuş zararının yoğun olarak hissedildiği yerlerde tercih edilmelidir.

Sulama

Ayçiçeği çekirdeği.

Ayçiçeği bitkisinin su ihtiyacı, yetişme periyodu boyunca yaklaşık 700–800 mm. civarındadır. Bu nedenle yüksek ve arzulanan verimi alabilmek için yağışın az olduğu yıllarda aradaki farkın, sulamaya uygun yerlerde, mutlaka sulama suyuyla verilmesi gerekir. Toprakta bitkilerin su ihtiyaçları toprak tansiyonemetresiyle ölçülür. Ayçiçeğinde en hassas devre, çiçeklenme öncesi tablaların oluşmaya başladığı devre ile süt olum devresi arasıdır. Bu devrede oluşan, suya olan stres, verimde geri gelmeyecek kayıplar ortaya çıkarır. Özellikle suya duyulan bu ihtiyaç çiçeklenme zamanında en üst seviyeye çıkar. Bundan dolayı bu devrelerde yağış yoksa, yüksek verim için ayçiçeği mutlaka sulanmadır. Yirmişer gün arayla yapılan sulamaların verimi arttırdığı Denizli Baklan Ovası'ndaki Dağallı çiftçiler tarafından denenmiş ve görülmüştür. 40 cm olduktan sonra her 20 günde bir sulama yapılmalıdır.

Ayçiçeği çekirdeği kabuksuz (sol) ve kabuklu (sağ).

Eğer sulama yapılacaksa, bitkiler 45–50 cm. boyunda bir sulama, tabla teşekkül ettiği devrede süt ve olum devresinde yapılacak olan birer sulama ile toplam üç defa su verilmesi verimi %100 oranında arttırır. Özellikle sulanan alanlarda dekara atılan bitki sayısını ve verilecek gübre miktarını bir miktarı artırmak verim artışı için gerekli diğer faktörlerdir.

Hastalık ve zararlıları

Ayçiçeğinin en önemli zararlısı orobanş parazitidir. Ancak bu parazite dayanıklı hibritler piyasada mevcuttur. Bunun yanında diğer hastalıklar ayçiçeği mildiyösü, sap, kök ve tabla çürüklükleridir. Ayçiçeği mildiyösüne karşı hibrit tohumlar ilaçlı olup, ancak özellikle sulu alanlarda ortaya çıkan Slerotinia'ya karşı dayanıklı çeşit olmayıp, ilaçlı mücadelesi de yoktur.

Ayçiçeği tablasının arkası ve brakte yapraklarının % 50'si kahverengi renge dönüştüğünde ayçiçeği olgunluğa erişmiş olur. Ancak hasadın yapılabilmesi için tablanın, gövdenin ve yaprakların tamamen kahverengi renge dönüşmüş olması ve tanedeki nem oranının % 9-10'a düşmesi gereklidir. Çünkü ayçiçeği yağlı tohuma sahip olduğu için yüksek nemde depolandığında, taneler kısa zamanda kızışır ve bozulur. Bu nedenle hasatta tane neminin % 10'un altında olması son derece önemlidir. Zamanında yapılmayan hasat özellikle bazı çeşitlerde tane dökmeye sebep olacağından, ayçiçeği hasadı fazla geciktirilmemelidir.

Ayçiçeğinden kuru şartlarda 100-150 Kg/da, sulu şartlarda 250-400 Kg/da. ürün elde edilebilir. Ayçiçeği hasadı buğday biçer döverlerinde yapılan ufak değişiklik ve uygun ayarlama ile kolayca yapılır.

Çiçekçik dizilişinin matematiksel modeli

n=1..500 için Vogel illustrasyon modeli

Ayçiçeğinin kafasında bulunan çiçekçiklerin modeli 1979'da H.Vogel tarafından öne sürülmüştür.[2] Bu modelin kutupsal koordinat sistemi ile olan ifadesi aşağıdaki gibidir.

Denklemde θ açı, r yarıçap ya da merkeze olan uzaklık ve n ise çiçekçiğin indeks numarasıdır. İfadedeki c ise sabit bir ölçekleme katsayısıdır. İfade Fermat's spiral formunu vermektedir. 137.5°'lik açı ise altın oran ile ilişkilidir. Bu matematiksel model, ayçiçeklerinin bilgisayar grafiği temsillerini üretmek için kullanılmıştır.[3]

Kaynakça

  1. ^ "History". sunflowernsa.edu (İngilizce). Erişim tarihi: 10 Ağustos 2024. []
  2. ^ Vogel, H (1979), "A better way to construct the sunflower head", Mathematical Biosciences, 44 (44), ss. 179-189, doi:10.1016/0025-5564(79)90080-4 
  3. ^ Prusinkiewicz, Przemyslaw (1990). The Algorithmic Beauty of Plants. Springer-Verlag. ss. 101-107. ISBN 978-0387972978. 19 Mayıs 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Eylül 2009. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<i>Yer fıstığı</i>

Yer fıstığı, baklagiller (Fabaceae) familyasından Arachis cinsinin bir türüdür. Tohumlarında %45-60 oranında yağ, %20-30 oranında protein, %18 oranında karbonhidrat, vitaminler ve madensel maddeler içeren, özellikle yağ sanayi ve çerez yapımı başta olmak üzere, sapı kuru ot ve kabuğu da çeşitli şekillerde değerlendirilen değerli bir bitkidir.

<span class="mw-page-title-main">Gübre</span> verimi artırmak için toprağa dökülen hayvansal dışkı.

Gübre, bitkinin beslenmesinde gerekli olan kimyasal elementleri sağlamak için toprağa ilave edilen herhangi bir madde.

<span class="mw-page-title-main">Yulaf</span>

Yulaf (Avena), bol nişastalı taneleri (tohumları) için yetiştirilen bir tarım bitkisi. Daha çok hayvan yemi olarak kullanılan bu tahıldan insanların beslenmesinde de yararlanılır. Bir yulaf tarlası, buğday ya da arpa başaklarına benzemeyen, salkım biçimindeki dağınık başakları sayesinde öbürlerinden kolayca ayırt edilebilir. Sapçıkların ucunda bulunan başakcıkların her biri iki ya da üç tohum içerir. Dışları kılıfta örtülü olan bu tohumların ikisini birden yeniden zarsı iki yaprak kuşatır.

<span class="mw-page-title-main">Yonca</span> bitki türü

Yonca, baklagiller (Fabaceae) familyasından uzun yıllar yaşayan, gerek yeşil ot gerekse kuru ot olarak değerlendirilebilen çok yıllık bir serin mevsim yem bitkisi türü.

<span class="mw-page-title-main">Japon akçaağacı</span>

Japon akçaağacı, akçaağaçgiller (Aceraceae) familyasından doğal olarak Japonya, Kore ve Çin'de bulunan bir akçaağaç türü.

Yer altı suyu seviyesi veya yer altı su tablası iki zon arasında atmosfer basıncı ile su basıncının eşit olduğu yüzeye denmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Şalgam</span>

Şalgam, yaprakları da yenebilen geniş köklü bir bitki.

<span class="mw-page-title-main">Darı</span>

Darı, Buğdaygiller (Poaceae) familyasından, tohumları buğday gibi besin maddesi olarak kullanılabilen, bir veya çok yıllık bitki. Türkiye'de Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu, Karadeniz, Ege, Marmara ve Doğu Anadolu bölgelerinde yetiştirilip; insan gıdası ve hayvan yemi olarak kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Sera</span>

Sera, bitkilerin yetişmesine uygun şartların sağlanması amacı ile çevre şartları kontrol edilebilen veya düzenlenebilen cam, plastik, fiberglas gibi ışığı geçiren materyallerle örtülü yapı.

<span class="mw-page-title-main">Flamingo çiçeği</span>

Flamingo çiçeği, yılanyastığıgiller (Araceae) familyasından uzun sapları ve belirgin damarlı koyu yeşil yaprakları ile kırmızı, turuncu ve beyaz renkli büyük çiçek tablaları olan bitki türü.

<span class="mw-page-title-main">Bezelye</span> baklagiller familyasından bir bitki türü

Bezelye, baklagillerden (Fabaceae) taze, yeşil kabuğu ile taneleri ya da yalnız taneleri yenilen bir bitki türü. Ayrı taç yapraklı iki çenekli baklagiller familyasından tırmanıcı bir bitkidir. Bezelye adlı lezzetli ve çok besleyici sebzeyi ilkbaharda ve yazın verir. Gövdesi çok uzundur, bitkinin ağırlığını çekemeyecek inceliktedir. Beyaz çiçek açar. Yuvarlak tanelidir. Meyvesi bakla veya fasulyeye benzer, tohumları bir kılıf içerisinde dizilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Sulama</span>

Sulama, mahsullerin, peyzaj bitkilerinin ve çimenlerin büyümesine yardımcı olmak için toprağa kontrollü olarak su verilmesidir. Sulama, 5.000 yılı aşkın bir süredir tarımın ana özelliklerinden biri olmuştur ve dünya çapında birçok kültür tarafından geliştirilmiştir. Sulama, kuru alanlarda ve ortalamanın altında yağış alınan zamanlarda mahsullerin yetiştirilmesine, peyzajın korunmasına ve bozulmuş toprakların yeniden yeşillendirilmesine yardımcı olur. Bu kullanımlara ek olarak sulama, mahsulleri dondan korumak, tahıl tarlalarında yabani ot büyümesini engellemek ve toprak konsolidasyonunu önlemek için de kullanılır. Ayrıca hayvanları serinletmek, tozu azaltmak, kanalizasyon suyunu bertaraf etmek ve madencilik faaliyetlerini desteklemek için de kullanılır. Yüzey ve yüzey altı sularının belirli bir yerden uzaklaştırılmasını sağlayan drenaj ise genellikle sulama ile birlikte incelenir.

<span class="mw-page-title-main">Kültürel mücadele (tarım)</span>

Kültürel mücadele, tarım sürecinde zararlı canlıların meydana gelmesini önleyecek üretim sistemlerinin kullanıldığı tarımsal mücadele yöntemleridir. Tarla yeri ve tohum seçimi, ekim-dikim zamanı ve şekli, besleme, bakım, hasat ve saklama şartlarının en az zararlı ve hastalık oluşacak şekilde ayarlanmasıdır. İnsan sağlığında koruyucu hekimlik yöntemine benzemektedir.

<span class="mw-page-title-main">Fosfor döngüsü</span>

Fosfor döngüsü karbon (C), oksijen (O), azot (N) gibi elementlerin döngülerine kıyasla daha basittir. Çünkü, fosfor gaz haline geçemediği için, atmosfere geçiş evresine sahip değildir. Bu nedenle fosfor döngüsü, karalardan sulara, sulardan karalara doğru gerçekleşir.

<span class="mw-page-title-main">Çevre kirliliği</span> Doğa sorunu

Çevre kirliliği, çevrenin doğal olmayan bir şekilde insan eliyle doğallığının bozulmasıdır. Bu ekosistemi bozma eylemleri; kirlenme şeklinde tabir edilmektedir.

NPK oranı (veya N-P-K) azot (N), fosfor (P) ve potasyum (K) kimyasal elementlerinin oransal içeriğini gübre etiketlerinde göstermek için, gübrelerde yaygın olarak kullanılan bir işaretleme biçimidir. N değeri, gübredeki elementel azotun ağırlıkça yüzdesidir. Gübrede bulunan P2O5 ve K2O formundaki oksit miktarı, bu formlara okside olmuş bütün elementel fosfor ve potasyum miktarını gösterir.

Türkiye'de yetiştirilen tarım ürünleri, Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'deki nüfusun büyük çoğunluğu tarım sektöründe çalışmaktaydı. Ancak bu dönemdeki tarım anlayışı daha çok geleneksel yöntemler eşliğinde yapılıyordu. Tarımın bu şeklide yapılmasında ülkenin yeni kurulmuş olması ve farklı dönemlerde farklı devletlerle topyekün savaşlar yapmasından kaynaklanan ekonomik darlıktır. İlerleyen dönemlerde devletin tarım politikaları değişmiş ve daha farklı tarım yöntemleri uygulanmıştır. Bu farklı yöntemlerle birlikte tarımda makineleşme de artmıştır. Tarımda makineleşmenin artmasına paralel olarak da göçler yaşanmıştır. 1950-1960 yılları arasında uygulanan ekonomi politikası ile çiftçiye verilen tarım kredileri artmıştır ve tarım ürünleri için yüksek fiyat politikası izlenmiştir. Genel olarak 1950'li yıllardan sonra Türkiye'de tarım arazilerinin genişletilmesi, makine kullanımının artması ile sulama ve gübreleme gibi çalışmalar hızlanmıştır. Türkiye'de tarımsal faaliyetler ve buna bağlı olarak da yetiştirilen tarımsal ürünler bölgeden bölgeye göre farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıkların temel sebepleri arasında Türkiye'nin eğimli ve yüksek bir arazi yapısına sahip olması başta gelmektedir. Türkiye'nin özel ve matematik konumu tarımsal faaliyetleri kısıtlamasına sebep olduğu gibi çeşitli olmasına da katkı sağlamaktadır. Türkiye'nin orta kuşakta bulunması ve dört mevsimi yaşaması da tarımsal çeşitliliği arttıran etmenlerdendir. Türkiye'de aktif nüfusun 1/4'ü tarım sektöründe çalışmakta ve milli gelirin yüzde 10'u tarımsal faaliyetlerden sağlanmaktadır. Türkiye'de ekili dikili alanlarda en fazla tahıllar, daha sonra ise endüstri bitkileri ile sebze ve baklagiller gelmektedir. Türkiye'de yetiştirilen fındık, fıstık, incir, üzüm, tütün ve çeşitli sebze meyveler ihracatta pay sahibidir. Ayrıca Türk sanayisi de çoğunluklu olarak ham maddesi tarımsal faaliyetlere dayanan ürünlerden oluşmaktadır. Türkiye'de tarımı destekleyen kayda değer kuruluşlara Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Ziraat Bankası örnek verilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Tarla tarımı</span>

Tarla tarımı, gıda, yakıt, elyaf ve arazi ıslahı için bitkiler üreten ve kullanan bilim ve teknolojidir. Tarımsal araştırma, bitki genetiği, bitki fizyolojisi, meteoroloji ve toprak bilimleri alanlarındaki çalışmaları kapsıyor. Biyoloji, kimya, ekonomi, ekoloji, yer bilimi ve genetik gibi bilimler kombinasyonunun uygulanmasıdır. Günümüzde tarımsal araştırmacılar, gıda üretmek, daha sağlıklı yemekler hazırlamak, tarımın çevresel etkilerini yönetmek ve bitkilerden enerji çıkarmak da dahil olmak üzere pek çok konuda çalışıyorlar. Çoğu zaman ekin dönüşü, sulama ve drenaj, bitki ıslahı, bitki fizyolojisi, toprak sınıflandırması, toprak verimliliği, yabancı ot kontrolü, böcek kontrolü gibi alanlarda uzmanlaşmışlardır.

<span class="mw-page-title-main">Ekim nöbeti</span>

Ekim nöbeti (münavebe), bir tarlaya aynı ürünleri arka arkaya ekilmemesi, farklı bitkilerin bir düzen içinde birbirinin peşi sıra ekilmesini ifade eden tarım yöntemidir.

<span class="mw-page-title-main">Biyogübre</span>

Biyogübre, tohumlara, bitki yüzeylerine veya toprağa uygulandığında rizosferi veya bitkinin içini kolonize eden ve birincil gübrelerin arzını veya mevcudiyetini artırarak büyümeyi destekleyen canlı mikroorganizmalar içeren bir maddedir. Konukçu bitkiye besin sağlamaktadır. Biyogübreler, azot fiksasyonu, fosforun çözülmesi ve büyümeyi teşvik eden maddelerin sentezi yoluyla bitki büyümesinin uyarılması gibi doğal süreçler yoluyla besin maddeleri eklemektedir. Biyogübrelerdeki mikroorganizmalar, toprağın doğal besin döngüsünü eski haline getirmektedir ve toprak organik maddesini oluşturmaktadır. Biyogübrelerin kullanımı sayesinde, toprağın sürdürülebilirliğini ve sağlığını arttırırken sağlıklı bitkiler yetiştirilebilir. Biyogübrelerin sentetik gübre ve pestisit kullanımını azaltması beklenebilmektedir ancak henüz kullanımlarının yerini alamamaktadırlar. Birkaç rol oynadıklarından, bu tür faydalı bakteriler için tercih edilen bilimsel terim "bitki büyümesini teşvik eden rizobakteriler"dir.