İçeriğe atla

Atrofi

Atrofi ya da körelme, normal büyüklükteki bir organın sonradan küçülmesidir; edinsel bir olgudur. İrileşim ve aşırı gelişim (hiperplazi), körelmenin karşıtı olan olgulardır.[1][2]

Körelme kavramını organ küçüklüğü ile ilgili başkaca kavramlarla karıştırmamalıyız:[3]

  • Körelme/Atrofi, normal büyüklükteki bir organın sonradan küçülmesidir (edinseldir).
  • Doğuştan yokluk/Agenezi, bir organın doğumsal yokluğudur (organın taslağı bile oluşmamıştır).
  • Gelişmezlik/Aplazi, bir organın doğumsal yokluğudur (organın taslağı oluşmamıştır ya da oldukça küçük ve bozuk yapıdadır).
  • Az gelişim/Hipoplazi, bir organın yetersiz gelişme nedeniyle doğumsal olarak küçük kalmasıdır. Organ, tüm anatomik özelliklerini taşır, fizyolojik işlevlerini yapabilir.
  • Eksik gelişim/Displazi, iki anlamlıdır. (i) bir dokunun/organın doğumsal biçim bozukluğudur; (ii) bir dokuda kanser öncüsü olabilen anormal hücrelerin varlığıdır.

Nitelikler ve türler

Atrofinin özgün nitelikleri[1][2][4]

  • Atrofi normale dönebilir (reversibldir).
  • Yeterli sayıda hücrenin etkilenmesiyle birlikte tüm doku/organ küçülür
  • Basit atrofideki hücre küçülmesi, metabolizmanın yavaşlaması sonucunda ortaya çıkan sitoplazma niceliği ve organel sayısı azalmasına bağlıdır
  • Dejenere olan organellerin parçacıkları lizozomal vakuoller içine alınır ve enzimlerle eritilir (otofaji)
  • Organellerden arta kalan membran parçacıkları sitoplazma içinde birikirler. Mikroskopik incelemede kahverengi granüller biçiminde görülen organel artıklarına lipofuscin pigmenti ya da yıpranma pigmenti adı verilir. Yeterince lipofuscin pigmenti içeren atrofik bir doku kahverengidir (kahverengi atrofi)

Atrofinin morfolojik türleri[1][2][3]

  • Basit atrofi: hücrelerindeki madde kaybı nedeniyle ortaya çıkan organ küçülmesi,
  • Nümerik atrofi: hücrelerinin sayısındaki azalma nedeniyle ortaya çıkan organ küçülmesi.

Atrofinin klinik türleri[1][2][3][4]

  • Yerel (bölgesel) atrofiler,
  • Sistemik atrofiler.

Yerel atrofiler

Yerel atrofiler arasında inaktivite atrofisi, denervasyon (innervasyon kaybı) atrofisi, vasküler atrofi, genetik atrofi, endokrin atrofi ve basınç atrofisi bulunur.

İnaktivite atrofisi (disuse; decreased workload inactivity)

İskelet kasında ve kemikte hareketsizlik sonrasında ortaya çıkan atrofidir. Kemik kırığı nedeniyle alçıya alınan bir ekstremite yerel inaktivite atrofisinin en iyi örneğidir.

  • İskelet kası atrofisi: inaktivite ile birlikte kısa sürede başlar. Yerel inaktivite atrofileri basit atrofi niteliğindedir; normale dönebilir (reversibldir).
  • Kemik atrofisi: kemik rezorpsiyonunun yapımından önde olduğu izlenir. Kemik trabekülleri incelir, kemik kütlesi azalır. 6 hafta süreyle çalışmayan kemiklerdeki mineral içeriği %90 oranında yitirilir. Reversibldir. Alçıdan sonraki aktiviteyle birlikte kas hücreleri ve ekstremitenin hacmi normale döner.

Denervasyon (innervasyon kaybı) atrofisi

İskelet kaslarının varlığı ve işlevsel gücü innervasyonu ile sağlanır. Alt motor nöronun zarar gördüğü olgularda sinir iletisi bozulan kas hücrelerinde hızla atrofi gelişir. Nedenler: Polio, sinir kesileri, distrofik kas hastalıkları.

Vasküler atrofi (yetersiz kan akımı)

En önemli nedeni, kan debisinde arter patolojisine bağlı azalma (hipoksi) sonucunda oluşan progresif hücre kaybıdır. Örnek; ateroskleroza bağlı serebrovasküler hastalıklarda nöron kaybıyla birlikte oluşan beyin atrofisi.

Sağlıklı (aşağı) ve Alzheimer hastalıklı (yukarı) beyinlerin karşılaştırılması.

Genetik atrofi

Beyin atrofisi saptanan çoğu kalıtsal olan sendromlardır. Alzheimer hastalığı (70%), Huntington hastalığı ve Frontotemporal demans (serebral atrofi, nöron kaybı) örnek teşkil eder.

Basınç atrofisi

Dokular üzerindeki uzun süreli basılar etkilenen bölgede atrofiye neden olur.  Örnekler:

  • Columna vertebralis'e bası yapan tümör (etkilenen vertebralarda ve omurilikte atrofi)
  • Ekzokrin bez kanalının tıkanması sonucu tükürük bezi atrofisi
  • Uzun süren idrar yolları tıkanmasına bağlı idrar retansiyonu (hidronefroz)

Endokrin atrofi

Seks hormonları salgılayan bezlerin uyarılmasındaki azalmaya bağlı atrofilerdir. Örnekler:

  • Menopoz: ovaryumlardaki östrojen üretiminin azalması sonucudur. Bu süreçte endometrium, vagina mukozası ve memelerde atrofi başlar.
  • Hipofiz kökenli trofik hormonlarda azalma: endokrin bezlerde (tiroid, sürrenaller, gonadlar) atrofi
  • Doping (anabolik steroid kullanılması): erkek sporcularda testislerin endokrin uyarılmasındaki gerilemeye bağlı atrofisi
  • Yüksek doz ve uzun süreli kortikosteroid tedavisi: adrenokortikotrop hormon (ACTH) salgılanmasının azalması sonucunda adrenal glandların atrofisi (Addison hastalığı)

Sistemik atrofiler

Sistematik atrofiler arasında sistemik inaktivite atrofisi, açlık atrofisi, senilite (yaşlanma) ve katabolizma artışı ve infeksiyon hastalıkları bulunur.

Sistemik inaktivite atrofisi

Uzun süreli hareketsizlik sonucunda ortaya çıkar. Yaşlılardaki (senilitede) osteoporozun ve boy kısalmasının en önemli nedenlerinden biri hareketsiz yaşamdır. Uzun süre yatalak kalanlarda, başlangıçta basit atrofi vardır, uzun süreli hareketsizlik olgularında tabloya nümerik atrofi de eklenir.

Senilite (yaşlanma)

Ateroskleroza bağlı dolaşım bozukluğu: sistemik hipoksiye bağlı genel atrofidir. Yaşlanmayla birlikte boy kısalması ve organ küçülmeleri başlar. Özellikle beyin ve kalp etkilenmesi önemlidir.

Savaş esirinde açlık dolayısıyla görülen kassal atrofi.

Açlık atrofisi

  • Güçlü protein-kalori malnütrisyonu (marasmus): tüm kaslarda belirgin atrofi.
  • Açlık: yoksulluk, doğal afetler, savaşlar, göçler, sindirim kanalı (GIS) patolojisi (kronik ülseratif hastalıklar).

Katabolizma artışı ve enfeksiyon hastalıkları

Kaşeksi (cachexia): tüm dokularda erimesidir. 2 olguda sıkça karşılaşılır:

  • Kanserler: yaygın metastazlar ve toksik madde üretiminin sonucudur.
  • İnfeksiyonlar: AIDS'teki yaygın apoptozis ile tüberkülozdaki toksik ürünlere bağlıdır.

Kaynakça

  1. ^ a b c d Tahsinoğlu M, Çöloğlu AS, Erseven G. Dişhekimleri için Genel Patoloji, Altın Matbaacılık, İstanbul, 1981
  2. ^ a b c d Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
  3. ^ a b c "Arşivlenmiş kopya". 29 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2020. 
  4. ^ a b Goljan EF. Rapid Review Pathology. 5th edt., Elsevier, Philadelphia, 2019

On-line kaynaklar

WebPath: Pathology images and text for medical education3 Mart 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

Maksillofasiyal Sendromlar 29 Eylül 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

İlgili Araştırma Makaleleri

Endokrinoloji, Yunanca ἔνδον endon (iç) + κρίνειν krinein (salgı) + loji (bilimi) ve endokrin sistem, endokrin sisteme ait hastalıklar ve endokrin sistem tarafından salgılanan spesifik bileşikler olan hormonlar ile ilgilenenen bir tıp ve biyoloji dalıdır. Ayrıca hormonların neden olduğu gelişimsel olayların çoğalması, büyümesi ve farklılaşması ile metabolizmanın psikolojik veya davranışsal aktiviteleri, büyüme ve gelişme, doku fonksiyonu, uyku, sindirim, solunum, atılım, ruh hali, stres, emzirme, hareket, üreme ve duyusal algı ile ilgilidir. Uzmanlık davranışları davranışsal endokrinoloji ve karşılaştırmalı endokrinolojiyi de kapsar.

<span class="mw-page-title-main">Hormon</span> İç salgı bezlerinden kana geçen ve organların işlemesini düzenleyen adrenalin, insülin, tiroksin ve benzeri fizyolojik etkisi olan maddelerin genel adı

Hormon,, çok hücreli organizmalarda fizyoloji ve davranışı düzenlemek için karmaşık biyolojik süreçler yoluyla uzak organlara veya dokulara gönderilen sinyal molekül sınıfıdır.

Hücre bir canlının yapısal ve işlevsel özellikler gösterebilen en küçük birimidir. Hücre kelimesi, ; Latince küçük odacık anlamına gelen "cellula" kelimesinden Robert Hooke tarafından türetilmiştir. Hücrenin içerisinde "Solunum, Boşaltım, Beslenme, Sindirim" gibi yaşamsal faaliyetler gerçekleşir.

<span class="mw-page-title-main">Lösemi</span> kemik iliğinde oluşan kan kanserleri

Lösemi, kan hücrelerinin özellikle de akyuvarların normalin üzerinde çoğalması ile kendini gösteren bir kanser türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Kemik iliği</span>

Kemik iliği, büyük kemiklerin içinde, merkezde yer alan dokudur. Toplam vücut ağırlığının %4'ünü oluşturmaktadır. Bu da yetişkinlerde yaklaşık 2.6 kg'a denk gelmektedir.Yeni kan hücrelerinin periyodik olarak yaşam boyu üretildiği yerdir.

<span class="mw-page-title-main">Böbrek üstü bezleri</span>

Böbrek üstü bezleri, üçgen biçimini andıran iç salgı (endokrin) bezleridir. Anatomik olarak böbreklerin hemen üstlerinde bulunduklarından bu adı almışlardır. Kabuk (korteks) ve öz (medulla) olarak anılan iki ayrı katmandan oluşan bezlerin temel işlevi fizyolojik gerilim (stres) karşısında kortikosteroid ve katekolamin bireşimleyip kana salgılamaktır. Adrenalin ve nöradrenalin salgılarlar.

<span class="mw-page-title-main">Kortizol</span> Vücudun strese gösterdiği tepkiyle ilişkili bir kortikosteroid hormon

Kortizol, böbrek üstü bezinin kabuk bölgesinde üretilen, vücudun strese gösterdiği tepkiyle ilişkili bir kortikosteroid hormondur. Kan basıncını ve şekerini artırır, kadınlarda kısırlığa neden olur ve bağışıklık sistemini baskılar. Hidrokortizon veya kortizon olarak bilinen yapay kortizol alerji ve yangı'ya karşı sağaltımda kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Timüs</span>

Timüs, kemik iliği gibi birincil lenf organlarından biridir.

Osteoporoz veya kemik erimesi, kemik metabolizmasındaki bir bozukluk sonucunda kemikteki protein örgüsünün seyrelmesiyle iskelette ortaya çıkan ve kemiklerin çok kolay kırılabilmesine sebep olan bir hastalıktır.

<span class="mw-page-title-main">Amyotrofik lateral skleroz</span> Nöron Hastalığı

Amyotrofik lateral skleroz (ALS), aynı zamanda motor nöron hastalığı olarak da anılan, merkezî sinir sisteminde, omurilik ve beyin sapı adı verilen bölgede motor sinir hücrelerinin kaybından ileri gelen bir hastalıktır. Bu hücrelerin kaybı kaslarda güçsüzlük ve erimeye (atrofi) yol açar. Ayrıca erken ya da geç hareketin birinci nöronu da hastalanır. Zihinsel fonksiyonlar ve bellek ise bozulmaz.

<span class="mw-page-title-main">İskemi</span> Dokulara kan akışında eksiklik

İskemi (ischemia) yerel kanlanma eksikliğidir.

Hipoplazi ya da az gelişim, bir organın yetersiz gelişme nedeniyle doğumsal olarak küçük kalmasıdır. Organ, tüm anatomik özelliklerini taşır, fizyolojik işlevlerini yapabilir. Körelme, irileşim ve aşırı gelişim az gelişimin (hipoplazi) karşıtı olan kavramlardır; bu olguların tümü edinseldir. Hipoplazi kavramına en yakın olan olgu aplazi olgusudur; hipoplazi ve aplazi doğumsal (konjenital) patolojilerdir.

Konjenital bozukluk olarak da bilinen doğum kusuru, nedeni ne olursa olsun doğumda mevcut olan anormal bir durumdur. Doğum kusurları fiziksel, zihinsel veya gelişimsel engelliliklerle sonuçlanabilir.

<span class="mw-page-title-main">Hipertrofi</span>

Hipertrofi ya da irileşim, bir doku ya da organın hacminin, temel yapı taşları olan hücrelerindeki büyüme nedeniyle artmasıdır. Çoğunlukla hiperplazi ile karıştırılır ancak hiperplazi dokudaki hücrelerin büyüklüğünün değil sayılarının artması sonucu meydana gelen hacim artışıyken, hipertrofi sürecinde çoğunlukla hücre sayısında değişim olmaz. Hipertrofi ve hiperplazi her ne kadar tamamen farklı süreçler olsalar da kimi olgularda birlikte görülürler. Örneğin, hamilelik sırasında rahmin büyümesi bu iki sürecin beraber işlediği durumlardandır.

<span class="mw-page-title-main">Hiperplazi</span>

Hiperplazi ya da hipergenezis bir doku ya da organın büyüklüğünün hücrelerinin sayısındaki artış sebebiyle artmasıdır. Hücrelere, daha çok üretmeleri için aşırı çoğalmaları yönünde gelen uyarıların sonucunda beliren bir adaptasyon biçimidir. Uyarılardan etkilenen hücrelerin sayısı artar, bu hücrelerin oluşturduğu doku ve organlar büyür. Hiperplazi, DNA sentezi yapabilen hücre türlerinde olanaklıdır. Hiperplazilerin büyük bölümü hormonal stimülasyonların sonucu gerçekleşir. Reversibl bir süreçtir; uyaranların kesilmesiyle birlikte hiperplazi de geriler, organ normale döner.

Nörodejenerasyon, nöronların ölümü de dahil olmak üzere nöronların ilerleyen yapı veya fonksiyon kaybıdır. Nörodejeneratif süreçlerin bir sonucu olarak amiyotrofik lateral skleroz, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı, ölümcül ailesel uykusuzluk ve Huntington hastalığı gibi birçok nörodejeneratif hastalık ortaya çıkar. Bu tür hastalıklar tedavi edilemez ve nöron hücrelerinin ilerleyici dejenerasyonu ve / veya ölümüyle sonuçlanır. Araştırmalar ilerledikçe, bu hastalıkları hücre altı düzeyde birbirleriyle ilişkilendiren birçok benzerlik ortaya çıkmaktadır. Bu benzerliklerin keşfedilmesi, birçok hastalığı aynı anda iyileştirebilecek terapötik ilerlemeler için umut vermektedir. Atipik protein düzenekleri ve uyarılmış hücre ölümü dahil olmak üzere farklı nörodejeneratif bozukluklar arasında birçok paralellik vardır. Nörodejenerasyon, molekülerden sistemik olana kadar birçok farklı nöronal devre seviyesinde bulunabilir.

<span class="mw-page-title-main">Embolizm</span> Atardamar, arteriyol ve kılcal damar hastalıkları

Embolizm, bir kütlenin kan akımıyla sürüklenerek damarları tıkamasına embolizm (embolism), bu cisme embolus denir. Kan akımıyla sürüklenen kütle maddenin her türden fiziksel niteliğini taşıyabilir. Bir embolizm sürecinin etkisi, embolusun kaynağı ve izlediği yol ile belirlenir. Trombuslardan kökenli emboluslar en sık görülen embolizm türünü oluşturur (tromboembolizm).

İnfarkt, dolaşım yetmezliğine bağlı yerel iskemik doku nekrozudur; bu olguya infarksiyon (infarction) nitelemsi yapılır. Kısa sürede oluşan güçlü iskemilerin büyük bölümü infarktla sonuçlanır. Çoğu infarktlar arterlerin bir embolus ya da trombusla tıkanmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Vena tıkanmaları ve bunlara ilgili infarktlar seyrektir. İnfarktlar genellikle koagülasyon nekrozu, beyindekiler kollikuasyon nekrozu biçimindedir.

<span class="mw-page-title-main">Hemokromatoz</span>

Hemokromatoz : Hemosiderozun yaygın olduğu ve hemosiderinin birçok dokuya biriktiği kalıtsal bir hastalıktır. Besinlerle alınan demir duodenumdan emilir. Normalde demirin duodenumdan fazla emilimine engel olan düzenleyici bir mekanizma vardır. Demir emilimi mekanizması bozuk olduğunda normalin 8 katına varan demir emilimi olur. Vücuttaki total demir miktarı artınca dokulara hemosiderin birikir, zamanla fibrozis oluşur. Hastaların büyük bölümü erkektir; orta ve ileri yaşlarda sıktır. Kadınlarda az görülmesi menstrüasyonda kan yitirilmesiyle açıklanmaktadır. Demir birikimi yıllarca sürer ve ilk belirtiler 40 yaşlarında görülür.

Serebral atrofi, beyni etkileyen hastalıkların çoğunun ortak bir özelliğidir. Herhangi bir dokunun atrofisi, hücre boyutunda bir azalma anlamına gelir; bu, sitoplazmik proteinlerin ilerleyici kaybına bağlı olabilir. Beyin dokusunda atrofi, nöronların ve bunlar arasındaki bağlantıların kaybını tanımlar. Beyin atrofisi iki ana kategoriye ayrılabilir: genelleştirilmiş ve fokal atrofi. Genelleştirilmiş atrofi beynin tamamında meydana gelirken, fokal atrofi belirli bir konumdaki hücreleri etkiler. Serebral hemisferler etkilenirse, bilinçli düşünce ve istemli süreçler bozulabilir.