Ateş
Ateş, yüksek sıcaklık ve çoğunlukla alev veren hızlı yanma olayıdır. Eski Türkçe od ve Farsça nâr sözcüğü de zaman zaman aynı anlamda kullanılır. Ateş, insan yaşamının vazgeçilmez unsurlarındandır ve kontrol altına alınması, medeniyetin ortaya çıkmasına olanak sağlamıştır.[1]
Tarihçe
İnsanoğlunun ilk defa ateşle tanışmasının binlerce yıl önce yıldırım düşmesi sonucu ile başladığı düşünülmektedir ve buna benzer tesadüfi nedenlerle oluşmuş yangınlar, çok uzun bir süre dünyadaki tek ateş kaynağı oldu.[1] Uzun yıllar boyunca, yaklaşık 500 bin yıl önce yaşamış olan ve Pekin adamı denen ilkel insan, ateşi bilinçli olarak kullanan ilk kişi olarak bilindi; ancak 1981 yılında Kenya'da ve 1988'de Güney Afrika'da bulunan kalıntılar hominid denen ilkel insanların bundan 1,42 milyon yıl önce ateşi kontrollü olarak kullandığını ortaya koydu.[1] İnsanoğlu MÖ 7000 yıllarına kadar verimli ateş yakma tekniklerini bilmiyordu.[1] Neolitik insan, testere ve matkap hareketleriyle ve çakmak taşı-pirit ile ateş yakmayı biliyordu.[1] Bununla birlikte, bu dönemde ateşi yanar durumda muhafaza etmek, yeniden ateş yakmaktan daha avantajlıydı.[1]
Ateş yakma düşüncesinin, çakmak taşını piritlere sürterken mi, yoksa ağaç içinde delik açmaya çalışırken mi ortaya çıktığı bilinmemektedir. Avrupa'daki Neolitik yerleşim bölgelerinde çakmak taşı ve piritlerin yanı sıra alev delgileri de bulunmuştur. İlkel toplumlarda en yaygın ateş yakma yöntemi sürtmeydi. Bambudan yapılmış küçük bir tüp içindeki havanın sıkıştırılmasıyla ısı ve alev üreten ateş pistonu Güneydoğu Asya, Endonezya ve Filipinler'de geliştirilip kullanılan karmaşık bir aygıttı. Bundan tümüyle bağımsız olarak 1800'lerde Avrupa'da da metalden bir ateş pistonu geliştirildi.
İngiliz kimyacı John Walker, içinde fosfor sülfat bulunan ve sürtülünce yanan kibriti 1827'de icat etti. Modern teknoloji ve bilim tarihi, büyük ölçüde, ateşten elde edilerek insanoğlunun kullanımına sunulan enerji toplamındaki sürekli artış olarak nitelenebilir. Enerji üretimindeki artışın büyük bölümü hem miktar hem çeşit bakımından ateş kullanımının artmasıyla sağlanmıştır. Atom enerjisinin denetim altına alınması, ateş kullanımında atılan son adım sayılabilir.
Oluşumu
Ateşin meydana gelebilmesi için yanabilen bir maddenin tutuşma sıcaklığında oksijen ile temas etmesi gerekir. Yakıt ve oksijen devamlı mevcut ve temas halinde ise sürekli yanma olur. Bir alevin söndürülmesi, yanmaya sebep olan unsurlardan oksijenin veya yakıtın yok edilmesi, sıcaklığın düşürülmesi ile mümkündür.
Herhangi bir maddenin yanabilirliği kimyasal bileşime ve fiziksel duruma bağlıdır. Ola ki oksijen kaynağı hava ise, herhangi bir yanıcı gazın molekülleri hava içine girer ve havadaki oksijen moleküllerine temas eder. Tutuşma sıcaklığına erişince de bu gaz yanar.
Bir yanıcı sıvı ilk önce buharlaştırılmalı ve tutuşma sıcaklığındaki bu buhar oksijen ile karıştırılmalı ki, yanma olabilsin. Katıların yanması için ise sıvılaştırılmalı veya buharlaştırılmalı veya hiç olmazsa geniş bir yanma yüzeyi meydana getirmek için küçük taneciklere ayrılmalıdır. Fakat katı, gözenekli ise öğütme zaruri değildir. Bütün katılar, mümkün olan en küçük taneciklere ayrılırsa, oksijen ile temas eden toplam katı yüzeyi çok olacağından şiddetli yanar.
Çok şiddetli alevler, yanabilen tozların (zerreciklerin) hava ile karışımından elde edilir: Örneğin kömür ve metal tozlarının yanması gibi. Magnezyum tozları gerekli oranda hava ile karıştırılıp tutuşma sıcaklığına getirilirse, göz kamaştırıcı parlak bir alevle yanar.
Maddeler tutuşma sıcaklığının altında oksitlenir. Fakat maddelerin yanabilmesi için tutuşma sıcaklığına yükseltilmesi gerekir. Bu sıcaklığın üzerinde oksidasyon ısısı yeteri kadar hızlı yayılmaz ve yanmamış yakıtta oksidasyonun olduğu bölgeye yakın alanı yanma sıcaklığına yükseltir. Çok ince parçalara ayrılmış maddeler hariç olmak üzere, katıların yanma sıcaklığı sıvılarınkinden daha yüksektir. Genellikle sıvılar kaynama noktasının düşüklüğü nispetinde parlayıcıdırlar.
Od, etrafındaki havayı ısıtır ve onun genişleyerek yükselmesini sağlar. Bunun sonucu olarak da uzaklardan buraya soğuk hava akımı başlar. Bu meydana gelen akım sebebiyle devamlı ve yeni oksijen temin edilmektedir. Böylece alevin yanması sürekli olur. Hatta od, büyük şehir veya orman yangını halindeyse, bu hava akımı önemli hızda yel bile meydana getirir.
Patlayıcı madde ateşi ile yanıcı madde ateşi arasındaki fark
Patlayıcı maddelerin yanması ile örneğin bir kömürün yanması farklı bir reaksiyon ile gerçekleşir. Kömürün yanması için havadaki oksijene ihtiyaç vardır fakat patlayıcı maddelerin reaksiyona girip aleve dönüşmesi için havadaki oksijene ihtiyaç duyulmaz. Çünkü patlayıcı maddeler kendi bileşimindeki oksijene ihtiyaç duyar. Örneğin ANFO'nun yapımında kullanılan Fuel Oil yanıcı, Amonyum Nitrat ise oksitleyicidir yani Fuel Oil bu oksitleyici sayesinde çok hızlı yanıp söner. Bu yanma kömürün yanması gibi değil, ani ve çok hızlı gerçekleşen bir ateş reaksiyonudur. Fuel Oil ağır ağır yanar ancak Amonyum Nitrat ile desteklendiğinde çok çabuk yanar ve anında söner. Fuel Oil'in yanması ile sönmesi daha uzun sürede gerçekleşir. Patlayıcı maddeler bu mantıkla yapılır. Ve patlayıcı maddelerin şiddeti yanma süresine göre hesaplanır. Ne kadar çok hızlı yanarsa tahrip gücü o kadar artar. Ağır çekim ile görüntüsü izlenen bir patlamanın neredeyse sanki normal ateş gibi yandığı görülebilir.
Folklor ve mitolojide ateş
Ateş pek çok kültürde kutsal sayılırken, ezoterik öğretilerde insanla özdeşleştirilmiş hatta ışığının bedeni ısısının ise ruhu olduğu düşünülmüştür.[2] Ateşe tapınmanın güneş kültünün devamı ya da bir parçası olduğu da yaygın kanaattir. Anadolu'da sabahleyin başkasına ateş verenin ocağının söneceğine, ateş verenin evinin bereketinin alana geçeceğine inanılmaktadır.[3] Ateş çeşitli uygarlıklarda tanrılaştırılmış olup, Bybloslu Phlo'nun Fenike yaratılış söylencesinde Genos ve Genea'nın üç çocuğundan birisi olarak görülmüştür.