İçeriğe atla

Asur

Koordinatlar: 35°27′24″K 43°15′45″D / 35.45667°K 43.26250°D / 35.45667; 43.26250
Mezopotamya
Fırat · Dicle
Asuroloji · Sümeroloji
İmparatorluklar / Şehirler
Sümerler
Eridu · Kiş · Uruk · Ur
Lagaş · Nippur · Girsu
Akad İmparatorluğu
Akad · Mari
Amoriler
İsin · Larsa
Babil İmparatorluğu
Babil · Kalde
Asur İmparatorluğu
Asur · Nemrut
Horsabad · Ninova/Nineveh
Elam
Susa
Kronoloji
Mezopotamya tarihi
Sümer (kral listesi)
Asur kralları listesi
Babil kralları listesi
Hitit kralları listesi
Sümerce · Akadca
Elam dili · Aramice
Hurrice · Hititçe
Enuma Eliş · Gılgamış
Ziggurat · Nibiru
Marduk · Asur-Babil dinleri
Asur (Şerkat Kale)
UNESCO Dünya Mirası
Konum Irak
KriterKültürel: iii, iv
Referans113
Tescil2003 (27. oturum)
Tehlike2013 - Günümüz
BölgeArap ülkeleri
M.Ö. 2000'li yıllarda Mezopotamya

Asur, Mezopotamya'nın kuzey kısmında, günümüzde Musul yöresinde, Dicle Irmağı'na bakan bir plato üzerinde kurulmuş antik bir kenttir. Bölgedeki arkeolojik kazılar, MÖ 3. binyılın başlarında burada bir yerleşim olduğunu göstermektedir. Ancak yayılma alanı ve diğer nitelikleri hakkında kesin bilgilere ulaşılamamıştır. Bugüne kadar tespit edilen yapı kalıntıları, antik Mezopotamya'da yapıldığı gibi, eski yapıların üstüne aynı tarzda inşa edilmiş olan bir İştar tapınağı altında kalmış temellerdir.[1] Asur, Kalah ve Ninova kentleri Asur'un başlıca kentleridir.

Tarih

Bir hükümdarlık olarak Asur tarihi üç ayrı dönemde, imparatorluk olarak var olmuştur. Bu imparatorluklar; MÖ 2. binyılın ilk yarısı Eski Asur İmparatorluğu, MÖ 2. binyılın ikinci yarısı Orta Asur İmparatorluğu ve MÖ 1000-612 Yeni Asur İmparatorluğu'dur. Eski Asur İmparatorluğu Akadlı İluşuma tarafından kurulmuş, daha sonra Babil hükümdarı Hammurabi'nin çağdaşı olan Amurru I. Şamşi-Adad ile devam etmiştir. Eski Asur, I. Şamşi-Adad'ın hükümranlık döneminde Bereketli Hilal'de hâkimiyet alanı en geniş ve en güçlü devlet hâline gelmiştir. Anadolu'ya yönelen ticari girişimlerin canlandırdığı ekonomik durum, bu gelişmede belirleyici olmuştur.[2]

Asur'un yükselişinde, kral İluşuma ve oğlu Erişum (MÖ 1939-1900) zamanlarında, bu iki kralın ticaret konusundaki politikaları büyük rol oynamıştır. İluşuma Güney Mezopotamya'dan gelen tüccara bir takım imtiyazlar tanımış, onları bu şekilde Asur'a çekmeyi başarmıştır. Aynı zamanda doğu ile yapılan kalay ticaretini de kontrol altına almayı başarmıştır. Böylece Güney Mezopotamyalı tüccar Asur'a gelip daha ucuz fiyattan kalay alabilmekte, çoğunluğu Basra Körzesi üzerinden gelen bakırı satabilmekteydi. Güneyden gelen üç kervan yolu olduğu anlaşılmaktadır, Ur-Nippur-Asur, Dicle üzerinden ve Elam-Dicle doğusundaki Der-Asur yolları. İluşuma'nın oğlu Erişum ise altın, arpa, bakır, gümüş, kalay ve yün ticaretini vergiden muaf tutarak bu ticareti büyük ölçüde Asur üzerine çekmiştir.[3] Asur'un ticari yönden sağladığı bu gelişme, söz konusu iki kralın hükümdarlık döneminin sahip olduğu bu avantaj önemlidir. Dönem bir yandan III. Ur Hanedanlığı'nın yıkıldığı dönemdir. Diğer yandan ise MÖ 2. binyıl başlarından itibaren Anadolu'da yaşanan gelişmeler bakımından önem taşır. Anadolu'da bu dönemde küçük köy toplulukları yerine yerel hükümdarların idaresindeki kentlerin gelişmeye başladığı görülmektedir. Bu kentler gelişen iş bölümü ve artan nüfuslarıyla önemli birer pazar hâline gelmiştir.

Kısa sürede Asur, konumunun da sağladığı avantajla diğer kentlerden çok daha önemli ve zengin bir kent hâline geldi. Bu denli hızlı gelişmede, başta Kaneş olmak üzere Anadolu'da yerel hükümdarların izniyle ve onlara vergi ödeyerek yapılan ticaretin payı büyüktür. Kaneş'deki Asurlu tüccarlar birkaç kuşak içinde antik çağların milyonerleri sayılabilecek kadar zenginleştiler. Üstelik Anadolu'yla olan ticaret bu tüccarlarla sınırlı kalmadığı, Anadolu'da yapılan kazılarda bulunan kil tabletlerden anlaşılmaktadır. Asur iş çevreleri, son derece gelişkin, bir o kadar da karmaşık, özgün bir finans düzeni oluşturmuşlardı. Anadolu'yla ticarette kullanılan sermayenin bir kısmı, bu ticaretin dışındaki bazı yatırımcılar tarafından, kârın sözleşmeyle belirlenmiş bir bölümü karşılığında sağlanan uzun vadeli yatırımlarla finanse etmekteydi. Ticaretle Asur'a akan kazanç, kentin imarı yanında büyümesini ve zenginleşmesini sağlamıştır.[1][4]

Asur, krallığın merkezi oldu ve Asurlular MÖ 19. yüzyılda kurdukları devleti giderek genişlettiler. MÖ 1300'de Asur kralı I. Salamanasar, Kalde ve Asur ülkelerini birleştirdi. Sonra bir dönem Hititler'in egemenliğine giren Asurlular MÖ 14. yüzyıl ortalarına doğru yeniden egemenlik elde ettiler. Kral I. Tiglat-Pileser zamanında (MÖ 1100) Karadeniz ve Akdeniz'e kadar sınırlarını genişlettiler.

Kral 2. Sargon iki kez Babil'i ele geçirdi. Suriye ve Mısır'ı yendi. Asur devleti, Asurbanipal (MÖ 668-626) en parlak dönemini yaşadı. Nil Nehri ile Basra Körfezi arasındaki tüm ülkeleri egemenlik altına aldı. Fakat bu dönem uzun sürmedi. Asur devleti, Medler'in saldırısı sonunda yenilerek ortadan kalktı (MÖ 612).

Uygarlık

Asurlular, aslen Kuzey Irak'ta, Dicle kıyısında bulunan Aşur/Asur (Qalat Şarqat) şehri ve çevresinde yaşayan bir Sami toplulukken özellikle MÖ 2000 sonrası doğu-batı arası küresel ticaretten faydalanarak gelişmiş ve topraklarını genişleterek ülkelerini bir imparatorluğa dönüştürmüş İlk Çağ topluluğudur. Başkentleri Ninova'dır. Mutlak monarşi ile yönetilmişlerdir.

İlk Çağ'da, Orta Doğu'nun en büyük imparatorluklarından birinin merkezi olmuştur. MÖ 2. binyılın başından itibaren özellikle Anadolu'da koloniler kurmuş, Anadolu'ya yazıyı taşımışlardır. Asur ülkesi, önceleri Babil'e, MÖ 2. binyılın büyük bölümü boyunca Mitannilere bağımlı kalsalar da MÖ 14. yüzyılda bağımsızlıklarını kazanmış ve Fırat'a kadar topraklarını genişleterek buralara yerleşmişlerdir. Daha sonra Mezopotamya'da, Anadolu'nun güneydoğusunda, zaman zaman da Suriye'nin kuzeyinde büyük güç kazanmışlardır

Yıkılış

I. Tukulti-Ninurta'nın ölümünden (MÖ 1208) sonra gerileme dönemine girdi. MÖ 11. yüzyılda I. Tiglat-Pileser zamanında kısa süre yeniden eski gücüne kavuştuysa da, bunu izleyen dönemde hem Asur Krallığı, hem de düşmanları, yarı göçebe Aramilerin akınlarıyla yıprandı. MÖ 9. yüzyılda Asur kralları sınırlarını yeniden genişletmeye başladılar. MÖ 8. yüzyılın ortasından MÖ 7. yüzyılın sonuna değin III. Tukultī-Apil-Ešarra (III. Tiglath-Pileser), II. Šarru-Kinu (II. Şarrum-Ken, II. Sargon) ve Sin-Ahhe-Eriba (Sinahherib) gibi güçlü kralların önderliğinde Basra Körfezinden Mısır'a kadar uzanan toprakları egemenlikleri altında birleştirerek günümüzde Yeni Asur İmparatorluğu olarak adlandırılan bir imparatorluk kurdular.

Son büyük Asur kralı, Aššur-Bāni-Apli (Aššurbanipal)'di. Aššur-Bāni-Apli (Aššurbanipal) (Aššurbanapal, Ailein Halefi - Son Büyük Asur Kralı), Elam'ı ele geçirerek bölge halkını yok etmiştir.

Bu dönemde sanatta büyük bir gelişme olduğu bilinmekteyse de, hükümdarlığın son yılları ve MÖ 627'deki ölümünü izleyen dönemin olayları karanlıkta kalmıştır. Asur Krallığı MÖ 612-609'da Keldaniler'in ve Medler'in ortak saldırılarıyla yıkılmıştır.

İmparatorluğun çökmesiyle birlikte Asur halkı da tarihî kayıtlardan silinir. Son olarak Harran ve çevresinde yaşadıkları bilinmekle birlikte kayıtlarda yer almasa da eski imparatorluk topraklarında daha sonraki yüzyıllarda da yaşamlarını sürdürdükleri ve zamanla bölgenin diğer halkları içinde eriyip gittikleri aşikârdır.

Acımasızlıkları ve savaştaki atılganlıklarıyla tanınan Asurlular, anıtsal yapılar da bırakmışlardır. Ninive, Asur, Kalah (Nimrud), Dur Şarrukin (Horsâbad) ve başka yerlerde bulunan kalıntılar, Asurların mimarideki ustalığını göstermektedir. MÖ 612'de Med-Babil kuvvetleri tarafından Asur Devleti'ne son verilmiştir.

Günümüzde bazı Süryani toplulukları Asurluların soyundan geldiklerini iddia etmektedirler.

Kaynakça

  1. ^ a b Joshua J. Mark,
  2. ^ Arzu Ötümlü, sh.: 38
  3. ^ Amelie Kuhrt, sh.: 112, 113
  4. ^ Sırrı Tiryaki, sh.: 126

Yararlanılan kaynaklar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hititler</span> Tunç Çağında Anadolu yarımadasının büyük çoğunluğunu egemenliği altına alan bir Hint-Avrupa kavmi

Hititler ya da Etiler, Tunç Çağı'nda Anadolu, Levant ve Kıbrıs'ta varlık göstermiş bir halk.

<span class="mw-page-title-main">Mezopotamya</span> Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölge

Mezopotamya, Orta Doğu'da, Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan bölge. Mezopotamya günümüzde Irak, kuzeydoğu Suriye, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve güneybatı İran topraklarından oluşmaktadır. Büyük bölümü bugünkü Irak'ın sınırları içinde kalan bölge, tarihte birçok medeniyetin beşiği olmuştur. Mezopotamya'da yer alan şehirler günümüzde sürekli gelişmektedir. Ayrıca bu bölgede bol miktarda petrol bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Tunç Çağı</span> Tarihsel dönem (yaklaşık MÖ 3300-1200)

Tunç Çağı veya Bronz Çağı, bölgeden bölgeye fark etmekle birlikte yaklaşık olarak MÖ 3300'den MÖ 1200'e kadar süren, bronz kullanımı, bazı bölgelerde yazı'nın varlığı ve diğer erken kentsel uygarlığın özellikleriyle tanımlanan tarihi bir dönemdir.

<span class="mw-page-title-main">Babil</span> Mezopotamyada tarihi bölge ve devlet

Babil, Mezopotamya'da adını aldığı Babil kenti etrafında MÖ 1894 yılında kurulmuş, Sümer ve Akad topraklarını kapsayan bir imparatorluktur. Babil'in merkezi bugünkü Irak'ın El Hilla kasabası üzerinde yer almaktadır. Babil halkının büyük bir kısmını tarih boyunca çeşitli Sami asıllı halklar oluşturmuştur. Bölgede konuşulmuş en yaygın dil Akadca olmuş olmasına rağmen Sümerce dinî dil olarak kullanılmıştır. Aramice ise ilerleyen yıllarda bölgenin geçer dili konumuna gelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Asurlular</span> Mezopotamyada tarihî Sami devleti

Asur İmparatorluğu, Asur Devleti veya Asurya, MÖ 2025 ile MÖ 612 yılları arasında var olmuş ve Sami halklardan oluşmuş bir Antik Çağ Mezopotamya imparatorluğuydu. Devlet ilk başta Kuzey Irak'ta, Dicle kıyısında bulunan Asur (Aššur) şehrinden oluşmuşken, Güney Mezopotamya ve Doğu ile olan ticari ilişkilerden yararlanarak gelişmiş ve toprakları genişleyerek bir imparatorluğa dönüşmüştür. Anadolu'daki en büyük ticaret kolonileri Kültepe'de (Kayseri) bulunmaktaydı. Başkentleri Ninova'ydı.

Aramiler, MÖ 11. yüzyıl ve MÖ 8. yüzyıl arasında Kuzey Suriye, Mezopotamya, Doğu Akdeniz kıyıları ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaşamış, bölgede bazı devletler ve şehirler kurmuş halk.

Babil ve Asur uygarlıkları, Mezopotamya'da, Fırat ve Dicle ırmakları arasındaki bölgede 5.000 yıl önce kurulan en büyük kentlerden Babil ve Asur çevresinde yaratılan uygarlıklardır. Bu kentler, Babil ve Asur ülkelerinin de merkeziydi. Yazı başta olmak üzere burada pek çok buluş gerçekleştirildi. Asur ve Babil'de ortaya çıkan uygarlık doğuda İran ve Hindistan'a; batıda ise Filistin, Yunanistan ve Roma'ya doğru yayıldı. Babil ve Asur böylece doğu ve batı uygarlıklarının da çıkış yeri oldu.

<span class="mw-page-title-main">III. Tiglat-Pileser</span>

III. Tiglath-Pileser MÖ 8. yüzyılda hüküm sürmüş olan ve Yeni Asur İmparatorluğu'nun kurucusu olarak kabul edilen ünlü bir Asur kralıdır. Suriye ve Filistin'i alarak ülke topraklarını genişleten III. Tiglath-Pileser, Asur ve Babil krallıklarını tek çatı altında birleştirmiştir

Orta Tunç Çağı, aynı zamanda Asur Ticaret Kolonileri Çağı ve Eski Hitit Çağı olarak adlandırılır. Orta Tunç Çağı döneminde Asur'dan gelen tüccarlar sayesinde Anadolu'da ticaret merkezleri kurulmuştur. Bu merkezlerin büyüğüne "karum", küçüğüne ise "wabartum" denir. Asurlu tüccarlar Anadolu'ya kalay ve kumaş getirmişlerdir. Anadolu'dan gümüş, altın, işlenmiş bakır götürmüşlerdir. Kültepe'de çivi yazılı tabletler bırakmışlardır. Bu yazılı tabletlerin sayısı 20.000'i bulmaktadır. Arkeologlar bu yazılı tabletlerle yazının Mezopotamya'dan Anadolu'ya geldiğini söylemektedir.

MÖ 8. yüzyıl, MÖ 800'ün ilk günü başlamış ve MÖ 701'in son günü bitmiştir.

Asur Ticaret Kolonileri Çağı, genellikle Anadolu'daki kentlerin hemen yakınlarında, Asurlu tüccarlar tarafından kurulan ve karum adı verilen ticaret amaçlı yerleşmelerin Anadolu'da yaygınlaşmasıyla başlayan bir dönemdir. Bu ticari amaçlı yerleşimlerin yaygınlaşması esasen Asurlu tüccarların Anadolu'yla son derece organize bir biçimde sürdürülen ticari ilişkileri yerleştirmesinin bir göstergesidir. MÖ 1.950 – 1.750 yılları arasında yaklaşık 200 yıl süren bu dönem Anadolu'da aynı zamanda yazılı tarihin ve Orta Tunç Çağı'nın başlangıcı olarak kabul edilir. Dönemin sona erişinin, Anadolu'da Hitit yayılmasından kaynaklanmış olması kuvvetle muhtemel görünmektedir. Kuşşara Kralı Anitta, Hattuşaş'Boğaz köy'ı 1700'lerin başlarında yakıp yıkmıştı. Kısa sürede en azından Orta Anadolu'daki krallıkları birer birer yıkarak bölgede ilk siyasi birliği kuran Kuşşara krallarının, Asur Ticaret Kolonileri Çağı'na son verdikleri kabul edilmektedir. Koloni Çağı boyunca Anadolu'ya sızan Hititler oraları istila ederken Asur kolonilerini de ortadan kaldırmışlar, toparlanabilen Asurlu tüccarlar da ülkelerine dönmüştür. Hititler sadece yerel krallıkları yıkmakla kalmadılar aynı zamanda ticaretin serbestliğine de geniş ölçüde sınırlamalar getirdiler. Artık maden ithalat ve ihracatı bağımsız tüccarlar tarafından yapılmıyor, ekonominin tüm alanlarında olduğu gibi Hattuşaş'ın denetimi altında organize ediliyordu.

Harran Höyüğü, Şanlıurfa İl merkezinin 44 km güneydoğusunda, Harran İlçesi'nin içinde yer alan bir höyüktür. Tepe, 50 x 30 metre boyutlarındadır. Harran Ovası'ndaki 250 höyükten biridir. Bu rakam, Prof. Dr. Veli Sevin ve Nurettin Yardımcı tarafından ovada yapılan araştırmalarda saptanmıştır. Höyük, Mezopotamya'dan Samsat – Malatya üzerinden İç Anadolu'ya ve Karkamış üzerinden Akdeniz Bölgesine giden ticaret yolu üzerinde bulunmaktadır. Diğer yandan MÖ 3. ve 2. binyıllarda önemli bir kült merkezi olan yerleşmenin her iki nedenle büyük ölçüde geliştiği ve bir kültür merkezi haline geldiği yazılı belgelerden anlaşılmaktadır. Harran adının, Asur ülkesiyle Anadolu arasındaki ana ticaret yolu üzerinde bulunması nedeniyle Asur ve Sümer dilinde yolculuk anlamına gelen Harran-u sözcüğünden geldiği bilinmektedir. Eski Babil döneminde yerleşmenin adı Uru-ki-kaskal-al Harran olarak geçmektedir. Kent, MÖ 2. binyılda Yakındoğu'da Asur kentinden sonraki en büyük ikinci kenttir. Geç Asur Dönemi'nde kısa bir süre için başkent olmuştur. Harran ve çevresi MÖ 9. yüzyıl ortalarında bir Asur eyaleti olmuştur. Bir sonraki yüzyılın ortasından itibaren Harran bir eyalet merkezidir. MÖ 7. yüzyılda büyük bir Arami nüfusunun bölgede yerleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Med ve İskit saldırılarıyla Asur'un MÖ 612'de yıkılmasından sonra Asur topraklarından gelen Asurlu göçmeler Harran'da yeni bir başkent kurmuşlardır. Ancak aynı güçler MÖ 610 yılında yeni kurulan bu başkente saldırarak kenti yakıp yıkmıştır.

Kassitler, Birinci Babil Hanedanı'nın yıkılışından sonra MÖ 1531-1155 yılları arasında Babil topraklarına hakim olan Antik Çağ halkıdır. Orta Kronolojiye göre Kassitler'in Babil yönetimi MÖ 1595'te başlamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Mezopotamya sanatı</span>

Mezopotamya sanatının adı çoğu arkeolojik kayıtlarda geçer. Bu kayıtlar, erken avcı-toplayıcı topluluklardan, Sümer, Akad, Babil ve Asur imparatorluklarının yaşadığı Tunç Devri'ne kadar geçen süreyi kapsar. Sonraları bu imparatorlukların yerini Demir Çağı'nda Eski Asur ve Eski Babil imparatorlukları almıştır. Genellikle medeniyetin beşiği olarak görülen Mezopotamya, önemli kültürel gelişmeleri de beraberinde getirmiştir. Bunlardan biri de en eski yazı örnekleridir. Mezopotamya sanatı MÖ 4000 tarihinden Persli Ahameniş İmparatorluğu'nun bölgeyi fethettiği MÖ 6. yüzyıla kadar Batı Avrasya'daki en soylu, en gelişmiş ve en detaylı sanat olma yolunda Antik Mısır ile rekabet içinde olmuştur. Ana vurgu oldukça dayanıklı taş ve kilden yapılmış çeşitli heykeller üzerindedir. Çok az sayıda resim günümüze ulaşmıştır ama belirtilene göre, birkaç istisna dışında, boyamalar genellikle geometrik ve dekoratif bitkisel şekiller yapmak için kullanılmıştır. Buna rağmen çoğu heykellerin de boyandığı görülür. Ayrıca çok sayıda silindir mühür de günümüze ulaşmıştır. Küçük boyutlarına rağmen bunların çoğunun üstünde karmaşık ve detaylı sahneler vardır.

<span class="mw-page-title-main">Kaldea</span> MÖ. XX. yy ile VI. yy arasında yaşamış Sami halkı

Kaldea veya Chaldea ülkede yaşayanlar absorbe ve asimile olup Babil'i oluşturmadan önce, MÖ 10. yy sonu veya 9. yy başı ile 6. yüzyılın ortaları arasında var olmuş bir ülkedir. Kaldea halkı Sami dilini konuşmaktaydı. Ülke, Mezopotamya'nın uzak güneydoğu köşesindeki bataklık bölgede kurulmuştur. İbrani Kutsal Kitabı (Tanah) bölgeyi tanımlamak için İbranice: כשדים (Kaśdim) terimini kullanır ve Yunan Eski Ahit'te (Septuaginta'da) Kaldaeanlar olarak çevrilmiştir, Kasdim kelimesinin aslında Chaldean çevirisi olduğu veya Mezopotamyanın güneyine verilen Kaldu adının karşılığı olup olmadığı konusu tartışmalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Yeni Asur İmparatorluğu</span> Mezopotamyadaki bir tarihi devlet

Yeni Asur İmparatorluğu Asur tarihinin son dört yüz yıllık evresidir. Bu dönemde Orta Asur'da başlayan kralların yıllık yazmaları devam ettiğinden siyasal olaylar hakkında bilgi sahibi olunabilmektedir. Bu dönemde devlet tüm Mezopotamya'yı kapsar hale gelmişti ve en geniş sınırlarına ulaşmıştı. Batı İran, Suriye ve Güney Doğu Anadolu da devletin egemenlik sahasıydı. En çok savaşılan devletler arasında Anadolu'da Urartular vardı. Med-İskit akınlarıyla Asur devleti son bulacaktı.

<span class="mw-page-title-main">Sümer ve Akad kralı</span> antik Mezopotamya kraliyet unvanı

Sümer ve Akad Kralı, antik Mezopotamya'daki Akad İmparatorluğu hükümdarlarının, sahip oldukları "Akad Kralı" yönetici ünvanıyla "Sümer Kralı" ünvanını birleştirmesiyle meydana gelen bir kraliyet ünvanıdır. Ünvan, Akad'lı Sargon tarafından kurulan antik imparatorluğun mirası ve ihtişamı üzerinde aynı anda bir hak iddia etmiş ve güneyde Sümer ve kuzeyde Akad bölgelerinden oluşan Aşağı Mezopotamya'nın tamamını yönetme iddiasını dile getirmiştir. "Sümer Kralı" ve "Akad Kralı" Ünvanlarının her ikisi de Akad kralları tarafından kullanılmasına rağmen ünvan, Yeni Sümer kralı Ur-Nammu'nun hükümdarlığına kadar birleşik haliyle takdim edilmemiştir. Ur-Nammu, bu ünvanı Aşağı Mezopotamya'nın güney ve kuzey kısımlarını kendi yönetimi altında birleştirme çabasıyla yaratmıştır. Daha önceki Akad kralları, Sümer ile Akad'ı bu şekilde birbiriyle bağlama aleyhinde olabilirler.

Irak tarihi, Irak coğrafyasında geçen olaylardır. Irak coğrafyası Antik çağlardan beri yerleşke alanıdır. Tarihi boyunca pek çok etnik ve dine ev sahipliği yapmıştırIrak, Batı Asya'da büyük ölçüde eski Mezopotamya topraklarına karşılık gelen bir ülkedir. Mezopotamya'nın tarihi, Aşağı Paleolitik dönemden MS 7. yüzyılın sonlarında Halifeliğin kuruluşuna kadar uzanır ve bu tarihten sonra bölge Irak olarak anılır. Mezopotamya tarihinin Neolitik Ubeyd döneminde M.Ö. 6000 ile 5000 yılları arasında ortaya çıkan ve yaygın olarak kayıtlı tarihteki en eski uygarlık olarak kabul edilen kadim Sümer toprakları Irak topraklarında yer almaktadır. Burası aynı zamanda Akkad, Neo-Sümer, Babil, Neo-Asur ve Yeni-Babil imparatorluklarının tarihi merkezidir; Bronz ve Demir Çağı'nda Mezopotamya'da ve Eski Yakın Doğu'nun diğer çeşitli bölgelerinde hüküm süren yerel yönetici hanedanların bir dizisidir.

<span class="mw-page-title-main">Ninova Savaşı (MÖ 612)</span> Yeni Asur İmparatorluğunun başkentindeki savaş

Ninova Savaşı MÖ 613 ile 611 yılları arasında gerçekleşmiş olup, en olası tarih MÖ 612'dir. Asurlulara karşı isyan halinde olan Medler ve Babillilerden oluşan bir koalisyon Ninova'yı kuşatmış ve şehrin 750 hektarlık alanını tahrip etmiştir. Bu, Yeni Asur İmparatorluğu'nun çöküşüne ve Babil İmparatorluğu'nun Mezopotamya'da hâkim devlet olarak yükselişine yol açtığı için Antik Yakın Doğu'da önemli bir olaydı. Asur İmparatorluğu'nun başkenti savaştan sonra büyük ölçüde insansızlaştırılmış ve şehirsizleştirilmiştir. Sardanapalus efsanesi Ninova'nın düşüşünün çarpıtılmış bir anlatımına dayanıyor olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Karum (ticaret karakolu)</span>

Karum Anadolu'da MÖ 20. ve 18. yüzyıllar arasında Eski Asur dönemine ait ticaret merkezlerine verilen isimdir. Karum ticaretinin ana merkezi, antik Kanesh (Kültepe) kentindeydi.