Ruh, can ya da tin; din ve felsefede, insan varlığının fiziksel olmayan yönü ya da özü olarak tanımlanır ve genellikle bireysellikle eşanlamlı olarak ele alınır. Teolojide ruh kişinin tanrısallığa ortak olan kısmı olarak tanımlanır ve genellikle bedenin ölümünden sonra kişinin varlığını sürdüren kısmı olarak ele alınır.
Rüya ya da düş, uykunun genel ve karakteristik özelliklerinden biri olup, uykunun hızlı göz hareketi (REM) adlı evreleriyle yakından ilişkili bulunan, görsel ve işitsel algı ve duygulardır. Rüyaların biyolojik içeriği, işleyişi ve maksatları tümüyle anlaşılmış değildir. Rüyalara “duyusuz algı”nın bir türü veya nesnesiz algı olarak da bakılabilir. Çeşitli inanışlara ve tahminlere de neden olan rüyalar, her zaman için ilginç ve yoruma açık bir konu oluşturmuşlardır. Farklı psikoloji ekollerinin, parapsikologların ve deneysel spiritüalistlerin rüyaları farklı biçimlerde açıklama çabaları olmuştur. Rüyaların işleyişinin açıklanması bilimsel topluluğun genel kabulüne göre varsayımlar düzeyinden öteye pek gidememiş olup, rüyalar hâlen esrarını korumakta olan bir inceleme alanını oluşturmaktadır. Rüyaların bilimsel incelenmesi oneiroloji adını alır.
Psi enerji ya da psi etkisi Parapsikoloji alanında kullanılan bir terim olup, insanın paranormal yeteneklerinde söz konusu olan gücü ya da etkiyi belirtmek üzere ortaya atılmıştır. Grek alfabesinin 23. harfi olan "psi", kimi filozoflarca "ruh" ya da "yaşamsal güç" anlamında kullanılan "psikhe" sözcüğünün ilk harfi olduğundan, Parapsikoloji'de ESP ve PK fenomenlerinin açıklanmasında kullanılan bir terim haline gelmiştir.
Perispri, klasik ruhçuluk anlayışına göre, ruh ve beden bağlantısını sağlayan yarı maddî, akışkan bir bağdır; ruhun normal koşullarda göremediğimiz esîrî bedenidir. Madde-dışı bir varlık olan ruh madde evreninde icraatte bulunabilmek için doğal olarak bir araca gereksinim duyar ki, bu araca perispri adı verilir. Bu, ruhun bir bakıma mantosu, örtüsü ve dışa ait, maddi uygulama aracıdır. Fiziksel beden, perispri kalıbı üzerine kuruludur; insan bedeninin ruhtan beslenmesini sağlayan ve insan bedenini ayakta tutan perispridir. Ölümden sonra yok olmaz, ruha bağlı kalmaya devam eder. Perispriyi teozoflar astral, mantal, kozal bedenler şeklinde kısımlara ayırırlar.
Esîr, eski stoacıların ve günümüzde teozofların "aether" dedikleri, maddenin insanın beş duyusu ile algılayamadığı; katı, sıvı ve gaz hâllerine oranla yoğunluğu daha az, vibrasyonel hızı daha yüksek, daha süptil ve daha akışkan hâline verdikleri addır.
Değişik şuur hâlleri, parapsikolojide insanın uyanıkken bulunduğu olağan şuur hâlinden farklı şuur hâllerini kapsayan bir terim olarak kullanılmaktadır.
Hipnopompi, bir insanın hipnagogik durumda, yani uykuya dalma sürecinde tecrübe ettiklerini anlatmak için kullanılır. Hipnopompia ise bir insanın hipnopompik durumda yani uyanma sürecinde tecrübe ettiği şeyleri ifade eder. Hipnagogik duyular, uykuya dalarken veya uyanırken dokunsal, işitsel ve görsel sanrılar için kullanılan genel bir ifadedir. Bu duyular, vücudun geçici bir felç ile hareketsiz kaldığı uyku felciyle birlikte de yaşanabilir.
Ölüm-ötesi deneyimi, bedensel işlevleri bakımından tıbben ölü sayılmış, fakat bir süre sonra reanimasyon yöntemleriyle veya kendiliğinden yeniden yaşama kavuşmuş kimselerin bu ölüm ve yeniden yaşama dönüş arasındaki sürede geçirdikleri deneyime verilen addır.
Aura, paranormal veya tinsel anlamda kullanılan bir terim olup, canlıların bedenlerinden yayıldığı varsayılan ışınımla oluşan ve gitgide yayılan tesir kuşakları tarzında kendini gösterdiği iddia edilen elektromanyetik alana verilen addır. Aura okumak ise aurayı hissedebilmektir.
Dezenkarnasyon, sözcük anlamıyla “etten ayrılma” anlamına gelip, ölüm denilen olaya Spiritüalist terminolojide verilen addır; solunum ve kalp atışlarının durmasıyla anlaşılan bu olay, Spiritüalizm’de “ruh ile yoğun (fiziksel) beden arasındaki ilişkinin kesin olarak kesilmesi” şeklinde tanımlanır. Fakat buradaki “etten ayrılma” ifadesi vücudun içinden çıkıp gitmek anlamında değil, ruhun vücut üzerindeki hakimiyetini durdurması, vücudu etki altında tutmayı bırakması anlamında kullanılır; çünkü madde-dışı bir varlık olan ruh için, mekanla ilgili olan girmek ve çıkmak fiilleri kullanılamaz. Spiritüalist terminolojideki terimlerle dezenkarnasyon, ruhun, perisprisini bedenden çekerek konsantrasyonunu spatyuma kaydırmasıdır.
Uyku-uyanıklık arası, tam uyanmadan önceki (hipnopompik) ve aynı zamanda, uykuya dalmadan önceki (hipnogojik) yarı uyku hali olup, ayırt edici özellikleri, beyindeki neo-korteks tabakalarının etkin olmaması, yani duyu organlarından bilgi gelmemesi ve beynin alfa dalgaları yayınlamasıdır. Halk arasında tavşan uykusu olarak da bilinir.
Otoskopi bir insanın beden-dışı deneyim yoluyla kendisini dışarıdan görebilmesi, dünyaya uzaydan bakabilmesi ve ayrıca bedenindeki iç organları görebilmesi ve bunların fizyolojik işleyişlerini ve sağlıklılık derecelerini algılayabilmesi gibi, var olduğuna inanılan paranormal yetenekleri ve bu normal dışı fenomenleri belirten bir terimdir.
Waldorf eğitimi, Rudolf Steiner tarafından yine onun kurucusu sayıldığı antropozofi ilkeleri üzerinde şekillenen bir eğitim sistemidir. 20. yüzyılın başlarında oluşturulan bu eğitim prensipleri, 1919 yılında Almanya'nın Stuttgart şehrinde kurulan ilk Waldorf okulu ile uygulanmaya başlandı.
Vecd, vecit ya da ekstaz, kimi sözlüklerde «ruhun dünyevi gerçeklikten kurtulduğu kendinden geçme ve coşkunluk hali» olarak tanımlanmakta olup, kişinin bilinci ve hafızası yerinde olmakla birlikte kendine ilişkin hiçbir algılamasının olmadığı ve kişinin tümüyle kendi haricindeki bir nesneyle ya da varlıkla ilgi kurduğu nadir şuur hallerinden biridir. Parapsikoloji’de « değişik şuur halleri»nden biri olarak ele alınan vecd, spiritüalist sözlüklerde ise «ruh ile beden ilişkisinin belirli bir dereceye kadar gevşediği, dış dünya ile bağların kesildiği özel bir hal, bir degajman hali» olarak tanımlanır.
Ölümden sonraki yaşam; din, felsefe ve mitolojide insanın dünyadaki fiziksel yaşamını tamamladıktan sonra ruh veya bilinç hâlinde sürdürdüğüne inanılan hayat. Öteki dünya ve İslam kökenli bir terim olan ahiret kavramları Türkçede, ölümden sonraki yaşamın sürdürüldüğüne inanılan mekanı tanımlamakta kullanılır.
Empati, eşduyum ya da duygudaşlık, bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır.
Kadavra bağışı, anatomi eğitiminde kullanılmak üzere, ölüm sonrasında bedenin tamamının ya da bir kısmının eğitim ve araştırma amacıyla, yasal ve etik kurallar çerçevesinde belli bir süreyle ya da tamamıyla bağışlanmasıdır.
Toplumsal Engellilik Modeli engellilik halinin fiziksel ve zihinsel farklılıklardan doğan normatif bir durum değil, bu farklılıkları gözetmeyi başaramamış toplumun yarattığı sosyal bir başarısızlık olarak açıklayan bir yaklaşımdır. Bu modele göre sistemik bariyerler, önyargılar ve kasti veya istemsiz sosyal ayrım bazı zayıflıkları bulunan insanların topluma istedikleri şekilde katılmasına engel olmaktadır. Toplumdal engellilik modeli baskın olan tıbbi engellilik modeliyle ayrışır. Tıbbi modele göre insan vücudu işlevselliği belirli bir normatif skala üzerinden ölçülebilen bir makinedir. Bu skala uyumsuz olan insanlar da engelli olarak nitelendirilir. Toplumsal model fiziksel, duyusal, zihinsel ve psikolojik farklılıkların kişiler için zayıflık ve işlevsel kısıtlama yaratacağını kabul etmekle birlikte bunların engelliliğe sebep olmadığını, bir insanı engelli yapan şeyin bu farklara rağmen tek bir tip 'normal' insan için tasarlanmış toplum olduğunu söyler.
Beden dışı deneyim bir kişinin kafaya veya bedene ani darbeler alması sonucu, ameliyat sırasında, fizikî bedenden bağımsız yaşadığı deneyimdir. Deneyimleyen kişilerin iddiasına göre kişi kendi vücudunu ve bulunduğu mekânı dışarıdan gözlemler. Kendini hafif ve vücudun fiziksel sınırlamalarından kurtulmuş hisseder. Duvarların ve nesnelerin içinden bir hayalet gibi geçebilir. Parapsikolojide astral seyahat kelimesinin bir nevi bilimsel karşılığıdır. Sayısı azımsanmıyacak derecede insan tarafından deneyimlendiği beyan edilse de, sözdebilim sınırları içerisinde kalır.
Astral âlem veya astral dünya olarak da adlandırılan astral düzlem, klasik, Orta Çağ, doğu ve ezoterik felsefeler ve gizem dinleri tarafından öne sürülen bir boyuttur. Doğum yolunda ve ölümden sonra ruhun astral bedeninde geçtiği göksel kürelerin dünyasıdır ve genellikle meleklerin, ruhların veya diğer ruhani varlıkların Astral Düzlem'de bulunduklarına inanılır.