İçeriğe atla

Ashab-ı Karye

Pavlus ve Barnabas Listra’da (Nicolaes Pieterszoon Berchem). Abdullah Yusuf Ali, Yasin tefsirinde, surenin 13 ilâ 21. ayetlerindeki üç elçinin Elçilerin İşleri’nde bahsi geçen Pavlus, Barnabas ve Yuhanna olduğunu belirtir.[1] Kutsal Kitap’ın Elçilerin İşleri kitabının 13. ve 14. bölümlerinde anlatılan birkaç olay Kur’an’ın Yasin Suresi’nde tek bir olaymış gibi kısaltılarak ad, zaman ve mekan belirtilmeden ve değiştirilerek anlatılmıştır.[2][3][4]

Ashab-ı Karye, İslami kaynaklarda, geçmişte yaşamış, kendisine elçiler gönderilmiş olduğu anlatılan bir şehrin halkıdır.[5] Ashab-ı Karye, “şehir halkı” demektir.

Kuran'da

Yasin suresinde anlatıldığına göre, Allah bu kavme iki elçi gönderdi.[6] Şehir halkı ilk iki elçiyi yalanlayınca Allah, onları üçüncü bir elçiyle destekledi. Elçiler, şehir halkına, kendilerinin tebliğ yapmak için gerçekten görevlendirilmiş elçiler olduklarını beyan etti.[7] Şehir halkı, onlarla alay ederek onların sadece kendileri gibi insanlar olduklarını, Rahman'ın bir vahiy indirmediğini savunarak, elçileri yalancılıkla suçladı.[8] Elçiler, onların şehre bir tebliğ görevi ile geldiklerini Allah'ın bildiğini ve kendilerine düşen görevin Allah'ın mesajını onlara açıklamak olduğunu belirterek şehrin onları tekzip etmesini reddettiler.[9] Bunun üzerine şehir halkı onları taşlamakla ve işkence yaparak öldürmekle tehdit ettiler.[10] Tehditlere rağmen elçiler tebliğe devam edip şehir halkını kötü davranışlardan ve putperestlikten çevirmeye çalıştı. Bir süre sonra şehrin en uzak bir mahallesinden bir adam koşarak tebliğin yapıldığı mekana geldi ve halkı uyardı. Onlara elçilere uymalarını ve Rahman'dan başka sahte tanrılara tapmamalarını öğütledi. Uzaktan gelen adam, elçilerin hiçbir ücret istemeden tebliğde bulunduğunu, onların tek isteğinin halkın doğru inanca dönüp kötülüğü bırakması olduğunu vurguladı. Uzaktan gelen adam şehir halkı tarafından öldürüldü ve cennete dahil edildi.

Tefsirlerde

Kurtubi'de

Maverdi'nin naklettiğine göre, ona kadar olan bütün müfessirler şehrin Antakya olduğunda hemfikirdi. Bu rivayete göre şehirde putlara tapan Antikos oğlu Antikos diye bir kral vardı. Allah bu şehre Sadık, Saduk ve üçüncüleri Şelum olan üç elçi gönderdi. Bazı kaynaklar ne Sadık ne de Saduk isimlerini aktarmadılar, bu gruptan bir kısmı elçilerin isimlerini Şem'un ve Yuhanna olarak verir. En-Nakkaş ise Sem'an ve Yahya isimlerini rivayet eder.

Meryem oğlu İsa, Antakya'ya önce ilk iki elçiyi gönderdi. İki Elçi, şehrin dışında, koyunlarını otlatan yaşlı bir adamla karşılaştılar. Bu şahıs, Habib-i Neccar idi (tam adı Habib bin Murrî olarak rivayet edilir). Marangoz (neccar), elbise ağartma işi (kassar) yaptığı veya dokumacı (nessac) olduğu rivayet edilir. Bir rivayete göre de adı Habib bin İsrail idi ve put yontma işi de yapan bir marangozdu. Elçiler, Habib'e İsa’nın elçileri olduklarını, kendisini Allah’a tapmaya davet ettiklerini söylediler. Habib, onlardan delil olarak bir mucize istedi. Onlar da, Allah’ın izniyle hastaları şifaya kavuşturduklarını söylediler. Deli veya yatalak bir oğlu vardı. Elçiler, oğlana dokunup iyileştirdiler. Habib-i Neccar bunun üzerine İsevilerin imanını kabul etti. Habib, birçok kişiye durumu anlattı ve Elçiler birçok kişinin şifaya kavuşmasına vesile oldular. Vehb ibn-i Münebbih’in rivayetine göre Habib, cüzzamlıydı. Yaklaşık yetmiş yıldır putlara tapıyor ve kendisini iyileştirmeleri için yalvarıyordu fakat iyileşmemişti. Elçiler, onun hastalığının iyileşmesi için dua ettiler ve ertesi gün Habib hiç cüzzam olmamış gibiydi. Bunun üzerine putları bırakıp İsevilerin dinine tabi oldu.

Elçiler daha sonra şehrin merkezine gittiler. Şehrin kralı, elçilere haberci yollayıp neyi tebliğe ettiklerini soruşturdu. Onlar “Biz İsa'nın elçileriyiz” dediler. Kendilerine “Peki âyetiniz (mucizeniz, deliliniz) nedir?” diye sorulunca, “Biz anadan doğma körü, abraşı ve hasta kimseleri Allah'ın izni ile iyileştirir, seni de bir ve tek olarak Allah'a ibadet etmeye çağırırız.” diye cevap verdiler. Vehb ibn-i Münebbih'e göre kral onları hapsetti ve onlara yüzer sopa vurdurdu.

İsa bunun üzerine onlara üçüncü elçiyi gönderdi. Bu elçi, İsevilerin lideri olan Şem’un-u Safa (Simun Petrus) idi. Şem'un, diğer iki elçiden farklı bir yol izledi. Hükümdar çevresine yaklaştı, onlarla yakınlık kurdu ve onların sevgisini kazandı. Bu arada diğer iki elçiyle olan gönül birliğini gizli tuttu. Hükümdar, bir süre sonra Şem'un'a, onun dinine tabi olmaya karar verdiğini açıkladı. Şem'un, bunun üzerine ona İki Elçi'yi hatırlattı. Kral, onların tebliğini kabul etmenin kendisine zor geldiğini bu yüzden onları hapse attığını itiraf etti. Şem'un-u Safa, onların huzura çağrılmasını rica etti. Kral, bunu kabul etti. İlk iki elçi kralın huzuruna geldiklerinde, Şem'un onlara, tebliğlerini kanıtlamak için delillerinin ne olduğunu sordu. İki Elçi, “Biz anadan doğma körü ve abraşı iyileştiririz” dediler. Bunun üzerine doğuştan kör bir çocuk getirildi. Çocuğun gözlerini açtılar. Yedi gün önce ölmüş birisi getirildi. Ölünün dirilmesi için iki elçi açıktan, Şem'un da gizliden dua etti. Ölü dirildiğinde, huzurda bulunanları iki elçinin ve Şem'un'un dinine uymaya davet etti. Şem'un'un gizli görevi aşikar olunca, misyonunu itiraf etti ve kendilerinin Mesih tarafından gönderilmiş üç elçi olduklarını ve kendilerini Allah'a davet ettiğini izah eden bir konuşma yaptı. Bunun üzerine kral, etrafındaki birçok kişiyle birlikte iman etti. Birçok Antakyalı da inkârda ısrar ettiler.

Hükümdar iman ettiyse de Antakya'nın çoğu iman etmedi. Üç yıl süre ile Antakya'nın yağmuru kesildi. Bu arada elçiler tebliğe devam ediyordu. İnkârcılar, elçileri, kendilerine uğursuzluk getirmekle suçladılar. Antakyalılar, eğer kendilerini uyarıp korkutmaya devam etmeyi bırakmazlarsa, işkenceyle veya taşlayarak onları öldürmekle tehdit ettiler. Elçiler de bu uğursuzluğun başlarına inkârlarından dolayı geldiğini dile getirdi.

Elçiler, on sene boyunca Antakya'ya tebliğde bulunmaya devam ettiler. Halkın Allah'ı inkârda direndiği bir sırada şehrin uzak bir yerinden Habib-i Neccar geldi ve onlara elçilere uymalarını öğütledi. İnkârcılar, Habib'e saldırıp onu öldürdüler. Bunun ardından Cebrail bir çığlıkla inkârcıları helak etti.[11]

Diğer tefsirlerdeki farklılıklar

Hammami'nin Yasin tefsirinde, Üç Elçi devrindeki Antakya'da Yunan hükümdarlarının büyüklerinden, Natîhîs adında bir kralın hüküm sürdüğünden bahsedilir.[12] Şehir halkının helak edilmesine karar verildiğinde, Cebrail, Antakya'nın kapılarından birisine gelip kapının kanatlarını elleriyle tuttu ve şehri önce salladı, sonra şiddetli bir çığlıkla Antakyalıları helak etti.[13]

İbn-i Kesir'in (ö. 1373) Yasin tefsirinde, Antakya'nın kralının adı Antîhas oğlu Antîhas oğlu Antîhas olarak nakledilir. Şehre gönderilen elçilerin adları ile ilgili farklı bir rivayette, ilk iki elçinin Şem’un-u Safa (Simun Petrus) ve Yuhanna oldukları, üçüncü elçinin ise Bulus (Pavlus) olduğu rivayet edilir.[14]

Fahreddin Razi'nin (1149-1209) Yasin tefsirinde, Antakya kralının ve onunla birlikte bir grup insanın, Üç Elçi'ye iman ettiği fakat halkın çoğunluğunun inkârda direndiğini ve şehirde üstünlüğün inkârcılarda kaldığını nakleder.[15] Râzî, ayrıca şunu vurgular: “Ayette bahsedilen şehir, Antakya olup, o zaman çok büyük bir şehir idi. Şu andaki büyüklüğü, önceki kadar değildir. Buna rağmen, yine de büyük sayılır.”

Abdullah Yusuf Ali (1872-1953), Yasin tefsirinde, suredeki öyküde anlatılanlarla Elçilerin İşleri'nde anlatılanlar arasında paralellik kurar ve üç elçinin Pavlus, Barnabas ve Yuhanna olduğunu belirtir.[1]

Mevdudi (1903-1979), Yasin tefsirinde, M.Ö. 65'e kadar Antakya'da Antiokus adında 13 tane kralın hüküm sürdüğünü hatırlattıktan sonra, bu kıssada bahsedilen şehrin Antakya olamayacağını savunur. Buna delil olarak da Hristiyan kaynaklarında, Antiokus adındaki krallardan birinin döneminde Meryem oğlu İsa'nın herhangi bir havarisini o şehre görevlendirdiğine dair bir belgenin olmamasını öne sürer.[16]

Kaynakça

  1. ^ a b Abdullah Yusuf Ali, Qur'an: Text, Translation and Commentary, note. 3959: "Cf. Acts, 14:15, where Paul and Barnabas say, in the city of Lystra near the modern Konia, 'We also are men with like passions with you, and preach unto you that ye should turn from these vanities...'".
  2. ^ Elçilerin İşleri 13:4-5
  3. ^ Elçilerin İşleri 14:1-5
  4. ^ Elçilerin İşleri 14:8-13
  5. ^ Kuran, 36:13-21
  6. ^ Kuran, 36:14
  7. ^ Kuran, 36:15
  8. ^ Kuran, 36:16-17
  9. ^ Kuran, 36:18
  10. ^ Kuran, 36:20-21
  11. ^ İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 14/387-393
  12. ^ Yasin Tefsiri Hammâmî Tercümesi; çev. Ali Eren; Yasin Yayınevi; s.18; İstanbul:2013; ISBN 978-605-4184-38-5, s.32
  13. ^ a.g.e. s.32
  14. ^ "İbn Kesir'in Yasin Suresi'ni tefsiri". 25 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ağustos 2022. 
  15. ^ Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, c. 26, s. 53
  16. ^ Mevdudi, Tefhimü'l-Kur'an, Yasin Tefsiri, s. 248


İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İsa</span> Yahudi vaiz ve dinî lider, Hristiyanlığın merkezî figürü

İsa, 1. yüzyılda yaşamış olan bir Yahudi vaiz ve dinî lider. Günümüzde en çok mensuba sahip din olan Hristiyanlığın merkezî figürüdür. Hristiyanlar, Yeşua'nın Eski Ahit'te kehanet edilen ve beklenen Mesih, Tanrı'nın Oğlu ve Tanrı'nın enkarnasyonu olduğuna inanırlar. Yeşua'nın, Yeni Ahit'e göre Yosef (Yusuf) adında dünyevi bir babası olduğu için Yeşua, mensubu olduğu Yahudi toplumunda "Yosef'in oğlu Yeşua" olarak anılırdı.

Peygamber veya yalvaç, Tanrı aracılığıyla bir dini veya dinî öğretiyi yaymakla görevlendirildiğine inanılan kişidir. Peygamberler ayrıca dinî terminolojide âyet, işaret veya mûcize denilen doğaüstü güç veya olayların kendilerine atfedildiği mitolojik veya yarı mitolojik insanlardır. İbrahimî dinlerin inananları, peygamberlerin Tanrı'dan aldıkları “vahiy” adlı mesajları diğer insanlara ulaştırdıklarına inanırlar.

<span class="mw-page-title-main">Antakya</span> Hatayın ilçesi

Antakya, Hatay ilinin nüfus bakımından en büyük ilçesidir ve merkezidir. Yeni düzenlemeyle birlikte Antakya ve Defne Belediyesi olarak ayrılmıştır. Ortasından Asi Nehri geçmektedir. Hristiyanlığın önemli mukaddes mekânlarından biridir.

<span class="mw-page-title-main">Pavlus</span> Erken Hristiyan din adamı ve misyoner (MS y. 5–65)

Pavlus veya Tarsuslu Saul, İsa'nın vaazlarını ve öğretilerini 1. yüzyıl dünyasında pagan inanışındaki Roma dünyasına öğreten bir Hristiyan elçi. Hristiyan olmadan önce tutuculuklarıyla tanınan Ferisilerden biriydi.

<span class="mw-page-title-main">Hristiyanlık</span> tek tanrılı İbrahimî bir din

Hristiyanlık, Nasıralı İsa'nın yaşamına, öğretilerine ve vaazlarına dayanan, tek Tanrılı İbrahimî bir dindir. Günümüzde Hristiyanlık, dünya nüfusunun yaklaşık %30,1'ini oluşturmaktadır ve 2,4 milyarı aşkın takipçisi ile dünyanın en kalabalık dinidir. Takipçilerine, "Mesihçi" anlamına gelen Hristiyan veya Nasıralı İsa'ya ithafen İsevi veya Nasrani denir. Kitâb-ı Mukaddes'e inanan takipçileri, Yahudi metni olan Tanah'ta kehanet edilen İsa'nın Mesih olarak gelişinin bir Yeni Ahit olduğuna inanırlar.

<span class="mw-page-title-main">Ashâb-ı Kehf</span> Bir mağarada asırlarca uyuduktan sonra tekrar uyandıklarına inanılan 7 kişi

Ashâb-ı Kehf veya Yedi Uyurlar, Hristiyanlık ve İslamiyet başta olmak üzere dünyanın değişik kültürlerinde anlatılan, halkını terk ederek Efes şehrinin dışındaki bir mağarada saklanan bir grup Romalı gencin hikâyesidir. Anlatıların ortak yanı ise, kendi halkına yüz çeviren ve onları terk eden bir grup olmalarıdır. Hikâyenin M.S. 250 civarında, Roma İmparatorluğu'nun Hristiyanlara yönelik zulümlerde bulunduğu dönemde yaşandığına inanılmaktadır. Hikâyenin başka bir versiyonu İslam'ın kutsal kitabı Kur'an'ın Kehf Suresi'nde de geçmektedir (18:9-26).

<span class="mw-page-title-main">İslami bayram</span>

İslam dininde Ramazan bayramı ve Kurban Bayramı olmak üzere iki büyük bayram vardır. Bayramlar kültür ve mezheplerin farklılığına göre değişik şekillerde kutlanır. İslami bayramlar ay takvimine göre düzenlenir. İslami takvimde 12 ay ve 354–355 gün vardır. Sünni ve Şia ay takvimleri her zaman örtüşmez. Bazen hem Şiilerin hem de Sünnilerin kutladığı bir bayram farklı günlere denk gelebilir. İslami bayramlar ay takvimine göre düzenlendiğinden 1-2 günlük farklılıklar olabilir.

Şeytan ayetleri, Muhammed tarafından önce vahiy olarak açıklanıp sonrasında bu ayetlerin Şeytan isimli varlık tarafından kulağına söylendiği ifade edilerek Kur'an'dan çıkartıldığı belirtilen ayetlerdir. Bu ayetlerle ilgili rivayetler, Taberî, Vâkidî, İbn Sa'd, Ebu Cafer Taberi ve İbni İshak'ın eserlerinde yer almıştır. Şeytan ayetleri kavramı ilk defa İskoç tarihçi William Muir tarafından 1858'de kullanılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Yasin Suresi</span> Kuranın 36. suresi

Yâsîn Sûresi Kur'an'ın 36. suresidir. Mekke döneminde indirilmiştir. 83 ayetten oluşur ve adını ilk ayeti olan “Ya-Sin” harflerinden alır.

<span class="mw-page-title-main">Habil ve Kabil</span> Adem ve Havvanın ilk oğulları

Tanah'ta, Habil ve Kabil/Kayin, Adem ve Havva'nın ilk iki oğludur. İlk doğan Kabil bir çiftçi, kardeşi Habil ise bir çobandır. Tanah'a göre Kabil, kardeşi Habil'i kıskandığından dolayı ona karşı kin ve nefret beslemiş, en sonunda da kardeşini öldürerek İnsanlık tarihindeki ilk cinayeti işlemiştir. Bunun üzerine YHVH (Tanrı), Kabil'i cehennem azabıyla cezalandırmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Mesih</span> kurtarıcı olarak beklenen figür

İbrahimî dinlerde mesih, bir grup insanın kurtarıcısı veya özgürlüğe kavuşturucusudur. Geleneksel Yahudilikte maşiah, mesihçilik veya Mesih Çağı gibi kavramlar, kutsal mesh yağıyla meshedilmiş bir seçkine atıfta bulunan Tanah'la ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">İslam'da İsa</span> İslam inancında İsa

İslam dininde İsa veya ʿÎsâ bin Meryem, İsrailoğulları'na gönderilen son peygamber ve aynı zamanda da Mesih'tir. İsrailoğullarına Tevrat'ı ilga etmeden, onun yanı sıra yeni bir vahiy olan İncil ile tebliğde bulunmuştur. İsa, hiç evlenmeden ve çocuğu olmadan yaşamış ve bu hâliyle göğe yükseltilmiştir. Kuran'da 93 âyette, "Meryem'in oğlu", "Allah'tan bir ruh" ya da "Allah'ın Kelimesi" unvanlarıyla veya özel ismiyle toplam 180 defa zikredilmektedir. Kuran'da İsa'nın babasız yaratıldığı, Adem Peygamberin durumuna benzetilerek vurgulanmaktadır. İsa'nın Allah'ın izniyle çeşitli mucizeler göstermiş olduğu kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Yorgi</span>

Yorgi Hristiyanlık'ta ve İslam'da velî olarak kabûl edilen bir Hristiyan'dır. İslâmi kaynaklarda ismi Cürcis, Circis ya da Cercis olarak da geçer.

<span class="mw-page-title-main">Barnabas İncili</span> 16. yüzyılda yazılmış psödoapokrif incil

Barnabas İncili, Müslüman bakış açısıyla, yaklaşık olarak 16. yüzyılın son çeyreğinde yazıldığı düşünülen psödoapokrif incildir. İsa’nın öğrencilerinden Barnabas tarafından yazıldığı iddia edilir.

<span class="mw-page-title-main">Elçilerin İşleri</span>

Elçilerin İşleriResullerin İşleri ya da Havarilerin İşleri, Yuhanna İncili'nden sonra gelir. İsa'nın öğretilerinin Yeruşalim'den (Kudüs) Anadolu'ya, oradan da Roma'ya yayılışını anlatır. Bu nedenle, Grekçe Kutsal Yazılarda yer alan mektuplar ile İnciller arasında bir köprü kurmaktadır.

Muhammed bin Ahmed el-Kurtubi,, Eserlerinde Ehl-i Sünnet'i savunan, başta Mu’tezile olmak üzere İmâmiye, Râfiziyye, Kerrâm’îyye gibi fırkaları eleştiren âmelde Malikî, i'tikatta Eş’ari olmakla birlikte, mezhep taassubuna karşı tavır takınan ve taklitçiliği bir metot olarak benimsemediğini dile getiren Endülüslü ve Arap, muhaddis, müfessir, fakih, dilci ve kıraat âlimi.

Müfessir, tefsir ile uğraşan ilahiyatçılara verilen isim.

<span class="mw-page-title-main">Antakya (antik kent)</span> Türkiyede bir antik kent

Antakya, Asi Nehri kıyısına kurulmuş bir antik kent. Kalıntıları günümüz Antakya şehrinde bulunur ve modern şehre ismini verir.

Hâtıb bin Ebû Beltea ya da İbn Ebû Beltea, Muhammed'in Mısır valisi Mukavkıs'a elçi olarak gönderdiği sahabe.

İsa'nın bakireden doğuşu, İsa'nın annesi Meryem tarafından Kutsal Ruh'un gücüyle ve cinsel ilişki olmadan hamile kaldığı şeklindeki Hıristiyan öğretisidir. Hristiyanlar öğretiyi İsa'nın insani ve ilahi doğalarının karışımının bir açıklaması olarak görürler. Doğu Ortodoks Kiliseleri, İznik İnancı'na dahil edilmesi nedeniyle doktrini sahih kabul eder ve Katolik Kilisesi, İznik İnancı'nın yanı sıra Havarilerin İmanı aracılığıyla da onu inanç için gerekli kılar. Bununla birlikte, bakireden doğumu kabul etmenin doğru inanç sayıldığı, ancak bunu inkâr etmenin sapkınlık sayılmadığı birçok çağdaş kilise vardır.