Arkeoloji müzesi, arkeolojik yöntemlerle ortaya çıkarılan tarihî yapıtların sergilendiği müze türü. Arkeoloji müzelerinde sergilenen eşya çoğunluklar kap, çömlek, testi gibi pişmiş toprak malzemeler, tunç ve çeşitli madenlerden elde edilen eşyadan oluşmaktadır.
Tarihçe
Belirli bir estetik değer taşıyan tarihî eserlerin toplanarak bir yerde sergilenmesi fikri Antik Yunan'a kadar dayanır. Bu dönemde insanlar, keşfettikleri eserleri tapınaklara yerleştirerek tarihin ilk müzecilik hareketini başlatmışlardır. İlk başlarda özel mülklerde korunan eserler, zamanla tiyatrolara ve saraylara yerleştirilerek daha geniş kitlelere teşhir edilmiştir. Bu bilinçli toplama eylemi, Roma İmparatorluğu devrinde devlet adamları ve soylular tarafından devam ettirilmiş; Orta Çağ'da ise bu misyonu kiliseler üstlenmiştir. Modern anlamda müzecilik fikrinin gelişmesi ve kurumsallaşmasına kadar geçen süreçte her ne kadar bu eserler için ayrı bir müze binası oluşturulmamışsa da özellikle manastır ve kiliselerin zengin koleksiyonlara sahip olduğu bilinmektedir. Rönesans ile birlikte artık sadece bu eserleri sergilemek için inşa edilen yapılar ortaya çıkmaya başlar. Çoğunlukla küçük stüdyo tarzında olan bu mekanlar, ilerleyen yıllarda sirkülasyonun ve güvenliğin daha rahat sağlanabilmesi adına daha büyük boyutlu galerilere evrilmiştir. Galeriler, özel yerleşim planının uygulandığı ve eserin algılanabilmesi adına ışığın etkisinin kullanıldığı mekanlardır. Bu fikir ilk kez 16. yüzyılda, Floransa’daki Galleria degli Uffizi’de uygulanmıştır.[1]
15. yüzyılda daha çok tarih öncesi uygarlıklara ait eserlere ilgi gösterilirken, 16. yüzyıla doğru daha çok sanatsal mimari ögelere ve heykellere önem verildiği bilinmektedir. Asırlar boyunca özel mülk olarak kabül edilen bu eserlerin topluma açılması fikri ise ilk defa 17. yüzyılda ortaya çıkar. Bu yıllarda yaşamış olan İtalyan hekim Ulisse Aldrovandi, sahip olduğu koleksiyondan çeşitli örneklerle bir müze kurma girişiminde bulunmuştur. Halka açık ilk müze ise 1683 yılında İngiltere'de kurulmuştur. Fakat müzecilik faaliyetlerinin kurumsallaşması ve sistematik bir şekilde yürütülmesi ancak 18. yüzyılın sonlarında mümkün olmuştur. Önceleri nesne odaklı olan müzecilik anlayışı, insanların sergilenen eseri tam olarak kavrayabilmesi için mekanın da oldukça önemli olduğunun keşfedilmesiyle birlikte daha kapsamlı bir alana yayılmıştır. Bu bağlamda, müzeler artık birer devlet kurumuna dönüşmeye başlamış ve özellikle de Avrupa’da ulus devletlerin ortaya çıkması ile birlikte ülkeler için önemli bir simge haline gelmiştir.[1]
Türler
Müzecilik faaliyetlerinin ilerlemesi, arkeolojik çalışmaların artması ve kültür bilincinin gelişmesi sonucunda müze kavramı da çeşitlenmiştir. Zaman zaman, örenyeri olarak tabir edilen arkeolojik sit alanları bütünüyle bir açık hava müzesine dönüştürüldüğü gibi; bazen de içeriklerine göre farklı müze türleri ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda; antropoloji, epigrafi, fosil, medeniyet, mozaik, tarih ve zooloji müzeleri de esasen birer arkeoloji müzesi olarak kabul edilebilir.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara'nın Altındağ ilçesinde bulunan bir tarih ve arkeoloji müzesidir. Müzede, Anadolu'da yaşamış olan uygarlıklardan geriye kalan arkeolojik eserler kronolojik olarak sergilenmektedir.
Antalya Müzesi, Antalya'da yer alan Türkiye'nin en büyük müzelerinden biridir.
Alanya Arkeoloji Müzesi, Antalya ili Alanya ilçesinde bulunan müze.
Adana Arkeoloji Müzesi, günümüzde Adana'nın Seyhan ilçesinin Döşeme Mahallesi'ndeki eski Millî Mensucat Fabrikası'nda bulunan müze kompleksinde hizmet vermekte olan bir müzedir.
İstanbul Arkeoloji Müzesi, çeşitli kültürlere ait bir milyonu aşkın eserle, dünyanın en büyük müzeleri arasındadır. Türkiye'nin müze olarak inşa edilen en eski binasıdır. 19. yüzyılın ortalarında Maarif Nazırı Mehmed Esad Safvet Paşa tarafından Müze-i Hümâyûn adıyla 1869 yılında kurulmuştur ve 13 Haziran 1891'de ana binanın inşaatı tamamlanıp ziyarete açılmıştır.
Mecma-ı Âsâr-ı Atika, Türkiye'deki ilk müze oluşumudur; günümüzdeki İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin temelini oluşturur.
Sadberk Hanım Müzesi, Sarıyer, İstanbul'un Sarıyer ilçesindeki Büyükdere semtinde bir müzedir.
Müze, somut ve somut olmayan kültürel mirası araştıran, ilgili nesneleri toplayan, muhafaza edip sergileyen kurumlar ve sergileme mekanlarıdır.
Kars Müzesi 1959 yılında kurulmuştur ancak bugünkü hizmet binasına 1980 yılında taşınmıştır. Bu müze Kars'ın en büyük müzesidir.
Çorum Müzesi, Çorum il merkezinde bulunan bir arkeoloji ve etnografya müzesidir. Müzede Alacahöyük, Boğazköy, Hattuşaş, Pazarlı ve Kuşsaray gibi arkeolojik kazı merkezlerinden çıkarılan buluntular sergilenmektedir. Çorum Müzesi ilk olarak 13 Ekim 1968 tarihinde, günümüzde kullanılmayan ilk binasında hizmete girmiştir. 1968 yılından itibaren 33 yıl hizmet veren müze binası, arkeolojik kazılardan elde edilen eserlerin yoğunluğu nedeniyle ihtiyaca cevap veremez duruma gelmiştir. Bunun üzerine yapımı 1908 yılında başlayıp 1914 yılında tamamlanan ve yapıldığı günden itibaren hastane, Ziraat Mektebi, Makine Meslek Yüksek Okulu olarak hizmet veren bina, Çorum Müzesi'nin yeni binası olarak kullanılmak üzere 1986 yılında tahsis edilmiştir. 1988 yılında yangın geçiren bina, 1989 yılında müze olarak kullanılmak üzere restore edilmeye başlanmıştır. Restorasyon çalışmalarının tamamlanması ile Çorum Müzesi; 11.03.2003 tarihinde, bu tarihî binada ziyarete açılmıştır.
Hatay Arkeoloji Müzesi, Antakya'da konumlanmış önemli bir kültürel kuruluştur. Antik döneme ait eşsiz eserlerin sergilendiği bu müze, 28 Aralık 2014 tarihinde kayda değer bir başarıya imza atmıştır: Dünya'nın en geniş mozaik sergileme alanına sahip olması. Bünyesinde barındırdığı zengin arkeolojik koleksiyon ile bu müze, antik çağın izlerini günümüze taşırken, ziyaretçilere benzersiz bir tarihî deneyim sunmaktadır. 28 Aralık 2014 itibarıyla Dünya'nın en büyük mozaik sergileme alanına sahip müzedir. 2023 yılında meydana gelen Gaziantep-Kahramanmaraş depremlerinde kısmen zarar gören müze, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından alınan önlemler doğrultusunda ekstra güvenlik personeli ve kameralarla gözetim altına alınmıştır.
Bergama Müzesi, İzmir’in Bergama ilçesinde bulunan ve 1936 yılından beri Kültür bağlı olarak hizmet veren bir arkeoloji ve etnografya müzesidir.
Üsküp Ulusal Müzesi, Kuzey Makedonya'nin başkenti Üsküp'te 1924'te kurulan müzedir.
Selanik Arkeoloji Müzesi, Selanik ve çevresinde yapılan kazılarda elde edilen tarihî eserleri sergilemek üzere 1962’de kurulmuş müzedir.
Şanlıurfa Arkeoloji ve Mozaik Müzesi, mevcut eserlerin 1948 yılında toplanmaya başlanması ile birlikte ilk olarak 1969 yılında açılmıştır. Şanlıurfa Müzesi, Türkiye’nin en büyük kapalı alan ve sergi salonuna, Türkiye’nin en büyük canlandırma sayısına ve gezi güzergahı olarak 4.5 km ile Türkiye’nin en uzun gezi güzergahına sahiptir.
Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi, Ankara'nın Altındağ ilçesinde bulunan özel bir arkeoloji müzesidir.
Ülker Zaim Müzesi veya tam adıyla Ankara Özel Atılım Lisesi Ülker Zaim Müzesi, Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde bulunan bir müzedir. 1974 yılında açılan müze, Özel Atılım Lisesi'nin İncek kampüsü içinde bulunmaktadır. Osmanlı dönemine ait giysiler, takılar, ev eşyaları ve arkeolojik eserler sergilenen müzede, 1.000'in üzerinde sanat eseri ve sergi eşyası bulunmaktadır. 2002 yılında, müzede sergilenen sikkelerden 31 tanesi kaybolmuştur.
Marmaris Kalesi, Muğla'nın Marmaris ilçesinde yer alan tarihi kale. Kale, Osmanlı padişahı I. Süleyman tarafından Rodos seferi esnasında yeniden inşa ettirilmiştir.
Sinop Arkeoloji Müzesi veya Sinop Müzesi, Sinop'ta bulunan ve şehir içinde ve çevresinde bulunan arkeolojik eserlerin sergilendiği ulusal bir müzedir.
Çanakkale Arkeoloji Müzesi, 1984 yılı ile 2018 yılları arasında Çanakkale ve çevresindeki arkeolojik bulunduların sergilendiği müze. 2020 yılı Ocak ayında iyibaren Mehmet Akif Ersoy İl Halk Kütüphanesi olarak hizmet veren bina.
Bu sayfa, bu Vikipedi makalesine dayanmaktadır. Metin, CC BY-SA 4.0 lisansı altında mevcuttur; ek koşullar uygulanabilir. Görseller, videolar ve sesler kendi lisansları altında mevcuttur.