İçeriğe atla

Aristoteles fiziği

Aristoteles fiziği veya Aristo fiziği, Yunan filozof Aristoteles'in eserlerinde tanımladığı doğa bilimlerin bir biçimidir (M.Ö 384-322). Fizik kitabında Aristoteles, fizikte değişimin genel prensiplerini belirler: yaşayan ve ölü, ilahi ve dünyevi, tüm hareketlilikleri içeren, mekana göre ve boyut ya da miktara göre değişen, bir türün niteliksel değişikliği; ve olmak (var olmak, 'nesil') ve yok olmak (artık var olmayan, 'bozulma').

Aristoteles'e göre "fizik" zihin felsefesi, algısal deneyim, hafıza, anatomi ve biyoloji gibi konuları içeren genel bir alandır. Fizik, onun çalışmalarının altında yatan düşüncelerin temelini oluşturur.

Kavramlar

Genel insan deneyimleri süregelirken, Aristoteles'in ilkeleri sürekliliğe değil sayısal deneylere dayanıyordu. Bu yüzden doğanın birçok özelliğini genel olarak açıklayabilmektedirler. Evrenimizi kesin ölçülerle açıklamazlar, sayısal veriler şimdi bilimden bekleniyor. Aristarkus gibi Aristo'nun yaşıtları günmerkezlilik bakımından bu prensipleri reddetti fakat onların düşünceleri geniş ölçüde kabul edilmedi. Aristo'nun hipotezleri çürütülmek günlük gözlemler için zordu. Fakat sonra bilimsel metotların gelişmesi onun gözlemlerine gelişen teknolojinin avantajlarını (teleskop, vakum pompası) kullanarak deneyler ve hassas ölçülerle meydan okudu.

Karasal değişiklik

Dört karasal element

Sonsuz ve değişmez göksel etherin aksine, her biri iki elemente dönüşme yeteneğinde, soğuk ve ıslak (su), sıcak ve ıslağa (hava) ya da soğuk ve kuruya (dünya), sıcak ve kuru (ateş) olan aslında iki adım yöntemine dönüşebilme özelliklerini paylaşan dört karasal elementtir. Bu özellikler ısıtma - soğutma ve kurutma veya nemlendirme işlerinin mümkün olduğu gerçek bir maddeye göre esas alınır. Bu dört element sadece bu kapasiteyle ve bazı potansiyel işlerle ilgili olmasına göre oluşur. Göksel elementler sonsuzdur ve değişmezdir, bu yüzden sadece 4 karasal elementin hesabı için 'gelecek' ve 'ölüm' ya da Aristo'nun tabirince ' De Generatione et Corruptione ' (Περὶ γενέσεως καὶ φθορᾶς), "nesil" ve "usulsüzlük"dur.

Elementler

Aristo'ya göre, karasal kürelerden oluşan öğeler, göksel kürelerden oluşan öğelerden farklıdır.[1] Aristo Ay'ın altındaki her şeyin dört elementten oluştuduna inanıyordu, örneğin karasal olan her şey: dünya, hava, ateş ve su.[a][2] Aristo aynı zamanda şunu bekliyordu; cennet ağırlıksız ve bozulmaz (değiştirilemez) olan ether denilen maddeden yapılmıştı.[2] Ether'e aynı zamanda tam anlamıyla beşinci madde olan öz madde de denir.[3]

Antik Yunan filozofu Aristo'nun Physica 1837 baskısından bir sayfa, doğa ve konuların bir parçası olan fiziği, felsefesi de dahil olmak üzere çeşitli konuları ele alan bir kitaptır. 

Aristo demir ve dünyayı oluşturan elementlerden oluşan diğer metalleri, küçük miktardaki diğer üç karasal elementlerin ağır metaller olduğunu göz önünde bulunduruyordu. Diğer yandan, daha hafif nesnelerin daha az toprak içeren diğer üç elementin bileşimiyle ilgili olduğuna inandı.[3]

Eter

Güneş, Ay, gezegenler ve yıldızlar sabit oranla sonsuza dek dönen mükemmel eş merkezli 'kristal küre' de gömülüdür. Göksel küreler rotasyon dışında herhangi bir değişiklik yapmadığından karasal kürenin ısısını, yıldız ışığı, ateş ve zaman zaman göktaşları için katmalısınız. Ay küre aslında dönerken alt kısmı boyunca seyreltilmiş yangın ve hava sürükleyerek, ay yörüngesini çevreleyen değişken, karasal madde ile temas eden tek gök küredir.[4] Homeros'un æthere (αἰθήρ) -Olimpos dağının 'temiz havası'- ölümlü varlıklar tarafından solunan havanın benzeriydi. Göksel küreler özel element ether, değişmez ve sonsuz, belirli bir orandaki düzgün doğrusal hareketin özelliğinden oluşur.

Konsantrik, etherimsi, güneş, ay ve yıldızları taşıyan dip dibe 'kristal küreler' düzgün doğrusal hareket ile sonsuza kadar hareket eder. Küreler 'gezgin yıldızlar' (güneşle karşılaştırıldığında gezegenler, ay ve yıldızlar, kararsız hareket gösteren) olarak adlandırılan kürelerin içine gömülüdür. Daha sonra düşünüldü ki tüm küreler ıssız Ptolemi yörünge ve dış çember modelde eşmerkezlidir. Aristo astronomların hesaplamalarına, kürelerin toplam sayılarına ve çeşit sayılarına ilişkin rakamı 50 küre civarında vererek sunar. Sabit bir taşıyıcı, 'ana işletici' içeren her sabit yıldızlı küre olarak kabul edilir. Sabit taşıyıcılar küreleri itemezler fakat kürelerin hareketlerinin asıl nedenidir, örneğin; onlar bunu 'ruh güzellik yoluyla taşınır'ın açıklamasına benzer bir yolla açıklarlar.

Dört sebep

Aristo'ya göre, aitia'yı ya da değişimin sebebini tanımlamak için dört yol vardır. Ve şöyle devam eder ki "bir şeyin neden olduğunu kavrayana kadar o şeyin sebebine dair bir bilgimiz yoktur."

Aristo sadece dört çeşit sebep olduğu fikrine kanaat getirmiştir.Aristotle on Causality27 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Stanford Encyclopedia of Philosophy 2008.</ref>[7]

Madde

Madde yapılan bir şeyin nedenidir. Bir masa için; belki tahta; bir heykel için, bronz ya da mermer olabilir.

Şekil

Bir şeyin biçimsel nedeni o şeyi tür yapan temel özelliğidir. Metafizik kitabı A 'da Aristo şeklin öz ve tanımla yakından ilgili olduğunu vurgular. O örnek için ' 2/1 oranı ve genelde bu miktar oktavın nedenidir' der.

Etki

Bir şeyin etkin nedeni onun şeklini aldığı birincil kuruluştur. Örneğin; bir bebeğin etkin nedeni aynı türden ata ve bu tabloda masanın şeklini bilen bir marangoz vardır. Fizik 2 de (1929-32), Aristo şöyle yazıyor; 'şu da vardır ki değişimin ilk yaratıcısı ve onun durdurucusu sorumlu olan kişidir.".

Final

Sonuncu neden şudur ki, bir şey yer alması ,onun amacı ve teknolojinin amacı: çimlenen bir tohum için, rampanın üzerindeki bir top için yetişkin bir bitkidir,[8] altta geri kalanı geliyor, bir göz için görülüyor, bir bıçak için kesiliyor.

Biyoloji

Aristo'ya göre yaşayan şeylerin bilime getirileri, her bir hayvan türlerine ait tüm gözlemleri toplayarak, onları cinsler ve türlerinin içinde organize ederek (hayvanların farklılaşan gelişimlerinde) ve nedenlerinin çalışmalarını sürdürmekle olur ( hayvanların bazılarında ve onların jenerasyonunda, onların üç temek biyolojik organlarında).[9]

Organizma ve mekanizma

Dört element değişmeyen maddelerden oluşur, örn; kan, et ve kemik, bunlar vücudun düzensiz organları için yaratılmış (örn; kalp, karaciğer ve eller) 'sırasıyla, kısımlar olarak, bütün olarak vücut fonksiyonları için önemlidir (PA II. 1 646a 13—24)".[10]

Psikoloji

Aristo'ya göre algılama ve düşünme benzerdir, tamamen aynı olmamalarına rağmen algılama yalnızca harici objelerle ilgilidir ki bu verilmiş herhangi bir zamanda kendi duyu organlarını temsil eder. Halbuki, biz seçtiğimiz herhangi bir şey hakkında düşünebiliriz. Düşünce evrensel biçimler hakkındadır,şimdiye kadar başarıyla anlaşılmış olan doğrudan bu biçimlerin örneklerine sahip olan hafızamıza dayandırılır.[11]

Doğal mekan

Yerçekiminin Aristocu açıklaması tüm yapılar kendilerine doğru ilerlerler. Su ve Dünya elementleri için bu yer evrenin merkezidir, (geosantrizm) ;[12] suyun doğal yeri eşmerkezli bir dünya kabuğu etrafıdır. O suya gömülüdür. Havanın doğal yeri aynı şekilde eşmerkezli bir kabuk etrafını çevreler; suda kabarcıklar yükselir. Son olarak, ateşin doğal yeri havanınkinden daha yüksektir fakat en içteki gök kürenin altındadır (Ay'ı taşıyarak).

Aristo fiziğinin bir kitabı Delta'da(IV.5) Aristo mekanları iki bölüm açısından tanımlar, bir tanesi diğerini içerir: bir 'yer' ki, geçmişin iç yüzeyi (yapıyı içerir) diğerinin (yapıyı içeren) dış yüzeyiyle temas halindedir. Bu tanım 17. yüzyılın başlangıcına kadar baskın kaldı, hatta filozoflar tarafından sorgulanmış ve tartışma konusu olmuştu.[13] önemli eleştiri geometri açısından 11. yüzyıl Arap hezârfen İbn-i Heysem tarafından onun söylevinde yapılmıştı.[14]

Doğal hareket

Karasal nesneler yükselir ya da alçalırlar, daha fazla ya da daha az yüksekliğe doğru, kendiliğinden oluşmuş 4 elementin hızına göre. Örneğin, dünya en ağır elementtir ve su evrenin merkezine doğru düşer; bu nedenle dünya ve onun en önemli parçası olan okyanuslar, çoktan oraya yerleşmişlerdir. Tam tersi, en hafif elementler, su ve özellikle ateş merkezden yükselir ve giderler.[15]

Aristoteles'in teorisine (ya da kelimenin modern anlamıyla) göre elementler madde değildirler. Buna karşılık olarak, onlar aralarındaki ilişki açısından soyutturlar.

Hareket ve değişim Aristo fiziğiyle yakından ilgiliydi. Hareket, Aristo'ya göre,gerçeklikten olasılığa doğru bir değişim içeriyordu.[16] O bu değişime dört örnek verdi.

Aristo şunu önerdi; sürat iki özdeş şekilli objede gömülüyken ya da düşerken ağırlığıyla doğru orantılı bir şekilde ve öz kütleyle ters orantılı bir şekilde yol boyunca taşınırlardı.[17] Aynı zamanda, Aristo belki atomların düşüş hızının bir boşluk boyunca karşılaştırıldığını öngörmeliydi (onlar kesin olmayan bir şekilde hızlı hareket edebilirler çünkü muhtemelen boşlukta belirli olmayan bir yere yerleştiler). Fakat şimdi anlaşıldı ki, herhangi bir zamanda elde edilen düşüş hızı dirençsiz hava gibi görelidir, iki objeden beklenen yaklaşık olarak eşdeğer hızlardır çünkü ikisi de kütleleriyle aynı oranda bir yer çekimi kuvvetine maruz kalıyorlar ve böylece aynı oranda hızlanmış oluyorlar. Bu özellikle 18. yüzyılda görünüyor, kısmi boşluk deneyleri yapılmaya başlandığında. Fakat 200 yıl önce Galileo çoktan bu farklı ağırlıktaki objelerin yakın zamanlarda yere ulaştıklarının göstermişti.[18]

Doğal olmayan hareket

Apart from the natural tendency of terrestrial exhalations to rise and objects to fall, unnatural or forced motion from side to side results from the turbulent collision and sliding of the objects as well as transmutation between the elements (On Generation and Corruption).

Şans

Aristo yazdığı Fizik kitabında kazayı (συμβεβηκός, sumbebekos) incelemiş ve şanstan başka bir neden bulamamıştır. "kaza için tanımlanmış bir sebep yoktur, sadece belirsiz (ἀόριστον) sebep olarak isimlendirilen şans eseridir(τύχη, tukhe). (Metaphysics V, 1025a25).

Gerçek işlemin üretilebilirliği ve yok edilebilirliğinden ayrı üretilebilir ve yok edilebilir sebepler ve ilkeler vardır; eğer bu yanlışsa,her şey zorunluluk olacaktır, ki kazadan farklı  bazı zorunlu üretilebilir ve yok edilebilir sebepler olacaktır. Bu olacak mıdır yoksa olmayacak mıdır? Evet, eğer bu olacaksa, diğeri olmaz. (Metaphysics VI, 1027a29).

Uzay-zaman ve boşluk

Aristo Democritus bölünemezliğine karşı çıkmıştır (modern ve tarihi "atom" terimiyle farklılıklar gösterir). Aristo hiçbir şeyin var olmadığı bir ortamın var olma ihtimaline karşı çıkmıştır. Çünkü, Aristo nesnenin hareket hızının uygulanan kuvvetle orantılı olduğunu ve çevrenin viskositesiyle ters orantılı olduğunu düşünür, bunu da boşluktaki nesnelerin sonsuz hızda hareket ettiğine sebeplerdirir- ve öylece boşlukla çevrili olana her nesne o boşluğu hemen doldurmalıdır.[19]

Modern astronomide boşluklar (Dünya'ya yakın yerel boşluk gibi) ters etkiye sahiptirler: sonuç olarak, merkezi olamayan nesneler maddesel dış kısmın çekimi sonucu boşluktan dışarı atılmıştır.[20]

Hız, ağırlık ve direnç

Yeryüzüne ait bir nesnenin ideal hızı ağırlığıyla doğru orantılıdır. Ancak doğada hava boşluğu yoktur. Bir nesnenin yolunu tıkayan şey orta düzeye ters orantılı olan bir kısıtlayıcı faktördür.

Orta Çağa ait yorumlar

Orta çağlarda Aristoteles’in hareket teorisi bir takım eleştiri ve değişimlere maruz kaldı. Bu değişimler 6. yüzyılda Aristoteles’in “Hareketin devamı devam eden gücün eylemine bağlıdır.” teorisini kısmen kabul eden John Philoponus ile başladı. Ancak John Philoponus bu teoriyi aynı zamanda kendi fikri olan fırlatılan bir bedenin onun hareket etmesine sebep olan her ne ise ondan ayrıca aynı zamanda bir eğilim (ya da güdüsel güç) edinmesini katarak değiştirdi. Bu eğilim devam edegelen hareketini kendi sağlayan bir eğilimdir. Bu etkileyici üstünlük geçici ve kendi kendine genişleyen bir şeydir, yani tüm hareket Aristoteles'in doğal hareket formuna uzanıyor anlamına geliyor olabilir.

“The book of healing” (1027) kitabında 11. yüzyıl İran alimi İbn-i Sina Philoponean teorisini Aristoteles'in teorisine ilk kez uyumlu bir alternatif haline getirdi. İbni Sina'nın hareket teorisindeki eğilimler kendi kendini tüketen türden değildi ancak etkileri yalnızca hava akımı gibi dış etkenlerden dağılan geçici güçlerdi. Bu durum onu "doğal olmayan hareketler için bu denli kalıcı bir şekilde etkili bir değer tasarlayan" bir kişi haline getirdi. Bu denli bir kendi kendine hareket "Aristoteles in şiddetli hareket algısının neredeyse zıttıydı ve bu daha çok Newton’un ilk hareket kanunu olan durağanlık ilkesinin örneğiydi." [21]

Ahmed bin Musa kardeşlerin en büyüğü olan Jafar Muhammed bin Musa bin Şakir (800-873), Astral hareket ve çekim gücünü yazdı. Arap fizikçisi İbn-i Heysem (965-1039), maddeler arası çekim gücü teorisini tartıştı. Onun yerçekiminden ve gök cisimlerinin fizik kanunu için hesaplanabilir olduğunu keşfetmesinden dolayı hız büyüklüklerinin farkında olduğu anlaşılır. İranlı alim Ebu Reyhan el Biruni (973-1048) ivmenin düzensiz hareket ile ilişkili olduğunu fark eden ilk kişiydi. (İlerleyen kısımlarda Newton'un ikinci hareket kanununda açıklanacaktır.) İbni Sina ile tartışması esnasında Biruni aynı zamanda Aristo'nun yerçekimi kanununu da ilk olarak Levity nin varlığını ya da gezegenleri inkâr etmesinden, ikinci olarak da onun bedenlerin doğuştan gelen bir özelliği olan dairesel hareketlerinden dolayı eleştirdi [22]

1121'de el Hazini, Bilgelik Dengesi Kitabı'nda, yerçekimi ve cisimlerin yerçekimsel potansiyel enerjisinin dünya merkezinden uzaklıklarına bağlı olarak değiştiğini öne sürdü. Ebû'l‐Berakât el‐Bağdâdî (1080–1165), Aristo fiziğinin eleştirisi olan ve içinde Aristo'nun fikri olan “kalıcı bir gücün birleşik bir hareket ürettiği düşüncesini” eleştiren El-Mutabar'ı yazdı. Çünkü Bağdadi Newton'un ikinci hareket kanununun klasik mekaniğin temel bir kanunu ve önceki zamanlarda öngörüsü olan sürekli uygulanan bir gücün hız ürettiğini fark etmişti. Tıpkı Newton gibi ivmeyi bir hız değişimi olarak tanımlamıştı.[23]

14. yüzyılda Jean Buridan, Aristoteles'in hareket teorisine alternatif olarak güç teorisini geliştirmişti. Güç teorisi klasik mekaniğin eylemsizlik ve momentum konseptlerine bir öncüydü.[24] Buridan ve Albert of Saxony aynı zamanda bir bedenin ivmesinin artan gücün sonucu olduğunu açıklarken Ebu'l Bereket'e değinmişti.[25] 16. yüzyılda El-Birjandi Dünya'nın rota halinde olmasının ne sonuçlar doğuracağı analizinde Dünya'nın bir rotası olmasının olasılığını tartıştı. Ve Galileo'nun dairesel eylemsizlik görüşüne yakın bir hipotez geliştirdi.[26]

Aristoteles fiziğinin başlangıcı ve etkisini kaybetmesi

Aristo'nun anlatımına göre Rembrandt.

Fiziğin ilk spekülatif teorisi olarak bilinen Aristo fiziğinin hâkim olduğu dönem neredeyse iki bin yıl kadar sürdü. Kopernik, Galileo, Descartes ve Newton gibi fiziğin öncülerinin çalışmalarının ardından, genel olarak Aristo fiziğinin artık ne doğru ne de uygulanabilir olduğu görüşü hakim oldu.[3] Ancak yine de, skolâstik bir akım olarak üniversitelerin müfredatların dâhil ettiği 17. Yüzyıl ortalarına kadar yaygın kaldı.

Avrupa'da Aristo'nun teorisi ilk defa Galileo'nun çalışmalarıyla çürütüldü. Galileo teleskop kullanarak ayın aslında düzgün bir yüzeye sahip olmadığını, tam tersine krater ve dağlardan oluştuğunu ifade etti. Bu teori Aristo'nun ayın yüzeyini son derece pürüzsüz düz olduğu teorisinin tam tersiydi. Galileo ayrıca bu görüşü teorik olarak da eleştirdi; şöyle ki harika pürüzsüz bir yüzeye sahip olan ay ışığı parlak bir bilardo topu gibi dengesiz olarak yansıtır ve bu yüzden de ay çevresine güneşin göze geldiği tanjant noktasından farklı bir parlaklık yansıtır. Tam tersine pürüzlü bir yüzeyi olan ay bütün yönlere ışığı eşit olarak yansıtabilir.[27] Galileo ayrıca Jüpiter'in de dünyanın dışında etrafında dönen objelere sahip bir yapısı olmasıyla aylara sahip olduğunu gözlemledi. Ayrıca Venüs'ün de belli katmanlardan oluştuğunu Dünyanın değil de güneşin etrafında döndüğünü belirtti.

Efsaneye göre Galileo farklı yoğunluklara sahip topları Pisa Kulesi'nin aşağı düşürmüş ve daha hafif ve daha ağır olanların neredeyse aynı hızda düştüklerini kaydetmişti. Onun deneyleri aslında topları eğimli bir düzlemden aşağı sarkıtmakla ve çok da gelişmiş olmayan araçlarla ölçümden oluşmaktaydı.

Su gibi daha az bir yoğunluğa sahip olan bir maddeye kıyasla, daha ağır olan bir madde daha hafif olana göre daha hızlı düşer. Bu Aristo'nun düşme hızının oranının maddenin yoğunluğuna orantılı olduğunu ortaya çıkarmasına yardımcı oldu. Suya düşen objelerle olan deneyden sonra, Aristo suyun aslında havadan on kat daha yoğunluğu olduğunu tespit etti. Sıkıştırılmış havayı tarttıktan sonra, Galileo bunun havanın yoğunluğunun kırk katı olduğunu buldu.[28] Eğik düzlemle olan deneyinden sonra, Galileo eğer sürtünme olmazsa bütün cisimlerin aynı anda düşeceğini buldu.

Galileo ayrıca bu görüşünü desteklemek için teorik bir tartışma ileri sürdü. Farklı ağırlıklara ve farklı düşüş oranların sahip iki cisim bir çubukla birbirine bağlanırsa, bu iki cisim daha yoğun olduğu için daha hızlı mı düşer yoksa daha hafif olan cisim daha ağır olan cismi düşerken geri mi çeker sorusunu sordu. Beklenilen cevap hiçbiri aksine bütün cisimler aynı anda düşmektedir.[27]

Aristo'nun tarafında olanlar düşen cisimlerin hareketinin aynı olmadığının farkındaydı yani hızın zamanla arttığının da farkındalardı. Zaman soyut bir miktar olduğu için, Aristo felsefesini izleyenler hızın mesafeye orantılı olduğunu varsaydılar. Galileo deneylere dayanarak hızın zamana orantılı olduğunu bulmuştu, ama ayrıca hızın mesafeye her zaman orantılı olamayacağını da varsaymıştı. Modern zamanlarda eğer düşme hızı mesafeyle orantılı olursa, differansiyel eşitliğin zamandan sonra gelen formülü şöyledir  :

...ve bu koşulda . Galileo bu sistemin her zaman  kalabileceğini gösterdi. Eğer bir karışıklık sistemi biraz hareketlendirirse, cismin hızı katlanarak artar.[28]

1971'de ayın yüzeyine inen David Scott bir tüyü ve çekici aynı anda atarak Galileo'nun deneyini tekrarladı. Yüzeysel bir atmosferin yokluğunda, iki cisim aynı anda düşer ve ayın yüzeyine çarpar.

Yerçekiminin matematiksel açıdan ilk ikna edici teori Newton’un evrensel yerçekimi kanunudur. Fakat bu zamanla Albert Einstein’ın izafiyet teorisiyle yer değiştirmiştir.

Kaynakça

  1. ^ "Physics of Aristotle vs. 11 Nisan 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  2. ^ a b "www.hep.fsu.edu" 29 Eylül 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (PDF).
  3. ^ a b c "Aristotle's physics" 20 Aralık 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
  4. ^ Sorabji, R. (2005).
  5. ^ Aristotle, Physics 194 b17–20; see also: Posterior Analytics 71 b9–11; 94 a20.
  6. ^ "Four Causes" 27 Mayıs 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi..
  7. ^ Aristotle, "Book 5, section 1013a", Metaphysics 1 Şubat 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Hugh Tredennick (trans.
  8. ^ Aristotle.
  9. ^ Henry, Devin M. (2009).
  10. ^ Hankinson, R.J. "The Theory of the Physics".
  11. ^ Caston, Victor (2009).
  12. ^ De Caelo II. 13-14.
  13. ^ For instance, by Simplicius in his Corollaries on Place.
  14. ^ El-Bizri, Nader (2007).
  15. ^ Tim Maudlin (2012-07-22).
  16. ^ Bodnar, Istvan, "Aristotle's Natural Philosophy" 2 Kasım 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. in The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Spring 2012 Edition, ed.
  17. ^ Gindikin, S.G. (1988).
  18. ^ Lindberg, D. (2008), The beginnings of western science: The European scientific tradition in philosophical, religious, and institutional context, prehistory to AD 1450 (2nd ed.
  19. ^ Land, Helen, The Order of Nature in Aristotle's Physics: Place and the Elements (1998).
  20. ^ Tully; Shaya; Karachentsev; Courtois; Kocevski; Rizzi; Peel (2008).
  21. ^ Aydin Sayili (1987), "Ibn Sīnā and Buridan on the Motion of the Projectile", Annals of the New York Academy of Sciences 500 (1): 477–482 [477]:
  22. ^ Rafik Berjak and Muzaffar Iqbal, "Ibn Sina--Al-Biruni correspondence", Islam & Science, June 2003.
  23. ^ A. C. Crombie, Augustine to Galileo 2, p. 67.
  24. ^ Aydin Sayili (1987), "Ibn Sīnā and Buridan on the Motion of the Projectile", Annals of the New York Academy of Sciences 500 (1): 477–482
  25. ^ Gutman, Oliver (2003).
  26. ^ (Ragep 2001b, pp. 63–4)
  27. ^ a b Galileo Galilei, Dialogue Concerning the Two Chief World Systems.
  28. ^ a b Galileo Galilei, Two New Sciences.

Bibliyografya

  • Ragep, F. Jamil (2001a). "Tusi and Copernicus: The Earth's Motion in Context". Science in Context (Cambridge University Press) 14 (1–2): 145–163. doi:10.1017/s0269889701000060. 
  • Ragep, F. Jamil; Al-Qushji, Ali (2001b). "Freeing Astronomy from Philosophy: An Aspect of Islamic Influence on Science". Osiris, 2nd Series 16 (Science in Theistic Contexts: Cognitive Dimensions): 49–64 and 66–71. Bibcode:2001Osir...16...49R18 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. doi:10.1086/649338. 
  • H. Carteron (1965) "Does Aristotle Have a Mechanics?" in Articles on Aristotle 1. Science eds. Jonathan Barnes, Malcolm Schofield, Richard Sorabji (London: General Duckworth and Company Limited), 161-174.

Konuyla ilgili yayınlar

  • Katalin Martinás, “Aristotelian Thermodynamics” in Thermodynamics: history and philosophy: facts, trends, debates (Veszprém, Hungary 23–28 July 1990), pp. 285303.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Galileo Galilei</span> İtalyan fizikçi ve astronom (1564–1642)

Galileo Galilei, İtalyan astronom, fizikçi, mühendis, filozof ve matematikçiydi.

<span class="mw-page-title-main">Kuvvet</span> kütleli bir cisme hareket kazandıran etki

Fizik disiplininde, kuvvet bir cismin hızını değiştirmeye zorlayabilen, yani ivmelenmeye sebebiyet verebilen - hızında veya yönünde bir değişiklik oluşturabilen - bir etki olarak tanımlanır, bu etki diğer kuvvetlerle dengelenmediği müddetçe geçerlidir. Itme ya da çekme gibi günlük kullanımda yer alan eylemler, kuvvet konsepti ile matematiksel bir netliğe ulaşır. Kuvvetin hem büyüklüğü hem de yönü önemli olduğundan, kuvvet bir vektör olarak ifade edilir. Kuvvet için SI birimi, newton (N)'dur ve genellikle F simgesi ile gösterilir.

<span class="mw-page-title-main">Mekanik</span> kuvvetlere veya yer değiştirmelere maruz kalan fiziksel cisimlerle ilgilenen bilim

Mekanik, fiziğin fiziksel nesnelerin hareketleriyle, özellikle kuvvet, madde ve hareket arasındaki ilişkilerle ilgili alanıdır. Nesnelere uygulanan kuvvetler yer değiştirmeler veya bir nesnenin çevresine göre konumunda değişikliklerle sonuçlanır. Fizik'in bu dalının kökenleri Antik Yunanistan'da Aristoteles ve Arşimet'in yazılarında bulunur.. Erken modern dönem sırasında, Galileo, Kepler ve Newton gibi bilim adamları şimdiki klasik mekaniğin temellerini attılar. Klasik mekanik, duran veya ışık hızından çok daha düşük hızlarla hareket eden cisimlerle ilgili klasik fizikin bir dalıdır. Kuantum aleminde olmayan cisimlerin hareketini ve üzerindeki kuvvetleri inceleyen bilim dalı olarak da tanımlanabilir. Alan bugün kuantum teorisi açısından daha az anlaşılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Özel görelilik</span> izafiyet teorisi, uzay ve zaman arasındaki ilişkiyi açıklayan bir bilimsel teoridir

Fizikte, özel görelilik teorisi veya izafiyet teorisi, uzay ve zaman arasındaki ilişkiyi açıklayan bir bilimsel teoridir. Albert Einstein'ın orijinal çalışmalarında teori, iki varsayıma dayanmaktadır:

  1. Fizik yasaları, tüm süredurum referans çerçevelerinde değişmezdir.
  2. Işık kaynağının veya gözlemcinin hareketinden bağımsız olarak vakumdaki ışığın hızı, tüm gözlemciler için aynıdır.
<span class="mw-page-title-main">Aristoteles</span> Antik Yunan filozofu (MÖ 384–322)

Aristoteles veya kısaca Aristo, Antik Yunanistan'da klasik dönem aralığında yaşamını sürdürmüş olan Yunan filozof, polimat ve bilgedir.

Dalga-parçacık ikililiği teorisi tüm maddelerin yalnızca kütlesi olan bir parçacık değil aynı zamanda da enerji transferi yapan bir dalga olduğunu gösterir. Kuantum mekaniğinin temel konsepti, kuantum düzeyindeki objelerin davranışlarında ‘’parçaçık’’ ve ‘’dalga’’ gibi klasik konseptlerin yetersiz kalmasından dolayı bu teoriyi işaret eder. Standart kuantum yorumları bu paradoksu evrenin temel özelliği olarak açıklarken, alternatif yorumlar bu ikililiği gelişmekte olan, gözlemci üzerinde bulunan çeşitli sınırlamalardan dolayı kaynaklanan ikinci dereceden bir sonuç olarak açıklar. Bu yargı sıkça kullanılan, dalga-parçacık ikililiğinin tamamlayıcılık görüşüne hizmet ettiğini, birinin bu fenomeni bir veya başka bir yoldan görebileceğini ama ikisinin de aynı anda olamayacağını söyleyen Kopenhag yorumu ile açıklamayı hedefler.

Kütleçekim ya da çekim kuvveti, kütleli her şeyin gezegenler, yıldızlar ve galaksiler de dahil olmak üzere birbirine doğru hareket ettiği doğal bir fenomendir. Enerji ve kütle eşdeğer olduğu için ışık da dahil olmak üzere her türlü enerji kütleçekime neden olur ve onun etkisi altındadır.

Fizikte, kütle, Newton'un ikinci yasasından yararlanılarak tanımlandığında cismin herhangi bir kuvvet tarafından ivmelenmeye karşı gösterdiği dirençtir. Doğal olarak kütlesi olan bir cisim eylemsizliğe sahiptir. Kütleçekim kuramına göre, kütle kütleçekim etkileşmesinin büyüklüğünü de belirleyen bir çarpandır (parametredir) ve eşdeğerlik ilkesinden yola çıkılarak bir cismin kütlesi kütleçekimden elde edilebilir. Ama kütle ve ağırlık birbirinden farklı kavramlardır. Ağırlık cismin hangi cisim tarafından kütleçekime maruz kaldığına göre ve konumuna göre değişebilir.

<span class="mw-page-title-main">Newton'un hareket yasaları</span> Bilimsel Yasalar

Newton'un hareket yasaları, bir cisim üzerine etki eden kuvvetler ve cismin yaptığı hareket arasındaki ilişkileri ortaya koyan üç yasadır. İlk kez Isaac Newton tarafından 5 Temmuz 1687 tarihinde yayımlanan Philosophiae Naturalis Principia Mathematica adlı çalışmada ortaya konmuştur. Bu yasalar klasik mekaniğin temelini oluşturmuş, bizzat Newton tarafından fiziksel nesnelerin hareketleri ile ilgili birçok olayın açıklanmasında kullanılmıştır. Newton, çalışmasının üçüncü bölümünde, bu hareket yasalarını ve yine kendi bulduğu evrensel kütleçekim yasasını kullanarak Kepler'in gezegensel hareket yasalarının elde edilebileceğini göstermiştir.

1. Yasa
Eylemsiz referans sistemi adı verilen öyle referans sistemleri seçebiliriz ki, bu sistemde bulunan bir parçacık üzerine bir net kuvvet etki etmiyorsa cismin hızında herhangi bir değişiklik olmaz. Bu yasa genellikle şu şekilde basitleştirilir: “Bir cisim üzerine dengelenmemiş bir dış kuvvet etki etmedikçe, cisim hareket durumunu korur.”
2. Yasa
Eylemsiz bir referans sisteminde, bir parçacık üzerindeki net kuvvet onun çizgisel momentumunun zaman ile değişimi ile orantılıdır:
<span class="mw-page-title-main">Doğa bilimleri</span> doğal dünyayı inceleyen bilim dalları

Doğa bilimleri, gözlem ve deneylerden elde edilen ampirik kanıtlara dayalı olarak doğal olayların tanımlanması, anlaşılması ve tahmin edilmesiyle ilgilenen bilim dallarından biridir. Akran değerlendirmesi ve bulguların tekrarlanabilirliği gibi mekanizmalar, bilimsel ilerlemelerin geçerliliğini sağlamaya çalışmak için kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Fizik felsefesi</span>

Fizik felsefesi, klasik ve modern fiziğin içerisindeki teori ve yorumları inceleyen bir bilim felsefesi dalıdır. Fizik teorileri ve yorumlarından yola çıkarak sorduğu sorularla çeşitli cevaplara ulaşmayı amaçlamaktadır. Uzay ve zaman felsefesi, kuantum mekaniği felsefesi, termal ve istatistiksel felsefe gibi alt dallara ayrılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Işık hızı</span> elektromanyetik dalgaların boşluktaki hızı

Işığın boşluktaki hızı, fiziğin birçok alanında kullanılan önemli bir fiziksel sabittir. Genellikle c sembolüyle gösterilir. Tam değeri saniyede 299.792.458 metredir. Metrenin uzunluğu bu sabitten ve uluslararası zaman standardından hesaplanmıştır. Özel göreliliğe göre c, evrendeki bütün madde ve bilgilerin hareket edebileceği maksimum hızdır. Bütün kütlesiz parçacıkların ve ilgili alanlardaki değişimlerin boşluktaki hareket hızıdır. Bu parçacıklar ve dalgalar gözlemcinin eylemsiz referans çerçevesi ya da kaynağın hareketi ne olursa olsun c'de hareket ederler. Görelilik teorisi'nde c, uzay-zaman arasındaki ilişkiyi kurar; aynı zamanda meşhur kütle-enerji eşdeğerliliği formülünde de gözükür E = mc2. Işığın hava veya cam gibi şeffaf maddelerdeki ilerleyiş hızı c'den azdır. Benzer şekilde radyo dalgalarının tel kablolardaki ilerleyişi de c'den yavaştır. Işığın madde içindeki hızı v ile c arasındaki orana o maddenin kırılma endeksi denir. Örneğin, görülebilir ışık için camın kırılma endeksi genellikle 1,5 civarındadır. Yani ışık camın içinde c / 1,5 ≈ 200.000 km/s ile hareket eder. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın ışık ve öteki elektromanyetik dalgalar anında yayılıyormuş gibi gözükür ancak, ölçülebilir hızlarının uzun mesafeler ve hassas ölçümlerle ölçülebilir sonuçları vardır. Uzaydaki keşif araçlarıyla iletişim kurarken mesajların Dünya'dan uzay aracına ya da uzay aracından Dünya'ya ulaşması dakikalar ya da saatler alabilir. Yıldızlardan gelen ışık onları yıllar önce terk etmiştir ve bu sayede uzaktaki nesnelere bakarak evrenin tarihini çalışma şansı verir. Işığın ölçülebilir hızı aynı zamanda bilgisayardaki bilgilerin çipler arasında aktarılması gerektiği için bilgisayarların teorik hızını da sınırlar. Işık hızı, uzak mesafeleri yüksek isabetle ölçebilmek için uçuş zamanı ölçümlerinde de kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Fizik tarihi</span> fizik biliminin tarihi

Fizik, felsefe ürünü bir çalışma alanıdır ve bu yüzden 19. yüzyıla kadar doğa felsefesi diye adlandırıldı. Ünlü fizik bilgini Isaac Newton (1642-1726) bile temel yapıtını "Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri" olarak adlandırmış ve kendisini de bir doğa filozofu olarak görmüştür. Günümüzde ise fizik; madde, enerji ve bunların birbiri arasındaki ilişkiyi inceleyen bir bilim dalı olarak tanımlanır. Fizik bir bakıma en eski ve en temel kuramsal bilimdir; onun keşifleri doğa bilimleri'nin her alanı hakkındadır çünkü madde ve enerji; doğanın temel ögeleridir. Diğer bilim dalları genellikle kendi alanlarıyla sınırlıdır ve fizikten sonradan ayrılıp bir bilim dalı olmaya hak kazanmış diye düşünülebilinir. 16. yüzyılda fizik doğa bilimlerinden ayrılmış, Rönesans dönemi sonrasında hızla artan bilgi birikimi ile mekanik, optik, akustik, elektrik gibi alt bilim dalları ortaya çıkmıştır. Fizik günümüzde klasik fizik ve modern fizik olarak ikiye ayrılır.

<span class="mw-page-title-main">Mutlak zaman ve mekan</span>

Aslen Sir Isaac Newton tarafından Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri adlı kitabında tanıtılan mutlak zaman ve mekan kavramları Newton mekaniğini kolaylaştıran teorik bir temel sağlamıştır. Newton'a göre, mutlak zaman ve mekan sırasıyla nesnel gerçekliğin bağımsız yönleridir. Mutlak, gerçek ve matematiksel zaman, kendisi ve kendi doğası gereği değişmeyen ve değiştirilmeyen şekilde akar ve diğer bir deyişle ‘süre’ denir; göreceli, görünür ve genel zaman, hareketle ifade edilen sürenin makul ve dış ölçüsüdür ki bu da genellikle ‘gerçek zaman’ olarak adlandırılır.

Orta Çağ İslam dünyasında fizik, İslam'ın Altın Çağı, Antik Yunan yeniliklerine ek olarak doğa bilimlerinde birçok gelişmeler görüldü. Bu zaman aralığında İslam Teolojisi bilgiye ulaşmaya çalışan düşünürleri cesaretlendirirken, bilim etkisinin ya da gücünün dini inanç adına herhangi bir çelişkinin ya da sakıncanın olmadığı yargısına sahipti. Bu dönemde sayabileceğimiz düşünürler arasında Farabi, Kindî, İbn-i Sina, İbn-i Heysem ve İbn Bacce yer alır. Bu düşünürlerin önemli çalışmaları Orta Çağ Döneminin bilimsel kaynaklarıydı ve Lingua franca olarak kabul edilen Arapça esas alınarak yazılmıştı.

<span class="mw-page-title-main">Fiziksel cisim</span> kütle, konum veya momentum gibi genel özellikler birlikte bir madde ya da ışınımın eşsiz şekilde toplanması, birleştirilmesi

Fiziksel cisim, fiziksel nesne veya fiziksel obje, 3 boyutlu uzayda dönme veya çevirme hareketiyle hareket etmek için daha fazla veya az sıkıştırılmış maddenin toplamı.

Bu maddede klasik mekanik tarihi anlatılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Serbest düşme</span>

Klasik mekanikte serbest düşme, yerçekiminden başka bir kuvvetin etkilemediği bir fiziksel maddenin devinimine verilen addır. Genel görelilik bağlamında ise yerçekimi uzay-zaman boyutunda değerlendirildiğinden, üzerinde herhangi bir kuvvetin bulunmadığı devinim serbest düşme olarak adlandırılır. Başka bir kuvvetin mevcut olmadığı ortamlarda yerçekimi bir nesnenin her yanına eşit oranda etkir ve bu durum ağırlıksızlık olarak tanımlanır.

<span class="mw-page-title-main">Uzay (geometri)</span> uygun zamanında fiziksel bir gözlemciye göre mesafeler ve yönlerin genel çerçevesi

Uzay, nesnelerin ve olayların göreceli konuma ve yöne sahip olduğu sınırsız üç boyutlu bir boyuttur. Modern fizikçiler genellikle zamanla, uzay-zaman olarak bilinen sınırsız dört boyutlu bir sürekliliğin parçası olduğunu düşünmesine rağmen, fiziksel alan genellikle üç doğrusal boyutta düşünülür. Mekan kavramının fiziksel evrenin anlaşılması için temel öneme sahip olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte, filozoflar arasında kendisinin bir varlık mı, varlıklar arasındaki ilişkinin mi yoksa kavramsal çerçevenin bir parçası mı olduğu konusunda anlaşmazlık devam eder.

Yahya en-Nahvi, aynı zamanda İskenderiyeli Yuhanna olarak da bilinen, bir Bizanslı İskenderiyeli filolog, Aristoteles yorumcusu ve Hristiyan ilahiyatçıydı.