İçeriğe atla

Apse

Abse (apse; abscess; abscessus), irinli yangı bölgesinde doku erimesi vardır, oluşan boşluğu irin doldurur. Genellikle piyojen bakterilerin neden olduğu fokal bir yangı türüdür.[1][2][3]

Nötrofillerden kökenli proteolitik enzimlerin dokuları eritir. Oluşan boşluğun içini canlı ve ölü polimorflar, ödem sıvısı, fibrin, bakteriler, erimiş doku artıkları (nükleik asidler, lipidler) ile çeşitli maddeler doldurur. Yeni oluşan absenin (akut abse) henüz belirli bir çeperi yoktur, sınırları da düzenli değildir. Bir süre sonra granülasyon dokusundan yapılı bir çeper meydana gelir (piyojen membran). Piyojen, yani irin doğuran denilmesinin nedeni granülasyon dokusundaki kapiller ağından abse odağına doğru binlerce polimorfun çıkmasıdır. Abseyi besleyen piyojen membran bir yandan da absenin genişlemesini önlemeye çabalar. Bir süre sonra abse sınırları daha düzenli hale gelir, yuvarlaklaşır. Piyojen membrandaki granülasyon dokusunun nedbeleşmesiyle (sikatrisleşme) katı bir çeper or­taya çıkar (kronik abse).[1][2][3]

Abse tek veya çok sayıdadır. Ancak mikroskopla görülebilecek kadar küçük olabildiği gibi, çapı 10 cm'yi geçecek kadar büyük olanları da vardır. Küçük ve çok sayıda abseler piyemide (pyemia) görülür. Bunlara “piyemik abseler” denir.[1][2][3]

Absenin sonuçları

  • Oldukça küçük bir absede etken kısa zamanda ortadan kaldırılırsa irinli boşluğu granülasyon dokusu doldurur ve yerinde nedbe (sikatris) bırakarak iyileşir.[1][2][3]
  • Daha büyük bir absede etken ortadan kaldırıldıktan sonra irinli boşluk fibröz kapsülle çevrilir. Abse içindeki maddelerin büyük bir kısmı rezorbe olur. Geriye içi sarımtırak renkte steril sıvı ile dolu kistik bir boşluk kalır.[1][2][3]
Apse

Absenin komplikasyonları

Komplikasyonların gücünde absenin büyüklüğü, sayısı ve özellikle yeri önemlidir. Bazı komplikas­yonları şunlardır;[1][2][3]

  • Piyemi ve sepsis: Absedeki etkenler kan ve lenf yolu ile yayılabilir (piyemik abse, septik şok).
  • Basınç: Bazı lokalizasyonlarda absenin kendisinin ve perifokal ödemin yaptığı hacim art­ışı çok tehlikelidir. Özellikle beyin absesinde kafaiçi (intrakraniyal) basıncın artması ölümcül olabilir.
  • Fistül: Etkenin/absenin ortadan kaldırılamadığı durumlarda lezyon büyür ve fistülleşebilir. Abse olgusunda önemli bir fenomendir.

Absenin fistülleşmesi

Abse içindeki nekrotik hücreler ayrışır, büyük moleküller parçalanır ve çok sayıda küçük molekül ortaya çıkar. Absedeki kolloidal madde artışı osmotik basıncın yükselmesine neden olur. Abse çeperi semipermeabl (yarı geçirgen) bir membrandır. Os­motik basınç yükseldikçe abseyi kuşatan dokulardan sıvı akımı başlar. Abse alanında giderek biriken sıvı buradaki hidrostatik basıncını arttırarak çeperi gerer ve sonunda zayıf bir yerden patlatır. Abse dışına çıkan irin do­kular arasında en az dirençle karşılaştığı yerlerden kendisine yol açarak vücut yüzeyine ulaşır. Absenin delinmesiyle meydana gelen ve irini vücut yüzeylerinden birine boşaltan bu kanala “fistül” denir. Fistülün yönünde yerçekiminin etkisi önemlidir.

Fistüldeki akım (drenaj) irinle birlikte etkenin dışarı atılmasını sağlar ve absenin iyileşmesine yardım eder. Fistülün deriye açılması iyi bir sonuç sayı­labilir. Buna karşılık plevra, periton gibi yerlere açılırsa ağır komplikasyonlar doğurur (empiyem). Bu nedenle büyük abselerin fistülleşmesine meydan vermeden ameliyatla açılarak boşaltılması ve absenin etkinliği süresince meydana gelecek yeni irinin akmasını sağlamak için buraya boru (dren) kon­ulması uygun olur.

Belirtiler

Vücudun herhangi bir yerinde bir doku ya da organda oluşan apse, kendini ağrı, kızarıklık ve şişikler yaparak belli eder. Bazı apseler kendiliğinden dışarı açılır ve akar. Apse'nin açılmadığı durumlarda bu işi ameliyatla yapmak gerekir.

Türleri

Sıcak ve soğuk olmak üzere ikiye ayrılır:

  • Sıcak abselerde her zaman yangılı bir dönem vardır. İrin toplandığında o bölge kızarır, ateş, ağrı ve şişlik vardır, sancı olur. Çevresi sert, ortası yumuşak ve oynaktır.
  • Soğuk abseler, kemik eklem ya da lenf bezlerinde tüberküloz basilinin yaptığı apse tipidir. Deri altında renk değişikliğine yol açmayan, ağrısız ve ateşsiz bir şişlik belirir. Bir süre sonra ortasında yumuşama başlar, deri morlaşır, abse kendiliğinden deriye açılarak (fistülleşme) akmaya başlar (scrofulo).

Tedavi

Absenin mutlak tedavisi drenaj, yani boşaltılmasıdır. Cerrahi girişimden önce antibiyotik uygulanması sepsisi önler.

Ayrıca bakınız

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f Tahsinoğlu M, Çöloğlu AS, Erseven G. Dişhekimleri için Genel Patoloji, Altın Matbaacılık, İstanbul, 1981
  2. ^ a b c d e f Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
  3. ^ a b c d e f Goljan EF. Rapid Review Pathology. 5th edt., Elsevier, Philadelphia, 2019

İlgili Araştırma Makaleleri

Zatürre, pnömoni ya da batar, akciğerde görülen yangılardır. Klasik pnömonilerde, akciğerlerin hava geçitlerindeki son bölüm ve hava kesecikleri (alveoller) etkilenir. İnterstisiyel pnömonilerde, hava kesecikleri (alveoller) arasındaki bölmeler yoğunlukla etkilenen alanlardır. Akciğerler günde 10.000 litre havayı süzer. Kan dolaşımına oksijen taşıyan solunum havasıyla birlikte çok sayıda katı ve sıvı partikül ile zararlı gazlar da akciğerlere ulaşır. Solunum havası içindeki zararlı etkilere verilen tepkilerin büyük bölümü canlı etkenlerden kökenli infeksiyon hastalıklarıdır. Toksik gazların ve sıvıların büyük bölümü “kimyasal pnömoniler” olarak nitelenir.

Şok, kalbin aorta attığı kanın akut olarak azalmasına bağlı bir hipoperfüzyon sendromdur. Şok olgusunda yaşamsal dokulara ve organlara yeterli kan gidemez. Dolaşan kanın azalması, dokuların oksijen ve enerji kaynaklarının kesilmesi, metabolizma artıklarının temizlenememesi anlamına gelir. Başlangıç belirtiler hipotansiyon, bilinç kaybı, ağızda kuruluk, deride solukluk, terleme, nabızda artma/azalma, laktik asidoz, parmak uçlarında ve dudaklarda siyanozdur.

<span class="mw-page-title-main">Kan</span> hücrelerden meydana gelmiş yaşamsal sıvı

Kan, atardamar, toplardamar ve kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden meydana gelmiş kırmızı renkli hayati sıvıdır.

<span class="mw-page-title-main">Ödem</span>

Ödem, kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı olgusudur. Ödemin yaygın biçimine anazarka (anasarca) denir. Ödem olgusunun temel ilkesi, kan sıvısı ile hücre dışı (ekstrasellüler) sıvı arasındaki dengenin yitirilmesidir. İnsan vücudunda ortalama 40 litre sıvı vardır. Bu sıvının yaklaşık ½ ‘si hücrelerin içindedir. Öteki yarısı ise kanı, lenf sıvısını ve hücreler arasındaki sıvıyı oluşturur. Kan ve lenf sıvılarının dengesini proteinler sağlar. Bunların dışındaki sıvı türlerinin dengesi elektrolitlere bağlıdır. Hücre içi sıvı dengesini potasyum, hücre dışı sıvı dengesini ise sodyum denetler.

<span class="mw-page-title-main">Tromboz</span> Kan pıhtılarının neden olduğu tıbbi durum

Tromboz (thrombosis), canlı organizmada kan elemanlarının kalp ve damar iç yüzüne kitle (pıhtı) ha­linde yapışması olgusudur; oluşan pıhtı kitlesine trombüs ya da trombus (thrombus) adı verilir. Trombozun yaşam kurtarıcı (fizyolojik) ve öldürücü (patolojik) sonuçları vardır. Tromboz olgusu genellikle damarlara yönelik olumsuzluklarda görülür. Endotel zararıyla birlikte pıhtılaşma (hemostaz) mekanizması çalışmaya başlar. Önce trombin aktive olur, sonra da fibrinojen fibrine dönüşür. Fibrin, pıhtının ana elemanıdır. Ayrıca, genel bir tanım olarak herhangi bir damardaki trombustan kopan pıhtı parçasının başka bir bölge damarını tıkamasına tromboembolizm denir.

<span class="mw-page-title-main">İnflamasyon</span> iltihaplanma

İnflamasyon, canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir. Halk arasında iltihap tabiri yangı için kullanılmasına rağmen sık sık apseler için de iltihap denmesinden dolayı inflamasyon (inflammare) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır. Hücre dejenerasyonu ile birlikte inflamasyon konusu, hastalıkların patolojik temelini oluşturmaktadır.

Divertikül, sindirim kanalı çeperini geçen mukoza fıtığı. Sindirim kanalının her yanında görülebilirse de, en çok kalınbağırsakta oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Fistül</span> epitelleşmiş iki yüzey, genellikle organlar arasındaki anormal bağlantı

Anatomide fistül, kan damarları, bağırsaklar veya diğer içi boş organlar gibi iki içi boş alan arasındaki anormal bir bağlantıdır. Fistül tipleri bulundukları yere göre tanımlanabilir. Anal fistüller, anal kanal ile perianal cilt arasında bağlantı kurar. Anovajinal veya rektovajinal fistüller anüs veya rektum ile vajina arasında bir delik oluştuğunda meydana gelir. Kolovajinal fistüller kolon ve vajina arasında meydana gelir. İdrar yolu fistülleri idrar yolundaki anormal açıklıklar veya idrar yolu ile başka bir organ arasındaki anormal bağlantılardır; örneğin vezikouterine fistülde mesane ile rahim arasında, vezikovajinal fistülde mesane ile vajina arasında ve üretrovajinal fistülde üretra ile vajina arasında. Bağırsağın iki kısmı arasında meydana geldiğinde enteroenteral fistül, ince bağırsak ile cilt arasında enterokutanöz fistül ve kolon ile cilt arasında kolokutanöz fistül olarak bilinir.

Diş apsesi, diş kökü ve çevre dokularını ilgilendiren kısa fakat ciddi süren, bölgesel olarak ateş ve ağrıyla seyreden yerel iltihaptır. Tedavi edilmezse osteit, periostit, selülit veya osteomyelit e dönüşür. Kronikleştiğinde radiküler kistlere dönüşür veya fistül vererek ağız mukozası veya yüz derisini deler ve dış ortama boşalır.

<span class="mw-page-title-main">Nekroz</span> doku ölümü

Nekroz, bir veya daha fazla sayıda hücrenin, dokunun ya da organın geri dönüşemez şekilde hasar görmesi sonucu görülen patolojik ölümdür. Hücre ölümünün oluşmasındaki en temel ilke, hücrenin uyum sağlayamayacağı ya da basit bir dejenerasyonla geçiştiremediği düzeydeki streslerin sonucunda yaşamsal işlevlerini ve bütünlüğünü yitirmesidir.

<span class="mw-page-title-main">Hidrosefali</span> beyin ventriküllerinde ve boşluklarında normalin üzerinde BOS birikmesi

Hidrosefali, "beyinde su toplanması" olarak da bilinen, beyin ventriküllerinde ve boşluklarında normalin üzerinde BOS birikmesi durumudur. Bu durum kafatasının içindeki kafa boşluğunda basıncın artmasına ve kafanın artan ölçüde büyümesine, kasılmalara ve zihinsel engelli olma sonuçlarına yol açabilir. Bu terim hidro (su) ve sefali (kafa) terimlerinden türemiştir.

Bağışıklık yetmezliği veya bağışıklık eksikliği, bağışıklık sisteminin herhangi bir nedenle baskılanması ve doğal davranışlarının kısıtlanması sonucunda savunma sistemi elemanları arasındaki koordinasyonun bozulması olgusudur. Memelilerin fizyolojik savunma sistemi 3 ana parçadan oluşur:

<span class="mw-page-title-main">Empiyem</span>

Empiyem, vücudun doğal boşluklarına irin toplanmasıdır. Çok tehlikeli bir yangı şeklidir.

<span class="mw-page-title-main">Embolizm</span> Atardamar, arteriyol ve kılcal damar hastalıkları

Embolizm, bir kütlenin kan akımıyla sürüklenerek damarları tıkamasına embolizm (embolism), bu cisme embolus denir. Kan akımıyla sürüklenen kütle maddenin her türden fiziksel niteliğini taşıyabilir. Bir embolizm sürecinin etkisi, embolusun kaynağı ve izlediği yol ile belirlenir. Trombuslardan kökenli emboluslar en sık görülen embolizm türünü oluşturur (tromboembolizm).

Akciğer absesi, içerisinde canlı ve ölü polimorf lökositler (irin) ile ölü doku artıklarının bulunduğu, 2 cm'den büyük olan erime nekrozu odağıdır. Olguların %60'ı akciğere-özgü nedenlerle ortaya çıkar; %40 ise başka organlardaki infeksiyonlardan kökenlidir. Aspirasyon pnömonisi, bronkopnömoni, nekrotizan pnömoni ve akciğer gangreni olgularında abseleşme alanları görülebilir. Yatrojen akciğer abselerinin etyolojisinde enfekte kanül ve enfekte santral venöz kateter uygulamalara önemlidir. Bu bilgilerin ışığında akciğer abselerinin kökenleri aşağıdaki biçimde düzenlenebilir:

Fibrinli enflamasyon, eksüdatif yangının görece hafif bir türüdür. Akut yangılar genel­likle eksüdatif karakterdedir. Kronik yangılarda da yer yer eksüdasyon görülebilir. Damarlardan çıkan elemanların hangisi daha fazla ise, eksüdatif yangı ona göre adlandırılır:

İrinli yangı, bir akyuvar türü olan nötrofil polimorfların eksüdasyonu ile karakterize bir yangı şeklidir. Akut yangılar genel­likle eksüdatif karakterdedir. Kronik yangılarda da yer yer eksüdasyon görülebilir. Damarlardan çıkan elemanların hangisi daha fazla ise, eksüdatif yangı ona göre adlandırılır.

Granülasyon dokusu, doku kaybının olduğu ya da geri emilememiş bir eksüdanın bulunduğu olguların iyileşme sürecinde da ortaya çıkan, bazı uzmanlarca “proliferatif (prodüktif) yangı olarak nitelendirilen olgudur. Granülasyon dokusu ilk kez deri yaralarının iyileşmesi sırasında tanımlanmıştır; yara bölgesini dolduran damardan zengin dokunun yüzeyi granüllü görüldüğü için granülasyon dokusu adı verilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Ülser</span> Vikimedya anlam ayrımı sayfası

Erozyon (erosion) ve Ülser (ulcus), deri ve mukozaların nekrozlu yangısıdır. Deri ve mukozalardaki yüzeysel nekrozla erozyon (erosion) denir. Yalnız epitel tabakası or­tadan kalkmıştır. Rejenerasyonla iz bırakmadan iyileşir ya da derinleşerek ülser halini alır. Bir ülserde, deri ve mukozanın epitel örtüsüyle birlikte daha derin katmanlar da nekroza uğrar, erir ve yerinde defekt bırakır.

Granülom, ortadan kaldırılamayan canlı etkenleri sınırlandırılmak ya da yabancı cisimlerin olumsuz etkilerini önlemek amacını taşıyan makrofajların oluşturduğu, yuvarlakça-oval hücre kümeleridir. Üç boyutlu düşünülürse küre ya da yumurta biçiminde olan makrofaj kümelenmesini lenfositlerden oluşan bir katman kuşatır. Lenfositlerin hemen dışında ise, olay uzadıkça yoğunlaşan bir kollajen lif artışı (fibrozis) vardır.