İçeriğe atla

Antinatalizm

Fikirleri antinatalizm felsefesine öncülük eden Arthur Schopenhauer (1788-1860).

Antinatalizm ya da doğum karşıtlığı, doğuma negatif değer veren felsefi bir görüştür. Bu görüşü savunan antinatalistler, insanların üremesinin (bazıları ise diğer yaşamı üretmenin) ahlaki açıdan kötü olması nedeniyle ürememesi gerektiğini savunmaktadırlar. Bununla birlikte fikrin savunucuları bilimsel ve edebî makalelerde, antinatalizm için çeşitli etik temeller oluşturmuşlardır.[1][2][3][4][5] Doğmamış olmanın daha iyi olacağı fikrinin hayatta kalan en eski açık ve kesin ifadelerinden bazıları, antik Yunanistan'dan gelmektedir.[6] "Antinatalizm" terimi, natalizm ve pronatalizm terimlerinin karşıtı bir anlam ifade etmekte olup; ilk defa Belçikalı aktivist, yazar ve filozof olan Théophile de Giraud'un (1968 doğumlu) L'art de guillotiner les procréateurs: Manifeste anti-nataliste kitabında kullanılmıştır.[7]

Antinatalizm'in Çeşitleri

Antinatalizm, kendi içinde çeşitli kollara ayrılır. Bunlar başlıca Güçlü Antinatalizm (tamamen ürememeyi savunanlar) ve Zayıf Antinatalizm(bazı şartları ve koşulları sağlayamayanların ürememesini savunanlar) olarak ayrılabilir. Fakat bunların yanında ara görüşler de mevcuttur. Bunlar Childfree (pragmatik çocuksuzluğu savunan), Denatalist(genetik rahatsızlıkların ürememesini savunan), Promortalizm(insanlığı hızlı ve acısız yok etmenin etik olduğunu savunan) gibi çeşitli görüşlerce savunulmaktadır.

Güçlü Antinatalizm

Antinatalizm'in bu kolu, üremeyi herhangi bir şarta bağlamadan tamamen reddeder. Güçlü Antinatalizm'e göre, üremek ahlâki açıdan kötüdür ve bencilcedir. Doğacak çocuğun rızasının alınamaması, çocuğun Dünya'da karşılaşması muhtemel acılar ve bunun gibi birçok problem sebebiyle insanlığın ürememesi gerektiğini savunulur.

Zayıf Antinatalizm

Zayıf Antinatalizm, nüfusu belli bir dengede tutmak ve üremeyi belli koşullar ve metotlarla gerçekleştirmeyi, bu metotların dışında ise ürememeyi savunan Antinatalizm'in bir koludur. Zayıf Antinatalizm'e göre, problem üremeyi tamamen durdurup insanı ortadan kaldırarak değil, insan var iken karşısındaki sorunu kaldırdığımızda çözülür. Bu sebeple Zayıf Antinatalizm, nüfus artışının denetlenmesi ve kontrol edilmesi, çocuk yapmak için belli koşulların yerine getirilmesi; ebeveynlerin belli ekonomik, sağlık ve psikolojik testlerden geçirilmesi, ebeveyn adaylarına hem kendini tanımaları için psikoloji eğitimi hem de çocuk için çocuk eğitimi bilgisi verilmesi, doğan çocukların ve ebeveynlerin yaşama süresince belli dönemlerce psikolojik denetlenmesi, her çocuğun ebeveynlerin ölüm riskine karşı başka aile veya kurumlarca teminat altına alınması gibi metotlarla bu soruna çözüm bulmaya çalışır. Çünkü bu görüşe göre bu konuda çıkış yolu olan tek şey, yaşamın varlığını bu şekilde almak ve sorunun kaynağı olan yaşamın kendisini ortadan kaldırmak değil, içindeki riski mümkün olduğunca yönetmek ve azaltmak için çalışmaktır.

Dinlerde

Buda'nın öğretisi, diğer Dört Yüce Gerçek ve Mahāvagga'nın başlangıcı arasında, Hari Singh Gour tarafından şu şekilde yorumlanmıştır:

Buda önerilerini yaşı nedeniyle bilgiçlik tarzında belirtir. Onları sorit biçiminde verir; ancak, bu mantıksal olarak oldukça hatalı ve iletmek istediği şudur: Yaşamın maruz bıraktığı acıdan habersiz olarak adam çocukların babası olur ve bu onun yaşlılık ve ölüm nedeni olur. Eğer o sadece onun çektiği acıyı fark etseydi, üremekten vazgeçerdi; ve böylelikle yaşlılığın ve ölümün işleyişini durdururdu.[8]

Budist antinatalizmi konusu da Amy Paris Langenberg tarafından gündeme getirildi, şunları yazdı:

David Gray ve Janet Gyatso tarafından belgelenmiş, Hindistan ve Tibet'in ortaçağ Tantrik geleneklerinde, birleşme yaşanan ama ejaküle olunmayan seks, özgürleştirici bir farkındalığa ulaşmak için hızlı bir yol, hatta nitelikli uygulayıcılar için bekarlıktan çok daha üstün bir durum olarak kabul edilir. (Gray 2007; Gyatso 1998). Bu gelişmeler aynı zamanda antik, klasik ve ortaçağ Budizm'indeki cinsiyet sorunsalının en az kadın doğurganlığı ve çocuk üretimiyle olduğu kadar yanlış arzuların tehlikesiyle de alakalı olduğu fikrini desteklemektedir.[9]

İnsan Dışı Varlıklar

Bazı antinatalistler insan dışı bilinçli varlıkların üremelerini de ahlaken olumsuz bulur. Karim Akerma, tüm hayvanları içerisine dahil eden antinatalizmi evrensel antinatalizm olarak tanımlar:[10]

Hayvanları kısırlaştırarak, onları içgüdülerinin kölesi olup; dünyanın doğum, yaşlılık, hastalık, ölüm ve yeme/yenilme döngüsünün içerisine daha fazla sayıda tutsak getirmelerine engel olabiliriz.[11]

David Benatar, acı-haz asimetrisinin tüm canlılar için geçerli olduğunu vurgular ve diğer hayvan türlerini besleyebildiği ve kısırlaştırabildiği için, dünyada kaç hayvanın var olacağı konusunda insanların da rolü olduğunu ifade eder.[12] Magnus Vinding'in görüşüne göreyse, doğal ortamlarında yaşamakta olan yaban hayvanlarının ekseriyetinin hayatları berbattır. Yaban hayatıyla ilgili araştırmalardan alıntılar yaparak; hayvanların çoğunun daha erişkinliğe varamadan öldüğüne, yaşadıkları açlığa, hastalığa, parazitizme, canlı haldeyken yırtıcılar tarafından yutulmalarına dikkat çeker. Sekiz erkek aslan yavrusundan yalnızca biri yetişkinliğe erişir. Diğerleri, açlık ve hastalıktan ölmenin yanı sıra bazen başka aslanların dişleri ve pençeleri arasında can verir. Erişkin yaşa gelmek, balıklar için çok daha zordur. Her yüz erkek Çinok Somonu yavrusundan yalnızca biri yetişkinliğe erişecek kadar yaşar. Vinding'e göre, eğer insanların hayatları ve çocuk ölümü oranları bunlara benzeseydi, ahlaki değerlerimiz üremeyi yasaklardı. Fakat bu, içgüdüleri tarafından kontrol edilen hayvanlar için mümkün değil. Bu sebeple, yeni bireyler dünyaya getirmenin, her koşulda olmasa dahi, en azından yaban hayvanları için ahlaken yanlış olduğunu öne sürer. (Pratikte olmasa bile en azından teoride.) Türcülüğü reddettiğimiz takdirde 'doğaya müdahale etmeme' prensibinin savunulur bir yanının kalmayacağını ve 'doğada her şeyin olması gerektiği gibi olduğu' dogmasını reddetmemiz gerektiğini savunur.

Geleneksel etik teorilerimizle örtüşmemesi sebebiyle rasyonalizasyonlar üreterek doğada meydana gelen ızdırabı ve onun dehşetinin kurbanlarını unutmaya çalışamayız. Bu geleneksel teoriler, sonuçta yalnızca, akıl almaz derece karamsar gerçekliğin karşısında, kendimizi daha tutarlı ve iyi hissetmemiz için vardır.[13]

Yapay Zekanın Geliştirilmesi

Thomas Metzinger,[14] Sander Beckers,[15] ve Bartłomiej Chomański,[16] evrendeki acı miktarını önemli ölçüde artırabileceğinden dolayı yapay zekanın geliştirilmeye çalışılmasına karşı çıkmaktalardır.

Kaynakça

  1. ^ Akerma, Karim (2021). Antinatalism A Handbook. 28. Auflage. epubli GmbH. Berlin. ISBN 978-3-7549-2365-8. OCLC 1286267106. 
  2. ^ VerfasserIn., Coates, Ken (2016). Anti-natalism : rejectionist philosophy from Buddhism to Benatar. ISBN 978-1-5069-0240-1. OCLC 960404710. 3 Şubat 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2022. 
  3. ^ Kutás, Michal; Svoboda, Filip; Giraud, Théophile De; Poledníková, Markéta; Akerma, Karim; Koumar, Jan; Cabrera, Julio; Lochmanová, Kateřina (2020). History of Antinatalism: How Philosophy Has Challenged the Question of Procreation (İngilizce). Independently Published. ISBN 979-8-6456-2425-5. 2 Şubat 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2022. 
  4. ^ M. Starzyński, Antynatalizm. O niemoralności płodzenia dzieci, Kraków: Towarzystwo Naukowe im. Stanisława Andreskiego, 2020.
  5. ^ Morioka, Masahiro (2021). "What Is Antinatalism?: Definition, History, and Categories". The Review of Life Studies. 12: 1-39. 17 Kasım 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2022. 
  6. ^ W. Tatarkiewicz, O szczęściu (On Happiness), Warszawa: Państwowe Wydawnictwo Naukowe, 1979, s. 420-421.
  7. ^ Akerma, Karim, (2021). Antinatalism A Handbook. 28. Auflage. Berlin: epubli GmbH. s. 301. ISBN 978-3-7549-2365-8. OCLC 1286267106. 2 Şubat 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2022. 
  8. ^ Gour, Hari Singh, Sir (2001). The spirit of Buddhism. New Delhi: Rupa & Co. ISBN 81-7167-488-7. OCLC 51586784. 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  9. ^ Langenberg, Amy Paris (2018). "Buddhism and Sexuality". Cozort, Daniel; Shields, James Mark (Ed.). The Oxford handbook of Buddhist ethics. First edition. Oxford: Oxford University Press. ss. 572-578. ISBN 978-0-19-874614-0. OCLC 1001265472. 
  10. ^ Karim Akerma, Antinatalism: A Handbook, Neopubli GmbH, 2021. Karim Akerma, Antinatalismus – Ein Handbuch, epubli, 2017 (original German extended edition).
  11. ^ "K. Akerma, Manifest zum antinatalismus. Zur Ethik des Antinatalismus. Für Nachkommenlosigkeit bei Mensch und Tier, Pro iure animalis, July 2014" (PDF). 3 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). 
  12. ^ David Benatar (2006). Better Never to Have Been: The Harm of Coming into Existence. Oxford: Clarendon Press.
  13. ^ M. Vinding, The Speciesism of Leaving Nature Alone, and the Theoretical Case for "Wildlife Anti-Natalism", 2017, Apeiron, 8, pp. 169–183 (İngilizce). 25 Kasım 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  14. ^ Thomas Metzinger (March 2021). "Artificial Suffering: An Argument for a Global Moratorium on Synthetic Phenomenology". Journal of Artificial Intelligence and Consciousness. 08 (1): 43–66. 
  15. ^ S. Beckers, AAAI: An Argument Against Artificial Intelligence, w: V. Müller (ed.), Philosophy and theory of artificial intelligence 2017, Studies in Applied Philosophy, Epistemology and Rational Ethics, 2018, issue 44
  16. ^ Chomanski, Bartlomiej 'Bartek' (November 2021). "Anti‐natalism and the Creation of Artificial Minds". Journal of Applied Philosophy. 38 (5): 870–885. doi:10.1111/japp.12535

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Budizm</span> Bir din ve hayat felsefesi

Budizm, bugün dünya üzerinde yaklaşık 500 milyonu aşkın inananı bulunan bir dindir. İlk önce Hindistan’da ortaya çıkmış, daha sonra zaman içinde Güneydoğu ve Doğu Asya’da yayılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Demokritos</span> Antik Yunan filozofu, Leucippusun öğrencisi, atom teorisinin kurucusu

Demokritos, geliştirdiği atomcu evren teorisi formülasyonu ile tanınan Sokrates öncesi Antik Yunan filozof.

<span class="mw-page-title-main">Ateizm</span> Tanrının varlığını reddeden öğreti

Ateizm ya da tanrıtanımazlık, Tanrı'nın, tanrıların, doğaötesi inançların ya da ruhani varlıkların reddidir. Bu fikirde olanlara ateist ya da tanrıtanımaz denir.

<span class="mw-page-title-main">Laozi</span>

Lao Zi kimi pinyin kullanılmayan eski kaynaklarda adı Lao Tzu, Lao Tse, Laotze diye geçer. Lao Çince 'yaşlı', Zi ise 'üstad', 'bilge' anlamına gelir. Tao Düşüncesi'nin kurucusu kabul edilen önemli bir Çin düşünürüdür. Dao De Çing kitabının yazarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Antisemitizm</span> Yahudi ulusuna, kültürüne ve dinine karşı duyulan düşmanlık, önyargı veya ayrımcılık

Antisemitizm (anti-semitizm), Yahudi milletine karşı duyulan düşmanlık, nefret, ön yargı veya ayrımcılıktır. Bu tür pozisyonlara sahip bir kişiye antisemit denir. Antisemitizm bir ırkçılık olarak kabul edilir.

Nihilizm, evrenin ve insan yaşamının özünde herhangi bir anlam taşımadığını savunan bir felsefi yaklaşımdır. Ancak bu, her türlü anlam ve değerin tamamen reddi gerektiği anlamına gelmez. Nihilizme göre, toplumsal, ahlaki ve kültürel değerler insan yapımıdır ve mutlak bir gerçeklik taşımaz.

<span class="mw-page-title-main">Eşeyli üreme</span> iki canlı organizma arasında genetik malzemelerin birleştirilmesi suretiyle yeni bir canlının oluşması

Eşeyli üreme, iki canlı organizma arasında genetik malzemelerin birleştirilmesi suretiyle yeni bir canlının oluşması olayıdır. Burada iki ana süreç vardır: kromozom sayısını yarıya indiren mayoz bölünme ile iki gametin birleştiği ve eski kromozom sayılarına ulaştığı döllenmedir. Mayoz bölünme sırasında, her bir çiftin kromozomları, homolog rekombinasyon elde etmek için krossing over yoluyla parça değişimi yaparlar.

<span class="mw-page-title-main">Doğal seçilim</span> fenotipteki farklılıklar nedeniyle bireylerin farklı şekilde hayatta kalması ve üremesi; evrimin temel mekanizması

Doğal seçilim, canlıların fenotiplerindeki farklılıklardan ötürü hayatta kalma şansının ve üreme başarısının değişkenlik göstermesidir. Evrimin esas mekanizmalarından biri olup, bir popülasyonun nesiller boyunca karakteristik olan kalıtsal özelliklerindeki değişimdir. Charles Darwin, kendi görüşüne göre kasıtlı olarak gerçekleştirilen yapay seçilime karşılık kendiliğinden gerçekleşen "doğal seçilim" terimini popülerleştirmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Stoacılık</span> felsefi sistem

Stoacılık, MÖ 3. yüzyılın başlarında Atina Agorası'nda Kıbrıslı Zenon tarafından kurulan bir Helenistik felsefe ekolüdür. Mantık sistemi ve doğal dünya hakkındaki görüşleriyle beslenen bir kişisel erdem etiği felsefesidir ve erdem pratiğinin eudaimonia'ya ulaşmak için hem gerekli hem de yeterli olduğunu savunur: Kişi etik bir yaşam sürerek gelişir. Stoacılar eudaimonia'ya giden yolu erdemi uygulayarak ve doğaya uygun yaşayarak geçirilen bir hayatla özdeşleştirmişlerdir.

Biyolojide adaptasyonun birbiriyle ilişkili üç anlamı vardır. İlk olarak, organizmaları çevrelerine uyduran ve evrimsel uygunluklarını artıran dinamik evrimsel doğal seçilim sürecidir. İkinci olarak, bu süreç sırasında popülasyonun ulaştığı bir durumdur. Üçüncü olarak, her bir organizmada işlevsel bir role sahip olan, doğal seçilim yoluyla korunan ve evrimleşen fenotipik bir özellik veya adaptif bir özelliktir.

<span class="mw-page-title-main">Yaratılışçılık</span> varlığın, doğaüstü bir güç tarafından yoktan meydana getirildiği inancı

Yaratılışçılık evren, Dünya, yaşam ve insanlar gibi unsurların ilahi yaratımın doğaüstü eylemlerinden kaynaklandığına dair dini inançtır. Yaratılışçılık doğal fenomenlerin kökeni ve gelişimini tanımlayan evrim gibi bilimsel açıklamaları kabul veya reddetme konusunda farklılık gösteren bir dizi dini görüşü içerir.

<span class="mw-page-title-main">Aşk</span> aşırı sevgi ve bağlılık duygusu

Aşk, kişilerarası ilişki veya bir başka varlığa duyulan derin sevgidir. Bunun daha derini ise TDK sözlüğüne göre "güçlü sevgi, güçlü aşk" veya aşırı ve güçlü tutku, istek anlamına gelen hem ruhen hem de bedenen aşık olmayı kapsadığı düşünülen "sevda"dır. Bunun umutsuz, güçlü ve insanı hasta edecek derecede saplantılı haline ise "kara sevda" adı verilmektedir. Çeşitli kültürlerde aşk, en yüce erdem veya iyi alışkanlıktan, en derin kişiler arası sevgiden en basit zevke kadar bir dizi güçlü, olumlu duygusal ve zihinsel durumları kapsar. Cinsel veya romantik bir ilişki olursa, partnerlere aşıklar/sevgililer de denir. Bununla birlikte aşk ile ilgili tam bir evrensel tanıma kültürel farklılıklar nedeniyle ulaşılamakta zorlanılmaktadır. En yaygın olarak aşk, güçlü bir çekim ve duygusal bağlanma hissi anlamına gelir.

<span class="mw-page-title-main">Hayvanlarda eşcinsel davranışlar</span> insan türü dışındaki hayvanlarda gözlemlenen ve belgelenmiş eşcinsel, biseksüel ve transeksüel davranışlar

Hayvanlarda eşcinsel davranışlar, insan türü dışındaki hayvanlarda gözlemlenen ve belgelenmiş eşcinsel ve biseksüel davranışlardır. Bu davranışlar cinsellik, kur yapma, etkilenme, duygusal bağ kurma, eş olma ve ebeveynliği içerir. Bruce Bagemihl'in 1999 yılına ait makalesinde, içlerinde primatlardan bağırsak solucanlarına kadar birçok canlının yer aldığı 500'ü belgelenmiş, yaklaşık 1500 türden bahsedilmektedir. Hayvanların cinsel davranışları aynı tür içerisinde bile çok çeşitlilik gösterebilmektedir. Bunun nedenleri, birçok türün üzerinde çalışma yapılmadığı için henüz yeteri kadar anlaşılmamıştır. Bagemihl, "hayvanlardaki cinsel çeşitliliğin -buna eşcinsellik, biseksüellik ve çoğalmaya dayanmayan cinsellik de dahil olmak üzere-bilim çevrelerinin daha önceleri kabul etmek istediğinden daha çok olduğunu iddia etmektedir. Güncel araştırmalar ışığında, hayvanlar aleminin genelinde, aynı cinsiyetteki canlılar arasında birçok cinsel davranışın bulunduğunu belgelemektedir. 2009 yılında yayımlanan bir makaleye göre; aynı cinsiyetteki hayvanlar arasındaki cinsel ilişkilerin hayvanlar aleminde evrensel bir olgu olduğu ve türler arasında da yaygın bir şekilde görüldüğünü göstermiştir.

Psikodilbilim veya ruhdilbilim, psikolojik süreçlerle dilsel etkenler arasındaki iletişimi çalışan disiplindir. Bu disiplin başat olarak dilin nasıl işlendiği, zihin ve beyinde nasıl temsillendiği ile ilgilenir; yani, insanların dili edinmesini, kullanmasını, anlamasını ve üretmesini sağlayan psikolojik ve nörobiyolojik faktörlerle...

<span class="mw-page-title-main">Murray Rothbard</span> Amerikalı ekonomist (1926 – 1995)

Murray Newton Rothbard, Avusturya Okulu'na mensup Amerikalı bir iktisatçı, iktisat tarihçisi, siyaset teorisyeni ve aktivisttir. Rothbard, 20. yüzyıl Amerikan liberteryen hareketinin, özellikle de sağ kanat kollarının merkezi bir figürüydü ve anarko-kapitalizmin kurucusu ve önde gelen teorisyenlerinden biriydi. Siyaset teorisi, tarih, ekonomi ve diğer konularda yirmiden fazla kitap yazdı.

<span class="mw-page-title-main">Gary L. Francione</span> Amerikalı hukukçu

Gary Lawrence Francione hukuk alanında çalışan Amerikalı akademisyen. Francione, Newark'ta bulunan Rutgers Hukuk Okulu'nda seçkin profesör unvanını taşımaktadır.

Suni tohumlama cinsel ilişki veya in vitro fertilizasyon (dölleme) dışındaki yollarla in vivo dölleme yöntemi ile bir gebelik elde etmek amacıyla spermin dişinin serviksine veya uterus boşluğuna iletilmesidir. İnsanlar ve hayvanlar için bir doğurganlık tedavisidir. Süt sığırları, atlar, küçükbaş hayvanlar ve domuzlar dahil olmak üzere hayvan yetiştiriciliğinde yaygın bir uygulamadır.

<span class="mw-page-title-main">Peter Wessel Zapffe</span>

Peter Wessel Zapffe Norveçli bir metafizikçi, yazar, sanatçı, avukat ve alpinist. İnsan varoluşuna dair pesimist ve kaderci görüşleriyle dikkat çeker. Felsefi görüşleri konusunda, Alman filozof Arthur Schopenhauer ve onun antinatalist görüşlerinden büyük ölçüde ilham aldı. İnsan yaşamının hatalı oluşu ile ilgili görüşlerini, "The Last Messiah" adlı makalesinde konu almıştır; bu makale, onun en çok bilinen felsefi incelemesi ve çevrilmemiş "Trajedi Üzerine" eserinin daha kısa bir versiyonudur.

<span class="mw-page-title-main">Felsefî karamsarlık</span>

Felsefi karamsarlık, hayata veya varoluşa olumsuz bir değer atfeden felsefi görüşler ailesidir. Felsefi kötümserler genellikle dünyada ampirik olarak acıların zevklere üstün geldiğini, hayatın ontolojik veya özünde canlı varlıklara karşı olduğunu ve varoluşun temelde anlamsız veya amaçsız olduğunu iddia ederler. Bununla birlikte, bu duruma verdikleri tepkiler çok çeşitlidir ve yaşamı onaylayıcı olabilir.

David Benatar Güney Afrikalı bir filozof, akademisyen ve yazardır. En çok Better Never to Have Been adlı kitabında antinatalizmi savunmasıyla tanınır: The Harm of Coming into Existence adlı kitabında, varlığa gelmenin, varlığa gelen varlığın duyguları ne olursa olsun ciddi bir zarar olduğunu ve sonuç olarak, daha fazla duyarlı varlık yaratmanın her zaman ahlaki olarak yanlış olduğunu savunmaktadır.