İçeriğe atla

Antimikrobiyal peptid

Omurgalı ve omurgasız hayvanlardan, bitkilerden ve mantarlardan ikincil yapı içerikleri ile organize edilen antimikrobiyal peptitler (ribozomal olarak sentezlenir)

Antimikrobiyal peptidler (ayrıca konak savunma peptidleri olarak da isimlendirilirler) yaşamın bütün sınıflarında bulunan doğuştan gelen bağışıklık sisteminin evrimsel olarak korunmuş bileşenleridir. Bu peptidler normalden farklı olan, terapötik ajanlar gibi potansiyellere etki edebilen kuvvetli, geniş etkili antibiyotiklerdir.

Antimikrobiyal peptidlerin Gram negatif ve Gram pozitif (sıradan antibiyotiklere dirençli zincirler içerenleri de kapsayan) bakterileri, mikobakteriyi (Mycobacterium tuberculosis dahil), kapsüllü virüsleri, mantarları ve hatta değişmiş ve kanserleşmiş hücreleri de öldürdüğü gösterilmiştir. [] Olağan antibiyotiklerin çoğuna benzemeksizin antimikrobiyal peptidlerin bağışıklık-düzenleyiciler gibi görev alarak bağışıklığı geliştirme yeteneğine de sahip olabilirler.

Yapı

Antimikrobial peptidler genellikle 12 ve 50 aminoasit dizisi arasındaki (lizozim gibi benzer özellikteki daha büyük proteinler de antimikrobiyal peptidler olarak sınıflandırılsa da) kısa proteinlerdir. Bu peptidler iki ya da daha çok pozitif yüklü arginin, lizin kalıntılarını veya asidik ortamlarda, histidin ve büyük çoğunlukla (genellikle %50) hidrofobik kalıntıları içerir.[1][2][3]

Bu moleküllerin ikincil yapısı 4 temadan oluşur; i) Alfa heliks, ii) iki ya da daha fazla disülfid bağının oluşumyla ilişkili olan Beta tabakası iii) tekli disülfid bağı ve/veya peptid zincirinin halkalaşmasıyla iv) ve genişletilmesiyle ilgili olan β-çatalı ya da ilmeği.[4]

Bu peptidlerin bazıları boş solüsyonlarda yapısızdır ve biyolojik yüzeylerde bölünme şartıyla son şekillerini alırlar. Antimikrobiyal peptidlerin zar geçirgenliği olmaksızın yüzeylerle temasdaki yetenekleri kusursuz bir özellikleridir. Bu peptidler, yüzey geçirgenliğinden sitoplazmik hedeflere harekete kadar dağılan geniş bir çeşitlilikte antimikrobiyal etkinliğe sahiplerdir.

Antimikrobiyal etkinlikler

Antimikrobiyal peptidlerce bakterileri öldürmek için yapılan eylem çeşitlidir ve yarılmış membranları, metabolizmayla iç içe olmayı ve sitoplazmik bileşenlere hedeflenmeyi içermektedir. Bazı durumlarda öldürme işleyişi tam olarak bilinmemektedir. Geleneksel antibiyotiklerin tersine bu peptidler bakterisit (bakteri üremesini durdurucu) yerine bakteriyosidal (bakteri öldürücü) olarak rol almaktadırlar. Genel olarak bu peptidlerin mikrobiyal etkinliği, %50'sinden daha fazlasının gelişmesinde kalan ilacın en düşük konstantrasyonu olan minimal baskılayıcı konsantrasyon (MIC) ölçümüyle belirlenmiştir.[5]

Bağışıklık-düzenleyici etkinlikler

Bu peptidlerin bakterileri doğrudan öldürmelerine ek olarak, kemokinler gibi rol alarak ve/veya kemokin üretimini teşvikleyerek, lipopolisakkarit teşvikli yangı-öncesi sitokin üretimini baskılayarak, yaralanmada ateşlenmeyi arttırarak ve dendritik hücrelerin ve edinilmiş bağışıklık sistemi hücrelerinin yanıtlarını düzenleyerek enfeksiyonun temizlenmesiyle de ilişkili fonksiyonları olabilecekleri, konağın gen ifadesini değiştirme yeteneğini de içererek gösterilmiştir. Hayvansal modeller konağın savunma peptidlerinin enfeksiyonun önlenmesi ve temizlenmesinin her ikisinde de önemli olduğuna işaret etmektedir. Bazı peptidler öncelikle izole ediliyor gibi görünmektedir, in vivo olarak (örn. hepsidin) daha önemli fonksiyonları olduğu gösterilen bu peptidler "antimikrobiyal peptidler" olarak bilinmektedirler. [6].

Terapotik potansiyel

Bu peptidler farklı terapötik ajanlar olarak mükemmel adaydırlar ve geleneksel antibiyotik terapisini tamamlarlar çünkü geleneksel antibiyotiklerin aksine geniş bir etkileme aralığı olmalarıyla antibiyotik direncini teşviklemezler, bakteriyostatikliğin tersine bakteriyosidaldırlar ve öldürme için kısa bir zamana ihtiyaç duyarlar. Doğal olarak oluşan peptidlerin bir kısmı ve onların türevleri oral mukositis, kistik fibrozla ilişkili akciğer enfeksiyonları, kanser [7] ve topikal deri enfeksiyonları gibi durumlar için yeni anti-enfektif tedaviler olarak geliştirilmişlerdir. Peksiganan diyabetik ayak ülseriyle ilişkili enfeksiyonlarda yararlı etki göstermiştir.

Antimikrobiyal peptidleri modelleri

Bilgisayar simülasyonları yakın zamanda antimikrobiyal peptidlerin membranlarla nasıl temasda olduğunu gösteren atomistik resimler sağlamıştır[8][9]. Biyofiziksel çalışmalar yararlı katı-durumlu NMR deneyleriyle antimikrobiyal peptidlerce membranın yırtılmasını atomistik seviyede açıklamıştır [10][11].

Örnekleri

Antimikrobiyal petidlerin örnekleri şöyledir; magaininler, alametisin, peksiganan ya da MSI-78 ve MSI-843 ve MSI-594, polyfemusin, insan antimikrobiyal peptid, LL-37, defensinler ve protegrinler gibi diğer MSI peptidleri.

Notlar ve Kaynaklar

  1. ^ Papagianni, M. 2003. Ribosomally synthesized peptides with antimicrobial properties: biosynthesis, structure, function, and applications. Biotechnol Adv 21:465.
  2. ^ Sitaram, N., and R. Nagaraj. 2002. Host-defense antimicrobial peptides: importance of structure for activity. Curr Pharm Des 8:727.
  3. ^Dürr, U.H.N., Sudheendra, U.S., and Ramamoorthy, A. 2006. LL-37, the only human member of the cathelicidin family of antimicrobial peptides, Biochim. Biophys. Acta 1758: 1408-1425.
  4. ^Dhople, V., Krukemeyer, A., and Ramamoorthy, A. 2006. The human beta-defensin-3, an antibacterial peptide with multiple biological functions, BBA Biomembranes 1758: 1499-1512.
  5. ^ Hancock, R. E. W., and A. Rozek. 2002. Role of membranes in the activities of antimicrobial cationic peptides. FEMS Microbiol Lett 206:143.
  6. ^ National Committee of Laboratory Safety and Standards (NCLSS) as published in Amsterdam, D. 1996. Susceptibility testing of Antimicrobials in liquid media. In "Antibiotics in Laboratory Medicine", Lorian, V., ed. Fourth Edition, pp. 52–111. Williams and Wilkins, Baltimore
  7. ^ Hunter, H. N., D. B. Fulton, T. Ganz, and H. J. Vogel. 2002. The solution structure of human hepcidin, a peptide hormone with antimicrobial activity that is involved in iron uptake and hereditary hemochromatosis. J Biol Chem 277:37597.
  8. ^ Hoskin, D.W. and Ramamoorthy, A. Studies on anticancer activities of antimicrobial peptides. (2008). BBA Biomembranes 1778: 357-375.
  9. ^ Edit Mátyus, Christian Kandt, D Peter Tieleman, Curr Med Chem. 2007 ;14 (26):2789-98 18045125 Computer simulation of antimicrobial peptides.
  10. ^ Allison A. Langham, Abdallah Sayyed Ahmad, and Yiannis N. Kaznessis, J. Am. Chem. Soc., 130 (13), 4338 -4346, 2008. On the Nature of Antimicrobial Activity: A Model for Protegrin-1 Pores.
  11. ^ Hallock, K.J., Lee, D.K., and Ramamoorthy, A. (2003). MSI-78, an analogue of the magainin antimicrobial peptides, disrupts lipid bilayer structure via positive curvature strain, Biophys. J. 84: 3052.
  12. ^ Wildman, K.A.H., Lee, D.K., and Ramamoorthy, A. (2003) Mechanism of lipid bilayer disruption by the human antimicrobial peptide, LL-37, Biochemistry 42: 6545.

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Antibiyotik</span> bakteriyel enfeksiyonların tedavisinde ve önlenmesinde kullanılan ilaç

Antibiyotik, bakterilere karşı aktif olan bir tür antimikrobiyal maddedir. Bakteriyel enfeksiyonlarla savaşmak için en önemli antibakteriyel ajan türüdür ve antibiyotik ilaçlar bu tür enfeksiyonların tedavisinde ve önlenmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bakterileri öldürebilir ya da büyümelerini engelleyebilirler. Sınırlı sayıda antibiyotik de antiprotozoal aktiviteye sahiptir. Antibiyotikler soğuk algınlığı veya gribe neden olan virüsler gibi virüslere karşı etkili değildir; virüslerin büyümesini engelleyen ilaçlar antibiyotik yerine antiviral ilaçlar veya antiviraller olarak adlandırılır. Mantarlara karşı da etkili değildirler; mantarların büyümesini engelleyen ilaçlara antifungal ilaçlar denir.

-3,5,7,9,11,13-hexamethyl-1-oxacyclotetradecane-2,10-dione

<i>Escherichia coli</i> enterik, çubuk şeklinde, gram-negatif bakteri

Escherichia coli (E.coli), Enterobacteriaceae familyasının bir üyesi olup memeli canlıların kalın bağırsağında yaşadığı için bu adı alan bir bakteri türüdür. E.coli çubuk şeklindedir ve gram negatif bakteri olduğundan endospor oluşturmaz. E. coli yaklaşık 2,0 μm uzunluğunda ve 0,5 μm çapındadır. E.coli ilk olarak 1885 yılında Theodor Escherich tarafından bebek dışkısından izole edilmiş ve özellikleri belirlenmiştir. "E. coli, doğumdan birkaç saat sonra bebeklerin mide ve bağırsak sisteminde kolonize olur ve burada yaşar." E.coli suşları insan vücudunda herhangi bir olumsuz etki olmaksızın bir arada bulunur. Bununla birlikte, E. coli gastrointestinal bariyerleri aşınmış ve/ya da bağışıklığı baskılanmış konakçılarda hastalığa neden olabilir. Özellikle bir kısım E. coli, dünya genelinde insanlarda ve hayvanlarda bağırsakta ve bağırsak dışında çeşitli hastalıklara aracılık eder. İnsanlardan izole edilen E. coli suşları ishale ve bir takım bağırsak dışı hastalıklara neden olmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Penisilin</span> Penicillium mantarlarından elde edilen bir grup antibiyotik

Penisilinler aslen Penicillium küflerinden, özellikle de P. chrysogenum ve P. rubens'ten elde edilen bir grup β-laktam antibiyotiktir. Klinik kullanımdaki penisilinlerin çoğu P. chrysogenum tarafından derin tank fermantasyonu kullanılarak sentezlenir ve daha sonra saflaştırılır. Bir dizi doğal penisilin keşfedilmiştir, ancak sadece iki saflaştırılmış bileşik klinik kullanımdadır: penisilin G ve penisilin V. Penisilinler, stafilokok ve streptokokların neden olduğu birçok bakteriyel enfeksiyona karşı etkili olan ilk ilaçlar arasındaydı. Günümüzde farklı bakteriyel enfeksiyonlar için hala yaygın olarak kullanılmaktadırlar, ancak birçok bakteri türü yoğun kullanımın ardından direnç geliştirmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Bağışıklık sistemi</span> canlılarda hastalıklara karşı koruma sağlayan biyolojik savunma sistemi bütünü

Bağışıklık sistemi, bir canlıdaki hastalıklara karşı koruma yapan, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden işleyişlerin toplamıdır. Sistem, canlı vücudunda geniş bir çeşitlilikte, virüslerden parazitik solucanlara, vücuda giren veya vücutla temasta bulunan her yabancı maddeye kadar tarama yapar ve onları, canlının sağlıklı vücut hücrelerinden ve dokularından ayırt eder. Bağışıklık sistemi, çok benzer özellikteki maddeleri bile birbirinden ayırabilir, örneğin; bir amino asidi farklı olan proteinleri bile birbirinden ayırabilecek özelliğe sahiptir. Bu ayrım, patojenlerin konak canlıdaki savunma sistemine rağmen enfeksiyon yapmaları için yeni yollar bulmalarına, bazı uyumlar sağlamalarına neden olacak kadar karmaşıktır. Bu mücadelede hayatta kalmak için patojenleri tanıyan ve onları etkisizleştiren bazı mekanizmalar gelişmiştir. Doğadaki tüm canlılar kendilerinden olmayan doku, hücre ve moleküllere karşı savunma sistemlerine sahiptirler. Hatta bakteriler gibi basit tek hücreli canlılarda da onları viral enfeksiyonlara karşı koruyan enzim sistemleri bulunur. Yüksek canlılardaysa çok daha karmaşık bir bağışıklık sistemi vardır. Omurgalılarda bağışıklık sistemi özel işlevlere sahip çok sayıda farklı hücre ve molekül içermektedir.

Bağırsak florası sindirim sisteminde yaşayıp konak organizmanın sindirimiyle ilgili çeşitli yararlı işlevler gören mikroorganizmalardır.

<span class="mw-page-title-main">Toll benzeri reseptör</span> doğuştan gelen bağışıklık sisteminde kilit rol oynayan protein sınıfı

Toll benzeri reseptör ya da almaç, mikroplardan kaynaklanan, yapısal olarak korunmuş moleküller deri veya bağırsak mukozası gibi fiziki bariyerleri aştığında, bu molekülleri tanıyan tek membran boyunca uzanmış, katalitik-olmayan reseptörlerin bir sınıfıdır. Bu yapıların doğuştan gelen bağışıklık sisteminde anahtar rol oynadıkları düşünülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Doğuştan gelen bağışıklık sistemi</span> omurgalılarda bulunan iki ana bağışıklık stratejisinden biri

Doğuştan gelen bağışıklık sistemi ya da doğal bağışıklık diğer organizmaların enfeksiyonlarına karşı spesifik olmayan yolla koruma yapan ev sahibinin savunmasındaki hücreleri ve mekanizmaları kapsayan bir bağışıklık sistemi çeşididir.

<span class="mw-page-title-main">Antibiyotik direnci</span> Bir mikrobun ilaç etkilerine direnme yeteneği

Antibiyotik direnci bir mikroorganizmanın antibiyotiklerin etkilerine karşı durabilme yeteneğidir. İlaç direncinin özel bir çeşididir. Antibiyotik direnci doğal seçilim yoluyla rastgele mutasyon üzerinde evrimleşir ancak bir topluluk içinde evrimsel stress uygulamasıyla da gerçekleştirilebilir. Böyle bir gen bir kez oluştuktan sonra bakteri plazmid değişimi ile bireyler arasında yatay bir eksende bu genetik bilgiyi aktarabilir. Eğer bir bakteri çeşitli dirençli genler taşıyorsa buna "çoklu dirençli" veya resmi olmayan bir ifade ile " süper böcek" denilmektedir. Antimikrobiyal direnç terimi bazen açıkça bakteri dışındaki organizmaları da içine alacak şekilde kullanılmaktadır.

<i>Staphylococcus aureus</i> Bakteri türü

Staphylococcus aureus, Staphylococcaceae familyasından bakteri türüdür. Gram pozitiflerdendir. Yaklaşık 20 türü bulunur. Nozokomiyal etkenidir. İnsan cilt florasında kommensal olarak da bulunur. Staphylococcus aureus' un oksasilin'e dirençli olup olmaması onun tanımlanmasında etkilidir. Örneğin bu antibiyotiğe hassas olan bir S. aureus, MSSA adını alırken, buna dirençli olan suş, MRSA adını alır. Koyun kanlı agarda altın sarısı koloniler üretir. Bu yüzden tür adı, altın anlamına gelen Latince aureus'dan türetilmiştir. Bu bakterinin katalaz testi olumludur. Clumping factor ve tüp koagülaz testi pozitif sonuç verir. Çeşitli yüzeylerde glikokaliks denen oluşumlar üretir. Bakterinin bunu yayılma ve bulaşma için kullandığı düşünülmektedir. Bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde, asıl enfeksiyon etkeniyle beraber görülmesi, iyileşmeyi geciktirir. Stafilokoklar içerisinde sadece Stafilokok Aureus koagülaz pozitif sonuç verir. Streptokok türünden ayırt etmek için katalaz testi uygulanır.

<span class="mw-page-title-main">Bruce Merrifield</span> Amerikalı biyokimyager (1921 – 2006)

Robert Bruce Merrifield Amerikan biyokimyager ve akademisyen. Önceden belirlenmiş bir sıralamaya göre amino asit zincirleri ya da polipeptit sentezlenmesine yönelik geliştirdiği metot sayesinde 1984 yılında Nobel Kimya ödülünün sahibi olmuştur.

Majör histokompatibilite kompleksi veya büyük doku uygunluk kompleksi, bütün omurgalılarda geniş bir gen ailesi tarafından kodlanan bir hücre yüzey molekülüdür. MHC molekülleri, bağışıklık hücreleri lökositler ile diğer lökositler veya vücut hücreleri arasındaki etkileşimlere arabuluculuk ederler. MHC, organ nakli için donörlerin uyumluluğunu belirlemenin yanı sıra, kişinin otoimmün hastalıklar için duyarlılığı hakkında da bilgi vermektedir. İnsanlarda MHC moleküllerine ilk kez lökositlerde rastlandığı için insan lökosit antijeni (HLA) ismi de verilir.

ICAM-1, diğer adı CD54, hücre içi adhezyon molekülü-1, bir hücrelerarası adhezyon molekülü. İnsanlarda ICAM1 geni ile ifade edilmektedir. Bu gen bağışıklık sistemi hücreleri ve endotel hücrelerin lüminal yüzeyinde bulunmakta olan bir hücre yüzey glikoproteinini ifade etmektedir. CD11a / CD 18 veya CD11b / CD18 tipi integrinlere bağlanmakta ve aynı zamanda rinovirüs reseptörüdür.

<span class="mw-page-title-main">Elektron transfer ayrışması</span>

Elektron transfer ayrışması, ardışık kütle spektrometrisinin (MS/MS) aşamaları arasında bir kütle spektrometresinde çok yüklü gaz makromoleküllerin parçalanmasına yönelik bir yöntemdir. Elektron yakalama ayrışmasına benzer şekilde ETD, büyük, çok yüklü katyonların parçalanmasına onlara elektronlaraktararak neden olur. ETD, dizi analizi için polimerler, proteinler ve peptidler gibi biyolojik moleküller ile yaygın olarak kullanılır. Bir elektronun aktarılması, peptid omurgasının c- ve z-iyonlarına bölünmesine neden olurken, translasyon sonrası modifikasyonlar değişmez. Teknik yalnızca daha yüksek yük sahibi peptid veya polimer iyonları (z>2) için iyi çalışır. Bununla birlikte, çarpışmaya bağlı ayrışmaya (CID) göre ETD, daha uzun peptitlerin veya hatta proteinlerin tümünün parçalanması açısından avantajlıdır. Bu durum, tekniği üst-alt proteomik için önemli kılar. Yöntem, Virginia Üniversitesi' nden Hunt ve arkadaşları tarafından geliştirildi.

<span class="mw-page-title-main">Faj gösterimi</span>

Faj gösterimi, proteinleri kodlayan genetik bilgilerle proteinleri birbirine bağlamak için bakteriyofajları kullanan protein-protein, protein-peptit ve protein-DNA etkileşimlerinin incelenmesi için bir laboratuvar tekniğidir. Bu teknikte, ilgilenilen bir proteini kodlayan bir gen, bir faj kapsit proteini genine eklenir. Bu durumda faj, proteinin genini içeride barındırırken, proteini dış tarafında da "gösterir". Böylece genotip ile fenotip arasında bir bağlantı kurulmuş olur. Proteini görüntüleyen fajlar daha sonra, görüntülenen protein ile diğer moleküller arasındaki etkileşimi saptamak için diğer proteinlere, peptidlere veya DNA dizilerine karşı taranabilir. Bu şekilde, büyük protein kütüphaneleri, doğal seçilim ile benzer olan in vitro seçilim adı verilen bir süreçte taranabilir ve çoğaltılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Amilin</span>

Amilin veya adacık amiloid polipeptidi (IAPP), 37 kalıntılı peptit hormonudur. Pankreasın β hücrelerinden yaklaşık 100:1 (insülin:amilin) oranında insülin ile eşgüdümlü olarak salgılanmaktadır. Amilin, mide boşalmasını yavaşlatarak ve tokluğu artırarak glisemik düzenlemede rol oynamaktadır, böylelikle yemek sonrasında kan şekeri düzeylerindeki ani artışları önlemektedir.

Benzimidazol heterosiklik bir aromatik organik bileşiktir.

Azelaik asit (AzA), HOOC(CH2)7COOH formülüne sahip organik bir bileşiktir. Bu doymuş dikarboksilik asit beyaz bir toz halinde bulunur. Buğday, çavdar ve arpada bulunur. Polimerler ve plastikleştiriciler de dahil olmak üzere çeşitli endüstriyel ürünlerin öncüsüdür ve aynı zamanda birçok saç ve cilt bakım ürününün bir bileşenidir. AzA tirozinazı inhibe eder.

Kan dolaşımı enfeksiyonları, enfeksiyonlar bakteriyelolduğunda bakteriyemileri ve enfeksiyonlar mantar olduğunda fungemileri içeren septisemi, kan'da oluşan enfeksiyonlardır. Kan normalde steril bir ortamdır bu nedenle kandaki mikrop'ların bulunması daima anormal bir durumdur. Kan dolaşımı enfeksiyonu, konakçının bakterilere verdiği tepki olan sepsis'ten farklıdır.

<span class="mw-page-title-main">Klavulanik asit</span> bakterilerdeki antibiyotik direncinin üstesinden gelmek için β-laktamaz inhibitörü olarak kullanılan β-laktam molekülü

Klavulanik asit, mekanizma bazlı bir β-laktamaz inhibitörü olarak işlev gören bir β-laktam ilaçtır. Tek başına bir antibiyotik olarak etkili olmasa da penisilin grubu antibiyotiklerle kombine edildiğinde, β-laktamaz salgılayan bakterilerde antibiyotik direncinin üstesinden gelebilir, aksi takdirde β-laktamaz çoğu penisilini etkisiz hale getirir.