İçeriğe atla

Antik Yunan mutfağı

Kiliks, Antik Yunan kültüründe şarap içmek için kullanılan en yaygın kap, M.Ö. 500, British Museum

Antik Yunanistan'da mutfak kültürü, yalınlığı ve dönemin tarımsal yetersizliklerini yansıtmasıyla bilinir.[1] Bu dönemde beslenme alışkanlıkları, Akdeniz mutfağının üç ana ögesi olan buğday, zeytin yağı ve şarap üzerine kuruludur.

Günlük beslenme

Antik Yunanistan'da M.Ö. 5. yüzyıldan kalma bir tuzluk, Louvre

Antik Yunanistan'da insanlar günde genelde 3 öğün yemek yerlerdi.

  • (ἀκρατισμός / akratismós) Kahvaltı; Şarap içine bandırılarak yenen arpa ekmeği, (ἄκρατος / ákratos), bunun bazen incir ya da zeytinle tamamlanan türü;
  • (ἄριστον / ariston)[2] Gün ortasında ya da biraz sonrasında yenen öğle yemeği;
  • (δεῖπνον / deĩpnon) günün en önemli öğünü; akşam yemeği, genelde hava kararmaya başlayınca yenirdi.

Bu ana öğünlerin yanı sıra kimi zaman ikindi vakitlerinde (ἑσπέρισμα / espérisma) adı verilen atıştırma da yapılırdı.

Yunanlar genelde masalarda oturarak yemeklerini yerlerdi. Masalar günlük yemekler içinse yüksek, ziyafetler içinse alçak olurdu. İlk görülen masalar dikdörtgen biçimliydi. Daha sonra, M.Ö. 4. yüzyılda masalar yuvarlak biçimli olarak yapılmaya ve ayaklarına hayvan ayağı görüntüleri verilmeye başladı. Bunun en çok görülen örneklerinden biri de aslan pençesi biçiminde olanlardı. Yunanlar, ölen çocukların mezarlarına, sahip oldukları ev eşyalarının pişmiş topraktan yapılmış minyatürlerini koyarlardı, bu da bugün Antik Yunan uygarlığındaki ev eşya ve yaşamının nasıl olduğu konusunda en güvenilir bilgi veren kaynaklardan biridir.

Yemekler ekmek arasında ya da kalın ekmekler içine tabağa koyar gibi yenilerek tüketilse de pişmiş topraktan ya da metalden yapılan kase ve tabaklar çok daha yaygın olarak kullanılmıştır. Tabaklar zamanla daha ince işlenmeye başlamış ve Roma döneminde paha biçilemez metal ve camlardan tabaklar yapılmaya başlanmıştır. Çatal kullanımından haberdar olunmamış, katı yiyecekler elle yenmiştir. Bıçaklara sadece et kesmek için başvurulmuş, kaşık bugünkü işlevinde olduğu gibi çorba ve diğer sıvı yiyeceklerin tüketilmesinde kullanılmıştır.

Ekmek

Ekmek yapan bir kadın heykeli, M.Ö. 500 - 475, Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi

Tahıllar, (σῖτος / sĩtos) beslenme kültürünün başlıca ögeleriydi. Tahıllardan en önemli ikisi buğday ve arpaydı. Bunlar suya yatırılarak yumuşatılır, daha sonra ya yulaf lapası yapılır ya da öğütülerek un (ἀλείατα / aleíata) haline getirilirdi. Un daha sonra suyla yoğurularak somun (ἄρτος / ártos) ya da düz ekmek yapılırdı ve peynir ya da balla karıştırılarak pişirilirdi. Hamur mayalandırma yöntemleri bilinirdi ancak taştan yapılma fırın türlerinden Roma dönemine dek haberdar olunmadı. Atinalı devlet adamı Solon'un çıkardığı yasalara göre mayalanmış hamurla yapılan ekmek festival günlerinde satılıp tüketilmeye başlandı. Ancak fiyatı çok yüksek olmasına rağmen, klasik çağlara gelindiğinde bu tür ekmekler fırın dükkanlarında satılıyordu

Arpanın üretimi kolay olan bir besindi ama arpadan ekmek yapmak oldukça güç bir işti. Besleyici değeri vardı ama arpadan yapılan ekmek çok ağır olurdu. Bu nedenle arpalar öğütülerek un (ἄλφιτα / álfita) haline getirilmeden önce kızartılırdı. Bu un, Antik Yunanistan'da geleneksel bir yemek olan μᾶζα / mãza'yı yapmada kullanılırdı. Tahıllar günlük yaşamda da büyük yer edinmişti. Aristofanes, Εἰρήνη / İrene adlı komedyasında "yalnızca arpa yemek" gibi bir deyim kullanmıştır. Maza'nın tarifini veren pek çok kaynak vardır. Bunlara göre maza hem pişmiş hem de çiğ olarak servis edilebilirdi. Küçük parçalar haline getirilebilir, yufka gibi açılabilir, buğday ekmeği gibi içine peynir vb. dolgular koyularak tatlandırılabilirdi.

Meyve ve sebzeler

Tahıllar genel olarak ὄψον / ópson adı verilen şeylerle birlikte sunulurdu. Bu sözcük ilk olarak ateş üzerinde pişirilmiş her türlü yiyeceği anlatmak için kullanırdı ancak zamanla ekmekle birlikte tüketilen besinleri anlatmak için kullanılmaya başlandı. Ópson terimi İlyada'da sadece et anlamında kullanılmış, Odysseia'da balık eti de buna dâhil edilmiştir. Klasik dönemde lahana, bakla, soğan, mercimek gibi çorbalar içinde kullanılan tüm sebzeleri de kapsamaya başladı. Genel olarak ἔτνος (étnos, "bakla çorbası") adı verilen bu çorbalara zeytin yağı, sirke ve γάρον/gáron (bir balık türü) da ilave edilerek yenirdi. Aristofanes'in belirtiğine göre bu fasulye çorbası Yunan komedyalarında bir obur olarak canlandırılan Herakles'in en sevdiği yiyeceklerden biriydi. Çiğ ya da salamura edilmiş zeytinler yaygın bir biçimde garnitür olarak tüketilirdi.

Şehirlerde, taze meyveler çok pahalıydı ve nadiren tüketilirdi. Yoksul şehir sakinleri kurutulmuş meyvelerle idare etmek zorundaydı. Soğanlar ise askerî açıdan sembolik bir öneme sahiplerdi. Gerek kurutulmuş gerek ise taze meyveler ve kabuklu yemişler yemek sonlarında tatlı yerine yenirdi. En önemli meyveler, incir, nar ve kuru üzümdü. Kuru incirler ayrıca aperitif olarak da yenir ya da şarabın yanına katık edilirdi. Daha sonraki zamanlarda incirler kızartılmış kestane, nohut ve kayın ağacı meyvesi ile tüketilmeye başlandı.

Et ve balıklar

Kurban; kişilerin et yeme fırsatı buldukları başlıca etkinlik. M.Ö. 350'lerde kalma bir Kratiras üzerinde resmedilmiş, Louvre

Balık ve et tüketimi, ailenin ülkenin hangi bölgesinde yaşadığına ve ne ölçüde varlıklı olduğuyla bağlantılı olarak değişiklik gösterirdi. Avcılık, (genelde genç erkeklerce tuzaklar kurulması) kuş ve yabani tavşanların büyük ölçüde tüketilmesine olanak verirdi. Köylüler ayrıca çiftliklerinde geçimlerini sağlayacak kadar kaz ve tavuk da yetiştirirlerdi. Daha varlıklı kişilerin bunların yanı sıra koyun, keçi ve domuz da yetiştirdiği görülebilirdi. Şehir merkezlerinde domuz eti dışındaki et türlerinin fiyatları oldukça yüksekti. Aristofanes'in İrene adlı eserinde (374. dize) bir domuz yavrusunun o dönemin parasıyla 3 drahma tuttuğu belirtilmiştir. Bu da normal bir işçinin üç günlük çalışma sonucu kazanabileceği paraya eşitti.

İlk şiir örnekleri ile karşılaştırıldığında, M.Ö. 5. yüzyıldan sonraki eser ve yazılarda etten çok daha az söz edilmektedir. Ancak bu azalmanın et tüketiminin azalmasından değil, daha çok şiir ve yazındaki tür değişiminden kaynaklandığı sanılmaktadır. Taze et yeme işlemleri çoğu zaman tanrılara kurbanların verildiği dinî törenlerde gerçekleşirdi. Buna karşın tuzlanmış gibi din adına bir ibadet gerektirmeden tüketilebilen tuzlanmış ve saklanmış etin büyük bir pazar payı vardı.

Bulundukları bölge nedeniyle Spartalıların yediği başlıca (μέλας ζωμός / mélas zômós), yemek domuz yahnisiydi. Antik Yunan filozof Dikearhos'un Ἀθήναιος Nαυκράτιος / Ãtineos Nauktrios adlı eserinde belirttiklerine göre bu yemeğin içindekiler, domuz eti, tuz ve sirkeydi ve yemek incir ya da peynir ile birlikte tüketilirdi. 2. ve 3. yüzyıllarda pek çok Yunanca eser vermiş olan Romalı yazar Claudius Aelianus'un söylediklerine göre bu dönemde Sparta'daki aşçıların et dışında yemek yapmaları yasaktı. Sardunya ve ançuez Atinalılar için günlük bir yiyecek durumundaydı. Bazen taze olarak satıldıkları görülse de çoğu zaman tuzlanmış olanlar satılırdı.

Yunan Adaları'nda ve kıyı illerinde, taze balıklar ve diğer deniz ürünleri (kalamar, ahtapot ve kabuklu deniz canlıları gibi) yaygın bir biçimde tüketilirdi. Yerel olarak tüketildikleri gibi iç bölgelere, deniz olmayan yerlere de pazarlanırdı. Ton balığı ve yılan balığı gibi pahalı ve saygın yiyecekler soylular tarafından satın alınır ve yenirdi. Bu balıklar Boeotia ve Kopaida göllerinden çıkarılırdı.

İçecekler

Attika'da bulunmuş bir Riton, M.Ö. 450'lerden, Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi.

Antik Yunan toplumlarında en çok tüketilen içecek suydu. Umuma açık meydan çeşmelerinden su alıp getirmek köleler ve bazen kadınlar için günlük işlerden biriydi. Kuyular yaygın olmasına karşın kaynak suları en çok tercih edilenlerdi. Bu suların besleyici olduğu sanılıyordu[3] ve bitkilerin çabuk büyümesine de yardım ettiği sanılıyordu.[4] Pindar kaynak suyunu bal kadar tatlı olarak nitelendirmiştir.[5]

Yunanlar içme suyunu ağır,[6] veya hafif,[7] kuru,[8] ekşi, asitli[9] ve şarap gibi[10] vb. şekillerde tanımlarlardı. Yunan komedya yazarlarından biri olan Antifanes'in yarattığı karakterlerden biri oyunda Attika'nın neresinden olursa olsun her tür suyunu ayırt edebileceğini söyler.[11] Athenaeus (II, 44), bu dönemde bazı filozofların vejetaryenlikle birlikte uygulanan sudan başka içecek içmeme hakkında da bir tartışma yaptığını belirtmiştir. Suyun yanında genelde evcil keçilerden sağlanan süt de sık tüketilen bir içecek olmuştur.

Metalden, pişmiş toprakta ya da tahtadan yapılan skifos adındaki kaplar yaygın olarak kullanılan içecek kaplarından biriydi. Şarap[12] içmede en çok kullanılan kap türü kylikslerdi (sığ, ayaklı bir kap türü). Ziyafetlerde kantaros ya da riton adı verilen insan ya da hayvan başı biçimi verilmiş, ayaksız kaplar kullanılırdı.

Şarap

Kişi elindeki kiliksi doldurmak için inohi adı verilen sürahi ile kratere yaklaşırken. M.ö. 480'lerden,Louvre

Yunanların pembe şarap ve beyaz şarabın yanı sıra kırmızı şarap yapmayı da bildikleri düşünülmektedir. Bugün de olduğu gibi şarap üreticiliğinde pek çok kriter ve özelliğin olduğu bilinmektedir. Normal sofra şarapları ile yüksek kalitedeki şaraplar birbirlerinden farklı olarak hazırlanırdı. Genel bir kanıya göre, en iyi şaraplar Taşöz, Limni ve Sakız adalarında yapılırdı.[13] Bunların yanında, daha sonraki dönemlerde Girit şarabı da öne çıktı. Şarap yapmak için ezilmiş üzümlerin posasının suyla karıştırılması ile elde edilen ikinci kalite şaraplar, içlerine mayalandırıcı atılarak köylü kesim tarafından kendileri tüketmek amacıyla yapılırdı. Yunanlar bazen şaraplarını bal ile tatlandırırlardı. (bu işlem için şeker kullanılmazdı) Bunların içine kekik, yarpuz ya da başka baharatlar eklenerek tıp alanında iyileştirici olarak kullanılırdı. Milattan sonraki ilk yüzyılda şarapların tatlandırılmasında çam reçinesi de kullanılmaya başlandı.

Şarap genelde sulandırılarak içilirdi. Akraton (karıştırılmamış) adı verilen sek şarap kuzeydeki barbarlarca yenirdi ve böyle şaraplar içmenin deliliğe ve erken ölüme neden olacağı düşünülürdü.[14] Şaraplar krater adı verilen büyük kaplarda saklanırdı ve köleler sahiplerinin kilikslerini buradan doldurdukları onihilerle doldurulardı. Şarap genel olarak hastalıkların tedavi edilmesinde de kullanılırdı. Arkadia'da yapılan şarapların erkekleri sersemlettiğine, kadınları ise daha doğurgan yaptığına inanılırdı. Aksine, Ahaia şarabının ise kadınlarda düşük yapmaya neden olduğu düşünülürdü.[15] Tedavi amaçlı tüketim dışında Antik Yunanistan'da kadınların şarap içmesi hoş karşılanmazdı. Aelian'a (II, 38) göre Marsilya'da yasalar kadınların şarap içmesini yasaklıyor ve onları içecek olarak yalnızca su ile sınırlandırıyordu.[16]

Satış amacıyla üretilmiş şaraplar πίθοι / píthoi, (büyük toprak kaplar) içine boşaltılırdı ve bunlar içinde saklanırdı. Daha sonra buradaki şaraplar dağıtıma gidecekleri zaman dikkatle amforalar içine dökülür ve perakende satışa sunulurdu. Yüksek kalite seçkin şaraplar üreticilerinin ya da şehir meclisinin bir damgasına sahip olurdu ve bu da ürün için bir garanti niteliği taşırdı. Bu bir ürünün coğrafi ya da üretimsel kaynağının belirtilmesinin tarihteki ilk örneğidir.[17]

Kikeon

Yunanlar ayrıca kikeon (κυκεών, κυκάω / kykáô, "karıştırmak" sözcüğünden) adı verilen içeceği de sıkça türketilirdi. Ancak bu tam bir içecek olmadığı gibi, yiyecek ile içecek arasında bir besindi. Arpadan yapılan bir lapa içine su ve çeşitli otların eklenmesi ile elde edilirdi. İlyada destanında belirtildiğine göre (XV, 638-641) bazen içine rendelenmiş keçi peyniri de koyulurdu. Odysseia'ya göre (X, 234) büyücü nemf Kirke kikeonun içine bal ve büyülü iksir de eklerdi. Yunan mitolojisinde bereket tanrıçası olarak nitelenen Demeter, kırmızı şarabı reddeder, ancak su, un ve yarpuz ile yapılmış kikeonu kabul ederdi. Bazen dinî törenlerde tüketilse de günlük yaşamda kırsal kesimde de oldukça yaygındı. Theophrastus'un Kişiler adlı eserinde (IV, 2-3) çok fazla kikeon içerek meclise gelen ve kokan soluğuyla herkesi rahatsız eden kaba bir kişiyi de kaleme almıştır.

Toplu yemekler

Davetli ve müzisyen, kızıl-figürlü kaplar üzerine resmedilmiş. M.Ö. 5. yüzyıl, Louvre

Antik Yunan kültüründe erkeklerin topluca buluşup yemek yemeleri, içki içmeleri, konuşmalar yapmaları çok sık bir durumdu. Genelde bir ev sahibi olur ve tanıdıklarını evine davet ederdi. Sadece erkeklerin katıldığı bu yemeklerin pek çok çeşidi olmasına karşın, içlerinde en yaygınları eğlence ve oyun amaçlı yapılan (συμπόσιον / symposion) ve herkesin katılmasının zorunlu olduğu, şehirle ilgili vb. kararların alındığı resmî (τὰ συσσίτια / ta sussitia) idi.

Sempozyum

Sempozyumlar (συμπόσιον / symposion) bugünkü kaynaklarda ziyafet olarak çevrilir ve "içenlerin toplantısı"[18] anlamına gelir. Bugünkü anlamda sempozyumların adının ve yapılış amacının kaynağıdır. Bugün önemli kararların alındığı resmî toplantılara verilen sempozyum terimi, geçmişte Yunan erkekleri arasında sık sık düzenlenir ve genel de yalnızca eğlenme amacıyla yapılan iki bölümden oluşurdu. Birinci bölümde hafif bir yemek yenir ya da hızlıca bir şeyler atıştırılırdı, ikinci bölümse bütünüyle içki içmeye ayrılırdı. Hemen hemen her zaman şarabın içildiği toplantıların bu, ikinci bölümlerinde de eğlenceyi uzun tutabilmek amacıyla (τραγήματα / tragếmata) adı verilen, kestane, kızartılmış buğday ya da ballı keklerden oluşan çerezler yenirdi.

Sempozyumun ikinci bölümü, genelde Dionysus olmak üzere, tanrıların şerefine kadeh kaldırmak suretiyle başlatılırdı. Bunu topluca yapılan tartışmalar ya da kotavos gibi masa oyunları izlerdi. Konuklar, yakınlarında sunulan yiyeceklerin ya da oyun tahtalarının koyulduğu alçak boylu sehpalar bulunan (κλίναι / klínai) adı verilen taş oturaklar üzerine uzanırlardı. Dansçıların, akrobatların ve müzisyenlerin de bu tür toplantılara katılarak, kişileri eğlendirmeye çalıştığı görülebilirdi. Kura ile seçilen yemek başkanı köleleri şarapları sunmada yönlendirme görevini yürütürdü.

Dansçılar ve geceye özel kiralanmış fahişeler dışında bü ziyafetler yalnızca erkeklerin katıldığı toplantılar olur ve Antik Yunanistan'da sosyal yaşamın en önemli ögelerinden biri olma özelliğini taşırdı. Büyük festival ve kutlamalar varlıklı kişilerce yapılırken, daha gösterişsiz aile kutlamaları ya da dini kutlamalar hemen her evde yapılırdı.

Sempozyumlar dönemin edebiyatında da oldukça önemli yer tutardı. Platon'un ve Ksenofon'un aynı adlı Sempozyum eserlerinin yanı sıra Plutarhos ve Athenaeus da bu sempozyumlarda konuşulan konularda yola çıkarak birçok eser vermişlerdir.

Sisitya

Sisitya, (τὰ συσσίτια / ta sissitia) özellikle Sparta ve Girit'te yetişkin ve genç erkekler arasında, sosyal ya da dinsel amaçlarla toplanan kişilerin yediği resmî bir yemekti. Hetairia, pheiditia ya da andreia gibi adlarla da anılırdı ve "erkeklere ait" anlamına gelirdi. Kentlerde sosyal yaşamın bir parçasıydı. Yalnızca soyluların katılabildiği seçkin bir yemekti ve önemli kararların alındığı toplantılardı. Sempozyum gibi bu yemekler de yalnızca erkeklere özgüydü. Sadece kadınların katıldığı sisityalar olduğuna ilişin kayıtlar olsa da bu yemekler de baskınlık erkeklerdeydi. Sempozyumlardaki eğlence ve oyunların aksine sisityalar ağırbaşlı, yalın yemekler olarak ayrılmıştır.

Yunan mutfağının genel özellikleri

Yunanların en değer verdikleri yiyeceklerden tazze balık, kızıl-figürlü tabaklar üzerine işlenmiş. M.Ö. 350 - 325, Louvre

M.Ö. 3 yüzyıla dek Antik Yunan mutfağında iklimin ve fiziksel şartların doğurmuş olduğu sadelik göze çarpıyordu ve bu sadelik bir erdem olarak kabul görüyordu. Toplum yemek zevklerini ve damak tatlarını umursamazlık etmiyorsa da yalınlığa ve gösterişsizliğe büyük önem veriyorlardı. İran İmparatorluğu'nun gösterişli yemek kültürünü yadırgıyorlarsa da bu dönemde Fars kültürünün Yunan mutfağı üzerindeki etkisi açıkça görülmüştür. Bunun yanında dönemin yazarları İran krallarının sofralarını sık sık kaleme almışlardır. Aksine kendi mutfaklarındaki sadeliği ve basitliği ise her zaman az göstermeye çalışmışlardır. Plutarhos'un Likurgus'un Yaşamı adlı kitabında belirttiğine göre ünü çok büyük olan ve bütün Yunanistan'da yayılan Sparta'nın yulaf lapasını (maza) denemek isteyen Pontus Kralı Lakonya'dan bir aşçı getirtir ve bu yemeği yaptırır. İlk kez bunu tadan kral bu gösterişsiz yemeği tadar ve beğenmez. Yemeklerine laf söyletmek istemeyen ve ona bakan aşçı hemen söze karışarak "Efendim, bu yemeğin tadını, Evrotas Nehri'nde bir kez yıkanmadan varamazsınız" diyerek durumu kurtarmaya çalışır.[19] Polyaenus'un belirttiklerine göre İranlıların kraliyetteki yemek salonlarını keşfetmeye çalışan Büyük İskender onların damak tadıyla ve aldıkları yenilgiyle alay etmiştir.

Bu kalıplaşmış yalınlık düşüncesi ve pek değer verilmeyen mutfak olgusu nedeniyle mutfaklar uzun bir dönem -köle ya da özgür- yalnızca kadınların tekelinde kaldı. Klasik çağlara gelindiğinde mutfakla ilgili yavaş yavaş yazılı kayıtlar vermeye başladılar.

Beslenme biçimleri

Triptolemus, bereket tanrıçası Demeter'den buğday tomarlarını alırken. M.Ö. 5 yüzyıl. Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi

Vejetaryenlik

Antik Yunanistan'da bir din olarak ele alınabilecek iki büyük olgu olan Orfecilik ve Pisagorculuk kişiler için değişik bir yaşam biçimi teklif ediyordu. Bu sadelik ve basitlik üzerine kuruluydu. Orfecilik felsefesinde etyemezlik baş ögeydi. Pisagorculuğun da pek çok yerinde adı geçerdi.

Empedocles, (M.Ö. 5. yüzyıl) vejetaryenliği ruh göçleriyle bağdaştırmıştır. Kesilmek üzere olan bir hayvanın ruhunun bir insanın bedenini de mesken edinebileceği inancına hak vermiştir.[20] Orfecilikte vejetaryenliğin nedeni başka canlıların yaşamlarına son vermeme erdemidir.[21]

Atletlerin rejimleri

Antik Yunanistan'da olimpiyat oyunlarına katılmak ve iyi dereceler yapmak için her zaman antrenman yapan ve beslenmelerine çok dikkat eden atletler içinde kendini ilk kez bütünüyle gerçek bir diyet içine sokan atley Torontolu İkkus olmuştur. Platon'un anlattıklarına göre çok sıkı bir rejim içine giren atlet eğitim süreci boyunca pek çok şeye yaklaşmamıştır. Bütünüyle cinsel yaşamdan uzaklaşan atlet, yalnızca kuru incir, ekmek ve peynir yemiş, beceriler kazanabilmek için pek çok ilkel inanç doğrultusunda hareket etmiştir. Keçi gibi sıçramak için keçi etine baş vurmuş, "öküz" gibi güçlü olmak içinse sığıt eti yemiştir.

İsmen bilinen bazı besinler

  • Glykinas: Zeytinyağı ve üzüm şurubu ile yapılan bir çeşit kek, Girit menşeili.[22]

Notlar

  1. ^ Bu madde ilk olarak 26 Mayıs 2006 tarihinde Wikipedia'nın Fransızca sürümündeki fr:Alimentation en Grèce antique adlı maddeden İngilizceye çevrilmiş, oradan Türkçeye uyarlanmıştır.
  2. ^ Bir çelişki olarak bu öğün adı Homeros'un zamanında ve erken Yunan tragedyalarında günün ilk öğünü olarak geçmektedir.
  3. ^ Athenaeus 41a commenting on Iliad 2.753.
  4. ^ Athenaeus 40f–41a commenting on Odyssey 17.208.
  5. ^ Pindar, fgt. Bölüm 198 B4.
  6. ^ YunancaΒαρυσταθμότερος barystathmoteros, Athenaeus 42c.
  7. ^ YunancaΚοῦφος kouphos, Athenaeus 42c.
  8. ^ YunancaΚατάξηρος kataxēros, Athenaeus 43a.
  9. ^ YunancaὈξύς oxys, Theopompus fgt.229 M. I316 = Athenaeus 43b.
  10. ^ YunancaΟἰνώδης oinōdēs, Athenaeus 42c.
  11. ^ Antiphanes bölüm 179 Kock = Athenaeus 43b–c.
  12. ^ Kylix (İngilizce), 18 Haziran 2024, 6 Eylül 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 3 Eylül 2024 
  13. ^ Athenaeus 28d–e.
  14. ^ E.g. Menander, Samia 394.
  15. ^ Various History, 13:6.
  16. ^ Various History, 2:38.
  17. ^ Dalby, p.88–9.
  18. ^ Flacelière, p.212.
  19. ^ Plutarch, Life of Lycurgus 24 Mayıs 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. XII, 13. trans. John Dryden. accessed 26 May 2006.
  20. ^ E. R. Dodds, "The Greek Shamans and the Origins of Puritanism ", in The Greek and the Irrational (Sather Classical Lectures), University of California Press, 1962 (1st edn 1959), p. 154-155.
  21. ^ Aristophanes. Frogs trans Matthew Dillon. accessed 2 June 2006
  22. ^ Athenaios, Deipnosophistae XIV 645

Kaynakça

  • (Fransızca) Marie-Claire Amouretti, Le Pain et l'huile dans la Grèce antique. De l'araire au moulin, Belles Lettres, Paris, 1989
  • Andrew Dalby, Siren Feasts: A History of Food and Gastronomy in Greece, Routledge, 1996. ISBN 0-415-15657-2
  • (Fransızca) Armand Delatte, Le Cycéon, breuvage rituel des mystères d'Éleusis, Belles Lettres, Paris, 1955
  • (Fransızca) Marcel Détienne et Jean-Louis Vernant, La Cuisine du sacrifice en pays grec, Gallimard, "Bibliothèque des histoires" collection, Paris, 1979
  • Robert Flacelière, Daily Life in Greece at the Time of Pericles, Phoenix Press, 2002 (İlk baskı 1959). ISBN 1-84212-507-9
  • (Fransızca) Léopold Migeotte, L'Économie des cités greques, Ellipses, "Antiquité: une histoire" collection, 2002. ISBN 2-7298-0849-3, p. 62–63.

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Aşçılık</span> yemek yapma

Aşçılık, besinlerin çeşitli yöntemlerle yemeye hazır duruma getirilmesine denir. Ahçılık olarak da bilinir. Ev ekonomisi'nin temel bileşenlerinden biridir. Şef, aşçı, yardımcı şef, pasta şefi, mutfak şefi, fırıncı, gastronomcu, çikolatacı gibi mesleklerle sıkı ilgilidir. Birçok ülkelerde aşçılık mesleği öğrenmek için aşçılık okulu, aşçılık fakültesi, aşçılık akademileri bulunmaktadır. Aşçılığın en temel yöntemi pişirmedir. Ama "aşçılık" terimi, pişirmenin yanı sıra kurutma, isleme, dondurma ya da salamura gibi başka yöntemleri de kapsar. Besinler birkaç nedenden dolayı pişirilir. Bazı besinleri çiğ yeme düşüncesinden hoşlanmayız. Belirli besinleri pişirerek yemeye alışık olduğumuzdan, pişirmenin besinlere iyi bir tat kazandırdığına inanırız. Öte yandan pişirildiklerinde besinlerde değişiklikler oluşur ve bu da bazı besinlerin yenmesini ve sindirilmesini kolaylaştırır. Moleküler gastronomi, fizik ve kimya perspektifinden beslenmenin bilimsel yaklaşımıdır.

<span class="mw-page-title-main">Orta Çağ'da Avrupa mutfağı</span> 5. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar Avrupa kültürlerinin besinleri, yeme alışkanlıkları ve yemek pişirme yöntemleri

Orta Çağ Avrupa mutfağı, 5. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar Avrupa kültürlerinin besinlerine, yeme alışkanlıklarına ve yemek pişirme yöntemlerine verilen genel addır. Bu dönem boyunca beslenme düzeni ve pişirme yöntemleri Avrupa genelinde değişimlere uğramış ve tüm bu değişiklikler Avrupa'nın modern mutfak kültürünün temelini oluşturmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Kvas</span> Geleneksel fermente içeceği

Kvass ya da kvas, kelimesinin etimolojik kökeni eski doğu slav dilinde "maya" anlamına gelen "квасъ, kvasŭ, kelimesine dayanır. Belaruscada: квас, kvas, сиривець, siriviets; Litvanyacada: gira; Rusçada: квас, kvas; Ukrayincede: квас, хлібний квас or сирівець, kvas, khlibnyy kvas ya da syrivets; İngilizcede zaman zaman "Ekmek İçeceği" olarak adlandırılmıştır. Ukrayincede kvass kelimesi bölgeler arasında değişerek "ekşi" ya da "mayalamak" anlamlarına gelmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Azerbaycan Ulusal Mutfağı</span> Azerbaycanın ulusal mutfağı

Azerbaycan mutfağı Azerbaycan'ın ulusal mutfağıdır. Avrupa ve Orta Doğu mutfaklarını etkilemiş hem de bu mutfaklardan etkilenmiştir. Ayrıca Azerbaycan mutfağı yörelere göre de farklılıklar gösterir.

<span class="mw-page-title-main">Çin mutfağı</span>

Çin mutfağı başta Çin olmak üzere Tayvan, Singapur, Malezya, Endonezya gibi Çin kültürünün yaygın olduğu Uzak Doğu ülkelerinden kaynaklanan ve Çin lokantaları sayesinde dünyanın birçok yörelerinde geniş bir biçimde tanınan bir mutfaktır. Çeşit bakımından dünyanın en zengin mutfaklarından biri olan Çin mutfağı Uzakdoğu'da bile Çinlilerin yaşadığı her bölgede büyük farklılıklar gösterir. Ayrıca Uzakdoğu dışındaki Çin lokantalarında hazırlanan yemekler bulundukları ülkelerin kültürlerine uyarlandıkları için Uzakdoğu'dan çok farklı malzemeler kullanırlar ve farklı lezzetler sunarlar. Bunlara rağmen Çin mutfağı bazı ortak özelliklerden yoksun değildir. Sebze ağırlıklı yemekler, yemeklerin wok adı verilen çukur tavalarda pişirilmesi ve yemeklerin sofralarda yemek çubuklarıyla yenmesi Çin mutfağının en çarpıcı özellikleri arasındadır.

<span class="mw-page-title-main">Fransız mutfağı</span> maestro

Fransız mutfağı, Fransa'da geliştirilmiş, zenginliği ve çeşitliliğiyle ünlü, yemek pişirmenin sanatsal yönünü ön plana çıkaran bir ulusal mutfaktır. Fransız mutfağının kökeni Orta Çağına uzanır.

<span class="mw-page-title-main">Alman mutfağı</span> Alman ulusunun yemek tarzı

Alman mutfağı, Alman ulusunun yemek tarzından ileri gelmektedir. Yüzyıllar boyunca bölgeden bölgeye gerçekleşen sosyal ve politik değişiklikler etkisiyle mutfak gelişimini sürdürmüştür. Almanya'nın güney bölgeleri olan Bavyera ve Svabya, birçok ortak yemek kültürünü paylaşmaktadır. Malzeme ve yemekler eyaletlere göre değişmektedir. Hem ulusal, hem bölgesel nitelikte birçok önemli yöresel yemek bulunmaktadır. İlk zamanlar yöresel haldeki birçok yemek, günümüzde değişiklikler geçirerek ülke çapına yayılmışlardır. Alman mutfağı heterojen toplum yapısı ve karışık kültürü ile çeşitlilik göstermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Yunan mutfağı</span>

Yunan mutfağı, Yunanistan'ın ulusal mutfağıdır. Yüzlerce yıllık Yunan kültürünün mirasçısı mutfaktır. Balkan ve Akdeniz mutfaklarının bir parçasıdır. Girit mutfağını da kapsar. Zeytinyağlı yiyecekler ağırlıklıdır. Batı Anadolu Türk mutfağıyla çok büyük benzerlikler taşır.

<span class="mw-page-title-main">Fin mutfağı</span>

Fin mutfağı veya Finlandiya mutfağı, genellikle Avrupa kıtasının yemekleriyle bölge halkının yöresel yemeklerinin birleşiminden oluşmaktadır. Ülkenin doğu kısmında yenen yemekler çeşitli sebzeler ve mantarlardan oluşurken, ülkenin batı kısmında balık ve et yemekleri Fin mutfağını oluşturmaktadır. Geleneksel Fin mutfağı İsveç, Alman ve Rus mutfaklarına benzerdir. Fin yemekleri İsveç yemeklerine oranla biraz daha az tatlıdır ve Finler Rus mutfağına kıyasla az ya da hiç krema kullanmazlar.

<span class="mw-page-title-main">Endonezya mutfağı</span>

Endonezya mutfağı 17.000'den fazla adadan oluşan Endonezya üzerinde yaşayan binlerce kültürün çeşitliliğinden meydana gelir. Bu nedenle tek bir çeşit Endonezya mutfağı yoktur fakat bölgesel yemek çeşitleri vardır. Endonezya mutfağı Endonezya kültürünün bir yansımasıdır. Yemek pişirme tarzı ve stili bölgeden bölgeye farklılıklar gösterir.

<span class="mw-page-title-main">Meksika mutfağı</span>

Meksika mutfağı, özellikle eski yerlilerin ve İspanyol koloni devriyle Fransız, Arap ve Karayip geleneklerinin bir sentezi olarak kendini gösterir. Genelde zengin bitki örtüsüne sahip olan bu sıcak, topik ülkenin mutfağında mısır, fasulye, meyve çeşitleri ve belirli sebze türleri önemli bir rol oynar. Meksika'da birbirinden çok farklı bölgesel mutfaklar mevcuttur. Kuzeyde İspanyol mutfağının etkisi görülürken, güneyde yerlilerin mutfağı korunmuştur.

Arnavutluk tarih boyunca birçok devletin yönetimi altına girmiş, bu süreçte yalnızca siyasi veya askeri olarak değil, aynı zamanda kültürel açıdan da etkilenmiştir. Bu sebepten dolayı Arnavut mutfağı başta Türk, İtalyan ve Yunan mutfakları olmak üzere genel itibarıyla Akdeniz mutfağından izler taşımaktadır. Bugün Arnavut halkı tarafından sıkça tüketilen ve yapılan baklava, aşure, kadayıf gibi tatlılar; dolma, yaprak sarma, tarator gibi aperitifler ve ayran, siyah çay, Türk kahvesi gibi içecekler Osmanlı zamanından başlayarak Türk mutfağından Arnavut kültürüne geçen yiyecek ve içeceklerden bazılarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Çerkes mutfağı</span>

Çerkes mutfağı, Çerkeslere özgü yemek pişirme tarzıdır. Çerkes yemekleri (шхынхэр) daha çok et ve süt ürünleri ağırlıklıdır. Çerkesler ekmeği az kullanırlar. Çerkesleri/Adığeleri tanıtan yemekler şıpsı-p’aste ile şelame-halıjo’dur. Adiğelerin geleneksel yemekleri et, tahıl ve süt yemeklerinden oluşur. Çerkeslerde yemeğe başlamadan, sofra büyüğünün bir konuşma (dua) yapması adettir.

<span class="mw-page-title-main">Tatar mutfağı</span> Tatarlara özgü yemek kültürü

Tatar mutfağı, başta Rusya içindeki Tataristan olmak üzere farklı ülkelerde ve coğrafi bölgelerde yaşamakta olan Tatarların yemek kültürüdür.

<span class="mw-page-title-main">Rus mutfağı</span>

Rus mutfağı, Rusya'nın farklı pişirme geleneklerinin bir toplamıdır. Rus mutfağı, Kuzey ve Doğu Avrupa, Kafkasya, Orta Asya, Sibirya ve Uzak Doğu etkileri ile çeşitli olup temelleri, bol miktarda balık, domuz eti, kümes hayvanları, havyar, mantarlar, meyveler ve balın birleşimiyle, genellikle sert bir iklimde kırsal nüfusun köylü yiyecekleriyle atıldı. Çavdar, buğday, arpa ve darı mahsulleri, bol miktarda ekmek, krep, turta, tahıl, bira ve votka için gerekli malzemeleri sağlıyordu. Çorba ve güveçler, mevsimlik veya depolanabilir ürünler, balıklar ve etlere odaklanır. Bu tür yiyecekler, 20. yüzyıla kadar Rusların büyük çoğunluğunun temel malzemesi olarak kaldı. Sovyet mutfağının ise ayrı bir karakteri bulunmaktaydı.

<span class="mw-page-title-main">Polonya mutfağı</span> Polonya yemekleri ve pişirme gelenekleri

Polonya mutfağı, tarihte hem Avrupa-Asya arasındaki ticaret yollarının kesişim noktasında yer aldığından farklı ve komşu uluslardan gelen tüccarlar hem de Polonya'da yaşayan azınlıklar sayesinde içinde Rus, Alman, Avusturya, İtalyan, Litvanya, Çek, Yahudi, Fransız ve Macar yemek kültürlerinin izlerini taşımaktadır. Karbonhidrat ve protein ağırlıklı Polonya yemeklerinde sebzelerden genellikle tahıllar ile kök sebzeler kullanılsa dahi patates mutfağın baş tacıdır. Etlerden ise ördek, domuz ve balık tercih edilir. Polonya mutfağının en çok bilinen yemekleri; zapienkanka, pierogi, zurek, golabki, bigos, kielbasa, kanapka, uszka, rosol, barszcz, gzik, tatar ve tütsülenmiş ettir. İçecek olarak ise bira, votkalı ev yapımı bir çeşit likör olan nalewka, en ünlü Polonya votkası zubrowka, sütle karıştırarak içilen soplica votkası, bitki çayları ve kahveleri meşhurdur. Polonya'nın tatlılarıysa Macaristan-Avusturya İmparatorluğu'nun hamur işi lezzetlerinden gelmektedir. Yılbaşında tüketilen bir kek olan Mazurek, katmanları meyve veya meyve kabuklarıyla doldurulan Makowiec keki, Polonya'ya özgü bir puding olan Budyn ve donut benzeri bir tatlı olan Paczki örnek verilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Avrupa mutfakları listesi</span> Vikimedya liste maddesi

Bu liste maddesi, Avrupa mutfaklarının bir listesidir. Mutfak, genellikle belirli bir kültürle ilişkilendirilen karakteristik pişirme uygulamaları ve geleneklere denmektedir. Avrupa mutfağı toplu olarak Avrupa ve diğer Batı ülkelerinin mutfaklarını içine alır. Avrupa mutfağı, Avrupa'daki mutfakları içerir.

<span class="mw-page-title-main">Macar mutfağı</span> Macaristanın mutfak gelenekleri

Macar mutfağı, Macaristan ulusunun ve onun birincil etnik grubu olan Macarların mutfağının karakteristik özelliklerini ortaya koyar. Geleneksel Macar yemekleri öncelikle et, mevsim sebzeleri, meyveler, ekmek, süt ürünleri ve peynirlere dayanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Moldova mutfağı</span>

Moldova mutfağı, Moldova halkının ve onun ayrılıkçı bölgesi Transdinyester yöresindeki yemek kültürüdür. Esas olarak çeşitli etler, patates, lahana ve çeşitli tahıl cinsleri gibi bileşenlerden oluşur. Yerel mutfak Rumen mutfağına çok benzer. Aynı zamanda Osmanlı mutfağından kalan büyük bir etki yanında Yunan, Polonya, Ukrayna ve Rusya dahil olmak üzere bölgedeki diğer mutfaklardan ilham ve unsurlar alır.

<span class="mw-page-title-main">Antik Roma mutfağı</span>

Antik Roma mutfağı, uygarlığın var olduğu süre boyunca büyük ölçüde değişti. Beslenme alışkanlıkları, krallıktan cumhuriyete ve en sonunda da imparatorluğa yol açan siyasi değişikliklerden ve Romalıları birçok kültürün mutfak alışkanlıklarına ve pişirme yöntemlerine maruz bırakan imparatorluğun muazzam ölçüdeki genişlemesinden etkilendi.