İçeriğe atla

Antik Yunan mimarisi

Antik Yunan mimarisi, Yunanca konuşan insanların (Helen halkının), Yunan anakarası, Mora, Ege Adaları ile Anadolu ve İtalya'daki kolonilerde MÖ 9. Yüzyıl ile MS 1. Yüzyıl arasında geliştirdiği mimari tarzdır.[1]

Partenon, Atina, Yunanistan

Antik Yunan mimarisi, pek çok yerleşim yerinde bulunan tapınaklarıyla bilinir. Atina şehrinde bulunan Parthenon tapınağı bu tapınakların en iyi örneklerinden biridir. Bu mimari tarzdaki yapıların pek çoğu bugün harabe haline gelmiş olsa da, hala sağlamlığını korumaktadır. Helenik dünyanın her yerinde varlığını sürdüren ikinci önemli yapı türü, MÖ 525-480 yıllarında yapıldıkları düşünülen açık hava tiyatrolarıdır. Alay kapıları (Propylon), katlı revaklar (stoa), çevrili meydanlar (agora), meclisi binaları (bouleuterion), halk anıtları, stadyumlar ve anıt mezarlar (mozole) halen varlığını koruyan diğer mimari formlardır.[2]

Coğrafi etkiler

Yunanistan anakarası ve adaları, çok kayalık bir ortama sahiptir. Derin ve girintili kıyı şeridi ile bazı önemli ormanlara ev sahipliği yapan engebeli dağ sıraları bulunmaktadır. Bundan dolayı en rahat bulunabilen yapı malzemesi taştır, bölgede kireç taşı kolayca bulunabilmiş ve işlenmiştir.[3] Hem anakarada hem de adalarda, özellikle Berre ve Nakşa'da bol miktarda yüksek kaliteli beyaz mermer bulunur. Buralardan kolayca elde edilen beyaz mermer, antik Yunan mimarisini süsleyen hem mimari hem de heykelsi ayrıntıların kesinliğine önemli bir katkıda bulunmuştur.[4] Aynı zamanda bölgede (özellikle Atina yakınlarında büyük tortular halinde) yüksek kaliteli çömlekçi kili yatakları da bulunmuştur. Bu killer sadece çanak çömlek yapımında değil, çatı kiremitlerinde ve mimari dekorasyonda da kullanılmıştır.[5]

UNESCO Dünya Mirası alanı Delfi'deki Dağlık bir bölgede Apollon Tiyatrosu ve Tapınağı

Yunanistan toprakları büyük ölçüde Akdeniz iklimine sahiptir. Hem kışın soğukluğu hem de yazın sıcağı deniz meltemleriyle yumuşar. Bu, birçok etkinliğin açık havada gerçekleştiği bir yaşam tarzına yol açmıştır. Bu nedenle tapınaklar tepelerin üzerine yerleştirilmiş, dış cepheleri toplantıların ve törenlerin görsel bir odak noktası olacağı şekilde tasarlanmıştır. Tiyatrolar ise çoğu zaman kapsayıcı bir yapıdan ziyade insanların oturabilmesi için doğal olarak eğimli bir alanlarda inşa edilmiştir. Binaları çevreleyen sütunlu sıralar veya avlular, güneşten ve ani kış fırtınalarından korunma sağlamıştır.[4]

Yunanistan'ın aldığı yoğun güneş ışığı, antik Yunan mimarisinin özel karakterinin gelişiminde rol oynamış bir başka önemli faktördür. Işık genellikle son derece parlaktır, bundan dolayı hem gökyüzü hem de deniz, canlı bir şekilde masmavi görünür. Berrak ışık ve keskin gölgeler, manzaranın soluk kayalık çıkıntılarına ve deniz kıyısının ayrıntılarına kesinlik kazandırmaktadır. Bu netlik, üzerindeki ışığın kuvvetine göre seviyesi değişen gölgeliklerle değişime uğrar. Böyle bir ortamda, antik Yunan mimarları, ayrıntıların kesinliğinin öne çıktığı binalar inşa ettiler. Pırıl pırıl pürüzsüz, kavisli, yivli mermer yüzeyler; güneşi yansıtmak, kademeli gölgeler oluşturmak ve sürekli değişen gün ışığına uyum sağlamak için özel bir şekilde oyulmuştur.[4]

Yapı türleri

Konut yapıları

Antik dönemle ilgili 19. Yüzyıl itibarıyla başlayan ilk arkeolojik çalışmalar, malzeme yapısının ve sanatsal öneminin daha büyük olması sebebiyle kamusal alanlar ağırlıklı yapılmaya başlandı. Konutlar gibi daha dayanıksız yapılardaki çalışmalar ise ağırlıklı olarak 20. Yüzyıl başlarında Theodor Wiegand ve Hans Schrader tarafından Priene'de yapılmış bir çalışma ile başlamıştır. Yine 20. Yüzyılın başlarında iki araştırmacı tarafından Olynthus'ta yapılan ama asıl amacı konut olmayan bir çalışma, 100'den fazla konutu gün yüzüne çıkarmıştır. Bölge 4. Yüzyılda terk edildiği için bu çalışma dönemin evlerini hiç bozulmamış şekilde incelenmesini sağlamıştır. Aynı şekilde Batı Anadolu'da da Ekrem Akurgal tarafından bir çalışma yapılmıştır.[6]

Atina Akropolisi'nin uzaktan görünümü

Kaynakça

  1. ^ Boardman, Dorig, Fuchs and Hirmer
  2. ^ Helen Gardner, syf 126–132
  3. ^ John Boardman, syf. 10–14
  4. ^ a b c Banister Fletcher syf. 89–91
  5. ^ Higgins, bölüm 3
  6. ^ Batı Anadolu’daki Antik Yunan Konutu Araştırmalarında Başlıca Konu Ve Sorunlar, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Hale Gönül

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Mimarlık</span> bir ürünün hem planlaması, hem tasarımı ve hem de yapım süreci

Mimarlık veya mimari, binaları ve diğer fiziki yapıları tasarlama ve kurma sanatı ve bilimidir. İnsanların yaşamasını kolaylaştırmak ve barınma, dinlenme, çalışma, eğlenme gibi eylemlerini sürdürebilmelerini sağlamak üzere gerekli mekânları, işlevsel gereksinmeleri ekonomik ve teknik olanaklarla bağdaştırarak estetik yaratıcılıkla inşa etme sanatı; başka bir tanımlamayla, yapıları ve fiziksel çevreyi uygun ölçülerde tasarlama ve inşa etme sanat ve bilimidir. İnsan yaşamak için yurtlanmak ve doğa şartlarından korunmak için bir mekan ihtiyacı duyar ve bu mekanı kendine özgü kültürel, fonksiyonel, teknik ve farklı zevklerde inşa eder.

<span class="mw-page-title-main">Efes</span> Anadoluda bir antik kent

Efes, Anadolu'nun batı kıyısında, bugünkü İzmir ilinin Selçuk ilçesinin üç kilometre güneybatısında yer alan antik bir Luvi şehriydi. Şehir Anadolu'da Yunan sömürgeciliğinin başlamasıyla birlikte İyonya ve daha sonra Roma dönemlerinde de önemini korumuştur. Kuruluşu Cilalı Taş Devri'ne yani MÖ 6000 yıllarına dayanır. MÖ 10. yüzyılda eski Arzava başkentinin yerine Attik ve İyonyalı Yunan kolonistleri tarafından inşa edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Knidos</span> Muğlanın Datça ilçesinde bulunan, Karya dönemine ait antik yerleşim

Knidos, Muğla'nın Datça ilçesinde bulunan, Karya dönemine ait antik yerleşimdir.

<span class="mw-page-title-main">Priene</span>

Priene, Aydın Söke'de Selçuk-Efes'e yaklaşık 100 km uzaklıkta kurulmuş bir İyon şehridir. Şehir Menderes nehrinin 10 km kuzeyindedir. Şehir kurulduğunda deniz kıyısındaydı. Menderesin alüvyonu nedeniyle şehir şimdi kilometrelerce kara içerisindedir.

<span class="mw-page-title-main">Hierapolis</span> Denizlide bir antik Roma kenti

Hierapolis, Pamukkale (Denizli) yakınlarında bulunan ve Frigler döneminde ana tanrıça Kibele kültünün merkezlerinden biri olarak faaliyet göstermiş bir antik kenttir. Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolisin bir Frigya kenti olduğunu ileri sürülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Tapınak</span> dinî ve manevi faaliyetlerin gerçekleştirildiği yapı

Tapınak, ibadethane ya da mabet; yüce bir varlığa tapınılan ve bazı diğer dinî ritüellerin gerçekleştirildiği kutsal yapı. Türkçe tapınak sözcüğü tapmak kökünden gelir. İbadethane sözcüğü Farsça ve mabet sözcüğü Arapça kökenlidir.

<span class="mw-page-title-main">Partenon</span>

Partenon, Athena'nın tapınağıdır, MÖ 5. yüzyılda Atina Akropolisi'nde inşa edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Sardis</span> Türkiyede bir antik kent

Sardis, Manisa'nın Salihli ilçesine bağlı Sart kasabası yakınlarında bulunan ve Lidya (Lydia) devletine başkentlik yapmış antik kent. MÖ 1300'de kurulup MS 1200'de yıkılmıştır. Salihli merkezine 9 km, İzmir'e 82 km uzaklıkta olup, İzmir-Ankara karayolunun iki yanına yayılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Siraküza</span> İtalyanın Sicilya bölgesinde, Siracusa iline bağlı ilçe (komün)

Siraküza veya Sırakuza, İtalya'nın Sicilya Özerk Bölgesi'de Antik Yunan çağında bir koloni devlet olarak kurulmuş, günümüzde Siraküza ilinin merkezi olan kent.

<span class="mw-page-title-main">Fransa mimarisi</span>

Fransız mimarisi veya Fransa mimarisi, Fransız ve yabancı asıllı mimarların Fransa Cumhuriyeti coğrafi sınırları içinde tasarladığı veya inşa ettiği mimari eserlere verilen genel isimdir.

<span class="mw-page-title-main">Antik Yunan sanatı</span>

Bugünkü Yunanistan topraklarına Yunanlar ayak basmadan önce, Girit, kültürel gelişimin öncülerindendi. Burada Neolitik'ten son Tunç Çağına kadar sürekli bir gelişim izlenilebilir. Minos kültürü; Girit'teki Bronz Çağ kültüründeki kral Minos'a bağlanarak adlandırılmaktadır. Bununla birlikte bir tür akraba olarak tanımlayabileceğimiz Yunan topraklarındaki kültür için "Hellas" terimi kullanılmıştır. Ayrıca "Kiklad" terimi de Kiklad'larda bulunan 3000 yıllık mermer heykelcikleri ve çömlekleri için kullanılmıştır. Bu adlandırmalar dönemi inceleyen arkeologlar tarafından verilmiştir. Kiklad yapıtları, Minos ve Hellas kültürü ile ilişkili değildir. Tam tersine bu yapılar yerel olarak sınırlanmış ve bugüne dek az tanınmış bir kültür çevresine bağlıdır. Erken Minos kültürünün en önemli kalıntıları Girit'in doğu bölümünde, özellikle Gurnia, Vasiliki, Palaikastro gibi küçük kentlerle komşu adalardan Pseira ve Mochios'da bulunmuştur. Akdeniz çevresiyle de karşılıklı ilişkiler kurduğu açıkça bellidir.

<span class="mw-page-title-main">Laodikya</span> Türkiyede bir antik kent

Laodikeia, veya Lykos'un kıyısındaki Laodikeia, Lycus nehri kenarında (Çürüksu) kurulmuş bir antik kenttir.

<span class="mw-page-title-main">Çin mimarisi</span> Mimarî sistem

Çin mimarisi, Doğu Asya'da yüzyıllar boyunca şekillenmiş bir mimari sistemdir. Dekoratif detaylar haricinde yapısal ilkeleri büyük ölçüde bir değişime uğramamıştır. Tang Hanedanlığı'ndan beri Vietnam, Kore, Japonya ve Moğolistan mimarileri üzerindeki ana etkendir. Mimarinin başlıca malzemesi ahşaptır. Ahşabın yanı sıra bambu kamışı, sarı toprak gibi doğal maddeler kullanılarak, yapılar doğa ile en yüksek derecede uyumlu inşa edilmiştir

<span class="mw-page-title-main">Neoklasik mimari</span>

Neoklasik mimari 18. yüzyıl ortalarından itibaren İtalya ve Fransa'daki Neoklasik hareket ile birlikte oluşmuş mimarî akım. Avrupa'da önceki iki yüzyılın en yaygın akımları olan Rönesans ve Barok halihazırda antik Roma ve Yunan mimarisine yönelik bazı öğelerin tekrar canlandırılmasına önayak olmuşsa da Neoklasik mimari bu dönemlerin fazla mimari unsurlarını eleyip modern amaçlara hizmet eden ancak daha saf ve otantik bir klasik tür yaratmış ve batı dünyasında en yaygın akımlardan birine dönüşmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Teos</span> Antik kent

Teos veya Teo, Eski İyonya'da batısından yer alan bir antik şehirdir.

<span class="mw-page-title-main">Sicilya Barok</span>

Sicilya Barok, İtalya'nın Güney kıyıları 17. ve 18. yüzyıllarda İspanyol İmparatorluğu'nun bir parçası olduğu dönemde, Sicilya adasında gelişen Barok mimarinin ayırt edici bir biçimidir. Sadece tipik Barok eğrileri ve gelişmesiyle değil, aynı zamanda sırıtan maskeleri ve macunları ve Sicilya'ya eşsiz bir mimari kimlik kazandıran özellikleri ile de tanınmaktadır. Günümüzde adadaki turizmin önemli unsurlarından biri olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Kutsal Havariler Kilisesi, Atina</span>

Kutsal Havariler Kilisesi, Solaki Kutsal Havarileri olarak da bilinir, Yunanistan, Atina'nın Antik Agorası'nda, Attalos Stoası'nın yanında yer alır ve 10. yüzyılın sonlarına tarihlenir.

<span class="mw-page-title-main">İtalyan mimarisi</span>

İtalya, 1861 yılına kadar çeşitli küçük devletlere bölünmesi nedeniyle, döneme veya bölgeye göre basitçe sınıflandırılamayacak kadar geniş ve çeşitli bir mimari tarza sahiptir. Bu, mimari tasarımlarda oldukça çeşitli ve eklektik bir yelpaze yaratmıştır. İtalya, antik Roma döneminde su kemerleri, tapınaklar ve benzeri yapıların inşası, 14. yüzyılın sonlarından 16. yüzyıla kadar Rönesans mimari hareketinin kurulması; Neoklasik mimari gibi hareketlere ilham veren 17. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında başta Birleşik Krallık, Avustralya ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere tüm dünyada soyluların kır evlerini inşa ettikleri tasarımları etkileyen bir inşaat tarzı olan Palladyanizm'in anavatanı olması gibi önemli mimari başarıları ile tanınır.

<span class="mw-page-title-main">Antik Mısır mimarisi</span>

İki bin yılı aşkın süreye yayılmış bir tarihe sahip Antik Mısır, istikrarlı bir medeniyet değil, tarihçiler tarafından genellikle dönemlere ayrılmış ve sürekli değişim ve kargaşa içinde bir medeniyet olarak nitelendirilir. Aynı şekilde, Antik Mısır mimarisi tek bir stilden değil, zamanla farklılaşmış ancak bazı ortak noktalara sahip bir dizi stilden oluşmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Skene (tiyatro)</span>

Antik Yunan tiyatrosunda skene sahnenin arka kısmında bulunan yapıydı. Grekçe: skene kelimesi 'çadır' veya 'kulübe' anlamına gelir ve bu amaçlar için orijinal yapının bir çadır veya ahşap hafif bir bina olduğunu ve geçici bir yapı olduğunu düşündürmektedir. Başlangıçta çok hafif bir yapı veya sadece bir ipten asılı bir bezdi, ancak zaman geçtikçe skene temel değişiklikler geçirdi. İlk olarak, bazen konuşmalar yapmak için çatısı kullanılabilen kalıcı bir bina haline geldi ve zaman geçtikçe orkestra seviyesinden yükseltilerek bir proskēnion veya "skene önündeki alan" oluşturdu. Proskēnion'un cephesi orkestra arkasındaydı ve sahne dekorlarını desteklemek için bir alan sağladı.