İçeriğe atla

Antik Estonya

Antik Estonya bölgeleri.

Antik Estonya, MÖ 8. binyılın ortasından, 13. yüzyılın ilk çeyreğinde Töton Şövalyeleri'nin Kuzey Haçlı Seferleri sırasında yerel Finnik kabilelerinin fethi ve boyun eğmesine kadar Estonya Tarihini kapsayan bir dönemi ifade eder.[1]

Mezolitik Dönem

Bölgede, son buzul döneminin sonundan bu yana, MÖ 10.000 civarında insan nüfusunun varlığına rastlanmıştır. Estonya'daki insan yerleşiminin ilk izleri Kunda kültürüyle bağlantılıdır. Estonya'da bilinen en eski yerleşim, Estonya'nın güneybatısındaki Sindi kasabası yakınlarındaki Pärnu nehrinin kıyısında bulunan Pulli yerleşimidir. Bu yerleşim, MÖ 9. binyılın başlarına işaret etmektedir. Kunda Kültürü adını kuzey Estonya'daki 8500'den önceki Lammasmäe yerleşim alanından aldı.[2] Kunda'da bulunanlara benzer kemik ve taş eserler Estonya'nın yanı sıra Letonya, kuzey Litvanya ve güney Finlandiya'da da keşfedilmiştir. Mineraller arasında en çok, kesici aletler yapmak için çakmaktaşı ve kuvars kullanılmıştır.

Neolitik Dönem

Estonya Tarih Müzesi'nde, Tarak seramik kültürüne örnek bir kalıntı.

Neolitik dönemin başlangıcı, MÖ 5. binyılın başında Estonya'da görülen Narva kültürünün seramikleriyle keşfedilmiştir. En eski buluntular M.Ö. 4900 yıllarına aittir. İlk çanak ve çömlek; çakıl, kabuk veya bitkilerle karıştırılmış kalın killerden yapılmıştır. Narva tipi seramikler neredeyse tüm Estonya kıyı bölgesinde ve adalarda bulunur. Dönemin taş ve kemik aletleri, Kunda kültürünün eserleri ile dikkate değer bir benzerliğe sahiptir. "Tarak Seramik Kültürü" ne ait olarak tanımlanan eserler Kuzey Finlandiya'dan Doğu Prusya'ya kadar olan bölgelerde bulunmuştur. Bu kültürle ilişkili mezarlar genellikle MÖ 4. binyılın ortalarından başlayarak kemik ve kehribardan[3] oyulmuş hayvan, kuş, yılan ve insan figürlerini içermektedir.[4] 1980'lerin başlarına kadar, bilimsel konsensüs, "Tarak Seramik Kültürü" eserlerinin ortaya çıkmasının Baltık Denizi kıyılarında Baltık Finlerinin (Estonyalılar, Finler ve Livonların ataları) gelişiyle ilişkili olduğuna karar verdi. Bununla birlikte, arkeolojik olarak tanımlanmış kültürel varlıkların etno-dilbilimsel varlıklarla böyle bir bağının olduğu varsayılmamaktadır. Alternatif bir hipotez, dönemin yerleşim bulgularının artmasının iklimin ısınmasıyla ilgili ekonomik bir patlama ile ilişkili olabileceğidir. Bazı araştırmacılar, son buzullaşmanın sona ermesinden bu yana Estonya ve Finlandiya'da bir Ural dilinin konuşulmuş olabileceğini dahi iddia ediyorlar.[5]

Geç Neolitik - Kalkolitik Dönem

Geç Neolitik Dönem'in M.Ö. 2200 yıllarının başlangıcı, İpli Eşya kültürünün ortaya çıkması, ipli süslemeli dekorasyon ve iyi cilalanmış taş baltaların insanlık tarafından keşfini ifade etmektedir. Bu dönemde tarımın kanıtı olarak, Iru yerleşiminde bulunan kordonlu bir kap duvarında kömürleşmiş buğday tanesi ile sağlanmıştır. Osteolojik analizler, yaban domuzunu evcilleştirmek için bir girişimde bulunulduğunu gösteriyor.[6] Özel ölü gömme gelenekleri, dizleri bir yandan başlarının altına göğsüne bastırılarak, yanlarında yatan ölülerle gerçekleşiyordu. Mezarlara yerleştirilen nesneler evcilleştirilmiş hayvanların kemiklerinden yapılmıştır.[4]

Tunç Çağı

Estonya'da Tunç Çağı'nın başlangıcı yaklaşık MÖ 1800 yılına uzanmaktadır. Bu dönem içerisinde Baltık Finleri ve Baltlar arasındaki sınırların gelişimi devam ediyordu. Kuzey Estonya'daki Saaremaa ve Iru adasındaki ilk müstahkem yerleşim yerleri Asva ve Ridala bu dönemde inşa edilmeye başlandı. Gemi inşasının gelişimi Tunç çağının yayılmasını kolaylaştırdı. Mezarlık geleneklerinde değişiklikler, Cermen'den Estonya bölgelerine yayılan yeni bir tür gömme zemini, taş sarnıç mezarları ve ölü yakma mezarları az sayıda tekne şeklindeki taş mezarın yanı sıra giderek yaygınlaştı.[7]

Demir Çağı

Roma Öncesi Demir Çağı Estonya'da MÖ 500 yıllarında başladı ve MÖ 1. yüzyılın ortalarına kadar sürdü. Bu dönemde en eski demir eşyaları ithal edildi, ancak 1. yüzyıldan beri demir yerel bataklık ve göl cevherinden eritildi. Yerleşim alanları çoğunlukla doğal koruma sunan yerlerde bulunmaktaydı. Kaleler geçici olarak kullanılmasına rağmen inşa edildi. Estonya'da mezarlar ile çevrili kare Kelt alanları, Roma Öncesi Demir Çağı'ndan kalmadır. Muhtemelen mahsul verimliliğini artırmak için tasarlanmış büyü ile bağlantılı olan insan yapımı girintilere sahip taşların birçoğu da bu dönemden kalmadır. Yeni bir tür mezar olarak dörtgen mezar türleri gelişmeye başlamıştır. Ölü gömme gelenekleri toplumsal tabakalaşmanın açık bir başlangıcını göstermektedir. Estonya'daki Roma Demir Çağı kabaca Roma İmparatorluğu'ndan etkilenen dönem olan MS 50 ila 450 arasındadır. Maddi kültürde bu, birkaç Roma sikkesi, bazı mücevherler ve eserler tarafından yansıtılır. Güney Estonya'daki demir eserlerin bolluğu, güney bölgeleri ile daha yakın anakara bağlarından bahsederken, batı ve kuzey Estonya adaları komşularıyla çoğunlukla deniz yoluyla iletişim kurmuştur. Dönemin sonunda üç kabile alanı açıkça tanımlanmıştır: Kuzey Estonya, Güney Estonya ve Batı Estonya (adalar dahil),bu ortaya çıkan üç kabile alanının her birinin nüfusu kendi kimlik anlayışını oluşturmuştur.[8]

Kaynakça

  1. ^ History of Estonia By Mati Laur; s.11 ISBN 9985-2-0324-0
  2. ^ Estonia: Identity and Independence, s.24 ISBN 90-420-0890-3
  3. ^ Miniature Empires: A Historical Dictionary of the Newly Independent States, s.153 ISBN 0-313-30610-9
  4. ^ a b Mati et al. Laur, History of Estonia ISBN 9985-2-0606-1.
  5. ^ The Cambridge History of Scandinavia, s.51 ISBN 0-521-47299-7
  6. ^ Estonia: Identity and Independence, s.29 ISBN 90-420-0890-3
  7. ^ Estonia: Identity and Independence, s.26 ISBN 90-420-0890-3
  8. ^ Estonia: Identity and Independence, s.28-31 ISBN 90-420-0890-3

İlgili Araştırma Makaleleri

Tarih öncesi veya Prehistorya, insanlığın yazının bulunmasından önceki dönemidir.

Bakır Taş Çağı, MÖ 5000-3000 yılları arasını kapsayan tarih öncesi dönemdir. Bakır Çağı'nın bir diğer adı Maden Taş Çağı'dır. Taş aletler yanında bakırın da kullanılmaya başlamasından dolayı Kalkolitik Çağ olarak adlandırılan bu dönem, Geç Neolitik Çağ'ın devamıdır. Bu çağda da, Neolitik Çağ'da olduğu gibi, bölgesel farklılıklar bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Fokaia</span>

Fokaia, İzmir'in Foça ilçesinin Antik Çağ'da ve Bizans Dönemi'ndeki adı. On iki İon kentinden biridir. Önceleri kentin kuruluşu MÖ 11. yüzyıl Aiol'ler tarafından gerçekleştiği, MÖ 9. yüzyılda ise kentin İon tarafına geçtiği düşünülüyordu. Fakat yapılan son araştırmalar kentin kuruluş tarihini MÖ 2000'e kadar geri götürüyor.

<span class="mw-page-title-main">Alacahöyük</span> ören yeri

Alacahöyük, Çorum'un Alaca ilçesinin 15 km kuzeybatısındaki Alacahüyük köyündeki bir höyüktür. Bu höyükte dört ayrı kültür evresinden kalma 15 yerleşim ya da yapı katı saptanmıştır.

Demir Çağı, demirin çeşitli alet ve silah yapımında esas malzeme olarak kullanıldığı bir arkeolojik devirdir.

<span class="mw-page-title-main">Gordion Müzesi</span> Ankaradaki bir müze

Gordion Müzesi, Ankara'nın Polatlı ilçesinin Yassıhüyük köyündedir. Müzede Kral Midas'ın tümülüsü bulunmakla birlikte Kral Midas'ın kafatası sonradan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne götürülmüştür. İskeletinin ise sonradan kaybolduğu iddia edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Sardis</span> Türkiyede bir antik kent

Sardis, Manisa'nın Salihli ilçesine bağlı Sart kasabası yakınlarında bulunan ve Lidya (Lydia) devletine başkentlik yapmış antik kent. MÖ 1300'de kurulup MS 1200'de yıkılmıştır. Salihli merkezine 9 km, İzmir'e 82 km uzaklıkta olup, İzmir-Ankara karayolunun iki yanına yayılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Karaz kültürü</span>

Karaz Kültürü,Erken Tunç Çağı'na ait bir kültürdür. Sovyet arkeolog Boris Kuftin'in çalışmalarında ortaya konulan, Geç Kalkolitik Çağ ve Tunç Çağı boyunca Doğu Anadolu Bölgesi, Transkafkasya, Azerbaycan ve Kuzeybatı İran'ı içine alan bir yayılma gösteren kültürdür.

<span class="mw-page-title-main">Aksaray Müzesi</span>

Aksaray Müzesi 1969 yılında Zinciriye Medresesi'nde kurulmuş ve civardan eser toplanmıştır. Daha sonra Acemhöyük, Aşıklı Höyük, Musular ve Güvercinkayası Höyüğü kazılarının yapılmasıyla yeni bir binaya ihtiyaç duyulmuş ve 2004 yılında yeni bir bina inşa edilmiştir. Sergilenmekte olan eserler akeramik Neolitik çağdan Osmanlı Çağı'na kadar uzanmaktadır.

Türbe Höyük, Siirt il merkezinin 27 km. güneybatısında yer alan bir höyüktür. Botan Çayı'nın Dicle'ye katıldığı bölgenin yaklaşık 6 km. kuzeyinde, Botan Vadisi'nde, dere kıyısındadır. Boyutları yaklaşık 100 x 40 metredir.

<span class="mw-page-title-main">Tilmen Höyük</span>

Tilmen Höyük, Gaziantep ilinin İslahiye ilçesinin 10 km. doğusunda yer alan bir höyüktür. Karasu Irmağı kollarıyla çevrili bir arazide 225 metre çapında 21 metre yüksekliktedir. Sakçagözü Ovası'nın batı kenarında bulunmakta olup bu ovada ellinin üzerinde höyük yer almakta olup en büyüklerinden biridir.

Hakemi Use Tepe, Diyarbakır ili Bismil ilçesi sınırları içinde yer alan bir höyüktür. Aslında biri, günümüzde tarla seviyesine inmiş iki höyükten, kazı yapılan diğeridir. Kazı yapılan höyük, yüzey araştırmaları Orta Çağ seramikleri veren diğer höyük sakinleri tarafından mezarlık olarak kullanılmaktaydı. Höyük, günümüz Suriye sınırında 150 km. içeride, Önasya'nın önemli neolitik yerleşimlerinden biri olan Çayönü'nden kuş uçumu 80 km. doğuda, Ziyaret Tepe Höyüğü'nün 3 km. batısında, Dicle'nin eski yatağının sağ kıyısında yer almaktadır. Tepe, 120 metre çapında ve 4 metre yüksekliğindedir.

Dilkaya Höyüğü, Van il merkezinin 24 km. güneybatısında Edremit ilçesinin Dilkaya Köyü'nün hemen batısında yer alan bir höyüktür. Hoşap Suyu'nun kuzey tarafında, Van Gölü kıyısındadır.

Asarcık Höyük, Ankara İl merkezinin batısında, Ayaş İlçesi'nin 9,5 km. kuzeybatısında, Ilıca Köyü'nün kuzeydoğu kenarında yer alan bir höyüktür. Yerleşme iki dere arasındaki bazalt bir yükselti üzerindedir.

Ümera Muharebesi ya da Imera Muharebesi, Valmiera'nın güneyinde, Gauja nehri yakınlarında Ağustos ya da Eylül 1210'da, Livonya Haçlı Seferi sırasında Haçlılar ve Estonlar arasında savaşılmıştır. Letonyalı Henry tarafından kayda geçirilmiştir. Muharebeyi Estonlar kazanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Samtavro Mezarlığı</span>

Samtavro Mezarlığı, Gürcistan'ın eski başkenti Mtsheta'ın kuzeyinde bir mezarlıktır. Mezarlıkta, MÖ 3. binyılın ortaları ve 10. yüzyıl arasındaki dönemden kalmış mezarlara rastlanmaktadır. İlk olarak 1870'lerde ve 1880'de F. Bayern tarafından kazılmıştır. Kazılar, 1938'de A. Kalandadze tarafından tekrar başlatılmış ve halen devam etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Tarih öncesi Gürcistan</span>

Tarihöncesi Gürcistan, bugünkü Gürcistan topraklarına ilk insanların yerleştiği dönem ile Asur, Urartu ve Klasik dönem yazarlarının bahsettiği proto-Gürcü kabilelerinin görülmeye başladığı dönem arasındaki zaman dilimine verilen addır.

Tarih öncesi dönemde Polonya bölgesi, günümüz Polonya topraklarında Homo türlerinin ilk ortaya çıkışından, yaklaşık 500.000 yıllık bir zaman dilimi olan MS 10. yüzyılda Polonya devletinin kurulmasına kadar izlenebilir.

Azerbaycan'da Tunç Çağı MÖ 4. Binyıl'ın ikinci yarısında başladı ve MÖ 2. Binyıl'ın ikinci yarısında sona erdi, Demir Çağı ise MÖ yaklaşık 7-6. yüzyıllarda başladı. Bugünkü Azerbaycan topraklarındaki Tunç Çağı, Erken Tunç Çağı, Orta Tunç Çağı ve Geç Tunç Çağı olarak bölümlere ayrılmıştır. Tunç Çağı Nahçıvan, Gence, Daşkesen, Mingeçevir, Kobustan, Kazah ve Karabağ'da araştırmılıştır.

<span class="mw-page-title-main">Bosna-Hersek'in erken tarihi</span>

Bugünkü Bosna Hersek sınırları içinde, tarih öncesi kültürlerin birçok katmanı var olmuştur.