İçeriğe atla

Antiemperyalizm

Antiemperyalizm, emperyalizm karşıtlığını belirtir. Sadece siyasi ve ekonomik bir karşıtlık olmayıp, emperyalizmin kültürel baskılarına ve ele geçirme süreçlerine de bir karşıtlıktır.

Kavramın içeriği ve tarihçesi

Genellikle antiemperyalizm, farklı dil ve kültürdeki komşu ülkelere karşı girişilecek fetih savaşlarına da karşıdır. Kısaca, bir ülkenin kendi sınırları dışına yayılmasına da karşıdır. Antiemperyalistlere bir örnek de Roma'daki Cumhuriyetçi senatörler ve 1898'de İspanyol-Amerikan savaşından sonra kurulan adındaki antiemperyalist kuruluştur.

"Emperyalizm" kavramı İngilizceye 1870'lerde İngiliz Başbakanı Benjamin Disraeli'nin aşırı agresif ve ses getiren sömürgeci politikaları sonucunda girmiştir. Bu kelime bu politikaları destekleyen Richard Chamberlain tarafından kullanılmıştır. Emperyalizm bazılarına göre idealist ve hayırsever bir politikadır. Bir başka görüşe göre "emperyalizm" kapitalist aç gözlülüğün ve kişisel çıkarlara uygun olarak oluşturulan politikalar ile karakterize edilmiştir. John A. Hobson ve Marksist Lenin bu kavrama daha teorik ve makro ekonomik anlam eklemişlerdir. Sol görüşlü birçok teorisyen emperyalizmin bu yapısal veya sistematik yönünü vurgulayan görüşleri benimsemiştir. Bu tip yazarlar 19. yüzyılın son birkaç on yılını kapsayan kavramı genişleterek yüzyıllara yayılmış Christopher Colombus'a hatta Haçlı Seferlerine kadar uzanan bir dünya sistemine verilen isim haline getirmişlerdir. Kavram, tarihsel süreç içinde yayılınca çoğunlukla birbirine paralel beş farklı ekseni ortaya çıkmıştır. Ahlaki, iktisadi, sistemik, kültürel ve maddi. Bu kavramın bu şekilde evrilmesi, güce ve özellikle batılı güce karşı büyüyen bir rahatsızlık ve hatta tiksinme oluşturmuştur.[1]

Kapitalizm, aristokrasi ve emperyalizm arasındaki ilişki tarihçi ve siyaset bilimciler tarafından uzun süredir tartışılmaktadır. J. A. Hobson (1858-1940), Joseph Schumpeter (1883-1950), Thorstein Veblen (1857-1929) ve Norman Angell (1872-1967). Bunlar gibi marksist olmayan yazarlar 1. Dünya savaşı ve iki savaş arası dönemde oldukça üretkendirler. Özellikle emperyalizmin 1950'lerde Avrupa ve ABD'ye askeri ve siyasi etkileri konusu çalışılmıştır. Hobson'a göre yapılacak sosyal reformlar emperyalizmin olumsuz etkilerini iyileştirici nitelikte olabilir. Hobson'a göre devletin vergi politikaları yoluyla müdahalaleri daha geniş tüketimi sağlayacak, zenginliği artıracak ve barışçı bir uluslararası dünya düzeni kurulmasını sağlayacaktır. Tersi ise, devletin rantiyecilere ve faizden para kazananlara müdahale etmemesi halinde, sağlıksız bir toplumsal yapı ve emperyalizmi getirecektir.[2]

Kaynakça

  1. ^ Words for Scholars: The Semantics of 'Imperialism', Mark F. Proudman, Journal of the Historical Society, 2008 Eylül, Sayı:8-3, s.395-433.
  2. ^ Capitalism, Aristocracy and Empire: Some 'Classical' Theories of Imperialism Revisited, P. J. Cain, Journal of Imperial and Commonwealth History, 2007 Mart, Sayı:35-1, s.25-47.

Ayrıca bakınız

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Marksizm</span> Alman filozof Marxın düşüncelerine dayanan devrimci sosyalist akım

Marksizm, özgün bir siyasal felsefe akımı, tarihin diyalektik materyalist bir yorumuna dayanan ekonomik ve toplumsal bir dünya görüşü, kapitalizmin Marksist açıdan çözümlenmesi, bir toplumsal değişim teorisi, Karl Marx'ın ve Friedrich Engels'in çalışmalarından çıkarılan, insanın özgürleşmesiyle ilgili bir düşünce sistemidir.

Sosyalizm, sosyal ve ekonomik olarak toplumsal refahın, katılımcı bir demokrasiyle gerçekleşeceğini ve üretim araçlarının hakimiyetinin topluma ait olduğunu savunan, işçi sınıfının yönetime katılmalarına ağırlık veren, özel üretim yerine kamu bazlı üretimi destekleyen, telkin ve propagandalarını eğitim, tarım ve vergi reformları üzerinde yoğunlaştıran ekonomik ve siyasi bir teoridir. Siyasi yelpazede ve dünyanın çoğu ülkesinde sosyalizm, standart sol ideoloji olarak kabul edilir. Sosyalizm türleri, kaynak tahsisinde piyasaların ve planlamanın rolüne ve kuruluşlardaki yönetim yapısına göre değişir.

Uluslararası ilişkiler, siyaset biliminin bir dalıdır ve "uluslararası sistem" içindeki aktörlerin, özellikle de uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul edilen devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası/bölgesel/hükûmetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinlerarası bir disiplindir.

<span class="mw-page-title-main">Emperyalizm</span> nüfuz yoluyla devletler arasında eşitsiz bir ilişki yaratılması

Emperyalizm, yayılmacılık veya ekspansiyonizm, bir devletin veya ulusun başka devlet veya uluslar üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda etkide bulunmaya çalışmasıdır. Etkileyen devlet, etkilenen devletin kaynaklarından "yararlanma" hakkına sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Destalinizasyon</span> Stalinin ölümünün ardından yeni genel sekreter seçilen Nikita Kruşçev ile başlayan bir dizi siyasî reform

Destalinizasyon, Sovyetler Birliği'nde Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin'in ölümünün ardından yeni genel sekreter seçilen Nikita Kruşçev ile başlayan süreci ifade eden terim. Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin 20. Kongresi, Stalin'in ölümünden 3 yıl sonra 14 Şubat-25 Şubat 1956'da yapıldı ve bu tarihten itibaren Stalin dönemine ait uygulamalar, "kişinin putlaştırılması" olarak değerlendirildi ve destalinizasyon süreci başlatılmış oldu. Stalin'e ait görüşlerin etki ve gücünün çözülmesi, buna bağlı hiyerarşik yapı ve ideolojik hâkimiyetin geriletilmesi girişimi; destalinizasyon olarak ifade edilir.

<span class="mw-page-title-main">Sömürgecilik</span> Bir devletin başka toplumları siyasal ve ekonomik olarak egemelik altına alma politikası

Sömürgecilik; kolonicilik, kolonyalizm ya da müstemlekecilik, genellikle bir devletin başka ulusları, devletleri, toplulukları, siyasal ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılması veya yayılmayı istemesidir.

<span class="mw-page-title-main">Solculuk</span> toplumsal eşitliği ve eşitlikçiliği destekleyen siyasi ideolojiler, politik duruş

Solculuk, genellikle bir bütün olarak toplumsal hiyerarşiye veya belirli toplumsal hiyerarşilere karşı çıkarak, toplumsal eşitlik ve eşitlikçiliği destekleyen ve bunu sağlamaya çalışan siyasi ideolojiler yelpazesidir. Sol siyaset tipik olarak, taraftarlarının toplumda diğerlerine göre dezavantajlı olarak algıladıkları kişiler için endişe duymanın yanı sıra, uygulandıkları toplumun doğasını değiştiren radikal yollarla azaltılması veya ortadan kaldırılması gereken haksız eşitsizlikler olduğuna dair bir inancı da içerir.

Küreselleşme ya da globalleşme, ürünlerin, fikirlerin, kültürlerin ve dünya görüşlerinin alışverişinden doğan bir uluslararası bütünleşme sürecidir.

İlerlemecilik, ilericilik ya da progressivizm, her alanda ileri düzeyde önlemler uygulayarak insanların mevcut durumlarını iyileştirmeyi ve toplumun statüsünü yükseltmeyi amaçlayan, bu doğrultuda toplumsal reformu destekleyen politik felsefedir. Bilim, teknoloji, ekonomik kalkınma ve sosyal organizasyondaki ilerlemelerin insanın yaşam koşullarını geliştirmede büyük öneme sahip olduğunu ifade eden İlerleme Düşüncesine dayanır. Modern siyasette ilerlemecilik, siyasi değişim ve hükûmet eylemlerinin desteği yoluyla sıradan insanların çıkarlarını temsil etmeyi amaçlayan bir sosyal veya siyasi harekettir ve genellikle sol-liberal geleneğin bir parçası bağlamında düşünülür. Ancak bu, ideolojilerin eş anlamlı olduğu anlamına gelmez.

Jeopolitik, siyasi coğrafyadan doğan bir bilim dalıdır. Bu bilim siyasi coğrafyanın devletlere sağladığı avantaj ve dezavantajları inceler.

<span class="mw-page-title-main">Marksizm-Leninizm</span> İdeoloji

Marksizm-Leninizm, adını Karl Marx ve Vladimir Lenin'den alan, 1920'li yıllarda komünist partiler arasında popülerlik kazanan ideolojik akım. Marksizm-Leninizm; Marx, Engels ve Lenin'in ortaya koyduğu temel öğretilere bağlı kalarak, değişen koşullara ve çağın gereklerine uygun bir biçimde sosyalist sistemde yeniden uygulanmasıdır.

Elit veya seçkin sınıf, siyaset ve sosyoloji teorisinde, bir grupta orantısız miktarda servet, ayrıcalık, siyasi güç veya beceriye sahip olan küçük bir grup güçlü insandır. Cambridge Sözlüğü tarafından tanımlanan "elit", "benzer türdeki diğerlerine kıyasla en iyi veya en güçlü olarak kabul edilen kişi veya kuruluşlardır."

<span class="mw-page-title-main">Amerikan emperyalizmi</span> Amerikan siyasi, ekonomik, medya ve kültürel etkisinin genişlemesi

Amerikan emperyalizmi terimi, Amerikan siyasi, ekonomik, kültürel, medya ve askeri etkisinin Amerika Birleşik Devletleri sınırlarının ötesine yayılmasıdır. Bu terim ilk kez Meksika-Amerika Savaşı sırasında, 1846 yılında kullanılmıştır. Yorumcuya bağlı olarak, doğrudan askeri fetih yoluyla emperyalizmi içerebilir; gambot diplomasisi; eşit olmayan antlaşmalar; tercih edilen grupların sübvansiyonu; Rejim değişikliği; veya özel şirketler yoluyla ekonomik nüfuz, ardından söz konusu çıkarlar tehdit edildiğinde potansiyel olarak diplomatik veya zorlayıcı müdahale olabilir.

Sosyal bilimlerde, siyasi ideoloji, belirli bir toplumsal hareketin, kurumun, sınıfın veya büyük bir grubun etik ideallerini, prensiplerini, doktrinlerini, mitlerini veya sembollerini açıklayan ve toplumun nasıl çalışması gerektiğini ve belirli bir toplumsal düzen için bazı siyasi ve kültürel bir plan sunan bir dizi fikirler bütünüdür. Siyasi ideoloji, gücün nasıl dağıtılması gerektiği ve hangi amaçlar için kullanılması gerektiği konularıyla ilgilenir. Bazı siyasi partiler belirli bir ideolojiyi sıkı bir şekilde takip ederken diğerleri genel olarak ilgili ideolojiler grubundan ilham alabilir, ancak belirli bir ideolojiyi açıkça benimsemezler. Bir ideolojinin popülaritesi, bazen çıkarları doğrultusunda hareket eden ahlaki girişimcilerin etkisiyle de ilgilidir. Siyasi ideolojilerin iki boyutu vardır: (1) hedefler: toplumun nasıl organize edilmesi gerektiği; ve (2) yöntemler: bu hedefe ulaşmanın en uygun yolu.

Ekonomik sistem, bir toplumda mal ve hizmetlerin üretimini, ticaretini, dağıtımını ve kaynakların üretime tahsis edilmesini düzenleyen, ayrıca üretimi kimlerin yapacağına karar veren uygulama ve ilkeler bütünüdür.

<span class="mw-page-title-main">Küreselleşme karşıtlığı</span>

Küreselleşme karşıtlığı, kurumsal kapitalizmin küreselleşmesine karşı eleştirel ve toplumsal bir harekettir.Bu hareket aynı zamanda küresel adalet hareketi, alternatif küreselleşme, anti kurumsal küreselleşme hareketi ve neoliberal küreselleşme karşıtı hareket olarak da bilinir.

<span class="mw-page-title-main">John Hobson (ekonomist)</span>

John Atkinson Hobson, emperyalizm eleştirilerine sunduğu katkılarla ile bilinen İngiliz iktisatçı ve sosyal bilimci.

Hristiyan sağ, Avrupa ve Amerika'daki Hristiyan nüfusun çoğunluk olduğu ülkelerde dindar sağ olarak da adlandırılan, siyasi yelpazenin sağ cenahındaki hizipleri ifade etmektedir. Bu görüşü benimsemiş siyasi hareketler toplumsal olarak muhafazakâr tercihleri ve politikaları savunurlar. Hristiyanlık içindeki öğreti ve değerleri siyasette de uygulamayı ilke edinen Hristiyan sağ, esas olarak bu öğretilerin toplumsal düzenlemeler ve hukuk kuralları oluşturulurken öncelikli olarak dikkate alınmasını savunurlar.

Kültürel çalışmalar siyasal, kuramsal ve deneysel olarak kültür analiziyle bağlantılı bir alandır. Çatışmaları ve özellikleri tanımlayarak çağdaş kültürün siyasi dinamiklerine ve tarihi temellerine odaklanır. Kültürel çalışmalar alanındaki araştırmacılar genellikle kültürel uygulamaların daha geniş kapsamlı bir sistem olan güçle nasıl ilişkili olduğunu araştırır. Bu güç sistemi, ideoloji, sınıf yapıları, ulusal oluşumlar, etnik köken, cinsel yönelim, cinsiyet ve nesil gibi toplumsal olgularla ilişkilidir ya da bunlar aracılığıyla faaliyet gösterir. Kültürel çalışmalar kültürleri sabit, sınırlı, değişmeyen ve birbirinden bağımsız olarak görmekten ziyade onları sürekli birbirleriyle etkileşim hâlinde olan, uygulamaları ve süreçleri değiştiren birer oluşum olarak görür. Kültürel çalışmalar alanı çeşitli kuramsal, yöntemsel yaklaşımları ve uygulamaları kapsar. Kültürel çalışmalar, kültürel antropoloji ve etnik çalışmalar gibi alanlardan ayrı tutulsa da, bu alanların her ikisine de destek vermiş ve katkıda bulunmuştur.

Ekonomik ve siyasal küreselleşmenin yeni bir uluslararası kültür oluşturması ile kültürün küreselleşmesi ortaya çıkmıştır. Küreselleşme kavramıyla ilgili geçmişe veya günümüze baktığımızda ne zaman ortaya çıktığına dair herhangi bir kanıya rastlanılmamasıyla birlikte bu konu üzerinde kesin bir uzlaşıya varılmamış olunup hem dinamiği hem içerdiği farklı anlamlar ile anlaşılması zor bir olgudur. Yine de kültürün küreselleşmesinde geçmişe baktığımızda insanların yeni alanları keşfetme istekleri, ticari yolların ortaya çıkması ve göç etmenin başlamasına kadar eskiye dayanmaktadır. Bu sistemsel başlangıç bizi geçmişe götürse dahi şu anda olan tamamen etnik değişimlerin bir örneğidir. Son zamanların en çok ilgi gören kavramlarından biri olan küreselleşmenin kültürel sonuçlarını dile getiren bu çalışma, iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda küreselleşme kavramı teorik olarak ele alınmaktadır. İkinci kısımda ise kültürel bakımdan küreselleşmenin sonuçları yer almaktadır.