Demokrasi veya el erki, halkın yasaları müzakere etme ve yasal düzenlemelere karar verme yetkisine veya bunu yapmak için yönetim görevlilerini seçme yetkisine sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Kimin "halk" kabul edildiği ve yetkinin insanlar arasında nasıl paylaşıldığı veya hangi yetkilerin verildiği konuları zaman içinde ve farklı ülkelerde farklı oranlarda değişiklik göstermiştir. Demokrasinin özellikleri arasında genellikle toplanma özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, mülkiyet hakları, din özgürlüğü, ifade özgürlüğü, vatandaşlık, yönetilenlerin rızası, genel oy hakkı, özgürlük hakkından ve yaşam hakkından haksız yere mahrum bırakılmamak ve azınlık hakları yer alır. Türkçeye kelimesinden geçmiştir.
Darbe, ordu veya diğer hükümet elitleri tarafından görevdeki lideri görevden almak için yapılan yasa dışı ve açık bir girişimdir. Kendi kendine darbe, yasal yollarla iktidara gelen bir liderin yasa dışı yollarla iktidarda kalmaya çalışmasıdır. Askerî darbe, görevden almanın askerîye tarafından gerçekleştirilmesidir.
Siyasi parti, belirli bir ülkenin seçimlerinde yarışacak adayları koordine eden bir örgütlenmedir. Bir parti üyelerinin genellikle politika konusunda benzer fikirlere sahip olması yaygındır ve partiler belirli ideolojik veya politika hedeflerini destekleyebilir.
Otokrasi, bir devlet üzerinde mutlak gücün bir kişinin ellerinde yoğunlaştığı bir yönetim sistemidir. Bu kişinin kararları, dış hukuki kısıtlamalara veya düzenli halk kontrol mekanizmalarına tabi değildir.
Sivil toplum, toplumun "üçüncü ayağı" olarak anlaşılabilir ve hükûmet ve iş dünyasından ayrı olarak aile ve özel alanı da içerir. Diğer yazarlar tarafından, sivil toplum, 1) vatandaşların çıkarlarını ve iradesini ilerleten sivil toplum kuruluşları ve kurumlarının toplamı veya 2) hükûmetten bağımsız olan toplumdaki bireyler ve kuruluşlar anlamında kullanılır.
Liberal demokrasi veya Batı demokrasisi, temsilci demokratik bir hükûmet biçimi altında işleyen liberal siyasi bir ideolojinin birleşimidir. Birden fazla ayrı siyasi partinin katıldığı seçimler, hükûmetin farklı kollarına güçler ayrılığı, günlük yaşamda açık bir toplumun bir parçası olarak hukukun üstünlüğü, özel mülkiyetle piyasa ekonomisi, insan haklarının, medeni hakların, medeni özgürlüklerin ve siyasi özgürlüklerin eşit şekilde korunması gibi özelliklere sahiptir. Uygulamada sistemini tanımlamak için liberal demokrasiler genellikle hükûmetin yetkilerini belirleyen ve toplumsal sözleşmeyi güvence altına alan bir anayasaya başvururlar, bu anayasa ya kodifiye edilmiş ya da kodifiye edilmemiş olabilir. 20. yüzyılın ikinci yarısında genişleme döneminden sonra liberal demokrasi, dünyadaki yaygın bir siyasi sistem haline geldi.
Demokrasi Endeksi, The Economist'in araştırma bölümü Economist Intelligence Unit (EIU) tarafından derlenen bir dizindir. Endeks, 167 ülkede demokrasinin durumunu ölçmeyi ve beş temel kategoride derlemeyi amaçlamaktadır.
Otoriteryanizm veya otoriterlik, siyasi çoğulculuğun reddedildiği, siyasi statükonun ve müesses nizamın korunması için güçlü merkezi otoritenin kullanıldığı ve hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, demokratik oy kullanma hakkı gibi unsurların azaltıldığı bir siyasi sistemdir. Siyasi bilimciler, otoriter hükûmet biçimlerinin çeşitliliklerini tanımlayan birçok tipoloji oluşturmuşlardır. Otoriter rejimler, otokratik veya oligarşik olabilir ve bir parti veya askerî güç üzerine kurulabilir. Demokrasi ile otoriterlik arasında belirsiz bir sınırı olan devletler bazen "karma demokrasiler", "hibrit rejimler" veya "rekabetçi otoriter" devletler olarak nitelendirilmiştir.
Demokratikleşme, daha demokratik bir siyasi rejime doğru demokratik bir geçişi ifade eder ve demokratik yönde gerçekleşen önemli siyasi değişiklikleri içerir. Demokratikleşme süreci, otoriter bir rejimden tam anlamıyla demokrasiye, otoriter bir siyasi sistemden yarı-demokrasiye veya hibrit bir siyasi sistemden demokratik bir siyasi sisteme geçişi içeren bir durum olabilir.
İlliberal demokrasi veya kısmî demokrasi ya da “düşük yoğunluklu” demokrasi olarak da adlandırılır, rejim terimi olarak kullanılır. “boş demokrasi” ya da “hibrit rejim” anlamına gelir. İlliberal demokrasi terimini ilk kez siyaset bilimci yazar Fareed Zakaria 1997’de yazdığı “İlliberal Demokrasinin Yükselişi” makalesinde kullandı.
Otoriteryen demokrasi, otoriterliğe dayanan, egemen sınıf tarafından idare edilen devletlerde görülen bir demokrasi türüdür. Otoriteryen demokrasi "organik demokrasi" olarak da bilinir. Faşizm ve Stalinizm için çoğunlukla totaliter demokrasi ifadesi kullanılır.
Etnokratik demokrasi, baskın bir etnik egemenliği herkes için demokratik, siyasi ve medeni haklarla birleştiren siyasi bir sistemdir. Hem baskın etnik grup hem de azınlık etnik grupların vatandaşlığı vardır ve siyasi sürece tam anlamıyla katılabilirler. Etnik demokrasi, daha demokratik olması bakımından Etnokrasiden ayrılır. Baskın olmayan gruplara, Etnokrasinin sözde sağladığı haklardan daha fazla siyasi katılım, etki ve statü sağlar.
Katılımcı demokrasi, siyasi sistemlerin işleyişindeki bileşenlerin geniş katılımını vurgulayan bir siyasi teoridir. Bu teoriye göre demokrasinin etimolojik kökleri, halkın iktidarda söz sahibi olduğunu ve dolayısıyla demokrasinin katılımcı olması gerektiğini vurgular. Bununla birlikte, katılımcı demokrasi, geleneksel temsili demokrasiye göre daha kapsamlı sivil katılım biçimlerini ve daha fazla siyasi temsili savunma eğilimindedir. Katılımcı demokrasinin yaygın olduğu toplumlar herhangi bir olay karşısında kolayca örgütlenebilir bunun yanında otoriter rejimlerin kuvvetli olduğu toplumlarda halk kolayca birleşemez.
Siyaset biliminde, demokrasi dalgaları tarihte meydana gelen demokratik rejim sayısında görülen büyük demokrasi dalgalanmalarını ifade eder. Bu terimin litetarürde ilk olarak 1887'ye kadar dayanan bir geçmişi olsa da günümüz literatüründe siyaset bilimci Samuel P. Huntington'ın, Journal of Democracy'de yayınladığı makalesi ve daha sonra 1991 tarihli The Third Wave: Democratization in the Late Twentieth Century kitabında genişlettiği çalışmaları ile popülerlik kazanmıştır. Demokratikleşme dalgaları, kapsamlı yerel reformlar başlatmaya kolaylık sağlayan bir ortam yaratması ve bunları teşvik etmesi nedeniyle, büyük güçler arasında güç dağılımındaki ani değişimlerle de ilişkilendirilmiştir.
Sorumluluk veya hesap verebilirlik, etik ve yönetim açısından cevap verebilirlik, suçlanabilirlik, sorumluluk ve hesap verme beklentisidir.
Hibrit rejim veya melez rejim genellikle otoriter bir rejimden demokratik bir rejime geçişin tamamlanamaması sonucunda ortaya çıkan karma bir siyasi sistem türüdür. Hibrit rejimler otokratik özelliklerle demokratik özelliklerin bir kombinasyonu olarak kategorize edilir ve aynı anda hem siyasi baskıları hem de düzenli seçimleri barındırabilir. Hibrit rejimler genellikle petro-devletler gibi bol doğal kaynaklara sahip gelişmekte olan ülkelerde görülür. Bu rejimler sivil huzursuzluklar yaşasa da on yıllar boyunca nispeten istikrarlı ve inatçı olabilirler. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana hibrit rejimlerde bir artış olmuştur.
Demokrasi ve insan hakları arasındaki ilişki, siyaset teorisyenleri tarafından kapsamlı bir şekilde tartışılmıştır. Sorunun bir kısmı, hem "demokrasi" hem de "insan hakları"nın tartışmalı kavramlar olması ve kesin tanımlarının ve kapsamlarının süregiden tartışmalara tabi olmasıdır. Görüşler arasında insan haklarının demokrasinin ayrılmaz bir parçası olarak görülmesi, insan haklarının demokrasi gerektirmesi ve her iki kavram arasında karşılıklı destek bulunması yer alır.
Demokrasi endeksleri, farklı demokrasi tanımlarına göre farklı ülkelerin demokrasi durumunun nicel ve karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesidir.
Seçim otokrasisi, ülkelerin demokratik kurumların müdahalelere uğradığı ve otoriter yöntemlere doğru sürüklendiği hibrit rejim türüdür. Bu yönetimlerde düzenli olarak adil kabul edilen seçimler düzenlenir, ancak bu kampanya süreci özgürlük ve adalet açısından demokratik standartlara ulaşamamaktadır.
Demokratik geçiş, bir ülkenin siyasi sisteminde otoriter bir rejimden demokratik bir sisteme doğru devam eden bir değişiklik sürecini tanımlar. Bu süreç, demokratikleşme olarak bilinir, süreç içerisinde politik değişiklikler demokratik bir yönde ilerler. Demokrasi dalgaları, büyük güçler arasındaki güç dağılımında ani değişikliklerle ilişkilendirilmiştir, bu da geniş kapsamlı içsel reformları tanıtmak için açılışlar ve teşvikler yaratmıştır. Hibrit rejimler daha fazla iç huzursuzluk yaşasa da, uzun yıllar boyunca geçiş aşamasında oldukları için istikrarlı olarak kabul edilebilirler. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana, hibrit rejimler en yaygın hükûmet biçimi haline gelmiştir. Akademisyenler, demokratik kurumların göstermelik olma seviyesini irdeleyerek, demokratik gerilemeyle beraber, otoriterliğe geçiş sürecinde modern hibrit rejimlerin en yaygın hükûmet biçimi sonucuna varmıştır.