Bursa Kuşatması, 1317'den 6 Nisan 1326'da düşene kadar Osmanlıların Prusa'yı ele geçirmek için bir plan uyguladıkları zaman gerçekleşmiştir. Osmanlılar daha önce bir şehri ele geçirmemişlerdi; savaşın bu aşamasında uzmanlık ve yeterli kuşatma donanımının olmaması, şehrin ancak altı ya da dokuz yıl sonra düştüğü anlamına geliyordu. Bazı kaynaklara göre Osman Gazi, kentin düşüşünden hemen önce doğal nedenlerden ölmüştür. Diğer bazı kaynaklar ise ölüm yatağında zaferi duymak için yeterince uzun yaşadığını ileri sürmektedir.
Doğu Roma iç savaşı (1341-1347) Doğu Roma İmparatorluğu'nun Balkan topraklarında, III. Andronikos'un ölümünden sonra ortaya çıkıp 6 yıl süren iç savaş dönemidir. Bazen İkinci Paleologos İç Savaşı olarak da geçer. Bu iç savaş, Doğu Roma cemiyeti içinde aristokrasi ile orta ve alt sınıf arasında gelişmiş, sınıflar arası mücadele yaratmıştır. Aristokrasi tarafında VI. İoannis, orta ve alt sınıf tarafında mevcut hanedan mensupları yer almıştır.
Hamidiye Katliamları veya bazı Türkçe olmayan kaynaklarda geçen adlarıyla 1894-1896 Ermeni katliamları ve Büyük Katliamlar, 1890'ların ortalarında Osmanlı İmparatorluğu hükûmeti tarafından ülkede yaşayan Ermenilere yapıldığı iddia olunan katliamlardır. Katliamlar sonucu ölenlerin sayısı 80.000 ile 300.000 arasında gösterilmekte, dönemin gazete haberlerine göre 50.000 çocuğun ise yetim kaldığı belirtilmektedir. Kırım, The New York Times 'ın Eylül 1895 tarihli makalesindeki başlıkta Ermeni Holokost olarak geçiyordu. Buna karşın Osmanlı kaynakları ise aksi iddia olarak böyle bir sayıda Ermeninin öldürülmediği Müslümanların katledildiği Ermeni Çetelere karşı operasyon yapılıp bu çetelerin ve isyanların bastırıldığı iddiasındadır.
Çatalca Sancağı, Osmanlı İmparatorluğu Sancağı. 1877 yılında bağımsız Sancak oldu ve İstanbul’a bağlanmıştır. Kazâları, Çatalca, Büyükçekmece, Silivri idi.
V. Stefan Uroš "Zayıf Stefan Uroş" , Nemanyiç Hanedanı'ndan gelen Sırp kralı. Babası Sırp İmparatorluğu'na en parlak çağını yaşatan Stefan Duşan'dır. Babasının ölümünün ardından 1355 - 1371 yılları arası krallık yapmış, ancak zayıflığı imparatorluğun yıkımına neden olmuştur. Onun 1371 yılındaki ölümünün hemen ardından yıkılan İmparatorluk çeşitli prensliklere bölünmüştür.
Selçuk Akşin Somel, Türk tarihçi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitiren Akşin Somel, yüksek lisansını Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nde yaptı. Doktora eğitimini ise Bamberg Üniversitesi'nde Türkoloji, sosyoloji ve tarih üzerine tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi, Freiburg Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi'de dersler verdi. Çeşitli tarihi konularda çalışmaları bulunan Somel, Sabancı Üniversitesi'nde öğretim üyesidir. 2013 yılında Tarih Vakfı tarafından yayınlanan "Geçmişten Günümüze Azınlık Okulları: Sorunlar ve Çözümler" raporunu hazırlamıştır.
Osmanlı gerileme tezi veya Osmanlı gerileme paradigması, Osmanlı İmparatorluğu'nun dünyanın o zaman gelişmiş kabul edilen ülkeleri ile kıyaslandığında bilim ve endüstride geri kalması ve ürünler ortaya çıkaramaması sonucu, dış ülkelere bağımlılığını tarif etmek amacı ile ortaya konmuştur. Türkiye'nin ve dünyanın tanınmış tarihçilerinden Halil İnalcık Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ adlı kitabında, “...18. yüzyılın uzun savaşlarıyla denge Avrupa’dan yana döndü. Osmanlı gücü inişe geçti, 18. yüzyılda Batı üstünlüğünün kabulüyle de imparatorluk politik ve ekonomik olarak Avrupa’ya bağımlı hale geldi, imparatorluğun varlığını sürdürmesi ve olası çöküşü, sonunda bir Avrupa politikası sorunu, Doğu Sorunu oldu ve Osmanlı politik yaşamı 1920'ye dek Avrupa'ya bağımlı olarak sürdü,” saptamasını yapmıştır.
Dimitris Nikolaidis ya da Nikolaidis Efendi, Osmanlı'da Rum gazeteci ve kanun derleyicisiydi. "Çok Dilli Bir İmparatorluğa Anayasa: Kânûn-ı Esâsî ve Diğer Resmi Metinlerin Azınlık Dillerine Çevirileri" adlı makalenin yazarı Johann Strauss, Nikolaidis'ten "19. yüzyıl İstanbul'undaki basın hayatının aşırı aktif, ama biraz gizemli bir figürüydü" diye bahsetmiştir.
Norman Itzkowitz, Princeton Üniversitesi'nde Yakın Doğu Araştırmaları profesörü olan Amerikalı bir akademisyendi. Yakın Doğu araştırmalarına psikanalitik bakış açısı kazandıran bir Osmanlı tarihçisiydi.
Türkiye'ye liberalizm Osmanlı İmparatorluğu'nda Tanzimat döneminde gelmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu'nda yayınlanan çok sayıda dergi ve gazete bulunuyordu. Bu gazete ve dergi yayınları Osmanlı İmparatorluğu'nda basın kültürünün yaygınlaşmasına sebep oldu.
Servet, Osmanlı İmparatorluğu'nda yayınlanan bir gazeteydi. İlkin Osmanlı Rumu olan Demetrius Nicolaides tarafından yayınlandı. Başta sadece Osmanlıcaydı, ancak daha sonra içeriğine Fransızca da eklendi. İstanbul'daki ve Anadolu'daki insanlara, haftada iki kez dağıtılmak üzere postalandı.
Servet-i Fünûn, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye'de 1891-1944 yılları arasında yayımlanan sanat ve edebiyat dergisidir. Edebiyât-ı Cedîde topluluğunun yayın organı olan dergi Türk basın tarihinin en uzun süreli ve en etkili dergileri arasındadır. Basım tekniği ve içeriğiyle ön plana çıkan dergi, Türk edebiyatına birçok yeni isim kazandırdı ve Edebiyât-ı Cedîde sonrasında Fecr-i Âtî ve Millî Edebiyat hareketi ile Yedi Meşaleciler topluluğunun yayın organı işlevini 25 Mayıs 1944 tarihine kadar sürdürdü.
Osmanlı İmparatorluğu'nun millet sistemi altında Hristiyanlar ve Yahudiler, devlete sadakat göstermesi ve cizye vergisini ödemesi karşılığında Osmanlı hukukuna göre zimmi olarak kabul edilirdi.
Düstur veya Destur olarak da bilinen Osmanlı Kamu Hukuku Kanunu, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki bir dizi kanunun adıdır. Osmanlı Türkçesindeki isim, Farsça hukuk derlemesi anlamındaki "Destur" kelimesinden gelmektedir. Ceza kanunu ile bazı medeni ve ticari kanunları içerir.
1915 ve 1917 yılları arasında en az 800.000 Ermeni'nin öldürüldüğü Ermeni Kırımı'nın tarihyazımı I. Dünya Savaşı'nın sonundan beri değişikliklere uğradı. Türkiye'nin dışındaki tarihçilerin çoğu Kırım'ın meydana geldiğini ve olayların bir soykırım olduğunu savunmaktadır, ancak bununla birlikte Kırım'ın sebepleri ve motivleri gibi bazı önemli hususların yorumlanmasında büyük farklılıklar vardır.
Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması, I. Dünya Savaşı'nı takiben Kasım 1918'de İstanbul'un Britanya, Fransa ve İtalya askerleri tarafından işgal edilmesinin ardından başlayan jeopolitik bir süreçti. Parçalanma, özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun Almanya ile ittifak kurmasının ardından yapılan Sykes-Picot Anlaşması gibi İtilaf Devletleri'nin savaşın ilk safhalarında yaptığı birtakım anlaşamalar üzerinden planlanmıştı. Eskiden Osmanlı İmparatorluğu'nu oluşturan büyük topraklar ve halklar, birkaç yeni devlete bölündü. Osmanlı İmparatorluğu; jeopolitik, kültürel ve ideolojik yönden önde gelen İslam devletiydi. Osmanlı'nın savaşın ardından parçalanması, Britanya ve Fransa gibi Batılı güçlerin Orta Doğu'ya hâkim olmasına sebep oldu ve modern Arap dünyası ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasına yol açtı. Anadolu Hareketi tarafından bu Batılı güçlere direnilse de, Osmanlı'nın ardıl devletleri kapsamında böylesi bir direniş II. Dünya Savaşı'nı takip eden hızlı dekolonizasyon sürecine kadar görülmedi.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde öne çıkan Müslüman şeriat hukukunun bir bölümü de aile hukukudur. Bu yasa evlilik, çocuklar ve boşanma ile ilgilidir. Aile hukuku, Osmanlı İmparatorluğu'nda özel hukuk kategorisine girer. Aile ve miras hukuku, Osmanlı hukukunun tam merkezindeydi ve bu nedenle yabancı hukukun nüfuzundan en az etkilenmişti. Osmanlı İmparatorluğu'nda İslam toplumunda toplumsal cinsiyet rollerinin belirlenmesinde aile hukuku da önemli bir rol oynamıştır. Tanzimat Dönemi'nde Osmanlı Devleti'nin bürokrasiye ağırlık vermesiyle birlikte kendi idareleri altında yaşayan ailelerin doğum, evlilik, ölüm gibi bilgileri toplamaya başladılar.
Osmanlı İmparatorluğu'nda Batılı milliyetçilik anlayışının yükselişi, Osmanlı millet anlayışının çöküşüne neden oldu. Osmanlı İmparatorluğu'nda hakim olan ve dini merkeze aldığı için mevcut millet kavramından farklı olan millet anlayışı, Osmanlı İmparatorluğu'nun gerilemesinde kilit bir faktör oldu.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Jön Türk hareketinin parçası olan kişileri içeren eksik bir listedir. Bu devrimci ve ilerici hareket, öncülüğünü İttihat ve Terakki'nin (İTC) yaptığı çeşitli fraksiyonlardan oluşuyordu. Jön Türkler ismine rağmen, takipçiler dini ve etnik kökenleri bakımından çeşitliydi ve bazıları Osmanlı İmparatorluğu'ndan değildi. Türklerin dışında, üyeler ve destekçiler çoğunlukla Arnavutlar, Çerkesler, Kürtler, Ermeniler, Yunanlar, Yahudiler ve Araplar idi.