İçeriğe atla

Amigdala

Amigdala
Amigdalanın kısımları
Latince isimcorpus amygdaloideum
Sistembeyin
Tanımlayıcılar
JSTORamygdala
Microsoft Academic2910734788 2779144063, 2910734788
MeSHD000679
TA5549
FMA61841

Amigdala (Latince: corpus amygdaloideum) beynin medial temporal lobunun derinlerinde yerleşen nöronların oluşturduğu badem şeklindeki beyin bölümü. Amigdala terimi ilk olarak 1822'de Karl Friedrich Burdach tarafından kullanılmıştır. Amigdala adı, yapının badem benzeri şekli nedeniyle "badem" anlamına gelen Yunanca amigdale kelimesinden türemiştir. Duygusal hafıza ve duygusal tepkilerin oluşmasındaki birincil role sahip bölge. Limbik sistemin bir parçasıdır.

Başta korku olmak üzere, duyguların denetiminden sorumlu olan amigdala; sempatik sinir sisteminin aktivasyonu için hipotalamusa, refleksleri artırmak için talamik retiküler nükleusa, yüzde korku ifadesinin oluşması için fasial ve trigeminal sinir nükleuslarına uyarır. Ayrıca dopamin, noradrenalin ve adrenalin salgılanması için ventral tegmental bölge, locus coeruleus ve laterodorsal tegmental nucleusa da çeşitli uyaranlar yollar.[1]

Anatomik yapı

Amigdala, farklı fonksiyonları olan çeşitli nukleuslar içerir. Bazolateral kompleks, sentromediyal nukleus ve kortikal nukleus bunlardandır. Amigdala, anatomik olarak özellikle sentromediyal nukleus, bazal gangliyonların parçası sayılır.

Amigdala, cinsiyetler arasındaki farklılıkların belirgin olduğu beyin bölgelerinden biridir. Erkek çocuklarının amigdala hacimleri kız çocuklarının amigdala hacimlerinden büyüktür.[2] Amigdalanın sağ ve sol kısımları bağımsız hafıza sistemlerine sahiptir. Ancak duyguyu depolamak, kodlamak ve yorumlamak için birlikte çalışmaktadırlar. Beynin sağ lobundaki amigdala bellekten, hafıza kaynaklı işlerden ve algılamadan sorumludur.[3] Amigdalanın sağ bölümü aynı zamanda daha önce yaşanan olaylardan gelen gerçeklerden ve bilgilerden oluşan ve bilinçli olarak hatırlanması gereken bildirimsel hafıza ile bağlantılıdır. Bir çalışmada, sağ amigdalanın elektriksel uyarıları olumsuz duygulara, özellikle de korku ve üzüntüye neden olduğu görülmüştür. Aksine, sol amigdalanın uyarılmasının, hoş (mutluluk) veya nahoş (korku, endişe, üzüntü) duygularını tetiklediği tespit edilmiştir.[4] Her bir amigdalanın, duyguyu nasıl algıladığımız ve işlediğimiz konusunda belirli bir işlevi vardır.

Klasik koşullanma oluşumunda amigdalanın basolateral bölgesinin kritik rol oynadığı düşünülmektedir.[5] Ergenlik dönemi stres durumlarında central amigdalanın aktive olduğu bilinmektedir. Amigdalanın ağrı hissiyatının oluşumundan sorumlu olduğu ve ağrı hissiyatının kontrolünü düzenlediği deneylerce kanıtlanmıştır.

Amigdala araştırmalarında hayvanlar arasında en çok tercih edilen grup kemirgenlerdir. Kemirgenlerin amigdala yapıları diğer gruplara göre daha iyi anlaşılmıştır.

Duygusal öğrenme

İnsan beyninin alt tarafından, beynin ön tarafı başta olacak şekilde görülüşü. Amigdala koyu kırmızı olarak gösterilmiştir.

Amigdala, duygusal olaylarla ilgili hafızanın oluşumunda ve depolanmasında önemli rol oynar. Ayrıca koku hafızasının oluşmasında da rol oynar. Korku filmleri izleyen bireylerde izleme esnasında amigdala aktivasyonu gözlemlenmektedir.[6] Korkuya bağlı koşullanmada uyarılar amigdalanın bazolateral kompleksine, özellikle de lateral nukleusa gelir ve burada uyarana ait anılarla ilişki kurulur.

Sinapslarda kayıtlı olan duygusal hafıza, amigdalanın santral nukleusu ve stria terminalis yolu ile korkma davranışını ortaya çıkarır. Bu yolla, donakalma, çarpıntı, hızlı solunum ve stres hormonu salınımı gibi cevaplar oluşur.

Cinsel tepki sırasında amigdalanın aktif olduğu görülmektedir.[7]

Hafızanın düzenlenmesi

3 boyutlu amygdale görünümü (renkli)

Amigdala, hafıza birikiminin düzenlenmesinde de rol alır. Herhangi bir öğrenme olayında uzun süreli hafıza hemen oluşmaz. Bu olayla ilgili bilgiler zaman içinde tekrarlanmayla birlikte yavaş yavaş uzun süreli depoya gönderilir. Buna pekiştirme denir. Olay sırasında oluşan duygusal tepki ne denli fazlaysa öğrenme de o kadar kuvvetli olur. Bu etkiyi amigdala düzenler. Amigdalayı uyaran ilaçlar enjekte edilen hayvanlarda pekiştirme daha kolay olmaktadır.

Nörofizyoloji

Primatlarda yapılan çalışmalar, amigdala hasarlarında hayvanlarda belirgin sosyal ve duygusal bozukluklar oluştuğunu göstermiştir. Ön lobu tutan büyük lezyonlarda, korkusuzluk, duygu azalması, cinsellikte artış ve her şeyi ağza götürme gibi değişmeler olmuştur. Anne maymunlarda yavrularını reddetme ve onlara kötü davranma görülmüştür. Amigdalalarında lezyon bulunan maymunların sağlıklı beyinlere sahip maymunlara kıyasla tehlike unsurlarına daha tepkisiz kaldıkları görülmüştür.[8] Amigdalada oksitosin-immünoaktif fiberler bulunmaktadır. Bu bulgu limbik sistemin oksitosin denetimli annelik davranışlarını yönettiğini göstermektedir. Annelik kaynaklı agresyonun araştırıldığı bir hayvan deneyinde oksitosin enjekte edilen anne hamsterların oksitosin karşıtı madde enjekte edilen hamsterlara kıyasla yavrularını korumak için yabancı hamsterlara karşı daha agresif tavırlar sergilediği gözlemlenmiştir. Bu bilgiler amigdalanın oksitosin etkisiyle annelik kaynaklı agresiflikte değişikliklere yol açabileceğini göstermektedir.[9]

İnsanlarda da amigdalanın pek çok ruhsal bozuklukla ilişkisi saptanmıştır. Borderline kişilik bozukluğu olanlarda normale göre yüksek sol amigdala aktivitesi olur. Bu kişiler nötral yüzleri ayırt etmede zorlanır ya da bunları tehdit edici olarak algılayabilirler. Sağ amigdala bozukluklarının sosyal faaliyet yeteneklerini etkilediği düşünülmektedir. Sosyal fobisi olan hastalarda amigdala aktivitesi artmıştır. Şizofreni hastalarında da sağ amigdalanın sola göre daha büyük olduğu saptanmıştır. Riskli şans oyunu girişimlerinde amigdalanın aktive olduğu gözlemlenmiştir. Amigdala hacminin insanların kişilik özelliklerinden agresiflikle bağlantılı olanlarını belirlediği düşünülmektedir. Yirmi sağlıklı kadınla yapılan bir deneyde amigdala hacmi ve saldırganlık arasındaki ilişki incelenmiştir. Deneyin sonunda amigdala hacminin küçülmesi ve saldırganlığın artışı arasında bir ilişki gözlemlenmiştir.[10] Yapılan araştırmalar sonucunda agresiflik kontrolünün amigdalanın bölgeleri arasında farklılık gösterdiği bulunmuştur. Kemirgenlerle yapılan bir deneyde farklı amigdala bölgelerinde yapılan değişikliklerin farklı sonuçlara yol açtığı görülmüştür. Basolateral ya da medial amigdalada yapılan değişikliklerin kemirgenlerin saldırganlık durumlarını etkilediği fark edilmiştir. Corticomedial amigdalada yapılan değişikliklerin kemirgenlerin cinsel fonksiyonlarını etkilediği gözlemlenmiştir. Rheseus maymunlarıyla yapılan bir araştırmada amigdalalarda yapılan değişikliklerin sadece saldırganlığı değil aynı zamanda sosyal davranışları da etkilediği görülmüştür. Rekabet kaynaklı saldırganlık medial amigdala, yırtıcı saldırganlık central amigdala tarafından kontrol edilmektedir. Agresif tavrın prefrontal korteksin amigdala üzerindeki inhibe edici durumu ortadan kaldırmasıyla oluştuğu düşünülmektedir. Sıçanlarla yapılan bir deneyde central amigdalada yapılan değişikliklerin sıçanların avlanma davranışlarını azalttığı gözlemlenmiştir. Central amigdalanın aktive olması ile duygu yoksunluğu, savunmasız hedeflere saldırmak gibi anormal durumların ilişkili olduğu düşünülmektedir.[11]

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. ^ Ben Best (2004). "The Amygdala and the Emotions". 9 Mart 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mart 2007. 
  2. ^ Schreibman Cohen, Ayelet; Daley, Melita; Siddarth, Prabha; Levitt, Jennifer; Loesch, Ingrid K.; Altshuler, Lori; Ly, Ronald; Shields, W. Donald; Gurbani, Suresh; Caplan, Rochelle (Kasım 2009). "Amygdala volumes in childhood absence epilepsy". Epilepsy & Behavior (İngilizce). 16 (3): 436-441. doi:10.1016/j.yebeh.2009.08.009. 22 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Mayıs 2021. 
  3. ^ Usui, Keiko; Terada, Kiyohito; Usui, Naotaka; Matsuda, Kazumi; Kondo, Akihiko; Tottori, Takayasu; Shinozaki, Jun; Nagamine, Takashi; Inoue, Yushi (2018). "Working memory deficit in drug-resistant epilepsy with an amygdala lesion". Epilepsy & Behavior Case Reports (İngilizce). 10: 86-91. doi:10.1016/j.ebcr.2018.07.003. PMC 6071582 $2. PMID 30094180. 
  4. ^ Lanteaume, L.; Khalfa, S.; Regis, J.; Marquis, P.; Chauvel, P.; Bartolomei, F. (1 Haziran 2007). "Emotion Induction After Direct Intracerebral Stimulations of Human Amygdala". Cerebral Cortex (İngilizce). 17 (6): 1307-1313. doi:10.1093/cercor/bhl041. ISSN 1047-3211. 20 Ekim 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Mayıs 2021. 
  5. ^ Maren, Stephen (24 Ocak 2006). "The Amygdala, Synaptic Plasticity, and Fear Memory". Annals of the New York Academy of Sciences (İngilizce). 985 (1): 106-113. doi:10.1111/j.1749-6632.2003.tb07075.x. 
  6. ^ Articles·February 8, FeaturedNeuroscienceOpen Neuroscience; 2017 (8 Şubat 2017). "Horror Movie Scenes Help Researchers Identify Key Brain Circuits for Fear Processing". Neuroscience News (İngilizce). 9 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Mayıs 2021. 
  7. ^ Coan, Ana C.; Morita, Marcia E.; Campos, Brunno M.; Bergo, Felipe P.G.; Kubota, Bruno Y.; Cendes, Fernando (Kasım 2013). "Amygdala enlargement occurs in patients with mesial temporal lobe epilepsy and hippocampal sclerosis with early epilepsy onset". Epilepsy & Behavior (İngilizce). 29 (2): 390-394. doi:10.1016/j.yebeh.2013.08.022. 11 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Mayıs 2021. 
  8. ^ Adolphs, Ralph (2010). "What does the amygdala contribute to social cognition?". Annals of the New York Academy of Sciences (İngilizce). 1191 (1): 42-61. doi:10.1111/j.1749-6632.2010.05445.x. PMC 2871162 $2. PMID 20392275. 
  9. ^ Ferris, C. F.; Foote, K. B.; Meltser, H. M.; Plenby, M. G.; Smith, K. L.; Insel, T. R. (1992). "Oxytocin in the Amygdala Facilitates Maternal Aggression". Annals of the New York Academy of Sciences (İngilizce). 652 (1): 456-457. doi:10.1111/j.1749-6632.1992.tb34382.x. ISSN 1749-6632. 23 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Mayıs 2021. 
  10. ^ Matthies, Swantje; Rüsch, Nicolas; Weber, Matthias; Lieb, Klaus; Philipsen, Alexandra; Tuescher, Oliver; Ebert, Dieter; Hennig, Jürgen; Elst, Ludger Tebartz van (1 Ocak 2012). "Small amygdala – high aggression? The role of the amygdala in modulating aggression in healthy subjects". The World Journal of Biological Psychiatry. 13 (1): 75-81. doi:10.3109/15622975.2010.541282. ISSN 1562-2975. 
  11. ^ "The role of central and medial amygdala in normal and abnormal aggression: A review of classical approaches". Neuroscience & Biobehavioral Reviews (İngilizce). 85: 34-43. 1 Şubat 2018. doi:10.1016/j.neubiorev.2017.09.017. ISSN 0149-7634. 23 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Mayıs 2021. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Bellek ya da hafıza, yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücüdür.

Uzun süreli bellek ya da Uzun dönemli hafıza, iki depolama hafıza modeli teorisinin bir parçası olarak, öğeler arasındaki ilişkilerin depolandığı bellektir. Teoriye göre uzun süreli bellek, kısa süreli bellekten farklı işlevlere sahiptir. Bu da kısa süreli belleğin 20 ila 30 saniye içerisindeki bilgileri çağırmasından farklı olarak, depolanmış bilgileri uzun sürelerde tekrar, tekrar çağırabilmesidir. Bu iki bellek arasında bir fark görünmüyor gibi olsa da, her ikisi bilgiyi farklı yer ve alanlarda depolamaları bağlamında modelleri farklıdır.

Hipokampus, beynin medial temporal lobunda yer alan, hafıza ve yön bulmada önemli rolü olan bölge. Bir gri cevher tabakası olup, lateral ventrikülün alt boynuz tabanı boyunca uzanır. Filogenetik olarak en eski beyin kısımlarındandır.

Azalmış duygulanım, bazen duygusal küntlük, duygusal donukluk veya duygusal uyuşma olarak da bilinir, bireyde azalmış duygusal tepkenlik durumudur. Bu durum, özellikle normalde duygusal tepkiler uyandırması beklenen konular hakkında konuşurken, duyguların sözlü veya sözsüz olarak ifade edilememesi ile karakterize edilir. Bu durumdaki bireylerde, ifade edici jestler nadirdir ve yüz ifadesi veya ses tonlamasında çok az değişiklik vardır. Ayrıca, azalmış duygulanım otizm, şizofreni, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu, şizoid kişilik bozukluğu veya beyin hasarının belirtileri olabilir. Ayrıca bazı ilaçların yan etkisi olarak da gözlenebilir.

<span class="mw-page-title-main">Temporal lob</span> İnsanların beyninde bulunan dört lobdan biri

Temporal lob, memelilerin beynindeki serebral korteksin dört ana lobundan biridir. Temporal lob, memeli beyninin her iki serebral hemisferindeki lateral fissürün altındadır.

Dilinin ucunda fenomeni bilinen bir kelimenin bellekten geri çağırmadaki hata nedeniyle hatırlanamaması, bellekten kısmi geri çağırma ile birlikte her an hatırlanabileceği hissine kapılmaktır. Fenomenin ismi bu gibi durumlarda sıklıkla söylenen "Dilimin ucunda." sözünden gelmektedir. Hemen hemen evrensel bir durum olarak çok iyi bilinen bir kelimenin ya da ismin hatırlanmasında zorluk şeklinde bir bellek çağırma durumu olarak ifade edilir. Dilinin ucunda fenomeni sözcüksel erişimin aşama aşama gerçekleştiğini ortaya koymaktadır.

Çocukluk amnezisi aynı zamanda bebeklik amnezisi yani unutkanlık olarak da bilinir. Yetişkinlerin 2-4 yaşına kadar olan dönemde olaysal belleklerinde bulunan belirli anılarının zamanını, mekânını, yaşadığı duyguyu ve kimle, nasıl, nerede olduğunu hatırlayamamalarıdır. Bunun yanı sıra 10 yaşından önceki süreçte de olması gerekenden daha az anıya sahip olmaları beklenir. Aynı zamanda bilişsel benlik gelişiminin de kodlama ve ilk anıların saklanması üzerinde etkisi olduğu düşünülür. Araştırmalara göre çocuklar 1 yaşından önce oluşan anılarını hatırlayabilir fakat büyüdükçe ve yaşlanmaya başladıkça bu anıların hatırlanma oranı azalmaya başlar. Çocukluk amnezisi psikologlar tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır. Bazılarına göre ilk anıların hatırlanmaya başlandığı 2-8 yaş aralığında oluşan anıları kodlama, saklama ve geri alma sırasında oluşan değişikliklerin çocukluk amnezisi için çok önemli olduğu düşünülür. Bu bellek yitiminin nedenleri konusunda başlıca üç teori ortaya atılmıştır. Psikanalistler bunun bastırmadan kaynaklandığını ileri sürerken; bilişsel psikologlar dilin gelişmesiyle birlikte bellek kodlamada ortaya çıkan değişikliklerin bu ilk anıların bellek izlerini canlandırmayı imkânsız kıldığını; nöro-psikologlar ise uzun süreli bellek için gerekli sinir mekanizmalarının bu ilk yıllarda işlevsel anlamda yeterince olgunlaşmamış olabileceğini savunmaktadır. Çocukluk amnezisi özellikle sahte anı durumlarında ve beynin erken yaşlardaki gelişimi açısından dikkate alınmalıdır. Çocukluk amnezisi için önerilen açıklamalar Freud’un delillerle desteklenmeyen ve genellikle güvenilmeyen travma teorisi, nörolojik gelişim, bilişsel benlik gelişimi, duygu gelişimi ve dil gelişimidir.

Limbik sistem, talamusun her iki yanında, serebrum'un sağ altında bulunan beyin yapılarının tümü. Nörologlar arasında 21.yüzyılda bu sistem pek benimsenmemesine rağmen "paleomammalian beyin" olarak da bilinmektedir. Aynı zamanda telensefal (üstbeyin), diensefalon (arabeyin), mezensefalon (ortabeyin) bölümlerinin bütününü oluşturur. Bu bölümler; hipokampus, hipotalamus, amigdala, ön talamik nükleus, forniks, forniks kolonu, mammiller cisim, septum pellusidiyum, habenular komissür, singular girus, parahipokampal girüs, limbik korteks ve limbik orta beyin alanlarını içerir.

Hafıza güçlendirme ilk ediniminden sonra bazı bilgilerin hafızaya yerleşmesi için sürdürülen sürecin bütünüdür. Hafıza izi, bir şeyin ezberlenmesi sonucu sinir sisteminde meydana gelen değişikliktir. Hafızanın sağlamlaşması iki özel sürece ayrılır. Geç faz uzun vadeli güçlenmeye karşılık geldiği düşünülen ilk sinaptik güçlendirme, öğrenmeden sonraki ilk birkaç saatte sinaptik bağlantılarda ve sinir devrelerinde küçük ölçekte olur.

Fizyolojik psikoloji, kontrollü deneylerde insan dışı hayvan deneklerin beyinlerinin doğrudan manipülasyonu yoluyla sinirsel algı ve davranış mekanizmalarını inceleyen davranışsal sinirbilimin bir alt bölümüdür. Bu psikoloji alanı beyin ve insan davranışlarını incelerken ampirik ve pratik bir yaklaşım gerektirir. Bu alandaki çoğu bilim insanı, zihnin sinir sisteminden kaynaklanan bir fenomen olduğuna inanmaktadır. Fizyolojik psikologlar sinir sisteminin mekanizmaları hakkında çalışarak ve bilgi edinerek insan davranışı hakkında birçok gerçeği ortaya çıkarabilirler. Biyolojik psikolojideki diğer alt bölümlerin aksine, psikolojik araştırmanın ana odağı beyin-davranış ilişkilerini tanımlayan teorilerin geliştirilmesidir.

Psikofizyoloji psikolojinin psikolojik süreçlerin fizyolojik temelleri ile ilgilenen dalıdır. Psikofizyoloji 1960'larda ve 1970'lerde genel bir araştırma alanı iken, şimdi oldukça özelleşmiş ve sosyal psikofizyoloji, kardiyovasküler psikofizyoloji, bilişsel psikofizyoloji ve bilişsel sinirbilim gibi alt uzmanlıklara dallanmıştır.

Epizodik bellek, açıkça belirtilebilen veya bir araya getirilebilen günlük olayların hafızasıdır. Belirli zamanlarda ve yerlerde meydana gelen geçmiş kişisel deneyimlerin toplanmasıdır; örneğin, kişinin 7. doğum günündeki parti gibi. Semantik bellek ile birlikte, uzun süreli hafızanın iki ana bölümünden biri olan açık belleği oluşturur(diğeri örtük bellek).

Flaş bellek, duygusal olarak uyarıcı bir anın veya olayların detaylandırılmış ve son derece can alıcı parçalarının 'enstantene' resmidir. Flaş bellek terimi şaşkınlık uyandıran, gelişigüzel aydınlanmalar, detay, görüntünün özü gibi kelimeleri akla getirir. Bununla beraber flaş bellekler bir parça gelişigüzel ve tamamlanmışlıktan da uzaktır. İnsanlar genellikle hatıralarından bir hayli emin de olsalar, araştırmalar bu hatıraların birçok detayının unutulduğunu göstermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Bobo bebeği deneyi</span> 1961 ve 1963te Albert Bandura tarafından yetişkin bir modelin bir Bobo bebeğine (devrildiğinde kendi kendine kalkan bir oyuncak) saldırganca hareketlerini izledikten sonra çocukların davranışlarını incelediği zaman yapılan deneylerin kolekti

Bobo bebeği deneyi, nüfuzlu bir psikolog olan Albert Bandura tarafından yapılan deneylerin ortak adıdır. 1961 ve 1963 yıllarında bir yetişkin insan modelin Bobo bebeğine saldırgan bir şekilde davranmasını izledikten sonra çocukların davranışını gözlemlemiştir. Deneyin farklı varyasyonları vardır. En dikkate değer deney, insan modelinin ödüllendirildiğini, cezalandırıldığını veya Bobo bebeğini fiziksel olarak taciz etmenin bir sonucu olmadığını gördükten sonra çocukların davranışlarını ölçmekti. Bu deneyler Bandura'nın sosyal öğrenme kuramını test etmek için kullandığı ampirik yöntemlerdir. Sosyal öğrenme kuramı, insanların büyük ölçüde gözlemleyerek, taklit ederek ve biçimlendirerek öğrendiklerini söyler. Bu kuram insanların sadece kendilerinin ödüllendirildikleri veya cezaaman öğrenmediklerini, aynı zamanda başkalarının ödüllendirildiğini veya cezalandırıldığını izleyerek de öğrenebileceklerini gösterir. Bu deneyler önemlidir; çünkü gözlemsel öğrenmenin etkileri ile ilgili daha birçok çalışma ile sonuçlanmıştır. Çalışmalardan elde edilen yeni verilerin, örneğin çocukların şiddet içeren medyayı izleyerek nasıl etkilenebileceğine dair kanıt sunaraktan gerçekçi çıkarımları vardır.

Henry Gustav Molaison, yaygın adıyla H.M., epilepsisinin tedavisi için beyninin iki yarımküresinden medial temporal lobektomi geçiren; bu operasyonla ön hipokampüslerinin üçte ikisi, parahipokampal korteksleri, entorhinal korteksleri, piriform korteksleri ve amigdalaları alınan Amerikalı hasta. Ameliyatın, Molaison'un epilepsisini kontrol altına almakta kısmi bir başarısı olsa da, hastaya yeni bellek edinme yetisini kaybettirmesi gibi büyük bir yan etkisi vardı.

Yapılandırılmış duygu teorisi, duygu deneyimini ve algısını açıklayan bilimsel bir teoridir. Bu teori, Lisa Feldman Barrett tarafından, onlarca yıldır duygu araştırmacılarını şaşkına çevirdiğini iddia ettiği "duygu paradoksu" olarak adlandırdığı sorunu çözmek için önerildi ve şöyle açıkladı: İnsanlar günlük yaşamda canlı ve yoğun duygu deneyimlerine sahiptir: başkalarında "öfke", "üzüntü", "mutluluk" gibi duyguları gördüklerini ve kendi kendilerine "öfke", "üzüntü" yaşadıklarını bildirirler. Bununla birlikte, psikofizyolojik ve nörobilimsel kanıtlar, bu tür ayrı deneyim kategorilerinin varlığı için tutarlı bir destek sağlayamadı. Bunun yerine, deneysel kanıtlar, beyinde ve vücutta var olanın etkilendiğini ve duyguların, birbiri ardına çalışan birden çok beyin ağı tarafından inşa edildiğini öne sürüyor.

Geçmişe dönüş ya da istemsiz tekrar eden bellek, bireylerin eski deneyimleri ya da eski deneyimlerin ögelerini ani ve genellikle güçlü bir şekilde yeniden deneyimlediği psikolojik fenomendir. Bu deneyimler sevindirici, üzgün, heyecan verici veya herhangi başka bir duygu olabilir. Geçmişe dönüş terimi, özellikle, anı istemsiz hatırlandığında ve/veya bu anı insanın tekrar yaşayabileceği kadar yoğun olduğunda, bunun gerçek zamanda yaşanmadığını, sadece bir anı olduğunu fark edemeyeceği durumlarda kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Hafıza ve yaşlanma</span>

Bazen "normal yaşlanma" olarak tanımlanan yaşa bağlı hafıza kaybı, Alzheimer hastalığı gibi demans türleriyle ilişkili hafıza kaybından niteliksel olarak farklıdır ve farklı bir beyin mekanizmasına sahip olduğuna inanılır.

Ödül sistemi ; teşvik edicilik özelliği, çağrışımsal öğrenme ve pozitif değere sahip duygulardan sorumlu bir grup nöral yapıdır. Ödül, bir uyaranın iştah (yaklaşma) ve tüketme davranışlarına yol açan çekici ve güdüsel özellikleridir. Ödüllendirici bir uyaran şu şekilde tanımlanmaktadır: "Bizi ona yaklaşmaya ve onu tüketmeye yöneltme potansiyeli olan her uyaran, nesne, olay, aktivite veya durum; tanımı gereği bir ödüldür". Edimsel koşullamada ödüllendirici uyaranlar, olumlu pekiştireç olarak işlev görürler fakat bu ifadenin tersi de doğrudur; olumlu pekiştireçler ödüllendiricidir.

Öz-referans etkisi, insanların kendilerinin olayın içinde yer alıp almadıklarına bağlı olarak bilgiyi farklı şekilde kodlama eğilimidir. İnsanlardan kendileriyle ilgili olan bilgileri hatırlamaları istendiğinde, hatırlama ihtimalleri daha yüksektir.