II. Dünya Savaşı, 1939'dan 1945'e kadar süren küresel savaştır. Savaşa dönemin büyük güçleri ve dünya ülkelerinin büyük çoğunluğu katıldı, Müttefikler ve Mihver olmak üzere iki karşıt askerî ittifak kuruldu. 30'dan fazla ülkeden gelen 100 milyondan fazla personelin doğrudan katıldığı bu topyekûn savaşta, savaşın büyük tarafları tüm ekonomik, endüstriyel ve bilimsel kapasitelerini savaş için seferber ettiler. 70 ila 85 milyon ölümle sonuçlanan II. Dünya Savaşı, insanlık tarihindeki en ölümcül savaştı ve savaş boyunca askerî personelden daha çok sivil kayıp verildi. Milyonlarca insan soykırımdan, planlanmış açlık ölümlerinden, katliamlardan ve hastalıklardan öldü. Tanklar, zırhlı araçlar, savaş uçakları, stratejik bombardımanlar, uçak gemileri, radar ve sonar, nükleer silahların geliştirilmesi ve roketler gibi birçok savaş teknolojisi savaşta önemli rol oynadı.
Doğu Almanya veya resmî adıyla Demokratik Alman Cumhuriyeti, günümüzdeki Almanya'nın doğu kısmında bulunmuş, 1949 ile 1990 yılları arasında var olmuş sosyalist cumhuriyet. ADC; 1945'te II. Dünya Savaşı'nın Nazilerin yenilgisiyle son bulması ve Almanya'nın işgal bölgelerine ayrılmasının ardından 1949'da Almanya Sosyalist Birlik Partisi'nin Sovyet işgal bölgesindeki topraklarda sosyalist bir devlet kurmasıyla ortaya çıkmış ve 1989 sonbaharında gerçekleşen Barışçıl Devrim ile Batı Almanya'yla yeniden birleşmesine kadar varlığını sürdürmüştür. Devletin resmî ideolojisi, Marksizm-Leninizm idi. Hükûmetin anlatısı ise Doğu Almanya'yı "işçi ve köylülerin sosyalist devleti" ve "barış Almanyası" olarak tanımlıyor, ülkenin savaşın ve faşizmin kökünü kazıdığını öne sürüyordu; öyle ki, antifaşizm ülkede bir devlet doktriniydi. Diğer sosyalist Doğu Bloku ülkeleri gibi, Doğu Almanya ve hükûmeti de 40 yıl kadar süren varlığı boyunca Sovyetler Birliği ile yakın ilişkiler ve karşılıklı etki içerisindeydi ve Varşova Paktı'nın bir parçasıydı.
Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı veya Molotov - Ribbentrop Paktı, Nazi Almanyası ile Sovyetler Birliği arasında Doğu Avrupa'yı aralarında paylaşan bir saldırmazlık paktıydı. Pakt 23 Ağustos 1939'da Moskova'da Almanya Dışişleri Bakanı Joachim von Ribbentrop ve Sovyet Dışişleri Bakanı Vyaçeslav Molotov tarafından imzalandı ve resmi olarak Almanya ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Arasında Saldırmazlık Antlaşması olarak biliniyordu. Gayri resmi olarak; Hitler-Stalin Paktı, Nazi-Sovyet Paktı veya Nazi-Sovyet İttifakı olarak da anıldı.
Almanya Sosyalist Birlik Partisi, Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin kurulduğu 7 Ekim 1949 tarihinden Mart 1990 seçimlerine kadar iktidarda bulunan partidir. SED, geleneksel Marksist-Leninist ideolojiyi benimseyen bir komünist partiydi. 1980'lerde SED, Sovyetler Birliği'nde gerçekleşmekte olan perestroyka ve glasnost açılımlarına cephe almıştır. Sovyetler Birliği ve ABD arasında Alman Demokratik Cumhuriyeti yönetiminin dahil edilmediği Moskova görüşmeleri sonucu Almanya Federal Cumhuriyeti ile Alman Demokratik Cumhuriyeti fiilen birleşince parti iktidardan düşmüştür.
Potsdam Konferansı, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası'nın teslimiyetinden sonra 17 Temmuz 1945 - 2 Ağustos 1945 tarihleri arasında Almanya'nın başkenti Berlin'in 26 kilometre güneybatısında bulunan Cecilienhof Sarayı'nda düzenlenen ve Churchill, Truman ve Stalin olmak üzere "Big Three" 'nin katıldığı konferans.
Batı Berlin, siyasi unsurlar yüzünden oluşmuş ve 1949'dan 1990'a kadar var olmuş bir eksklavdı. Batı Berlin sadece bugünkü Berlin'in batısındaki bölgeyi kapsıyordu ve Doğu Berlin ve Alman Demokratik Cumhuriyeti ile sınırlarını paylaşıyordu. Şehrin batısı 1945'te oluşan Amerikan, İngiliz ve Fransız sektöründen oluşuyordu. Siyasal olarak bu sektörler Batı Almanya'ya bağlıydı ama yine de bu bölgeler özel statülere sahipti, çünkü bu bölgelerin yönetimi Müttefik Devletler tarafından yapılıyordu. Doğu-Berlin'de Sovyetler tarafından işgal edilmişti ve böylece Sovyet sektörü olmuştu, Doğu Berlin böylece Sovyetler yönetimi altına girdi ve bütün Berlin'in Doğu Almanya'nın başkenti olması talep edildi. Bu talep Batılı Müttefikler tarafından reddedildi ve Berlin'in yönetiminin dört işgalci güçleri tarafından gerçekleştirilmesi istendi. Sovyetler'in ve Batılı Müttefikler'in siyasal nedenler yüzünden anlaşamaması nedeniyle kent bölündü ve Berlin Duvarı'nın 1961'de yapılmasıyla şehir resmen duvarlar tarafından bölünmüş oldu. Berlin duvarı'nın 1989'da yıkılmasıyla şehir yeniden birleşti.
İşgal Almanyası, Almanya'nın II. Dünya Savaşı sonrasında Müttefik Devletlerce kontrol edildiği döneme denir. Amerikan, İngiliz, Sovyet ve Fransız güçlerinden müteşekkil Müttefik Tetkik Yönetimi, 1945'ten 1949'a değin ülkeyi idare etti.
Nazilerden arındırma veya denazifikasyon, II. Dünya Savaşı'nın ardından Müttefik Devletler tarafından Alman ve Avusturya toplumlarında uygulanan ve nasyonal sosyalizmin etkisini kültür, toplum, ekonomi, basın, hukuk ve siyaset alanlarından silmek için uygulanan politikaları anlatır. Politika kapsamında sorumlu örgüt liderleri görevden alınmış, ilgili kurumlar kapatılmıştır. Politika, savaşın hemen ardından toplanan Potsdam Konferansı'nda kararlaştırılmıştır. Politika kapsamındaki uygulamalar Soğuk Savaş'ın başlamasıyla beraber fiilen sona erdirilmiştir.
Tito–Stalin ayrılığı Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti ve SSCB liderleri arasında baş gösteren ve 1948 yılında Yugoslavya'nın Kominform'dan ihraç edilmesiyle sonuçlanan görüş ayrılığına ve uzlaşmazlık sürecine verilen isimdir. Bu aynı zamanda, Yugoslavya'da Informbiro dönemi adıyla anılacak, SSCB ile olan ilişkilerin iyice zayıfladığı, 1955 yılına kadar devam edecek bir dönemin başlangıcıydı.
Titoizm 1948 yılında, yeni bir doktrin olarak Stalin tarafından zorla dayatılan dünya komünizmi anlayışına bir tepki olarak, Yugoslavya'nın komünist lideri J. B. Tito tarafından geliştirilen ve komünizmi, sosyalist ülkelerin ulusal bağımsızlıklarını kazanmalarına katkıda bulunan bir ideoloji olarak gören, ulusal komünizmin teorisi ve uygulamasıdır.
1939 yılında gizlice imzalanan Molotov–Ribbentrop Paktı uyarınca, Sovyetler Birliği II. Dünya Savaşı sırasında, Nazi Almanyası tarafından kendisine terk edilen kimi ülke ve bölgeleri ilhak ve işgal etti. İşgal edilen bölgeler arasında; Doğu Polonya, Letonya, Estonya, Litvanya, Doğu Finlandiya'nın bir parçası ve Doğu Romanya bulunmaktaydı. Bunların yanı sıra, Karpat Rutenyası Çekoslovakya'dan ilhak edilerek, Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin bir parçası haline getirildi.
Amerika Birleşik Devletleri-SSCB ilişkileri, Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasındaki diplomatik ilişkilerdir.
Curzon Hattı Sovyetler Birliği ve Polonya arasındaki bir sınır çizgisi önerisidir. Curzon Hattının tarihi, küçük değişikliklerle beraber, I. Dünya Savaşı dönemine kadar uzanır. Curzon Hattı, ilk kez Yüksek Savaş Konseyi tarafından, yeni ortaya çıkan İkinci Polonya Cumhuriyeti ve Sovyetler Birliği devletleri arasındaki sınır çizgisi olarak çizilmiştir. Hattı kurma önerisi, gelecekte yapılacak sınır anlaşmasına diplomatik olarak hizmet etmesi amacıyla İngiliz Dışişleri Bakanı George Curzon tarafından ortaya konulmuştur. Ancak savaşın devam etmesi nedeniyle, hiçbir zaman sınır anlaşması yapılamadı.
Lausitz Almanya ve Polonya arasında bölünmüş Orta Avrupa'da tarihi bir bölgedir. Bölge Sorb halkının yurdudur. Doğudaki Bóbr ve Kwisa nehirlerinden batıdaki Pulsnitz ve Kara Elster nedenlerine kadar uzanır, bugün Almanya'nın Saksonya ve Brandenburg eyaletlerinde ve ayrıca Batı Polonya'nın Aşağı Silezya ve Lubusz voyvodalıklarında bulunur.
Geçici Churchill Hükûmeti, İkinci Dünya Savaşı'nın ikinci aşamalarında, 23 Mayıs'tan 26 Temmuz 1945'e kadar kısa vadeli bir Birleşik Krallık (BK) hükûmetiydi. Başbakan, Muhafazakar Parti lideri Winston Churchill'di. Bu hükûmet, 10 Mayıs 1940'ta ilk kez başbakan olarak atanmasından sonra oluşturduğu ulusal koalisyonun yerini aldı. Koalisyon Muhafazakar, İşçi ve Liberal partilerin önde gelen üyelerinden oluşuyordu ve Nazi Almanyası'nın yenilgisinden kısa bir süre sonra sona erdi, çünkü koalisyon tarafları Japonya'nın yenilgisine kadar devam edip etmeme konusunda anlaşamadılar.
Polonya'nın 1945'ten 1989'a kadar olan tarihi, II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra Polonya'ya dayatılan komünist yönetim dönemini kapsar. Bu yıllar, genel sanayileşme, kentleşme ve yaşam standardında pek çok iyileştirmeyi barındırırken, erken dönem Stalinist baskılar, toplumsal huzursuzluk, siyasi çekişmeler ve şiddetli ekonomik zorluklarla gölgelendi.
Potsdam Anlaşması,, Ağustos 1945'te İkinci Dünya Savaşı'nın galibi üç büyük Müttefik devlet olan Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği arasında yapılan anlaşmadır. Potsdam Konferansı'nın bir sonucu olan bu anlaşma, Almanya'nın sınırlarının ve Alman işgalinden kurtarılan bölgede sınırların belirlenmesi ve yeniden inşası ile ilgiliydi. Ayrıca Almanya'nın silahsızlandırılması ve ödeyeceği savaş tazminatları, savaş suçlularının yargılanması ve etnik Almanların Avrupa'nın çeşitli bölgelerinden toplu olarak sınır dışı edilmesi konularını da ele almıştır.
Batı ihaneti, Birleşik Krallık, Fransa ve bazen ABD'nin, II. Dünya Savaşı'nın başlangıcında ve sonrasında Çekoslovak ve Polonya devletlerine ilişkin yasal, diplomatik, askeri ve ahlaki yükümlülüklerini yerine getirmediği görüşüdür. Ayrıca bazen o sırada diğer Orta ve Doğu Avrupa devletlerinin muamelesine de atıfta bulunur.
Oder–Neisse hattı, Almanya ve Polonya arasındaki uluslararası sınırın çoğunun temelidir. Esas olarak Oder ve Lusatian Neisse nehirleri boyunca uzanır ve kuzeyde, Szczecin ve Świnoujście limanlarının hemen batısında Baltık Denizi ile buluşur.
Stalin Notası, ya da Mart Notası olarak da bilinen, Almanya'daki Batılı Müttefiklerin temsilcilerine 10 Mart 1952'de teslim edilen bir belgeydi. Sovyet genel sekreteri ve başbakanı Joseph Stalin, ekonomi politikalarında hiçbir koşul olmaksızın ve "insan hakları ve ifade, basın, dini ikna, siyasi inanç ve özgürlükler de dahil olmak üzere temel özgürlükler, toplantı ve demokratik parti ve örgütlerin serbest faaliyet" garantileri içeren bir Almanya'nın yeniden birleşmesi ve tarafsızlaştırılması için bir öneri ortaya koydu.