Alfred Dreyfus'un tutuklanması
Dreyfus Olayı |
---|
Alfred Dreyfus'un tutuklanması Dreyfus Olayı'nın başlamasını ifade eder. Olay, Fransız askeri sırlarının satın alınmasına ilişkin bir bilgi notunun Fransız ajanları tarafından Paris'teki Alman Büyükelçliği Askerî Ataşesi Maximilian Von Schwartzkoppen'in çöp kutusundan çıkmasıyla başlar. Casusluk suçlaması sonradan suçsuz olduğu ortaya konan Fransız Ordusu Kurmay Heyetindeki genç topçu subayı Alfred Dreyfus'a yöneltilir. Dreyfus'un Yahudi olması ayrımcılığa maruz kalmasına yol açmış ve Fransız toplumunun içindeki Yahudi karşıtlığını da ortaya çıkartmıştır.
Fransız istihbarat faaliyetleri
1870 yılındaki Fransa-Prusya Savaşı'nın ardından Fransa istihbarat teşkilatı yeniden yapılandırılmış, bu kapsamda Yarbay Jean Conrad Sandherr komutasında karşı-istihbarat dairesi yapılandırılmıştır. Bu dairenin temel görevi Alman Büyükelçiliğini ve bünyesindeki personeli izlemekti. Elçilik bünyesindeki askerî ataşe Maximilian von Schwartzkoppen, Berlin'deki Savaş Bakanlığıyla doğrudan temas halindedir. Ayrıca Schwartzkoppen, İtalyan askerî ataşe Albay Panizzardi ile sık sık bir araya gelmekte ve ellerindeki bilgileri istişare ediyorlardı. Bu verilerin ışığında Fransız karşı-istihbarat dairesi Alman Elçiliğinde temizlikçi olarak çalışan ve eşi Fransız Muhafız Birliğinde görev yapan Marie Bastian'dan yardım talep eder. Alsace bölgesinden olan Marie Bastian ileri derecede Almanca bilmekteydi ve Schwartzkoppen'in çöpüne atılmış veya şöminesinde yakılmış önemli evrak ve kalıntılarını karşı-istihbarat dairesine iletmeye başladı. Dairede bir araya getirilen evraklar sayesinde 1892 yılında Fransız Generlkurmay Başkanlığı kaynaklı önemli bilgilerin Almanların eline ulaştığı ve dolayısıyla ordu içindek bir hainin olduğuna dair güçlü kanıtlar ortaya çıkar.[1]
İhbar
1894 yılı yaz aylarında Fransız karşı-istihbarat dairesine daha önceki ihbarların çok ötesinde önemli bir ihbar gelir. Alman askerî ataşesinin çöp kutusundan alınan bilginin yine temizlikçi Marie Bastian kaynaklı olduğu düşünülür. Ancak bu kez Alman subayın posta kutusundan Brucker adlı ajan tarafından alındığı ortaya çıkmıştır. Bilgi notunda Fransız Ordusuna ait oldukça kritik erişilebilir belgelerin listesi yapılmış ve istenilen belgenin tedarik edilebileceği el yazısıyla belirtilmiştir. İmzasız belgeye "bilgi notu" anlamına gelen "bordereau" denilmiştir. Çok ince not kağıdının üzerine yazılmış olan not sadece iki yerden yırtıldığı için oldukça hasarsız şekilde ele geçirilmiştir. Kağıdın her iki yüzünde de yazı vardır. Ancak bilgi notunda Alman yetkiliye iletileceği bildirilen belgeler ve bilgi notuna ait zarf bulunamamıştır.
Bilgi notunun Fransız karşı-istihbarat dairesinde çalışan Binbaşı Hubert-Joseph Henry'ye iletildiği kesindir. Binbaşı belgeyi uzunca bir süre elinde tutmuştur, yazıdaki el yazısının meslektaşlarından Binbaşı Ferdinand Walsin Esterhazy'ye ait olduğunu anlamamış olması ilginçtir. Belgenin varlığından bağlı bulunduğu komutanı Albay Sandherr'e 24 Eylül günü bahseder, o da derhal Genelkurmay Başkanı General Raoul Le Mouton de Boisdeffre'yi bilgilendirir. Alman askerî ataşeye casusluk yapan kişinin kurmay bir Fransız subayı olduğuna karar verirler.
Soruşturma
Yapılan soruşturmada daha ilk aşamadan itibaren yanlış bir yöntem tutturulmuş, el yazısının mutlaka kurmay bir subaya ait olduğu düşünülmüştür. Ayrıca bilgi notunda bahsedilen konulardan beş tanesinden üçünün topçulukla ilgili olması, yazan kişinin topçu sınıfından olduğu önyargısını oluşturmuştur. Sonunda Genelkurmay Başkanlığında görev yapan topçu sınıfından subayların listelenmesi sırasında adı geçen Yahudi Yüzbaşı Alfred Dreyfus, hem Yahudi olduğu için hem de 1871'den itibaren Almanya tarafından ilhak edilmiş olan Alsace bölgesindeki Mulhouse kentinden olduğu için dikkati çekmiştir. Sadece bir önyargı sonucu adeta hedef haline gelen Dreyfus'un, resmî evraklardaki el yazısının şans eseri bilgi notundaki el yazısına benzemesi bu deneyimsizce ve önyargıyla yürütülen soruşturma sürecinin hızlıca Dreyfus aleyhine sonuçlanmasına yol açar.
Tutuklama
Başarılı bir subay olmasının yanı sıra, ağabeyinin şirketinden dolayı maddi durumunun iyi olması, kötü alışkanlıklarının olmaması ve iyi bir aile hayatının bulunması, bunun yanı sıra oldukça yurtsever bir ideolojiye sahip olması gibi etkenler soruşturmacı komuta heyeti tarafından göz ardı edilmiştir. Dreyfus'un böylesi bir ihanete neden kalkışacağı sorgulanmadan genel olarak Yahudi karşıtlığı üzerinden hareketle konuyu devralan Savaş Bakanı General Auguste Mercier de hızla konuyu Başbakan Charles Dupuy, Dışişleri Bakanı Gabriel Hanotaux ve Adalet Bakanı Eugène Guérin'e açar. Bu yetkililer de el yazısının bir uzman tarafından incelenmesini salık verir. Merkez Bankası uzmanı Alfred Gobert, belgedeki yazıyla Dreyfus'un el yazısı arasındaki farkları işaret eder. Ancak karşı-istihbarat tarafından zaten belgeler kendisine verilmiş olan ve zanlıya dair bilgilere de vakıf olan el yazısı uzmanı Alphonse Bertillon belgenin zanlı tarafından yazıldığında ısrar eder, hatta el yazısındaki farklılıkların kişi tarafından özellikle yapıldığı gibi bir mantıkla hareket eder. Bu bilgi ışığında işlemlere devam etme kararı alan savaş Bakanı Mercier tutuklama kararını verir. 15 Ekim günü bir bahaneyle Savaş Bakanlığına sivil kıyafetle çağrılan Dreyfus burada tutuklanır. Ancak Cherche-Midi Hapishanesine gönderilen reyfus'un tutuklandığı ilan edilmez, bu durum Savaş Bakanının hala Dreyfus'un suçluluğundan emin olduğunu gödtermektedir.
Soruşturmayı yürütmekle görevlendirilen Binbaşı Armand du Paty de Clam Dreyfus'un evinde yapılan araştırmadan da eli boş döner. Hakkındaki suçlamaya dair hiçbir ayrıntıya vakıf olmayan Dreyfus ise hapishanede çok kötü durumdadır, yemek yemeyi reddetmiş ve akıl sağlığını kaybetmenin eşiğine gelmiştir. 29 Ekim günü "bilgi notu" kendisine hapishanede gösterilen ve aynı metni yeniden yazması istenen Dreyfus suçlamayı algılayarak suçsuz olduğunu şiddetle belirtir. 31 Ekim günü Du Paty, diğer el yazısı uzmanlarının da olumlu görüşünü aldıktan sonra Dreyfus'un suçlu olduğunu düşündüğünü ancak kararın Savaş Bakanında olduğunu belirtir raporunu sunar. Bu aşamada "Libre Parole" başta olmak üzere sağcı basın Yahudi bir subayın vatana ihanetten tutuklandığını yazıp, Dreyfus'un adını basınca olay Bakanın kontrolünden çıkar.
Dava süreci
Askeri mahkemede davayla yargıç Binbaşı Bexon d'Ormescheville görevlendirilir. Mahkeme soruşturma sürecinde Dreyfus aleyhine olumsuz olarak hiçbir bilginin çıkmamasına rağmen Yahudi karşıtı kamuoyu çoktan kararı vermiştir. Boyalı basın Dreyfus'un ulusal güvenlikle ilgili çok önemli belgeleri düşmana verdiğinden emindir. Siyasal suçlar için idam cezası 1848 Anayasasında kaldırıldığı için bu kamuoyu adeta üzgündür. Bu basın ayrıca olayı gizli yürüten Savaş Bakanını da hedef alarak Yahudileri korumakla itham eder. Davayla General Mercier'in kişisel olarak ilgilenmesiyle dava Mercier mi Dreyfus mu ikilemine indirgenir. Dolayısıyla Dreyfus'un suçsuz bulunması durumunda Mercier suçlu olacaktır.
Kaynakça
- ^ Yahudi Ansiklopesinde ilgili madde 14 Haziran 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 20 Nisan 2020 tarihinde erişilmiştir