İçeriğe atla

Aleksitimi

Aleksitimi ya da duygu körlüğü, duyguları tanımlama ve açıklama konusunda subklinik yetersizlik ile karakterize olan bir kişilik oluşumudur.[1] Aleksitiminin temel özellikleri; duygusal farkındalıkta, sosyal bağlılıkta ve kişilerarası ilişkilerde bozukluk olarak sıralanabilir.[2]

Yüksek düzeyde aleksitimi genel nüfusun yaklaşık % 10'unda görülmektedir ve herhangi bir nörogelişimsel bozukluğun yanı sıra bazı psikiyatrik hastalıklarla birlikte görülebilir.[3] Kültürel erkeksilik kavramlarına uyan erkeklerde (örneğin üzüntünün kadınsı bir duygu olduğunu düşünmek gibi) duygularını tanımı ve ifade etme güçlüğü subklinik düzeylerde ortaya çıkar. Buna bazı araştırmacılar tarafından normatif erkek aleksitimisi denir.[4][5]

Aleksitimi terimi 1973 yılında psikoterapist Peter Sifneos tarafından ortaya atılmıştır.[6][7] Kelime; Eski Yunanca'dan αλέξω (Alexo, "kovmak") ve θυμός (thumos, "ruh, duygu, düşünce") köklerinden oluşmakta ve "duyguyu kovmak" anlamına gelmektedir.

Birlikte görülen medikal ve psikiyatrik hastalıklar

Aleksitimi ile birlikte gözlemlenen pek çok psikiyatrik bozukluk vardır. Bir çalışmada, post travmatik stres bozukluğu olan Vietnam Savaşı gazilerinin %41'i aleksitimik bulunmuştur.[8] Diğer bir çalışmada bulunan prevalans bulguları ise şöyledir; bulimia için % 56;[9] 45%[10] - 50%[11] majör depresif bozukluk; % 63 anoreksiya nervoza;[9] % 34 panik bozukluk,[12] % 28 sosyal fobi[12] ve % 50 madde bağımlılığı.[13] Aleksitimi ayrıca edinsel veya travmatik beyin hasarı olan bireylerde de görülür.[10][14][15]

Kaynakça

Özel
  1. ^ Sifneos PE. The prevalence of 'alexithymic' characteristics in psychosomatic patients. Psychotherapy and psychosomatics, 22 (2):255-262, 1973
  2. ^ Oriel FeldmanHall, Tim Dalgleish, Dean Mobbs, (2013). Alexithymia decreases altruism in real social decisions. Cortex 49, 899-904 http://dx.doi.org/10.1016/j.cortex.2012.10.015 PII: S0010-9452(12)00317-6
  3. ^ Taylor GJ, Bagby, M.R., Parker, J.D.A. Disorders of Affect Regulation: Alexithymia in Medical and Psychiatric Illness. Cambridge: Cambridge University Press, 1999
  4. ^ Karren, Keith (2014). Mind/body health: The effects of attitudes, emotions, and relationships. Boston, MA: Pearson. s. 68. ISBN 978-0-321-88345-2. 
  5. ^ Karakis, Emily N.; Levant, Ronald F. (1 Eylül 2012). "Is Normative Male Alexithymia Associated with Relationship Satisfaction, Fear of Intimacy and Communication Quality Among Men in Relationships?". The Journal of Men's Studies. 20 (3): 179-186. doi:10.3149/jms.2003.179. ISSN 1060-8265. []
  6. ^ Bar-On, Reuven (2000). The Handbook of Emotional Intelligence: Theory, Development, Assessment, and Application at Home, School, and in the Workplace. San Francisco, California: Jossey-Bass. ISBN 0-7879-4984-1.  pp. 40–59
  7. ^ Taylor GJ & Taylor HS (1997). Alexithymia. In M. McCallum & W.E. Piper (Eds.) Psychological mindedness: A contemporary understanding. Munich: Lawrence Erlbaum Associates pp. 28–31
  8. ^ Shipko S, Alvarez WA, Noviello N (1983). "Towards a teleological model of alexithymia: alexithymia and post-traumatic stress disorder". Psychotherapy and psychosomatics. 39 (2). ss. 122-6. doi:10.1159/000287730. PMID 6878595. 
  9. ^ a b Cochrane CE, Brewerton TD, Wilson DB, Hodges EL (1993). "Alexithymia in the eating disorders". The International Journal of Eating Disorders. 14 (2). ss. 219-22. doi:10.1002/1098-108X(199309)14:23.0.CO;2-G. PMID 8401555. 
  10. ^ a b Koponen S, Taiminen T, Honkalampi K; ve diğerleri. (2005). "Alexithymia after traumatic brain injury: its relation to magnetic resonance imaging findings and psychiatric disorders". Psychosom Med. 67 (5). ss. 807-12. doi:10.1097/01.psy.0000181278.92249.e5. PMID 16204442. 
  11. ^ The Relationship between Alexithymia and General Symptoms of Patients with Depressive Disorders. Kim JH, Lee SJ, Rim HD, Kim HW, Bae GY, Chang SM. Psychiatry Investig. 2008 Sep; 5(3):179-85. Epub 2008 Sep 30. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2796028/ 10 Nisan 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  12. ^ a b Cox BJ, Swinson RP, Shulman ID, Bourdeau D (1995). "Alexithymia in panic disorder and social phobia". Comprehensive Psychiatry. 36 (3). ss. 195-8. doi:10.1016/0010-440X(95)90081-6. PMID 7648842. 
  13. ^ Taylor GJ, Parker JD, Bagby RM (1990). "A preliminary investigation of alexithymia in men with psychoactive substance dependence". The American Journal of Psychiatry. 147 (9). ss. 1228-30. PMID 2386256. 
  14. ^ Williams C, Wood RL (Mart 2010). "Alexithymia and emotional empathy following traumatic brain injury". J Clin Exp Neuropsychol. 32 (3). ss. 259-67. doi:10.1080/13803390902976940. PMID 19548166. 
  15. ^ Becerra R, Amos A, Jongenelis S (Temmuz 2002). "Organic alexithymia: a study of acquired emotional blindness". Brain Inj. 16 (7). ss. 633-45. doi:10.1080/02699050110119817. PMID 12119081. 
Genel

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Otizm</span> Bilinçsel ve zihinsel rahatsızlık

Otizm, üç yaşından önce başlayan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. Bu belirtiler otizmi, Asperger sendromu gibi daha hafif seyreden otistik spektrum bozukluğundan (OSB) ayırır. Otizm kalıtımsal kökenlidir ancak kalıtsallığı oldukça karmaşıktır ve OSB'nin kökeninin çoklu gen etkileşimlerinden mi yoksa ender görülen mutasyonlardan mı kaynaklandığı çok açık değildir. Nadir vakalarda, doğum sakatlıklarına neden olan etmenlerle yakından bağlantılıdır. Diğer görüşlere göre ise çocuklukta yapılan aşılar gibi nedenler tartışmalıdır ve aşı kökenli varsayımların ikna edici bilimsel kanıtları yoktur. 2007 yılında yapılan araştırmalara göre otizmin prevalansını 1.000 kişiye bir ya da iki vaka olarak tahmin eder, aynı araştırmalardaki tahminlere göre OSB yaklaşık 1.000 kişide altı vakadır ve erkeklerde rastlanma oranı kadınlara göre 4,3 kat daha fazladır. 2022 yılı CDC verilerine göre otizmin görülme sıklığı 44 çocuktan 1'e yükselmiştir. Otizm vakalarının sayısı 1980'lerden beri oldukça fazla oranda artmıştır. Bunun nedeni kısmen tanı koyma yöntemlerindeki değişikliklerdir; gerçek prevalansın artıp artmadığı anlaşılamamıştır.

<span class="mw-page-title-main">RNA</span> nükleotitlerden oluşan polimer

Ribonükleik asid (RNA), bir nükleik asittir, nükleotitlerden oluşan bir polimerdir. Her nükleotit bir azotlu baz, bir riboz şeker ve bir fosfattan oluşur. RNA pek çok önemli biyolojik rol oynar, DNA'da taşınan genetik bilginin proteine çevirisi (translasyon) ile ilişkili çeşitli süreçlerde de yer alır. RNA tiplerinden olan mesajcı RNA, DNA'daki bilgiyi protein sentez yeri olan ribozomlara taşır, ribozomal RNA ribozomun en önemli kısımlarını oluşturur, taşıyıcı RNA ise protein sentezinde kullanılmak üzere kullanılacak aminoasitlerin taşınmasında gereklidir. Ayrıca çeşitli RNA tipleri genlerin ne derece aktif olduğunu düzenlemeye yarar.

<span class="mw-page-title-main">Bipolar bozukluk</span> Depresyon dönemlerine ve anormal derecede yüksek ruh haline neden olan zihinsel bozukluk

Bipolar bozukluk veya İki uçlu duygudurum bozukluğu, her biri günlerden haftalara kadar süren depresif ve manik periyotlar ile karakterize edilen, bireyin tamamıyla sağlıklı bir duygudurum (ötimik) vaziyetine de girebildiği, bir duygudurum bozukluğudur. Yaşanan bu iki dönemin ortak özelliği, kişilerin duygudurumunda olağan seyrinden farklı özellikte ve süreklilik arz eden bir yaşantısı olmasıdır. Bu farklılıklar depresif dönemde yaşanan hüzünlü, özgüveni düşük ruh halindeki artış (disfori) ve bununla birlikte manik dönem olarak nitelendirilen neşedeki artıştır (öfori).

<span class="mw-page-title-main">Majör depresif bozukluk</span> Düşük benlik saygısı ve normalde eğlenceli aktivitelere ilgi veya zevk kaybı ile birlikte her şeyi kapsayan düşük ruh hali

Majör depresif bozukluk, majör depresyon veya klinik depresyon, en az iki hafta boyunca, farklı türden günlük hadise ve tecrübeler karşısında, sabit bir şekilde düşük ruh halinde bulunulması ile karakterize edilen bir zihinsel hastalıktır. Hastalık, tıbbi teşhisi ancak bir uzman tarafından konulabilecek bir hastalıktır. Hastalık, halk arasında kullanılan depresif olma durumu ile alakalı olmayıp, bu ruh hallerinden her yönden ve tamamen ayrılan bir hastalık türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Antidepresan</span> Majör depresif bozukluk ve anksiyete gibi rahatsızlıkları tedavi etmek için kullanılan psikiyatrik ilaçlar

Antidepresanlar, majör depresif bozukluk gibi bazı duygudurum bozukluklarını, bazı anksiyete bozukluklarını ve bazı kronik ağrı durumlarını tedavi etmek için kullanılan ilaçlardır. Antidepresanların yaygın yan etkileri arasında ağız kuruluğu, kilo alımı, baş dönmesi, baş ağrısı, cinsel işlev bozuklukları ve duygusal körelme bulunur. Antidepresanlar, çocuklar, ergenler ve genç yetişkinler tarafından alındığında intihar düşüncesi ve davranışı riskinde artışa neden olabilir. Antidepresanların özellikle ani bir şekilde kesilmeleri sonucunda, antidepresan yoksunluk sendromu ortaya çıkabilir.

<span class="mw-page-title-main">Asperger sendromu</span> belirge

Asperger sendromu (AS) ya da Asperger bozukluğu, sosyal etkileşimde zorluklar ve sınırlı, basmakalıp ilgi ve etkinliklerle tanımlanan otistik spektrum bozukluklarından (OSB) biridir. AS diğer OSB’lerden dil ve bilişsel gelişimde genel bir gecikme olmamasıyla ayrılır. Her ne kadar standart tanı ölçütleri arasında belirtilmemişse de motor sakarlık ve sıra dışı dil kullanımına sıklıkla rastlanır.

Otizm spektrum bozukluğu (OSB), yaygın sosyal etkileşim ve iletişim anomalileri ile şiddetli derecede sınırlı ilgi ve aşırı yineleyici davranış olarak görülen bir psikolojik durum spektrumudur.

Kendini yaralama, bir kişinin kendisini, intihar etme niyeti olmadan yaraladığı kendine zarar verme davranışıdır. Bu zarar vermelerin nedeni dayanılmaz duygulardan, gerçekdışılık hissinden ve hissizlikten kurtulma olabilir.

<span class="mw-page-title-main">MikroRNA</span> yaklaşık 21-23 nükleotit uzunluğunda tek iplikli RNA molekülü türü

Genetikte, mikroRNA (miRNA) yaklaşık 21-23 nükleotit uzunluğunda tek iplikli RNA molekülü türüdür, gen ifadesinin düzenlenmesinde rol oynar. miRNA'lar kodlamayan RNA'lardandır, yani DNA'dan transkripsiyonu yapılan ama proteine çevirisi yapılmayan genler tarafından kodlanırlar. Pri-miRNA olarak adlandırılan primer transkriptler işlenerek, önce pre-miRNA adlı kısa sap-ilmik yapılarına, sonra da fonksiyonel miRNA'ya dönüşürler. Olgun miRNA moleküller bir veya daha çok mesajcı RNA (mRNA) ile kısmî tamamlayıcıdır ve başlıca işlevleri gen ifadesini aşağı ayarlamaktır. 1993'te Lee ve çalışma arkadaşları tarafından Victor Ambros laboratuvarında keşfedilmişlerdir, ancak mikroRNA terimi ilk 2001'de kullanıma girimiştir.

Hipokampus, beynin medial temporal lobunda yer alan, hafıza ve yön bulmada önemli rolü olan bölge. Bir gri cevher tabakası olup, lateral ventrikülün alt boynuz tabanı boyunca uzanır. Filogenetik olarak en eski beyin kısımlarındandır.

Azalmış duygulanım, bazen duygusal küntlük, duygusal donukluk veya duygusal uyuşma olarak da bilinir, bireyde azalmış duygusal tepkenlik durumudur. Bu durum, özellikle normalde duygusal tepkiler uyandırması beklenen konular hakkında konuşurken, duyguların sözlü veya sözsüz olarak ifade edilememesi ile karakterize edilir. Bu durumdaki bireylerde, ifade edici jestler nadirdir ve yüz ifadesi veya ses tonlamasında çok az değişiklik vardır. Ayrıca, azalmış duygulanım otizm, şizofreni, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu, şizoid kişilik bozukluğu veya beyin hasarının belirtileri olabilir. Ayrıca bazı ilaçların yan etkisi olarak da gözlenebilir.

<span class="mw-page-title-main">Anksiyete bozukluğu</span> günlük durumların aşırı, mantıksız bir kaygıya sebep olduğu bilişsel bozukluk

Anksiyete bozuklukları, belirgin ve kontrol edilemeyen anksiyete ve korku duyguları ile karakterize edilen bir grup zihinsel bozukluklardır. Bu durumlar, bireylerin sosyal, mesleki ve kişisel işlevselliğini önemli ölçüde bozar. Anksiyete, huzursuzluk, alınganlık, kolay yorulma, konsantrasyon güçlüğü, kalp hızında artış, göğüs ağrısı, karın ağrısı gibi fiziksel ve bilişsel belirtilere yol açabilir ve belirtiler bireyler arasında değişiklik gösterebilir.

<span class="mw-page-title-main">Hepatit</span> Karaciğer inflamasyonu

Hepatit, karaciğer hücrelerinde inflamasyon ile karakterize tıbbi durumdur. İsim Yunanca hepar (ἧπαρ); hepat- (ἡπατ-), karaciğer kökünden ve sonek -itis, "inflamasyon" 'dan türemiştir (c. 1727) Karaciğerdeki inflamasyon zamanla kendini sınırlayabilir ya da fibrozis ve siroza ilerleyebilir.

<span class="mw-page-title-main">Phillip Allen Sharp</span> Amerikalı biyolog

Phillip Allen Sharp, Amerikan genetikçi ve moleküler biyolog. RNA bağlanmasının kaşiflerinden biridir. Richard J. Roberts ile birlikte ökaryot hücrelerinin DNA dizelerindeki genlerin bitişik sırada olmadığını, aralarda intron denilen okunmayan ve protein sentezine katılmayan bölümlerin olduğunu keşfettiler. Bu sayede mRNA'lar aynı DNA dizesinden bu bölümleri farklı şekilde silmeleri ile farklı proteinleri kodlayabilmektedir. İkili bu keşifleri ile 1993 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülünü kazanmışlardır.

Asperger sendromunun tanısı, standard tanı ölçütleri sosyal etkileşimde bozukluk, yineleyici ve stereotipik davranış ve ilgiler ve dil becerisi ile bilişsel gelişimde önemli bir gecikme olmamasıdır. Uluslararası standartın dışında ABD'de kullanılan ölçütler arasında gündelik yaşamda da önemli bozukluklar bulunmaktadır. Tanı için diğer ölçütler Peter Szatmari ve Christopher Gillberg tarafından önerilmiştir.

Bilişsel davranışçı terapi (BDT) ruh sağlığını geliştirmek amacıyla yapılan bir psikososyal müdahaledir. BDT tipi terapide, bireye fayda sağlamayan bilişsel bozulmalara odaklanır ve bu bilişsel bozulmalar değiştirilmeye çalışılır. Bireyin duygusal denge haline gelmesini ve kendi günlük yaşam problemlerini çözebilmesi için kişisel başa çıkma stratejileri geliştirmesini sağlamayı hedefler. Yöntem depresyon tedavisinde kullanılmak için tasarlanmış olsa da günümüzde anksiyete dahil birçok ruh sağlığı bozukluğunda kullanılmak üzere geliştirilmiştir. BDT bilişsel ve davranışçı psikoterapilerin kanıta dayalı teknik ve stratejilerini birlikte kullanarak psikopatolojileri tedavi etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Sadist kişilik bozukluğu</span> sadizmi içeren kişilik bozukluğu teşhisi

Sadist kişilik bozukluğu, Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı'nın (DSM-III-R) bir ekinde ortaya çıkan sadomazoşizmi içeren bir kişilik bozukluğudur. DSM'nin sonraki sürümleri bunu içermez.

Anhedoni, bireysel motivasyon ve haz alabilme seviyesi/kabiliyeti başta olmak üzere, bireyin hedonik fonksiyonlarında çeşitli gerilemeleri/eksiklikleri ifade eden bir tanımlamadır. Terimin, günümüzden önceki dönemlere ait tanımlamalarında 'haz/zevk/keyif alamama hali' daha çok vurgulanırken, anhedoni günümüzde ilgili araştırmacılar tarafından motivasyon azalması, haz beklentisinin azalması (istek), tüketim hazzının azalması (ilgi/beğeni) ve pekiştirmeli öğrenme yetisinin gerilemesi ile ilişkilendirilmektedir. DSM-V tanımına göre anhedoni, depresif bozuklukların, madde kullanım bozukluklarının, psikotik bozuklukların ve kişilik bozukluklarının bir bileşenidir; ve bunların içinde haz alma kabiliyetinin azalması ya da daha önce keyif veren aktivitelere yönelik ilginin azalması olarak tanımlanır. ICD-10, anhedoni üzerine açık bir tanım barındırmasa da, anhedoniye eşlenik depresif semptom açıklamasında, DSM-V içeriğine benzer olarak, ilgi veya haz kaybı olarak bir tanımlama yapılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Kannabidiol</span> CBD

Kannabidiol (CBD), 1940 yılında keşfedilen bir fitokanabinoiddir. Tetrahidrokanabinol (THC) ile birlikte kenevir bitkilerinde tanımlanmış 113 kannabinoidden biridir ve bitkinin ekstraktının %40'ını oluşturur. CBD kullanılarak kaygı, biliş, hareket bozuklukları ve ağrı ile ilgili çalışmalar yapılmış, ancak kannabidiolün bu koşullar için etkili olduğuna dair yeterli kanıt bulunamamıştır. Bununla birlikte, CBD, belirli terapötik etkilerin kanıtlanmamış iddialarıyla tanıtılan bitkisel bir besin takviyesidir.

Duygusal düzensizlik, uyarıcılara rağmen kişinin arzu edilen duygusal tepkisi kapsamı içinde olmayan bir dizi duygusal tepkidir.