İçeriğe atla

Albert Bandura

Albert Bandura (2005)

Albert Bandura (4 Aralık 1925; Mundare - 28 Temmuz 2021[1]), sosyal öğrenme kuramı ve öz yarar teorisi üzerindeki çalışmalarıyla tanınan Kanadalı ünlü psikolog.

Hayatı

Albert Bandura 4 Aralık 1925'te Kanada, Alberta'nın kuzeyinde, Edmonton'a yaklaşık 50 mil uzaklıktaki Polonya ve Ukrayna'dan çok fazla göç alan ve yaklaşık 400 nüfusa sahip küçük bir köy olan Mundare'de doğdu. Doğu Avrupa kökenli ailenin altı çocuğundan en küçük ve tek erkek çocuğudur. Annesi Ukrayna'dan, babası Polonya Krakow'dan gençlik çağlarında Kanada'ya göç etmiştir. Babası Kanada demiryollarında işçi, annesi ise kasabada bir mağazada görevlidir. Anne ve babası standart bir eğitim alamamış da olsa eğitime önem vermişlerdir. Örneğin babası kasabadaki okulun yönetim kurulu üyesi olarak çocuklara şu üç dilde eğitim verdi;  Lehçe, Rusça ve Almanca.[2]  

Bandura ilkokul ve liseyi kasabadaki tek okulda okudu. Liseden mezun olduktan sonra batıdaki Vancouver, British Columbia Üniversitesine gitmiştir. Bandura mühendislik sınıfında okurken derslerin erken başlamamasını fırsat bilerek bir gün kütüphaneye gider. Orada bir kurs kataloğuna denk gelir. Sabahları ders saatinden önce gidebileceği bu kurs ile psikoloji kariyerine adım atmış olur psikoloji sınıfına başlar. 1949 da Bolocan Ödülü ile üniversitenin psikoloji bölümünden mezun olur. Üniversiteden mezun olduktan sonra danışman hocasına ‘ Psikolojinin temelini nerede bulabilirim?’ diye sorar ve Iowa Üniversitesine gitmeye karar verir. Kenneth Spence'nin Psikoloji Bölümünde başkanlık yaptığı dönemde, Clark Hull tarafından Iowa Üniversitesine yönlendirilmiştir.[2]

O sırada hafta sonları gittiği golf kursunda etkileyici bir kadın golfçü ile karşılaşır. Bandura'nın sonradan ‘Eşimle ilk olarak kum sahada tanıştık’ dediği ve ömür boyu eşi olarak kalan Virginia Varns, hemşirelik okulunda eğitmendir. 1952 yılında evlenmişlerdir. Kızlarından Mary 1954'te, Carol ise 1958'de doğmuştur.[2]

Bandura 1951'de yüksek lisans derecesini ve 1952 yılında da Klinik Psikoloji alanında ise doktorasını Iowa Üniversitesinde yapmıştır. 1953 yılında Stanford Üniversitesinde kariyerini sürdürmeye devam eder. APA'nın yöneticilerinden olan Bob Sears, Jack Hilgard, Quinn McNemar, Calvin Stone ve Paul Farnsworth'la muhteşem deneyimler paylaşmasında bu fakültenin çok faydası olmuştur.  Bandura 1960'lara kadar çocukların özdenetim yeterliklileri hakkındaki çığır açıcı çalışmalarını sürdürmüştür. 1964 yılında Stanford Üniversitesi profesörü olarak APA (Amerikan Psikologlar Derneği) seçimlerinde başkan olmuştur.[2] 

Psikolojiye Katkıları

1953'te Stanford Üniversitesi'nde öğretmenlik yapmaya başlamıştır. Ailenin, sosyal çevrenin ve önceki kuşakların sosyal davranışlar üzerindeki etkisini irdelemiştir.Öğrencisi Richard Walters ile sosyal öğrenme ve saldırganlık üzerine birlikte araştırma yapmışlardır. Bandura'ya göre insanın şiddete eğilimi salt onun doğasında olan bir durumdan değil; gözlem, taklit ve benzer çevresel etmenlerden de kaynaklanmaktaydı. Örneğin, annenin sürekli baba tarafından dövüldüğü bir ailede büyüyen çocuk, ileride dayakçı bir eş oluyordu.

Bandura, çevresel faktörlere fazlasıyla önem verdiği ve bireysel farklılıklar ile genetik yapıyı göz ardı ettiği gerekçesiyle özellikle biyolojik ekolün psikologları tarafından eleştirilmiştir.

Sosyal Öğrenme Teorisi

John Dewey (1859- 1952)

Albert Bandura, kuramını geliştirme sürecinin ilk aşamasında ‘Sosyal Öğrenme Kuramı’nı (1977) oluşturmuştur. Sosyal Öğrenme Kuramı’nın temel ilkesi: ‘İnsanların başkalarının davranışlarını gözleyerek ve bunlardan bir sonuç çıkararak öğrenebilecekleri’dir.[3] Daha sonra öğrenmede gözlemin yanında bilişssel bazı bileşenlerin de olduğunu düşnerek kuramının kapsamını genişletmiştir ve ‘Sosyal Bilişsel Teori’ yi oluşturmuştur.

Lev Vygotsky (1896- 1934)

İnsanların karşılıklı etkileşim sonucu birbirlerinden bir şeyler öğrenmelerine, başkalarının davranışlarını gözlem yoluyla model almalarına ilişkin ilk açıklamalar Platon ve Aristo'ya kadar dayanmaktadır.[4] Bu konuda ilk sistematik şekilde fikir belirten kişi ise John Dewey olmuştur. Sonrasında Rus psikolog  Lev Vygotsky de sosyal ortamda öğrenme ile ilgili çalışmıştır.[5] Başkalarıyla etkileşime girerek öğrenme ile ilgili ilk fikir beyan eden bu kuramcılardan sonra sosyal öğrenme kuramının temelleri 1950'li yıllarda Rotter tarafından atılmıştır ve ‘Sosyal öğrenme kavramı'nı ilk defa 1947 yılında Julian Rotter kullanmıştır.[5] Günümüzde ise Sosyal Öğrenme Kuramı denildiğinde akla gelen ilk isim Albert Bandura'dır.

Bandura'nın ilk olarak öğrenmeye getirdiği yaklaşım sosyal davranışçılıktır.  Sonrasında  Sosyal Öğrenme Kuramı'nı ileri süren Albert Bandura bireylerin nasıl öğrendiklerini açıklamaya çalışmıştır.[5]  Daha sonra, taklit ve gözlemin, insanın öğrenmesini açıklamada yetersiz kaldığını anladığında,  kuramını insanların ahlaki değerleri nasıl öğrendiklerini açıklamak üzere daha da geliştirmiş; düşünme, hafıza, dil ve davranışların sonuçlarını tahmin etme ve değerlendirme gibi süreçleri de içine alacak şekilde genişletmiştir.[4]

Sosyal öğrenme kuramı, öğrenmeye gözlem ile birlikte zihinsel süreçleri de katarak, öğrenmeyi ve davranış edinimini uyarıcı-tepki etkileşimi ve pekiştireçlerle açıklayan katı davranışçı yaklaşımlardan farklılık göstermiştir. Bu açıdan Sosyal Bilişsel Kuram olarak da anılan bu kuramın ilk davranışçı ekoller ile davranışçılığın gözden düşmesiyle alanda hakim anlayış haline gelen bilişsel yaklaşım arasında bir geçiş elemanı olarak görev yaptığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Saldırganlık

Bobo Doll Deneyi sırasında çocuklar

Sosyal Öğrenme teorisi öğrenmenin ve davranış ediniminin  bir başkasını gözlemleyerek, taklit yoluyla ya da bir kişiyle etkileşime girerek de olabileceğine dair açıklamalar getirmiştir. Yine bu kurama göre saldırganlık davranışları da gözlemle ve taklit yoluyla edinilir.

Bandura ve arkadaşları, model alma yoluyla öğrenmenin saldırgan davranış üzerindeki etkisine ilişkin bir dizi çalışma yapmıştır. Bunlardan en önemlisi ve ünlüsü Bobo Doll Deneyi'dir. Bu deneyde bir model, patlamayan, plastikten yapılmış olan Bobo adlı bir bebeğe saldırmıştır. Kavgacı biçimde bir hitaptan sonra model, tokmakla bebeğin başına vurur, yere fırlatır, üzerine oturur ve arka arkaya, sürekli burnunu yumruklar, bir tekmeyle odanın öbür ucuna savurur, hızla havaya fırlatır ve toplarla bombardımana tabi tutar.[6] Bu gösteri çocuklara izletilmiştir ve sonrasında aralarında Bobo bebeğin de bulunduğu oyuncaklarla oynamalarına izin verilmiştir. Deneyin sonucunda modelin çocukların davranışlarını iki şekilde etkilediği görülmüştür. İlki model, çocuklara yeni saldırı biçimleri öğretmiştir. İkincisi, modelden taklit edilenlere ek olarak, diğer saldırgan davranışların sayısı da artmıştır.[6] Bandura ve arkadaşlarının yaptığı bu çalışmada görüldüğü gibi gözlem ve taklit yoluyla diğer davranışların öğrenilmesinde olduğu gibi saldırganlık da öğrenilmektedir.

Öz Yeterlilik

Bandura yaşamla mücadele ederken hissedilen yeterlik ve beceri duygusunu anlatan kendine saygı veya kendilik değeri duygumuz olan kendine yeterlik(self-efficacy) kavramını ele almıştı.[7] Bu içsel durum bizim davranışlarımızı pek çok şekilde etkileyebilir.

Çalışmaları göstermiştir ki kendine yetme duygusu yüksek insanlar hayatlarındaki çok çeşitli olaylarla daha iyi başa çıkabilmektedirler. Bu insanlar güçlüklerin üstesinden gelebilmeyi umarlar. Görevlerinde sebat ederler ve başarılı olacaklarına dair kendine güven seviyelerini daima yüksek tutarlar.[7]

Öte yandan, kendine yetme duygusu düşük olan insanlar, hayatın çeşitli olaylarıyla baş etmede kendilerini mutsuz ve umutsuz hissederler ve kendilerini etkileyen durum veya koşulları değiştirmek için ya çok az ya da hiç imkânları bulunmadığına inanırlar.[7]

Bandura'ya göre (1977, 1997), insanlar gerçekten değişmek için kesin bir karar vermedikleri ve gereken çabayı göstermedikleri sürece, davranışlarını değiştirmeye pek yanaşmazlar. Bandura sonuç beklentileri ve ikna beklentileri arasında bir ayrım yapar. Sonuç beklentisi insanların, eylemlerinin belirli bir sonuca yol açmakta ne derece başarılı olacağına dair beklentileridir. İkna beklentisi ise insanların istedikleri bir sonucu elde etmekte ne derece başarılı olacaklarına dair inançlarıdır.[8] Bu duruma örnek verecek olursak, her akşam birkaç saatinizi ders çalışmaya ayırıp hafta sonu dışarı çıkmaktan vazgeçerseniz yüksek notlar alacağınıza dair bir beklentiniz olur. Ancak aynı zamanda bu kadar çok çalışamayacağınıza ve fedakarlık yapamayacağınıza dair ikna beklentileri de olabilir.

Eğitim Alanına Katkıları

Bireyin etkin bir şekilde yaparak ve yaşayarak, tüm vasıflarını geliştirmesine odaklı öğrenme tekniği kişinin olumlu bir şekilde gelişmesine zemin hazırlamaktadır. Sosyal Öğrenme Teorisi bilgilerin ezberlenmesini değil, yaşam boyu problemlerin çözülebilmesi için gerekil tutum ve zihinsel süreç becerilerini kazandırmayı amaçlamaktadır.

Sosyal öğrenme kuramından ortaya çıkan başarı kuramına göre insanların neden başarıya ulaşmak istedikleri bilinirse öğrencileri motivasyona yönlendirici stratejiler seçilebilir. İnsanlar başarısız olma olasılığını en aza indirgeyip başarılı olma duygusunu en üst düzeye çıkardıkları zaman kendileri için gerçekçi amaçlar oluştururlar. Başarı deneyimi yaşayan öğrencilerde başarma ihtiyacı güçlenir.[5] Bandura'nın kişilerin yetenekleriyle ilgili inançlarıyla ilgili gösterdiği kaynaklardan biri harekete geçirici üstünlük deneyimleridir. Bunlar geçmişte elde edilen bir başarıyı yine elde etme çabasıdır.[8]

Sosyal Öğrenme Teorisi başkalarının davranışlarının gözlemlenmesine dayalı bir dolaylı öğrenmeyi temel almaktadır. Gözlenen davranışın ödül getirdiği gözleniyorsa bu davranış model alınarak sürdürülür. Yeni davranışların kazandırılmasında öğretmenin uygun model olması önemli bir faktördür. Öğretmenin kullandığı dil ve kelimeler, öğrencilere karşı davranışları ve tutumu öğrenciler tarafından model olarak alınır.[5] Bireyin öğrenme süreci başkalarını gözlemleyerek, gözlemlediği davranışı ceza veya ödülle ilişkilendirerek gözlemlenen davranışın model alınarak benimsenmesi ya da bireyin kendi deneyimleri sonucunda davranışı sürdürüp sürdürmemesi şeklinde gerçekleşmektedir.

Sosyal öğrenme kuramında, öğretmenin sınıfta model olma durumu öğretmenin niteliği ile doğru orantılıdır. Eğer öğretmen öğrencilerle iyi ilişkiler içinde ise, öğrencilerine model olabilir. Tersi durumda ise, öğrenciler sınıfın dışında model ararlar. Öğretmenin çalışma planı, standardı, ilkeleri ve öğrenciye karşı olumlu tutumu iyi bir model olmasına olumlu katkı sağlar.[5]

Öğrenmede model alma yolu kullanılırken modellenecek davranış, model olacak kişi (öğretmen, sınıftan seçilen bir diğer öğrenci, toplumdan veya sembolik kişi) belirlenmelidir. Modellenen davranış basit, ilgi çekici, hatırlanması kolay bir şekilde sunulmalıdır. Model davranışın işlevsel değeri oluşturulmalıdır.[5]

Wood ve Bandura (1989) öz-yeterliği şu şekilde tanımlamıştır "bireyin, belirli durumsal amaçlara ulaşmak için gerekli motivasyon, bilişsel kaynaklar ve hareket tarzlarını oluşturma kapasitesine olan inanışları”dır. Öğrenciler tarafından her yönden model alınan öğretmen sınıf içerisinde kendi öz-yeterliğine olan inancını en iyi şekilde ortaya koymalı ve bunun yanında öğrencilerin kendilerine güvenlerini tam olarak sağlayabilmeleri için onları sürekli olarak desteklemeli ve motive etmelidir.[5]

Ödülleri[9]

  • Seçkin Katkı Ödülleri, Uluslararası Saldırganlık Araştırma Derneği, 1980.
  • Seçkin Bilimsel Katılımlar Ödülü, Amerikan Psikoloji Derneği, 1980.
  • William James Ödülü, Amerikan Psikoloji Derneği, 1989.
  • Seçkin Ömür Katılımlar Ödülü, California Psikoloji Derneği, 1998.
  • Eğitimde Psikoloji Üstün Katkıları için Thorndike Ödülü, Amerikan Psikoloji Derneği, 1999.
  • Yaşam Boyu Başarı Ödülü, Davranış Terapisi, Geliştirme Derneği, 2001.
  • Sağlığın Teşviki ve Geliştirilmesine Katkı için Healthrac Ödülü, 2002.
  • Yaşam Boyu Başarı Ödülü, Batı Psikoloji Derneği, 2003.
  • Sağlığın Teşviki ve Geliştirilmesi Bilimleri, Üstün Katkı McGovern Madalyası, 2004.
  • Psikolojiye Ömür Boyu Üstün Katkısı için Ödül, Amerikan Psikoloji Derneği, 2004.
  • Psikoloji Bilimde Üstün Başarılar için James McKeen Cattell Ödülü,  Amerikan Psikoloji Derneği, 2004.
  • Onursal Üyesi, Dünya İnovasyon Vakfı, 2004.
  • Seçkin Başarı Mezunlar Ödülü, Iowa Üniversitesi, 2005.
  • Sağlığın Teşviki ve Geliştirilmesi Araştırma Seçkin Yaşam Boyu Başarı Ödülü, Sağlık Davranışı, 2006.
  • Amerikan Akademi Psikoloji Bilimi Ömür Boyu Değerli Katkıları için Altın Madalya Ödülü, Amerikan Psikoloji Vakfı, 2006.
  • Everett M. Rogers Ödülü, Eğlence ve Toplum Norman Lear Merkezi, 2007.
  • Grawemeyer Ödülü, Grawemeyer Vakfı, 2008.
  • Interamerican Psikoloji Ödülü, Psikoloji Interamerikan Derneği, 2009.
  • Stanford Üniversitesi Sosyal Bilimler Tarihinde Ömür Boyu Başarı Ödülü, 2011.
  • Ömür Boyu Kariyer Ödülü, Psikoloji Bilimi Uluslararası Birliği, 2012.
  • Amerika Ulusal Bilim Ödülü, Ulusal Bilim ve Teknoloji Vakfı- ABD, 2016.

Kitapları[10]

  • Ergenlikte Saldırganlık, (Albert Bandura ve Richard H. Walters), 1959.
  • Sosyal Öğrenme ve Kişilik Gelişimi (Albert Bandura ve Richard H. Walters), 1963.
  • Davranış Değişikliklerinin İlkeleri, 1969.
  • Psikolojik Modelleme: Çelişen Teoriler, 1971.
  • Saldırganlık: Sosyal Öğrenme Analizi, 1973.
  • Sosyal Öğrenme Teorisi, 1977.
  • Düşünce ve Eylemin Sosyal Temelleri: Sosyal Bilişsel Kuram, 1986.
  • Değişen Toplumda Öz-yeterlilik, 1995.
  • Sosyal Bilişsel Kuram: Temel Kavramlar, 2008.
  • Manevi Kopuş: İnsanlar nasıl zalimce davranabilirler ve bu konuda nasıl iyi hissedebilirler?

Kaynakça

  1. ^ "Shocked Fans Ask About Albert Bandura's Cause of Death". US day News (İngilizce). 29 Temmuz 2021. 28 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2021. 
  2. ^ a b c d Pajares, F., (2004). Albert Bandura: Biographical sketch. http://web.stanford.edu/dept/psychology/bandura-bio-[] pajares/Albert%20_Bandura%20_Biographical_Sketch.htm
  3. ^ akt. Mızrak Şahin,M. ve Özerdoğan, N.,(2014). Başarılı emzirme için sosyal öğrenme kuramı ve emzirme öz-yeterlilik kuramlarına dayalı hemşirelik bakımı. Hemşirelikte Eğitim ve Araştırma Dergisi, 11(3), 11-15.
  4. ^ a b Gürel, R., (2014). Sosyal pekiştireçlerin ve model davranışlarının, çocukların ahlaki yargılarının şekillenmesindeki etkisi (Bandura örneği). Değerler Eğitimi Dergisi, 12 (28), 101-119.
  5. ^ a b c d e f g h Bayrakçı, M. (2007). Sosyal öğrenme kuramı ve eğitime uygulanışı. Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,17,198-210.
  6. ^ a b Ulusoy, O., (2008). Ergenlerde bilişim teknolojisi kullanımı ve saldırganlıkla ilişkisi, (Yüksek lisans tezi). Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
  7. ^ a b c Schultz, D. & Schultz, S. E. (2007). Modern psikoloji tarihi (1. Baskı). İstanbul: Kaknüs
  8. ^ a b Burger, M. J. (2006). Kişilik: Psikoloji biliminin insan doğasına dair söyledikleri (1. Baskı).İstanbul: Kaknüs
  9. ^ "Arşivlenmiş kopya". 30 Temmuz 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Mayıs 2016. 
  10. ^ "Arşivlenmiş kopya". 19 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Mayıs 2016. 

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

<span class="mw-page-title-main">Sosyoloji</span> toplumun oluşum, işleyiş ve gelişim yasalarını inceleyen bilim dalı

Sosyoloji veya toplum bilimi, toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalıdır. Toplumsal (sosyolojik) araştırmalar sokakta karşılaşan farklı bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlere kadar geniş bir alana yayılmıştır. Bu disiplin insanların neden ve nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıkları kadar bireylerin veya birlik, grup ya da kurum üyelerinin nasıl yaşadığına da odaklanmıştır.

Psikoterapi, bireylerin duygusal ve davranışsal sorunlarının çözümünü, ruh sağlıklarının geliştirilmesi ve korunmasını amaçlayan tekniklerin genel adı. Psikoterapi her zaman sadece tek tek bireyleri konu almaz, zaman zaman incelenen tüm bir ailenin etkileşimsel meseleleri zaman zamansa incelenen bir çiftin birbiriyle olan ilişkisindeki bazı sorunların ruh sağlığı temelindeki kökleri olabilir. Ruh-zihin sağlığına dair sorunların psikolojik, sosyolojik veya somatik boyutları olabilir.

Davranışçılık veya behaviorizm, I. Dünya Savaşı sıralarında bir grup Amerikalı psikoloğun, yapısalcılığa ve işlevselciliğe karşı çıkmaları ve bilincin iç gözlem yöntemi ile incelenmesine kuşku ile bakmaları sonucu ortaya çıkan, bilinç hallerinin değil, davranışların, gözlenebilir durumların incelenmesi gerekliliğini savunan psikoloji kuramı akımıdır.

Sosyal biliş sosyal etkileşimde rol oynayan bilgiyi işleme, kodlama, depolama ve hatırlama gibi bilişsel süreçlerdir. İnsanların kendilerini kuşatan fiziksel, sosyal çevrelerini ve çevreleriyle olan ilişkilerini, diğer insanlar ve kendileri hakkında nasıl izlenim oluşturduklarını, nasıl hissettiklerini ve düşündüklerini ve bu türden bir düşünce biçiminin yargıları ve davranışları nasıl etkilediğini incelemektedir. Toplumsal bağlamdan etkilenen ve toplumsal bağlamı etkileyen bilişsel süreç ve yapıları incelemektedir Ancak sosyal biliş terimi diğer psikoloji ve bilişsel sinirbilim alanlarında yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu alanlarda sosyal biliş terimi çoğunlukla otizm ve diğer bozukluklar nedeniyle kesintiye uğrayan çeşitli sosyal becerilere karşılık gelmektedir. Bilişsel sinirbilim alanında ise sosyal bilişin biyolojik temelleri araştırılmaktadır. Benzer şekilde Gelişim psikolojisi alanında da sosyal biliş becerileri gelişimsel perspektifle incelenmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Howard Gardner</span> Amerikalı psikolog

Howard Earl Gardner, hâlen Harvard Üniversitesi'nde çalışmalarına devam eden Amerikan psikolog. Çoklu zekâ kuramını ortaya atan bilim insanıdır. 1981'de MacArthur Ödülü almıştır.

<span class="mw-page-title-main">Yaratıcılık</span>

Yaratıcılık, yeni ve kullanışlı ürünler ve çözümler geliştirmeye yarayan bir bilişsel yetenektir.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal psikoloji</span> toplumun insanların düşüncelerini ve davranışlarını nasıl etkilediğini araştıran bilim dalı

Sosyal psikoloji bireylerin düşüncelerinin, iç dünyalarının ve davranışlarının başkalarının gerçek, hayalî ve anlaşılan oluşundan nasıl etkilendiğine dair bir bilimsel çalışmadır. Bu alanda araştırma yapanlar genellikle psikolog veya sosyolog'lardan oluşmaktadır. Buna rağmen bütün sosyal psikologlar hem birey, hem de topluluk bazında çalışırlar. Benzerliklerine rağmen iki alan amaçları, yaklaşımları, yöntemleri ve terimlerinde farklılaşırlar. Biyofizik ve kavrama psikolojisi gibi sosyal psikoloji de disiplinlerarası bir alandır.

<span class="mw-page-title-main">Çoklu zekâ teorisi</span> 1983te Howard Gardnerin önerdiği model

Çoklu zekâ kuramı 1983 yılında Howard Gardner tarafından zekâyı tek ve baskın bir yetenek olarak görmekten ziyade, çeşitli ve özel boyutlardan oluştuğunu öneren bir modeldir.

Bilişsel psikoloji, düşünme, hissetme, öğrenme, anımsama, karar verme, dil, problem çözme ve yargılama gibi zihinsel süreçlerin en geniş anlamda incelenmesidir. Yani bilişsel psikologlar insanların bilgiyi anlama, saklama ve bilincine geri getirmeleriyle ilgilenirler. Bilişsel psikologlar zihinsel süreçlerin incelenebileceğine ve incelenmesi gerektiğine inanırlar. Her ne kadar bilişsel süreçler doğrudan gözlenemeseler de, davranışlar gözlenebilir ve bu davranışların altında yatan bilişsel süreçler hakkında çıkarımlar yapılabilir.

Kişilik psikolojisi, bireylerin kendilerine özgü davranış, düşünce ve duygu biçimleriyle ilgilenir.

Jerome Seymour Bruner, bilişsel psikoloji, bilişsel öğrenme kuramı ve eğitim psikolojisi gibi alanlarda geliştirdiği teorileri ile tanınan Amerikalı psikolog.

Lightner Witmer, klinik psikoloji hareketinin öncüsü Amerikalı psikologdur.

<span class="mw-page-title-main">Aaron T. Beck</span> Amerikalı ruh hekimi (1921 – 2021)

Aaron Temkin Beck, Amerikalı psikiyatr. Bilişsel davranışçı terapinin kurucusu olarak kabul edilmektedir. 1954 yılında geçtiği Pensilvanya Üniversitesi'nin psikiyatri bölümünde vefatına kadar emekli öğretim üyesi olarak çalışmalarına devam etmekteydi. Ayrıca Beck, dört çocuğundan birisi olan, Dr. Judith Beck tarafından yönetilen bir araştırma ve eğitim merkezi olan, Beck Enstitüsü'nün de kurucusudur.

Psikoloji temel bilimi, psikoloji alanında yapılan araştırmaların bazıları, uygulanan psikolojik disiplinlerde yapılan araştırmalardan daha "temel" dir ve doğrudan bir uygulaması yoktur. Psikoloji içerisindeki temel bilim yönelimini yansıttığı düşünülen alt disiplinler arasında biyolojik psikoloji, bilişsel psikoloji, nöropsikoloji vb. alt dallar sayılabilmektedir. Bu alt disiplinlerdeki araştırmalar, metodolojik titizlik ile karakterizedir. Psikolojinin temel bilim olarak kaygı, davranış, biliş ve duyguların altında yatan yasaları ve süreçleri anlamaktır. Temel bilim olarak psikoloji, uygulamalı psikoloji için bir temel sağlar. Uygulamalı psikoloji, aksine, temel psikolojik bilimlerin ortaya koyduğu psikolojik ilkelerin ve teorilerin uygulanmasını içerir; bu uygulamalar zihinsel ve fiziksel sağlık ayrıca eğitim gibi alanlarda sorunların üstesinden gelmeyi veya refahı artırmayı amaçlamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Bobo bebeği deneyi</span> 1961 ve 1963te Albert Bandura tarafından yetişkin bir modelin bir Bobo bebeğine (devrildiğinde kendi kendine kalkan bir oyuncak) saldırganca hareketlerini izledikten sonra çocukların davranışlarını incelediği zaman yapılan deneylerin kolekti

Bobo bebeği deneyi, nüfuzlu bir psikolog olan Albert Bandura tarafından yapılan deneylerin ortak adıdır. 1961 ve 1963 yıllarında bir yetişkin insan modelin Bobo bebeğine saldırgan bir şekilde davranmasını izledikten sonra çocukların davranışını gözlemlemiştir. Deneyin farklı varyasyonları vardır. En dikkate değer deney, insan modelinin ödüllendirildiğini, cezalandırıldığını veya Bobo bebeğini fiziksel olarak taciz etmenin bir sonucu olmadığını gördükten sonra çocukların davranışlarını ölçmekti. Bu deneyler Bandura'nın sosyal öğrenme kuramını test etmek için kullandığı ampirik yöntemlerdir. Sosyal öğrenme kuramı, insanların büyük ölçüde gözlemleyerek, taklit ederek ve biçimlendirerek öğrendiklerini söyler. Bu kuram insanların sadece kendilerinin ödüllendirildikleri veya cezaaman öğrenmediklerini, aynı zamanda başkalarının ödüllendirildiğini veya cezalandırıldığını izleyerek de öğrenebileceklerini gösterir. Bu deneyler önemlidir; çünkü gözlemsel öğrenmenin etkileri ile ilgili daha birçok çalışma ile sonuçlanmıştır. Çalışmalardan elde edilen yeni verilerin, örneğin çocukların şiddet içeren medyayı izleyerek nasıl etkilenebileceğine dair kanıt sunaraktan gerçekçi çıkarımları vardır.

Sosyal öğrenme, akranlar arasındaki sosyal etkileşim yoluyla toplumsal bir ölçeğe kadar bireysel veya grupla öğrenmeden daha geniş ölçekte gerçekleşen öğrenmedir. Tutum ve davranışlarda bir değişikliğe yol açabilir veya açmayabilir.

Bilişsel taklit, sosyal öğrenme alt biçimi ve taklit alt türüdür. Bilişsel taklit motor ve vokal taklitle kontrast oluşturur. Diğer tüm taklit şekillerinde olduğu gibi, bilişsel taklit bir başkasının uyguladığı kuralları veya yanıtları öğrenmeyi ve kopyalamayı içerir. Motor ve bilişsel taklit arasındaki en temel fark, gözlemci tarafından öğrenilen ve kopyalanan kuralın türüdür. Bu nedenle, tipik bir taklitle öğrenme deneyinde katılımcıların nesneler üstünde yeni eylemleri veya yeni spesifik hareket dizinlerini kopyalaması gerekirken, bir bilişsel taklit paradigmasında katılımcıların belirli hareket ve hareket kalıplarından bağımsız olarak yeni bir kuralı taklit etmesi beklenmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Video model öğrenme</span> Öğrenme metodu

Video model öğrenme, video kayıtlarını eğitim amaçlı kullanarak öğrenciye hedef davranışları öğretmek için uygulanan kanıta dayalı gözlemsel bir öğretme uygulamasıdır. Video modelden farklı olarak Video öz modellemede, bireyler kendilerini video üzerinde başarılı bir şekilde bir davranış sergilerken gözlemler ve daha sonra hedeflenen davranışı taklit eder. Video modelleme, sosyal iletişim öz bakım ve atletik performans dahil olmak üzere birçok beceriyi öğretmek için kullanılabilir; otizm spektrum bozukluğu olan çocuklar için ümit vadettiğini göstermiştir. Video modellemenin teorik kökleri, gözlem yoluyla öğrenme yeteneğine dikkat çeken Bandura'nın(1969) sosyal öğrenme kuramı çalışmasına dayanmaktadır.

Diane F. Halpern, Amerikalı bir psikolog ve Amerikan Psikoloji Derneği'nin (APA) eski başkanıdır. KGI'daki Minerva Okullarında Sosyal Bilimler Dekanı ve ayrıca Claremont McKenna College'da McElwee Ailesi Psikoloji Profesörüdür. Aynı zamanda Batı Psikoloji Derneği, Psikoloji Öğretim Derneği ve Genel Psikoloji Bölümü'nün eski başkanıdır.