İçeriğe atla

Alaşya

Amarna döneminde Antik Yakın Doğu Haritası

Alaşya (Akadca ve Hititçe: 𒀀𒆷𒅆𒅀 Alaşiya ; Ugaritçe ẢLṮY), Alasiya/Alaşiya olarak da yazılır ve Alaşya Krallığı olarak da bilinir,[1] Orta ve Geç Tunç Çağlarında var olan ve Doğu Akdeniz bölgesinde yer alan bir devletti. Eski Mısır ve Eski Yakın Doğu'daki diğer devletler için başta bakır olmak üzere önemli bir maden ihracatçısıydı . Günümüze ulaşan birçok metinde adı geçmektedir ve günümüzde Kıbrıs'ın eski adı veya bir bölgesi olduğu düşünülmektedir. Bu varsayım, Tel Aviv Üniversitesi'nde Alaşya'dan diğer hükümdarlara gönderilen kil tabletler üzerine yapılan bilimsel analizlerle doğrulanmıştır.[2]

Metinler

Alaşya kralı ile Antik Mısır kralı III. Amenhotep arasındaki yazışmaları anlatan bir Amarna mektubu. Yaklaşık M. Ö. 1380 yılından kalmadır ve Tel el-Amarna, Mısır'da bulunmuştur. Bugün Berlin'de Vorderasiatisches Müzesi'nde sergilenmektedir.
Başka bir Amarna mektubu. "Kardeşin Alaşya kralından Mısır Firavunu'na" diye başlayan ve muhtemelen Akhenaten'e M. Ö. 1350 yılında gönderilen bir mesaj. British Museum'da sergilenmektedir.

Alaşiya olarak çevrilen ve İncil'deki Elishah'a karşılık gelen bu devletin adı Mısır, Hitit, Akad, Miken (Linear B) ve Ugarit dillerinde yazılmış metinlerde geçmektedir. Amarna mektuplarından bazıları kraldın veya Alaşya'nın bakanlarının ağzından yazılmıştır. Bu mektuplar genelde Alaşya'den gönderilen bakır miktarı ve karşılığında Alaşya'nın almak istediği gümüş veya fildişi talepleri ile ilgilidir. Bir mektup, 500 talent bakırdan (muhtemelen 12.5 ton) bahseder ve neden bu kadar az bakırın gönderildiğine dair bahaneler sunar. Firavun ayrıca Alaşya Kralı tarafından "kardeşi" olarak anılır, bu da muhtemelen krallığının ekonomik gücünden dolayı kralın kendisini Mısır firavunuyla eşit olarak gördüğünü gösterir. Birkaç yüzyıl sonra yazılan Papirüs Anastasi IV, Alaşya'dan Mısır'a gönderilen bakıra ve ineklere de atıfta bulunur.[3]

Bu sebepten dolayı, Alaşiya olarak tanımlanan herhangi bir yer, Geç Tunç Çağı'nda oldukça fazla bakır üretimine sahip olmalıdır. Metinlerde Alaşiya'nın konumuna dair başka ipuçları da bulunuyor. Mesela Amarna mektuplarından bazıları, Alaşya Kralı'na ve Lukki halkına (muhtemelen Deniz Kavimleri'nin bir parçası) ait bir geminin Alaşya'daki köyleri ele geçirmesine atıfta bulunur.[4]

Diğer yazışmalarda, Ugarit Kralı, Ugarit'i Deniz Kavimlerinden korumak için Alaşya Kralı'ndan yardım ister. Ugarit'ten gelen bir başka belgede iki prensin "Alaşya diyarına" sürgün edildiği kaydedilmektedir. Yine Ugarit'te bulunan başka bir metin, Alaşya'nın başkentinin bir dağın üzerinde konumlandığına dair bir ipucu içermektedir. Ancak bu kelime dağdan çok kıyı olarak çevrilmiştir.[5] İsmi tarihte kayıtlı olan ilk Kıbrıs kralı, MÖ 13. yüzyılda Ugarit'e gönderilen mektuplarda adı geçen Kuşmeşuşa'dır.[6]

Antik Mısır hikâyelerinden Wenamun'un Öyküsü'nün günümüze ulaşan sonu, bir Mısır rahibi olan Wenamun'un, Biblos'tan Mısır'a deniz yoluyla seyahat ettiği sırada rotasından saptığını ve Mısır yerine Alaşya'da karaya çıktığını anlatır. Bu hikâyede Wenamun, öfkeli bir kalabalık tarafından neredeyse öldürüecekken, "kasabanın prensesi" Hatbi tarafından kurtarıldığını kurtarılır.

Alaşya'ya atıfta bulunan son metinlerden bazıları günümüzde Türkiye toprakları üzerinde yer alan Hitit İmparatorluğu'ndan kalmadır. Hitit metinleri Hitit donanmasının Alaşya'yı deniz savaşlarında yendiğini yazarak övünür. Alaşya Muharebeleri tarihte kayıtlı ilk deniz savaşlarından biridir ve Hitit İmparatorluğu'nun zaferiyle sonuçlanmıştır.[7]

Alaşya'dan gelen Amarna mektuplarının listesi

  • EA33; Başlık: Oluşmakta olan Bir İttifak
  • EA34; Başlık: Firavun'un sitemleri yanıtlandı
  • EA35; Başlık: Nergal'in Eli
  • EA 36; Başlık: Bakır hakkında daha fazla bilgi
  • EA37; Başlık: Gümüş hakkında daha fazla bilgi
  • EA38; Başlık: Bir kardeş kavgası
  • EA39; Başlık: Gümrük Vergisiz
  • EA40; Başlık: Gümrük Vergisiz, Validen Valiye

Alaşya'nın konumunun belirlenmesi

Alaşiya, Tunç Çağı'nda diğer Doğu Akdeniz ülkeleri için önemli bir bakır kaynağı olarak biliniyordu. Bakır madeni çıkartan Alaşya Krallığı aynı zamanda Doğu Akdeniz kıyısı boyunca bu madenin ticaretini de yapmıştır.

Bu nedenle Doğu Akdeniz'de, deniz kıyısında ve Tunç Çağı döneminde bakır üretiminin oldukça fazla olduğu bir yerde bulunmalıdır.

Bazı akademisyenler, Alaşiya'nın Suriye veya Türkiye'de olma olasılığına dikkat çektiler ancak günümüzde akademisyenler genellikle (her ne kadar aralarında evrensel bir fikir birliği olmasa da) Alaşya'nın Kıbrıs'ın tamamını veya en azından en azından bir kısmını ifade ettiği konusunda hemfikir.[8] Spesifik olaraksa, günümüzde Gazimağusa'ya bağlı Tuzla'da yer alan Enkomi bölgesinin tüm Kıbrıs adasını kapsayan Alaşya krallığının başkenti olduğu da akademisyenlerin doğruluğunu kabul ettiği bir varsayımdır.[9]

Kıbrıs'ın Alashiya ile özdeşliği, 2003 yılında Goren ve diğerleri tarafından Amerikan Arkeoloji Dergisi'nde (American Journal of Archaeology) yayımlanan ve Alaşya'dan gönderilen bir dizi Amarna ve Ugarit mektubunun petrografik ve kimyasal analizini detaylandıran bir makalede doğrulanmıştır. Tabletleri oluşturmak için kullanılan kilin kökenine ilişkin bu incelemeler, Alaşya'nın Suriye'de olamayacağını, Kıbrıs'taki kilin ise Alaşya kili ile eşleştiğini gösteriyor.

Bununla birlikte, bu analiz killerin Tuzla'daki Enkomi sahasında yer alan killerden gelmediğini ve Kalavasos ve Alassa (ki bu kelime muhtemelen Alaşya ile aynı kökten geliyor) sahalarındaki killerin Alaşya killerine daha yakın olduğunu göstermiştir. Bu alanlar, özellikle Kalavasos, aynı zamanda Geç Tunç Çağı'nda önemli yerleşim alanlarıydı ve bakır kaynaklarına yakın konumda bulunmaktaydı.

Ayrıca, Armstrong[10] bu dönemde Kıbrıs'taki bölgesel farklılıklara dair kayda değer kanıtlar olduğunu ve Geç Tunç Çağı boyunca Kıbrıs üzerinde, bütün ada çapında hakimiyet sağlamış merkezi bir otoriteye dair hiçbir kanıt bulunmadığını ileri sürmektedir.

Bu nedenle, Alaşya krallığının başkentinin her zaman Kalavasos mu olduğu yoksa Enkomi'den Kalavasos'a mı taşındığı, ayrıca krallığın tüm Kıbrıs'ın mı adı olduğu yoksa Kıbrıs'ın yalnızca bir bölgesini mi kapsadığı yüzde yüz kesin değildir.[11]

Dipnotlar

  1. ^ Knapp (1985). "J Article Alashiya, Caphtor/Keftiu, and Eastern Mediterranean Trade: Recent Studies in Cypriote Archaeology and History". Journal of Field Archaeology (İngilizce). 12 (2): 231-250. doi:10.2307/530294. 
  2. ^ Goren et al. 2003
  3. ^ Knapp 1996
  4. ^ Armstrong 2003
  5. ^ Goren 2003
  6. ^ Eric H. Cline (22 Eylül 2015). 1177 B.C.: The Year Civilization Collapsed. Princeton University Press. ISBN 978-1-4008-7449-1. 13 Ağustos 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Eylül 2022. 
  7. ^ Connolly, Peter; Gillingham, John; Lazenby, John (2016). The Hutchinson Dictionary of Ancient and Medieval Warfare. Routledge. s. 9. 
  8. ^ Wachsmann 1986
  9. ^ Knapp 1997
  10. ^ Armstrong, 2003
  11. ^ Goren et al. 2003; Armstrong 2003

Kaynaklar

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kıbrıs</span> Akdenizde ada

Kıbrıs, Güneybatı Asya'da bulunan ve Akdeniz'deki Sicilya ve Sardinya'dan sonra gelen üçüncü büyük adadır. Kıbrıs Cumhuriyeti, Birleşik Krallık'a bağlı üs bölgeleri dışında de jure olarak adanın tamamını, fiilî olarak adanın %59'luk güney kesmini yönetir. 1974'ten beri de facto olarak ikiye bölünmüş olan adanın kuzeyinde yer alan %36'lık bölgesinde günümüzde yalnızca Türkiye tarafından tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Hititler</span> Tunç Çağında Anadolu yarımadasının büyük çoğunluğunu egemenliği altına alan bir Hint-Avrupa kavmi

Hititler ya da Etiler, Tunç Çağı'nda Anadolu, Levant ve Kıbrıs'ta varlık göstermiş bir halk.

<span class="mw-page-title-main">Hurriler</span> Güneybatı Asyanın tarihi etnik grubu

Hurriler veya Hurri Devleti, MÖ 3. binyıldan itibaren, Sümer, Akkad, Hitit, Ugarit ve Mısır kaynaklarında hakkında bilgiler bulunan, Mezopotamya ve Yukarı Dicle bölgelerinde hüküm süren, konuştukları dil itibarıyla (Hurrice) Asya kökenli olduğunu kabul edilen ve MÖ 7. yüzyıla kadar varlığını sürdüren devlet.

<span class="mw-page-title-main">Gordion Müzesi</span> Ankaradaki bir müze

Gordion Müzesi, Ankara'nın Polatlı ilçesinin Yassıhüyük köyündedir. Müzede Kral Midas'ın tümülüsü bulunmakla birlikte Kral Midas'ın kafatası sonradan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne götürülmüştür. İskeletinin ise sonradan kaybolduğu iddia edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Mitanni</span> MÖ 1500 ile MÖ 1300 yılları arasında Kuzey Mezopotamyada hüküm sürmüş bir devlet

Mitanniler, ,ayrıca Hani-Gelbat veya Hani-Rabbat olarak adlandırılır) MÖ 1500 ile MÖ 1200 yılları arasında Anadolu'da hüküm sürmüş bir devlettir. Mitanni'ler Hititler'in yıkılışından sonra bölgesel bir güç oldu. Son krallarının adı II. Şattuara idi. Kayıprenins JiaŞ-Jiara efsanevî bir kişiliğe sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Hititçe</span> Hint-Avrupa dillerinin Anadolu alt grubuna ait bir ölü dil

Hititçe veya Hitit dili, Tunç Çağı'nda Anadolu'da yaşamış Hititlerin veya dillerinde kendilerine verdikleri isimleri ile Neşalıların konuşmuş olduğu, Hint-Avrupa dillerinin Anadolu alt grubuna ait bir ölü dil. Dil, diğer Anadolu dilleri olan Luvice ve Palaca ile yakından ilişkilidir. Tarihte belgelenmiş en eski Hint-Avrupa dilidir.

Hurrice veya Mitannice, MÖ 3. ve 2. binyıllar arasında Anadolu ve Kuzey Mezopotamya'da hüküm süren Hurriler tarafından konuşulmuş bir dildir. Genellikle bu dili konuşanların Ermeni Dağlık Bölgesi'nden gelip MÖ 2. binyıl'ın başlarında güneydoğu Anadolu ve kuzey Mezopotamya'ya yayıldıklarına inanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Deniz Kavimleri</span>

Deniz Kavimleri ya da Deniz Halkları Tunç Çağı’nın sonlarına doğru, özellikle MÖ 13. yüzyılda, MÖ 1276 – 1178 yılları arasında Anadolu, Suriye, Filistin, Kıbrıs ve Mısır'a yönelen istila hareketlerinden sorumlu görülen, savaşçı ve denizci halklardır. Bu yıkıcı saldırılar, Bronz Çağı Çöküşü’ne yol açan istilaların bir bölümü olarak Doğu Akdeniz’de tüm krallıkların ve Anadolu’da Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasında belirleyici olmuştur. Antik Mısır ise hem denizde, hem de karada verdiği savaşlarla bu saldırıları püskürtmeyi başarmıştır. Bu istilalar sonucu konuya ilişkin kayıtlar yok olduğundan, olayların kesin kapsamı ve istilacıların kimlikleri, geldikleri bölgeler halen kesin bir biçimde belirlenememiştir. Günümüze ulaşabilen belgeler, Mısır yazıtları ve kabartmaları, Hitit belgeleri, Ugarit belge ve mektupları ile arkeolojik buluntulardır.

<span class="mw-page-title-main">Arzava</span>

Arzava, antik çağda Batı Anadolu’da Göller Bölgesi’nden Ege Denizi’ne uzanan kuşakta kurulmuş olan bir devlettir. Adının Ormanlar Yurdu anlamına geldiği ileri sürülmüştür Doğusunda Hitit Krallığı, kuzeyinde hakkında çok az bilgi bulunan Assuva federasyonu yer almaktaydı.

<span class="mw-page-title-main">Maryannu</span>

Maryannu, Orta Doğu’da Bronz Çağı’na özgü savaşçı bir kastdır. Bu aristokrat sınıf, hükümdar tarafından verilen ve miras bırakılan bir toprak mülkiyetine dayanırdı.

<span class="mw-page-title-main">Bronz Çağı Çöküşü</span> Güneybatı Asya’da ve Doğu Akdeniz’de, Bronz Çağı sonları, Demir Çağı başlarında yaşanan hızlı, yıkıcı ve kültürel dağılmalara, çözülmelere yol açan bir dizi toplumsal çöküş

Bronz Çağı Çöküşü Güneybatı Asya’da ve Doğu Akdeniz’de, Bronz Çağı sonları, Demir Çağı başlarında yaşanan hızlı, yıkıcı ve kültürel dağılmalara, çözülmelere yol açan bir dizi toplumsal çöküştür. Doğu Akdeniz’deki Bronz Çağının yüzyıllar içinde oluşan tüm kurumları yerle bir olmuştur, şehir hayatı çok büyük ölçüde gerilemiştir, geriye yalıtılmış köy toplumları kalmıştır. Miken Yunanistanı’nda saray ekonomileri çökmüştür. Yıkımların ardından Kıta Yunanistan’ı, Ege Adaları ve Anadolu 400 yıl sürecek bir karanlık çağa girecektir. Bu dönemden günümüze Mısır kaynakları hariç hiçbir yazılı belge kalmamıştır. Akdeniz’in tüm doğu yarısında, Antik Mısır hariç, neredeyse tüm büyük ve orta ölçekli kentler, çoğunlukla yağmalanıp ateşe verilmiş, diğerleri bu akıbete uğramamak için boşaltılmıştır. Bronz Çağı boyunca gelişip serpilen tüm krallıklar, yine Mısır hariç yıkılmış ve bir daha varlık gösterememiştir.

Ura; güney Anadolu'da, Akdeniz kıyısında, Geç Bronz Çağı'nda ve Demir Çağında var olmuş, o dönemlerin çok önemli bir limanıdır. Muhtemelen modern Mersin ilinde, Silifke'nin yakınlarında ya da Gilindere'nin (Aydıncık) batısında bulunuyordu.

<span class="mw-page-title-main">Ugarit</span> Kuzey Suriyedeki antik liman kenti

Ugarit ya da Ras Şamra(ʼUgrt; Arapça: ْأُوغَارِيت) Suriye'de Lazkiye yakınlarında Akdeniz'e kıyısı bulunan antik bir liman şehridir. MÖ 1450 - 1195 yılları arasında bir ticaret kenti olarak hareketliydi ancak MÖ 1196 - 1179 arasında Deniz Kavimleri'nin ani bir baskınıyla yakılıp yıkılmıştır. 1929 yılından itibaren harabelerinde yapılan kazılar, tarih açısından önemli tabletler ortaya çıkardı. Bu kazılarda, büyük bir kısmı saray ve çevresinde çoğunluğu Akadca, Ugaritçe olmak üzere Sümerce, Hurrice dillerinde çivi yazılı tabletlerle Antik Mısır dilinde hiyeroglif birkaç bin kil tablet bulunmuştur. Söz konusu belgeler “Rap’anu Arşivi” olarak bilinmektedir. Halkı Ugaritçe denilen bir Sami dili konuşmaktaydı. Ugarit eski çağların en önemli ticaret merkezlerindendir. Ugarit'te yapılan kazılar sonucunda bu bölgedeki yerleşmelerin Neolitik Çağ'a kadar dayandığını göstermiştir. Ayrıca Ugarit kazılarında Akadlar dönemine ait mühür bulunmuştur.

Asur Ticaret Kolonileri Çağı, genellikle Anadolu'daki kentlerin hemen yakınlarında, Asurlu tüccarlar tarafından kurulan ve karum adı verilen ticaret amaçlı yerleşmelerin Anadolu'da yaygınlaşmasıyla başlayan bir dönemdir. Bu ticari amaçlı yerleşimlerin yaygınlaşması esasen Asurlu tüccarların Anadolu'yla son derece organize bir biçimde sürdürülen ticari ilişkileri yerleştirmesinin bir göstergesidir. MÖ 1.950 – 1.750 yılları arasında yaklaşık 200 yıl süren bu dönem Anadolu'da aynı zamanda yazılı tarihin ve Orta Tunç Çağı'nın başlangıcı olarak kabul edilir. Dönemin sona erişinin, Anadolu'da Hitit yayılmasından kaynaklanmış olması kuvvetle muhtemel görünmektedir. Kuşşara Kralı Anitta, Hattuşaş'Boğaz köy'ı 1700'lerin başlarında yakıp yıkmıştı. Kısa sürede en azından Orta Anadolu'daki krallıkları birer birer yıkarak bölgede ilk siyasi birliği kuran Kuşşara krallarının, Asur Ticaret Kolonileri Çağı'na son verdikleri kabul edilmektedir. Koloni Çağı boyunca Anadolu'ya sızan Hititler oraları istila ederken Asur kolonilerini de ortadan kaldırmışlar, toparlanabilen Asurlu tüccarlar da ülkelerine dönmüştür. Hititler sadece yerel krallıkları yıkmakla kalmadılar aynı zamanda ticaretin serbestliğine de geniş ölçüde sınırlamalar getirdiler. Artık maden ithalat ve ihracatı bağımsız tüccarlar tarafından yapılmıyor, ekonominin tüm alanlarında olduğu gibi Hattuşaş'ın denetimi altında organize ediliyordu.

II. Şuppiluliuma, IV. Tuthaliya'nın oğlu, MÖ 1207-1178 yıllarında hüküm sürdüğü düşünülen Hitit İmparatorluğu'nun Yeni (Büyük) Krallık Dönemi'nin bilinen son kralı ve Asur kralı I. Tukulti-Ninurta'nın çağdaşıdır. Komutası altındaki bir donanma Kıbrıslıları yenilgiye uğratmıştır, bu olay aynı zamanda tarihte kaydedilmiş ilk deniz muharebesidir.

Lukka Toprakları veya Diyarı'ndan MÖ Hitit yazıtlarında sıklıkla bahsedilmiştir. Anadolu'nun güneybatı bölgesinde bir bölge olarak belirtilmiştir. Lukka Toprakları hiçbir zaman Hitit kontrolü altına dahil edilememiştir ve Hititler tarafından düşman olarak görülmüşlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Kil tablet</span> özellikle çivi yazısıyla yazmak için kullanılan yazma ortamı

Antik Yakın Doğu'da kil tablet özellikle Tunç Çağı ve Demir Çağı boyunca çivi yazısıyla yazmak için kullanılan bir yazı aracıdır.

<span class="mw-page-title-main">Uluburun batığı</span> Bronz Çağı sonları gemi kazası

Uluburun batığı, M.Ö. 14. yüzyılın sonlarına tarihlenen, Uluburun'un doğu kıyısına ve Kaş'ın yaklaşık 10 km güneydoğusuna yakın bir yerde bulunmuş bir Geç Tunç Çağı gemi enkazı. Batık, 1982 yazında, Bodrum, Yalıkavak'tan bir sünger dalgıcı olan Mehmed Çakır tarafından keşfedildi.

Alaşya Muharebeleri, Hitit Donanması ile Hitit İmparatorluğu'na bağlı Hitit Ordusu ve Hitit Donanmasının ile Alaşya Krallığı'nın ordusu ve donanması arasında gerçekleştirilen iki deniz çarpışması ve bir ortak kara ve deniz harekâtı serisine verilen isimdir. Bu muharebeler yaklaşık M.Ö.1275 ile 1205 yılları arasında Alaşya'da (Kıbrıs) gerçekleşmiştir.

Zita bir Hitit prensiydi ve muhtemelen Amarna mektupları olarak adlandırılan 382 mektupluk yazışmalarda adı geçen I. Suppiluliuma'nın kardeşiydi. Mektuplar çoğunlukla MÖ 1350-1335 yılları arasında Mısır firavununa gönderilmiştir, ancak diğer iç mektuplar, vasal devlet mektupları ve destanlar, aynı zamanda kelime metinleri de mektup külliyatının bir parçasıdır. Zita'nın Hatupiyanza adında bir oğlu vardı.