Transfobi, transgender veya transseksüel kişilere ya da direkt olarak transseksüelliğe karşı duyulan hoşnutsuzluğu ve olumsuz tutumu kapsamaktadır. Transfobi, toplumun cinsiyet normlarına uymayan insanlara karşı duyulan korkuyu, tiksintiyi, nefreti veya rahatsızlığı ve bunlara bağlı olarak şiddeti kapsayabilir. Genellikle homofobik görüşlerle birlikte ifade edilir ve bu nedenle sıklıkla homofobinin bir türü olarak kabul edilir. Transfobinin mağdurlarından olan çocuklar tacize, okulda zorbalığa ve/veya okul içinde şiddete, koruyucu aileleri tarafından şiddete maruz kalmaktadırlar. Yetişkin mağdurlarsa kamuoyunda alaya, tacize, sataşılmaya, şiddet ile tehdide, soyguna uğramaya ve yanlış tutuklamaya maruz kalmaktadır ve bu yüzden birçoğu toplumda güvensiz hissetmektedir. Bazıları; trans olduğu için kovulacağından veya muhafazakâr politikaların, onları korumak için yasalara karşı çıkan dindar grupların etraflarını kuşatmasının baskısından dolayı sağlık hizmetini reddediyor veya işyeri ayrımcılığıyla mücadele ediyor. Kurbanların yüksek bir oranının cinsel şiddete maruz kaldığı rapor edilmektedir.

Panik atak; çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, uyuşma veya kötü bir şeyin olacağı hissiyle karakterize; aniden gelen yoğun korku dönemidir. Semptomların şiddeti dakikalar içinde yükselmektedir. Genellikle bir atak yaklaşık 30 dakika sürer, ancak bu süre saniyeler ila saatler arasında değişebilir. Atak sırasında kontrolünü kaybetme korkusu ve göğüs ağrısı da görülebilir. Panik ataklar kişiye fiziksel olarak herhangi bir zarar vermez.
Algofobi yalnız acı verici duyuma karşı değil, aynı zamanda acı verici duyum meydana getirebilecek her şeye karşı duyulan aşırı bir korku. Normal bir insanda görülenden çok daha anormal ve sabit haldedir. Kişiye büyük zararlar veren ve sık tekrarlanan bu fobi, kişinin psikolojik acı çekmesine yol açarak, bir kısır döngü halinde, tekrar fobiyi uyandırır ve acı yaratır. Bu döngü kişi için oldukça yıpratıcıdır. Oldukça abartılı olan bu acı korkusu, anksiyeteye yol açabilir.
Psikoz, düşünce ve duyunun ağır oranda bozulduğu zihin durumunu tanımlamakta kullanılan genel bir psikiyatri terimidir. Psikotik epizod geçiren hastalar halüsinasyonlar görüp, delüzyonel inançlar taşıyabilir, kişilik değişiklikleri ve düşünce bozukluğu gösterebilir. Bir psikotik epizod gerçek ile bağlatının kopması veya zarar görmesi ile karakterizedir denilebilir. Gençlerde daha sık görülen psikoz ağır bir zihinsel hastalığın belirtisi olabilir.

Çigong veya Çikung belirli fiziksel duruşlar ve beden hareketlerini, dikkat ve nefes ile birlikte kullanarak Çin Tıbbı'na göre tanımlanmış beden organ ve kanallarında enerji uyumunu sağlayan bir pratiktir. Çi evrendeki enerjinin tümünü kapsayan temel bir kavramdır. Gong ise beceri, ustalaşma, ehilleşme, vbg. anlamlara gelir. Dolayısıyla beden ve nefes ile yapılan her türlü durağan veya canlı hareketlerin tümü Qigong dur. Ancak yine de eskiden beri yaygın kullanılan beden, his ve duygular üzerindeki katkısı deneyimlenmiş belli başlı Qigong çeşitleri de vardır. Dao Yin, Ba Duan Jin gibi her biri farklı yönlere ağırlık vermiş birçok çeşidi vardır. Çigong'un sağıltım etkisi yüzlerce yıldır bilinmektedir ve Çin Tıbbı'nın bir alt dalı olarak faydalanılmaktadır.
Vajinismus, kadınlarda oldukça sık olarak görülen bir cinsel işlev problemidir. Cinsel ilişki sırasında vajinayı çevreleyen 1/3 alt pelvik kaslarının istemsiz kasılmasına bağlı olarak ilişkinin tamamlanamaması veya oldukça ağrılı, acılı bir şekilde gerçekleşmesi durumudur. Vajinismusta izlenen pelvik kasılmaların tamamı kadının kendi iradesi, arzusu dışında istemsiz şekilde gerçekleşmektedir. Sorunu yaşayan kadınların büyük bölümü aylarca, hatta yıllarca süren evliliklerine rağmen eşleriyle hiçbir birliktelik yaşamadıkları için halen bakiredirler. Vaginism olarak da bilinir.

Anksiyete bozuklukları, belirgin ve kontrol edilemeyen anksiyete ve korku duyguları ile karakterize edilen bir grup zihinsel bozukluklardır. Bu durumlar, bireylerin sosyal, mesleki ve kişisel işlevselliğini önemli ölçüde bozar. Anksiyete, huzursuzluk, alınganlık, kolay yorulma, konsantrasyon güçlüğü, kalp hızında artış, göğüs ağrısı, karın ağrısı gibi fiziksel ve bilişsel belirtilere yol açabilir ve belirtiler bireyler arasında değişiklik gösterebilir.

Ablütofobi kalıcı, yersiz bir "yıkanma korkusudur". Bu fobi spesifik fobi sınıfına girer. Ablütofobi, erkeklere nazaran, çocuklarda ve kadınlarda daha çok görülür. Fakat bu fobi, genellikle çocuklar banyonun kötü bir şey olmadığını anladıklarında ortadan kalkar.

Aaron Temkin Beck, Amerikalı psikiyatr. Bilişsel davranışçı terapinin kurucusu olarak kabul edilmektedir. 1954 yılında geçtiği Pensilvanya Üniversitesi'nin psikiyatri bölümünde vefatına kadar emekli öğretim üyesi olarak çalışmalarına devam etmekteydi. Ayrıca Beck, dört çocuğundan birisi olan, Dr. Judith Beck tarafından yönetilen bir araştırma ve eğitim merkezi olan, Beck Enstitüsü'nün de kurucusudur.
Hiperakuzi, ayrıca ligerofobi ve sonofobi olarak da bilinir, yüksek seslerden hoşlanmama veya yüksek seslerden korkmaktır. Aynı zamanda kendi sesinden korkma şeklinde de oluşabilir. Oldukça nadir görülür.
Astrafobi, gök gürültüsü ve şimşeklere karşı duyulan anormal korkudur. İnsanlarda ve eğitilebilen hayvanlarda, tedavi edilebilen bir fobidir. Astrofobi kelimesi Yunancadaki ve kelimelerinden türemiştir.
Autofobi aynı zamanda monofobi, isolofobi veya eremofobi, olarak adlandırılan, yalnız kalma fobisidir; bencil olma korkusu veya yalnız kalma korkusudur. Hastaların fiziksel olarak hasta olmaları gerekmez, ama göz ardı edildiklerini ya da sevilmediklerini düşünürler. İfade edilenin aksine, kelimenin anlamı, autofobiyi "kendinden korkma" olarak tanımlamaz. Bozukluk tipik olarak diğer anksiyete bozukluklarından kaynaklanır ve bunlarla ilişkilidir.
Equinofobi veya hippofobi atlara karşı duyulan psikolojik bir fobidir. Equinofobi Yunancadaki φόβος (phóbos), anlamı "korku" ve Latin kelimesi equus, anlamı "at"'ın birleşmesiyle oluşmuştur. Hippofobi kelimesi ise Yunancadaki phóbos kelimesi ile Yunancadaki at anlamına gelen, ἵππος (híppos) kelimesinin birleşmesi ile oluşmuştur.
Maruz bırakma terapisi, davranışçı terapide anksiyete bozukluklarını tedavi etmek için kullanılan bir tekniktir. Maruz bırakma terapisi, hedef hastayı herhangi bir tehlikeye neden olmaksızın kaygı kaynağına veya bağlamına maruz bırakmayı içerir. Bunu yapmanın, endişelerini veya sıkıntılarını aşmalarına yardımcı olduğu düşünülmektedir. Prosedürel olarak, laboratuvar kemirgenleri üzerinde geliştirilen korku yok olma paradigmasına benzer. Çok sayıda çalışma, genel anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, TSSB ve spesifik fobiler gibi bozuklukların tedavisinde etkinliğini göstermiştir.
Dereceli maruz bırakma terapisi olarak da bilinen sistematik duyarsızlaştırma, Güney Afrikalı psikiyatrist Joseph Wolpe tarafından geliştirilen bir tür davranış terapisidir. Klinik psikoloji alanında, birçok insanın klasik koşullanmaya dayanan fobileri ve diğer anksiyete bozukluklarını etkili bir şekilde aşmasına yardımcı olmak için kullanılır ve hem bilişsel-davranışçı terapi hem de uygulamalı davranış analizinin aynı unsurlarını paylaşır. Davranış analistleri tarafından kullanıldığında, meditasyon ve nefes alma gibi karşı koşullandırma ilkelerini içerdiğinden, radikal davranışçılığa dayanır. Bununla birlikte, bilişsel psikoloji bakış açısından, bilişler ve duygular motor eylemleri tetikler.
Özgül fobi, belirli nesnelere veya durumlara maruz kalmayla ilgili mantıksız veya irrasyonel bir korkuya denk gelen her türlü kaygı bozukluğuna verilen isimdir. Sonuç olarak, etkilenen kişi nesnelerle veya durumlarla ve ciddi vakalarda herhangi bir söz veya tasvirle temastan kaçınma eğilimindedir. Korku, kişileri günlük yaşamlarında verimsiz hale getirebilir.
Pirofobi, ateş korkusuna verilen isimdir. Bu fobi, belki de insanlığın ateşi keşfetmesinden bu yana süregelmiş, eski ve ilkel bir fobidir. İnsanın ateşe karşı anlaşılabilir tepkisi ile ilgili olarak, hayvanların ateş korkusu pirofobik olarak kabul edilemez çünkü genel tehlikesinin ötesinde ateşin amacını anlamadıkları düşünülmektedir.
Asimetrifobi, simetrik olmayan şeylere karşı duyulan korkudur. Halk arasında simetri hastalığı olarak da bilinmektedir. Genellikle bu fobiye sahip olan kişiler nesnel veya öznel olarak asimetrik olan herhangi bir şeye karşı aşırı kaygı hissederler, simetrik olmayan yerlerden uzak durmaya ve daha çok evden dışarı çıkmamaya çalışabilirler. Onlar için asimetriyi hayal etmek bile korku ve kaygı verici olabilir. Bu fobi bazı insanlar için o kadar çekilemezdir ki kişide panik atağa bile yol açabilir. Böyle bir durumda kalp hızlanması, kan basıncında artış, nefes alıp vermenin hızlanması, terleme ve birçok farklı semptom beklenebilir.
Helyofobi Güneş'e veya herhangi bir parlak ışığa korku duymaktır. DSM-5'e göre, helyofobi özgül fobi kategorisi altında listelenecektir.