İçeriğe atla

Akaşa kayıtları

Akaşa kayıtları, evrende meydana gelen hiçbir olayın, hiçbir hareketin yok olmadığını, hepsinin izlerini bıraktığını ve kaydolduğunu ileri süren teozoflarca kullanılan bir terimdir. Terim Hint teozofisindeki “evrendeki tüm uzayı kapsayan temel esîrî cevher” olarak tanımlanan “akaşa” sözcüğünden Batılı teozoflar tarafından türetilmiştir. Bu görüşe göre, nasıl evrende hiçbir madde dönüşümler geçirmekle birlikte yok olmazsa, hiçbir hareket ve olay da yok olmayıp akaşa denilen, algılanması zor, cevhere kaydolur.[1][2]

Budizm'de akaşa, bu kayıtlanma olayının kapsamıyla ilgili olarak iki türde ele alınır:

  • 1- Kişisel akaşa: Kişinin duyguları, algıları, zihinsel oluşumları, bilinç hareketleri, fiziksel biçimi vs. ile ilgili bireysel akaşa.
  • 2- Maddi her şey ile ilgili olan sınırsız akaşa.

Batı teozofisine göre akaşa ya da akaşik kayıtlar her düşüncenin, her eylemin, her sesin, her ışığın vibrasyonlarının kaydolduğu, özetle, fiziksel alemden yansıyan tüm tesirlerin seri ve dakik bir biçimde yoğunluklarına göre sınıflanıp kaydolduğu sınırsız ve ebedi bir arşivdir. Batı teozofisinin kurucusu olan ve akaşa sözcüğünü Batı'ya aktaran H.P. Blavatsky'ye göre kişisel akaşa kayıtlarının yanı sıra, her gezegenin küresel akaşa kayıtları da mevcuttur ki, Rudolf Steiner ve Edgar Cayce gibi ünlü medyumların Dünya tarihinin bilinmeyen geçmişiyle (Atlantis, yedi kök soy vs.) ilgili olarak aktardıkları bilgileri, bu küresel akaşa kayıtlarıyla irtibata geçerek aktardıkları ileri sürülür. Kimileri Kur'an'daki Levh-i Mahfûz kavramını akaşa kavramıyla ilişkili olarak yorumlarlar.

Spiritüalistler kişisel akaşa kayıtları yerine serbest hafıza terimini kullanırlar ve sınırsız akaşa kavramına sıcak bakmazlar. Çünkü spiritüalist anlayışa göre, bir vibrasyonun varlığını akaşa teorisindeki gibi ebediyen sürdürmesi maddesel olarak imkânsızdır.

Okuma

  • Encyclopedia of Mystical& Paranormal Experience, Rosemary Ellen Guiley

Kaynakça

  1. ^ Ellwood, Robert S. (1996). "Theosophy". The Encyclopedia of the Paranormal. Prometheus Books. s. 759-766. 
  2. ^ Regal, Brian (2009). Pseudoscience: A Critical Encyclopedia. Greenwood. s. 29. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Reenkarnasyon</span> ölümden sonra ruhun yeniden bedenlendiği inancı

Reenkarnasyon veya ruh göçü, ruhun sürekli olarak tekrar bedenlendiğine inanan spiritüalistlerin bu olaya verdiği addır. Reenkarnasyon kavramı Asya dinlerindeki tenasüh kavramından biraz farklı olmakla birlikte, benzerlik arz eder. Günümüzde ruh göçüne inanan insanların sayısı bir milyarı aşmaktadır. Ayrıca Dürzîlik ve Nusayrîlik gibi Orta Doğu'da yayılmış bazı dinlerde de bu inanış mevcuttur.

Tanrı ya da ilah, Klasik teistik inanç sistemlerinde Mutlak Varlık, Mutlak Benlik ve tüm varoluşun temel kaynağı olarak görülen varlık. Tek tanrılı inançlarda evrenin tek yaradanı ve yöneteni olarak kabul edilir. Çok tanrılı inançlarda genelde ilahların cinsiyeti bulunur ve eril olanlarına tanrı, dişi olanlarına tanrıça denir. Tektanrılı ve henoteistik inançlardaki Tanrı kavramını tanımlamak için ise sadece tanrı sözcüğü kullanılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Anaksimandros</span> Filozof

Anaksimandros Miletos'da Sokrates öncesi dönemde yaşamış İyonlu bir filozoftur. Thales'in öğrencisidir. Aynı zamanda tarihsel kaynaklara göre öğretilerini kaleme almış ilk filozoftur ve eseri Grek dilinde düzyazı olarak kaleme alınmış ilk kitaptır. Ancak yazdıklarından sadece bir cümle günümüze ulaşmıştır. Onun buluşlarıyla ilgili birincil kayıtlar sonraki yazarların bize aktardıklarıdır. (Söz konusu tek cümlede su ve ateş gibi sözlerin ortaya çıkışı, haksızlıkların cezalandırdığı insan toplumundan elde edilen mecazlarla betimlenir. Örneğin ne sıcak ne de soğuk süreklidir, ikisi de aralarındaki dengeyi korumak için ödün verirler.)

Arkhe (ἀρχή), Batı felsefesinin ve Sokrates öncesi Eski Yunan Felsefesinin en önemli kavramlarından biri. Felsefenin ana disiplini sayılan metafiziğin ve genellikle Bilimin, özellikle de fizik biliminin gelişmesinde önemli rolü olmuştur.

Determinizm, belirlenircilik, gerekircilik veya belirlenimlilik evrenin işleyişinin, evrende gerçekleşen olayların çeşitli bilimsel yasalarla, örneğin fizik yasaları ile, belirlenmiş olduğunu ve bu belirlenmiş olayların gerçekleşmelerinin zorunlu olduğunu öne süren öğretidir. Yani öğretiye göre her şey belirlenmiştir ve değişmesi mümkün değildir. Bu görüş başta ahlak felsefesi olmak üzere felsefenin çeşitli dallarının uğraş ve çalışma alanına bir görüştür. Ahlak felsefesindeki "İnsan ahlaki eylemde bulunurken özgür müdür?" sorusunu yanıtlamaya çalışır.

<span class="mw-page-title-main">Kozmoloji</span> Evreni konu alan bilim dalı

Kozmoloji, bir bütün olarak evreni konu alan bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Animizm</span> Nesnelerin, yerlerin ve yaratıkların hepsinin ayrı bir ruhani öze sahip olduğuna dair dini inanç

Animizm ya da Canlandırmacılık, doğanın bir bütün olarak ve her varlığın teker teker maddi varlığının ötesinde bir de ruha sahip olduğunu kabul eden görüş. Animizm, hayvanları, bitkileri, kayaları, nehirleri, hava sistemlerini, insan eserlerini ve bazı durumlarda sözcükleri canlı, fail ve özgür iradeye sahip olarak kabul eder. Animizm bir din olmaktan öte bir din sistemidir. Animizm, mantıksal temellerin ve prosedürlerin ötesinde doğaüstü evrene odaklanan metafizik bir inançtır ve özellikle maddi olmayan ruh kavramına odaklanır.

<span class="mw-page-title-main">Ruh</span> yaşayan bir varlığın manevi özü

Ruh, can ya da tin; din ve felsefede, insan varlığının fiziksel olmayan yönü ya da özü olarak tanımlanır ve genellikle bireysellikle eşanlamlı olarak ele alınır. Teolojide ruh kişinin tanrısallığa ortak olan kısmı olarak tanımlanır ve genellikle bedenin ölümünden sonra kişinin varlığını sürdüren kısmı olarak ele alınır.

Spiritüalizm, öte âlemcilik ya da tinselcilik terimi Latince “ruh” anlamına gelen “spiritus” sözcüğünün sıfatı “spiritualis” sözcüğünden türetilmiş olup ruhçuluk anlamında kullanılmaktadır. Türkçede tinselcilik olarak da adlandırılmaktadır. Günümüzde dinsel, mistik ve felsefi alanlarda pek çok akım, ekol ve gruplar kendilerine spiritüalist adını vermekteyse de aralarında ilke, görüş ve kavram bakımından önemli farklar bulunmaktadır. Aralarındaki temel ortak nokta, ruh denilen manevi bir unsurun varlığını kabul etmeleridir. Fakat bunlardan bir kısmı, ruhun orijinal ve kendine özgü olduğunu kabul etmez, bir kısmı ruhun sürekli gelişim içinde olduğuna karşıdır, bir kısmı ise ruhun sürekli olarak tekrar bedenlendiğini kabul eder. Bu yüzden kimi ansiklopedilerde spiritüalizm denen ruhçuluk iki kısımda ele alınır:

<span class="mw-page-title-main">Telekinezi</span> bir cismi ona dokunmadan veya temas etmeden hareket vs. şeyler yapabilme sanatıdır

Telekinezi ya da kısaca TK, maddeler üzerinde düşünce gücüyle etki yapma olarak tanımlanır.

<span class="mw-page-title-main">Teozofi</span>

Teozofi, "tanrı" ve "bilgi" sözcükleri birleştirilerek türetilmiştir. Günümüzde teozofi denildiğinde, öncelikle, kaynağını esas olarak Hint mistisizminin insan ile evren ve Tanrı arasındaki ilişkileri açıklayan felsefî denebilecek Hint teozofisinden almış olmakla birlikte Batı teozofisi akla gelir. Batı teozofisi bir yandan okült gelenek, diğer yandan Doğu gelenekleri üzerine kurulmuş, ezoterik bilgilerden yararlanan felsefî bir sistemdir.

Karma, Sanskrit dilinde “yapmak, eylemek, bir fiilde bulunmak” anlamındaki “kri” sözcüğünden türetilmiştir. Karma sözcüğü farklı sözcüklerle birlikte kullanılarak; karma yasası, karmik plan ve karmik telafi gibi farklı anlamlara gelen terimlerin oluşturulmasında kullanılmıştır. Hinduizm, Budizm, Jainizm, Taoizm, Sihizm ve teozofide kullanılan bir terimdir.

Mukadderat terimi çeşitli inanç sistemlerinde, mistisizmde ve kimi felsefi akımlarda farklı anlamlarda kullanılmış bir terimdir. Terimin genellikle, kişinin gelecekte karşısına çıkması kesinleşmiş olaylara istinaden “takdir olunmuş olanlar”, “karşılaşılması kaçınılmaz olanlar” ya da “karşılaşılması kaçınılmaz hale gelmiş olanlar” anlamlarında kullanıldığı görülmektedir. İlk bakışta kader sözcüğüyle eş anlamlı olduğu sanılabilirse de, farklı görüşlerin bu terime yükledikleri anlam farklıdır; dolayısıyla mukadderat terimi fatalist (yazgıcılık) görüşteki tümüyle ezelden çizilmiş ve planlanmış bir geleceği ifade eden kader terimiyle eş tutulamaz.

Omen sözcük anlamıyla “alamet, işaret” anlamına gelmekte olup, okültizm terminolojisinde bir mesaj içeren ya da gelecekteki olayların psişik veya normal-dışı biçimde kendini gösteren ön belirtisine verilen addır.

Psikometri, Metapsişikte kullanılan bir terim olup, “bir nesneye dokunarak, geçmişte o nesneye dokunmuş kişi ya da kişiler hakkında bilgi edinebilme” olarak tanımlanır.

Ruhsal eş ya da eş ruh (soul-mate) Spiritüalizm kaynaklı bir terim olup, reenkarnasyonist New Age grupları aracılığıyla yaygınlık ve popülerlik kazanmış ve günümüzde Spiritüalist olmayanlarca da kullanılır hale gelmiş bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Empati</span>

Empati, eşduyum ya da duygudaşlık, bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Mutlak zaman ve mekan</span>

Aslen Sir Isaac Newton tarafından Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri adlı kitabında tanıtılan mutlak zaman ve mekan kavramları Newton mekaniğini kolaylaştıran teorik bir temel sağlamıştır. Newton'a göre, mutlak zaman ve mekan sırasıyla nesnel gerçekliğin bağımsız yönleridir. Mutlak, gerçek ve matematiksel zaman, kendisi ve kendi doğası gereği değişmeyen ve değiştirilmeyen şekilde akar ve diğer bir deyişle ‘süre’ denir; göreceli, görünür ve genel zaman, hareketle ifade edilen sürenin makul ve dış ölçüsüdür ki bu da genellikle ‘gerçek zaman’ olarak adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Hint felsefesi</span>

Hint (Hindu) Felsefesi Hindistan'ın eski çağlarında ortaya çıkmış, içinde felsefeleri, dünya görüşlerini, öğretileri barındıran kendilerinin ise Darşana dedikleri geniş bir yelpazeyi içine alır. Milattan önce 15. yüzyılda geç vedalar döneminde oluşturulan upanişadlar ilk yazılı ve hala önemsenen kaynaklardır. Radhakrishnan'a göre dünyanın en eski felsefi yapıtlarıdır. Modern yorumcular Hint Felsefesinde iki ana gelenek olduğunu öne sürerler. Veda'da söylenenleri kaynak olarak görüp kabul eden geleneğe Astika, Veda'lara mesafe koyan geleneklere de Nastika geleneği denir. Nastika akımından olan okullar arasında Budizm, Cainizm, Ajivika, Carvaka vs. bulunur. Hint felsefesinde Veda'ları kabul eden Astika akımında altı sistem bulunur. En eskisi Samkhya'dır ve ondan ortaya çıkan Yoga'dır. Diğer dördü Nyaya, Vaiseşika, Mimamsa, Vedanta'dır. Yoga adlı eserinde inançlar üzerine çalışan felsefeci Eliade'e göre Hindu düşünce sisteminin olmazsa olmaz dört temel kavramı karma, maya, nirvana ve yoga'dır. Karma, insanı kozmosa bağlayan evrensel nedensellik yasasıdır, "eden, ettiğini bulur" diye algılanır. Maya, kozmosu doğurur ve onun geri dönüşünü de yönetir. İnsanlar cehaletle körleştiği sürece bu kozmik yanılsamayı besler. Nirvana, Karma ve Maya'nın ötesinde konumlanmış asıl hakikat, koşullanmamış, aşkın bir hal, durumdur. Yoga ise varlığa erişmenin yollarıdır.