İçeriğe atla

Akış (psikoloji)

Pozitif psikolojide, akış, aynı zamanda alan (the zone) olarak da bilinmekte, bir etkinliği gerçekleştiriyor olan kişinin enerjik bir şekilde odaklandığını, tamamen dahil olduğunu ve etkinlik süresince keyif aldığını hissederek kendini tamamen etkinliğe verdiği zamanki zihinsel durumdur. Özünde, akış kişinin yapıyor olduğu şeye tamamen dikkatini vermesi ile karakterize olur. Binlerce yıldır başka biçimlerde, özellikle doğulu dinlerde[1] var olmasına rağmen Mihaly Csikszentmihalyi tarafından isimlendirilen kavramdan birçok alanda söz edilmektedir (özellikle mesleki terapide bilinmektedir). Akışı gerçekleştirmekten genellikle alanın içinde olmak (being in the zone) olarak söz edilmektedir.

Csikszentmihályi'ye göre, akış tamamen bir noktada toplanmış motivasyondur. Kararlı bir biçimde kendini vermedir ve belki de duyguları, uygulama ve öğrenmenin hizmetinde kullanmada en üst düzey bir deneyimi temsil etmektedir. Akışta, duygular yalnızca göreve eşlik etmekte ve yönlendirilmekte değil; olumlu, harekete geçirilmiş ve görevle bir bütün halindedir. Akış etkinlik dışında başka hiçbir şeyden -kişinin kendi ve duyguları da dahil olmak üzere- etkilenmeyerek etkinliğe yoğun bir şekilde odaklanma olarak tanımlansa da, akışın özü, bir görevi gerçekleştiriyorken kendiliğinden bir sevinç hissi, hatta kendinden geçme hissetmektir.[2]

Akışın Unsurları

Jeanne Nakamura ve Csíkszentmihályi akış deneyiminin içerdiği şu 6 unsurdan söz etmektedir:[3]

  1. Kişinin o anki zamanda, yoğun ve tamamen dikkatin bir noktada toplandığı bir konsantrasyon durumuna sahip olması
  2. Kişinin davranışlarının ve farkındalığının birleşmesi
  3. Kişinin özfarkındalığının (self-consciousness) kaybı
  4. Kişinin durum ya da etkinlik üzerinde bir kontrole sahip olduğunu hissetmesi
  5. Zamansal deneyimin bozulması; kişinin öznel zaman deneyiminin değişmesi
  6. Etkinlik deneyiminin içsel bir şekilde ödüllendirici olması, ototelik (amacı kendisi olan) deneyim olarak da adlandırılmakta

Bu özellikler birbirinden bağımsız olarak belirebilir, ancak yalnızca bir araya geldiklerinde akış deneyimini oluşturur. Ayrıca, psikoloji uzmanı Kendra Cherry Csíkszentmihályi'nin akış deneyiminin bir parçası olarak listelediği 3 başka unsurdan daha söz etmiştir:[4]

  1. Kişinin etkinlik sırasında anında geribildirim alması
  2. Kişinin başarılı olmak için gereken potansiyele sahip olduğunu hissetmesi
  3. Kişininin, diğer ihtiyaçlar ona önemsiz gelecek derecede deneyime kendini vermiş hissetmesi

Yukarıda ilk olarak söz edilen unsurlar gibi bu koşullar da birbirinden bağımsız olabilir.

Kavramın Kökeni

Csíkszentmihályi kavrama, 1975 yılında görüşme yaptığı birçok insan “akış” deneyimlerini su akıntısının onları da beraberinde taşıyor olduğu metaforunu kullanarak anlattığı için bu adı vermiştir.[5]

Kavramın Geçmişi

Mihaly Csikszentmihályi ve araştırmacı arkadaşları, Csikszentmihályi, işinin içindeyken kendini kaybeden sanatçılardan etkilendikten sonra akışı araştırmaya başlamıştır. Sanatçılar, özellikle ressamlar işlerine öylesine kendilerini vermişlerdi ki yemek, su ve hatta uyku ihtiyaçlarını bile ihmal edebiliyorlardı. Böylelikle, akış kuramı üzerindeki araştırmaların kökeni Csikszentmihályi'nin sanatçıların deneyimlediği bu olayı anlamaya çalışmasına dayanmaktadır. Csikszentmihályi ve arkadaşlarının İtalya'da başını çektiği akış araştırmaları 1980'lerde ve 1990'larda iyice yaygınlaşmıştır. Optimal deneyimlere ilgi duyan ve olumlu deneyimler üzerinde duran başka araştırmacılar da özellikle okul ve iş dünyası gibi yerlerde akış kuramını çalışmaya başlamıştır. Akış kuramı Maslow ve Rogers'ın psikolojide hümanistik geleneği geliştirmelerinde etkili olmuştur.[3] Akış, tarih boyunca çeştli kültürler tarafından bilinmiştir. Örneğin, Budizm ve Taoizm gibi dinlerin öğretileri akış kavramına benzeyen zihinsel durumlardan söz etmiştir.

Akışın Mekanizmaları

Her an için, bir bireyin erişebileceği çok fazla bilgi mevcuttur. Psikologlar bir bireyin belli bir zamanda ancak belli bir bilgi miktarına dikkatini yönlendirebileceğini ifade etmektedir. Csikszentmihályi'nin 2004 TED konuşmasına göre, bu sayı yaklaşık “saniyede 110 bit bilgi”dir.[6] Bu, kulağa çok fazla bilgi miktarı gibi gelmektedir ancak basit günlük görevler hatrı sayılır miktarda bilgi içermektedir. Yalnızca konuşmayı çözmek bile saniyede yaklaşık 60 bit bilgiye karşılık gelmektedir.[6] Bu nedenle kişi konuşurken başka şeylere pek dikkat edememektedir. Genellikle (açlık ve acı gibi doğuştan gelen temel bedensel hisler haricinde) insanlar dikkatini neye yönlendirmek istediğini seçebilir. Ancak, kişi akış durumu içerisindeyken, bilinçli bir şekilde öyle yapmaya karar vermese bile yalnızca tek bir göreve kendini vermiştir ve diğer bütün şeylerin farkındalığını kaybetmiştir: zaman, diğer insanlar, dikkat dağıtıcılar ve hatta temel bedensel ihtiyaçlar gibi. Bu, akış durumu içerisindeki kişinin tüm dikkatini elindeki göreve odakladığından başka şeylere ayırabilecek dikkati kalmadığı içindir.[7]

Akış durumu, Csikszentmihályi tarafından, birey deneyimden yüksek miktarda zevk aldığı için “optimal deneyim” olarak tanımlanmaktadır.[8] Bu deneyime ulaşmak bireyin becerisine bağlıdır ve bireysel bir nitelik olarak kabul edilmektedir.[8] Ancak akış gerçekleşirken, herkes daha önce sözü edilen akış koşullarının bazı formlarını deneyimlemiş olduğu için, akış durumunda olma hissi herkes için benzer bir deneyimdir.

Akışın Koşulları

Akış durumunun oluşması genellikle birey bir göreve ya da etkinliğe içsel sebeplerle dört elle sarıldığında daha olası olsa da herhangi bir etkinlik gerçekleştiriliyorken akış durumuna girilebilir.[7][9] Akış durumunun deneyimlenmesi aktif bir biçimde bir şeyler yapılmasnıı gerektirdiği için banyo yapmak ya da televizyon izlemek gibi daha pasif etkinlikler akış durumunu ortaya çıkarmaz.[10][11] Akışı ortaya çıkaran etkinlikler çok çeşitli ve çok yönlü olsa da Csikszentmihályi akış deneyiminin etkinliğe bakmaksızın benzer olduğunu ifade etmiştir.[12]

Akış Kuramı akış durumuna ulaşılabilmesi için gerekli olan üç koşuldan söz etmektedir:

  1. Birey net bir şekilde belli olan hedefleri olan bir etkinlikle meşgul olmalıdır; görevin yönünü ve yapısı belli olmalıdır.[13]
  2. Eldeki görev açık bir şekilde ifade edilmiş olan ve anında olan geribildirimler vermelidir. Bu, bireyin değişebilen gerekliliklere uyum sağlamasına ve performansını akış durumunu sürdürebilecek şekilde ayarlamasına olanak sağlamaktadır.[13]
  3. Bireyin eldeki göreve dair algılıyor olduğu zorluklar ve kendi becerileri arasında iyi bir denge olması gerekir. Birey, eldeki görevi tamamlama becerisinden emin olmalıdır.[13]

Bireyin görevin zorlukları ve becerileri arasında denge olduğunu bilmesi, ne yapması gerektiğini bilmesini (açık bir biçimde ifade edilmiş hedefler) ve o şeyi yapıyorken ne kadar başarılı olduğunu bilmesinini (anında geribildirim) gerektirdiği için akışın koşullarının birbiriyle ilişkili olduğu ileri sürülmüştür. Bireyin becerilerinin ve görevin gerektirdiklerinin örtüştüğünü algılaması akış deneyiminin en önemli ön şartı olarak tanımlanmıştır.[14]

Akış içerisinde Kalmanın Zorlukları

Akışın içinde kalmanın bazı zorlukları ilgisizlik, sıkılmak ve kaygıdır. İlgisiz bir durumda olmak, zorluklar az ve bireyin becerileri de az olduğu zaman eldeki görev için genel bir ilgi eksikliği ile karakterize olur. Sıkılma, zorluklar az, ancak bireyin becerileri zorlukların çok daha üstünde olup, birey daha fazla zorluk aradığı zaman ortaya çıkmaktadır. Son olarak, kaygı durumu, zorluklar bireyin halihazırdaki beceri seviyesini geçecek ve endişe ve tedirginliğe yol açacak kadar çok yüksek olduğu zaman ortaya çıkmaktadır. Akış, zorluklar bireyin beceri seviyesi ile örtüştüğü zaman ortaya çıktığı için sözü edilen durumlar akış durumu içerisinde olmaktan farklılaşmaktadır.[15] Csikszentmihályi “Eğer zorlayıcılar çok azsa, birey zorlukları artırarak akış durumuna geri döner. Eğer zorluklar çok fazlaysa birey yeni beceriler edinerek akış durumuna geri dönebilir” demiştir.[4]

Ototelik Kişilik

Csikszentmihályi spesifik kişilik özellikleri olan insanların ortalama bir insana göre akışa ulaşmakta daha başarılı olabileceğini öne sürmüştür. Bu kişilik özellikleri merak, ısrarcılık, düşük seviyede ben merkezcilik ve çeşitli etkinlikleri yalnızca içsel sebeplerle yapma eğiliminin yüksek olmasını içermektedir. Bu kişilik özelliklerinin çoğuna sahip olan insanlar ototelik kişiliğe sahiptir denmektedir.[9]

Ototelik kişilikle ilgili pek fazla araştırma mevcut değildir, ancak bazı çalışmaların sonuçları bazı insanların diğerlerine göre akış deneyimlemeye daha yatkın olduğunu ortaya koymaktadır. Bir araştırmacı (Abuhamdeh, 2000) ototelik kişiliği olan insanların, ototelik kişiliği olmayanlara göre, onları harekete geçiren ve gelişmeye teşvik eden, eylem imkânı fazla olan, daha fazla beceri gerektiren durumları tercih ettiğini göstermiştir.[9] Böyle yüksek seviyede zorluğu olan, yüksek seviyede beceri içeren durumlar bireylerin akış durumuna girme olasılığının en fazla olduğu durumlardır.

Grup Akışı

Grup akışı doğası gereği paylaşıldığı için bağımsız olarak deneyimlenen akıştan farklıdır. Grup akışı performans sergileyen birim bir grup olduğunda, bir takım ya da müzik grubu gibi, elde edilebilir. Grup, hedefler ve örüntüler üzerinde fikir birliğine varma konusunda anlaşırsa sosyal akışın ortaya çıkması daha olasıdır. Eğer bir grup akışa girmediyse, takım seviyesinde bir zorluk, grubu buna teşvik edebilir.[16]

Csikszentmihályi bir grubun her bir üyesinin akışa ulaşması için birlikte çalışabileceği çeşitli yollar önermektedir. Böyle grupların özellikleri şunları içermektedir:

  • Yaratıcı mekansal düzenlemeler: sandalyeler, raptiye tahtası, grafikler ancak masa olmamalı; ayakta durarak ya da hareket ederek çalışılmalı
  • Alan dizaynı: bilgi girdileri için grafikler, akış grafikleri, proje özetleri, çılgınlık (çılgınlığın da bir yeri var), güvenli bir yer (herkes başka koşullarda yalnızca düşündüğü ama söylemediği şeyleri burada söyleyebilir), sonuç tahtası, serbest konular
  • Paralel, organize edilmiş çalışma
  • Hedef grup odağı
  • Var olan hedefte ilerlenmesi
  • Hayal etme aracılığıyla verimliliğin artırılması
  • Grup üyeleri arasındaki farklılıkları bir engelden ziyade bir fırsat olarak kullanma.[17]

Akışın Uygulama Alanları

Eğitim

Eğitimde, aşırı öğrenme (overlearning) kavramı öğrencinin akışa ulaşabilme becerisinde rol oynamaktadır. Csíkszentmihályi[18] aşırı öğrenmenin zihnin arzulanan performansı birçok eylem yerine tek bir bütün haline getirilmiş bir eylem olarak canlandrımasına olanak sağladığını ifade etmektedir. Bireyin becerilerini belli bir derecede artıran zorlayıcı ödevler akışı ortaya çıkaracaktır.[19]

Müzik

Müzisyenler, özellikle doğaçlama yapanlar, enstrümanlarını çalarken akış durumu deneyimleyebilirler.[20] Araştırmalar akış durumu içerisindeki müzisyenlerin akış durumu içinde olmayan müzisyenlere göre daha iyi performans sergileyeceğini göstermektedir. Profesyonel piyanistlerle gerçekleştirilen bir çalışmada, piyanistin akış durumu ile kalp atım hızı, kan basıncı ve temel yüz kasları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Piyanist akış durumuna girdikçe kalp atım hızı ve kan basıncı azalmış ve temel yüz kasları rahatlamıştır. Bu çalışma akışın çaba gösterilmeyen bir dikkat durumu olduğuna vurgu yapmıştır. Çaba gösterilmeyen bir dikkate ve genel olarak bedenin rahatlamasına karşın, piyanistin akış durumu sırasındaki performansı gelişmiştir.[21] Benzer şekilde, bateristler de müziği yönlendiren kolektif bir enerji hissettikleri zaman bir akış durumu deneyimlemektedirler. Bu durumdan kendini müziğin ritmine kaptırmak olarak bahsetmektedirler.

Spor

Bir spor performansı sırasında alanda olmak (being in the zone) Csikszentmihályi'nin akış deneyimi tanımıyla örtüşmektedir ve alanda olma teorileri ve uygulamalarının atletik performansla ilişkisi spor psikolojisi alanında çalışılan konulardır.[22] Timothy Gallwey'in golf ya da tenis gibi sporlarla ilgili çalışmaları “alana girmek” ve spor becerisini içselleştirmek için gerekli olan zihinsel antrenörlük ve tutumlardan söz etmektedir.[23]

Roy Palmer, bilinçli ve bilinçsiz refleks işlevlerinin entegrasyonu koordinasyonu geilştireceği için “alanda olmanın” hareket örüntülerini etkileyecebileceğini ileri sürmüştür. Birçok sporcu en iyi performanslarını sergilerken performanslarının çaba gösterilmeyen doğasından söz etmiştir.[24][25][26]

Din ve Maneviyat

Csikszentmihályi batı literatüründe akış kavramını tanımlayan ilk kişi olsa da kavramın niceğini belirleyen ya da kavrama dayanarak uygulamalar geliştiren ilk kişi değildir. Uzun yıllar boyunca Budizm gibi doğulu dinlere mensup din adamları manevi gelişimin temel bir özelliği olarak benliğin ve nesnenin iki ayrı şey oluşunun üstesinden gelme disiplinine yönelik çalışmıştır. Bu kişiler benlik ve nesnenin ayrılığının üstesinden gelmeye yönelik kapsamlı ve bütüncül teoriler geliştirmiş, teorilerini modern bilimin sistematik kontrolü yerine manevi uygulamalar aracılığıyla test etmiş ve yeniden düzenlemelere gitmiştir. Csikszentmihályi'nin akış kavramı bu dinlerdeki, bir şeyle bütünleşme ya da tek bir bütün olma fikriyle ilgilidir.

Oyun Oynama

Akış video oyunu oynamanın temel sebeplerinden biridir.[27] Oyunların temel amacı içsel bir motivasyon aracılığıyla eğlenmeyi sağlamaktır ki bu da akışla ilglidir. İçsel bir motivasyon olmadan akışın sanal olarak gerçekleşmesi mümkün değildir.[28] Beceri ve zorluk dengesi aracılığıyla, dikkatle ve yüksek seviyede motivasyonla oyuncunun beyni uyarılmaktadır.[29] Böylelikle, akış unsurlarının oyunlarda kulanılması eğlenceli bir deneyimi beslemektedir ki bu da motivasyonu artırarak oyunucunun oynamaya devam etmesini sağlamaktadır. Bu nedenle oyun geliştiriciler de projelerine akışın unsurlarını entegre etmeye çalışmaktadır.[30] Genel olarak, akış durumunda iken oynama deneyimi akıcı ve oyun içindeki başarı ve skorlardan bağımsız olarak içsel bir şekilde ödüllendiricidir.[29]

Oyunlarda zorluk derecesi ve beceri derecesi arasındaki denge sayesinde çok şey başarılabilir. Mesela, korku içerikli oyunlar genellikle sürekli bir kaygı hissi sağlamak için zorlukları oyuncunun beceri seviyesinin üzerinde tutmakta iken benzer fakat karşıt bir etkiyi oluşturmak için, rahatlamayı hedefleyen oyunlar zorluk seviyesini oyuncunun becerilerinin altında tutmaktadır.

Kaynakça

  1. ^ Mihaly Csikszentmihályi (1990). Flow: The Psychology of Optimal Experience. Harper & Row. ISBN 978-0-06-016253-5. 22 Kasım 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  2. ^ Daniel Goleman (12 Eylül 1996). Emotional Intelligence: Why It Can Matter More Than IQ. Bloomsbury. s. 91. ISBN 978-0-7475-2830-2. 3 Ocak 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Kasım 2013. 
  3. ^ a b Nakamura, J.; Csikszentmihályi, M. (20 Aralık 2001). "Flow Theory and Research". C. R. Snyder Erik Wright, and Shane J. Lopez (Ed.). Handbook of Positive Psychology. Oxford University Press. ss. 195-206. ISBN 978-0-19-803094-2. 3 Ocak 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Kasım 2013. 
  4. ^ a b Cherry, Kendra. "What is Flow?". About Education. 9 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Mart 2015. 
  5. ^ Mihály Csíkszentmihályi (1975). Beyond boredom and anxiety. Jossey-Bass Publishers. ss. 10-. ISBN 978-0-7879-5140-5. 3 Ocak 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Kasım 2013. 
  6. ^ a b McGuinness, Mark. "Mihaly Csikszentmihályi – Does Creativity Make You Happy?". Lateral Access. 28 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Nisan 2015. 
  7. ^ a b Csikszentmihályi, M. (1988), "The flow experience and its significance for human psychology", Csikszentmihályi, M. (Ed.), Optimal experience: psychological studies of flow in consciousness, Cambridge, UK: Cambridge University Press, ss. 15-35, ISBN 978-0-521-43809-4, 9 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 8 Haziran 2016 
  8. ^ a b Csikszentmihályi, Mihály; Harper & Row. "FLOW: The Psychology of Optimal Experience" (PDF). 25 Şubat 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Nisan 2015. 
  9. ^ a b c Snyder, C.R.; Lopez, S.J. (2007), Positive psychology: The scientific and practical explorations of human strengths, London, UK: Sage Publications 
  10. ^ Csikszentmihályi, M., Larson, R., & Prescott, S. (1977). The ecology of adolescent activity and experience. Journal of Youth and Adolescence, 6, 281-294.
  11. ^ Delle Fave, A., & Bassi, M. (2000). The quality of experience in adolescents’ daily lives: Developmental perspectives. Genetic, Social, and General Psychology Monographs, 126, 347-367.
  12. ^ Csikszentmihayli, M. (2000). Happiness, flow, and economic equality. "American Psychologist, 55" 1163-1164.
  13. ^ a b c Csikszentmihályi, M.; Abuhamdeh, S.; Nakamura, J. (2005), "Flow", Elliot, A. (Ed.), Handbook of Competence and Motivation, New York: The Guilford Press, ss. 598-698 
  14. ^ Keller, J., & Landhäußer, A. (2012). The flow model revisited. In S. Engeser (Ed.), Advances in flow research (pp. 51-64). New York: Springer.
  15. ^ Nakamura, Jeanne; Csikszentmihályi (2005). "The concept of flow". Handbook of Positive Psychology. ss. 89-105. 
  16. ^ Walker, C. J. (2010). Experiencing flow: Is doing it together better than doing it alone?, "The Journal of Positive Psychology, 5," 3-11.
  17. ^ Isles, Nick (2010). The Good Work Guide: How to Make Organizations Fairer and More Effective. Londra: Earthscan. 
  18. ^ Csíkszentmihályi, Mihály (1990), Flow: The Psychology of Optimal Experience, New York: Harper and Row, ISBN 0-06-092043-2 
  19. ^ Snyder, C.R.; Lopez, Shane J. (2007), "11", Positive Psychology, Sage Publications, Inc., ISBN 0-7619-2633-X 
  20. ^ Parncutt, Richard; McPherson, Gary E. (2002), The Science & Psychology of Music Performance: Creative Strategies for Teaching and Learning Book, Oxford University Press US, s. 119, ISBN 978-0-19-513810-8, erişim tarihi: 7 Şubat 2009 
  21. ^ de Manzano, Örjan; Theorell, Töres; Harmat, László; Ullén, Fredrik (2010). "The psychophysiology of flow during piano playing". Emotion. 10 (3). ss. 301-311. doi:10.1037/a0018432. ISSN 1931-1516. 
  22. ^ Young, Janet A.; Pain, Michelle D. "The Zone: Evidence of a Universal Phenomenon for Athletes Across Sports". Athletic Insight. 18 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2008. 
  23. ^ Timothy Galwey (1976), Inner Tennis — Playing the Game 
  24. ^ King, Steve (2006). Running in the Zone A Handbook for Seasoned Athletes. Victoria, BC Canada: Trafford Publishing. ISBN 1412068576. 
  25. ^ Abigail, Locke, (1 Şubat 2001). "Being in the zone : notions of agency in athletic performance". eprints.hud.ac.uk. 15 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Nisan 2016. 
  26. ^ Jenkins, Lee. "No one gets hotter faster than the NBA's lights-out MVP". www.si.com. 21 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Nisan 2016. 
  27. ^ Murphy, Curtiss (2011). "Why Games Work and the Science of Learning". 23 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Temmuz 2011. 
  28. ^ Paul Benjamin Lowry, James Gaskin, Nathan W. Twyman, Bryan Hammer, and Tom L. Roberts (2013). “Taking ‘fun and games’ seriously: Proposing the hedonic-motivation system adoption model (HMSAM) 23 Ekim 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.,” Journal of the Association for Information Systems (JAIS), vol. 14(11), 617–671.
  29. ^ a b Drpamelarutledge. "The Positive Side of Video Games: Part III". paper blog. 9 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Kasım 2012. 
  30. ^ Chen, J. (2008). "Flow in Games". 22 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2008. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

<span class="mw-page-title-main">Zekâ geriliği</span> nörogelişimsel bozukluk

Zihin yetersizliği veya mental retardasyon, zihinsel işlev kapasitesi, normal kabul edilen sınırların anlamlı ölçüde altında olan ve uyumsal davranışlarda yetersizlikleri olan bireyleri tanımlamak için kullanılır. Zihinsel işlevlerde görev alan beyin bölgelerinin, sinir hücrelerinin ve beyin ağında meydana gelen bir sapma veya zihinsel işlevlerde görev alan beyin bölgelerinde meydana gelebilecek bir zedelenme sonucu oluşan ve 18 yaşından önce gelişim dönemlerinde farklılık olarak kendisini gösteren Nörogelişimsel bir bozukluktur.

<span class="mw-page-title-main">Anksiyete</span> hoş olmayan bir iç karışıklık durumu ile karakterize edilen duygu

Kaygı, endişe ya da anksiyete, hoş olmayan bir iç çatışma durumu ile karakterize olan, sıklıkla ileri geri ilerleme gibi sinirsel davranışların eşlik ettiği bir duygudur. Bu durum, beklenen olaylar karşısında öznel olarak hoş olmayan dehşet duygularıdır.

Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB dikkat, dürtüsellik ve öz düzenlemeyle ilgili sorunlarla kendini gösterir ; Bazen şiddetli fiziksel huzursuzluk da ortaya çıkabilir.

Psikoz, düşünce ve duyunun ağır oranda bozulduğu zihin durumunu tanımlamakta kullanılan genel bir psikiyatri terimidir. Psikotik epizod geçiren hastalar halüsinasyonlar görüp, delüzyonel inançlar taşıyabilir, kişilik değişiklikleri ve düşünce bozukluğu gösterebilir. Bir psikotik epizod gerçek ile bağlatının kopması veya zarar görmesi ile karakterizedir denilebilir. Gençlerde daha sık görülen psikoz ağır bir zihinsel hastalığın belirtisi olabilir.

Üstbiliş, en kısa tanımıyla, kişinin kendi düşünme süreçlerinin farkında olması ve bu süreçleri kontrol edebilmesi anlamına gelir. 1976 yılında çocukların ileri bellek yetenekleri konusunda yaptığı bir araştırmada ilk kez üstbellek terimini kullanmış ve bu kavramı literatüre kazandırmıştır. 1979 yılında çalışmalarını geliştiren Flavell, üstbilişi de içerecek biçimde, kuramını yeniden yapılandırmıştır. Üstbiliş, çeşitli kaynaklarda bireyin kendi bilişsel süreçlerini kontrol edebilme ve yönlendirebilme yeterliliği; bireyin problem çözmesinde planlama, izleme ve değerlendirmenin kullanıldığı yüksek düzeyde bir yönetsel süreç; bilişsel aktivitenin anlaşılması ve kontrol edilmesi; bilişi etkileyen faktörlerin anlaşılması ve küçük modeller eşliğinde bilişin izlenip kontrol edilmesi olarak tanımlanmaktadır.

Güdü, insanların ve diğer hayvanların belirli bir zamanda bir davranışı başlatmasının, sürdürmesinin veya sonlandırmasının nedenidir. Güdü durumları genellikle, hedefe yönelik davranışta bulunma eğilimini yaratan, failin içinde hareket eden güçler olarak anlaşılır. Farklı zihinsel durumların birbirleriyle yarıştığı ve yalnızca en güçlü durumun davranışı belirlediği sıklıkla kabul edilir. Bu, bir şeyi aslında yapmadan da yapmaya motive olabileceğimiz anlamına gelir. Motivasyonu sağlayan paradigmatik zihinsel durum arzudur. Ancak kişinin ne yapması gerektiği veya niyetleri hakkındaki inançlar gibi diğer çeşitli durumlar da motivasyon sağlayabilir. Motivasyon, bir kişinin ihtiyaçlarını, arzularını, isteklerini veya dürtülerini ifade eden motive kelimesinden türetilmiştir. Bireyleri bir hedefe ulaşmak için harekete geçmeye motive etme süreci denilir. İş hedefleri bağlamında insanların davranışlarını körükleyen psikolojik unsurlar veya para arzusunu içerebilir.

Eşzamanlılık, ilk olarak analitik psikolog Carl G. Jung tarafından "anlamlı bir şekilde ilişkili görünen ancak nedensel bir bağlantıdan yoksun durumları tanımlamak için" ortaya atılan bir kavramdır. Çağdaş araştırmalarda, eşzamanlılık deneyimleri, kişinin zihnindeki olaylar ile dış dünya arasındaki tesadüflerin nedensel olarak birbiriyle ilgisiz olabileceği, ancak başka bilinmeyen bir bağlantısı olabileceğine dair kişinin öznel deneyimine atıfta bulunur. Jung, bunun insan zihninin sağlıklı, hatta gerekli bir işlevi olduğunu ve psikozda zararlı hale gelebileceğini savunmuştur.

Dilinin ucunda fenomeni bilinen bir kelimenin bellekten geri çağırmadaki hata nedeniyle hatırlanamaması, bellekten kısmi geri çağırma ile birlikte her an hatırlanabileceği hissine kapılmaktır. Fenomenin ismi bu gibi durumlarda sıklıkla söylenen "Dilimin ucunda." sözünden gelmektedir. Hemen hemen evrensel bir durum olarak çok iyi bilinen bir kelimenin ya da ismin hatırlanmasında zorluk şeklinde bir bellek çağırma durumu olarak ifade edilir. Dilinin ucunda fenomeni sözcüksel erişimin aşama aşama gerçekleştiğini ortaya koymaktadır.

Benlik kaynaklarının tükenmesi, öz-kontrol ya da özgür irade gücünün kullanılabilecek sınırlı kaynaklara dayandığı düşüncesini ifade etmektedir. Zihinsel aktivite için enerji düşük olduğunda, öz kontrol zayıflar ve bu durum benlik kaynaklarının tükenmesi olarak adlandırılır. Özellikle, benlik kaynaklarının tükenmesi durumunun deneyimlenmesi, kişinin daha sonraki aktivitelerde kendini kontrol etme becerisini zayıflatır. Öz-kontrol gerektiren benlik kaynaklarını tüketici bir görev, sonrasında gelen öz-kontrol görevi için, her ne kadar görevler birbiriyle ilişkisiz görünse de, engelleyici bir etki yaratır. Öz-kontrol benliğin hem birey hem de bireylerarası düzeyindeki işlevinde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle, benlik kaynaklarının tükenmesi, deneysel psikolojide ve spesifik olarak sosyal psikolojide önemli bir konudur, çünkü mekanizması, insanın öz-kontrol süreçlerinin anlaşılmasına katkıda bulunmaktadır.

Bir anının kaynağının yanlış bir şekilde başka bir deneyime atfedilmesi olan kaynak izleme hatası bir çeşit bellek hatasıdır. Örneğin, bireyler henüz yaşanmış bir olayı bir arkadaşlarından öğrenirler, daha sonra bu olayı yerel haberlerde de duydukları zaman, bu olayın kaynağının anısı haberlerden öğrenilmiş gibi yanlış bir kaynağa dayandırılabilir. Bu kaynak izleme hatası, uzun süreli belleğe sınırlı miktarda kaynak bilgisinin kodlanması veya kaynak izlemede kullanılan karar süreçlerinin karışması nedeniyle, normal algısal ve yansıtıcı süreçler kesintiye uğradığında ortaya çıkmaktadır. Depresyon, yüksek stres seviyesi ve beynin sorumlu bölgelerinde meydana gelen hasarlar, bu mekanizmalarda; kesintiye, karışıklığa ve dolayısıyla kaynak izleme hatalarına neden olan faktörlere örnek olarak verilebilir.

Pozitif psikoloji, 1990'lı yılların sonlarında başlayan bir akımdır ve günümüze geldikçe önem kazanan bir araştırma alanı haline gelmiştir. Pozitif psikoloji hakkındaki araştırmalar ve kuram geliştirme çabaları sayıları gittikçe artan bir psikolog grubunun dikkatini çekmektedir ve hümanistik psikoloji hareketinin en uzun soluklu mirasını temsil edebilir. Ancak bazı psikologlar, hakkını teslim etseler de, pozitif psikolojiyi hümanistik psikolojinin ‘’ yeniden paketlenmesi’’ olarak görüyorlar. Pozitif psikoloji, “bireylerin, grupların ve kurumların uygun bir şekilde işlev görmesine yardımcı olan ve onların gelişmelerine katkı sağlayan durumlar ve koşulların bir çalışması” olarak tanımlanmıştır.

Nepotizm, kayırmacılık veya akraba kayırma, öznel ve adil olmayan şekilde yapılan ayrımcılık.

<span class="mw-page-title-main">Prososyal davranış</span>

Prososyal davranışlar, olumlu sosyal davranışlar ya da başkalarına yarar sağlama niyeti; yardım etmek, paylaşmak, bağış yapmak, işbirliği yapmak ve gönüllülük gibi, diğer insanlara ya da bir bütün olarak topluma fayda sağlayan sosyal davranışlar bütünüdür. Bunlara ek olarak kurallara uymak ya da sosyal olarak kabul edilen davranışlarla uyum içinde olmak da prososyal davranışlar arasında sayılmaktadır.

Benlik saygısı, bireyin kendi değerine dair yapıyor olduğu öznel değerlendirmedir. Benlik saygısı, bireyin kendi hakkındaki inançlarını ve zafer kazanma, umutsuzluk, gurur ve utanç duyma gibi duygusal durumları kapsar. Benlik saygısı, kişinin kendi hakkındaki düşünceleri anlamına gelmekte olan benlik kavramından farklı olarak, bireyin kendisi hakkındaki olumlu ve olumsuz değerlendirmelerini ve bu değerlendirmelerin ortaya çıkardığı duygulanımları kapsamaktadır.

Flaş bellek, duygusal olarak uyarıcı bir anın veya olayların detaylandırılmış ve son derece can alıcı parçalarının 'enstantene' resmidir. Flaş bellek terimi şaşkınlık uyandıran, gelişigüzel aydınlanmalar, detay, görüntünün özü gibi kelimeleri akla getirir. Bununla beraber flaş bellekler bir parça gelişigüzel ve tamamlanmışlıktan da uzaktır. İnsanlar genellikle hatıralarından bir hayli emin de olsalar, araştırmalar bu hatıraların birçok detayının unutulduğunu göstermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Sıkıntı</span>

Yaygın kullanımda sıkıntı, bir bireyin özellikle hiçbir şey yapmadan durduğu, çevresiyle ilgilenmediği veya bir gün veya dönemin donuk veya sıkıcı olduğunu hissettiği, duygusal ve bazen de psikolojik bir durumdur.

<span class="mw-page-title-main">Mihaly Csikszentmihalyi</span> Macar asıllı ABDli psikolog (1934–2021)

Mihaly Csikszentmihalyi, Macar asıllı ABD'li psikolog.

Psikolojide bilişselcilik, 1950'lerde itibar kazanan zihni anlamak için teorik bir çerçevedir. Akım, bilişselcilerin bilişi açıklamayı ihmal ettiğini söylediği davranışçılığa bir yanıttır. Bilişsel psikoloji, adını bilme ve bilgiye atıfta bulunan Latince cognoscere'den almıştır, bu nedenle bilişsel psikoloji, kısmen düşünce ve problem çözme araştırmalarının önceki geleneklerinden türetilen bir bilgi işleme psikolojisidir.

Dini deneyim, dini bir çerçeve içinde yorumlanan öznel bir deneyimdir. Kavram, Batı toplumunun büyüyen rasyonalizmine karşı bir savunma olarak 19. yüzyılda ortaya çıktı. William James kavramı popüler hale getirdi.