İçeriğe atla

Aile Değişim Kuramı

Aile Değişim Kuramı, sosyal psikolog Çiğdem Kağıtçıbaşı tarafından kültür, aile ve benlik arasındaki bağları anlamak için geliştirilmiş bir modeldir.

Kağıtçıbaşı, benlik-aile-toplum üçgenini anlamanın, aileyi anlamakla mümkün olduğunu öne sürmüş ve modernleşme teorisi’nin öngördüğü şekilde, sosyal gelişimle birlikte her toplumda aile yapısının Batı toplumlarındaki gibi akrabalardan bağımsız, çekirdek bir birim teşkil eden aile modeline doğru değişeceği fikrini reddetmiştir.[1]

Aile modelleri

Psikoloji literatüründe sıkça, birbirine karşıt iki aile modeli tanıtılır: Bağımlı aile modeli (geleneksel aile) ve bağımsız aile modeli. Aile Değişim Kuramı ise üçüncü bir aile modeli olduğunu ileri sürer: Bağımlı aile modeli ve onun karşıtı bağımsız aile modelinin yanı sıra sosyoekonomik gelişme geçiren ailelerde görülen "duygusal/psikolojik" bağımlılık modeli.

Bağımlı Aile Modeli

Ataerkil aile yapısına sahip, sıkı bağlarla dokunmuş insan ve aile ilişkilerinin görüldüğü aile tipidir. Kırsal ve geleneksel toplumlarda rastlanmaktadır.[2] Bu tip aileler yapısal-geniş aile ya da işlevsel-geniş aile özelliği sergilemektedirler.[2] Yani hane halkı yapısal olarak çekirdek aile yapısına sahip olsa bile çocuk bakımı, üretim ve tüketim gibi aile işlevlerini paylaştıkları için geniş aile gibidirler.[2] Çocuklara atfedilen ekonomik değerden ötürü bağımlı aile modelinde doğurganlık yüksektir.[3]

Bu tip ailede evlatlar bir yaşlılık sigortası olarak görüldüğü için erkek evlat tercihi hep ön planda gelmektedir.[4] Bağımlı aile modelinde çocuklardan sorgusuz sualsiz bir itaat beklentisi olduğu için genellikle yetkeci ebeveyn tarzı benimsenmektedir.[4] Bu modelde nesiller arası bağımlılık zamanla yön değiştirmektedir; başlangıçta çocuk ebeveyne bağımlı olur, ilerleyen yıllarda yaşlanmış anne-babanın büyümüş çocuklarına bağımlı olmasıyla bağımlılık yön değiştirir.[5]

Bağımsız Aile Modeli

Kentleşmiş, refahı yüksek, bireyci kültüre sahip sanayi toplumlarında görülür.[3] Bu aile modelinde ailenin üyeleri birbirinden ve geniş aile bireylerinden görece bağımsızdırlar.[3] Çocuklara ekonomik değer değil, psikolojik değer atfedilir, doğurganlık düşüktür. Çocuk-ebeveyn ilişkilerinde özerklik yaşanmaktadır.[3]

Duygusal/Psikolojik Bağımlılık Modeli

Modernleşme kuramı kırsal, tarımla uğraşan düşük refah toplumlarında sosyoekonomik gelişmeyle birlikte bağımlı aile modelinden bağımsız aile modeline doğru değişim görüleceğini varsayar. Aile Değişim Kuramına göre bağlılık kültürüne sahip toplumlarda sosyoekonomik gelişmeyle ortaya çıkan değişimler sonucu çocuğun ekonomik değeri azalmakta fakat psikolojik değeri yükselmekte; dolayısıyla aile içinde kuşaklararası maddi bağımlılıkların zayıflamasına karşın duygusal bağımlılıklar devam etmektedir[6] ve bunun sonucu olarak farklı bir aile modeli ortaya çıkar: Duygusal/psikolojik Bağımlılık Modeli.[7]

Bu modelde yakın aile ilişkilerine önem verilmekle beraber bireyleşmeye ve özerkliğe de yer verilmektedir. Özerkliğin ortaya çıkışının en az iki sebebi vardır. Birincisi, artan yaşlılık güvencesi olanaklarıyla birlikte anne babaların evlatlarından maddi destek beklentisi azalmakta; çocukların özerkliğini tehdit olarak görülmemektedir.[6] İkincisi, okul başarısı ve büyük şehirlerde iş hayatı ‘için kendi başına karar verme itaatten daha önemli bir değer haline gelir.[6] Yine de evladın yakınlığı çok değerli görülür; ailesel ve kişilerarası ilişkiler, duygusal alanda birbirine bağlı olarak sürdürülür. Böylelikle yaranan ve oluşan benlik, özerkliği de benimseyen ilişkisel bir benliktir.[6]

Kaynakça

  1. ^ Kağıtçıbaşı, ç. (2012). Benlik, Aile ve İnsan Gelişimi: Kültürel Psikoloji. Koç üniversitesi Yayınevi. s. 174. 
  2. ^ a b c Kağıtçıbaşı, Ç. (2012). Benlik, Aile ve İnsan Gelişimi: Kültürel Psikoloji. Koç Üniversitesi Yayınevi. ss. 177-178. 
  3. ^ a b c d Kağıtçıbaşı, Ç. (2012). Benlik, Aile ve İnsan Gelişimi: Kültürel Psikoloji. Koç Üniversitesi Yayınevi. ss. 180-182. 
  4. ^ a b Sayıl, M., Yağmurlu, B. (2012). Ana Babalık: Kuram ve Araştırma. Koç Üniversitesi Yayınevi. ss. 62-67. 
  5. ^ Kağıtçıbaşı, Ç. (2012). Benlik, Aile ve İnsan Gelişimi: Kültürel Psikoloji. Koç Üniversitesi Yayınevi. ss. 177-180. 
  6. ^ a b c d Kağıtçıbaşı, Ç. (2012). Benlik, Aile ve İnsan Gelişimi: Kültürel Psikoloji. Koç Üniversitesi Yayınevi. ss. 182-189. 
  7. ^ Erol, Pelin ÖNDER; Aloğlu, Ebru (25 Mayıs 2017). "Çocuğun Değeri ve Aile Değişimi: Türkiye'den Otuz Yıllık Bir Portre". Sosyoloji Dergisi (35): 77-101. ISSN 1300-5642. []

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

<span class="mw-page-title-main">Sosyoloji</span> toplumun oluşum, işleyiş ve gelişim yasalarını inceleyen bilim dalı

Sosyoloji veya toplum bilimi, toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalıdır. Toplumsal (sosyolojik) araştırmalar sokakta karşılaşan farklı bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlere kadar geniş bir alana yayılmıştır. Bu disiplin insanların neden ve nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıkları kadar bireylerin veya birlik, grup ya da kurum üyelerinin nasıl yaşadığına da odaklanmıştır.

Psikoterapi, bireylerin duygusal ve davranışsal sorunlarının çözümünü, ruh sağlıklarının geliştirilmesi ve korunmasını amaçlayan tekniklerin genel adı. Psikoterapi her zaman sadece tek tek bireyleri konu almaz, zaman zaman incelenen tüm bir ailenin etkileşimsel meseleleri zaman zamansa incelenen bir çiftin birbiriyle olan ilişkisindeki bazı sorunların ruh sağlığı temelindeki kökleri olabilir. Ruh-zihin sağlığına dair sorunların psikolojik, sosyolojik veya somatik boyutları olabilir.

<span class="mw-page-title-main">William James</span> Amerikalı filozof ve psikolog (1842–1910)

William James, psikolojide işlevselcilik hareketinin öngörücüsü, pragmatizmin öncüsü Amerikalı filozof ve psikologdur.

Çiğdem Kağıtçıbaşı, Türk bilim insanı, psikolog.

Çocuk, bebeklik ve ergenlik çağları arasındaki insan. Genellikle konuşma ve yürüme kabiliyetleri kazanıldıktan sonra çocukluğun başladığı; cinsel gelişimin başladığı ergenlik dönemi ile birlikte çocukluk döneminin bittiği kabul edilir. Ama bu tanımlamalar görecelidir ve kesin sınırları yoktur. Birleşmiş Milletlerin raporlarında 0-18 yaş arasındaki insanlar çocuk kabul edilirler. Bunun haricinde çocuk kelimesi sıklıkla evlat anlamında da kullanılır.

Erdal Atabek, Türk tıp doktoru, gazeteci ve yazar.

<span class="mw-page-title-main">Ebeveyn</span> biyolojik ya da manevi çocuğa sahip anne/baba

Ebeveyn kavramı, temel anlamda çocuğa bakım vermekle sorumlu olan biyolojik ya da evlat edinen anne ve/veya babayı kapsamaktadır.

Bireysel psikoloji, Alfred Adler tarafından geliştirilen, psikanalizden ayrı olarak daha çok toplumsallık ve bütünlüğe önem veren psikolojik kuram.

Değerlerin değişmesi kavramı; geleneksel ve bireysel norm ve değerlerin dönüşüm evresini anlatmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Ergenlikte eşcinsellik</span>

Ergenlikte eşcinsellik, ergenlik süresi içerisinde keşfettiği eşcinsel kimliği ya da ergenlikte çocuğun yaşadığı homoseksüellik benzeri eğilim taşıyan davranışlar bütünü. Çocukluk ve ergenlik çağında çocuğun başından geçen eşcinsel dürtü ve eğilimler bütünü olarak adlandırılır. Bu cinsel dürtüler bireyin cinsel yönelimi, cinsel kimlik arayışı sürecinde kendini bulmasında önemli bir yere sahiptir.

Benlik kurgusu, kişinin kendine dair algısını, kendisiyle ilgili farkındalığını sosyal etkileşimler sonucu oluşturduğu bir yapıdır.

Çoklu benlik Yaklaşımı, genel olarak kişilik kavramını, bir çoklu benlik durumlarının toplamı olarak ele alan yaklaşımdır. Kişilik, bağlama göre aktif olan ve her birinde farklı duygusal, bilişsel, davranışsal özellikler barındıran benliklerin bir toplamıdır. Pek çok araştırmacı kabul etmektedir ki, günümüzde benliğin tek ve farklılaşmamış açıklamaları bir yanlışı yansıtmaktadır. Benliği görece birbirinden ayrışık ve birbirinden farklı kimliklerden(her bir kimlik kendi benlik bilgisine sahiptir) oluşmuş bir repertuvar olarak görmek daha doğru bir yaklaşımdır. Bu kimlikler benlik yönü olarak adlandırılabilir ve her benlik yönünün kendine ait davranışsal, duygusal, bilişsel özellikleri vardır. Her benlik yönünü, bireyin önemli ihtiyaçlarını, hedeflerini ve motivasyonlarını yansıtan psikolojik bir tuval olarak değerlendirmek mümkündür. Örneğin kişinin sporcu benlik yönü, her gün spor yaptığı fitness salonuna girdiği anda aktif olacaktır ve spor yaparak geçirdiği süre boyunca da bu benlik yönü ile ilgili bilişsel, davranışsal, duygusal özellikler aktif kalmaya devam edecektir. Ancak kişi spor yaptıktan sonra eve gelip çocuklarına yemek hazırlamaya başladığı anda ise kişinin annelik-babalık benlik yönü aktif olacak ve bu benlik yönünün özellikleri bu süre boyunca sergilenecektir.

Pozitif psikoloji, 1990'lı yılların sonlarında başlayan bir akımdır ve günümüze geldikçe önem kazanan bir araştırma alanı haline gelmiştir. Pozitif psikoloji hakkındaki araştırmalar ve kuram geliştirme çabaları sayıları gittikçe artan bir psikolog grubunun dikkatini çekmektedir ve hümanistik psikoloji hareketinin en uzun soluklu mirasını temsil edebilir. Ancak bazı psikologlar, hakkını teslim etseler de, pozitif psikolojiyi hümanistik psikolojinin ‘’ yeniden paketlenmesi’’ olarak görüyorlar. Pozitif psikoloji, “bireylerin, grupların ve kurumların uygun bir şekilde işlev görmesine yardımcı olan ve onların gelişmelerine katkı sağlayan durumlar ve koşulların bir çalışması” olarak tanımlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Ekolojik sistemler teorisi</span>

Ekolojik sistemler teorisi, Urie Bronfenbrenner’in (1917-2005) 1940’lı yıllar boyunca çocukluk ve arkadaşlık örüntülerine dayanan çalışmalarından ortaya çıkmıştır. Ekolojik sistemler kuramı üzerinde, Sovyet gelişim psikoloğu Lev Vygotsky ve Alman doğumlu psikolog Kurt Lewin’in önemli etkileri bulunmaktadır. Kuram; hem gelişim psikolojisinde hem de kültür ve insan gelişiminin incelenmesinde ileri sürülen ekolojik-ortamsal yaklaşımlara temel olmuştur. Aktif bireyin; fiziksel, toplumsal ve kültürel çevre içerisinde karşılıklı etkileşimini temel alan dinamik bir modeldir. Çocuğun sosyalizasyonunu şekillendiren ekolojik bağlam; kişiler arası ilişkilere ve bu ilişkilerin bağlam ile ilişkisine vurgu yapmaktadır. Her bağlam, başarılı uyuma engel olan veya başarıyı sağlayan belirli riskler ve koruyucu faktörler içermektedir. Çocuk geliştikçe ortamındaki etkileşimler daha karmaşık hale gelmektedir. Bu karmaşıklık, çocuğun fiziksel ve bilişsel yapıları büyüdükçe ve olgunlaştıkça ortaya çıkabilir.

Kültürlerarası psikoloji, değişkenlik ve değişmezlik de dahil olmak üzere, farklı kültürel koşullar altında insan davranışlarının ve zihinsel süreçlerin bilimsel bir çalışmasıdır. Davranış, dil ve anlamdaki kültürel farklılığı tanımak için araştırma yöntemlerini genişleterek psikolojiyi genişletmeyi ve geliştirmeyi amaçlar. Akademik bir disiplin olarak psikoloji büyük ölçüde Kuzey Amerika ve Avrupa'da geliştiği için, bazı psikologlar, evrensel olarak kabul edilen yapıların, daha önce varsayıldığı kadar değişmez olmadığı konusunda endişe duymuşlardır, özellikle de diğer kültürlerde dikkate değer deneyleri çoğaltma girişimlerinin değişen başarıları vardır. Etki, biliş, benlik kavramları ve psikopatoloji, anksiyete ve depresyon gibi ana temaları ele alan teorilerin, diğer kültürel bağlamlara "dışa aktarıldığında" dış geçerliliğe sahip olup olamayacağı, kültürel psikoloji, kültürel farklılıkları hesaba katmak için kültürel farklılıkları hesaba katmak için tasarlanmış yöntemleri kullanarak bunları yeniden inceler. Her ne kadar bazı eleştirmenler kültürlerarası psikolojik araştırmalardaki metodolojik kusurlara işaret etseler ve kullanılan teorik ve metodolojik temellerdeki ciddi eksikliklerin psikolojideki evrensel ilkeleri araştırmaya engell olduğunu iddia etseler de, kültürler arası psikologlar, fizik veya kimya gibi evrenselleri aramaktan ziyade farklılıkların (varyans) nasıl ortaya çıktığını araştırmaya yönelmektedirler.

Psikoloji, davranış ve zihinsel süreçlerin bilimidir. Öncelikli hedefi, hem genel prensipler oluşturarak hem de spesifik vakaları araştırarak bireyleri ve grupları anlamaktır.

Psikoloji temel bilimi, psikoloji alanında yapılan araştırmaların bazıları, uygulanan psikolojik disiplinlerde yapılan araştırmalardan daha "temel" dir ve doğrudan bir uygulaması yoktur. Psikoloji içerisindeki temel bilim yönelimini yansıttığı düşünülen alt disiplinler arasında biyolojik psikoloji, bilişsel psikoloji, nöropsikoloji vb. alt dallar sayılabilmektedir. Bu alt disiplinlerdeki araştırmalar, metodolojik titizlik ile karakterizedir. Psikolojinin temel bilim olarak kaygı, davranış, biliş ve duyguların altında yatan yasaları ve süreçleri anlamaktır. Temel bilim olarak psikoloji, uygulamalı psikoloji için bir temel sağlar. Uygulamalı psikoloji, aksine, temel psikolojik bilimlerin ortaya koyduğu psikolojik ilkelerin ve teorilerin uygulanmasını içerir; bu uygulamalar zihinsel ve fiziksel sağlık ayrıca eğitim gibi alanlarda sorunların üstesinden gelmeyi veya refahı artırmayı amaçlamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Emine Olcay İmamoğlu</span>

Emine Olcay İmamoğlu, Türk bilim insanı, psikolog.

Güler Okman Fişek, Türk bilim insanı, klinik psikolog