İçeriğe atla

Ahmet Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet cinayetleri

Ayhan Hikmet'in yatak odasında eşiyle uyurken öldürüldüğü, Karababa Sokak'taki 7 numaralı ev[1]

Kıbrıs'ta yayımlanan Cumhuriyet gazetesini çıkaran, Kıbrıs Türk Halk Partisinin kurucuları olan Ahmet Muzaffer Gürkan ve Ayhan Hikmet, 23 Nisan 1962'yi 24 Nisan'a bağlayan gece faili meçhul cinayetlere kurban gittiler. İki gazeteci de evlerinde öldürüldü, Hikmet'in cinayeti yatağında, karısının gözü önünde gerçekleşti. Bu cinayetler, Cumhuriyet gazetesinin 23 Nisan 1962 tarihli nüshasında, Bayraktar Camii'nin bombalanması olayıyla ilgili açıklamaların yapılmasının hemen sonrasında yaşandı.

Kıbrıs Türk basın tarihinde Fazıl Önder'in öldürülmesinden sonraki ikinci gazeteci cinayeti olan bu olay nedeniyle Cumhuriyet gazetesinin yayın hayatı sonlandı.[2]

Arka plan

Kıbrıs Türk liderliğine muhalefet

Hikmet ve Gürkan, o dönem Kıbrıs Türk toplumunun liderliğini yürüten Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş'a muhaliftiler. Hikmet, 1960'a dek Küçük'ün Kıbrıs Milli Türk Birliği Partisinin üyesi olsa da, Türkiye'deki 27 Mayıs Darbesi sonrası 1960'ta bu partiden istifa etti ve parti liderliğini "Menderesçi" olmakla suçladı. İkili, 27 Mayıs Darbesi'ni Denktaş-Küçük ikilisini zayıflatmak için bir fırsat olarak gördü ve alternatif bir siyasi oluşuma gitti. Bu oluşum çerçevesinde yayımlamaya başladıkları Cumhuriyet gazetesinde, taksimi savunan, Türk milliyetçisi toplum liderliğine muhalif, yeni kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'ne sahip çıkılmasını ve bağımsızlığının korunarak yaşatılmasını savunan bir çizgi benimsediler. Bu bağlamda, farklı ulusların adada varlığını yadsımadan, Kıbrıs'ın Kıbrıslılar tarafından yönetilmesini ve iki toplumun yakınlaşmasını savundular. Savunduğu bu görüşler nedeniyle, Gürkan henüz 1960 yılında saldırıya uğrayarak dövüldü. Böylece Denktaş'ın çizgisindeki Türk Mukavemet Teşkilatının ve Özel Harp Dairesinin düşmanlığını edinen ve Denktaş'ın Nacak gazetesi tarafından eleştirilen ikili, bunların tersine Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yaşatılmasını savunan Kıbrıs'taki Türkiye büyükelçisi Emin Dırvana'nın desteğini kazandı.[3]

Bu süreçte, Kıbrıs Türk liderliği Cumhuriyet gazetesinin susturulması gerektiği görüşünü benimsedi ve "Rumların meftunu ve hayranı olduğu, İngiliz İntelijansı ve Rum müfrit Enosis liderleriyle irtibatı bulunduğu tespit edilen Dr. İhsan Ali ve onun hampacısı kesilen bir cinsi sapık (Muzaffer Gürkan) ile komünistlerle ilişiği olduğu tespit edilen Ayhan Hikmet Rum ameline hizmet eden faaliyet ve yazılarından vazgeçirilmeli; milli bir davanın varlığına inanmıyorlarsa susturulmalıdırlar" ifadesi yer alan gizli bir belge hazırlandı.[3]

Camilerin bombalanması

Bombalanan Bayraktar Camii

24 ve 25 Mart 1962 tarihlerinde, sırasıyla Lefkoşa'daki Bayraktar Camii ve Ömeriye Camii'nde birer bomba patlatıldı. Kıbrıslı Türkler arasındaki ve Türkiye kamuoyundaki genel kanı, bu bombaların EOKA'nın devamcısı olan Rum ve Yunan milliyetçileri tarafından patlatıldığı yönündeydi; bu durum Kıbrıs Türk toplumunda infiale yol açtı.[4]

Bununla beraber, ilerleyen günlerde bombaların Kıbrıs Türk toplumundaki bir takım fanatikler tarafından yerleştirilmiş olabileceği iddiaları ortaya çıktı.[4] Gürkan ve Hikmet, bombaların sorumlusu olarak TMT'yi ve Denktaş'ı görmekteydi. Daha önce de 16 Mart tarihinde İçişleri Bakanı ve gizli Akritas örgütü lideri Polikarpos Yorgacis'i ziyaret etmiş ve "Denktaş’ın iki toplumu birbirine düşürmek için hazırlık yaptığını" söylemiş olan ve bu hareketinden dolayı gazetede yazan arkadaşı İhsan Ali'nin de tepkisini çekmiş olan Gürkan, öldürülmeden günler önce Yorgacis'i tekrar ziyaret etti. Bu ziyarette bombaları Denktaş'ın koydurduğunu ifade etti. Yorgacis, Gürkan'ın bilgisi dışında Gürkan'ın ifadelerini ses kaydına aldı, bu kayıt sonradan Yorgacis tarafından Tahkikat Komisyonuna da verildi ve Denktaş tarafından Gürkan'ın aleyhine kullanıldı.[3]

İki gazeteci, bu ortamda bombaları yerleştirenin TMT olduğunu gazetenin manşetinden ilan etmeye hazırlanıyorlardı.[4] 23 Nisan 1962'de "Evet tekrar ediyoruz: Bomba hadiselerinin sorumlusu alçak, adi ve satılmış herifin kim olduğunu aklı selim sahibi herkes tahmin etmiştir. Bu alçağın, bu satılmışın yüzündeki maskenin indirileceği gün yakındır" ifadesini kullandılar.[3] Cinayeti tetikleyen olayın, bu yöndeki söylemleri olduğu düşünülür.[4]

Cinayetler

Cinayetlerin yaşandığı gece, bir mekânda bulunan Gürkan ve Hikmet, buradan ayrılırken takip altına alındı. Hikmet mekândan doğruca evine gitti, burada ailecek misafirleriyle oturduktan sonra uyudular. Gürkan akşam yemeğini aldıktan sonra arabasıyla Lefkoşa'nın dış mahallelerinden olan Küçük Kaymaklı'da, Kaymaklı Yolu Sokak üzerinde bulunan evine gitti.[5][6]

Cinayetlerin ilki Gürkan'ın evinde gerçekleşti.[7] İşinden yemeğini alıp evine dönmüş olan Gürkan, gece 8.30 civarında, evinin garajında pusu kurmuş olan saldırganlar tarafından park hâlindeki arabasında vurularak öldürüldü.[3] Ersan Berksel, Sevapları ve Günahları ile TMT kitabında isim vermeden cinayet eylemini gerçekleştiren bir TMT mensubu ile görüşmesini aktarır:[8][9]

Biz önceden evinin olduğu mahalleye gidip, evin karşısındaki ekinler içerisinde saklandık. Üç kişi idik. İkimiz ateş edecek, üçüncü kişi gözcülük edecekti. Arabası ile gelip garaja girince, ikimiz garaja koştuk. Arabasından çıkmadan arkadaşım stenle, ben de tabanca ile ateş ettim. Sonra hızla oradan uzaklaştık.

Bu sırada evde bulunan karısı, silah seslerini duydu; ancak kapı sesi sandı. Sabah saat 04.00'te cinayeti fark edip polise bildirdi.[3]

İkinci cinayet, henüz Gürkan'ın öldürüldüğü fark edilmeden, 01.45'te Hikmet'in Yenicami mahallesinde, Karababa Sokak'ta yer alan evinde gerçekleşti.[7] Berksel'in aktardığına göre, Gürkan'ı öldürenler ile Hikmet'i öldürmek üzere görevlendirilmiş olanlar, Gürkan cinayetinden sonra Lefkoşa Surlariçi'nde Enver'in Kahvesi'nde buluştular. Burada biraz zaman geçirdikten sonra geceyarısı Ayhan Hikmet'in evinin olduğu sokağa gittiler. Ekip toplamda altı kişiden oluşmaktaydı.[8] Dışarıdaki bir gözcünün yardımcı olduğu iki maskeli saldırgan,[3] Hikmet'in evine açık bulunan yatak odası penceresinden girdi. Bu sırada, ekibin diğer üyeleri dışarıda sokağın telefon kablosunu kesti.[7] Berksel'e göre ekibin dışarıdaki dört üyesinin tamamı cinayet anında dışarıda gözcülük yapmaktaydı.[8] Hikmet, bu sırada eşiyle beraber yatakta uyumaktaydı, çocukları diğer bir odada uykudaydı. Saldırganlar yatağa gittikçe yaklaşarak Hikmet'e dört el ateş etti. Eşi yatakta bu saldırıya tanık olduktan sonra, saldırganların kaçmasının ardından telefonla doktor çağırmaya çalıştı; ancak telefon hatlarının kesik olmasından dolayı çağıramadı. Bunun hemen ardından Hikmet, eşinin kolları arasında öldü.[7]

Tepkiler

25 Nisan 1962 tarihli Bozkurt gazetesi, "Lefkoşa çifte cinayeti takbih edildi" manşetiyle çıktı ve Küçük, Denktaş ve Dırvana'nın açıklamalarını öne çıkardı

Olayların gece gerçekleşmesi nedeniyle 24 Nisan gününün gazetelerine tam yansıyamadı, Halkın Sesi gazetesi 24 Nisan günü sadece Hikmet'in cinayetini "son dakika" olarak manşete taşıdı. 25 Nisan günü cinayetler günlük olarak yayımlanan Halkın Sesi ve Bozkurt gazetelerinin manşetine taşındı. Halkın Sesi 25 Nisan günkü başyazısında cinayetlerin infial ve üzüntü yarattığını belirtip, "cemaatimiz mensuplarının bu şekilde suikastlare kurban gitmesi pek tabii olarak gazetemiz tarafından şiddetle takbih edilir" ifadesini kullandı. Bozkurt gazetesi de "Lefkoşa çifte cinayeti takbih edildi" başlığıyla çıkarken Küçük, Denktaş ve Dırvana'nın açıklamalarını vurguladı.[10] İki gazetede de öldürülen gazetecilerin Türk olduğu vurgulandı; böylece cinayetin faillerinin ancak Kıbrıs Türk toplumunun dışından olabileceği mesajı verildi. Cinayetler herhangi bir şekilde basın özgürlüğü bağlamında değerlendirilmedi.[11]

Haftalık yayımlanan Nacak gazetesi, cinayetlerin ardından ilk yayımlanan 27 Nisan tarihli sayısında, cinayetlere ilişkin herhangi bir habere yer vermedi; çift sütunluk bir çerçeve içerisinde başsağlığı mesajı yayımladı. Gazetenin "Ölenler Öldürenler" isimli başyazısında, öldürülen gazetecilerin çizgisini "yanlış ve Türklüğe zararlı bir yol" olarak niteledi. Cinayeti siyasi sebeplerden ötürü Türklerin işlemiş olabileceğinin ihtimalinin bulunmadığını vurgulayan gazete, cinayetin Rumlar tarafından işlendiğini ima etti. 28 Nisan günü Halkın Sesi gazetesinde çıkan yazıda da "Türk cemaati arasında bu kadar planlı cinayet işleyecek birisi yoktur" ifadesi kullanıldı, cinayetin işlenme sebebinin "Türk cemaatini parçalamak" olduğu yazıldı.[12]

Soruşturma ve faillere dair iddialar

Ahmet Muzaffer Gürkan cinayetinde fail olduğu suçlamasıyla aslen Yalyalı olup Lefkoşa'da ikamet eden Kemal Mustafa Ahıskal 24 Nisan 1962 tarihinde tutuklandı ve üç gün boyunca tutuklu kalması yönünde mahkeme karar verdi.[13][14] 1 Mayıs 1962 tarihinde, Lefkoşa Kaza Mahkemesi Ahıskal'ın suçsuz olduğuna kanaat getirerek serbest bırakılmasını emretti.[15]

Cinayetlerin Türk Mukavemet Teşkilatı tarafından gerçekleştirildiğine dair iddialar ve teşkilat mensuplarının söylemleri bulunmaktadır. Siyaset bilimci Niyazi Kızılyürek'e göre, bunlar "sağlam iddialar ve veriler" oluşturmaktadır.[3] Akademisyen Erol Kaymak, akademik bir yayınında Hikmet ve Gürkan'ın "Denktaş'ın çizgisindeki düzensiz bir askerî kuvvetin işlediği siyasi bir suikaste kurban gittiklerine dair yaygın bir düşünce" olduğunu belirtmiştir.[16]

28 Nisan 1962 tarihinde Ahmet Muzaffer Gürkan'ın kardeşi Necla Gürkan, cinayetlerden Dr. Fazıl Küçük, Rauf Denktaş ve taraftarlarının sorumlu olduğuna dair bir basın açıklamasında bulundu.[17] Bu yöndeki iddialar Küçük, Denktaş ve Kıbrıs Türk liderliği tarafından kabul edilmedi. 30 Nisan 1962'de Türk Cemaat Meclisi Başkanlığı yayımladığı basın bülteninde "iki Türk gazetecinin öldürülmesinden Rumların mesul olduğu"nu yazdı.[18] Ayhan Hikmet'in kardeşi Aydın Hikmet'in olayla ilgili yorumu aşağıdaki gibidir:[19]

Ayhan Hikmet, Kıbrıs Türk Kurumlar Federasyonu’nda da önemli etkili görevler yaptı. Faiz Kaymak’la birlikteydi. Kıbrıs Türk toplumunda liderlik hesaplaşmasında Faiz Kaymak’la hareket etti. Hatta Dr. Küçük ve Rauf Denktaş, yanlarına Osman Örek’ten önce Ayhan Hikmet’i almak istediler. Ancak Ayhan Hikmet, onlarla olmadı. Cumhuriyet döneminde de muhalefeti tercih etti. Tehdit ediliyordu. Ayhan Hikmet ve Muzaffer Gürkan’ın Rumlar tarafından öldürüldüğünü yaymaya da çalışırlar. Buna kimse inanmaz. Ayhan Hikmet ve Muzaffer Gürkan’ı Rumlar öldürmüş olsaydı bugün hala saldıranlar saldırmazdı.

Denktaş tarafından cinayeti Yorgacis'in adamlarının işlediğinin ifade edilmesi üzerine, o dönem TMT'de görev yapmakta olan Arif Hasan Tahsin, 1998'de Avrupa gazetesinde "O zaman, o günlerde TMT’de görev yapan birçok kimse ile yakınları, yani yüzlerce insan, bini aşkın kimse bu iki avukatın, güvenilir bir TMT liderinin, güvenilir TMT mensuplarına verdiği emirle öldürüldüklerini bilmektedir. Bunlardan Yorgacis’in casusu olan kim? Tanıdıklarımın ben kefiliyim. Bunlardan bir teki Yorgacis’in ajanı idiyse, yerlerine yargılanıp cezalarını ben çekmeğe razıyım." diye yazdı.[20]

4 Haziran 1999 tarihinde Avrupa gazetesinde çıkan bir haberde, cinayetlerin H.C. isimli bir TMT üyesinin başını çektiği üç kişilik bir ekip tarafından gerçekleştirildiği iddia etti. Gazete, H.C.'nin 1984'te sirozdan öldüğü ve cinayete ilişkin detayları ölmeden hastanedeki hemşiresiyle paylaştığı iddiasında bulundu, söz konusu hemşireyle bir mülakat yayımlandı.[21]

2019 yılında Sevapları ve Günahları ile TMT kitabını yayımlayan Ersan Berksel, bu kitapta birinci ağızdan cinayeti gerçekleştirdiğini ifade eden bir TMT mensubunun ifadelerine yer verdi. Berksel'in kanaati, cinayetin TMT liderliğinin bilgisi dışında işlenmediği yönündedir.[9]

Denktaş, 2009 yılında verdiği bir röportajda "Avukat Ayhan Hikmet ve Muzaffer Gürkan’ı ben niye öldürteyim? Yorgacis’in ve Lağodondis’in işlerine geldiği için öyle duyurdular ki, bizi parçalasınlar." ifadesini kullandı.[22]

Etkileri ve sonrası

Öldürülen gazetecilerin eşleri, cinayet sonrası toplumda "hain karısı" olarak yaftalandı ve aileleriyle beraber tacize uğradı. Hikmet'in eşi Sabiha Hanım, önceleri iki çocuğuyla beraber Lefkoşa'da kayınpederinin yayında kalmayı denese de; uğradığı tacizler nedeniyle Peristerona'ya anne ve babasının yanına yerleşti. Burada da taciz görmeye devam edince, dayanamayıp Rum kesimine kaçtı; burada bir Rum ile evlendi. Babası öldürüldüğünde dört yaşında olan kızı Hıfsiye de, 13 yaşına kadar Türk kesiminde kalıp sonrasında Rum kesimine yerleşti.[23]

Kaynakça

Özel
  1. ^ "Karababa'da kararan gece". Havadis. 12 Haziran 2016. 21 Eylül 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Eylül 2018. 
  2. ^ Eraslan 2016, s. 78.
  3. ^ a b c d e f g h Kızılyürek, 27 Nisan 2015.
  4. ^ a b c d Paşa 2018, s. 52.
  5. ^ Halluma, Remzi (2017). Faili Meçhul!. Lefkoşa: Galeri Kültür Yayınları. s. 46-47. ISBN 978-9963-660-65-0. 
  6. ^ Uludağ, Sevgül (28 Mart 2005). "Milliyetçiliğin öksüz bıraktıkları (4) - Ayhan Hikmet'in kızı Hıfsiye Hikmet..." hamamboculeri.org. Yenidüzen. 9 Nisan 2005 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Eylül 2021. 
  7. ^ a b c d Paşa 2018, s. 53.
  8. ^ a b c Berksel 2020, s. 143.
  9. ^ a b Hastürer, Hasan (8 Ocak 2019). "TMT'nin, topluma dönük izleri, neden daha fazla? (2)". Kıbrıs Gazetesi. 14 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Temmuz 2021. 
  10. ^ Eraslan 2016, s. 84.
  11. ^ Eraslan 2016, s. 87.
  12. ^ Eraslan 2016, ss. 87-88.
  13. ^ "Bir kişi tevkif edildi". Halkın Sesi. 25 Nisan 1962. 
  14. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 12 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 12 Eylül 2021. 
  15. ^ "Kemal Mustafa Ahıskal serbest bırakıldı". Bozkurt. 2 Mayıs 1962. s. 1. 
  16. ^ Erol, Kaymak (2008). "The Development of Turkish Cypriot Politics". Ker-Lindsay, James; Faustmann, Hubert (Ed.). The Government and Politics of Cyprus (İngilizce). Peter Lang. s. 233. 21 Eylül 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Eylül 2018. 
  17. ^ "Dr. Küçük ve Denktaş gazetecileri öldürtmekle itham edildi". Milliyet. 29 Nisan 1962. s. 1. 
  18. ^ Eraslan 2016, s. 89.
  19. ^ Hastürer, Hasan (25 Nisan 2012). "Yarım asırdır güncelliğini koruyan cinayet". Haber Kıbrıs. 1 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Nisan 2019. 
  20. ^ Kızılyürek, Niyazi (24 Nisan 2016). ""Cumhuriyet'in" Gazetecilerini Kim Öldürdü?". Yenidüzen. 21 Şubat 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Aralık 2020. 
  21. ^ "Lawyers Hikmet and Gurkan killed by TMT, paper says" (İngilizce). Kıbrıs Cumhuriyeti Enformasyon Dairesi. 4 Haziran 1999. 19 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Kasım 2018. 
  22. ^ "Denktaş nelere 'keşke' dedi?". Star Kıbrıs. 19 Ağustos 2009. 27 Aralık 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Aralık 2020. 
  23. ^ Paşa 2018, ss. 56-57.
Genel
  • Berksel, Ersan (2020). Sevapları ve Günahları ile TMT (2. bas.). Lefkoşa: Işık Kitabevi Yayınları. 
  • Eraslan, Burhan (2016), Kuzey Kıbrıs'ta Basın Özgürlüğü, Lefkoşa: Işık Kitabevi Yayınları 
  • Kızılyürek, Niyazi (27 Nisan 2015), “Cumhuriyetin Gazetecileri” - 1 Ayhan Hikmet ve Ahmet Muzaffer Gürkan, Yenidüzen Adres Kıbrıs, 21 Eylül 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 20 Eylül 2018 
  • Paşa, Halil (2018), "Ölüme götüren manşet", Poli Almanak: 2011-2018, Lefkoşa: Havadis Gazetesi Yayınları 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Rauf Denktaş</span> Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ilk cumhurbaşkanı

Rauf Raif Denktaş, Kıbrıs Türkü siyasetçi ve yazardır. Denktaş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanıdır. 1983'ten 2005'e kadar toplamda 21 yıl 5 ay 9 gün cumhurbaşkanlığı yapmıştır.

Nikos Sampson, EOKA-B isimli örgütün komutanıdır. Karpaz'ın Vasili (Gelincik) köyünde doğmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Fazıl Küçük</span> Kıbrıs Türklerinin önderi ve Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı

Fazıl Küçük, Kıbrıs Türkü siyasetçi, gazeteci ve köşe yazarı. 1959 sonunda Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıs Rumlarının ortak kurduğu Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı yardımcısı. Kıbrıs Türklerinin, Rauf Denktaş'tan önceki önderi.

<span class="mw-page-title-main">Türk Mukavemet Teşkilatı</span> EOKA örgütüne karşı mücadele etmek için kurulan silahlı örgüt

Türk Mukavemet Teşkilatı ya da Türk Direniş Örgütü, Kıbrıs Türk toplumunun taksim hedefini gerçekleştirmek için faaliyet gösteren silahlı örgüttür. Kıbrıslı Rumların EOKA örgütüne karşı faaliyet göstermek üzere 1957'de kurulan TMT, 1958'de fiilî olarak faaliyet göstermeye başladı. Daha sonraları Millî Muhafız Ordusu, Akritas örgütü ve EOKA-B ile mücadele etti. 1 Ağustos 1976 tarihinde Kıbrıs Türk Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'na dönüştürüldü. Üyelerine "mücahit" denmekteydi. Kıbrıs Harekâtı'nın başladığı 20 Temmuz 1974 tarihinde TMT üyesi 17.151 mücahit bulunuyordu.

Ulusal Birlik Partisi, genel başkanı Ünal Üstel olan, 11 Ekim 1975 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti eski cumhurbaşkanı Rauf Denktaş tarafından kurulan siyasi partidir. Partinin merkezi Lefkoşa'dadır. Parti, kuruluşundan 2003 seçimlerine kadar 1994-1996 yılları dışında iktidardaydı.

Kanlı Noel, 20 Aralık 1963'ü 21 Aralık'a bağlayan gece Kıbrıs adasında Kıbrıs Rumları'nın Kıbrıs Türkleri'ne karşı başlattığı çatışmalardır. Saldırılar Akritas Planı doğrultusunda gerçekleşti ve Türklerin adadan silinmesi hedeflendi. Olaylarda toplam 364 Kıbrıs Türk'ü ile 174 Kıbrıs Rum'u ölmüştür. 1963-64 yıllarındaki çatışmalar, çeşitli aralıklarla 10 Ağustos 1964 tarihine kadar devam etse de "Kanlı Noel" adıyla tasvir edilen ilk çatışmalar; 27 Aralık 1963 tarihinde imzalanan ateşkes ve 30 Aralık 1963 tarihinde imzalanan Yeşil Hat Anlaşması'yla sonuçlandı.

Kıbrıs Türktür Derneği, Ağustos 1954 tarihinde kurulan ve 29 Ağustos 1955 tarihindeki Kıbrıs Sorunu ile ilgili ABD ile Birleşik Krallık tarafından Türkiye ve Yunanistan'ın Londra’da yapılacak konferansa davet edilmesi öncesinde Türkiye'de "Kıbrıs konusunda Türkiye'nin pozisyonunu desteklemek ve kamuoyu yaratmak" amacıyla kurulmuş ama 6-7 Eylül Olayları'ndan sorumlu tutulmasından dolayı 7 Eylül 1955 tarihinde kapatılan dernek.

Barbarlık Müzesi, Kuzey Kıbrıs'ın Lefkoşa ilçesinde bulunan ve Kanlı Noel olaylarını anan bir müzedir.

<span class="mw-page-title-main">Kutlu Adalı</span> Kıbrıslı Türk gazeteci, şair ve bürokrat

Kutlu Adalı, Kıbrıs Türkü gazeteci, şair, yazar, bürokrat.

<span class="mw-page-title-main">Erenköy Direnişi</span>

Erenköy Direnişi, 1964 yılında Kıbrıs'ın Erenköy (Koççina) bölgesinde Türk Mukavemet Teşkilatına (TMT) mensup Kıbrıs Türkleri ile Millî Muhafız Ordusuna (MMO) mensup Kıbrıs Rumları arasında meydana gelen çatışmalar.

<span class="mw-page-title-main">Muratağa, Sandallar ve Atlılar Katliamı</span>

Muratağa, Sandallar ve Atlılar Katliamı, 14 Ağustos 1974 tarihinde EOKA-B tarafından Kıbrıs'ın Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerinde Kıbrıs Türklerine karşı gerçekleştirilen katliam. Katliamda en genci 16 günlük, en yaşlısı ise 95 yaşında olmak üzere silahsız 126 Türk öldürülmüştür. 1960 nüfus sayımına göre üç köyün toplam nüfusu 248'di. Fakat halkın bir kısmı çeşitli nedenlerden göç etmişti. Katliamlara ilişkin anma günü tektir ve 14 Ağustos'tur. Bunun sebebi üç köyün birbiri ardına basılmasıdır. Muratağa ve Sandallar köylüleri aynı toplu mezara gömülmüştür ve mezardan toplam 89 kişi çıkarılmıştır. Muratağa ve Sandallar köyleri ile Atlılar köyünde yapılan katliamlar yine de bazen ayrı ayrı ele alınır. Katliamın Türk birlikleri tarafından keşfi ve cesetlerin bulunması 1/2 Eylül 1974 tarihinde gerçekleşmiştir.

Kara Çete, 1957 yılında Kıbrıs'ta faaliyet gösteren taksim yanlısı Kıbrıs Türkü kişiler tarafından kurulan silahlı bir örgüttür. Eylem olarak fazla etkin olamamış, toplumdan destek görmemiştir. Bunun önemli bir nedeni de örgüt üyelerinin karakterleriydi. Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) eski Lefkoşa Serdarı Aydın Samioğlu örgütü "kontrol altına alınamayan gençlerin kurduğu bir direniş örgütü" olarak tanımlamıştır. Daha sonraları kendini feshederek TMT'ye katılmıştır.

Faiz Kaymak, Kıbrıs Türkü siyasetçi, gazeteci, eğitimci ve köşe yazarı. Kıbrıs Türk millî örgütlenmesinin ilk dönemlerinde Fazıl Küçük ile birlikte toplum lideri konumundaydı.

Ziya Rızkı, Kıbrıslı Türk siyasetçi, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) idarecisi, bürokrat ve spor adamı. Çeşitli kazalarda İş Bulma ve Çalışma Dairelerinde üst düzey yöneticiliğe yükselen Rızkı, bununla beraber yürüttüğü spor hayatında, kurucuları arasında bulunduğu Limasol Türk Spor Kulübünün başkanlığını yıllarca yaptı ve Doğan Türk Birliğinin kuruluşunda rol oynadı. Kuruluşundan 1970'e dek TMT'nin Limasol serdarı olan Rızkı, 1974'te Kıbrıs Harekâtı sonrası güneyde kalan Limasol Türk halkına önderlik etti. 1970-1976 arasınnda parlamentoda yer aldı; 1977'de Toplumcu Kurtuluş Partisinin ilk kadroları arasında bulundu ve Kıbrıs Türk toplumunda sosyal demokrasi fikrinin yayılmasına önayak olan şahsiyetler arasında yer aldı. 1976-1985 yılları arasında Girne belediye başkanlığı yaptı; 1981 devlet başkanlığı seçimlerinde Rauf Denktaş'a karşı aday olarak toplumda o tarihe dek Denktaş'a karşı görülmüş en güçlü adaylığı sergiledi. 1985-1994 yıllarında tekrar mecliste yer aldı.

<span class="mw-page-title-main">Fazıl Önder</span>

Fazıl Önder, Kıbrıslı Türk gazeteci. Kıbrıs'taki iki toplum arasındaki barış çabalarıyla öne çıkmıştır.

Ayhan Hikmet, Kıbrıslı Türk avukat, gazeteci, siyasetçi. Londra'da eğitim görmüş bir avukattı ve haftalık Kıbrıs Türk gazetesi Cumhuriyet gazetesinde editör idi. Türk paramiliter grup TMT tarafından katledildiği iddia edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Haşmet Muzaffer Gürkan</span>

Haşmet Muzaffer Gürkan, Kıbrıs Türkü gazeteci, yazar ve araştırmacıdır.

<span class="mw-page-title-main">Dr. Fazıl Küçük Müzesi</span> Kuzey Lefkoşada yer alan bir müze

Dr. Fazıl Küçük Müzesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin başkenti Kuzey Lefkoşa'da yer alan ve Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıs Rumlarının ortak kurduğu Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı yardımcısı seçilen Fazıl Küçük anısına kurulan müzedir. Müzede, Küçük'ün tarihi belge ve eşyaları sergilenmektedir. 1925 yılında kesme sarı taştan inşa edilen ev, Fazıl Küçük'ün ailesine satın alma yoluyla geçmiştir. Binanın zemin katı 1939 yılın­dan itibaren hasta muayene odası, 1940-1958 yılları arasında klinik, üst katı da konut olarak kullanılmıştır. 1958 yılında Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kurulana kadar Türk halkının direniş karargâhı ve 1942 yılından Küçük'ün ölümüne kadar Halkın Sesi gazetesinin de idare yeri olarak da kullanılmıştır. 14 Mart 1997 tarihinde müze olarak düzenlemiştir. 16 Ekim 2002 tarihinde devlet tarafından kamulaştırılmıştır. Müze, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde ilk özel müze olma özelliğini taşımak­tadır. 2015 yılı ortasında başlayan yeniden tadilat nedeniyle yaklaşık sekiz ay hizmet vermeyen müze, 21 Nisan 2016 tarihinde yeniden konukların ziyaretine açılmıştır. Müzenin iç ve dış restorasyonu için yaklaşık 300 bin TL harcanmıştır.

Özcan Özcanhan, Kıbrıslı Türk TMT mensubu, gazeteci, yazar.

Ahmet Sadi Erkut, Kıbrıslı Türk gazeteci, yazar, sendikacı ve politikacı.