İçeriğe atla

Agnozi

Agnozi, duyusal bilgiyi işleme yetersizliğidir. Genellikle özel bir duyu ya da hafıza kaybının olmadığı durumlarda nesneleri, kişileri, sesleri, şekilleri, kokuları tanıma yeteneğinin kaybıdır.[1]

Ventral akışın[2] bir bölümü olan oksipitotemporal sınırın zarar görmesinden kaynaklanan beyin hasarı ya da nörolojik hastalıklarla ilişkilidir. Agnozi, görme ya da duyma[3] gibi sadece tek bir modaliteyi[4] etkiler.

Türleri

İsimTanım
AkinetopsiSerabral akinetopsi olarak da adlandırılan bu durum, görsel hareketleri algılayamama olarak bilinmektedir. Serebral akinetopsi oluşmasının bir sebebi, çizgili korteksin dış kısmında meydana gelen lezyonlardır.[5]
AnosognoziKişinin kendi durumu hakkında geri bildirim alamaması durumudur ve içgörü eksikliği ile karıştırılabilmektedir fakat beyindeki geri bildirim mekanizmalarındaki sorunlardan kaynaklanmaktadır. Anosognozi oluşumunun sebebi bu nörolojik hasar olmakla birlikte, çeşitli nörolojik bozukluklar yüzünden de meydana gelebilmektedir; fakat felç ardından gelen bozulmaların yol açtığı yaygın olarak düşünülmektedir. Çoklu bozuklukları olan anosognozili kişiler bu bozukluklarının birkaçının farkında olabilirler fakat geri kalan bozuklukları algılayamamaktadırlar.
Özalgısal Görsel AgnoziGörsel şekilleri ayırt etmekte zorlanırlar ve bu yüzden tanıma, taklit etme ve farklı görsel uyartıları ayırt etmekte sıkıntı yaşarlar. İlişkilendirme agnozisi olan kişilerin aksine, özalgısal agnozisi olan kişiler görselleri taklit edemezler.[6]
İlişkilendirme görsel agnozisiGörsel sahneleri ve nesne sınıflandırmalarını tarif edebilirler fakat yine de onları tanıyamazlar. Örneğin, çatalın yemek yemek için kullanıldığını bilirler fakat kaşıkla karıştırabilirler. İlişkilendirme agnozisi olan kişiler kopyalama yöntemiyle görselleri tekrar oluşturabilmektedirler.
AstereognoziBedensel-duyusal agnozi olarak da bilinen bu durum dokunma duyusuyla ilişkilidir. Bu kişiler nesnelerin dokunulmasıyla elde edilen doku, büyüklük ve ağırlık verilerinden yola çıkarak nesneleri tanımakta güçlük çekerler. Fakat yine de bu özellikleri sözlü olarak tanımlama ve aynı objeleri resimlerden tanıma veya onların resmini çizme yeteneğine sahiptirler. Bedensel-duyusal korteks üzerindeki lezyonlardan kaynaklandığı düşünülmektedir.
İşitsel agnoziİşitsel Agnozi, 1877 yılında tanımlanmıştır.[7] İşitsel agnozide, çevresel ve sözel olmayan duysal ipuçlarını ayırmakta zorluk çekilir, ayrıca konuşmalı ve konuşmasız sesleri, duyma yetileri normal dahi olsa ayırt etmekte güçlük çekilir. 2 tip işitsel agnozi bulunmaktadır: Anlamsal çağrışımlı ve ayırt edici agnozi. Anlamsal çağrışımlı agnozi, beynin sol lobundaki lezyonlarla ilişkilendirilirken, ayırt edici agnozi ise sağ lobdaki lezyonlarla ilişkilendirilmektedir.[8]
İşitsel sözsel agnoziTam söz sağırlıgı olarak da bilien İşitsel Sözel Agnozi, duyma yetisinin çalışır durumda olmasına karşın, konuşulan sözcüklerin semantik açıdan anlamlı bulunmasında zorluk çekilen bir çeşit sağırlıktır.
OtotopagnoziVücudun kısımlarını yönlendirememe olarak tanımlanmakta ve genellikle beynin arka talmik liflerinin yan kısmındaki lezyonlardan kaynaklanmaktadır.
Serebral akromatopsiRenk agnozisi olarak da bilinen serebral akromatopsi, renkleri kategorilemede ve tanımadaki zorluktur. Beyinsel akromatopsi genellikle nörolojik hasarlardan kaynaklanır.[9][10] Beynin renk tanımada özelleşen iki bölgesi vardır: V4 ve V8 bölgesi. V4 bölgesi için tek yanlı lezyon, hemiakromatopsi olarak bilinen renk algılama kaybına neden olur.[4]
Kortikal sağırlıkDuyma yetisi çalışır durumda olan ama işitsel bilgileri algılayamayan insanların durumu için kullanılır.
Çevresel agnoziBilinen spesifik bir oda veya binanın yerini saptayamamak ve belirli bir konuma nasıl ulaşılacağına dair yön belirleyememektir. Bu bireyler güzergahları öğrenmede zorluk yaşar. Agnozinin bu türü, tek yönlü ya da sağ lobun arka bölgesindeki lezyonlarla ilişkilendirilir. Ayrıca çevresel agnozi, prosopagnozi ve Parkinson hastalığıyla da ilişkilendirilir.[4]
Parmak agnozisiEldeki parmakları ayırt edememektir. Baskın hemisfer yan lobundaki lezyon durumunda mevcuttur ve Gerstmann sendromunun bir unsurudur.
Form agnozisiHastalar bütün bir objeyi değil sadece ayrıntıların parçalarını algılar.
Bütünleyici agnozi Genellikle hastalar İlişkilendirme agnozisi veya özalgısal agnozinin bir çeşidine sahiptir. Ancak bütünleyici agnozi durumunda hasta ilişkilendirme agnozisi ve özalgısal agnozinin arasındadır. Hasta elementleri tanıyabilir ancak bu elementleri kavranabilir algısal bütünler haline getirmek için birleştiremez.
Ağrı agnozisiAnaljezi olarak da bilinen ağrı agnozisi ağrıyı algılama ve işlemedeki güçlük anlamına gelir ve kendi kendini yaralamanın bazı tiplerine zemin hazırladığı düşünülür.
Fonagnoziİşiten kişinin kullanılan sözcükleri anlayabildiği halde aşina insan veya hayvan seslerini tanıyamamasıdır.[11]
ProsopagnoziYüz körlüğü ve yüz agnozisi olarak da bilinir: Hastalar bazen kendilerininki de dahil olmak üzere aşina yüzleri bilinçli olarak tanıyamazlar. Bu isimleri hatırlayamama olarak sık sık yanlış algılanır.
Saf AleksiSaf aleksi hastaları genellikle kelimeleri okumakta ve harfleri ayırt etmekte zorluk yaşarlar. Bir kişinin saf aleksi hastası olup olmadığını anlayabilmek için kopyalama ve tanımlama testi yapılmalıdır.
Semantik AgnoziBu agnozi biçimine sahip olanlar nesneyi tanımak için görsel olmayan duyu sistemlerini kullanana kadar etkin bir şekilde ‘nesne körü’dür. Örneğin nesneyi hissetmek, koklamak, sallamak veya nesneye hafifçe vurmak semantiğinin (anlamının) fark edilmesini tetikleyebilir.[12]
Sosyal duygusal agnoziBazen ifade agnozisi de denilen; kişinin yüz ifadelerini, vücut dilini ve tonlamayı algılayamadığı agnozi biçimidir. Kişileri, insanların duygularını sözel olmayan bir şekilde algılayamaz hale sokar ve sosyal etkileşimin bu unsurunu sınırlar.
SimültanagnoziGörsel girdiyi bir bütün olarak işleyememe durumudur. Kişiler; yüzler, vücutlar, nesneler, odalar, yerler ve resimleri bütün olarak değil parça parça şeklinde işlerler.[13] Onların ait olduğu manzarayı veya ayrıntılardan tam bir görüntüyü oluşturamazlar.[13] Simültanagnozi Baliant Sendromu'nun[14] olağan bir semptomudur.
Taktil agnoziNesneleri yalnızca dokunarak tanıma veya belirleme yeteneğinin bozulması.[15]
Zaman agnozisiOlayların ardışıklığını ve süresini kavramanın kaybolmasıdır.
Topoğrafik agnoziBu, kişinin nesneleri tanıyamaması nedeniyle kendisine yol göstermesi için görsel ipuçlarına bel bağlayamadığı bir görsel agnozi biçimidir. Buna rağmen kişide aynı yerin görsel planını tarif etme kapasitesi mükemmel olabilir.[16]
Görsel-Mekansal DisagnoziGörsel-mekansal disgnozi kişilerin bulunduğu çevreye ya da nesnelerin birbirine olan ilişkisine dair olan algısını yitirme durumudur. Bu yapısal apraksi, topoğrafik oryantasyon bozukluğu, optik ataksi, oküler motor apraksi, giyinme apraksisi ve sağ-sol karışıklığı içerebilir.
Görsel Agnozi Sol oksipital ve temporal lobda meydana gelen doku zedelenmesiyle ilgilidir. Görsel agnozinin birçok tipi nesneleri tanıyamamaya yol açar.[17]

Görsel Agnozi

Görsel agnozi, nesneleri tanımlamadaki yetersizlik anlamına gelir ve geniş bir kategoriye sahiptir. İki farklı türe ayrılabilir: özalgısal agnozi ve ilişkilendirme agnozisi.

Özalgısal agnozisi olan kişiler onlara bir nesne gösterildiğinde nesnenin dış hatlarını ve taslağını görürler fakat gördükleri nesneyi kategorize etmede zorluk yaşarlar. Özalgısal agnozi beynin bir yarım küresinin zarar görmüş olmasıyla ilgilidir, özellikle sağ yarımkürenin arka kısmındaki oluşmuş hasarla ilgilidir.[18]

Bunun tersine, ilişkilendirme agnozisi olan kişiler bir nesneyi adlandırmaları istendiğinde zorluk yaşarlar. İlişkilendirme agnozisi oksipitotemporal sınırdaki her iki (sağ ve sol) yarım kürenin hasar gömüş oluşuyla ilgilidir.[18]

Prosopagnozi ise ilişkilendirme agnozisinin bir türüdür ve yüzleri tanıyamama, bilememeyle ilgilidir. Örneğin, bu kişiler arkadaşlarını, ailelerini ve iş arkadaşlarını tanımada zorluk yaşarlar.[18] Fakat, prosopagnozisi olan kişiler diğer bütün görsel uyarıcıları tanımlayabilirler.[19]

Konuşma Agnozisi

Konuşma agnozisi, diğer bir deyişle işitsel sözel agnozi, kişilerde iyi bir şekilde duyma, konuşma ve okuma sağlanmasına rağmen konuşulan kelimeleri kavrayamamaları anlamına gelir.[20] Hastalar bir sesi gerçekten duyduklarını fakat onları anlamlandıramadıklarını ifade etmişlerdir.

1. Denetmen: Kahvaltıda ne yedin?

2. Hasta: Kahvaltı, kahvaltı, tanıdık geliyor ama bu kelime bana bir şey ifade etmiyor.

Konuşmacının söylediği şeyin ne olduğunun anlaşılmamasına rağmen, bazı hastalar konuşmacının sesi hakkında bazı karakteristik bilgileri (örneğin, konuşmacının cinsiyeti) tanımlayabildiklerini söylediler.[20]

Nedenleri

Agnozi, felç, bunama veya diğer nörolojik rahatsızlıklar kaynaklı olabilir. Travma, beyin enfeksiyonu kaynaklı ya da kalıtımsal da olabilir. Ek olarak bazı agnozi türleri, gelişimsel rahatsızlıklardan da kaynaklanabilir.[3] Hasar nedenli agnoziler genellikle beynin ya oksipital ya da yan lobunda meydana gelir. Bir duyu etkilense de, diğer bölümlerdeki bilişsel yetenekler korunabilir.[3]

Körlükten belirgin bir iyileşme sağlamış hastalarda agnozi riski kaydadeğerdir.[21]

Hasarın üst kısımdaki temporal oluğa etkisi birkaç türden nörolingustik yetersizlikle ilgilidir ve agnozi onlardan biridir. Konuşmayı kavramak adına üst kısımdaki temporal oluk hayati bir görev üstlenir çünkü bu bölge temporal arabirimle yakından ilgilidir. 1985 Trace II Modeline göre temporal arabirim, anlamlı kelimeler üretmede görevli morfolojik özelliği olan ses birimleriyle ilgilidir. Bu birleşme süreci kişilerin kelime haznelerindeki bazı kelimelerin engellenmesiyle tamamlanır.[20] Örneğin, eğer deneyi yapan kişi yüksek sesle KÖPEK derse, bu telafuz kişinin anlamsal arabirimindeki çeşitli kelimeleri harekete geçirecek ve engelleyecektir:

-Köpek: 5 harfi harekete geçirir ve 0 harf engellenir => Köpek -- +5

-Köpek: 4 harfi harekete geçirir ve 1 harf engellenir => tek -- +4

-Köpek: 3 harfi harekete geçirir ve 2 harf engellenir => Döşek -- +3

Bu modelin agnozi ile tutarlılığı iki yönlü doku zedelenmesinin üst temporal oluğa söz sağırlığı ya da bugünkü deyişle "konuşma agnozisi" oluşturması kanıt gösterilerek sağlanır (Kussmall, 1877). Söz sağırlığı olan hastalar korteks seviyesinin altındaki konuşma içermeyen sesler için işitsel süreci olan konuşma seslerinin işlemesinde ve tanınmasında yetersizlik gösterir.[20]

Teşhisi

Bir kişiyi agnozi hastası olarak değerlendirmek için, kişinin bir duyu kaybına sahip olmadığına ve hem dil becerisinin hem de zekâ durumunun işler olduğuna emin olmak gerekmektedir. Bir kişiye agnozi teşhisi konulması için, kişinin sadece belirli bir modalitede duyu kaybı yaşaması gerekmektedir. Teşhis koyabilmek için, özalgısal agnozi ve ilişkilendirme agnozisi arasındaki ayrım yapılmalıdır. Bu ayrım, kişiye kopyalama ve eşleştirme görevleri tamamlatılarak yapılabilir. Eğer kişi özalgısal agnozi hastasıysa görünüşü aynı iki nesneyi eşleştirmede başarılı olamaz. Bunun aksine, eğer kişi ilişkilendirme agnozisi hastasıysa değişik nesneleri eşleştirmeyi başaramaz. Örneğin, görsel modalitede ilişkilendirme agnozisi teşhisi konmuş bir kişi açık ve kapalı iki dizüstü bilgisayarı fotoğrafını eşleştiremez.[4]

Saf Aleksi

Saf aleksi hastaları genellikle kelimeleri okumakta ve harfleri ayırt etmekte zorluk yaşarlar. Bir kişinin saf aleksi hastası olup olmadığını anlayabilmek için kopyalama ve tanımlama testi yapılmalıdır.[4]

Prosopagnozi

Kişilere genellikle ünlü aktörler, şarkıcılar, politikacılar veya aile üyeleri gibi tanıdık oldukları insan yüzleri gösterilir. Gösterilen resimler yaş ve kültürel açıdan uygun seçilir. Görevde gözlemci, kişiden her yüzün ismini söylemesini ister. Eğer kişi fotoğraftaki yüzün ismini söyleyemezse, gözlemci kişiye yüzü tanımlayabilmesine yardımcı olabilecek bir soru sorar.[4]

Tedavisi

Bütün pratik amaçlar için doğrudan bir tedavi yoktur. Bilgi, hasarlı olmayan modelite haricindeki modalitelerden verilirse hastalar gelişebilir. Farklı türdeki terapiler agnozinin etkilerini tersine çevirmeye yardımcı olabilir. Bazı durumlarda hastalığın etiyolojisine bağlı olarak mesleki terapi veya konuşma terapisi agnoziyi düzeltebilir.

Başlarda agnoziye sahip olan çoğu birey algılama veya tanıma bozukluğundan hangisine sahip olduklarından habersizlerdir. Bu durum bir bozukluğun farkında olunmasının eksikliği olan anosognoziden kaynaklanabilir. Bu farkında olmama durumu genellikle inkâr veya herhangi bir biçimde tedaviye direnmeye sebep olur. Bireyin sahip olabileceği algı veya tanıma bozukluklarını fark etmesine yardımcı olabilmek için kullanılabilecek birçok yöntem vardır. Hastanın sadece kusurlu modalitesine uyarıcı verilerek, hastanın kendisindeki bozukluğuna olan farkındalığını artırmaya yardımcı olunabilir. Alternatif olarak, bireyin eksiklikten kaynaklanan her bir sorunu görebilmesi için bir görev bileşenlerine ayrılabilir. Birey, algısal veya tanıma kusurunu kabul ettiği zaman, terapi çeşitlerinden birisi önerilebilir. Değişimli modeliteler, sözsel stratejiler, yardımcı ipuçları ve organizasyonel stratejileri olan telafi edici yöntemler gibi birçok tedavi biçimleri vardır.[4]

Sözsel Stratejiler

Belirli agnozi tipi olan bireylerler için sözel tasvirler kullanmak yardımcı olabilir. Prosopagnozikler gibi hastalar, kendi arkadaş veya aile bireylerinin tasvirini dinlemeyi işe yarar bulabilir ve onları görsel ipuçlarına nazaran bu tasvirler üzerinden daha kolay bir şekilde ayırt edebilirler.[4]

Yardımcı İpuçları

Özellikle çevresel agnozisi veya prosopagnozisi olan bireylerde yardımcı ipuçları kullanmak yararlı olabilir. Çevresel agnozisi olan bireylerde yardımcı ipuçları, yeni bir odayı sembolize eden veya bir alanı hatırlatan renksel ipuçları veya dokunsal işaretleri kapsayabilir. Prosopagnozikler, bir bireyi tanımak için o bireyin çarpık dişleri veya yüzündeki yara izi gibi yardımcı ipuçlarını kullanabilir.[4]

Organizasyonel Stratejiler

Görsel agnozisi olan bireyler için organizasyonel stratejiler yoğun ölçüde yardımcı olabilir. Örneğin, kıyafetleri farklı askılara göre organize etmek bireye dokunsal ipuçları verir ve sadece görsel ipuçlarına dayanmanın aksine, belirli biçimlerdeki kıyafetleri tanımlamayı daha kolay hale getirir.[4]

Alternatif Tıp

Bu stratejiler etkilenmemiş olan modelitelerin kullanımını ortaya çıkarır. Örneğin, görsel agnozikler dokunsal bilgileri görsel bilgilerin yerine kullanabilir. Alternatif olarak, prosopagnozisi olan bireyler işitsel bilgileri görsel bilgilerin yerine kullanabilirler. Örneğin, prosopagnozisi olan bir birey, başka bir bireyi konuşması için bekleyebilir ve bu sayede bireyi konuşmasından tanıyabilir.[4]

Tarihi

Agnozi sözcüğü, Antik Yunancada “bilgi yoksunluğu, bilgisizlik” anlamına gelen ἀγνωσία (agnosia) teriminden türetilmiştir. Terim, Sigmund Freud tarafından 1891 [24] yılında şu şekilde tanımlanmıştır: “Finkelnburg’un asemboli olarak adlandırdığı, nesnelerin tanınmasındaki bozukluk durumları için “agnozi” terimini sunmak isterim.” Freud’un bu terimi sunmasından önce, agnozi hakkında tarihteki ilk bilgilerden birkaçı, reseptif afazi üzerine teoriler kuran Wernicke tarafından 1984 yılında ortaya atıldı. Wernicke; reseptif afazili bireylerin, konuşmaları anlama ve kelimeleri tekrar etme yetisi gösteremediğini belirtmiş ve reseptif afazinin, sol üst temporal girus’un arka üçüncü kısmındaki lezyonlardan kaynaklandığını düşünmüştür. Wernicke, reseptif afazili bireylerin, beyinlerindeki bu lezyonlar sebebiyle belli ses ve konuşma içi ses frekansları için bazı seviyelerde duyma yetmezliği yaşadıklarını düşünmüştür. [7]

Wernicke’in ardından, “söz sağırlığı” olarak da bilinen “işitsel sözel agnozi” durumunun niçin ortaya çıktığını 1877 yılında açıklamaya çalışan Kussmaul gelmektedir. Wernicke’in açıklamalarının aksine Kussmaul, işitsel sözsel agnozinin birinci sol temporal girustaki büyük çaplı hasarların bir sonucu olduğunu düşünmüştür. Ayrıca Kussmaul, okuma yitimi olarak da bilinen Aleksi’nin (edinilmiş aleksi) kökenleri hakkında da çıkarımlarda bulunmuş ve okuma yitiminin sol anguler ve supramarjinal giruslardaki lezyonların bir sonucu olduğunu düşünmüştür.

Heinrich Lissauer ise agnozi hakkındaki fikirlerini Wernicke ve Kussmaul’un ardından dile getirmiştir. [7] 1890 yılında, nesne tanıma bozukluğunun oluşumunu açıklayan iki teori öne sürmüştür. Bozukluğun meydana gelmesinin ilk yolu, erken algısal işlemde bir hasarın oluşması veya mevcut nesne temsilinde hasar oluşmasıdır. Mevcut nesne temsilinde hasar meydana gelirse, bu durum nesnelerin görsel hafızada tutulmasını engelleyecek ve bu yüzden kişi nesneleri tanıyamayacaktır. [25] Wernicke, Kussmaul ve Lissauer döneminde serebral korteks hakkında bilinenler oldukça sınırlıydı. Bugün ise yeni ortaya çıkan nörogörüntüleme teknikleri ile birlikte agnozi hakkındaki bilgilerimizi etkili bir şekilde arttırmamız mümkün olmuştur. [3]

Kaynakça

  1. ^ "AGNOSIA". 3 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2016. 
  2. ^ Kolb, Bryan; Whishaw, Ian Q. (3 Mart 2003). Fundamentals of Human Neuropsychology. Worth Publishers. ISBN 978-0-7167-5300-1. 24 Aralık 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2016. 
  3. ^ a b c "NINDS Agnosia Information Page". National Institute of Neurological Disorders and Stroke. 8 Nisan 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Mart 2012. 
  4. ^ a b c d e f g h i j k Burns, MS (2004). "Clinical management of agnosia". Top Stroke Rehabil. 11 (1). ss. 1-9. doi:10.1310/N13K-YKYQ-3XX1-NFAV. PMID 14872395. 28 Ocak 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2016. 
  5. ^ Zeki, S (1991). "Cerebral akinetopsia (visual motion blindness)". Brain. Cilt 114. ss. 811-824. doi:10.1093/brain/114.2.811. PMID 2043951. 
  6. ^ Riddoch MJ, Humphreys GW (Mayıs 2003). "Visual agnosia". Neurol Clin. 21 (2). ss. 501-20. doi:10.1016/s0733-8619(02)00095-6. PMID 12916489. 
  7. ^ Goldstein, Marvin N. (1974). "Auditory agnosia for speech ("pure word-deafness")". Brain and Language. 1 (2). ss. 195-204. doi:10.1016/0093-934X(74)90034-0. ISSN 0093-934X. 
  8. ^ Vignolo, L. A (1982). "Auditory Agnosia". Biological Sciences. 298 (1089). ss. 49-57. doi:10.1098/rstb.1982.0071. PMID 6125975. 
  9. ^ Cowey A, Alexander I, Heywood C, Kentridge R (Ağustos 2008). "Pupillary responses to coloured and contourless displays in total cerebral achromatopsia". Brain. 131 (Pt 8). ss. 2153-60. doi:10.1093/brain/awn110. PMID 18550620. 
  10. ^ Woodward, T. S; M. J Dixon; K. T Mullen; K. M Christensen; D. N. Bub (1999). "Analysis of errors in color agnosia: A single case study". Neurocase. Cilt 5. ss. 95-108. doi:10.1093/neucas/5.2.95. 
  11. ^ Van Lancker DR, Cummings JL, Kreiman J, Dobkin BH (Haziran 1988). "Phonagnosia: a dissociation between familiar and unfamiliar voices". Cortex. 24 (2). ss. 195-209. doi:10.1016/s0010-9452(88)80029-7. PMID 3416603. 
  12. ^ Magnié MN, Ferreira CT, Giusiano B, Poncet M (Ocak 1999). "Category specificity in object agnosia: preservation of sensorimotor experiences related to objects". Neuropsychologia. 37 (1). ss. 67-74. doi:10.1016/S0028-3932(98)00045-1. PMID 9920472. 5 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Mayıs 2016. 
  13. ^ a b Coslett HB, Saffran E (Ağustos 1991). "Simultanagnosia. To see but not two see". Brain. 114 (4). ss. 1523-45. doi:10.1093/brain/114.4.1523. PMID 1884165. 
  14. ^ Rizzo M, Vecera SP (Şubat 2002). "Psychoanatomical substrates of Bálint's syndrome". J. Neurol. Neurosurg. Psychiatr. 72 (2). ss. 162-78. doi:10.1136/jnnp.72.2.162. PMC 1737727 $2. PMID 11796765. 
  15. ^ Reed CL, Caselli RJ, Farah MJ (Haziran 1996). "Tactile agnosia. Underlying impairment and implications for normal tactile object recognition". Brain. 119 (3). ss. 875-88. doi:10.1093/brain/119.3.875. PMID 8673499. 
  16. ^ Mendez, Mario F; Cherrier, Monique M. "Agnosia for scenes in topographagnosia". Neuropsychologia. 41 (10). ss. 1387-1395. doi:10.1016/S0028-3932(03)00041-1. 
  17. ^ Greene JD (Aralık 2005). "Apraxia, agnosias, and higher visual function abnormalities". J. Neurol. Neurosurg. Psychiatr. 76 (Suppl 5). ss. v25-34. doi:10.1136/jnnp.2005.081885. PMC 1765708 $2. PMID 16291919. 
  18. ^ a b c al.], Kathleen M. Galotti … [et (2010). Cognitive psychology : in and out of the laboratory (1st Canadian bas.). Canada: Nelson. ISBN 978-0-17-644065-7. 
  19. ^ {{Kitap kaynağı|soyadı = Silverman|ad = Jay Friedenberg, Gordon|başlık = Cognitive science : an introduction to the study of mind|yayıncı = SAGE|yer= Thousand Oaks, Calif.|isbn = 978-1-4129-7761-6|basım=2.2
  20. ^ a b c d Howard, Harry. "The superior temporal sulcus". Brain and Language. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Aralık 2015. 
  21. ^ "The New Yorker: From the Archives: Content". 31 Ağustos 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Mayıs 2010. mentally blind, or agnosic—able to see but not to decipher what he was seeing. 

Dış bağlantılar

Sınıflandırma


İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Bipolar bozukluk</span> Depresyon dönemlerine ve anormal derecede yüksek ruh haline neden olan zihinsel bozukluk

Bipolar bozukluk veya İki uçlu duygudurum bozukluğu, her biri günlerden haftalara kadar süren depresif ve manik periyotlar ile karakterize edilen, bireyin tamamıyla sağlıklı bir duygudurum (ötimik) vaziyetine de girebildiği, bir duygudurum bozukluğudur. Yaşanan bu iki dönemin ortak özelliği, kişilerin duygudurumunda olağan seyrinden farklı özellikte ve süreklilik arz eden bir yaşantısı olmasıdır. Bu farklılıklar depresif dönemde yaşanan hüzünlü, özgüveni düşük ruh halindeki artış (disfori) ve bununla birlikte manik dönem olarak nitelendirilen neşedeki artıştır (öfori).

<span class="mw-page-title-main">Nörolojik bozukluk</span>

Nörolojik bozukluk, sinir sisteminde meydana gelen herhangi bir bozukluktur. Beyin, omurilik ya da diğer sinirlerde görülen yapısal, biyokimyasal ya da elektriksel anormallikler belirtilere dahildir. Bu belirtilerden bazıları felç, kas zayıflığı, zayıf motor koordinasyonu, hissiyat kaybı, nöbetler, konfüzyon, ağrı ve şuur değişikliğidir.

<span class="mw-page-title-main">Temporal lob</span> İnsanların beyninde bulunan dört lobdan biri

Temporal lob, memelilerin beynindeki serebral korteksin dört ana lobundan biridir. Temporal lob, memeli beyninin her iki serebral hemisferindeki lateral fissürün altındadır.

<span class="mw-page-title-main">Serebral korteks</span> kafada bir bölüm

Serebral korteks veya beyin korteksi, insan ve diğer memeli beyinlerindeki serebrumun sinir dokusundan oluşan dış tabakasıdır. Beynin diğer kısımlarının çoğunun beyaz renkte olmasını sağlayan yalıtımın kortekste bulunmamasından dolayı rengi gridir. Korteks serebrum ve serebellumun dış kısımlarını örter ve kalınlığı 1,5-5,0 mm arasında değişir. Korteksin serebrumu örten kısımı serebral korteks olarak adlandırılmaktadır.

Yankı belleği duyusal bellek kayıtlarından biridir; işitsel bilgiyi tutmaya özgü duyusal belleğin bir bileşenidir. Seslere yönelik duyusal bellek yalnızca insanların algıladıkları yankı belleğinin bir formudur. İçinde gözlerimizin uyarıları tekrar tekrar tarayabildiği görsel bellekten farklı olarak, işitsel uyarı tekrar tekrar taranamaz. Genel olarak, yankı bellekleri görüntüsel belleklerden biraz daha uzun zaman devreleri olarak depolanır. İşitsel uyarılar, işlenebilmeden ve anlaşılabilmeden önce kulak tarafından teker teker alınır/duyulur. Söz gelimi, radyoyu dinlemek bir dergi okumaktan çok daha farklıdır. Bir dergi tekrar tekrar okunabilirken, bir kişi belirli bir zamanda radyoya yalnızca bir seferlik kulak verebilir. Denilebilir ki yankı belleği bir bekleme tankı kavramı gibidir. Çünkü bir ses, takip eden ses duyulana kadar işlenmez (tutulur) ve ancak ondan sonra anlamlandırılabilir. Bu özel duyusal deponun büyük miktarlarda işitsel bilgiyi depolaması çok kısa bir zaman devresinde olabilmektedir. Bu yankısal ses zihinde yankılanır ve işitsel uyarının verilmesinden sonra çok bir kısa zamanda tekrarlanır (replay). Yankı belleği uyarıyı yalnızca bir dereceye kadar kabaca, primitif yönlerden şifreler, mesela ses perdesi (pitch), bağlantısız beyin bölgelerine yerleşimini belirler.

<span class="mw-page-title-main">Sinirdilbilim</span>

Sinirdilbilim, sinir dil bilimi, beyin dil bilimi ya da nörolinguistik; insan beyninde dil kavraması, üretimi ve edinilmesini denetleyen sinirsel mekanizmalara ilişkin çalışmaları kapsayan akademik alandır. Disiplinlerarası bir alan olarak sinir dil bilimi; sinir bilimi, dil bilimi, bilişsel bilim, iletişim bozuklukları ve nöropsikoloji gibi dallardan yöntemler ve teorilerden faydalanır. Birçok farklı geçmişi olan sinir dil bilimi araştırmacıları, bu alana çeşitli deneysel tekniklerin yanı sıra büyük oranda farklılık gösteren teorik bakış açıları getirmiştir. Sinir dil bilimi dalında yapılmış çalışmalar ağırlıklı olarak ruh dil bilimi (psikolinguistik) ve kuramsal dil biliminden kaynaklanan modellerin kullanımıyla şekillendirilmiş ve beynin ruh ile kuramsal dil bilimi dallarında dilin üretimi ve kavrayışı için şart olduğu önerilen işlemleri nasıl uyguladığını araştırmaya odaklanır. Sinir dil bilimcileri, beynin dil ile ilgili bilgileri işleme almak için kullandığı işlevbilimsel mekanizmaları araştırır ve afaziyoloji, beyin görüntüleme, elektrofizyoloji ve bilgisayar modellemesini kullanarak dilbilimsel ve ruhdilbilimsel teorileri değerlendirirler.

<span class="mw-page-title-main">Herpes virüs ensefaliti</span>

Herpes virüs ensefaliti, herpes simpleks virüsüne bağlı ensefalittir.

<span class="mw-page-title-main">Hemispatial neglect</span>

Hemispatial neglect , beynin bir yarım küresinde hasar meydana geldikten sonra devam eden ve gözlemlenen bir görüş alanını fark etme ve ona karşı dikkat eksikliğinden kaynaklanan bir nöropsikolojik durumdur. Bir kişinin, vücudun veya çevrenin bir tarafındaki uyaranları işleyememesi ve algılayamamasıyla tanımlanır, bu yetersizlik duyum eksikliğinden kaynaklanmaz. Hemispatial neglect genellikle hasarlı yarımküreye karşı konumludur, fakat ipsilezyonel ihmal örnekleri rapor edilmiştir.

Wernicke alanı, Wernike'nin konuşma alanı olarak da adlandırılır, serebral korteksin konuşmaya bağlı olan iki bölümünden biridir, diğeri Broca'nın alanıdır. Dilin üretiminde yer alan Broca'nın aksine, yazılı ve sözlü dilin anlaşılmasında rol oynar. Geleneksel olarak, sağ elini kullananların yaklaşık% 95'inde ve sol elini kullananların %60'ında sol yarıküre olan baskın serebral yarımkürede üstün temporal girusta yer alan Brodmann bölgesi 22'de bulunduğu düşünülmektedir.

Psikolojide konfabulasyon, kişinin kendisi ya da dünya hakkında uydurma, çarpık veya yanlış yorumlanmış anılar üretmesi olarak tanımlanan bir bellek hatasıdır. Konfabulasyon sergileyen insanlar, “ince değişikliklerden tuhaf uydurmalara” kadar, geniş bir ölçekte çeşitlenen yanlış anılar sunarlar ve çelişkili olduklarına ilişkin kanıtlara rağmen genellikle hatırladıkları anılardan çok emindirler.

<span class="mw-page-title-main">Beyin asimetrisi</span> Beynin asimetrik olması

İnsan nöroanatomisinde, beyin asimetrisi en az iki farklı şekilde görülebilir:

<span class="mw-page-title-main">Prosopagnozi</span> kişinin insan yüzlerini ayırt etmekte zorlandığı bilişsel bozukluk

Prosopagnozi veya yüz körlüğü, insanın kendi yüzü dahil olmak üzere çevresindeki insanların yüzlerini ayırt etmekte zorlandığı yüz algısıyla ilgili bir bilişsel bozukluktur. Bundan bağımsız olarak kişinin entelektüel işlevsellik ve görsel işleme yeteneği gibi diğer yönleri bozulmadan kalır. Terim başlangıçta akut beyin hasarını takip eden bir durumu tanımlamak için kullanılsa da, bozukluğun yaygınlık oranı %2.5 olan konjenital veya gelişimsel bir formu da vardır. Prosopagnozi ile ilişkili spesifik beyin alanı genellikle insanların diğer insanların yüzlerini benzer karmaşıklığa sahip cansız nesnelerden ayırt etmesini sağlayan fusiform girustur. Fusiform girusun işlevselliği çoğu insanın yüzleri kompleks cansız objelere göre daha detaylı olarak tanımasına izin vermesidir. Prosopagnoziye sahip kişiler için yüz tanımak için kullanılan yeni method daha az hassas olan obje-tanıma sistemine dayanır. Tanıdık yüzleri tanımada sağ yarımküre fusiform girus, sola göre daha önemli yer tutmaktadır. Fusiform girusun sadece insan yüzlerinin tanınması için spesifik olup olmadığı ise belirsizliğini korumaktadır.

Görsel agnozi, görsel olarak sunulan nesnelerin tanınmasında bir bozukluktur. Bunun nedeni görme, dil, hafıza veya zeka eksikliği değildir. Kortikal körlük birincil görme korteksindeki lezyonlar sonucu oluşurken, görsel agnozi beyindeki arka oksipital ve/veya temporal lob (lar) gibi daha ön kortekslere zarar gelmesi sonucu olur.

Biçim algısı, nesnelerin görsel öğelerinin, özellikle şekiller, desenler ve önceden tanımlanmış önemli özelliklerle ilgili olanların tanınmasıdır. Bir nesne retina tarafından iki boyutlu bir görüntü olarak algılanır, ancak görüntü aynı nesne için görüntülendiği bağlam, nesnenin görünen boyutu, bulunduğu açı açısından farklılık gösterebilir. Görüntülendiğinde ne kadar aydınlandığını ve görüş alanının neresinde bulunduğunu gösterir. Bir nesneyi gözlemlemenin her örneğinin benzersiz bir retina tepki modeline yol açmasına rağmen, beyindeki görsel işleme, bu deneyimleri benzer olarak tanıyabilir ve değişmez nesne tanımaya izin verir. Görsel işleme, en düşük seviyelerin çizgileri ve konturları tanıdığı ve biraz daha yüksek seviyelerin sınırları tamamlama ve kontur kombinasyonlarını tanıma gibi görevleri yerine getirdiği bir hiyerarşide gerçekleşir. En yüksek seviyeler, tüm bir nesneyi tanımak için algılanan bilgiyi bütünleştirir. Esasen nesne tanıma, onları kategorize etmek ve tanımlamak için nesnelere etiketler atama, böylece bir nesneyi diğerinden ayırt etme yeteneğidir. Görsel işleme sırasında bilgi oluşturulmaz, bunun yerine uyarıcının en ayrıntılı bilgisini ortaya çıkaracak şekilde yeniden biçimlendirilir.

<span class="mw-page-title-main">Reseptif afazi</span>

Reseptif afazi, duyusal afazi veya arka afazi olarak da bilinen Wernicke afazisi, bireylerin yazılı ve sözlü dili anlamakta zorlandıkları bir afazi türüdür. Wernicke afazisi olan hastalar, tipik konuşma hızında, düzgün bir söz dizilimi olan ve zahmetsiz bir akıcı konuşma gösterirler. Yazma da tıpkı konuşma gibi içerik veya anlamdan yoksun olma eğilimindedir. Çoğu durumda, Wernicke afazisi olan bireylerde motor kusurlar (hemiparezi) oluşmaz. Bu nedenle, çok fazla anlamı olmayan büyük miktarda konuşma üretebilirler. Wernicke afazisi olan kişiler genel olarak konuşmalarındaki hatalarını ve anlamsızlığın farkında değildirler. Genellikle en belirgin dil eksikliklerinin bile farkına varmazlar.

<span class="mw-page-title-main">Kafa travması</span>

Kafa travması, kafatası veya beyinde travma sonrası gerçekleşen herhangi bir yaralanmadır. Travmatik beyin hasarı ve kafa travması terimleri tıp literatüründe sıklıkla birbirinin yerine kullanılmaktadır. Kafa yaralanmaları çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Kafa yaralanmaları kaza, düşme, fiziksel saldırı veya trafik kazaları gibi birçok nedenle olabilir.

Akinetik mutizm, ne hareket etme (akinezi) ne de konuşma (mutizm) eğiliminde olan hastaları tanımlayan tıbbi bir terimdir. Akinetik mutizm ilk olarak 1941'de hastaların hareket etme veya konuşma yeteneğinden yoksun olduğu bir zihinsel durum olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte, gözleri nesneleri takip edebilir veya ses tarafından yönlendirilebilir. Hastalar konuşma, yüz ifadeleri ve jestler gibi çoğu motor işlevden yoksundur, ancak belirgin bir uyanıklık gösterirler. Azaltılmış aktivite ve yavaşlık sergilerler ve fısıltılı tek hecelerle konuşabilirler. Hastalar genellikle muayene eden kişiye görsel bir fiksasyon gösterir, işitsel bir uyarana yanıt olarak gözlerini hareket ettirir veya sıklıkla tekrarlanan komutlardan sonra hareket eder. Akinetik mutizmi olan hastalar felçli değildir, ancak hareket etme istekleri yoktur. Birçok hasta, bir hareketi 'istedikleri' veya teşebbüs ettikleri anda, onları yapmak için bir 'karşı irade' veya 'direnç' oluştuğunu tarif eder.

Üst temporal sulkus (STS), beynin temporal lobundaki superior temporal girusu orta temporal girustan ayıran sulkustur. Bir sulkus, beynin en büyük kısmına, serebruma doğru kıvrılan derin bir oluktur ve bir girus, beynin dışına doğru kıvrılan bir sırttır.

<span class="mw-page-title-main">Körgörüş</span>

Kör görüş (blindsight) kortikal olarak kör olan kişilerin, striat korteks veya Brodmann Alanı 17 olarak da bilinen birincil görsel korteksteki lezyonlar nedeniyle bilinçli olarak görmedikleri görsel uyaranlara yanıt verme yeteneğidir. Terim, Lawrence Weiskrantz ve meslektaşları tarafından Brain'in 1974 sayısında yayınlanan bir makalede ortaya atıldı. Kortikal olarak kör bir hastanın ayırt etme kapasitesini inceleyen önceki bir makale 1973'te Nature'da yayınlandı. Tip 1 kör görüş, herhangi bir uyaranın bilinçli farkındalığı olmadan görsel bir uyaranın yönlerini - şansın önemli ölçüde üzerindeki seviyelerde - tahmin etme yeteneğine verilen terimdir. Tip 2 kör görüş, hastalar kör alanlarında bir değişiklik olduğu hissine sahip olduklarını iddia ettiklerinde ortaya çıkar.

Psikolojide logore veya logorrhoea aşırı söz ve tekrarlamaya neden olan ve tutarsızlığa neden olabilen bir iletişim bozukluğudur. Logore bazen akıl hastalığı olarak sınıflandırılır, ancak daha yaygın olarak akıl hastalığının veya beyin hasarının bir belirtisi olarak sınıflandırılır. Bu rahatsızlık sıklıkla Wernicke afazisinin bir belirtisi olarak rapor edilir; beynin dil işleme merkezindeki hasar ben-merkezli konuşmada zorluk yaratır.