İçeriğe atla

Aforoz

Papa IX. Gregory bir aforoz anında

Aforoz, dinî bir topluluğa mensubiyetten mahrum etme ya da çıkarılma anlamında kullanılan dinî bir kınama şekli.[1]

Kelime tam olarak “herhangi bir kimseyi iletişimin, toplumun dışına çıkarma” anlamına gelir. Bazı dinlerde, aforoz grup ya da bir üyenin manevi kınamasını da içerir. Ayrıca bazı durumlarda aforozdan sonra dini toplumun norm ve kurallarına ya da suça uygun olarak sürgün, soyutlama ve utandırmadan oluşan kınama ve yaptırımlar ortaya çıkar.

Hristiyanlık’ta Aforoz

Aforoz'un İncil'e ilişkin ilk kullanımı “anathema” iledir. Bununla ilgili atıflar Galatyalılar 1:8'de yer alır. “Ama eğer biz ya da cennetten bir melek dahi olsa, bizim sana telkin ettiğimize karşılık bir hakikat ile size geldiğini iddia etse, o lanetlidir(anathema). Ve tabi 1 Korintliler 16:22’de: “Rabbi sevmeyen her kimse o melundur, lanetlidir(anathema).” Kelime çeşitli şekillerde tercüme edilebilir, Kral James'in çevirisine göre anathema, melun olarak tercüme edilmiştir.[2]

Yeni Ahit sınırlı sayıda aforoz örneği sunar. Matta 18:17'de, İsa, durmadan kalp kıran kimselere Yahudi olmayan kimseler (gentiles) ya da vergi tahsildarı muamelesi yapılması gerektiğini öğretir. Romalılara Mektup 16:7'de, Paul ‘öğrendikleri ve kaçındıkları doktrinlere karşı bölünmelere sebep olanlara’ dikkat çeker.

Anathema erken Kilise döneminde, aforozdan öte korkunç dini yaptırımların bir şekli olarak kullanılmıştır. Bilinen ilk örnek M.S. 306 yılında gerçekleşmiştir. Roma Katolik Kilisesi nadiren bireylere karşı kullansa da, bu yaptırımlardan hâlen faydalanmaktadır. Bazı modern kiliseler, herhangi tüm soyutlama, dışlamaları anathema olarak nitelerler.

Katolik Kilisesi

Katolik Kilisesi'ne göre; Aforoz, resmî bir muamele, yargılama usulü olarak hiçbir surette ceza değildir, sadece Katolik Kilisesi'nin az ya da çok tanınır bir üyesinin daha önce var olan durumunun beyannamesi, bir bildirisidir. Bir kimse kendisini mümin toplumdan ayıran bir harekete, özellikle sözlü ya da eylemli başvurduğunda ya da örneğin inananlar arasında karmaşa yaratıp tefrikaya sebep olduğunda, yasal bir bildiri aracılığıyla durumun aydınlatılması Kilise için bir zorunluluktur. Böylelikle Kilise, rahipler sınıfı dışındaki herkesi, halkı o kişinin takip edilmemesi gereken bir kimse olduğu hakkında bilgilendirmiş ve ruhban sınıfını, kişinin kasıtlı olarak yapmış olduğu hareketler ile kendini Kilise'den ayırmış olduğu, hatalarından vazgeçmediği sürece ayinlere kabul edilmeyeceği ile ilgili haberdar etmiştir. Hüküm aynı zamanda; tekrar uzlaşma yani mutakabat(reconciliation)'ın Papa'nın öncülüğü ya da lokal bir piskoposun yol göstereceği bir süreç ile kiliseye yeniden tabi olarak sağlanacağını belirtir. Aforoz hiçbir zaman yalnızca intikam almak için verilen bir ceza değildir, bilakis hep iyileştirici, kişiyi açıklama yapmaya ya da tavırlarını değiştirmeye, pişman olup topluluğa geri dönmeye zorlayan, ıslah edici bir ceza olarak uygulamaya konur.

Aforoz edilmiş kimseler papazlığa ait makamlarda; okuyucu, rahip ya da papaz yardımcısı olarak ayinlere katılmaktan, Kutsal Komünyon'a iştirak etmekten ve diğer ayinlerden menedilirler. Lakin elbette bu, aforoz edilmiş kimselerin bu toplantılara pasif olarak da katılamayacağı anlamına gelmemektedir. Diğer hak ve imtiyazları iptal edilir, dini bir ofis ya da makama malik olamamak gibi.

Aforoz dini bir mahkemenin hükmü olarak deklare edilebildiği gibi, daha yaygın olarak, suç sayılan tavrın gerçekleştiği yer ve zamanda otomatik olarak uygulamaya koyulabilir.

Aforoz edilmiş kimse, hâlen, vaftize karşılık görülen bir karaktere sahip bir Hristiyan ya da Katolik olarak görülür.

Roma Katolik Kilisesi'nde resmî aforoz, aforoz edilmiş bireyin pişmanlık beyanı, akide -amentü- sözü(eğer suç dinsel sapkınlığı içeriyorsa), itaatin yenilenmesi ile uygulamadan kaldırılabilinir. Bunu yapmaya yetkin bir Başpiskopos ya da papaz tarafından imanının yeniden kabul edilişin deklaresi ve sonunda Yeniden Dönüş ayini, kabul töreni yapılması suretiyle aforoz kalkmış olur. Aforozu gerektiren suç, muhakkak cezayı kaldırmaya yetkin bir piskopos ya da papaz tarafından affedilmeli.

Roma Katolik Kilisesi, özellikle Orta Çağ süresince, kişisel olarak kendilerini Katolik Kilisesi'nden soyutlamış resmî görevli ve krallar göz önünde bulundurulursa, aforozun resmî bir bildirisini yayınlamaya mecbur bırakıldı. Reformasyon'dan sonra, birçok prensin kendilerinin Kilise'den ayrıldıklarını beyan etmeleri ile beraber bu uygulama devam etmedi. Benzer bir ceza, yasak; kasaba yahut bir bölgede ayin ve kutlamaların engellenmesi şeklinde kendini gösteren tüm bölgenin aforozu şekliyle ortaya çıktı. 1983 Kilise Hukuku Kanunu'ndan önce, aforozun iki kademesi vardı: Vitandus: (Büyük Aforoz): sakınılan anlamında, diğer Katoliklerin kaçınılması gereken insanlar için kullanılan uygulama. Tolerates: (Küçük Aforoz): hoş görülen anlamında, Katoliklerin aforoz edilmiş kimse ile iş ve sosyal ilişkiler kurmasına izin verilen uygulama.

Bu farklılık artık uygulamada değildir ve aforoz edilmiş Katolikler hala ayinlere katılmaları ile ilgili baskı altındadırlar, Kutsal Komünyon'a iştirakleri ve ayinlerde aktif rol almaları yasaklanmış bile olsa..

Aslında bu yolla aforoz edilmiş kimse kilise ile ilişkide kalması için teşvik edilmiş olur, çünkü asıl amaç onların pişman olup kilise yapısı içerisinde aktif rol almaya yönlendirmektir.

Orta Çağ'da, umumi aforozun resmî uygulamaları, ‘çan, kitap ve mumla ayıplamak’ deyimi hasebiyle, içinde çan çalınması, İncil'in kapatıldığı, mum söndürüldüğü bir merasim tarafından eşlik edilerek pratiğe geçiriliyordu. Bu tip merasimler şu an uygulamadan kaldırılmıştır, ama aynı prensiplere başvurulur. Yalnızca; şayet, bireyin aforozu gerekli kılan suçu çok umumi ve insanları kargaşaya sokacak cinsten ise kişinin aforoz edildiği bildirilir ve bu genelde bir kilise çalışanı tarafından yapılan sade bir açıklama ile halka duyurulur.

Ortodoks Kilisesi

Ortodoks Kilisesi'nde, aforoz Kutsal Şölen'e mensubiyetten alıkonulma, uzaklaştırılma şeklinde kendini gösterir. Kiliseden soyutlanma olarak değil. Bu ise birkaç sebepten ötürü gerekli olabilir; o yıl içinde günah çıkarmamak gibi.

Aynı zamanda aforoz pişmanlık sürecinin bir parçası olarak da kabul edilebilir. Aforoz genellikle topluluğa ait üyeyi ıslah etmek amacı ile yapılır. Ortodoks Kilisesi bir soyutlama metoduna sahiptir ama bu sade, ciddi ve anathema diye nitelenen, pişman olamayan dini sapkınlar için geçerli olan bir yaptırımdır. Bu koşulda bile, birey kilise tarafından aşağılanmış, lanetlenmiş değildir, bilakis kendi haline bırakılmıştır.

Lutheranlık

Lutheranlık teknik olarak bizzat bir aforoz süreci geçirmiş olsa da, bazı mezhep ve cemaatler bunu kullanmazlar. Lutheran açıklaması, ilk ve teknik şekliyle, Martin Luther'in Small Catechism'inde yer alır. Luther'e göre aforoz şunları gerektirir: 1-Günah işleyen kimseye karşın fail ve bireyin yüzleştirilmesi. 2-Bu başarılı olmazsa, fail, zarar görmüş birey ve iki ya da üç şahit arasında yüzleşme. 3-Konunun mezhep papazının bilgilendirilmesi. 4-Papaz ve failin yüzleştirilmesi.

Bunun ötesinde çok az onaylama vardır. Birçok Lutheran mezhep bir tek papazın aksine tüm mezhebin aforoz için uygun adımlar atması öncülüğünde yaptırımlarını uygularlar ve her zaman kesin kurallara sahip değildirler. Örneğin; kiliseler bazen Pazar ayinlerinde yapılan oylamalara ihtiyaç duyarken, bazı mezhepler bu hükmün oybirliğine varılarak sonuçlandırılması gerektiğini söyler.

Lutheran uygulaması, nadiren kullanılsa da, bir bakıma demokratik uygulamasından dolayı son yıllarda alışılmamış durumların ortaya çıkmasına sebep oldu. Bir örneği Evanjelik Lutheran Kilisesi'nden aforoz edilmiş seri katil Dennis Rader'ı yakalatmak amacı ile kilise mensubu arkadaşlarından aforoz edilmesi için, bazı kimselerin oy toplama çabası idi.

Anglikan Komünyonu

İngiltere Kilisesi

Aforoz edilmiş kimselere kilise tarafından nasıl muamele edileceği ile ilgili kanunlar olmasına rağmen, İngiltere Kilisesi'nin bir üyenin nasıl ya da hangi sebeple aforoz edilebileceğine ilişkin özellikli kanunları yoktur. Aforoz son çare olarak başvurulan bir önlemdir ve pek nadir kullanılır. Örnek olarak; 1909'da bir ruhbanın dört kilise cemiyet üyesini katlettiği için aforoz edilişini gösterebiliriz.

Amerika Episkopal(Piskoposluk) Kilisesi

The ECUSA (Amerika Episkopal(Piskoposluk) Kilisesi) Anglikan Komünyonu'ndandır ve İngiltere Kilisesi ile aynı birçok kanuna sahiptir.Aforoz uygulaması ile ilgili belli başlı kayıtlar yoktur, çünkü çok çok nadir olarak görülür. Mayıs 2000'de kilise ve müntesipleri hakkında haddinden fazla eleştirel beyanatları yayımlayan biri kilise tarafından aforoz edilmiştir.

Budizm

Budizmde aforoza direkt olarak denk düşecek bir kavram bulunmamaktadır. Buna rağmen, manastır cemiyetinde keşişlerin sapkınlık ya da diğer tutumlarından dolayı manastırlardan atılmaları söz konusudur, tıpkı Kelsang Gyatso gibi. Buna ek olarak, keşişlerin dört yenilgi olarak isimlendirilen dört yeminleri vardır; cinsel ilişki, hırsızlık, adam öldürme, manevi güçlerini kötüye kullanma. Eğer bu yasaklardan biri delinirse, keşiş otomatik olarak ruhbanlıktan atılır ve hayatının sonuna kadar bir daha asla keşiş olamaz.

İslam

Hristiyan literatüründeki aforoz İslam'da yer almamıştır. En yakın kavram olan tekfir, bir kimsenin ya da bir grubun kâfir ya da inançsız olduğunu deklare eden bir bildiridir. Bu kişiyi herhangi bir İslami tören ya da ibadeti yapmaktan alıkoyamaz. Çünkü bir kimsenin kâfir olup olmadığı ancak ve en doğru Allah bilebilir. Eğer hedef iddiayı çürütmüşse ya da İslami toplum bunu kabul etmeyi reddetmişse, tekfir ilanı genellikle batıl ve anlamsız olarak görülmüştür. Tekfir genelde mahkemeler aracılığı ile uygulamaya konmuştur. Son dönemlerde yaşanmış misaller, bireylerin kâfir olarak görülmesi şeklinde gerçekleşir. Bu hükümle, genel anlamda, anti-İslami görülen bazı yazılarına mukabil, bu bireylere karşı mahkemelerin ortaya çıkmasına sebep oldu. En bilinen örnekler; Selman-ı Rüştü, Nasr Ebu Zeyd, Nevval el-Saaadevi’dir. Bu kimselerin tekfiri beraberinden eşlerinden de boşanmalarını gerekli kılmıştır, çünkü Klasik İslam Hukuku uygulamasına göre, Müslüman kadınların Müslüman olamayan erkeklerle evlenmeleri yasaklanmıştır.

Ancak, tekfir İslam’da ihtilaflı bir sorun olarak kalmaya devam etmiştir, esasen bunun en temel sebebi; evrensel olarak İslam Hukuku’nda böyle bir merasim yapma hakkına sahip otorite kabul görmemiştir.

Musevilik

Herem', Musevilikte en büyük dini kınamadır. Bir Kimsenin Yahudi toplumundan tamamen bir soyutlanmasıdır. Haredi cemaatinin bazı uygulamaları dışında, Herem, Aydınlanma sonrasında lokal Yahudi toplulukları siyasi özerkliklerini kaybedince ve yaşadıkları yerdeki Yahudi olmayan insanlara entegre olunca uygulamadan kalkmıştır.

Kaynakça

  1. ^ Smith, Peter (7 Nisan 2008). An Introduction to the Baha'i Faith (İngilizce). Cambridge University Press. s. 115. ISBN 978-0-521-86251-6. 2 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Şubat 2022. 
  2. ^ Momen, Moojan (September 2007). "Marginality and apostasy in the Baha'i community". Religion (İngilizce). 37 (3): 187-209. doi:10.1016/j.religion.2007.06.008. ISSN 0048-721X. 9 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Şubat 2022. 

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hristiyanlık</span> tek tanrılı İbrahimî bir din

Hristiyanlık, Nasıralı İsa'nın yaşamına, öğretilerine ve vaazlarına dayanan, tek Tanrılı İbrahimî bir dindir. Günümüzde Hristiyanlık, dünya nüfusunun yaklaşık %30,1'ini oluşturmaktadır ve 2,4 milyarı aşkın takipçisi ile dünyanın en kalabalık dinidir. Takipçilerine, "Mesihçi" anlamına gelen Hristiyan veya Nasıralı İsa'ya ithafen İsevi veya Nasrani denir. Kitâb-ı Mukaddes'e inanan takipçileri, Yahudi metni olan Tanah'ta kehanet edilen İsa'nın Mesih olarak gelişinin bir Yeni Ahit olduğuna inanırlar.

<span class="mw-page-title-main">Doğu Ortodoks Kilisesi</span> Bir Hristiyanlık mezhebi

Ortodoks Kiliseleri veya Bizans Ortodoks Kiliseleri, Bizans ayininin Reform öncesi kiliseleridir. Başlangıçtan itibaren hem katolik hem de havarilerin ardıllığında havariseldirler..

<span class="mw-page-title-main">Martin Luther</span> Protestanlık reformunu başlatan Alman rahip, teolog, üniversite profesörü ve yazar (1483–1546)

Martin Luther, Alman keşiş, teolog, üniversite profesörü, Protestanlığın babası ve Lüterciliği yaratan, geliştiren ve yayan kişi. Almanya'da baskılara rağmen Kutsal Kitap'ın Latinceden Almancaya tercüme edilmesinde rol oynamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Şeriat</span> İslamî hukuk

Şeriat, Kur'an âyetleri ile Muhammed'in söz ve fiillerinden oluşan naslardan alimler sınıfının (Fukaha) çıkarımları (istinbat) ile oluşturulan dinî kanunlar toplamıdır. İslam'da ibadetler, muameleler ve cezalarla ilgili tüm kavram ve kuralları kapsar. Tarihsel seyir içerisinde kanun ve kuralların teorik (usul) ve pratik uygulama (füru/fetva) çalışmaları ile ilgilenen ve isimleri öne çıkan kişiler adına belirli toplum ve devlet yönetimlerinin de tercihlerini yansıtan fıkıh mezhepleri ortaya çıkmış, ancak şeriat hiçbir zaman tek başına geçerli bir hukuk sistemi olmamış, Ömer veya Emevilerden itibaren "örfi hukuk" ile birlikte kullanılmıştır. Şeriat’ın "insanlar arası ilişkiler bölümü” 1850’lerden itibaren “İslam hukuku” olarak yeni bir isimle sunulmaya başlanır. İslam hukukunda yer yer modern hukukla benzer argümanlar kullanılmasına rağmen aralarında bir takım temel farklar vardır. İslam'da hukuki argümantasyon olarak -insanların birbirlerinin maddi ve manevi alanlarına girmelerini yasaklayan- hak ve -üst makamın alt grup insanlara dengeli davranmasını içeren- adalet kavramları ön plana çıkarılır. Buna göre amirler emirleri altında bulunan insanların gözetimi ve onlara karşı adaletli olmakla, yönetilenler ise onlara itaatle yükümlüdürler. Adaletten sapan amire itaat edilip edilmeyeceği tartışmalıdır. Ayrıca bu anlayışta insanlar Allah'ın kulları (İbadullah) olmakta, şeriat onlara karşı adaletli davranmayı gerektirse bile eşit davranmayı gerektirmemektedir. Şeriat ile modern hukuk arasındaki farklardan belki de en önemlisi, insanların eşit ve özgür bireyler oldukları temelinde geliştirilen modern hukuktaki insan hakları kavramına karşılık, şeriat anlayışında bireysel özgürlük kavramı bulunmamasıdır. Dinî edebiyat ve söylemlerde sıkça kullanılan özgür irade kavramı günlük yaşam tarzını seçebilmesinde değil, kader karşısında insanın uhrevi sorumluluğu bağlamındaki felsefi tartışmalarda görülür. Kur'an'da 30 ayette tekrarlanan ve İslamcılığın temel motivasyonlarından birisi olan “şeriatta kötü olarak tanımlanan durumlar için güç kullanımı kişilerin ev, elbise, beden ve ibadet–inanç gibi özel alanlarına girmeyi gerektirse bile bu kişilerin (kul) hakkına tecavüz olarak değerlendirilmez.

<span class="mw-page-title-main">Reform (tarih)</span> 16. yüzyılda yalnızca Kutsal Kitapa dayanan bir ilahiyat anlayışını ortaya çıkaran hareket

Reform veya Yenilikçi Devrim 16. yüzyılda başlatılarak tüm Avrupa’yı etkilemiş ve Katolik Kilisesi’ne karşı yapılmış dinsel bir harekettir. Bu hareket Avrupa'nın değişim ve dönüşümüne sebep olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Katolik Kilisesi</span> Hristiyanlığın bir mezhebi

Katolik Kilisesi, ruhanî başı Roma Başpiskoposu (Papa) olan, en fazla cemaate sahip Hristiyan mezhebi. Dünyada yaklaşık 1,2 milyar mensubu vardır. Katolikler yoğun olarak Güney Amerika'da ve Avrupa'nın güneyinde bulunurlar.

Ekümeniklik, günümüzde genellikle, daha büyük bir dinî birliği ya da dinlerarası iş birliğini sağlama amacını güden girişimleri ifade eder.

Büyük günah, kebîre veya fısk, bir İslam dinî terimi. Fısk işleyen kişiye fâsık denir.

Protestanlık, Hristiyanlığın en büyük üç ana mezhebinden biridir. 16. yüzyılda Martin Luther ve Jean Calvin'in öncülüğünde Katolik Kilisesi'ne ve Papa'nın otoritesine karşı girişilen Reform hareketinin sonucunda doğmuştur (1529).

<span class="mw-page-title-main">Keşiş</span> evlenmeyen inzivaya çekilmiş din adamı

Keşiş, Hristiyanlık'ta evlenmemiş, manastırda yaşayan rahip ve rahibe.

<span class="mw-page-title-main">Arnavutluk Otosefal Ortodoks Kilisesi</span>

Arnavutluk Otosefal Ortodoks Kilisesi, Başpiskoposluğu idaresi Tiran, Dıraç bölgeleriyle beraber, genelde ülkenin güney bölgesini kapsar. Ayin dili Arnavutçadır. Ortodoks cemaat yaklaşık yarım milyon üyeye sahiptir. ABD'de yaşayan 15.000 ortodoks Arnavut için iki ayrı idari birim kurulmuş olup, bunlardan birisi dolaysız şekilde İstanbul Ekümenik Patrikhanesi'ne bağlıdır.

<span class="mw-page-title-main">İtiraf (sakrament)</span> Katolik ve Ortodoks kiliselerinde vazgeçilmez 7 Sakramentten biri

İtiraf sakramenti halk arasında "Günah çıkarma" olarak bilinen Katolik ve Ortodoks Kiliselerinde kabul edilen 7 Temel Sakramentlerden biridir. Vaftizden sonra işlenen günahların, kişinin ölümcül günah veya hafif günahlarının bütününün, kişinin pişman olması sonunda bir papaza günahlarını itiraf etmesidir. Kilise bu sırrı "Hristiyan'ın kiliseyle barışması" olarak nitelendirmiştir. Bu sakrament İncil'de Mesih İsa'nın Havarilerine Kutsal Ruh'u alın; kimin günahlarını bağışlarsanız bağışlanmış olacak; Kimin günahlarını bağışlamazsanız bağışlanmamış olacak" (Yuh:20:22-23) ayetlerinden yola çıkılarak tertiplenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">XIII. Benedictus</span>

Papa XIII. Benedictus,, asıl adı Pietro Francesco Orsini ve keşiş adı Vicenzo Maria Orsini, 29 Mayıs 1724 – 21 Şubat 1730 döneminde papa. Asıl Orsini-Gravina sülalesinden olup asıl babasının en büyük erkek çocuğu olduğu için, çocuğu olmayan amcası Bracciano Dükü'nün düklük (prens) unvanı ve düklük gayri-menkul ve menkullerinin varisi idi. Orsini sülalesinden papa olanlardan üçüncüsüdür.

<span class="mw-page-title-main">V. Paulus</span> Papa

Papa V. Paulus, asıl adı Camillo Borghese, 16 Mayıs 1605 – 28 Ocak 1621 döneminde papa.

<span class="mw-page-title-main">Leonardo Donato</span>

Leonardo Donato, 26 Nisan 1595 – 16 Temmuz 1612 döneminde Venedik Cumhuriyeti'nde "Doçe" unvanı ile devlet başkanlığı yapan 90'ıncı dükadır.

Tekfir, İslam hukukunda bir Müslümanın başka bir Müslümanı kafir ilan etmesidir. Tekfir eden kişiye mükeffir denilir. İslam dininde tekfir yasaklanmıştır, çünkü Kur'an suçlamaları yasaklarken bir hadis rivayeti bir kişiyi tekfir edenin kendisi kafir olacağını söyler.

<span class="mw-page-title-main">Trullo Konsili</span>

Trullo Konsili ya da Quinisext Konsil, 692 yılında Konstantinopolis'te toplanan konsil. Büyük Saray'ın kubbesi altında toplandığından ötürü Trullo Konsili olarak, beşinci ve altıncı ekümenik konsillerin ihmal ettiği kilise içerisinde uyulması gereken disiplin kurallarını oluşturduğundan dolayı da Quinisext Konsil olarak anılmaktadır. Bu konsile, çoğunluğu Doğu Roma İmparatorluğu'ndan olmak üzere 215 piskopos katılmıştır. Gortyna'lı Basil Roma patrikliğine bağlıydı ve kanıt bulunamamasına rağmen kendisinin papanın elçisi olduğunu iddia etmişti.

Ortodoks Hristiyanlık, Doğu Ortodoks Kilisesi ve Oryantal Ortodoksluk için kullanılan ortak adlandırma. Hristiyanlığın bu iki mezhebi de antik Hristiyan Kilisesi'nin inancı, doktrini ve uygulamalarına olan bozulmaz bağı vurgulamak için ortodoks kavramını kullanır. Bu iki mezhebin üyeleri kendilerine sadece "Ortodoks Hristiyan" dese de "Doğu" ve "Oryantal" sıfatları bu grupların dışındakiler tarafından bu iki grubu ayırmak için kullanılır. Bu iki grup 451 yılındaki Kalkedon Konsili'nin ortodoksisi hakkında görüş ayrılığı yaşamışlardır ve hala aralarında bir komünyon yoktur; ancak hala birçok aynı doktrine, benzer kilise yapılanmasına ve benzer ibadetlere sahiptirler. İki inancın birleşmesi için yakın zamanda birçok görüşme yapılmış, birçok konuda uzlaşı sağlanmışsa da resmi bir birlik için henüz somut adımlar atılmamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Bosna Kilisesi</span>

Bosna Kilisesi, 11. yüzyılda Bosna'da kurulmuş olan ve hem Katolik, hem de Ortodoks Kilisesi tarafından sapkın sayılan bağımsız bir kiliseydi. Bosna'daki Katolik piskoposluğundan ayrılmış olan Kilise, önce Bosna Banlığı, ardından da Bosna Krallığının kontrolündeyken, Bosna'nın Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethinden sonra ortadan kaybolmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Dini dışlayıcılık</span>

Dini dışlama, sadece belli bir dinde hâkim inanç ilkelerinin doğruluğuna inanarak, bu ilkelerle bağdaşmayan bütün inançların yanlış olduğunu ve/veya insanı ya ebedi cezaya maruz bırakacağını ya da nihai kurtuluşa eriştirmeyeceğini savunan yaklaşımdır.