İçeriğe atla

Aerobik egzersiz

Aerobik kelimesi "Oksijen ile" anlamına gelmekte ve kasların enerji üretim sürecindeki oksijen kullanımına atıfla kullanılmaktadır.

Aerobik egzersiz tipi kasların uzatılmış zaman aralıklarıyla orta düzeyli zorlanmasından başlayan ve yüksek kalp atım oranının korunduğu egzersizleri içermektedir. Bu tip egzersizlerde enerji yağların ve glükozun oksijen kullanılarak yakılmasıyla sağlanır.

Popülerleşmesi

Aerobik egzersiz programı ilk olarak Dr. Kenneth H. Cooper tarafından 1960'lı yıllarda kalp ve akciğerlerin güçlendirilmesine yönelik olarak geliştirilmiştir.

1970'lerden sonra Dr. Cooper'in The New Aerobics kitabı ve 80'lerde Jane Fonda ve Richard Simmons gibi ünlülerin Aerobik videoları ve televizyon şovları ile ünlenen Aerobik ise Aerobik egzersizin bir türüdür.

Faydaları

Aerobik egzersizlerle kalori etkin bir şekilde yakılır ve bunun sonucunda vücut ağırlığı kaybedilir.

Araştırmalar Aerobik egzersizin şu faydalarının olduğunu doğrulamıştır:

  • Kasların güçlendirilmesi
  • Kalp kaslarının güçlenmesi.
  • Kan basıncının düşürülmesi ve genel dolaşımın iyilişterilmesi
  • Vücudda kırmızı kan hücrelerinin toplam sayısının artışı ve bedenin daha fazla oksijen alımının sağlanması
  • Kilo kontrolü
  • Psikolojik rahatlık

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kalp</span> vücuttaki kanın dolaşmasını sağlayan kendiliğinden kasılma özelliğine sahip organ

Kalp ya da yürek, pek çok hayvanda bulunan kaslı bir organdır. Bu organ dolaşım sisteminin kan damarları yoluyla kan pompalar. Pompalanan kan besin ve oksijeni vücudun gerekli yerlerine taşırken, karbondioksit gibi metabolik atıkları da akciğerlere taşır. İnsanlarda kalp yaklaşık olarak kapalı bir yumruk boyutundadır ve akciğerler arasında, göğüsün orta bölmesinin içindedir. Temel görevi kanı vücuda pompalamak olan kalp, metabolizma eylemleri sonucunda oluşan artık ürünlerin vücuttan uzaklaştırılması, vücut ısısının düzenlenmesi, asit-baz dengesinin korunması, hormonlar ve enzimlerin vücudun gerekli bölgelerine taşınması gibi görevleri yapar. Kalp, dolaşım sistemi içerisinde motor görevi yapar. Kalp insanda dakikada 60-80 atım arasında değişen bir hızla dakikada 5-35 litre arası, günlük ise 9.000 litre kanı vücuda pompalar. Günde yaklaşık 100 bin, yılda 40 milyon, tüm insan hayatı boyunca yaklaşık 2,5 milyar kere, hiç durmadan yaklaşık 8 bin ton kanı vücuda pompalar. Yetişkin bir kadında ortalama ağırlığı 200-280 gram, yetişkin bir erkekte ise 250-390 gram ağırlığındadır. Her kişinin, kalbinin yaklaşık kendi yumruğu büyüklüğünde olduğu sanılır.

<span class="mw-page-title-main">Katabolizma</span> Molekülleri daha küçük birimlere parçalayan metabolik yollar kümesi

Yadımlama veya katabolizma, enerjice zengin ve büyük moleküllü moleküllerin daha küçük moleküllere parçalanması olayı ve bu işlemler sürecidir. Yani metabolizmanın yıkım aşamaları olarak da genellenebilir. Katabolizma kapsamında besin maddeleri niteliğinde olan uzun moleküllerin hücre içinde enzimlerin katalizörlüğünde parçalanarak, molekül bağlarında depolanmış enerji açığa çıkarılıp kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Dolaşım sistemi</span> hayvanlarda kan dolaşımını sağlayan organ sistemi

Dolaşım sistemi veya kardiyovasküler sistem maddelerin vücuttaki dolaşımını sağlayan organ sistemidir.

<span class="mw-page-title-main">Kas</span>

Kas, yumuşak bir doku olup, dört temel hayvan doku türünden biridir. Kas dokusu iskelet kaslarına kasılma yeteneği verir. Kas, embriyonik gelişim sırasında, miyogenez denilen süreçte oluşur. Kas dokusu, hareket sağlamak için etkileşen aktin ve miyozin adlı özel kasılma proteinleri içerir. Mevcut diğer birçok kas proteini arasında iki düzenleyici protein, troponin ve tropomiyosin bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Anjina pektoris</span> Kalp kaslarında meydana gelen beslenme bozukluğuna bağlı göğüste ağrı ve huzursuzluk hissi

Anjina pektoris, genellikle kalp kasındaki iskemi veya koroner arter spazmı nedeniyle oluşan göğüste ağrı, sıkışma ve baskı hissi. Anjinanın ana sebebi olan koroner arter hastalığı, kardiyak arterlerin ateroskleroza uğramasından kaynaklanır. Anjina pektoris terimi Latince angina, Yunanca ἀγχόνη ankhonē (boğulma) ve Latince pectus (göğüs) kelimelerinden türemiştir. Böylece "göğüste boğumlanma, sıkışma hissi" olarak Türkçeye çevrilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Anaerobik egzersiz</span>

Anaerobik egzersiz, hücrenin enerji ihtiyacını oksijenden bağımsız olarak gördüğü egzersiz çeşitlerine işaret etmekte kullanılır. Anaerobik egzersizler kısa, yüksek yoğunlukta olurlar. Anaerobik "havasız" anlamına gelir.

Yağ dokusu ya da adipöz doku; omurgalılarda kısmen retiküler bağ dokudan, kısmen gevşek bağ dokudan meydana gelir. Dokuyu meydana getiren; mezenşimal hücrelerden farklılaşan yağ hücreleri; lipoblastlar dir. Oluşan genç lipoblastların bir kısmı fibroblastlara, bir kısmı ise kübik epitel hücrelerine benzer. Bu evrede hücre içinde yağ birikimi görülmez. Bu hücreler önce etraflarına bazal laminayı sentezler, daha sonra iki farklı yağ dokusunu oluşturmak üzere farklılaşırlar. Bunlar:

<span class="mw-page-title-main">Fiziksel egzersiz</span>

Fiziksel egzersiz fiziksel durumu geliştirmek veya sürdürmek ve sağlık amacıyla yapılan bazı aktivitelerin icrasıdır. Düzenli fiziksel egzersiz kalp krizi, kalp ve damar rahatsızlıkları, tip 2 diyabet, bazı kanser türleri ve şişmanlığın önlenmesinde önemli bir etkendir.

<span class="mw-page-title-main">Fitness</span>

Fitness, fiziksel uygunluk anlamına gelen, günlük hayatta daha çok zindelik ve fiziksel uygunluk için yapılan egzersizlerin bütünü için kullanılan terim.

<span class="mw-page-title-main">Kan damarı</span> Kanı taşıyan dolaşım sisteminin tübüler yapısı

Kan damarları dolaşım sisteminin organlarındandır. Görevleri kanı vücudun bölümlerine taşımak olan kan damarlarının farklı türleri vardır. Temel kan damarı tipleri atardamarlar (arter) ve toplardamarlardır (ven). Atardamarlar kanı kalpten alıp vücudun farklı bölümlerine taşırken, toplardamarlar vücudun farklı bölümlerinden kanı kalbe taşırlar. Bununla birlikte iki istisna mevcuttur: pulmoner arter kirli kan, pulmoner ven ise temiz kan taşır. Vücuttaki en büyük damar kanın kendisi aracılığıyla tüm vücuda doğru pompalandığı aort atardamarıdır. Vücutta bulunan her organın en az bir tane temiz kanı kalpten getiren ve birden fazla kirli kanı kalbe götüren damarı vardır. İnsan vücudundaki damarların toplam uzunluğu 100 km kadardır.

<span class="mw-page-title-main">Nikotinamid adenin dinükleotit</span> İndirgenen ve oksitlenen kimyasal bileşik

Nikotinamid adenin dinükleotid (NAD+) hücrelerde bulunan önemli bir koenzimdir. Elektron taşıyarak indirgenme potansiyelinin moleküller arasında aktarılmasında rol oynar.

Anaerobik solunum veya oksijensiz solunum, oksijen (O2) yerine ETS elemanlarının kullanılıp oksidasyon (yükseltgenme) sonucu ATP elde edilmesidir. Aerobik solunum (Oksijenli solunum) ile temel farkı, oksijen kullanılmamasıdır. Fermantasyon ile karıştırılmamalıdır. Anaerobik solunum yapan mikroorganizmalarda elektron taşıma zincirinin sonunda elektron alıcısı olarak oksijen yerine sülfat (SO4), nitrat (NO3) veya kükürt (S) kullanılır. Moleküler oksijenin elektron alma isteğine oranla bu maddelerin elektron alma isteği daha az olduğundan oksijeniz solunumda ortama verilen enerji de oksijenli solunumdan daha düşüktür.

Seçmeli anaerobik canlı veya fakültatif anaerobik canlı, eğer oksijen varsa aerobik solunum ile ATP yapan, yoksa fermantasyon yoluna geçebilen bir canlı. Buna karşın zorunlu anaeroblar oksijen varlığında ölürler.

Aerobik, kelimesi oksijenli anlamına gelir.

Solunum yetmezliği veya respiratuar yetmezlik solunum sisteminin gaz değişiminde (ventilasyon) yetersiz kalması durumudur. Bunun sonucu olarak arteriyel oksijen ve/veya karbon dioksit seviyesi normal aralıklarda korunamaz. Oksijenasyondaki düşüş hipoksemi ve arteriyel karbon dioksit seviyesinde yükselme hiperkapni olarak bilinir. Bunların normal referans değerleri oksijen için PaO2 > 60 mmHg ve karbon dioksit PaCO2 < 45 mmHg şeklindedir. Yetersiz ventilasyon alveollerden (hava kesecikleri) kapiller dolaşıma yeterince bikarbonat geçişini sağlayamayacağı için kan pH'sı düşmeye başlar ve metabolik asidoz şekillenir. Bu, solunum yetmezliğine ilişkin önemli komplikasyonlardan biridir. Hiperkapninin varlığı veya yokluğuna göre sırasıyla tip 1 ve tip 2 şeklinde sınıflandırılır.

Hiperemi, genel anlamıyla bir dokunun normalden daha fazla kanlanmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Soluma</span>

Nefes almak, soluk almak ya da Teneffüs havanın akciğerlere alınıp verilme işlemidir. Aerobik organizmalar enerji açığa çıkarabilmek için solunum yoluyla oksijene ihtiyaç duyar. Nefes almak vücudun ihtiyacı olan oksijenin alınıp karbondioksidin atıldığı tek işlemdir. Gaz değişimi, akciğer alveolleri ve akciğer kılcal damarlarındaki kan arasında, gazların pasif difüzyonuyla meydana gelir. Kandaki çözünmüş gazlar, kalbin kanı pompalamasıyla dolaşım sistemi yoluyla tüm vücuda yayılır. Nefes alma işlemi, nefes alma (inspirasyon) ve nefes verme (expirasyon) aşamalarından oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Oksijen doygunluğu (tıp)</span>

Oksijen doygunluğu, kandaki oksijen derişimini belirten bir terimdir. İnsan vücudu, kandaki oksijen düzeyinin çok duyarlı olarak özellikli bir değerde bulunmasına ihtiyaç duyar ve vücut bunun için gerekli düzenlemeleri yapar. İnsan kanındaki oksijen düzeyinin yüzde 97 ile 100 arasında olması olağan kabul edilir. Yüzde 90'ın altındaki oksijen düzeyi düşük olarak kabul edilir ve bu, hipoksemiye neden olabilir. Yüzde 80'in altındaki oksijen düzeyleri, bu düzeylerde beyin ve kalp gibi organların çalışması bozulabileceğinden, gecikmeksizin müdahale gerektirir. Düşük oksijen düzeyinin sürekli olması, solunum krizi ya da kalp krizi ile sonuçlanabilir.

Aerobik organizma ya da kısaca aerob terimi, oksijenli ortamlarda üreyen organizmalara verilen isimdir. Tam tersi olan anaerobik organizma ise gelişim için oksijene ihtiyaç duymayan organizmadır. Bazı anaerob canlılar oksijen varlığında negatif reaksiyon verirler ve hatta ölebilirler. Aerobların oksijenli solunum yapabilmeleri, anaeroblara göre daha kazançlı olmalarını sağlamaktadır, çünkü aerobik solunumda daha fazla enerji açığa çıkmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Akciğerin evrimi</span>

Akciğerin evrimi, oksijence fakir sularda yaşayan kemikli balıkların akciğerlerini geliştirmesinin evrimsel sürecini açıklar. Hava soluma, sudan karaya geçiş ve tetrapodların evrimi açısındam kritik bir olaydır. Omurgalı akciğeri, ilkel kemikli balıklarda bulunan bir progenitör yapıdan kaynaklanmıştır. Metabolik olarak üretilen CO₂'e duyarlı olan ve akciğer ventilasyonunu metabolik taleple eşleştirmek için solunum kaslarını ritmik olarak aktive eden nöral substratların kökeni henüz bilinmemektedir. “Öksürük” olarak tanımlanan, in vivo ve in vitro olarak Lamprey'de meydana gelen, belirli bir periyodik merkezi olarak oluşturulan ritmin, CO₂'e karşı merkezi duyarlılık tarafından modüle edildiği bulundu. Bu, tetrapodlarda nefes almanın evrimi için kritik olan elementlerin, akciğerin evriminden önce en temel omurgalı atalarında mevcut olduğunu göstermektedir. Bilim insanları, tüm omurgalılarda nefes alma evriminin, bu kritik temel unsurlardan türetilen eksaptasyonlar yoluyla gerçekleştiğini düşünmektedir.