İçeriğe atla

Adolf Hitler

Führer ve Şansölye
Adolf Hitler
1938'de Hitler
Almanya Führeri
Görev süresi
2 Ağustos 1934 - 30 Nisan 1945
(10 yıl, 8 ay ve 28 gün)
Yerine geldiğiPaul von Hindenburg
(Cumhurbaşkanı olarak)
Yerine gelenKarl Dönitz
(Cumhurbaşkanı olarak)
Almanya Şansölyesi
Görev süresi
30 Ocak 1933 - 30 Nisan 1945
(12 yıl ve 3 ay)
Yerine geldiğiKurt von Schleicher
Yerine gelenJoseph Goebbels
Alman Kara Kuvvetleri Başkomutanı
Görev süresi
19 Aralık 1941 - 30 Nisan 1945
Yerine geldiğiWalther von Brauchitsch
Yerine gelenFerdinand Schörner
Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Başkanı
Görev süresi
29 Temmuz 1921 - 30 Nisan 1945
Yerine geldiğiAnton Drexler
Yerine gelenMartin Bormann
Kişisel bilgiler
Doğum 20 Nisan 1889(1889-04-20)
Braunau am Inn, Yukarı Avusturya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu
Ölüm 30 Nisan 1945 (56 yaşında)
Führerbunker, Berlin, Nazi Almanyası
Ölüm nedeni Ateşli silahla intihar
Vatandaşlığı
  • Avusturya (1889–1925)
  • Vatansız (1925–1932)
  • Almanya (1932–1945)
Milliyeti Avusturyalı Alman[1]
Partisi Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (1920–45)
Diğer siyasi
bağlantıları
Alman İşçi Partisi (1919–20)
Evlilik(ler) Eva Hitler (29–30 Nisan 1945)
Mesleği Asker, politikacı
Dini Hristiyan[2][3][4] (tartışmalı)
Ödülleri Demir Haç (1. Sınıf) Demir Haç (2. Sınıf)
İmzası
Askerî hizmeti
Bağlılığı Alman İmparatorluğu Alman İmparatorluğu
Weimar Cumhuriyeti Weimar Cumhuriyeti
Nazi Almanyası Nazi Almanyası
Branşı Bayerische Armee
Reichswehr
Wehrmacht
Hizmet yılları Alman İmparatorluğuWeimar Cumhuriyeti 1914–1920
Nazi Almanyası 1933–1945
Rütbesi Gefreiter (Onbaşı)
Verbindungsmann (İstihbarat ajanı)
Oberbefehlshaber (Başkomutan)
Birimi 16. Bavyera Yedek Piyade Alayı (1914–1918)
Reichswehr İstihbaratı
Oberkommando des Heeres (1941–1945)
Çatışma/savaşları I. Dünya Savaşı
II. Dünya Savaşı

Adolf Hitler (Almanca telaffuz: [ˈadɔlf ˈhɪtlɐ], dinle; 20 Nisan 1889, Braunau am Inn - 30 Nisan 1945, Berlin), Avusturya doğumlu Alman politikacı ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi lideridir. 20. yüzyılın en güçlü ve nüfuzlu diktatörlerinden biri olarak kabul edilir.[5][6]

1919'da Alman İşçi Partisine (Deutsche Arbeiterpartei; DAP) üye olmasıyla başlayan politik yaşamı, bu partinin 1920'de Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisine (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei; NSDAP) dönüşmesiyle devam etti ve 1921'de parti başkanlığına yükseldi. Hitler'in Şansölye seçilmesi için önündeki engel 1925'ten 1932'ye kadar vatansız statüde olmasıydı. Bu engeli kaldırmak adına, dönemin İçişleri Bakanı ve aynı zamanda Thule Cemiyetinin üyelerinden olan Bakan Dietrich Klagges'in yaptığı atamayla, Berlin'de bulunan Brunswick temsilciliğine atanarak devlet memuru statüsü kazandı ve Alman vatandaşlığına geçti.[7][8] 1933'te, ülkede kurulan yeni koalisyon hükûmetinin başkanlığına atanmasıyla Şansölye (Reichskanzler) oldu. 1934'te, Cumhurbaşkanı'nın (Reichspräsident) makamını devraldı ve Führer (Lider) adında bir devlet başkanlığı makamı yarattı; devlet ve hükûmet başkanlıklarını Führer und Reichskanzler unvanını kullanarak bir arada yürüttü. Diktatörlüğü 30 Nisan 1945'te intihar etmesiyle son buldu. 1 Eylül 1939'da Polonya Seferi ile Avrupa’da II. Dünya Savaşı'nı başlattı. Savaş boyunca askeri operasyonlarla yakından ilgilendi ve Holokost'un sürdürülmesinin merkezinde yer aldı.[5]

Hitler, Almanya'da I. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan Büyük Buhran'dan güç kazandı. Propaganda ve etkileyici bir dille, alt ve orta tabakanın ekonomik istemlerine ümit veriyordu; bunun yanında da belli bir seviyede milliyetçilik, Nazilerce yeniden tanımlanan sosyalizm, antisemitizm ve anti-komünizm de sunuyordu. Ekonominin tekrar kurulması, yeniden silahlandırılmış bir ordu, totaliter ve faşist bir rejimle; Hitler Almanya içerisindeki düzeni yeniden tesis etti ve güçlü bir ülke yarattıktan sonra, saldırgan bir dış politika izleyerek Alman “yaşam alanı”nı (Lebensraum) genişletmek amacıyla Polonya’ya saldırdı. Yıldırım savaşı (Blitzkrieg) taktikleri ve Mihver Devletleri ittifakı ile birlikte Avrupa’nın büyük bölümünü, Asya’nın ve Afrika’nın bir bölümünü işgal etti.

ABD’nin II. Dünya Savaşı’na Müttefikler’in tarafında katılması ve Kızıl Ordu’nun ilerlemesi ile Alman ordusu gerilemeye başladı. Sovyet güçlerinin 23 Nisan 1945’te Berlin’e girmesi ile Almanya’nın yenilgisi kesinleşmişti. Hitler; işgal altındaki Berlin’de, eşi Eva Hitler[9][10] (Eva Braun) ile yer altı sığınağında (Führerbunker)[11] 30 Nisan 1945 günü intihar etti. Cesedi, vasiyeti üzerine takipçileri tarafından yakıldı. Alfred Jodl’ın 7 Mayıs 1945’te imzalayıp ertesi gün yürürlüğe giren teslim belgesiyle Büyük Alman İmparatorluğu son buldu.

Hitler’in saldırgan dış politikası, Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinin ana nedeni olarak kabul edilir. Onun Yahudi karşıtı politikaları ve ırkçı ideolojisi, aşağı ırk mensubu olarak gördüğü en az 5,5 milyon insanın ölümüne neden oldu.[12]

Soyu

Hitler'in babası Alois Hitler (1837-1903), Maria Anna Schicklgruber'in gayri meşru çocuğuydu.[13] Vaftiz kaydı babasının adını göstermiyordu ve Alois başlangıçta annesinin soyadı olan 'Schicklgruber'ı taşıyordu. 1842'de Johann Georg Hiedler, Alois'in annesiyle evlendi. Alois, Hiedler'in erkek kardeşi Johann Nepomuk Hiedler'in ailesinde büyüdü.[14] 1876'da Alois'in vaftiz kaydı bir rahip tarafından Johann Georg Hiedler'i Alois'in babası olarak kaydetmek üzere şerh edildi ("Georg Hitler" olarak kaydedildi).[14][15] Alois daha sonra "Hitler" soyadını aldı[15] ('Hiedler', 'Hüttler' veya 'Huettler' olarak da yazılır). Bu isim muhtemelen Almanca hütte ("kulübe") kelimesine dayanmaktadır ve muhtemelen "kulübede yaşayan kişi" anlamına gelmektedir.[16]

Nazi yetkilisi Hans Frank, Alois'in annesinin Steiermark eyaletinin başkenti Graz'da Yahudi bir aile tarafından temizlikçi olarak işe alındığını ve ailenin 19 yaşındaki oğlu Leopold Frankenberger'in Alois'in babası olduğunu öne sürdü.[17] O dönemde Graz'da Frankenberger soyadına sahip biri yoktu ve Leopold Frankenberger'in varlığına dair hiçbir kayıt bulunmadı.[18] Ayrıca, Steiermark'ta Yahudilerin ikamet etmesi yaklaşık 400 yıldır yasadışıydı ve Alois'in doğumundan on yıllar sonrasına kadar yeniden yasal hale gelmedi.[18][19] Bu nedenle tarihçiler, Alois'in babasının Yahudi olduğu iddiasını reddederler.[20][15]

Çocukluğu ve gençlik yılları

Braunau am Inn dönemi

Bebekliğine ait bilinen tek fotoğrafı

Adolf Hitler, 20 Nisan 1889 tarihinde Almanların yoğunlukta olduğu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na bağlı Yukarı Avusturya’nın Braunau am Inn kasabasında o sıralarda gümrük memuru olan Alois Hitler[21] (1837–1903) ve Alois’in üçüncü eşi (aynı zamanda ikinci dereceden kuzenidir ve evlenmek için kiliseden izin alınmıştır.[22]) Klara Pölzl’ün[23] (1860–1907) oğlu olarak doğmuştur. Alois’in altı çocuğundan dördüncüsüdür.[24][25] Avusturya vatandaşı olarak doğdu.[26]

İsmi Eski Almancada ‘asil kurt’ (Adolf = Adel + wolf) anlamına gelen Adolf, akrabaları arasında kısaca ‘Adi’ ismiyle biliniyordu. (Adolf Hitler, yakın çevresiyle arasında, 1920'lerin başlarından itibaren ‘Wolf’ takma adını kullandı. Hatta bu durum Avrupa kıtasındaki çeşitli merkezlerin isimlerinde de etkili oldu. Doğu Prusya'da Wolfsschanze, Fransa'da Wolfsschlucht, Ukrayna'da Werwolf gibi.)

İlkokul fotoğrafı (ortadaki Hitler) y. 1900

Yasal olarak Hitler soyadı ile dünyaya gelen Adolf'un baba tarafından gelen atalarının erkek bireyleri ‘Hiedler’ soyadına sahiplerdi. Amerikalı gazeteci William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu adlı kitabında, Hitler'in soyağacı ve soyadı konusunda şunları yazmaktadır: “Hitler’in büyükbabası, Johann Georg Hiedler, gezici bir değirmenciydi. Aşağı Avusturya’da köy köy gezerdi. 1824’te ilk evlenmesinden beş ay sonra bir oğlu oldu. Ama ne çocuk ne annesi yaşadı. On sekiz yıl sonra Duerrenthal’da çalışırken, Strones köyünden kırk yedi yaşında bir köylü kadın olan Maria Anna Schicklgruber ile evlendi. Bu evlenmeden beş yıl önce, 7 Haziran 1837’de Maria’nın gayrimeşru bir çocuğu olmuş, adını Alois koymuştu. Bu çocuk sonradan Adolf Hitler’in babası oldu. Alois’in babasının, her ne kadar kesin kanıtlar yoksa da Johann Hiedler olması ihtimali çoktu. Ne olursa olsun, Johann kadınla evlenmiş, ama bunun gibi olaylara uygulanan geleneğe aykırı olarak, çocuğu meşrulaştırmak zahmetine katlanmamıştı. Çocuk, Alois Schicklgruber olarak büyüdü. Anna 1847’de öldü, Johann Hiedler bu ölümden sonra otuz yıl ortalıktan yok oldu. Seksen dört yaşında Waldviertel’de Weitra kasabasında yeniden ortaya çıktı. Bu sefer adını Hitler diye yazıyordu. Bir noterle üç şahit huzurunda kendisini Alois Schicklgruber’in babası olarak kaydettirdi.” [27]

Aile, 1892 yazında babalarının gümrük idaresinin başına getirilmesi nedeniyle Almanya sınırındaki Passau kasabasına taşındı. 1895 baharında aile Avusturya'ya döndü ve Hafeld'deki Rauschergut'a taşındı, böylece Hitler mayıstan itibaren Fischlham'daki tek sınıflı ilkokula devam etti. Temmuz 1897'de Lambach'a taşınmasıyla, Leonding'e taşınarak ikinci ve üçüncü sınıfı ve son olarak dördüncü sınıfı tamamladı. İyi ve zeki bir öğrenci olarak kabul edildi. 1900'den itibaren K. k. State Realschule Linz, öğrenmeye isteksiz olduğunu gösterdi ve iki kez performans hedefini kaçırdığı için bir sonraki sınıfa geçemedi. Franz Sales Schwarz'ın dini eğitimini hor gördü, sadece Leopold Pötsch'ten coğrafya ve tarih dersleri ilgisini çekti. Mein Kampf'ta (1925) Pötsch'ün olumlu etkisini vurguladı. Hitler, lise günlerinde hayatı boyunca hayranlık duyduğu Karl May'ın kitaplarını okumayı severdi. Babası onu bir devlet memuru kariyeri için seçmişti ve öğrenme konusundaki isteksizliğini sık, başarısız dayaklarla cezalandırmıştı. 1904'te annesi Hitler'i Steyr'deki ortaokula gönderdi. Orada düşük okul notlarından dolayı dokuzuncu sınıfa terfi etmedi. Geçici bir rahatsızlıktan dolayı ortaokuldan herhangi bir vasıf olmadan ayrıldı ve Linz'deki annesinin yanına dönebildi.

Linz dönemi

Babası, Alois
Annesi, Klara

Hitler ilk tahsilini doğduğu kasabada yaptı. Orta tahsiline Linz şehrinde başladı. Linz'de başladığı lisede ise 1. sınıfı yeniden tekrarlamak zorunda kaldı. O sıralarda, ileride memur olmasını isteyen babasıyla zıtlaşıyor, ressam olmak istediğini söylüyordu. Sevmediği dersleri asıyor, hiç ilgilenmiyordu. İleride öğretmenlerini çok sert biçimde eleştirmiş, sadece tarih öğretmenini çok sevdiğini ve ona çok şey borçlu olduğunu belirtmiştir. Çizimlerine ve resimlerine çok güvenen Adolf, bu konudaki direnişine hiç ara vermiyordu. (I. Dünya Savaşı'na katılmasından önce, Hitler'in 2000'den fazla çizimi ve resmi vardı.)

Hitler, Kavgam’da şöyle anlatır:

En çok tarih ve coğrafya derslerinde başarı gösteriyordum. İşte bu sıralarda “milliyetçi” oldum ve tarihin gerçek anlamını anlamayı, idrak etmeyi ve bu konuya nüfuz edebilmeyi öğrendim. Zevklerim, beni babamın hayatına benzer bir hayata itmiyordu. Konuşma yeteneğim, çocukluk arkadaşlarıma verdiğim, ikna edici ve daha doğrusu kandırıcı söylevlerle oluşmaya başladı. Kendi kendimi zor idare edebilen küçük bir lider olmuştum. Bu arada iyi bir öğrenci olduğumu da söyleyebilirim. Çalışmak bana kolay geliyordu. Boş zamanlarımda “Lambach Chanoine”lerin yanında şan dersleri takip ediyordum.

Hitler, ressam olma konusunda inat ediyor, bir sanatçı olma hayallerinde kendisine çok güveniyordu. Sanatçılık onun için tam anlamıyla bir idealdi. Buna rağmen babasının “yaşam mücadelesi” konusundaki öğütlerinde haklı olduğunu düşünüyordu. Oğlunun güvenle para kazanabileceği iyi bir mesleğe sahip olması gerektiğine inanan babasına hak veriyordu:

Bir vakitler kendi hayatının en büyük halkalarını oluşturan şeyin, benim tarafımdan kabul edilmemesine bir türlü akıl erdiremiyordu, işte bu yüzden babamın kararı basit, emin ve çok doğaldı. Hayat kavgasının kazandırdığı çelik gibi bir karaktere sahip olan babam, benim, daha doğrusu tecrübesiz bir delikanlının geleceği hakkında karar vermesine izin vermiyordu. Fakat sonunda iş bambaşka oldu.

On üç yaşında babası akciğer kanamasından öldü. Kanama sabah gezinirken oldu. Yakında bulunan komşusunun kollarında öldü.[28] (3 Ocak 1903 (65 Yaşında)).[29] Daha sonra ağır bir ciğer hastalığı geçirmiş, doktorun tavsiyesiyle bir yıl kadar okuldan ayrı kalmış, sonra da maddi sorunlar nedeniyle okula geri dönememiştir. Annesine bakma sorumluluğuyla inşaatta işçi olarak çalışmaya başladı. Bu dönem boyunca çizimlerine devam etti.

Benim için meslek problemi, tahmin ettiğimden çok daha kısa bir süre içinde çözülecekti. Çünkü, babam daha ben on üç yaşındayken ansızın öldü. Bir felç darbesi, babamı en güçlü döneminde iken yere vurdu. O dünyadaki hayatını acı çekmeden sona erdirdi. Fakat bizi büyük bir üzüntünün içine attı. Babamın en büyük isteği, oğlunu, kendisinin ilk günlerinde çektiği yokluklardan kurtarmak için bana meslek sahibi olmamda yardım etmekti. Bu isteğini gerçekleştiremedi. Fakat bilinçsiz bir biçimde benim içime, ikimizin de aklımızdan geçirmediğimiz bir geleceğin tohumlarını ekmişti.

Okuduğu kitaplar içindeki antisemitizm (Yahudi düşmanlığı) ise o zamanlar ortaya çıktı. İlk başlarda bu fikre karşı çıksa da Yahudilerin birbirlerini kültür, sanat, politika, iş hayatı gibi bütün alanlarda kayırdıklarını düşünmeye başlayınca, Yahudileri sevmemeye başladı. Kendisi bu konuyu şöyle izah eder:

Ne zaman bir tiyatro gösterisi, bir müzik abartılırsa Yahudi yapımı bir şey olduğunu görüyordum. Bunu abartanlar da Yahudilerdi. Birçok alanı ele geçirdikleri için tüm alanlarda birbirlerini kayırıyorlardı. Güzel bir Alman yapıtı 10 üzerinden 5 alamazken Yahudi yapıtları 10 alıyordu. Bu yüzden bir antisemitist olmaya karar verdim.

Viyana dönemi

Hitler’in Viyana Devlet Operası’nı resmettiği tablosu (1912)
Hitler’in 1913 senesinde çizdiği, yağlı boya bir Meryem ile İsa tablosu.

Annesinin hastalığı ortaya çıktığında geçim kaynakları neredeyse kurumak üzere olan Hitler, kendisine bağlanan yetim aylığıyla geçiniyordu. Bu yüzden Viyana'ya gitme kararı aldı.

Bir çanta dolusu elbise ve çamaşırla Viyana’nın yolunu tuttum, içimde sarsılmaz bir irade vardı. Babam elli yıl önce kaderini zorlamayı başarmıştı. Babam gibi yapacaktım. Ama ben “adam” olacaktım, memur değil.

1907 yılında başvurduğu Viyana Güzel Sanatlar Akademisi tarafından ressamlığa uygun olmadığı gerekçesi ve yeteneklerini mimarlık alanında geliştirmesi öğüdüyle reddedildi. Adolf, bu öğüdü yerine getirmeyi çok istemesine rağmen bunun için teknik alt yapısı ve lise diploması olması zorunluydu.

On dokuz yaşına geldiğinde annesini göğüs kanserinden dolayı kaybetti (21 Aralık 1907).[29] Annesiyle hep ayrı bir bağı olduğundan söz eder ve o öldüğünde babasının ölümünden daha fazla üzüldüğünü anlatır. Annesinin ölümünden sonra, Hitler'in tek isteği Güzel Sanatlar Akademisi'ne girebilmekti.

Babama saygı ile bağlanmıştım, annemi ise sevmiştim.

1908'de bir kez daha başvurduğu akademinin, onu yeniden reddetmesinin ardından umutlarını da yitirmiş bir şekilde tamamen parasız kaldı. Yetim maaşının kendi payına düşen kısmını da kardeşi Paula'ya veren Hitler, 21 yaşındayken halasından kalan az miktardaki miras parasının da bitmesiyle 1909'da evsizler yurduna yerleşti. Posta kartlarından kopyaladığı manzara resimlerini, dükkânlara ve turistlere satarak geçinmeye çalışan Hitler, 1910 yılında, çalışan fakir adamların kaldığı bir eve yerleşti.

Nihayet on dört on beş yaşıma geldiğimde siyasetten bahsedildiği sıralarda Yahudi kelimesini duymaya başladım. Bu sözler bende az da olsa bir itiraz etme duygusu uyandırıyordu. Mezhepler dolayısıyla çıkan kavga ve çekişmeleri gördüğüm vakit içimde nahoş hisler kabarıyordu.

Alman ile Yahudi arasındaki farkın sadece dinler arasında olduğunu zannediyordum. Hatta sürekli zulümlere hedef olmalarını, din farkına veriyor ve bu yüzden de kendilerine antipati beslemiyordum.

İşte kafam bu düşüncelerle dolu olarak Viyana’ya geldim. O günlerde Viyana′da iki milyon kişi yaşıyordu ve bu nüfusun iki yüz bini Yahudi idi. İşte ben bunun farkında değildim. İlk günlerde gözlemlerim ve düşüncelerim, yeni değer ve fikirlerin giriştikleri hücuma pek o kadar karşı koyacak kuvvette değildi. Nihayet içimde ağır ağır sükunet ortaya çıkmaya başladığı ve bu hummalı hayaller açıklığa kavuştuğu sıralarda, Yahudi meselesi ile burun buruna geldiğim an ki, etrafımı çepeçevre saran dünyaya çok daha dikkatli bakmaya başladım.

Yahudi meselesi ile karşılaşmamdaki şekil bana pek hoş gelmedi. Ben o sıralarda Yahudi’yi sadece başka bir dine mensup bir kimse olarak kabul ediyordum. Dini çekişmelerden ve dini inanışlardan çıkan her türlü düşmanlığı, hoşgörü ve insaniyet adına daima kınamaktan da kendimi alamıyordum. Bu arada Viyana’nın Yahudi aleyhtarı basınının tutumu da bana medeni bir milletin örf ve geleneklerine yakışmaz gibi geliyordu.

Hitler Viyana'dayken, ilk kez içinde Doğu Avrupa'daki birçok Ortodoks Yahudi (Hitler'e göre ırkçı teorilerle karışık, geleneksel dinci ve önyargılı, geniş bir Yahudi kitlesi) için antisemitist düşünceler barındırmaya başladı. Zamanla Lanz von Liebenfels'in ırk ideolojileri ve antisemitizm hakkındaki yazılarından ve Viyana Belediye Başkanı, aynı zamanda Hristiyan Sosyal Partisinin kurucusu ve tarihin en şiddetli demagoglarından Karl Lueger ve pan-Cermenist Georg Ritter von Schönerer gibi politikacıların yarattığı polemiklerden etkilendi. Daha sonra Kavgam (Mein Kampf) adlı kitabında, dine bağlı antisemitizm karşıtlığından, nasıl tam tersi bir zemine (antisemitizmi ırkçı zeminde desteklemeye) geçiş yaptığını anlattı.

Münih dönemi

Babasından kalan mal varlığının son parçasıyla Mayıs 1912'de, Münih'e gitti. Her zaman gerçek Almanya'da yaşamak istemişti. Mimariyle ve Houston Stewart Chamberlain'ın yazılarıyla daha da ilgilenmeye başladı.

Hitler Yahudileri, kendi tanımladığı ari ırkın doğal düşmanları olduğunu iddia etmeye başladı ve Avusturya'daki krizden de onları sorumlu tuttu. Aynı zamanda kendi antisemitizmini Marksizm karşıtlığı ile birleştirerek sosyalizmin ve özellikle de liderleri arasında birçok Yahudi bulunduran Bolşevizmin keskin hatlarını tanımladı. Almanya'nın uğradığı askeri bozgundan 1917 Devrimlerini sorumlu tutarak Yahudileri Alman İmparatorluğu’nun askeri yenilgisinin ve sonuç olarak ortaya çıkan ekonomik problemlerin de suçlusu kabul etti.

Çokuluslu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Parlamentosundaki oturumları uzunca bir süre inceledikten sonra, demokratik parlamenter sistemin aşağılığına ve bayağılığına ilişkin sabit bir inanç geliştirdi. Bu da kendi politik görüşlerinin temelini biçimlendirdi.

1912 yılının baharında Münih’e gittim, sanki yıllarca orada oturmuşum gibi şehir bana hiç yabancı gelmedi, incelemelerim beni defalarca bu Alman sanatının merkezine götürmüştü. Münih bilinmezse Almanya görülmüş sayılamayacağı gibi, Münih tanınmadıkça Alman sanatı hakkında da bir fikre sahip olunamaz.

Münih’e gitmesi, bir süreliğine Avusturya’daki askerlik görevinden de kaçmasını sağladı fakat sonrasında Avusturya ordusu tarafından tutuklandı. Yapılan fiziksel inceleme ve pişmanlık savunması sonrasında askerlik için elverişsiz sayıldı ve Münih’e dönmesine izin verildi. Buna rağmen Ağustos 1914’te Almanya I. Dünya Savaşı’na girdiğinde acilen Bavyera Kralı III. Ludwig’den Bavyera alayında savaşmak için izin ricasında bulundu. İsteği kabul edildi ve Hitler gönüllü olarak Bavyera ordusuna katılmış oldu.

Askerlik

I. Dünya Savaşı’nda Adolf Hitler
Hitler (en sağda) ve silah arkadaşları
Hitler, Messines Manastırı Enkazı (1914)

Hitler, Batı Cephesi'nde Albay Julius List komutasındaki 16. Bavyera Yedek Piyade Alayı’na (“List Alayı”) verilmiştir. Birinci Ypres Muharebesi, Somme Muharebesi, Arras Muharebesi ve Passchendaele Muharebesi’ne katılmıştır.[30] Fransa ve Belçika’da, 16. Bavyera Yedek Alayı karargâhında haberci olarak aktif hizmette bulunan ve düşman ateşine maruz kalan Hitler, yanındaki diğer askerlerin aksine yemeklerden ya da zor koşullardan asla şikayet etmedi. Bunun yerine sanat ya da tarih hakkında konuşmayı tercih eden Hitler, şiirler yazdı, ordu gazetesi için bazı karikatürler ve eğitsel çizimler yaptı. Görevini yaparken gösterdiği sürati ve başarısı nedeniyle ilki Aralık 1914’te İkinci Sınıf Demir Haç ve diğeri de 4 Ağustos 1918’de ve onbaşı düzeyindeki bir askere nadir olarak verilen bir onur olan Birinci Sınıf Demir Haç olmak üzere iki askeri nişan aldı. Madalyaya onu aday gösteren subayın –Teğmen Hugo Gutmann– Yahudi olması ironik bir rastlantıdır.[31] 18 Mayıs 1918'de Siyah Yara Rozeti aldı.[32]

Hitler alayı terk etmek istememesine rağmen, gene de ‘liderlik özelliklerinin yeterli çerçevede olamadığı’ gerekçesiyle rütbesi yükseltilmedi. Bazı kaynaklara göre ise yükseltilmemesinin asıl nedeni Alman vatandaşı olmamasıydı. Alay karargâhındaki görev mevkisi çokça tehlike içermesinin yanı sıra ona sanat çalışmalarını sürdürmesi için de zaman veriyordu. Ekim 1916'da Fransa'nın kuzeyinde bacağından yaralanan Hitler, Mart 1917'de ön saflardaki görevine geri döndü.

15 Ekim 1918'de savaşın sona ermesinden kısa bir süre önce, Hitler zehirli gaz saldırısından dolayı geçirdiği geçici körlük nedeniyle, savaş meydanındaki askerî hastaneye götürüldü. David Lewis ve Bernhard Horstmann gibi bazı psikologlara göre ise bu geçici körlüğün sebebi geçirdiği bir histeri kriziydi. Hitler, hayatının amacının Almanya'yı kurtarmak olduğuna iyice ikna olmuştu.

Uzun zamandır Almanya'ya hayran olan Hitler, hâlâ Alman vatandaşı olmamasına rağmen savaş sırasında da tutkulu bir vatansevere dönüştü. Alman ordusu hâlâ düşman topraklarını tutmaktayken, Kasım 1918'de Almanya'nın teslim olmasıyla şoka uğradı. Birçok Alman milliyetçisi gibi o da savaş alanında değil masada yenilmelerini tasvir eden ‘sırtından bıçaklanma efsanesine’ inandı. Buna neden olan politikacılar daha sonra ‘Kasım Hainleri’ olarak adlandırıldılar.

Tanıklara göre, Hitler subaylara karşı itaatkar davrandı. Onlara hiç itiraz ve sitem etmedi. Bir asker olarak kötü muamele yemekten asla şikayet etmedi.[33] Tanıklara göre, sigara veya içki içmedi, asla arkadaşlarından ve ailesinden bahsetmedi, genelevleri ziyaret etmekle ilgilenmedi. Genellikle sığınağın bir köşesinde saatlerce kitap okuyarak, düşünerek veya resim yaparak oturdu.[34]

Siyasete girişi

Thule Cemiyeti ile Guido von List Cemiyetine katılımı

Viyana'da komşusu olan Dietrich Eckart[35] vasıtasıyla Adolf Josef Lanz ile 1914'te tanışan Hitler aynı yıl List Cemiyetine üye oldu. Nitekim, Hitler'in kişisel kütüphanesindeki okültik kitapların II. Dünya Savaşı sonrasında muhafaza edildiği ABD Kongre Kütüphanesi'ndeki kitaplarından yazarı Guido von List olan Deutsch-Mythologische Landschaftsbilder adlı kitabın üzerinde Sevgili Armanen Kardeşim Adolf Hitler’e ithafı mevcuttur.[36][37] Armanen tabirinin ilk olarak Guido von List tarafından ortaya atılmış olması ve sadece List Cemiyeti üyelerine ithafen yazılmasından ötürü Hitler'in List Cemiyetine üye olduğu düşünülmektedir.

I. Dünya Savaşı'ndan 2 yıl sonra Adolf Hitler, 31 Mart 1920 tarihinde ordudan aldığı resmî emirle sivil hayata geçti. Ünlü tarihçiler Alan Bullock ve Ian Kershaw'ın ortaya çıkarttığı ve resmî olarak da bilindiği gibi Hitler aynı gün Münih'te ünlü Thierschstrasse adlı konuttaki 41 numaralı odaya taşındı.[38][39] Bu odanın hemen yanında ise Thule Cemiyetinin kurucusu Baron Sebottendorf'un sahibi olduğu ve daha sonra Hitler'in üzerine hibe ettiği dönemin Almanya'daki en popüler milliyetçi gazetesi olan Völkischer Beobachter'ın ofisi bulunmaktaydı.[40][41] Hitler, Sebottendof'la Münih'te bizzat tanıştıktan sonra önce Alman İşçi Partisine, daha sonra ise 555-7 üye numarasıyla Thule Cemiyetine katıldı.[42][43][44]

Hitler’in Deutsche Arbeiterpartei (DAP) yani Alman İşçi Partisine kayıtlı olduğunu gösteren kart.
Hitler ve diğer birkaç NSDAP yöneticisi (1920’ler)

Hitler Münih Devrimi'ne katılmış ve bir ara sosyalist bir aktivist olmuştur. Daha sonra Yüzbaşı Karl Mair başkanlığındaki Bayerische Reichswehr Gruppennkommando Nr.4'te, yani Bavyera ordusunun istihbarat şubesinde eğitim alıp karşı devrim eylemlerinde bulunmuştur.

I. Dünya Savaşı'ndan ve Alman mağlubiyetinden sonra Hitler, hiçbir resmî eğitimi ve iş kariyeri olmadığı için mümkün olduğunca uzun süre için ordu içinde kalmaya çalıştı. Hitler bu sıralarda 1914'ten beri dostluk kurduğu ve manevi babası olarak tanımladığı Dietrich Eckart vasıtasıyla Nazilerin baş öğretmen olarak tanımladıkları Rudolf von Sebottendorf'un kurduğu ve Nazizm'in doğduğu Thule Cemiyetine üye oldu ve kısa bir süre sonra Nazilerin okültik lider olarak tanımladığı Adolf Josef Lanz'ın 1905–1917 yılları arasında yayınladığı Ostara dergisini okumaya ve beyaz ırkın üstün olduğu düşüncesi, antisemitizm ve antikomünizm fikirlerine sahip olmaya başladı.[45][46][47][48]

Kış mevsimini Avusturya sınırı yakınlarında Traunstein'daki esir kampında gardiyanlık yaparak geçirdi. 1919'un ilkbaharında Münih'e döndü. Münih'te kısa süren Sovyet rejiminin sorumlularını incelemek amacıyla, 2. Piyade Alayı tarafından kurulmuş olan tahkikat komisyonuna bilgi topluyordu. Hizmetlerinden dolayı Ordu bölge komutanlığındaki Siyasi Şube Basın ve Haberler Bürosu'nda kendisine yeni bir iş verildi. Ordu, tutucu görüşlerini yaymak amacıyla askerler için siyasi eğitim kursları açtı. Hitler bu kurslardan birinin dikkatli bir öğrencisiydi. Bir gün derste Yahudiler için iyi bir kelime kullanılınca hemen derse müdahale etti ve tam tersine Yahudileri kötüleyen uzun bir nutuk çekti. Bu sırada Yahudiler üzerine çektiği nutuktan üstleri çok memnun kaldılar ve onu Münih alayına Bildungsoffizier (eğitim subayı) tayin ettiler. Başlıca görevi, tehlikeli fikirlerle, barışçılıkla, sosyalizmle ve demokrasi ile savaşmaktı. Böylece Hitler, söz söyleme yeteneğini denemek fırsatını elde etti. Çünkü söz söylemek, kendi görüşüne göre, başarılı politikacılığın ilk şartıydı.[49]

1919 yılının Eylül ayında bir gün Ordu Siyasi Şubesi'nden bir emir aldı: Münih'te Rudolf von Sebottendorf'un kurduğu Thule Cemiyeti tarafından kurulan Alman İşçi Partisi adında küçük bir siyasi grubu inceleyecekti. Hitler, incelemeye memur edildiği partinin toplantısındaki konuşmacılardan birini tanıyordu. Bir hafta önce, ordu eğitim kurslarının birinde, Gottfried Feder adında bir inşaat mühendisinin konferansını dinlemişti ve bu konferanstan çok memnun kalmıştı.[50] Feder'in bu parti toplantısındaki konuşması bittikten sonra Hitler kalkıp gidecekti. Bu sırada bir profesör ayağa kalktı ve Feder'in ileri sürdüğü fikirlerin doğru olup olmadığını ele aldı. Bavyera’nın Prusya’dan ayrılmasını, Avusturya ile birlikte bir Güney Alman ulusunu teşkil etmesini teklif etti. Bu fikir o sıralarda Münih′te çok yaygındı. Ama bu fikrin burada açıklanması Hitler’i çok kızdırdı ve ayağa kalkarak verdiği cevap o kadar sert oldu ki dinleyiciler şaşkın yüzleriyle bu bilinmeyen genç konuşmacıya bakarken, profesör salondan çıkıp gitmişti. Dinleyicilerden biri Hitler’in yanına koştu ve eline küçük bir broşür sıkıştırdı. Bu kişi demircilik işi ile uğraşan Anton Drexler’di. Drexler’e nasyonal sosyalizmin siyasi teşkilatlanma açısından gerçek kurucusu denilebilir.[51]

Hitler, ertesi gün kendisine gönderilen Alman İşçi Partisine kabul edildiğini bildiren bir kartı alınca çok şaşırdı. Hitler aslında kendi partisini kurmak istiyordu. Bu yüzden bu fikrini bir mektup ile bildirmek üzereyken içinde bir merak uyandı ve çağrıldığı komite toplantısına gitmeye ve kendilerine neden partilerine katılmak istemediğini şahsen anlatmaya karar verdi. Toplantıya gitti ve iyi karşılandı fakat katılmama isteğini söyleyemedi. Toplantıdan sonra kışlasına döndü. İki gün boyunca uzun uzadıya düşündü ve sonra bu tanınmamış partiye katılmaya karar verdi. Adolf Hitler böylece mühendis Gottfried Feder ve altı kişi tarafından kurulmuş olan Alman İşçi Partisi (Deutsche Arbeiterpartei, DAP) isimli bir partiye yedinci üye olarak katıldı.

Hitler, 1920 yılının başlangıcında partinin propagandasını eline aldı. 24 Şubat 1920’de Alman İşçi Partisinin adı Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei, NSDAP)[52][53] olarak değiştirildi. NSDAP’nin taraftarlarına komünistler ve sosyal demokratlar tarafından küçümseme maksadıyla kısaca “Nazi” ismi verildi.

Sebottendorf, Thule'nin Almanya'daki en büyük propaganda aracı olan ve sahibi olduğu Völkischer Beobachter[54] gazetesini Thule Cemiyeti riyasetine katılan ve Führer olarak seçtiği Hitler'in üzerine devretti.[46][55][56] Bu arada Joseph Goebbels[57] bu gazetenin tamamen parti bülteni hâlini almasını sağladı. Gazetede partisinin fikirlerini açıklayan makaleler yayımladı. Gazetenin patronu olan Hitler, partinin üst basamaklarına kadar ilerleyip 29 Temmuz 1921'de liderlik makamına geldi.

Parti 25 maddelik bir program hazırladı. Bu programın ilk maddesi Almanya'yı Versay Antlaşması'nın getirdiği güçsüzlükten kurtarmaktı. Sonra da Hitler 1926'da taktik nedenlerden ötürü, bu maddeleri değişmez ilan etti. Alman vatandaşlığının yalnız Alman kanını taşıyanlarda olması gerektiği önemli başlıklardan biriydi.

Birahane Darbesi ve Mein Kampf

Benito Mussolini'nin Roma Yürüyüşü’nü taklit ederek 8-9 Kasım 1923'te Münih'teki Bavyera hükûmetini devirmeye yönelik Birahane Darbesini düzenledi. Düzenli orduya karşı paramiliter birlikler oluşturmak ve meşru yönetimi yıkmak suçundan yargılanmaya başladı. 1 Nisan 1924'te 5 yıllık hapis cezasına çarptırıldı. O dönem Tibet'te araştırmalar yapan Rudolf von Sebottendorf Ekim 1924'te Almanya'ya döndü.[43][58] Sebottendorf'un 4 Ekim 1924'te Bavyera Halk Mahkemesi hakimlerinden Georg Neithardt'a yazdığı 4 sayfalık mektubun akabinde bilindiği gibi[58][59][60] 20 Aralık 1924 günü hakim Neithardt'ın da kararıyla Hitler Bavyera Halk Mahkemesi tarafından kamu düzeni ve halk için tehlike oluşturmadığı ve meşru yönetimi devirmeye yönelik faaliyetlerde bulunan paramiliter teşkilatlarla bağlantısı olmadığı gerekçesiyle serbest bırakıldı.[61]

Bu dönemde Rudolf Hess aracılığıyla Mein Kampf (Kavgam) adlı kitabı yazan Hitler, hapisteyken otobiyografisini ve fikirlerini içeren bir kitap yazmış olması neticesinde, kendisine partinin geleceğe dönük hedeflerini topluma açıklayabilme olanağı sundu. Kitap, partinin bundan sonraki faaliyetlerine yön verdi. Hitler hapisten çıktıktan sonra partiyi yeniden düzene soktu. Partisi 1929 yılına kadar başarısız oldu. Ancak Dünya Ekonomik Krizinden sonra daha fazla oy kazanabildi (1929). 1930 seçimlerinde %18 oy ile SPD'den[62] sonra ikinci büyük parti oldu. Hitler'in oyları Katoliklerden çok Protestanlardan, şehirlilerden çok kırsal kesimden ve işçilerden çok orta-üst tabakadan geldi.

İktidara yükselişi

Hitler, tezahürat yapan bir kalabalığın arasından Cumhurbaşkanı Hindenburg ile görüşmeye gidiyor (Kasım 1932)
Tempelhof-Schöneberg Havaalanı’nda Hitler; SA lideri Ernst Röhm ve Reichstag Başkanı Hermann Göring ile hükûmet krizini tartışıyor (Kasım 1932)

1925'te kendi isteği ile Avusturya vatandaşlığından çıkan Hitler hâlen Alman vatandaşı değildi ve seçimlere adaylığını bile koyamaması tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Bu onun için büyük bir sorundu. 25 Şubat 1932'de Brunswick Devleti’nin nasyonal sosyalist olan İçişleri Bakanı, Hitler’i Berlin’deki Brunswick temsilciliğine Ataşe tayin ettiğini açıkladı. Bu komik manevra ile Hitler otomatik olarak bir Brunswick ve dolayısıyla Alman vatandaşı oldu ve Almanya Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymaya hak kazandı. Bu engeli kolaylıkla atlatan Hitler kendisini büyük bir enerjiyle seçim kampanyasına attı.[63] 13 Mart 1932’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine NSDAP’nin adayı olarak katılan Hitler’in rakipleri, 1925’ten beri Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan bağımsız aday Paul von Hindenburg, KPD’nin adayı Ernst Thälmann ve Stahlhelm/DNVP’nin adayı Theodor Duesterberg idi. Hitler seçimlerde 11.339.446 oy aldı, bu sayı %30,1’e tekabül etti. Karşısındaki en güçlü rakibi olan Hindenburg ise 18.651.497 oy aldı. Hindenburg’un aldığı oylar %49,6’ya tekabül etti, buna rağmen Cumhurbaşkanlığını çok ufak bir farkla (%0,4) kaçırmış oldu ve seçim ikinci tura kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu 10 Nisan 1932’de gerçekleştirildi. Hitler bu turda 13.418.547 (%36,8) oy aldı. Hindenburg ise 19.359.983 oy aldı ve %53’lük bir oran elde ederek Cumhurbaşkanı seçildi.[64] Hitler, bu seçimlerden ikinci olarak ayrıldı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden birkaç ay sonra, 31 Temmuz 1932’de, parti üçüncü kez genel seçime katıldı. Seçim sonuçlarından yine parlamentoda çoğunluğu sağlayabilen bir parti çıkmadı. Toplam oyların %37’sini alan Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, parlamentoda çoğunluğu sağlayamamakla birlikte en çok sandalye sayısına sahip partiydi.

1933 yılının Ocak ayında, komünistlerin bir genel grevle tüm ekonomiyi işlemez hâle getirerek bir “devrimci durum” yaratacakları ya da ülkede iç savaş çıkacağı konusundaki endişeler o derece derinleşmişti ki, Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg[65] Hitler'i, Katolik Merkez Partisi ile koalisyon kurarak istikrarlı bir hükûmet teşekkül ettireceği umuduyla şansölye atadı. Ancak Katolik Merkez Partisi ile bir anlaşma sağlanamadı. Buna karşın medya patronu Alfred Hugenberg’in liderlik ettiği Alman Ulusal Halk Partisinin (DNVP) desteğini alan Hitler, bu partiyle koalisyon kurdu.

Hitler, kurulan yeni kabinenin üyeleri ile görüşüyor (30 Ocak 1933)

Reichstag Yangını

27 Şubat 1933 akşamı Reichstag’ta bir yangın çıktı. Bu yangının NSDAP’nin polis örgütü olan Gestapo tarafından başlatıldığı da iddia edilmesine rağmen polis soruşturması daha çok komünistler üzerinde yoğunlaştı.[66] Ertesi gün Hitler Hindenburg’a, anayasanın kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili maddelerini ortadan kaldıran bir kararname imzalattı. İzleyen günlerde NSDAP ve DNVP dışındaki tüm partilerin yayınları ve seçim çalışmaları durduruldu.[67]

Hitler 5 Mart 1933 tarihinde ülkeyi yeniden bir genel seçime götürdü. Seçim kampanyası sırasında endüstri, finans ve sigorta devlerinden büyük miktarda mali destek sağladı. 5 Mart 1933 seçimlerinde Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisinin oyları %44 düzeyine çıktı. Nasyonal sosyalist olmayan Alman Ulusal Halk Partisinin ve diğer milliyetçi veya muhafazakâr partilerin oyları düşmüş olmakla birlikte, parlamentoda çoğunluk sağlanabiliyordu.[68]

Yetki Kanunu

Cumhurbaşkanı Hindenburg, yeni şansölye Hitler ile görüşüyor (21 Mart 1933)

Seçimlerin hemen ertesinde parlamentodan bir “yetki kanunu” çıkartıldı. Bu kanun, Reichstag'ın tüm yetkilerini dört yıl süre ile kabineye devrediyor ve çalışmalarına bu süre için ara veriyordu. Ancak böyle bir kanun için parlamentoda üçte iki çoğunluk kararı gerekmektedir. Bu çoğunluk kararının nasıl sağlandığı Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi[69] tutanaklarına da geçmiştir. Oylamanın yapılacağı gün parlamento SA tarafından kuşatılmış, bazı sosyal demokrat parlamenterler içeri alınmamıştır. Zaten 81 komünist parlamenter de seçimlerden önce gözaltına alınmıştı.

Adolf Hitler, 21 Mart 1933 tarihinde Potsdam'daki Garnizon Kilisesi'nde düzenlenen bir törenle göreve başladı. “Potsdam Günü” (Tag von Potsdam) adıyla anılacak bu olay, nasyonal sosyalist hareket ile eski Prusya elitleri ve ordu arasındaki birliği göstermek için yapıldı. Hitler bir frak giymiş hâlde ortaya çıktı ve alçak gönüllülükle Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg'u selamladı.

23 Mart 1933 günkü parlamento oturumunda “Halkta ve İmparatorlukta Sıkıntının Kaldırılmasına Dair Yasa” (Gesetz zur Behebung der Not von Volk und Reich) adındaki yetki tasarısı kabul edildi. Almanya'da parlamenter demokrasi böylece sona erdi. Yeni nasyonal sosyalist rejimin politik düzenlemeleri doğrultusunda, Alman halkının en önde gelen temsilcisi hâlini alan Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi tarafından Üçüncü Reich ilan edildi. Artık gerçek seçim yapılmayacak ve parlamento üyelerini Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi seçecekti. Hitler'in geniş yetkilere sahip olduğu Führer makamının meşru temeli, yalnızca bu yetki yasasıdır. Parlamentonun kendisine geniş yetkiler sunmasının sonucunda Hitler, 23 Mart 1933'ten sonra Alman İmparatorluğu'nun tek lideri oldu. Parlamentonun ya da günlük işlerde Cumhurbaşkanı Hindenburg’un baskısından kurtuldu ve onu etkisiz bıraktı. Çünkü bu kararnameyle yasama ve yürütme erklerini eline almıştı. 1933 senesi içerisinde çıkarılan yasalar aracılığıyla diğer partileri yasakladı. Kendisini, Almanların yanılmaz büyük lideri ilan etti ve Alman halkının bir kısmı da onu destekledi. Bundan sonra Almanya, ölümüne kadar Hitler’in peşinden gitti.

Hitler halka, ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtaracağına söz verdi ve bu yolda çalışmalarına başladı. Almanya’da aşırı artış gösteren işsizliği savaş hazırlığı için kullanarak iş sahası oluşturdu. Ülke genelinde büyük otobanlar inşa ettirdi.

Adolf Hitler, Albert Speer ve Leonhard Gall (21 Mart 1936)

2 Ağustos 1934’te Paul von Hindenburg öldü. Bunun üzerine Hitler Cumhurbaşkanlığı makamını da üstlendi. Onun Cumhurbaşkanlığı makamına yükselişinin halkın onayına sunulması için 19 Ağustos 1934 tarihinde bir referandum düzenlendi (Volksabstimmung über das Staatsoberhaupt des Deutschen Reichs).

Referandumun sonucunda %89,93 “evet” oyu çıkarak Hitler'in Cumhurbaşkanı olmasına, bununla birlikte Şansölyelik görevini de sürdürmesine halk tarafından onay verildi.

Devlet Başkanlığı Referandumu (1934) Oy %
Evet38.394.84889,93
Hayır4.300.37010,07
Boş veya geçersiz873.668
Toplam43.568.886100
Kayıtlı seçmen/Seçmen katılımı45.552.05995,65
Kaynak: Nohlen & Stöver[64]

Uzun Bıçaklar Gecesi

Hitler iktidarının ikinci yılında pek çok üst düzey SA elemanının öldürülmesini emretti. 30 Haziran 1934ʼü 1 Temmuz 1934ʼe bağlayan gece en az 85 kişi SS subayları tarafından katledildi. Hitler'in ordunun güvenini kazanmak için böyle bir emir verdiği ileri sürülmektedir. Operasyondan sonra Hitler ordu üzerinde tam otorite kurmayı başarmış, Avrupa ve Almanya'nın Sovyetlerin işgaline karşı güvenliğini sağlamak için Wehrmacht'ı büyütmeye başlamıştır. Tarihçiler tarafından Üçüncü Reich için bir dönüm noktası olduğu ileri sürülmektedir.

Nazi Almanyası

İç politika

Antisemitizm ve öjeni

Hitler, ülkedeki bütün aksaklıkların nedeni olarak Yahudileri ve Çingeneler gibi bazı azınlıkları gösteriyordu. Alman halkının bir kısmını bu ve benzeri demagojik söylemlerine inandırmayı başararak büyük destek aldı. Almanya'yı ekonomik anlamda Yahudi sermayesinden arındırmanın yanı sıra politik ve kültürel alanlardan da defetmek için harekete geçti.

Yahudileri toplama kamplarında topladı. Çalışabilecek durumda olanlar ayrıldıktan sonra diğerleri gaz odalarında öldürülüp cesetleri fırınlarda yakıldı. Bu faaliyetler sadece Almanya'da değil, daha sonra işgal edilen bütün ülkelerde de gerçekleştirildi. Bu şekilde Avrupa'da milyonlarca Yahudi öldürüldü.

Hitler'in erken öjeni politikaları Brandt Operasyonu adlı bir programda fiziksel ve gelişimsel engelli çocukları hedef aldı ve daha sonra ciddi zihinsel ve fiziksel engelli yetişkinler için bir ötanazi programı onaylandı, şimdi T4 Operasyonu olarak anılacaktır.[70]

İktisat politikası

Müteşebbis Hans Ledwinka, Berlin Otomobil Fuarı’nda Tatra T77’nin motorunu ve şanzımanını Hitler’e gösteriyor (8 Mart 1934)
1944 yılında U-botlar için inşa edilen Valentin denizaltı sığınaklarının yapımında mahkum iş gücü kullanıldı.

Hitler, iktidara gelmesinin hemen ardından Alman ekonomisinin düzenlemesini hedef almıştır. Gerek I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasının, gerekse de 1929 yılındaki genel ekonomik buhranın sonucunda Alman ekonomisi ciddi sıkıntılar içindeydi. Yaşanan hiperenflasyon, aşırı boyutlara varan işsizlik ve bunlara bağlı olarak sanayideki kapasite düşüklüğü, Nazilerin izlediği ekonomi politikalarıyla kısa sürede kontrol altına alınmıştır. Naziler, Büyük Buhran’ın ortasında iktidara geldi. O dönemde işsizlik oranı %30’a yakındı.[71] 1938’de Almanya’da işsizlik ortadan kalktı.[72] Nazilerin iktidara geçişinden (1933) II. Dünya Savaşı’nın başlangıç yılına (1939) kadar Almanya’da haftalık kazançlar reel olarak %19 arttı,[73] ancak bu büyük ölçüde çalışanların daha uzun saatler çalışmasından kaynaklanıyordu, saatlik ücret oranları ise Büyük Buhran sırasında ulaşılan en düşük seviyelere yakın kaldı.[74] Ek olarak, azalan dış ticaret, birçok Alman için kümes hayvanları, meyve ve giyim gibi tüketim mallarının karneye bağlanması anlamına geliyordu.[75] 1933 yılında 56 olan sanayi üretimi, 1938 yılında 144’e çıktı.[76] Hitler liderliğindeki Nazilerin iktidara geldiği 1933 yılından itibaren Almanya ekonomisi üzerindeki gelişmeler ve Nazilerin izlediği ekonomi politikaları günümüzde dahi olağanüstü başarı olarak değerlendirilmektedir.[77]

Hitler’in iktidarın tüm kontrolünü ele geçirmesinin hemen ardından tüm sendikalar kapatılmış, tüm çalışanlar bir “işçi birliği” çatısı altında toplanmış, işçi aidatları, genel bütçeye aktarılmıştır. Ücret artışları ve bunun sonucu olan grev olasılığının kalktığı ekonomide, doğal olarak bir istihdam artışı yaşanmıştır. İş gücü maliyetinin düşmesi ve iş dünyasındaki barış ve istikrar, iş gücü talebini artırmıştır. Teknolojik ve askeri alanlarda büyük yatırımlar yapmıştır.

Dış politika

Vatikan ile işbirliği sağlanması

Adolf Hitler Katolik bir ailede dünyaya gelmişti. Onun bir Katolik olarak yaşayıp öldüğü iddia edilse de, bu kesin bir ihtimal değildir. Çünkü Alman ırkının üstünlüğünü kutsayan, ulusal mitlerle süslü, Cermen topluluklarına ait Hristiyanlık öncesi pagan inanışlarını benimsemiş olabileceği ihtimali üzerinde de durulmaktadır. Hitler'in dinî inancı ne olursa olsun, onun döneminde Almanya'nın politik çıkarları gereği Vatikan'la olan ilişkileri hep olumlu yönde olmuştur.[78]

Yeniden silahlandırma (16 Mart 1935)

Amerikan Time dergisi, sonradan Amerika’nın başını çok ağrıtacak Hitler’i 1938’de yılın adamı seçmişti.[79]

Alman ekonomisinin canlandırılmasının ardından Hitler, izleyeceği dış politikanın temelini oluşturan askeri stratejisini hayata geçirmeye yönelmiştir. Bu stratejinin ilk adımında Alman kara, deniz ve hava kuvvetlerinin, Versay Antlaşması ile getirilen sınırlamalardan kurtulmasını sağlamıştır. Bunun sonucunda büyük tonajlı savaş gemileri ve denizaltı, zırhlı kara savaş araçları üretimine geçilmiş, kara ordusunun mevcudu artırılmıştır.

Almanya-Britanya Donanma Antlaşması (18 Haziran 1935)

Almanya'nın yeniden silahlandırmasını önlemek için Birleşik Krallık, Fransa ve İtalya, 11-14 Nisan 1935 tarihleri arasında Stresa'da görüşmüş ve Stresa Cephesi oluşturulmuştur. Fakat 18 Haziran'da Birleşik Krallık, Almanya ile anlaşarak Birleşik Krallık Donanmasının toplam tonajının %35'e (420.595 ton) kadar denizaltı dışındaki savaş gemilerine sahip olmasını kabul edince Stresa Cephesi çökmüştür.

Anti-Komintern Paktı (25 Kasım 1936)

Japonya Büyükelçiliği Askerî Ataşesi Korgeneral Hiroshi Ōshima ile nasyonal sosyalist Almanya'nın Abwehr Başkanı Wilhelm Canaris'in girişimleriyle 25 Kasım 1936 tarihinde Komintern'in uluslararası komünizm hareketinin kendi ülkelerine bulaştırmamak için Anti-Komintern Paktı imzalanmıştır.

Anschluss (12 Mart 1938)

Avusturya'nın ilhakı (Anschluss) 12 Mart 1938'de Hitler'in hayalindeki Büyük Almanya'yı oluşturma çabalarının ilk adımı olmuştur.

Avusturya'nın ilhakını (Almancadaki karşılığı Anschluss) Versay Antlaşması gereği 15 yıldır Milletler Cemiyetinin kontrolünde olan Saar bölgesinin Almanya'ya verilmesi, Çekoslovakya'nın Südet bölgesinin Almanya’ya verilmesi, Almanya'nın Çekoslovakya'yı işgali ve en sonunda Polonya'nın işgali takip etti.

İlhaka giden yolun başlangıcı Almanya'nın yasa dışı Avusturya Nasyonal Sosyalist Partisinin Avusturya tarafından tanınması ve hükûmet ortaklığının kabul edilmesi yolundaki baskıları oluşturdu. 1938'de Avusturya Şansölyesi Kurt Schuschnigg, bağımsızlığı korumak ümidiyle son bir hamle yaparak Almanya'yla birleşme ya da bağımsızlık üzerine bir referandum yapmaya karar verdi. O zaman Almanya Schuschnigg'e iktidarı Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisine devretmesi için baskı yaptı. Bu çok iyi planlanmış darbe sonucu Avusturya Nasyonal Sosyalist Partisi Viyana'da 11 Mart'ta kontrolü ele geçirince Alman orduları Avusturya'ya girdiğinde hiçbir direnişle karşılaşmadı. Avusturya'nın ilhakına uluslararası tepki yumuşak oldu. Versay Antlaşması’na göre Avusturya ve Almanya’nın birleşmesi yasaklanmıştı ve bunu gözetmekle görevli I. Dünya Savaşı’nın İtilaf Devletleri sadece diplomatik protesto ile yetindiler. Bağımsız Avusturya ancak II. Dünya Savaşı sona erdiğinde yeniden ortaya çıkmıştır.

Münih Konferansı (29-30 Eylül 1938)

Hitler'in ikinci stratejik hedefi, Almanca konuşan nüfusun yaşamakta olduğu bölgelerin, Alman topraklarına katılmasıdır. Bu stratejik evrenin adımları, 12 Mart 1938'de, Avusturya’nın ilhak edilmesiyle başlamıştır. Ardından ikinci adım olarak Çekoslovakya toprakları içindeki Südet bölgesidir. Hitler’in baskısıyla 29 Eylül 1938 günü imzalanan Münih Antlaşması’yla Südet bölgesi Almanya’ya veriliyor. Konferans; Alman, İtalyan, İngiliz ve Fransız başbakanlarının katıldığı, Çekoslovakya’nın temsilci bulundurmadığı bir antlaşmadır. Antlaşmanın hayata geçirilmesi konusunda Hitler, hiç zaman kaybetmemiştir. 1 Ekim 1938’de yine silah kullanılmaksızın, uluslararası anlaşmalara dayanılarak nüfusunun %50’den fazlasını Almanların oluşturduğu Südet bölgesi Almanlarca işgal edilecektir. 15 Mart 1939'da ise Çekoslovakya’nın kalanını da topraklarına ekleyeceklerdir. Fransa ve İngiltere, buna sessiz kalmışlardır. Çünkü Avrupa çapında yeni bir savaş istemiyorlardı. Çek endüstrisinin Almanya'ya katılmasıyla, Almanya'nın savaş hazırlıklarını daha da kolaylaştırmıştır.

II. Dünya Savaşı

Hitler, Çek Cumhuriyeti’nin Südet bölgesindeki Kraslice kasabasında düzenlenen geçit töreninde (4 Ekim 1938)
Hitler, Polonya Seferi’ne çıkan Alman birliklerini selamlıyor (Eylül 1939)
Hitler Polonya’da (1939)
Hitler üç saatlik Paris gezisinde (solda Albert Speer, sağda Walter Frentz, Chaillot Sarayı, Paris, 23 Haziran 1940)
20 Nisan 1943 tarihli Alman posta pulu

Hitler, Wehrmacht'ı güçlendirdikten sonra ideolojisi gereği Alman milleti için oluşturması gereken "Lebensraum"un temellerini atmaya başladı. Öncelikle Avusturya ile birleşimi (Anschluss) gerçekleştirdi. Hemen ardından Münih Antlaşması ile Südet bölgesini elde etti. Daha sonra antlaşmaya uymayarak Çekoslovakya'nın geri kalanını müttefiki Macaristan ile işgal etti. Litvanya'dan Memel bölgesini istedi ve aldı. En son yapılması gereken Doğu Prusya ile ana toprakların birleştirilerek Prusya'nın toprak bütünlüğünün garanti altına alınması idi. 23 Ağustos 1939 tarihinde Sovyetler ile anlaşarak ortak bir şekilde Polonya'nın ve Doğu Avrupa'nın bölüşülmesini sağladı. 1 Eylül akşamı Danzig şehrinin Almanya'ya ilhakı için Polonya'ya bir nota verdi ve nota reddedildi. Bunun üzerine Hitler Polonya'ya askerî müdahalede bulundu. İlerleyen süreçte Birleşik Krallık ve Fransa da Almanya'ya savaş ilan etti, böylece II. Dünya Savaşı fiilen başlamış oldu.

Japonya ile ittifak

Şubat 1938'de, yeni atanan dışişleri bakanı, güçlü bir şekilde Japon yanlısı Joachim von Ribbentrop'un tavsiyesi üzerine Hitler, Çin Cumhuriyeti ile Çin-Alman ittifakını sona erdirerek bunun yerine daha modern ve güçlü Japonya İmparatorluğu ile ittifaka girdi. Hitler, Mançurya'daki Japon işgali altındaki devlet olan Mançukuo'nun Almanya tarafından tanındığını duyurdu ve Almanların Japonya'nın elindeki Pasifik'teki eski kolonileri üzerindeki iddialarından vazgeçti.[80] Hitler, Çin'e silah sevkiyatına son verilmesini emretti ve Çin Ordusu ile çalışan tüm Alman subaylarını geri çağırdı.[80] Misilleme olarak, Çinli General Chiang Kai-shek Almanları birçok Çin hammaddesinden mahrum bırakarak tüm Çin-Alman ekonomik anlaşmalarını iptal etti.[81]

Polonya

Almanya, 1 Eylül sabahı herhangi bir savaş ilanı olmaksızın Polonya'ya saldırdı. Alman planına göre Batı Cephesi'nden kaydırılan birlikler sayesinde 1 ay içinde Polonya işgal edilecek ve hemen ardından ordu bütün gücünü batıya çevirecekti. Savaş boyunca Wehrmacht generallerinin kullandığı Blitzkrieg taktiklerinin ilk örnekleri Polonya'da görülmüştür. Kısa sürede Alman birlikleri Varşova'yı ele geçirmiştir. Ülkenin doğusunu ise Almanlar ile anlaşan Sovyetler ele geçirmiştir.

"Sarı durum" ve "kırmızı durum"

Almanya Polonya'yı ele geçirdikten sonra askerî güç ve yığınağını batıya kaydırdı. Ancak Müttefik generalleri arasında Almanya'nın saldırıp saldırmayacağı veya Fransa'ya saldırırsa nereden saldıracağı tam olarak kestirilemiyordu. Almanlar ise ikinci bir Marne Bozgunu yaşamamak için deniz kıyısından saldırmayı öngören Schlieffen Planı'nı tekrar kullanmayacaktı. Alman Genelkurmayı Müttefikler'e kendilerinin yenileştirilmiş bir Schlieffen Planı'nı kullandıklarını düşündürmek için Hollanda'yı da işgal bölgesine kattı. Ancak esas vurucu darbe Ardenler bölgesinden saldıracak zırhlılardı. Nitekim Müttefikler Ardenler bölgesindeki ormanlık alanın herhangi bir zırhlı saldırısını engelleyeceğini veya kısıtlayacağını düşünüyordu. Ancak planlar boşa çıktı. BEF ve Fransız ordusu 20 günde Almanlara yenildi. BEF ve Fransa'ya ait 1.400.000 kadar askeri İngiltere'ye esir olmaktan Dunkerque Tahliyesi'yle kurtardı. Bunun üzerine zaten bir çıkarmaya sert bir şekilde direnecek olan Birleşik Krallık ana topraklarının güvenliğini sağladı. Kısa bir süre sonra Fransız ordusu teslim oldu ve işbirlikçi Vichy Fransası kuruldu.

Barbarossa Harekâtı

Hitler ve Japon dışişleri bakanı Yōsuke Matsuoka, Mart 1941'de Berlin'de bir toplantıda. Arkada Joachim von Ribbentrop var.

Almanya, sırası ile Polonya, Danimarka-Norveç, Fransa cephelerinde galip geldikten sonra Çelik Paktı'ndan askeri bir darbe ile ayrılan Yugoslavya'ya bir cezalandırma saldırısı uyguladı, ardından işgal etti. Daha sonra müttefiki İtalya Krallığı ile savaşta olan YunanistanBulgaristan ile birlikte işgal etti. Hitler, I. Dünya Savaşı'nın kaybedilmesinde Alman komünistlerin büyük etkisi olduğunu düşünüyor ve Sovyetler'in ise esas kışkırtıcı olduğunu ima eden hareketlerde ve konuşmalarda bulunuyordu.[82] Başarısız Birahane Darbesi sonrasında cezaevinde iken yazdığı politik görüşlerini öne süren Kavgam'da açık açık Alman ırkının yaşayabilmesi için "Lebensraum"unu doğuya doğru genişletmesi gerektiğini söylemiştir.[83] Stalin ise pek çok sorunu görmezden gelerek Müttefikler'in de kibirli davranışları sonucu Molotov-Ribbentrop Paktı'nı imzalamış ve Nazi Almanyası ile birlikte Doğu Avrupa'yı işgal etmişti. Ancak Hitler tarafından Kızıl Ordu'nun bazı sorunları Kış Savaşı sırasında ortaya çıkmıştı.

Viyana Diktası ile Romanya'da faşist bir yönetim kurulmuş olan Bulgaristan ise Yunan Makedonyası ile Dobruca'nın bir kısmı karşılığı Mihver Devletleri safında savaşa girmişti. Finlandiya ise Kış Savaşı ile aksak bir barışa sahip ve kaybettiği toprakları geri almak ister bir durumda idi. Ayrıca Kızıl Ordu'nun agresif hareketleri sürekli sınır ülkelerinde daha radikal hükûmetlere yol açıyordu. Alman ordusu kısa sürede Doğu Cephesi'ne bütün gücünü yığdı. 1941 yazı sonunda bir savaş ilanı olmaksızın ilk Alman birlikleri Sovyetler'e saldırdı ve dört sene sürecek olan Doğu Cephesi Savaşları başladı.

Hitler ABD'ye savaş ilanı ediyor. (Reichstag, 1941)
Hitler, Güney Ordular Grubu'nun karargâhında bir toplantı sırasında (Haziran 1942)
Hermann Fegelein ve Gretl Braun'un düğünü vesilesiyle Berghof'un büyük salonunda çekilen grup fotoğrafı ( 3 Haziran 1944)
Hitler, Ordu Grubu Vistül karargahında generalleri ile görüşüyor (16 Mart 1945)

Afrikakorps ve İtalya Cephesi

Almanya'nın müttefiki İtalya, Libya'da başlarda İngilizlere karşı başarı alıyormuş gibi gözükse de daha sonradan Libya'nın çok önemli mevkilerinden birini kaybetmiş ve başarısızlığa uğramıştı. Bunun üzerine Alman Genelkurmayı İtalya'ya yardım etme kararı aldı. Esasen Afrikakorps efsanevi komutan Erwin Rommel ile başarılı olsa da sürekli desteklenen İngiliz Ordusu -ki Afrikakorps öncelikli bir cephede değildi, öncelik Doğu Cephesi'ndeydi- ve Japonya ile imzaladığı antlaşma gereği Almanya'nın Pearl Harbor baskınından sonra ABD'ye savaş ilan etmiş olmasıyla ve bunun sonucu ABD'nin Vichy Fransası'na saldırmasıyla sıkıştı. Ayrıca İngilizlerin, Almanların Enigma şifreleme sistemini çözmesi ile Afrika'ya göndereceği yardımların güzergâhı ve saati önceden biliniyor ve Kuzey Afrika limanlarına ulaşamadan Akdeniz'deki hakim konumdaki İngiliz donanmasınca imha ediliyordu. Belli bir süre sonra ise Tunus üzerinden Sicilya ve Güney İtalya'nın savunmasına atandı. Ancak Müttefikler başarılı Sardinya, Anzio ve Sicilya çıkarmalarından sonra Roma'ya doğru ilerlemeye başlayınca İtalyan Hükûmeti kayıtsız şartsız teslim oldu. Buna rağmen yenilen İtalyan Ordusu'nun artıkları Roma'nın kuzeyinde bazı savunma hatları kurdular. Savaş burada durgun bir şekilde geçti.

Normandiya

Amerika'nın savaşa girmesi güç dengelerini değiştirmişti. Müttefikler İtalya'da savaşı kazanmış, ancak Almanya'ya karşı gerçekçi bir ilerleme kazanmamış hatta durdurulmuştu. Kara Avrupası'na farklı noktalardan saldırılması gerekiyordu. Başlarda yaklaşan Sovyet işgaline karşı Balkanlar'a bir çıkarma düşünüldüyse de daha sonra Fransa'da karar kılınmıştır. 1944 yılı yazında Müttefikler Normandiya Kıyıları'ndan dört sahilden çıkarma yapmış, Caen ve Cherbourg gibi bölgelere ise hava indirme tümenleri ile saldırmışlardı. Kanlı mücadelelerden Sonra Alman Ordusu Müttefik ordusunu Alsas-Loren ve Belçika sınırlarında durdurabildi. Ardenler gibi belli başlı karşı taarruzlarda bulunabilse de tam anlamıyla bir yenilgi aldı ve Almanya'nın insan ve kaynak gücü tükendi. Müttefikler yavaş yavaş Almanya'yı batıdan işgal etmeye başladı. Hitler'in 1944'teki Normandiya Çıkarması'na yanıt vermekte gecikmesi, Müttefiklere sahili güvence altına almak için gerekli zamanı verdi.[84][a]

Mimik ve jestlerini ustaca kullanan Hitler, konuşmalarında hangi hareketleri yapacağına saatlerce çalışır ve bunları fotoğraflarla kayıt altına alırdı.

Sovyet ilerleyişi ve Berlin Muharebesi

Doğu Cephesi'nde dengeler, Almanya'nın İtalya'da ve Fransa'da savaşa girmesi ile değişti. Değişen dengeler sonucunda Sovyetler hızlı bir ilerlemeye başladı. Stalingrad'da esir düşen asker sayısının da fazla olması nedeniyle Alman Ordusu güçsüz bir konuma geldi. Sırasıyla Romanya, Bulgaristan, Macaristan ve Finlandiya taraf değiştirdi. Yugoslavya topraklarında ise partizan gruplar belli başlı bölgelerde yönetimi ele geçirdiler. 1945 baharında ise Sovyet birlikleri Polonya'yı ele geçirdi ve Pomeranya'da ilerlemeye başladı. Ocak 1945'te Almanya'nın çoğu harap durumdayken, Hitler radyoda şunları söyledi: "Kriz şu anda ne kadar vahim olursa olsun, her şeye rağmen bizim değişmez irademiz tarafından yönetilecektir."[85] 16 Nisan'da başlayan Berlin Muharebesi 2 Mayıs'ta sonuçlandı. Reichstag'da Sovyet bayrağı dalgalanıyordu. Hitler 30 Nisan 1945'te intihar ederek yaşamına son vermişti.

Kişisel özellikleri

Hitler'in Nürnberg’te çekilmiş bu resmi, vücut dilini kullanmasına örnektir. Mitinglerde halkı etkilemek için bu yolu sürekli kullanıyordu.

Hitler'in genel olarak ele alınan en önemli özelliği insanları çabuk etkileyebiliyor olmasıydı. Bu, nasyonal sosyalizm propagandasıyla birleştirilerek halka sunuluyordu. Hitler'in üstün bir insan olduğu lanse ediliyor, konuşmalarındaki tavırlarıyla bunu, onu dinleyen kitleye hissettirmeye çalışıyordu. Çoğu NSDAP yöneticisinin onu saplantılı bir biçimde benimsemesi ve bu yöneticilerin halkla bir araya geldiklerinde kendi iç yapılarının Hitler'e bağımlı olduğunu bariz şekilde göstermesi yapılan propagandanın etkilerindedir. Nazi Almanyası Hava Kuvvetleri Komutanı olan Hermann Göring, Hitler için şöyle demiştir: Ben vicdansız biriyim. Benim vicdanım Adolf Hitler'dir. [86]

Hitler, mücadeleci bir kişilik sergilemeye çalışıyor ve üstün niteliklere sahipmiş izlenimi vermek için vücut dilini etkin bir biçimde kullanıyordu. Sert bakışlar, ani hareketler ve uzun konuşmalar propaganda amacı ile yapılan ayrıntılardı. Kendisini yanılmaz, hata yapmaz bir lider olarak göstermeye çalışıyor, eskiden savunduğu görüşleri hâlen sıkı sıkıya savunduğunu belirtiyordu. Goebbels onun için şöyle demiştir: Führer hiç değişmez. Çocukken nasılsa şimdi de öyledir.[87][88]

Saplantılarla dolu hayatında sanata çok önem vermiş, özellikle resim konusunda kendisini otorite olarak kabul etmiştir. Annesinin ölümünden sonra sulu boya resimler yaparak otel odalarında yaşadığı biliniyor, kazandığı parayla müzeleri geziyor, umarsızca parasını tüketiyordu.[89]

Opera müziğine saplantılı derecede hayrandı. Gençliğiyle ilgili anılarında anlatmış olduğuna göre, harçlığının bir kısmını düzenli aralıklarla operaya gitmek için harcamaktaydı. Alman opera bestecisi Richard Wagner'a tutkuyla bağlıydı. Hitler'in Wagner takıntısı 12 yaşında başladı. Besteci, onun üzerinde oldukça etkili olmuştu. Adolf Hitler, kitabı Kavgam'ın ilk bölümünde şöyle yazmıştı: 12 yaşıma geldiğimde, hayatımdaki ilk operayı gördüm, Lohengrin. Bir anda bağımlısı oldum. Bavyera Ustası (Richard Wagner) için olan gençlik coşkum sınır tanımıyordu.

Ölümsüzlük hissi Hitler'in başka bir saplantısıdır. Bu fikre, ondan önce doğan kardeşlerinin ölmüş olması yüzünden kapılmış olabilir. Diğerleri ölürken kendisinin hayatta kalması özel olduğu hissini uyandırmıştır. Kendisini ilahi koruma altında görmesini sağlayan dayanaklardan biri de I. Dünya Savaşı'nda cephedeyken içinden bir sesin yerinden kalkıp başka bir yere gitmesini söylemesidir. Bu içsel sesten sonra bir bombanın terk ettiği cepheye düşmesi ve oradaki arkadaşlarının ölmesi inandığı düşünceyi saplantılı hâle getirmesine sebep olmuştur.[90] Hitler'e 42 kez suikast girişiminde bulunulmuştur. Bunların çoğundan aldığı ufak yaralarla kurtulmayı başarmıştır.[91]

Ölümü

ABD’de bir gazetede Hitler’in ölüm haberi.

Savaş sonucunda Almanya'nın yenilgisinin kesinleşmesi ve ümitsizliğin iyice artması üzerine 30 Nisan 1945'te Berlin'de eşi Eva Braun'la birlikte intihar etmeye karar verirler. Kendilerini bir odaya kaparlar ve önce Eva Braun içinde siyanür bulunan bir kapsülü ısırır ve zehir saniyeler içinde etkisini gösterir, hemen ardından ise Hitler bir siyanür kapsülünü ısırır ve eş zamanlı olarak tabancayla sağ şakağına ateş eder. (Hitler'in çene kemiğinde hiçbir barut kalıntısı tespit edilmedi, bu da Hitler'in ağzından bir kurşun yarasıyla ölmediğini göstermektedir[92][93]) Kendi isteğiyle Führerbunker bahçesinde benzinle cesetleri, bombaların neden olduğu bir çukura yerleştirilip yakılmıştır. Hitler'in bunu istemesinin sebebinin Sovyet ordusu tarafından yakalanıp teşhir edilmek istememesi olduğu iddia edilmektedir. İntihar etmeden önce yanındaki generallere "Cesedimi Rusların eline asla vermemelisiniz, beni Moskova'da heykel yaparlar." demiştir.[94]

Rus güçleri içeri girip cesetleri bulduğunda ise diş kayıtlarıyla yapılan otopside teşhis edilen Hitler'in ve Eva Braun'un cesetleri, bir çeşit türbe hâline gelmelerini önlemek için bir süre dolaştırıldıktan sonra, gizli Sovyet departmanı SMERSH tarafından Magdeburg’daki yeni başmerkezlerinde gömüldü. 4 Nisan 1970'te bir Sovyet KGB ekibi tarafından, Magdeburg'da bulunan SMERSH'in tesisinde bulunan mezardan Hitler ve Braun'un kalıntılarını çıkarılarak tamamen yakıldı ve külleri Elbe Nehri'nin bir kolu olan Biederitz nehrine döküldü.

Hitler, ölümünün ardından yıkıma devam edilmesi için emirler bırakmış ve vasiyetnamesinde diğer NSDAP liderlerini görmezden gelerek Karl Dönitz'i Almanya cumhurbaşkanı, Joseph Goebbels'i de Almanya şansölyesi olarak göstermişti. Buna rağmen Joseph Goebbels ve eşi Magda Goebbels de 1 Mayıs 1945'te intihar etti.

Vasiyeti

Hitler, iki vasiyetnamesinden ilki olan siyasi vasiyetnamesinde “Almanya'nın bütün milletler ve Alman ulusu için zehir gibi tehlikeli olan Yahudileri ve Bolşevizm'i kovalamaktan asla vazgeçmemesi” gerektiğini belirtmekteydi. Hitler'e göre Almanya'nın geleceğini tartışmasız bu olgu belirleyecekti. Hitler, savaşa girmekte haklı olduğunu savunuyor ve yenilgiden "korkak ve yalancı" olmakla itham ettiği generalleri sorumlu tutuyordu. İkinci vasiyeti olan özel vasiyetnamesinde ise tüm hayatı boyunca topladığı sanat eserleriyle doğduğu şehir olan Linz'de bir müze kurulmasını istedi. Tüm şahsi mallarını partiye, eğer parti kalmamışsa devlete bıraktığını ifade etti.

Özel hayatı

Aile

Hitler, kendisini tamamen siyasi misyonuna ve millete adamış, ev hayatı olmayan bekâr bir adam olarak kamusal bir imaj yarattı.[95][96] 1929'da sevgilisi Eva Braun ile tanıştı[97] ve her ikisi de intihar etmeden bir gün önce 29 Nisan 1945'te onunla evlendi.[98] Eylül 1931'de üvey yeğeni Geli Raubal, Münih'teki dairesinde Hitler'in silahıyla intihar etti. Günümüz söylentileri arasında arasında Geli'nin kendisiyle romantik bir ilişki içinde olduğu ve ölümünün derin, kalıcı bir acı duyduğu söylentileri vardı.[99] Hitler'in küçük kız kardeşi ve yakın ailesinin yaşayan son üyesi Paula Hitler, Haziran 1960'ta öldü.[100]

Din üzerine görüşleri

Hitler, Katolik bir anne ve antiklerikal görüşleri olan bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi; Hitler evden ayrıldıktan sonra bir daha asla kiliseye veya ayinlere katılmadı.[101][102][103] Albert Speer, Hitler'in kiliseye karşı siyasi arkadaşlarına saldırdığını ve kiliseyi hiçbir zaman resmi olarak terk etmemiş olmasına rağmen, kiliseye bağlı olmadığını belirtir.[104] Hitler'in, organize bir dinin yokluğunda insanların gerici olduğunu düşündüğü mistisizme döneceğini hissettiğini ekliyor.[104] Speer'e göre Hitler, Japon dinî inançlarının veya İslamın Almanlar için "uysal ve gevşek" Hristiyanlıktan daha uygun bir din olacağına inanıyordu.[105]

Tarihçi John S. Conway, Hitler'in temelde Hristiyan kiliselerine karşı olduğunu belirtir.[106] Bullock'a göre, Hitler Tanrı'ya inanmıyordu, antiklerikal görüşteydi ve Hristiyan etiğini küçümsüyordu çünkü onun tercih ettiği "en güçlünün hayatta kalması" fikrine aykırıydılar.[107] Protestanlığın kendi görüşlerine uyan yönlerini tercih etti ve Katolik Kilisesi'nin hiyerarşik organizasyonunun, ayinlerinin ve deyimlerinin bazı unsurlarını benimsedi.[108] Hitler kiliseyi toplum üzerinde önemli bir siyasi muhafazakar etki olarak gördü[106] ve kilise ile "acil siyasi amaçlarına uygun" stratejik bir ilişki benimsedi.[109] Halk arasında Hitler, Yahudilere karşı savaşan bir "Aryan İsa"ya inandığını iddia etse de, Hristiyan mirasını ve Alman Hristiyan kültürünü sıklıkla övdü. Hristiyanlık yanlısı söylemlerine karşı, Hristiyanlığı "saçmalık"[110] ve "yalanlara dayanan saçmalık"[111] olarak tanımlayan ifadeleriyle çelişiyordu.

ABD Stratejik Hizmetler Ofisi'nin (OSS) "Nazi Master Plan" adlı raporuna göre, Hitler, Reich içindeki Hristiyan kiliselerinin etkisini yok etmeyi planladı.[112][113] Nihai hedefi Hristiyanlığın tamamen ortadan kaldırılmasıydı.[114] Bu hedef, Hitler'in hareketini erken dönemde bilgilendirdi, ancak o, bu aşırı pozisyonu alenen ifade etmenin uygunsuz olduğunu gördü. Bullock'a göre Hitler, bu planı uygulamadan önce savaşın bitmesini beklemek istemişti.[115]

Speer, Hitler'in Heinrich Himmler'in ve Alfred Rosenberg'in mistik fikirlerine ve Himmler'in SS'i mitolojileştirme girişimine olumsuz bir bakış açısına sahip olduğunu yazdı. Hitler daha pragmatikti ve tutkuları daha pratik kaygılara odaklandı.[116][117]

Hitler, Hristiyanlığın yanı sıra ateizmi de eleştirdi.[118]

Sağlığı

Araştırmacılar çeşitli şekillerde Hitler'in irritabl bağırsak sendromu, deri hastalıkları, düzensiz kalp atışı, koroner skleroz,[119] Parkinson hastalığı,[120][121] Frengi,[121] dev hücreli arterit[122] ve Kulak çınlamasından muzdarip olduğunu öne sürdüler.[123] 1943'te OSS için hazırlanan bir raporda, Harvard Üniversitesi'nden Walter C. Langer, Hitler'i "nevrotik bir psikopat" olarak tanımladı.[124] Tarihçi Robert G. L. Waite, 1977 tarihli The Psychopathic God: Adolf Hitler adlı kitabında, borderline kişilik bozukluğundan muzdarip olduğunu öne sürer.[125] Tarihçiler Henrik Eberle ve Hans-Joachim Neumann, Parkinson hastalığı da dahil olmak üzere bir dizi hastalıktan muzdarip olmasına rağmen, Hitler'in patolojik sanrılar yaşamadığını ve kararlarının her zaman tamamen farkında ve dolayısıyla sorumlu olduğunu düşünüyorlar.[126][127] Hitler'in tıbbi durumuyla ilgili teorileri kanıtlamak zordur ve bunlara çok fazla ağırlık vermek, Nazi Almanyasının birçok olayını ve sonuçlarını bir bireyin muhtemelen bozulmuş fiziksel sağlığına atfetme etkisine sahip olabilir. Ian Kershaw, Holokost ve II. Dünya Savaşı için yalnızca bir kişiye dayanarak dar açıklamalar peşinde koşmak yerine, hangi sosyal güçlerin Nazi diktatörlüğüne ve politikalarına yol açtığını inceleyerek Alman tarihine daha geniş bir bakış açısının daha iyi olduğunu düşünüyor.[128]

1930'larda bazen Hitler, 1942'den itibaren tüm et ve balıklardan kaçınarak[129][130] esas olarak vejetaryen diyetini benimsedi. Sosyal etkinliklerde bazen misafirlerinin etten uzak durmalarını sağlamak amacıyla hayvanların katledilmesi ile ilgili grafik anlatımlara yer verdi.[131] Özel sekreteri Martin Bormann, Hitler'e düzenli olarak taze meyve ve sebze tedariki sağlamak için Berghof yakınlarında (Berchtesgaden yakınlarında) bir sera inşa ettirdi.[132]

Hitler vejetaryen olduğu dönemde alkol içmeyi bıraktı ve bundan sonra sadece çok nadiren sosyal ortamlarda bira veya şarap içti.[133][134] Yetişkin hayatının çoğunda sigara içmiyordu, ancak gençliğinde çok sigara içiyordu (günde 25 ila 40 sigara); sonunda alışkanlığını "para kaybı" olarak nitelendirerek sigarayı bıraktı.[135] Alışkanlığı kırabilecek herkese altın bir saat hediye ederek yakın arkadaşlarını sigarayı bırakmaya teşvik etti.[136] Hitler, 1937'den sonra ara sıra amfetamin kullanmaya başladı ve 1942'nin sonlarında bağımlı hâle geldi.[137] Speer, bu amfetamin kullanımını Hitler'in giderek artan düzensiz davranışına ve esnek olmayan karar verme sürecine bağladı (örneğin, cephelerde nadiren askeri geri çekilmelere izin veriyordu, Normandiya Çıkarması'na yanıt vermekte gecikti).[138]

Savaş yıllarında özel doktoru Theodor Morell tarafından 90 ilaç reçete yazılan Hitler, kronik mide sorunları ve diğer rahatsızlıklar için her gün birçok hap alıyordu.[139] Düzenli olarak amfetamin, barbitüratlar, opiatlar ve kokain[140][141] ile potasyum bromür ve atropa belladonna tüketiyordu.[142] 20 Temmuz 1944'te kendisine yapılan suikast girişiminde patlayan bomba sonucu kulak zarı yırtıldı ve bacaklarından 200 ağaç kıymığı çıkarıldı.[143] Hitler'in haber filminde sol elinde titreme ve savaştan önce başlayan ve hayatının sonlarına doğru kötüleşen yürüyüşü görülmektedir.[139] Ernst-Günther Schenck ve hayatının son haftalarında Hitler ile tanışan diğer birkaç doktor da kendisine Parkinson hastalığı teşhisi koymuştur.[144]

Eylül 1944'te Otto Skorzeny, Wolfsschanze'de Hitler ile bir araya geldi ve savaşın Hitler üzerinde belirgin bir baskı oluşturduğuna dikkat çekti:

Başkomutan'ın ortaya çıkışıyla derinden sarsıldım, onu en son bir önceki sonbaharda gördüğümde nasıl göründüğünü hatırladım. Eğildi ve çok daha yaşlı görünüyordu, sesinde yorgun bir ton vardı. Bir hastalığa yakalanıp yakalanmadığını merak ettim. Sol eli o kadar şiddetli titriyordu ki, ayağa kalktığında sağ elini tutmak zorunda kaldı.[84]

Hitler'in Parkinson hastası olduğu iddiasına karşı çıkan uzmanlar da bulunmaktadır.[145]

Mirası

Hitler'in intiharı günümüzde bir büyünün kırılmasına benzetilir.[146][147] Hitler'e halk desteği, o öldüğü zaman çökmüştü ve çok az Alman onun ölümünün yasını tuttu; Ian Kershaw, sivillerin ve askerî personelin çoğunun ülkenin çöküşüne alışmakla ya da herhangi bir çıkar elde edemeyecek kadar savaştan kaçmakla meşgul olduğunu savunuyor.[148] Tarihçi John Toland'a göre, nasyonal sosyalizm, lideri olmadan "bir balon gibi patladı."[149] Temmuz 1952'de, tüm Batı Almanya'nın yüzde 24'ü hala Hitler hakkında iyi bir fikre sahipti.[150]

Hitler'in eylemleri ve Nazi ideolojisi neredeyse evrensel olarak son derece ahlaksız olarak kabul edilir;[151] Kershaw'a göre, "Tarihte hiçbir zaman böyle bir yıkım -fiziksel ve ahlaki- tek bir adamın adıyla ilişkilendirilmemiştir."[152] Hitler'in siyasi programı, yıkılmış ve fakir bir Doğu ve Orta Avrupa'yı geride bırakarak bir dünya savaşına yol açtı. Almanya, Stunde Null (Sıfır Saat) olarak nitelendirilen toptan yıkıma uğradı.[153] Hitler'in politikaları, daha önce görülmemiş bir ölçekte insanların acı çekmesine neden oldu;[154] R.J. Rummel'e göre, Nazi rejimi, tahminen 19,3 milyon sivilin ve savaş esirinin öldürülmesinden sorumluydu.[155] Ayrıca, II. Dünya Savaşı'nın Avrupa Cephesi'ndeki askerî harekât sonucunda 28,7 milyon asker ve sivil öldü.[155] İkinci Dünya Savaşı sırasında öldürülen sivillerin sayısı, savaş tarihinde eşi benzeri görülmemişti.[156] Tarihçiler, filozoflar ve politikacılar Nazi rejimini tanımlamak için sıklıkla "kötü" kelimesini kullanırlar.[157] Birçok Avrupa ülkesi hem Nazizmin teşvik edilmesini hem de Holokost inkârını suç saymıştır.[158]

Tarihçi Friedrich Meinecke, Hitler'i "tarihsel yaşamda kişiliğin tekil ve hesaplanamaz gücünün en büyük örneklerinden biri" olarak tanımladı.[159] İngiliz tarihçi Hugh Trevor-Roper, onu "tarihin 'korkunç basitleştiricileri' arasında, en sistematik, en tarihsel, en felsefi ve yine de dünyanın şimdiye kadar gördüğü en kaba, en acımasız, en az yüce lideri olarak gördü.[160] Tarihçi John M. Roberts'a göre, Hitler'in yenilgisi, Almanya'nın hâkim olduğu bir Avrupa tarihinin sonunu getirdi.[161] Onun yerine, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer NATO ülkelerinin hakim olduğu Batı Bloku ile Sovyetler Birliği'nin hakim olduğu Doğu Bloku arasında küresel bir çatışma olan Soğuk Savaş ortaya çıktı.[162] Tarihçi Sebastian Haffner, Hitler ve Yahudilerin yerinden edilmesi olmadan modern İsrail ulus devletinin var olamayacağını iddia ediyor. Hitler olmasaydı, eski Avrupa etki alanlarının ve sömürgeciliğin kaldırılmasının erteleneceğini iddia ediyor.[163] Dahası, Haffner, Büyük İskender dışında, Hitler'in de nispeten kısa bir zaman aralığında geniş çapta dünya çapında değişikliklere neden olması açısından karşılaştırılabilir diğer tarihsel figürlerden daha önemli bir etkiye sahip olduğunu iddia ediyor.[164] Adolf Hitler istatistiklere göre Nasıralı İsa'dan sonra hakkında en çok yayın yapılmış kişidir.[165]

Propaganda

1932 seçim kampanyası sırasında kullanılan Hitler'in bir Nazi propaganda afişi

Hitler siyasi kariyeri boyunca birçoğu Leni Riefenstahl tarafından yapılan ve modern film yapımcılığının öncüsü olarak kabul edilen bir dizi propaganda filminde yer aldı ve rol aldı.[166] Hitler'in propaganda filmi gösterileri arasında şunlar yer alıyor:

Soyağacı

İlgili belgeseller

İlgili filmler

Orijinal İsmi Türkçe İsmi Adolf Hitler'i Canlandıran Oyuncu Yapım Yılı Yapım Türü
The Great DictatorBüyük DiktatörCharles Chaplin
1940
Sinema
HitlerRichard Basehart
1962
Hitler: The Last Ten DaysHitler'in Son 10 GünüAlec Guinness
1973
The BunkerSığınakAnthony Hopkins
1981
Televizyon Filmi
Hitler's SS: Portrait in EvilColin Jeavons
1985
Indiana Jones and the Last CrusadeIndiana Jones: Son MaceraMichael Sheard
1989
Sinema
MolokhLeonid Mozgovoy
1999
Sinema
MaxGenç HitlerNoah Taylor
2002
Hitler: The Rise of EvilHitler: Kötülüğün YükselişiRobert Carlyle
2003
Televizyon Filmi
Netaji Subhas Chandra Bose: The Forgotten HeroUdo Schenk
2004
Sinema
Stauffenberg
Der UntergangÇöküşBruno Ganz
A Kitten For HitlerPhil Pritchard
2007
Kısa Film
Mein FührerBenim FührerimHelge Schneider
Sinema
ValkyrieOperasyon ValkyrieDavid Bamber
2009
Inglourious BasterdsSoysuzlar ÇetesiMartin Wuttke
Mein KampfTom Schilling
La RafleBaskınUda Schenk
2010
The Man Who Crossed HitlerIan Hurt
2011
Gandi To HitlerRaghuvir Yadav
BloodRayne: The Third ReichBoris Bakal
Let's Kill Hitler (Doctor Who)Albert Welling
TV Dizisi Bölümü (Doctor Who – 6. Sezon 8. Bölüm)
White TigerKarl Krantskovski
2012
Sinema
Er ist wieder daBak Kim DöndüOliver Masucci
2015
Kung FuryKung FuryJorma Taccone
Kısa Film
Jojo RabbitTavşan JojoTaika Waititi
2019
Sinema

Kaynakça

  1. ^ Jeremy Roberts (1 Şubat 2001). "Adolf Hitler: A Study in Hate". Rosen Yayın Grubu. ISBN 978-0-8239-3317-4. 22 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Şubat 2015. 
  2. ^ John S. Conway. Review of Steigmann-Gall, Richard, The Holy Reich: Nazi Conceptions of Christianity, 1919–1945. H-German, H-Net Reviews. Temmuz, 2003.
  3. ^ Norman H. Baynes, ed. The Speeches of Adolf Hitler, April 1922-August 1939, Vol. 1 of 2, pp. 19–20, Oxford University Press, 1942
  4. ^ Hitler, Adolf (1999). Mein Kampf. Ralph Mannheim, ed., New York: Mariner Books, pp. 65, 119, 152, 161, 214, 375, 383, 403, 436, 562, 565, 622, 632–633.
  5. ^ a b "Adolf Hitler". History Channel. 30 Ağustos 2019. 3 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2020. 
  6. ^ "Adolf Hitler: Dictator 1933–39". ENCYCLOPÆDIA BRITANNICA. 22 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Ağustos 2020. 
  7. ^ Aytunç Altındal, Bilinmeyen Hitler, s. 193
  8. ^ Ian Kershaw, Hitler, Cilt 1, s. 749
  9. ^ "news.bbc.co.uk". 25 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2008. 
  10. ^ "Eva Anna Paula Hitler'in biyografisi". 24 Mart 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2008. 
  11. ^ II. Dünya Savaşı Ansiklopedisi, Yener Yayınları, 4. cilt s:1204
  12. ^ "Nazi Döneminin Kurbanları: Nazi Irkçı İdeolojisi". encyclopedia.ushmm.org. 16 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ağustos 2023. 
  13. ^ Bullock 1999.
  14. ^ a b Maser 1973.
  15. ^ a b c Kershaw 1999.
  16. ^ Jetzinger 1976.
  17. ^ Rosenbaum 1999.
  18. ^ a b Hamann 2010.
  19. ^ McKale 2011.
  20. ^ Toland 1992.
  21. ^ "Alois Hitler'in biyografisi". 14 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Kasım 2010. 
  22. ^ Nazi İmparatorluğu – William L. Shirer. İnkılap Kitabevi, 2002. Cilt 1, s. 26
  23. ^ "Klara Hitler'in biyografisi". 10 Aralık 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2008. 
  24. ^ Ayrı annelerden: Ağabeyi Alois (1882–1955), Angela (1883–1949), Klara’dan: 1. ağabeyi Gustav (1885–1887), 2. ablası Ida (1886–1888), 3. Otto (1887 – birkaç gün yaşadı), 4. Adolf, 5. kardeşi Edmund (1894–1900), 6. kızkardeşi Paula (1896–1960)
  25. ^ Bullock, A. Hitler: A Study in Tyranny, 25.
  26. ^ "ns-archiv.de". 10 Temmuz 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2008. 
  27. ^ William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, İnkılap Kitabevi, 2002. Cilt 1, s. 24
  28. ^ Osman Pamukoğlu. Hitler, Führer ve Naziler. İnkılap kitabevi. s. 13. 
  29. ^ a b II. Dünya Savaşı Ansiklopedisi, Yener Yayınları, 1. cilt s:64.
  30. ^ William L. Shirer, The Rise and Fall of the Third Reich, Simon & Schuster, 1990, ISBN 0-671-72868-7, s. 53.
  31. ^ Ian Kershaw, Hitler / (1889–1936) Birinci Cilt, İthaki Yayınları, 2007, ISBN 9752733212, s. 114.
  32. ^ Steiner, John Michael (1976). Power Politics and Social Change in National Socialist Germany: A Process of Escalation into Mass Destruction. The Hague: Mouton. ISBN 978-90-279-7651-2, s. 392.
  33. ^ Konrad Heiden: Adolf Hitler. Das Zeitalter der Verantwortungslosigkeit. Ein Mann gegen Europa. Europa Verlag AG, Zürich 1936, s. 57.
  34. ^ Ian Kershaw: Hitler. 1889–1936. 1998, s. 131
  35. ^ The Rise and Fall of the Third Reich: A History of Nazi Germany, William L. Shirer, Ron Rosenbaum, s. 38
  36. ^ The Occult Roots of Nazism: Secret Aryan Cults and Their Influence on Nazism, Nicholas Goodrick-Clarke, s. 199, Baskı 1992
  37. ^ The Sacred and the Profane, Desiree Ntolo, s. 254
  38. ^ Alan Bullock, 1962, Hitler: A Study in Tyranny, Londra, Penguin Books, s. 83
  39. ^ Ian Kershaw, 1.Cilt, Hitler (1889–1936), s. 172
  40. ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2021. 
  41. ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2021. 
  42. ^ Aytunç Altındal, Bilinmeyen Hitler, 13. Baskı, s. 137
  43. ^ a b Nicholas Goodrick-Clarke, Quebec Review, 2. Mart 2008
  44. ^ Nicholas Goodrick-Clarke, The Occult Roots of Nazism, Baskı 2004, s. 201
  45. ^ Bilinmeyen Hitler, Aytunç Altındal, 2000
  46. ^ a b Hitler: 1889–1936, Ian Kershaw
  47. ^ Nicholas Goodrick-Clarke, The Occult Roots of Nazism, (2004)
  48. ^ Adolf'ün Kavgası, Ata Nirun, 2014
  49. ^ William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, İnkılap Kitabevi, 2002. Cilt 1, s. 58
  50. ^ William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, İnkılap Kitabevi, 2002. Cilt 1, s. 59
  51. ^ William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, İnkılap Kitabevi, 2002. Cilt 1, s. 60
  52. ^ NSDAP 7 Şubat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (1920–1933)
  53. ^ NSDAP 6 Temmuz 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (1933–1945)
  54. ^ "Der Völkische Beobachter". 4 Temmuz 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Mart 2008. 
  55. ^ Bilinmeyen Hitler, Aytunç Altındal, 2000, s. 124
  56. ^ http://www.journals.uchicago.edu/toc/jmh/1963/35/3 Journal of Modern History, Reginald Phelps, 35.Sayı, 245-261
  57. ^ "Dr. Joseph Goebbels". 12 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Eylül 2008. 
  58. ^ a b Aytunç Altındal, Tarihsel Bakış Dergisi, 15. Ocak 2001
  59. ^ Gençlik 2000 Dergisi, 11. Sayı, s. 34-36
  60. ^ Gençlik 2000 Dergisi, 11. Sayı, s. 51
  61. ^ Alan Bullock, 1962, Hitler: A Study in Tyranny, Londra, Penguin Books, s. 121
  62. ^ Almanya Sosyal Demokrat Partisi (Sozialdemokratische Partei Deutschlands) 11 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. resmî sitesi
  63. ^ William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, İnkılap Kitabevi, 2002. Cilt 1, s. 207
  64. ^ a b Dieter Nohlen, Philip Stöver: Elections in Europe, Nomos Verlag, Baden-Baden 2010, ISBN 978-3-8329-5609-7, S. 762.
  65. ^ "Paul Ludwig Hans Anton von Beneckendorf und von Hindenburg". 20 Ekim 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Nisan 2008. 
  66. ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Aralık 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Aralık 2009. 
  67. ^ "Reichstag Yangını | Holokost Ansiklopedisi". encyclopedia.ushmm.org. 16 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ağustos 2023. 
  68. ^ "Reichstag Yangın Kararnamesi | Holokost Ansiklopedisi". encyclopedia.ushmm.org. 5 Haziran 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ağustos 2023. 
  69. ^ "Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi tutanakları". 30 Ağustos 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2008. 
  70. ^ Overy, Richard (2005). The Dictators: Hitler's Germany, Stalin's Russia. Londra: Penguin Books. ISBN 978-0-393-02030-4., s. 252
  71. ^ DeLong 1997
  72. ^ Lee, Stephen (1996). Weimar ve Nazi Almanyası. Oxford: Heinemann. P. 85. ISBN 043530920X.
  73. ^ Bry, Gerhard (1960). Wages in Germany 1871–1945. New Jersey: Princeton University Press. s. 331, 362. ISBN 0-87014-067-1.
  74. ^ Wages in Germany 1871–1945. New Jersey: Princeton University Press. 1960. ss. 235-236. ISBN 0-87014-067-1. 
  75. ^ Evans, Richard J. "Business, Politics, and War." The Third Reich in Power. New York: Penguin, 2006. 392. Print
  76. ^ "Nazi Almanya'sı ve ekonomi". Milliyet. 12 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mart 2022. 
  77. ^ "Arşivlenmiş kopya". 30 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Eylül 2021. 
  78. ^ "The Vatican and Nazism in Germany and Croatia". 20 Eylül 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Temmuz 2010. 
  79. ^ Tarihi Değiştiren Askerler, Ali Çimen, s. 315
  80. ^ a b Bloch 1992, ss. 178–179.
  81. ^ Plating 2011, ss. 21.
  82. ^ "Hitler's Plans". 27 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2011. 
  83. ^ "Hitler's War; Hitler's Plans for Eastern Europe". 27 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2011. 
  84. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 22 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021. 
  85. ^ Rees & Kershaw 2012
  86. ^ Walter C. Langer, Hitler'in Psikopatolojisi, s. 69
  87. ^ Joseph Goebbels, Von Kaiserhof zur Reichskanzlei (Münih: NSDAP, 1934) S.27
  88. ^ Walter C.Langer Hitler'in Psikopatolojisi s. 71
  89. ^ Walter C. Langer, Hitler'in Psikopatolojisi, s. 141
  90. ^ Walter C. Langer, Hitler'in Psikopatolojisi, s. 194
  91. ^ "42 Ways to Kill Hitler". 21 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Haziran 2012. 
  92. ^ Daley 2018
  93. ^ Joachimsthaler 1999 s. 166
  94. ^ "Arşivlenmiş kopya". 18 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2021. 
  95. ^ Shirer 1960, s. 130.
  96. ^ Bullock 1999, s. 563.
  97. ^ Kershaw 2008, s. 378.
  98. ^ Kershaw 2008, ss. 947–948.
  99. ^ Bullock 1962, ss. 393–394.
  100. ^ Kershaw 2008, s. 4.
  101. ^ Kershaw 2008, s. 5.
  102. ^ Rißmann 2001, ss. 94–96.
  103. ^ Toland 1992, ss. 9–10.
  104. ^ a b Speer 1971, ss. 141–142.
  105. ^ Speer 1971, s. 143.
  106. ^ a b Conway 1968, s. 3.
  107. ^ Bullock 1999, ss. 385, 389.
  108. ^ Rißmann 2001, s. 96.
  109. ^ Steigmann-Gall 2003, ss. 27, 108.
  110. ^ Hitler 2000, s. 59.
  111. ^ Hitler 2000, s. 342.
  112. ^ Sharkey 2002.
  113. ^ Bonney 2001, ss. 2–3.
  114. ^ Phayer 2000.
  115. ^ Bullock 1962, ss. 219, 389.
  116. ^ Speer 1971, ss. 141, 171, 174.
  117. ^ Bullock 1999, s. 729.
  118. ^ Weikart, Richard (2016). Hitler's Religion: The Twisted Beliefs that Drove the Third Reich. New York: Simon & Schuster. s. unpaginated. ISBN 978-1621575511. 21 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2020. It's true that Hitler's public statements opposing atheism should not be given too much weight, since they obviously served Hitler's political purposes to tar political opponents. However, in his private monologues, he likewise rejected atheism, providing further evidence that this was indeed his personal conviction. In July 1941, he told his colleagues that humans do not really know where the laws of nature come from. He continued, "Thus people discovered the wonderful concept of the Almighty, whose rule they venerate. We do not want to train people in atheism." He then maintained that every person has a consciousness of what we call God. This God was apparently not the Christian God preached in the churches, however, since Hitler continued, "In the long run National Socialism and the church cannot continue to exist together." The monologue confirms that Hitler rejected atheism, but it also underscores the vagueness of his conception of God. [...] While confessing faith in an omnipotent being of some sort, however, Hitler denied we could know anything about it. [...] Despite his suggestion that God is inscrutable and unfathomable, Hitler did sometimes claim to know something about the workings of Providence. [...] Perhaps even more significantly, he had complete faith that Providence had chosen him to lead the German people to greatness. 
  119. ^ Evans 2008, s. 508.
  120. ^ BBC News, 1999.
  121. ^ a b Bullock 1962, s. 717.
  122. ^ Redlich 1993.
  123. ^ Redlich 2000, ss. 129–190.
  124. ^ Langer 1972, s. 126.
  125. ^ Waite 1993, s. 356.
  126. ^ Gunkel 2010.
  127. ^ Jones 1989.
  128. ^ Kershaw 2008, ss. xxxv–xxxvi.
  129. ^ Bullock 1999, s. 388.
  130. ^ Toland 1992, s. 256.
  131. ^ Wilson 1998.
  132. ^ McGovern 1968, ss. 32–33.
  133. ^ Linge 2009, s. 38.
  134. ^ Hitler & Trevor-Roper 1988, s. 176, 22 January 1942.
  135. ^ Proctor 1999, s. 219.
  136. ^ Toland 1992, s. 741.
  137. ^ Heston & Heston 1980, ss. 125–142.
  138. ^ Heston & Heston 1980, ss. 11–20.
  139. ^ a b Kershaw 2008, s. 782.
  140. ^ Ghaemi 2011, s. 190–191.
  141. ^ Porter 2013.
  142. ^ Doyle 2005, s. 8.
  143. ^ Linge 2009, s. 156.
  144. ^ O'Donnell 2001, s. 37.
  145. ^ Werner Maser, Hitler: Legend, Myth & Reality, s. 534, s. 582, s. 585
  146. ^ Fest 1974, s. 753.
  147. ^ Speer 1971, s. 617.
  148. ^ Kershaw 2012, ss. 348–350.
  149. ^ Toland 1992, s. 892.
  150. ^ Elisbeth Noelle: Jahrbuch der öffentlichen Meinung 1947–1955. Allensbach 1956, s. 135
  151. ^ Kershaw 2000a, ss. 1–6.
  152. ^ Kershaw 2000b, s. 841.
  153. ^ Fischer 1995, s. 569.
  154. ^ Del Testa, Lemoine & Strickland 2003, s. 83.
  155. ^ a b Rummel 1994, s. 112.
  156. ^ Murray & Millett 2001, s. 554.
  157. ^ Welch 2001, s. 2.
  158. ^ Bazyler 2006, s. 1.
  159. ^ Shirer 1960, s. 6.
  160. ^ Hitler & Trevor-Roper 1988, s. xxxv.
  161. ^ Roberts 1996, s. 501.
  162. ^ Lichtheim 1974, s. 366.
  163. ^ Haffner 1979, ss. 100–101.
  164. ^ Haffner 1979, s. 100.
  165. ^ Bilinmeyen Hitler. Aytunç Altındal. s. 7. 
  166. ^ "The Daily Telegraph", 2003.

Notlar

  1. ^ Birçok araştırmacı, Hitler'in bu tür davranışlarının bir kısmını, metamfetamin de dahil olmak üzere çeşitli maddelere olası bir bağımlılığa bağladı.

Bibliyografya

Dış bağlantılar

Siyasi görevi
Önce gelen
Makam oluşturuldu
Prusya Reichsstatthalteri
1933–1935
Sonra gelen
Makam kaldırıldı
Önce gelen
Kurt von Schleicher
Almanya Şansölyesi
1933–1945
Sonra gelen
Joseph Goebbels
Önce gelen
Paul von Hindenburg
(Cumhurbaşkanı olarak)
Almanya Führeri
1934–1945
Sonra gelen
Karl Dönitz
(Cumhurbaşkanı olarak)
Parti siyasi görevi
Önce gelen
Anton Drexler
NSDAP Başkanı
1921–1945
Sonra gelen
Martin Bormann
Askerî görevi
Önce gelen
Franz Pfeffer von Salomon
SA Başkanı
1930–1945
Sonra gelen
Dağıldı
Önce gelen
Walther von Brauchitsch
Oberbefehlshaber des Heeres (Kara Kuvvetleri Komutanı)
1941–1945
Sonra gelen
Ferdinand Schörner
Onursal unvanlar
Önce gelen
Chiang Kai-shek ve Soong May-ling
Time Yılın Adamı
1938
Sonra gelen
Josef Stalin

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Heinrich Himmler</span> Alman Nazi politikacı, Schutzstaffel lideri ve Yahudi soykırımının ana mimarı (1900-1945)

Heinrich Luitpold Himmler, Alman politikacı ve askerdi. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisinin (NSDAP) liderlerindendi ve 1929-1945 yılları arasında Schutzstaffel'in (SS) başkomutanlığını yapmıştı. Nazi Almanyası'ndaki en güçlü devlet adamlarından ve Holokost'un baş mimarlarından biriydi.

<span class="mw-page-title-main">Martin Bormann</span> NSDAPnin parti sözcüsü, Adolf Hitlerin özel sekreteri

Martin Bormann,, NSDAP'nin parti sözcüsü, aynı zamanda Adolf Hitler'in özel sekreteri. Adolf Hitler'in özel sekreteri olarak ülkedeki bilgi akışını ve Hitler'e erişimi kontrol etti. Bunun sonucunda muazzam bir güç elde etti. Diğer birçok NSDAP yetkilisi gibi II. Dünya Savaşı sırasında kendi otoritesini oluşturdu. Otoritesini ülke ve savaşla ilgili karar alma süreçlerine mümkün olduğunca dahil olmak için kullandı. Adolf Hitler'in sözlü emirlerini yazılı emirlere çeviren de çoğunlukla Bormann idi.

<span class="mw-page-title-main">Nazi Almanyası</span> 1933ten 1945e dek Nazi Partisi yönetimindeki Almanya

Nazi Almanyası, Almanya’nın 1933 ile 1945 yılları arasında, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP) idaresi altında, tek parti rejimine dayalı yönetim sistemiyle “Führer” unvanlı hükûmet (1933-1945) ve devlet başkanı (1934-1945) Adolf Hitler’in liderliğinde egemenlik sürdüğü döneme verilen isim. Alman tarihi içerisinde “Reich”ların üçüncüsüdür; bundan dolayı Üçüncü Reich ismiyle de nitelendirilir.

<span class="mw-page-title-main">Uzun Bıçaklar Gecesi</span> Nazi Almanyasında politik tasfiye

Uzun Bıçaklar Gecesi (Almanca:

<span class="mw-page-title-main">Birahane Darbesi</span> Adolf Hitler önderliğinde yapılan başarısız darbe girişimi

Birahane Darbesi, Adolf Hitler, General Erich Ludendorff ve diğer Kampfbund liderleri tarafından Bavyera eyâletinin yönetimine el koymak amacıyla 8-9 Kasım 1923 tarihinde gerçekleştirdiği başarısız bir darbe girişimidir. Yaklaşık iki bin Nazi, şehir merkezindeki Feldherrnhalle'ye yürüdü, ancak bir polis kordonuyla karşı karşıya kaldılar, bu da 16 Nazi Partisi üyesi ve 4 polis memurunun ölümüyle sonuçlandı.

Angela Maria "Geli" Raubal, Adolf Hitler'in üvey yeğeniydi. Hitler'in üvey kızkardeşi olan Angela Raubal ve Leo Raubal'ın ikinci kızıydı. Hitler ona Geli der; o da Hitler'e Alfi Dayı derdi. Geli Hitler'in izni olmadan hiçbir yere gidemez ve hiç kimseyi göremezdi.

<span class="mw-page-title-main">Julius Schaub</span>

Julius Schaub 30 Nisan 1945'te diktatörün intiharına kadar Adolf Hitler'in başyardımcısı ve emir subayı idi.

<span class="mw-page-title-main">Erhard Heiden</span> Nazi Partisi üyesi ve Schutzstaffelin üçüncü komutanı

Erhard Heiden, Nazi Partisi'nin ilk üyelerinden ve Sturmabteilung'un paramiliter kanadı olan Schutzstaffel'in (SS) üçüncü komutanıdır. 1927'de SA'nın elit bir alt bölümü olan SS'in başına getirildi. O dönemde SS'lerin sayısı binden azdı ve Heiden çok daha büyük olan SA ile baş etmekte zorlanıyordu. Heiden görevinde başarılı olamadı ve SS üyeliği onun liderliğinde önemli ölçüde düştü. Resmî olarak "ailevi nedenlerle" 1929 yılında görevinden alındı. 1933'te Nazilerin iktidara gelmesinden sonra tutuklandı ve aynı yıl idam edildi.

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler'in askerî kariyeri</span> Alman asker ve "Führer" Adolf Hitlerin askeri hayatına genel bir bakış

Adolf Hitler'in askeri kariyeri, Adolf Hitler'in hayatının iki ayrı bölümüne bölünebilir. Esas olarak, I. Dünya Savaşı sırasındaki dönem Hitler'in Bavyera Ordusunda Gefreiter (onbaşı) olarak görev yaptığı dönem ve Nazi Almanyası Führer'i olarak Wehrmacht'ın Başkomutanı olarak görev yaptığı dönemdir.

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler'in cinselliği</span>

Adolf Hitler'in cinselliği uzun süredir tarihsel ve bilimsel tartışmaların yanı sıra spekülasyon ve söylenti meselesidir. Yaşamı boyunca bir dizi kadınla ilişkisi olduğuna dair kanıtlar bulunmakla birlikte, eşcinselliğe karşı olan antipatisinin kanıtı ve eşcinsel davranışlarda bulunduğuna dair bir kanıt yoktur. Hitler'in adı, ikisi intihar eden bir dizi olası kadın sevgiliyle bağlantılıdır. Üçünden biri intihar girişiminden sekiz yıl sonra komplikasyonlardan öldü ve dördüncüsü de intihar girişiminde bulundu.

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler'in siyasi görüşleri</span> Hitlerin politik düşünceleri

Adolf Hitler'in siyasi görüşleri tarihçilere ve biyografilere bir miktar zorluk çıkarmıştır. Antisemitizm, anti-komünizm, anti-parlamentarizm, Alman Lebensraum gibi bazı sabit temalar olmasına rağmen, yazıları ve yöntemleri, Ari ırkının üstünlüğüne ve aşırı bir Alman milliyetçiliğine olan inancı genellikle ihtiyaca ve o dönemin koşullarına göre uyarlanmıştır. Hitler, kişisel olarak "Yahudi Bolşevizmi"ne karşı savaştığını iddia etmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler'in iktidara yükselişi</span> Adolf Hitlerin iktidara yükselişini anlatan olaylar dizisi

Adolf Hitler'in iktidara yükselişi, Almanya'da Eylül 1919'da Hitler'in daha sonra Deutsche Arbeiterpartei - DAP olarak bilinen siyasi partiye katılmasıyla başladı. İsim 1920'de Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei - NSDAP olarak değiştirildi. Anti-Marksistti ve Weimar Cumhuriyeti'nin savaş sonrası demokratik hükûmetine ve Versay Antlaşması'na karşıydı, aşırı milliyetçiliği (Pancermenizmi) ve aynı zamanda antisemitizmi savunuyordu. Hitler, Reichstag'ın o ay 1933 Yetki Kanununu kabul etmesinden sonra Mart 1933'te iktidara geldi ve genişletilmiş yetkiler aldı. Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg, bir dizi parlamento seçimleri ve ilgili arka oda entrikalarından sonra 30 Ocak 1933'te Hitler'i Şansölye olarak atadı. Yetki Kanunu - acımasızca ve otoriterce kullanıldığında - Hitler'in bundan sonra anayasal olarak yasal itiraz olmaksızın diktatörlük yetkisini kullanabileceği imkanına kavuştu.

Johann Georg Hiedler Nazi Almanyası tarafından Adolf Hitler'in resmi olarak baba tarafından büyükbabası olarak kabul edildi. Hiedler'in gerçekte Hitler'in biyolojik baba tarafından büyükbabası olup olmadığı modern tarihçiler tarafından tartışılmaktadır.

Maria Anna Schicklgruber, Alois Hitler'in annesi ve Adolf Hitler'in babannesiydi.

Hitler ailesi, Avusturya doğumlu bir Alman siyasetçi ve resmi olarak Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi olarak bilinen Nazi Partisi'nin lideri olan Adolf Hitler'in akrabalarından ve atalarından oluşur. Hitler Almanya'nın diktatörüydü, 1933-1945 yılları arasında Almanya Şansölyesi unvanına sahipti ve 1934'ten 1945'e kadar Führer und Reichskanzler olarak devlet başkanı olarak görev yaptı. Almanya'da Nazizmin yükselişindeki merkezi rolüyle dikkat çekti. İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasına ve Holokost sırasında 17 milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu.

Albay Hans Ritter von Seisser, 1923'te Bavyera Eyalet Polisinin başıydı.

<span class="mw-page-title-main">Adolf Hitler'in kişilik kültü</span>

Adolf Hitler'in kişilik kültü, Nazi Almanyası'nın (1933–1945) öne çıkan bir özelliğiydi, ve 1920'lerde Nazi Partisi'nin ilk günlerinde başladı. Führerprinzip'e dayanarak, aralıksız Nazi propagandasının her zaman öne sürerek, liderin her zaman haklı olduğu ve Hitler'in Almanya'nın ekonomik sorunlarını çözmedeki bariz başarısıyla, İkinci Dünya Savaşı öncesinde dış politikadaki kan dökmeden elde ettiği zaferleriyle pekiştirildi ve savaşın başlarında Polonya ve Fransa'daki hızlı askeri başarıları, sonunda Alman halkının Nazi kontrolünün merkezi bir yönü haline geldi.

<span class="mw-page-title-main">Pozitif Hristiyanlık</span>

Pozitif Hristiyanlık Nazi Almanyası içinde, Alman halkının ırksal saflığının, ırkçı Nazi ideolojisini İznik Hristiyanlığının temel veya önemli unsurlarıyla karıştırarak korunması gerektiği inancını destekleyen bir hareketti. Adolf Hitler bu terimi 1920 Nasyonal Sosyalist Program'ın 24. maddesinde kullandı ve "Parti, kendisini herhangi bir mezhebe bağlamadan Pozitif Hıristiyanlığın bakış açısını temsil ediyor" dedi. Nazi hareketi Almanya'nın yerleşik kiliselerine düşmandı. Yeni Nazi düşüncesi olan Pozitif Hristiyanlık, Nazi hareketinin Hristiyan karşıtı olmadığını ima ederek Almanya'nın Hristiyan çoğunluğunun korkularını yatıştırdı. Bununla birlikte, 1937'de Nazi Kilise İşleri Bakanı Hanns Kerrl, "Pozitif Hıristiyanlığın" "Havari İmanına bağlı" olmadığı ve Hristiyanlığın dayandığı "Tanrı'nın oğlu olarak Mesih'e imana" bağlı olmadığı, bunun yerine Nazi Partisi tarafından temsil edildiği açıklandı: "Führer yeni bir vahyin müjdecisidir" dedi. Hitler'in Pozitif Hristiyanlığı geleneksel bir Hristiyan inancı olarak kamuya sunması farklıydı. Hitler'in Nazi antisemitizmiyle uyum için Kiliselerle birleşik bir barışta ısrar etmesine rağmen, pozitif Hristiyanlık savunucuları da kendilerini Mesih'in Yahudi kökenlerinden ve Hristiyan İncil'inden uzaklaştırmaya çalıştılar. Bu tür unsurlara dayanarak, pozitif Hristiyanlığın çoğu kendisini geleneksel İznik Hristiyanlığından ayırdı ve sonuç olarak, Katolik, Doğu Ortodoks veya Protestan olmalarına bakılmaksızın genel olarak tüm ana Trinitarian Hristiyan kiliseleri tarafından mürted olarak kabul edildi.

<span class="mw-page-title-main">Ulrich Graf</span>

Ulrich Graf Nazi Partisi'nin ilk üyelerinden ve Adolf Hitler'in yakın çevresinden biriydi. 1923'te Hitler'in koruma birliğinde görev yaptı ve Birahane Darbesi'nde yaralandı. Münih Kent Konseyi ve Yüksek Parti Mahkemesi'nin uzun süredir hizmet veren bir üyesiydi ve 1936'da Reichstag'a seçildi. Savaş bittikten sonra, beş yıl ağır çalışmaya mahkûm edildi ve 1950'de öldü.

<span class="mw-page-title-main">Katolik Kilisesi ve Nazi Almanyası</span>

Papalar XI. Pius (1922-1939) ve XII. Pius (1939-1958) Nazi Almanyası'nın yükselişi ve çöküşü sırasında Katolik Kilisesi'ne liderlik ettiler. 1930'larda Almanların yaklaşık üçte biri, genellikle güney Almanya'da Katolikti; Protestanlar kuzeye hakimdi. Almanya'daki Katolik Kilisesi Nazi Partisi'ne karşı çıkmıştı ve 1933 seçimlerinde Nazi Partisi'ne oy veren Katoliklerin oranı ulusal ortalamadan daha düşüktü. Bununla birlikte, Katolik eğilimli Merkez Parti, Adolf Hitler'e Şansölye olarak Almanya'daki siyasi muhalifleri bastırmak için ek yerel yetkiler veren Yetki Kanunu'nu destekledi. Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg 2 Ağustos 1934'teki ölümüne kadar Başkomutan ve uluslararası anlaşmaların müzakeresinden sorumlu olarak görevine devam etti.