
Myanmar, resmî adıyla Myanmar Birliği Cumhuriyeti, diğer isimleriyle Burma ya da Birmanya, Güneydoğu Asya'da bir ülkedir. Kuzeybatıda Bangladeş ve Hindistan, kuzeydoğuda Çin, doğuda Laos, güneydoğuda Tayland ile komşudur. Güney ve güneybatıda Andaman Denizi ve Bengal Körfezi'ne kıyısı vardır. Myanmar Güneydoğu Asya anakarasındaki en büyük, Asya genelinde ise 10. büyük ülkedir. 2017 verilerine göre nüfusu 54 milyondur. Başkenti Nepido, en büyük şehri Yangon'dur.

Sincan veya Şincan Uygur Özerk Bölgesi, Türkiye Türkçesinde yazılmış resmi Çin devlet kaynaklarında Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi veya sadece Xinjiang olarak geçer, Çin'in kuzeybatısında bulunan bir özerk bölge. Güneyde Tibet Özerk Bölgesi, güney doğuda Çinghay ve Gansu eyaletleri, doğuda Moğolistan, kuzeyde Rusya, kuzeybatıda Kazakistan ve batıda Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan kontrolündeki Keşmir bölgesiyle komşudur. 1.664.897,17 km² yüzölçümü ile Çin Halk Cumhuriyeti'nin en geniş idari bölgesidir. Başkenti Urumçi, resmî dilleri Uygurca ve Standart Çincedir.

Orta Asya, dar anlamıyla geçmişte Sovyetler Birliği'nin parçası olan beş ülkeyi tanımlar. Geniş anlamda ise Afganistan, Pakistan'ın kuzeyi, Çin'in batısı, Moğolistan ve Rusya'nın bir kısmı ile kuzeydoğu İran'ı içeren bölge ve bölgeyi tanımlamak için kullanılan coğrafi terim. Asya'nın dünya okyanuslarından uzak iç kesimini belirtmek için kullanılır, bölgenin bu denizlere kapalı oluşu başlıca ana özelliğidir. Orta Asya, aynı zamanda Türk halklarının anayurdudur.

Tayvan ya da resmî adıyla Çin Cumhuriyeti, Tayvan Adası ile Penghu, Kinmen, Matsu ve bazı diğer adacıklarda yerleşik bir Doğu Asya ada ülkesi. Tayvan resmî olarak, Çin'i yöneten Çin Komünist Partisi'ni Çin anakarasında işgalci güç olarak kabul eder. 1949 yılından günümüze kadar sık sık Çin Halk Cumhuriyeti ile olan rekabetiyle gündeme gelen Tayvan yönetimi, Çin anakarasında kontrol ve yönetim hakkı iddia ederek kendini gerçek Çin olarak tanımlar.

Çing Hanedanı, 1644-1911 yılları arasında Çin'de hüküm sürmüş hanedandır. Kurucusu, Çin'in kuzeydoğusunda yaşayan Mançuların Aisin Gioro klanıdır; bu nedenle Mançu Hanedanı olarak da adlandırılır. Çin'in son imparatorluk hanedanıdır.

Tibet Orta Asya'da Tibet halkının anavatanı olan bölge. Ortalama 4.900 metrelik yükseltisiyle "Dünyanın Çatısı" diye tanınır. Kuzeyinde Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi ve Qinghai, doğusunda Sichuan, güneyinde Hindistan, Nepal ve Bhutan vardır. Başkenti Lhasa'dır.

Tibet Özerk Bölgesi ya da Çince ismiyle Xizang Özerk Bölgesi, kısaca Tibet veya Xizang, Güneybatı Çin'de, Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC)'ne bağlı eyalet düzeyinde bir özerk bölgedir. Toprakları, geleneksel Tibet bölgesine ait Ü-Tsang ile Kham bölgeleriyle örtüşür.

Salarlar ya da Salırlar, Günümüzde Çin'in resmî olarak tanınmış 56 etnik grubundan bir Türk halkıdır. Tarih boyunca Salar, Salır, Salgur, Salur boyu adları verilmiştir.

İç Moğolistan ya da resmî adıyla İç Moğolistan Özerk Bölgesi, Çin Halk Cumhuriyeti'ne bağlı bir özerk bölge. Ülkenin kuzey ve kuzeydoğusunda bulunur. Kuzeyde Moğolistan, doğuda Heilongjiang, Jilin ve Liaoning, güneyde Hebei, Şansi ve Şensi yönetim bölgeleri ile Ningxia özerk bölgesi, batıda da Gansu yönetim bölgesi ile çevrilidir. Yüzölçümü 1.183.000 km², yönetim merkezi Huhhot'tur. Nüfus; 24.049.155 (2020).

Guangxi Zhuang Özerk Bölgesi Çin'in güneyinde özerk bölge (zìzhìqū). Batıda Yunnan, kuzeyde Guizhou, kuzeydoğuda Hunan, güneydoğuda Guangdong eyaletleri ile Vietnam ve Tonkin Körfeziyle çevrilidir.

Çinghay, Çin'in kuzeybatısında bir eyalettir. Tibet Platosu'nda yer alır. Kuzeybatıda Kansu, güneydoğuda Siçuan eyaletleri, kuzeybatıda Sincan Uygur Özerk Bölgesi ve güneybatıda da Tibet Özerk Bölgesi'yle çevrilidir.

Tenzin Gyatso, 1950'den beri görevde bulunan 14. Dalay Lama'dır.

Şunhua Salar Özerk İlçesi,, Çin'de Çinghay Eyaletinde, Haytung 'nun güney doğusunda bir ilçedir. Nisan 2009 itibarıyla Şunhua Salar Özerk İlçesi'nde çoğunlukla Türk kökenli bir halk olan Salarlar yaşamaktadır. Ayrıca, 8. ve 13. yüzyıllar arasında yazılmış olduğu sanılan ve Çin'deki en eski el yazması olarak bilinen bir Kur'an kopyasını içeren caminin sitesi de burada yer almaktadır.

Çin dilleri ya da Çin dil ailesi, Çin'de yaşayan Hanların konuştuğu dillerin tümüne verilen addır. Çin-Tibet dil ailesine dahil kollardan birini oluşturmaktadır. Bu diller ayrıca Sinitik diller olarak da adlandırılır.

Tibet müziği, Himalaya bölgesinin kültürel kalıtını yansıtan ve Tibet'te yerleşik olmasına karşın Tibetlilerin yaşadığı Hindistan, Bhutan ve Nepal'de de varlığını sürdüren bir müzik türüdür. Varlığı bilinen en eski Tibet müziği, Tibet Budizmi'nin kökleşmiş etkisini yansıtan dini müziktir.

Çin'de insan hakları, Çin hükûmeti, diğer ülkeler, uluslararası sivil toplum kuruluşları ve iç muhalifler arasındaki bir tartışma konusudur. ABD Dışişleri Bakanlığı, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kuruluşlar Çin hükûmetini vatandaşlarının ifade, hareket ve din özgürlüklerini kısıtlamayla suçlamaktadır. Çin hükûmetiyse ülkenin "ulusal kültürü" ve gelişmişlik düzeyi bağlamında siyasi hakların yanı sıra ekonomik ve sosyal hakları da içeren "daha geniş" bir insan hakları tanımını savunmakta ve buna dayanarak ülkede insan hakları alanında gelişme olduğunu iddia etmektedir. Çin bunların yanı sıra anayasasında sadece vatandaşlık haklarını değil, "Dört Ana İlke"nin de yer aldığını; yasal açıdan Dört Ana İlke'nin vatandaşlık haklarından üstün olduğunu, bu nedenle de kendilerine göre bu ilkeler için tehdit oluşturan kişilerin tutuklanmasının yasal zemini olduğunu belirtmiştir. Çin hükûmetine göre bu ilkelere uyan herkes tüm Çin vatandaşlık haklarından yararlanabilir.

Çin'deki Yahudilerin tarihi uzun bir geçmişe dayanır. Yahudi yerleşimcilerin Çin'deki serüveni yazılı kaynaklara göre en erken 7. ile 8. yüzyıllarda başladığı belgelenmiştir. 7. ile 12. yüzyıllarda Tang ile Song hanedanları döneminde, sonra da 19. yüzyılda Qing Hanedanı döneminde Çin'in ortakuzey kesimindeki Henan yönetim bölgesinin görece izole Kaifeng şehrinde yoğunlaşan Yahudi topluluğu Kaifeng Yahudileri olarak anıldığı gibi, bu ad daha sonraları genel olarak Çin Yahudileri için de kullanılır. Bu Yahudileri kökeni Aşkenaz ve Bağdadi Yahudilerine dayanır.

Çin, dünyanın en eski ve sürekli öğreti ve felsefi geleneklerinin beşiği olmuştur. Çin'de batıdaki anlamıyla bire bir örtüşen bir din anlayışı hiç olmamıştır. Milattan önce 6. yüzyıldan itibaren görülmeye başlayan düşünce okulları kendi içinde özgün olarak sürekli gelişmiştir. Bu yüzden Çin'de inanç sistemleri olarak Çin kültürünü tarihi boyunca şekillendiren Konfüçyüsçülük, Taoizm ve çok sonradan gelen Budizm düşünce okulları sıralanır. Bu iç içe geçmiş düşünce okulları kendi aralarında kökten farklı bir evren anlayışı taşımazlar ancak klasik anlamıyla batıda ortaya çıkan Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık dinlerinden kökten ayrıdırlar. Bu düşünce okulları öncesinde de Çin'in hem toplayıcı ve avcı şamanik toplumlarında hem de yerleşik tarım toplumları döneminde kainatın doğuşuyla ilgili anlatılan masal ve efsanelerde evrenin; klasik dinlerde olduğu gibi bir yaratıcı tarafından yaratılmasından çok her şeye hamile olan ve hiçbir şeyin henüz bir biçimi olmadığı karanlık bulamaç bir şeyden doğduğu inançları yer bulmaktadır. Bu bulamaç, karanlık hiçbir nesnenin henüz şekil almadığı ama her şeye hamile olunan bu hale masallarda Hundun, düşünce okullarında Dao denmektedir. Dao'dan Gök ve Yer yani somut ve soyut olan her şey doğar, yin ve yang değişim ilkeleriyle her şey biçim alır ve dönüşür. Günümüzde Kuantum Kuramı'nın kozmogoni görüşleri Çin'de ortaya çıkan bu evren anlayışına daha yakın durmaktadır. Gök uzayı, yer ise yıldızlar, gezegenler gibi yoğun her şeyi temsil etmektedir. Dao düşünce okulunda Gök ve Yerin ham doğası yani kendiliğindenlik hali olan Zìrán (自然)'a uyması çabasız çabayı uygulaması en uygun yönetim olarak anlatılırken, Konfüçyüsçü okullara göre ise Gök ve Yer ilişkisi hiyerarşik ele alınır, erdem ve görevlere önem verilir, dolayısıyla devletin yönetimi ve halk ile ilişkisi buna uymalıdır anlayışı hakim olmuştur. Çin imparatorları, özellikle Konfüçyüs okuluna göre Gök gibi olmalıydılar ve bu yüzden "Göğün Vekaleti"ni (Tianming) talep edip Çin efsanevi ve geleneksel pratiklerine katılırlardı. Yaygın inanç sistemi bu şekilde kendini gösterirken sonraki yüz yıllarda Batıda ortaya çıkan dinler Çin'de yayılmak istemiş olsa da halk arasında bu inanç sistemleri çok rağbet görmemiştir. Ancak günümüzde sayıları fazla olmasa da Çin'de Hristiyanlık ve müslümanlık da yaşamaktadır. 1949 Mao Zedong devriminden beri Çin, bir ateist ve Marksist kurum olan Çin Komünist Partisi tarafından yönetilmektedir. Bu dönemde bilimsel bir zemini olmayan hiçbir görüşe izin verilmedi. Dini hareketler ve kurumlar önce hükûmet kontrolü altına alındı, sonra Kültür Devrimi (1966-1976) sırasında baskıya uğradı. Devrimin yumuşama döneminde geleneksel öğretiler ve sonradan gelen dini örgütlere haklar verilmeye başlanmıştır. Hükûmet henüz beş tane öğreti ve dini resmen tanımaktadır: Budizm, Taoizm, İslam, Protestanlık ve Katoliklik. 21. yüzyılın başında kurumsal idarelerde Konfüçyüsçülük ve Çin halk gelenekleri giderek daha fazla tanınma kazanmaktadır.

Çin Halk Cumhuriyeti'nin Tibet'i ilhakı, Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) devletinin Tibet bölgesi üzerindeki kontrolü kazandığı süreçtir. Bu süreç, Çin Hükûmeti tarafından "Tibet'in barışçıl kurtuluşu", Sürgündeki Tibet Hükümeti tarafından ise "Tibet'in Çin tarafından istilası" olarak anılır. Tibet Hükûmeti'nin uluslararası tanınma kazanma girişimleri, kendi ordusunu modernleştirme çabaları, ÇHC Hükûmeti ile müzakerelerde bulunması ve Ekim 1950'de Batı Kham'a bağlı Qamdo bölgesinde bir askeri çatışmaya katılmasından sonra Tibet Hükûmeti, Ekim 1951'de Çin baskısı altında On Yedi Noktalı Anlaşma'yı en sonunda kabul etti. Tibet'in Çin'e dahil edilme süreci, bazı Batılı gözlemciler tarafından bir ilhak olarak görülür. Çin otoritesine yeni girmiş Tibet'te Tibet Hükûmeti ve Tibet'in toplumsal yapıları başlangıçta muhafaza edildi, ancak 1959 Tibet isyanının sonucu olarak 14. Dalay Lama Tenzin Gyatso sürgüne kaçtı ve Tibet'in hükûmeti ve toplumsal yapıları çözüldü.

Tibet ile Çin'in Ming hanedanı (1368-1644) arasındaki ilişkilerin kesin doğası belirsizdir. İlişkinin analizi, modern siyasi çatışmalar ve Westphalia egemenliğinin kavramın var olmadığı bir zamanda uygulanmasıyla daha da karmaşıklaşıyor. Çin Halk Cumhuriyeti tarafından yayınlanan bir kitap olan “Çin'in Tibet'inin Tarihsel Durumu” Ming sarayının Tibet liderlerine çeşitli unvanlar vermesine ki bu unvanların haleflerine Ming başkentine seyahat etme olanağı sağlıyordu, Tibetlilerin unvanları tam olarak kabul etmesine ve Ming hanedanının Tibet üzerinde tartışmasız bir egemenliğe sahip olduğunu iddia ediyor. Çin'deki bilim adamları da Tibet'in 13.yy'dan beri Çin'in ayrılmaz bir parçası olduğunu ve dolayısıyla Ming İmparatorluğu'nun bir parçası olduğunu savunuyorlar. Bununla birlikte, Turrell V. Wylie, Melvin C. Goldstein ve Helmut Hoffman gibi Çin dışındaki çoğu bilgin, ilişkinin bir hükümdarlık olduğunu, Ming unvanlarının yalnızca nominal olduğunu ifade etti. Tibet'in Ming kontrolü dışında bağımsız bir bölge olarak kaldığını ve basitçe Tibet ile ilişkileri kesen İmparator Jiajing’e(1521-1566) kadar haraç ödediğini söylerler.