İçeriğe atla

Aşar

Aşar (öşür) vergisi; Osmanlı Döneminde köylülerden, ürettikleri tarım ürünleri için %10 oranında alınan bir vergidir. Osmanlı Devleti’nin temel gelir kalemini oluşturan vergi, arazi para ile sulanıyorsa yirmide bir oranında verilirdi. Arazi mahsulleri, buğday, arpa, pirinç, darı, karpuz, hıyar, patlıcan, yonca, zeytin, susam, bal, şeker kamışı ve meyveler gibi mahsullerdir.

Arapça olan "öşür" sözcüğünün anlamı "onda bir”dir (1/10). Öşrün çoğulu âşardır. Hububat çeşitlerinden bağ, bahçe, bostan, meyve ağaçlarından ve otlaklardan aynî, nakdî ve maktû olmak üzere üç ayrı biçimde alınmaktadır. Ziraî ürünlerin çeşidi, yetiştirilme usulleri, ziraî toprakların verimliliği ve mahalli özellikler göz önünde bulundurularak 1/3 ile 1/20 arasında değişen oranlarda öşür alındığı görülmektedir.[]

%10 olan bu aşar vergisi, 1800'lerde artmış ve %30'ları bulmuştu. Ayrıca, bu verginin ürün çeşidine ve bölgelere göre farklı oranlarda alındığı, zaman zaman %50'lere vardığı olmuştu.

Verginin alınış nedeni

Aşar şer'î bir kural (Ziraatle uğraşan Müslümanların yediklerinin helâl olabilmesi için bu öşür zekatını mutlaka vermeleri gerektiğine inanılırdı.) olmasının yanında, Türkiye'de uygulanan mülkiyet düzeninin bir sonucudur. Aşar; Osmanlı mülkiyetini temsil eden en önemli vergilerden biriydi.

Verginin tahsil şekli

Verginin nakit değil de ürün olarak alınması, dönemin ekonomik şartlarına uygun olan bir yoldu. O şartlarda, ürün bedelinin tespiti ve ürünün satılarak nakte dönüştürülmesi sonrası verginin tahsili son derece zor olacaktı.

Tanzimat yöneticileri, öşür tahsilinde eşitlik bulunmadığı düşüncesiyle öşür sözcüğünün anlamına uygun 1/10 oranında sabit miktarda vergi toplanmasına karar verdiler. 1841 (H. 1256) yılından itibaren iltizam usulünün kaldırılması ile muhassıllar aracılığıyla doğrudan doğruya devlet hazinesine nakdi gelir olarak tahsil edilmeye çalışıldı. Ancak istenilen fayda sağlanamadığı için 1843 (H. 1258) yılında tekrar iltizam usulüne dönüldü. Mültezimlerin, bir kazanın âşar gelirlerini artırma usulünü ihale ile üzerlerine aldıktan sonra, kazada tali bölgeler oluşturarak, ikinci derece mültezimlere tahsil ettirme yoluna başvurmaları ve çeşitli usulsüzlükler şikayet konusu olmuştur.

Bu sistemde üreticinin vergi yükü artarken devletin vergi kaybı büyümüştür. Zaman ve şartlara göre tahsil yönteminde değişiklikler yapılmasına rağmen başarılı olunamamıştır. Zamanla, uygulamasında ve tahsilinde bir takım haksızlıklar yapılmış; vergi, halk üzerinde bir baskı ve zulüm aracı haline gelmiştir.[] Cumhuriyet döneminde de, 1925 yılına kadar bu verginin alınmasına devam edilmiştir.

Aşar vergisinin kaldırılması

Türkiye Cumhuriyeti'nin 1923-1929 dönemi ekonomi politikasına damgasını vuran İzmir İktisat Kongresi'nin oy birliği ile alınmış kararlarından biri de 1925'te aşarın kaldırılmasıdır. Aşar; bütçenin gelir kaleminde önemli bir yer tutmaktaydı. Fakat İzmir İktisat Kongresi'yle özel mülkiyet hakları geniş bir ekonomi modeli tasarlandı ve dolayısıyla Aşar vergisinin varlığı da bir çelişki haline geldi.[1] Yani Cumhuriyet idaresi, Sultan’ın mülkünün sahiplik sıfatını halka intikal ettirince, aşarın alınmasının mantığı da sona ermiştir.[2]

Öte yandan aşarın kaldırılmasında güdülen ekonomik amaç kanun gerekçesinde şöyle açıklanmaktadır:

"Bu yasa tasarısında izlenen amaç; tarım ürünlerinin safi hasılatının vergiye tabi tutulması ilkesine ve aşarın serbest tarımı kısıtlayan ilkelerinin ortadan kaldırılması ile halkın gereksinmelerini baskı altına almayacak bir şekilde tahsiline yönelik olmasıdır."[3]

Kaynakça

  1. ^ "Türkiye İktisat Kongresi - İzmir 1923: Türkiye'nin İktisadi Kalkınmasında Atılan İlk Tohum / TÜRKTOB Dergisi 2018 Sayı: 27 Sayfa: 39-42" (PDF). 6 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 23 Kasım 2021. 
  2. ^ Koç, 1981:35
  3. ^ Mustafa Koç (1981), "Türk Kamu Maliyesinde Kemalist Devrimler”, Maliye Tarihi, Atatürk Özel Sayısı, Ekim, 25-40

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İzmir İktisat Kongresi</span> 1923te gerçekleşen tarihî kongre

İzmir İktisat Kongresi veya I. İktisat Kongresi, İzmir'de Banka-Han binasında toplanan 1135 delege ile yeni Türkiye'nin ekonomik sorunlarının tartışıldığı bir kongredir. Dönemin Türkiye yönetici kadrosu Kurtuluş Savaşı ile kazanılan zaferden sonra prensip olarak siyasi ve ekonomik bağımsızlığı öngörmüştü. TBMM'nin bu dönemde başlıca uğraşısı yurdu işgalden kurtarmak olsa da, öngörülen bu ekonomik bağımsızlık hedefinin nasıl gerçekleştirileceğine dair bir kongre yapıldı. Başkanı Kazım Karabekir seçildi.

<span class="mw-page-title-main">Liberal Demokrat Parti (Türkiye)</span> Türkiyede bir siyasi parti

Liberal Demokrat Parti, 26 Temmuz 1994 tarihinde Besim Tibuk liderliğinde kurulan ve Türkiye'de faaliyet gösteren bir siyasi partidir. Parti tüzüğüne göre resmî kısaltması "LDP" şeklindedir. Simgesi yunustur. Genel başkanı Gültekin Tırpancı'dır. Ocak 2024'te yayınlanan verilere göre partinin 3.601 üyesi bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Vergi</span>

Vergi, ekonomik birimlerden siyasi cebir altında ve karşılıksız devlete kaynak (para) olarak aktarılmasıdır. Kamu hizmeti yapmak durumunda olan devlet, bunu yaparken mal ve hizmet üretiminde bulunur. Gerekli üretim faktörlerini sağlarken kamu fonlarını kullanır. Bu fonlar içerisinde vergi gelirlerinin oranı yüksektir. Sanayileşmiş toplumlarda %100'e ulaşmaktadır. Devlet, belirtilen temel amaç dışında kamu faaliyetlerine paralel diğer bazı fonksiyonları da vergilere yükleyebilir. Bu arada gelir dağılımının kontrolü, piyasada fiyat istikrarının sağlanması gibi fonksiyonlar da kısmen vergiye yüklenebilir.

Tımar, en genel kapsamında devlete sağlanan tanımlanmış bir hizmet karşılığında ücret olarak toprak tahsis edilmesidir. Farsça bir kökten gelir, bu dildeki anlamı acı, ızdırap, sadakat ve bakımdır. Pek çok tarihçi bir kurum olarak Orta Çağ İslam toplumlarında, ikta adı altında uygulandığı görüşündedir. Ancak Jak Yakar, Hitit İmparatorluğu toprak düzeninde hizmet karşılığı toprak tahsisinden bahsetmektedir.

Zekât, İslâm'ın beş şartından biridir. Terim olarak şeriatta "asli ihtiyaçlar" dışında nisab miktarı mala sahip olan ve bu sebeple zengin sayılan Müslüman'ın, bu zenginliği üzerinden bir tam yıl geçtiğinde dinî yükümlülük gereği zekât olarak vermesi gereken miktarın adıdır.

<span class="mw-page-title-main">Semadirek</span> Yunanistana bağlı ada

Semadirek ya da İslamterek, Yunanistan'ın Meriç iline bağlı, güneybatısındaki Gökçeada'dan 37 km, kuzeyinde Yunanistan ana karasındaki en yakın noktadan 48 km uzaklıkta, Türk-Yunan deniz hududunun sadece birkaç mil batısında kalan bir ada ve bu adanın en büyük yerleşim merkezidir.

<span class="mw-page-title-main">Tennessee</span> Amerika Birleşik Devletlerinde eyalet

Tennessee veya Tennessee Eyaleti, ABD'nin doğu eyaletlerinden birisidir. Başkenti ve en büyük kenti Nashville'dir.

İltizam, Osmanlı devlet gelirlerinin bir bölümünün belli bir bedel karşılığında devlet tarafından kişilere devredilerek toplanması yöntemi.

Gümrük vergisi, dış ticaret yapan iki veya daha fazla ülke arasında ve hizmetlerin ülkeye girişlerinde o ülke ekonomisinin aldığı vergidir. Bir ülke başka ülkeye ihracat yaptığında karşı ülke malın ülkeye girişinde gümrük vergisi adında belli oranlarda ve mal çeşidine göre çeşitlenmiş para alır.

1948 Türkiye İktisat Kongresi, 22-27 Kasım 1948'de, Ahmet Hamdi Başar (Limancı Hamdi) 'ın kurduğu İstanbul Tüccar Derneği'nin girişimiyle İstanbul, Taksim Belediye Gazinosu'nda yapılmış; irtibat merkezi olarak, Galata Yolcu Salonu'nun 3. katındaki tarihi Liman Lokantası, sabahtan gece yarısına kadar, kongre üyelerinin emrine amade kılınmıştır.

Gayrisafi millî hasıla (GSMH), bir ülke vatandaşlarının verilen bir yıl için ürettikleri toplam mal ve hizmetlerin, belli bir para birimi karşılığındaki değerinin toplamıdır. Vatandaşlık ayrımının yapılmasındaki sebep, GSMH'nin gayrisafi yurt içi hasıladan (GSYİH) farklı olduğunu belirtmek içindir. GSYİH, o ülkede faaliyet gösteren yabancı ülke yurttaşlarının ürettiği nihai mal ve hizmetleri de kapsar.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik tarihi</span>

Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik tarihi, iki alt döneme ayrılır. Birincisi, oluşturulan kapalı tarım ekonomisinin imparatorluk içinde bölgesel fark gösterdiği klasik çağ (genişleme); ikincisi ise devlet ve kamu işlevleri üzerine, idari ve politik düzenlemeler ile başlayan devlet örgütlü reformları kapsayan reform dönemidir. Askerî reformlar ile başlayan değişim; kamu ve zanaatkar loncalarına uzanmıştır.

Vergilendirme Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye'nin GSYİH'ye oranı %41,65'tir (2021). Vergiler genelde hükûmet tarafından alınır, ancak bazı özel vergiler belediyeler aracılığıyla alınmaktadır.

Geoliberteryenizm, liberteryenizm ile georgizmi sentezleyen politik hareket ve ideolojidir.

Dünya Ekonomik Bunalımı'nın Türkiye tarımına olumsuz etkileri ve bunun sonucu köylünün daha da yoksullaşması devleti tarımda yeni arayışlara itmişti. 1931 yılında Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti tarafından ülkenin tarımsal sorunlarını ortaya koymak ve bu sorunlara çözüm yolları önermek amacıyla l. Ziraat Kongresi toplandı. 5 Ocak 1931'de toplanan l. Ziraat Kongresi'nin hazırlıklarına 1930 yılının Eylül ayında başlandı. Ziraat Odaları tarafından tarafından seçilerek, kongreye gönderilen üyelerin yol ve Ankara'daki harcamalarının Özel İdarelerce karşılanması için İktisat Vekaleti'nden Ziraat Müdürlükleri'ne emir gönderildi.

Malikâne usulü, Osmanlı Devleti zamanında görülmüş olan bir vergi toplama yöntemidir. Yaşanan yoğun savaşlar, devletin kasasına para girmesi ihtiyacını doğurmaktaydı. O zamana dek belirli bir düzen içerisinde işleyen tımar sisteminin bozulmaya başlaması, devleti yeni yollar bulmaya zorluyordu. İlk olarak uygulanan iltizam usulü ile, gelir kaynaklarının işletilmesinin belirli bir meblağ karşılığında sınırlı bir süre için mültezime verilmesi sağlanmıştı.

Belli bir ülkede belli bir dönemde uygulanan vergilerin bütününe ilişkin hukuki rejim vergi sistemi olarak nitelendirilir. Türk vergi sistemi ise, Türkiye'de belli bir dönemde uygulanan vergileri inceler. Türkiye'de şu an çok vergili sistem geçerli olup, birden fazla kaynak üzerinden alınan birden fazla vergi bulunmaktadır.

Düz oranlı vergi, vergi ödemesinin vergi matrahından bağımsız olarak tek bir oran ile hesaplandığı bir vergi sistemidir. Örneğin, matrah 10.000 TL ise, ödenmesi gereken vergi %20 x 10.000 TL = 2.000 TL ve matrah 100,000 TL ise ödenmesi gereken vergi 20.000 TL'dir. Vergi yüzdesi oranı matrahın bir fonksiyonu olarak grafiğe dökülürse grafik "düz" bir çizgi olur.

Muhassıl ya da Muhassıl-ı Emval, Osmanlı İmparatorluğunda vergi tarhı ve tahsilinden sorumlu olan devlet memurlarına verilen addır. Selçukilerin temel olduğu sistem Osmanlı İmparatorluğu kuruluş dönemiden itibaren üretim ve toprağa bağlı vergilerin devlet adına toplanabilmesi için devam ettirildi. Muhassılların yetki ve sorumlulukları dönemlere göre farklılık gösterdi ve ağırlıkla has arazi, zeâmet gelirlerini toplamaları dışında kendilerine idari görevler de tevdi edildi.