İçeriğe atla

6-7 Eylül Olayları

6-7 Eylül Olayları
Bölgeİstanbul, Türkiye
Tarih6-7 Eylül 1955
Hedefİstanbul Rumlarının özel mülkleri, Ortodoks kiliseleri ve mezarlıkları
Saldırı türü
Pogrom
ÖlüTam sayı bilinmemekle birlikte sayının 13 ile 30 arasında veya daha fazla olduğu tahmin edilmektedir.[1]
İşleyenlerSeferberlik Tetkik Kurulu (özel kuvvetler), Demokrat Parti,[2] Millî Emniyet Hizmeti,[3] Kıbrıs Türktür Derneği[4][5]

6-7 Eylül Olayları veya İstanbul Pogromu (YunancaΣεπτεμβριανά Septemvriana, "Eylül Olayları"), İstanbul'da yaşayan Rum azınlığa karşı 6-7 Eylül 1955'te gerçekleşen organize toplu saldırı. Gladio'nun Türk kolu olan Seferberlik Tetkik Kurulunun yanı sıra Kontrgerilla ve günümüz Millî İstihbarat Teşkilatı'nın selefi olan Millî Emniyet Hizmeti tarafından planlanarak desteklendiği iddia edilmiştir.[6] Olaylar, önceki gün Türk basınında çıkan ve Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Selanik, Yunanistan'daki doğduğu evin bombalandığını iddia eden yalan haberlerle tetiklendi.[7] Sonradan yakalanan bir Türk konsolosluk yetkilisi, bombayı olayları kışkırtmak için kurguladıklarını itiraf etti ancak Türk basını bunu görmezden gelerek bombanın Yunanlar tarafından atıldığını iddia etti.[8]

Olaylar

1955'ten itibaren Demokrat Parti hükûmeti gittikçe zorlaşan bir ekonomik durumla karşı karşıya kalmış ve özellikle yüksek enflasyon nedeniyle hayat standardı düşen kesimin güvenini kaybetmiştir; şüpheli metotlarla muhalefeti susturma çabaları ise basının, aydınların ve öğrencilerin de Demokrat Parti'den soğumasına yol açmıştır.[9] Örneğin Alman Dışişleri'nin bir raporuna göre daha olaylardan 15 gün evvel, muhalefeti kontrol amacıyla 7 Eylül 1955 günü İstanbul, Ankara ve İzmir'de sıkıyönetim ilan edilmesine karar verilmiştir.[9] 1956 yılında muhalefeti baskı altına almak için Basın ve Toplantı Yasası'na getirilen kısıtlamalar da büyük ölçüde 6-7 Eylül olaylarıyla gerekçelendirilmiştir.[9] Menderes hükûmetinin azınlıklara karşı baştaki liberal politikası, gittikçe zorlaşan ekonomik koşullarla değişir ve ilişkiler gerginleşir.[9]

"Atamızın Evi Bomba ile Hasara uğradı" (İstanbul Ekspres)

Kıbrıs Türkleri'ne yapılan baskılar, 1955 yılında Türkiye kamuoyunun gündeminde baş köşeye oturmuştur. O dönem Türkiye'de en çok satan gazete olan Hürriyet'in başlığında İstanbul'daki Rum azınlığın aralarında bağış toplayarak Kıbrıs Rumları'nın ENOSİS çetelerine gönderdiğini yazıyordu.[10] Dışişleri yetkilileri Londra'da Kıbrıs temaslarına devam ederken, Atatürk'ün Selanik'teki evinde bir bomba patlamasıyla ilgili haber, önce 6 Eylül 1955 günü saat 13.00 haberlerinde[4] radyoda yayımlandı. (Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba attığı iddia edilen Selanik Üniversitesi Siyasal Bilgileri öğrencisi Oktay Engin daha sonra gıyabında mahkûm edilmiştir.[11] Oktay Engin, 22 Şubat 1992 - 18 Eylül 1993 tarihleri arasında Nevşehir Valiliği'ne getirilmiştir.)

Bunun üzerine, “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci baskı yapan Mithat Perin'in sahibi, Gökşin Sipahioğlu'nun yazı işleri müdürü olduğu[4] DP yanlısı İstanbul Ekspres gazetesi genelde tirajı 20.000 civarında olduğu halde 6 Eylül'de 290.000 basmış ve o dönemde kurulmuş olan Kıbrıs Türktür Derneği üyelerince bütün İstanbul'da satılmaya ve halkı galeyana getirmek üzere kullanılmaya başlandı.[4][5]

Aynı baskıda Kıbrıs Türktür Derneği genel sekreteri Kamil Önal Mukaddesata el uzatanlara bunu çok pahalıya ödeteceğiz, ödeteceğimizi alenen söylemekte de bir mahzur görmüyoruz diye yazmıştır.[4][5]

Kıbrıs Türktür Cemiyeti'nin[9] önayak olması ve diğer gençlik örgütleri, meslek kuruluşları, DP teşkilatı,[9] bazı resmi ve gayriresmî makamların telkin ve teşvikiyle yerel kalabalıklar ve şehre dışarıdan getirilmiş olan kitlelerce 6 Eylül akşamı Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yağma ve yıkım eylemi gerçekleştirildi.

İlk saldırı saat 19.00 sıralarında Şişli'deki Haylayf Pastanesi'ne yapıldı.[12] Ardından büyüyen kalabalık Kumkapı, Samatya, Yedikule, Beyoğlu'na geçerek gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı birçok semtte önce Rumların, ardından da Ermeni, Yahudi ve hatta yanlışlıkla bazı Türklerin dükkânlarına saldırarak yağmaya başladı. İstanbul'daki Rum azınlığın ev, işyeri ve ibadet yerlerine yönelik bu saldırılarda emniyet pasif bir tutum sergiledi. Rum vatandaşların adresleri hakkında önceden bilgi sahibi olan, yirmi-otuz kişilik organize birliklerin kent içindeki ulaşımı özel arabalar, taksi ve kamyonların yanı sıra otobüs, vapur gibi araçlar yardımıyla sağlandı. 7 Eylül sabahına kadar süren saldırılarda aralarında kilise ve havraların da bulunduğu 5.000'den fazla taşınmaz tahrip edildi ve milyonlarca dolarlık mal sokaklara saçılıp, yağmalandı.[4]

İstanbul'un her yerinde yağmalar aynı yöntemle yapıldı. Dükkânlara saldıranlar önce vitrinleri taşlayarak kırdılar ya da demir parmaklıkları kaynak makineleri ve tel makasları yardımıyla açtılar, ardından içerideki alet ve makineleri dışarı çıkararak paramparça ettiler.

Kiliseler ve mezarlıklar da payını aldı: Kiliselerin içindeki kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşyalar tahrip edildiği gibi, İstanbul'da bulunan 73 Rum Ortodoks kilisesinin tamamı ateşe verildi.

İzmit ve Adapazarı’ndan gelen yağmacılar geri dönmek üzere Haydarpaşa Garı'na geldiklerinde, üzerlerinde yağmaladıkları mallarla yakalandılar. Bunların büyük bir bölümünün başka şehirlerden getirildiği ortaya çıktı (örneğin Sivas’tan 145, Trabzon’dan 117, Kastamonu’dan 116, Erzincan’dan 111 kişi.)[13][14]

Hasarlar

6-7 Eylül Olayları'ndaki ana hedefler

Türk basınına göre 11 kişi, bazı Yunan kaynaklarına göre 15 kişi[15] öldürülmüştür. Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Dilek Güven'in Sabah gazetesine verdiği röportaja göre ölü sayısının az oluşu gruplara "ölü olmasın" emri verilmesi sebebiyledir. Resmî rakamlara göre 30 kişi, gayriresmî rakamlara göre 300 kişi yaralanmıştır. Güven'e göre resmi rakamlara göre altmış olan tecavüze uğrayan ve utanmalarından veya korkmalarından dolayı şikayette bulunamayan kadın sayısının 400'e yakın olduğu tahmin edilmektedir.[6] Buna ek olarak Güven 6-7 Eylül olayları adlı kitabında bu saldırıların arkasında İngiliz yetkililerin olduğunu belirtmektedir.[16]

4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5.317 mekân saldırıya uğramıştır.[9]

Maddi hasarın, o günün değerine göre 150 milyon - 1 milyar Türk lirası arasında olduğu tahmin edilmektedir.[17] Demokrat Parti hükûmeti zarara uğrayıp tescil ettirenlere toplam 60 milyon Türk lirası civarında tazminat ödemiştir.[9]

Zamanın gazetelerine göre "asıl suçlu, Türkleri provoke eden Rumlardır". Halbuki 6-7 Eylül olaylarının sadece Kıbrıs'la ilgili olarak Rumlara yapılmış bir misilleme olmadığının bir göstergesi, tahrip edilen işyerlerinin sadece yüzde 59'u Rumlara aitken, kalan yüzde 17'sinin Ermenilere, yüzde 12'sinin Yahudilere ait olması, hatta din değiştirmiş insanlara ve Müslüman olmuş Beyaz Ruslara ait mekânların bile saldırıya uğramasıdır.

Sonrası

Olayların başladığı saatlerde İstanbul'da olan başbakan Adnan Menderes saldırıların kontrol edilememesi üzerine Sapanca'dan çağrıldı ve sıkıyönetim ilan edildi. Olaylarla ilgili olarak önce 3.151 kişi tutuklandı. Sonradan bu sayı 5.104'e yükseldi.[4]

10 Eylül 1955 günü dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik istifa etti. Başlangıçta soruşturmalar Kıbrıs Türktür Cemiyeti ve gençlik örgütleri etrafında yoğunlaşan ve o günlerde ilan edilen sıkıyönetim savcıları tarafından yapılan ilk soruşturma ve yargılamalar, daha sonra DP iktidarının bastırması sonucunda komünistler suçlanmıştır.[9] Aralarında Aziz Nesin, Nihat Sargın, Kemal Tahir, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo ve Hulusi Dosdoğru'nun bulunduğu yaşayan fişlenmiş komünistler ile ölmüş dört komünist hakkında dava açıldı. Dava beraatle sonuçlandı ve tutukluların çoğu Aralık 1955'te serbest bırakıldı. Kısa süre sonra Kıbrıs Türktür Cemiyeti de kapatıldı.[4] 1960 darbesinden sonra, bu olaylar Yassıada yargılamalarının gündemine oturdu. 27 Mayıs darbesinden sonra cunta tarafından organize edilen Yassıada Yargılamalarında olayların DP hükûmetinin başbakanı Adnan Menderes'in provokasyonu sonucu kontrolden çıktığı iddia edildi ve cunta mahkemesi Demokrat Parti yönetimini 6-7 Eylül olayları nedeniyle de cezalandırıldı.

Dr. Dilek Güven'e göre:[6]

Kıbrıs Türktür Cemiyeti Başkanı Hikmet Bil ve üyeleri cezaevine girdi. Ama "Ya bizi serbest bırakırsınız ya da biz bazı şeyleri ifşa ederiz" deyince serbest bırakıldılar. Olaylar halkın üzerine kaldı. Çünkü mahkemede, "Türk milleti galeyana geldi, olayları gerçekleştirdi" denildi. Kimse ceza almadı. İkinci dava Yassıada'ydı. Menderes ve hükûmet üyeleri yargılandı. Bu davada da olaylar sadece hükûmet üyeleri üzerine yıkıldı. Menderes, defalarca MAH yani MİT Başkanı'nın mahkemeye çağrılmasını istedi. Ama hep reddedildi. Olaylar aydınlatılmadı.

Olayların ardından, Türkiye'de yaşayan binlerce Rum Türkiye'den göç etmiştir. Rum nüfusun zamanla azalmasıyla Rumların ekonomideki etkisi zayıflamaya başlamış ve daha önceki azınlıklara yönelik eylemlerde olduğu gibi Türklerin sermayeye hakim olması hızlanmıştır. Birkaç bin Rum ise özellikle Mersin ve Tarsus'a yerleşmişlerdir.[18] Zamanla kalan Rumların da büyük çoğunluğu İstanbul'u terk etmiştir. Nüfus mübadelesi sonucunda 1925 yılında yaklaşık 100.000'e düşen İstanbul'daki Rum nüfus, 2006 yılında 2.500 kişiye kadar düşmüştür.[19] Ülkedeki toplumsal olarak çeşitli etnik yapıyı belirtmek için yaygın olarak yapılan "mozaik " benzetmesine atıfta bulunarak, 6-7 Eylül Olayları için Namık Gedik tarafından "mozaik çatladı" açıklaması yapılmıştır.[20]

6-7 Eylül 1955 olayları, Rumların büyük göç dalgalarıyla ülkeden ayrılmasına neden oldu. Gayrimüslimlerin büyük bir kısmı için, yaşananlar, Türk vatandaşı olarak kabul görmediklerinin kanıtı olmuştu. Hangi parti iktidarda olursa olsun, gelecekte de ayrımcılıklara maruz kalacakları düşüncesiyle ve kendilerini güvende hissetmedikleri için, özellikle Rumlar yurtdışına göç kararı vermişlerdir. Nesiller boyu bu topraklarda yaşamış olan İstanbul'un gayrimüslim yerlileri, bu gibi davranışlar sonucu evlerini ve anavatanlarını terk etmek durumunda bırakılmışlardır. Ancak hükûmetin o dönemde kabul etmediği olaylar 1998 yılı içinde bir meclis önergesi sırasında kabul edildi. Tazminat değeri olan 70.000 Lirayı vermeye hükûmet yanaşmadı.[21]

6-7 Eylül olaylarının olduğu sırada Seferberlik Tetkik Kurulunda görevli olan, 1988-1990 yılları arasında MGK genel sekreterliği yapan Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu'na verdiği röportajda 6-7 Eylül olayları hakkında şu demeci vermiştir.[22]

"6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı. (Bu sözleri Sabri Yirmibeşoğlu 21.09.2010 da bir televizyon kanalındaki röportajında yalanlamıştır)"

Popüler kültürde

2003 çıkışlı Yunanistan ve Türkiye ortak yapımı dram filmi Bir Tutam Baharat, olaylardan etkilenmiş İstanbullu Rum bireyleri konu almıştır. 2008 yapımı Güz Sancısı filmi olayları konu almış ve Türkiye'de yoğun tartışmalara neden olmuştur. 2013 yapımı Sürgün, 1964 Rum Tehciri'nin yanı sıra 6-7 Eylül Olayları'nı da işlemiştir. 2021 yapımı Netflix dizisi Kulüp, 2. sezonunda olayların İstanbul'daki azınlık bireylere etkisini ele almış, dizinin konuyu işlemesi 6-7 Eylül olaylarının Türkiye gündemine tekrar girmesine sebep olmuştur.[23]

İlgili kitaplar

Kaynakça

  1. ^ Λιμπιτσιούνη, Ανθή Γ. "Το πλέγμα των ελληνοτουρκικών σχέσεων και η ελληνική μειονότητα στην Τουρκία, οι Έλληνες της Κωνσταντινούπολης της Ίμβρου και της Τενέδου" (PDF). Selanik Üniversitesi. s. 29. 11 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 3 Ekim 2011. 
  2. ^ Speros Vryonis (1 Ocak 2005). The Mechanism of Catastrophe: The Turkish Pogrom of September 6-7, 1955, and the Destruction of the Greek Community of Istanbul. greekworks.com. s. 225. ISBN 978-0-9747660-3-4. 6 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Mart 2017. That night, many men, shouting and screaming, were Islamized forcefully by the cruel knife. Among those circumcised, there was also a priest. 
  3. ^ Birand, Mehmet Ali (7 Eylül 2005). "The shame of Sept. 6–7 is always with us". Hürriyet Daily News. 2 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Mart 2017. 
  4. ^ a b c d e f g h Koçoğlu, Yahya (2001). Azınlık Gençleri Anlatıyor. İstanbul: Metis Yayınları. ISBN 975-342-336-5 s.25-31. 
  5. ^ a b c "Rum azınlığa yönelik 6-7 Eylül terörü", Cumhuriyetin 75. Yılı, Cilt 2 1954-1978, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 1998, ISBN 975-363-937-6, s. 392.
  6. ^ a b c "6-7 Eylül yağma olayları bir MİT organizasyonu". Sabah. 2 Şubat 2009. 9 Temmuz 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Ocak 2014. 
  7. ^ Güven, Dilek (6 Eylül 2005). "6–7 Eylül Olayları (1)". Radikal. 4 Kasım 2005 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2005. 
  8. ^ de Zayas, Alfred (Ağustos 2007). "The Istanbul Pogrom of 6–7 September 1955 in the Light of International Law". Genocide Studies and Prevention. 2 (2). ss. 137-54. ISSN 1911-0359. 19 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Mart 2017. 
  9. ^ a b c d e f g h i "'6-7 Eylül Olayları (1)' 6 Eylül 2005 tarihli Radikal gazetesi URL erişim tarihi: 29 Haziran 2008". 6 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2005. 
  10. ^ "Arşivlenmiş kopya". 7 Ekim 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ekim 2009. 
  11. ^ 6-7 Eylül Olaylarının önemli ismi Oktay Engin'in 21-22 Ocak 2001 tarihli Yeni Şafak gazetesi söyleşisi 29 Haziran 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.-devamı 25 Nisan 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL eşirim tarihi: 2 Ağustos 2009]
  12. ^ Akgül, Elif. "6-7 Eylül 1955'i Basın Nasıl Gördü?". bianet.org. 6 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Mayıs 2016. 
  13. ^ Emekli hakim Amiral Fahri Çoker’in Tarih Vakfı’na bıraktığı belgelerde yer alan rakamlar
  14. ^ Ataoğlu, Ergün. (2008). Adnan Menderes: Bir Başbakanın Trajik Sonu (1. baskı bas.). Taksim, İstanbul: Nokta Kitap. ISBN 9789944174688. 
  15. ^ Daha sonra öldüğü söylenen bazı kişilerin Yunanistan’da yaşadığı anlaşılmıştır.
  16. ^ Güven, Dilek (2006). Cumhuriyet dönemi azınlık politikaları ve stratejileri bağlamında, 6-7 Eylül olayları. İletişim. ISBN 978-975-05-0436-5. 21 Haziran 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Haziran 2022. 
  17. ^ "Sermayenin Türkleştirilmesi - Suat Çetinoğlu". 8 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Nisan 2012. 
  18. ^ Erkan Kiraz'ın anı defteri 14 Temmuz 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. s.46
  19. ^ According to the Human Rights Watch the Greek population in Turkey is estimated at 2,500 in 2006. "From “Denying Human Rights and Ethnic Identity” series of Human Rights Watch" 7 Temmuz 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Human Rights Watch, 2 July 2006.
  20. ^ Eylül 1955’in sancısı... 9 Eylül 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. İlber ORTAYLI, Milliyet (13.08.2013)
  21. ^ "Varlık Vergisi ile başladı 6-7 Eylül ile tamamlandı". 9 Eylül 2005. 12 Ekim 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Aralık 2007. 
  22. ^ Dündar, Can (8 Ocak 2006). "Gizlenen örgütün başındaki adam: Sabri Yirmibeşoğlu 'Özel Harp'çinin tırmanış öyküsü". Milliyet. 12 Şubat 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Haziran 2009. 
  23. ^ "Kulüp dizisi ile yeniden gündemde: 6-7 Eylül'de ne oldu, '6-7 Eylül Olayları' nedir?". Kronos Haber (İngilizce). 6 Ocak 2022. 6 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ocak 2022. 
  24. ^ En Hüzünlü Eylül. Destek Yayınları. 13 Mart 2021. ss. 10-456. 28 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mart 2021. 

Konuyla ilgili yayınlar

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Adnan Menderes</span> 9. Türkiye başbakanı

Ali Adnan Menderes, Türk siyasetçi. 1950-60 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı görevinde bulundu. Ayrıca, aynı tarihler arasında kurucuları arasında yer aldığı Demokrat Parti (DP) Genel Başkanlığını yürüttü. Menderes, Türkiye siyasi tarihinde idam edilen ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti başbakanı olarak tarihe geçti. 1990'da Türkiye Büyük Millet Meclisi çıkardığı yasayla, Menderes ve onunla beraber idam edilen Maliye Bakanı Hasan Polatkan ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'ya itibarlarını iade etmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Demokrat Parti (1946)</span> Türkiyede bir siyasi parti (1946–1960)

Demokrat Parti, 7 Ocak 1946'da kurulan, kurulduğu yıl yapılan seçimlerde azınlıkta kalıp 4 yıl sonra yapılan seçimlerde 27 yıllık tek parti dönemini sona erdiren Türk siyasi partisi olarak bilinir. Sırasıyla 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazanmış ve 10 yıl boyunca iktidar olmuştur. Demokrat Parti, 27 Mayıs 1960 askeri darbesi ile iktidardan düşürülmüş ve 29 Eylül 1960'ta kapatılmıştır. Demokrat Parti'nin kısaltması DP olarak yazılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti</span> Kıbrıs adasında fiili devlet

Kuzey Kıbrıs, resmî adıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Akdeniz'deki Kıbrıs adasının kuzey kısmında yer alan, fiilî devlet. Varlığı Türkiye ve Türk Devletler Teşkilatı dışında hiçbir ülke/oluşum tarafından tanınmamaktadır. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi kuruluşlar ve uluslararası toplum tarafından 1974'te Türkiye'nin gerçekleştirdiği Kıbrıs Harekâtı'ndan beri Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Türkiye işgali altındaki toprağı olarak nitelenir.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi</span> Türkiye ile Yunanistan arasında din esasına dayanılarak gerçekleştirilmiş zorunlu göç

Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi, 1923 yılında Lozan Barış Antlaşması'na ek olarak yapılan sözleşme uyarınca Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan Krallığı'nın kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine tehcir ve zorunlu göçe tabi tutmasına verilen addır. Göçe tabi tutulan kişilere ise mübadil denir.

<span class="mw-page-title-main">Kıbrıs Cumhuriyeti</span> Akdenizde bir ada ülkesi

Kıbrıs Cumhuriyeti, Doğu Akdeniz'de yer alan Kıbrıs'ta, fiilî olarak adanın güneyini, hukuki olarak adanın tamamını yöneten devlettir.

<span class="mw-page-title-main">27 Mayıs Darbesi</span> Demokrat Parti hükûmetinin artan otoriterleşmesine karşı yapılan askerî darbe

27 Mayıs Darbesi, 27 Mayıs 1960 tarihinde yapılan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşmiş ilk askerî darbe. Ayrıca 27 Mayıs Askerî Müdahalesi, 27 Mayıs İhtilali veya 27 Mayıs Devrimi olarak da anılır. Darbe emir komuta zinciri içinde yapılmamıştır, 37 düşük rütbeli subayın planları ile Tümgeneral Cemal Madanoğlu'nun komutanlığında icra edilmiştir. Kritik mevziler bu subayların ellerindeki asker ve silahlarla önce ordudaki Komuta Kademesinin etkisiz hâle getirilmesi ile ele geçirilmiştir. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve bazı hükûmet üyeleri tutuklanmıştır. 235 general ve 3.500 civarında subay emekliye sevk edilmiş, üniversitede bulunan 147 öğretim görevlisi görevden alınmış ve bazı üniversiteler kapatılmıştır. Bununla beraber 520 savcı ve yargıç görevden alınmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Hayrettin Erkmen</span> Türk siyasetçi

Hayrettin Erkmen, Türk siyasetçi.

<span class="mw-page-title-main">Yassıada Yargılamaları</span> 1960 darbesinden sonraki mahkeme süreci

Yassıada Yargılamaları, 27 Mayıs 1960 Darbesi'nden sonra iktidardan uzaklaştırılan Demokrat Parti yönetiminin, darbeyi gerçekleştiren cunta tarafından kurulan özel bir mahkemede yargılandığı davalar dizisi. Yargılamalar Demokrasi ve Özgürlük Adası 'nda yapıldığı için bu isimle anılırlar. İki eski bakan ve bir başbakanın idam edilmesiyle sonuçlanan yargılamalar, Türk siyasi hayatında çok önemli bir yere sahiptir ve bu konudaki tartışmalar günümüzde de sürmektedir.

Ahmet Mükerrem Sarol, Türk doktor, siyasetçi, milletvekili ve devlet bakanı.

<i>Salkım Salkım Asılacak Adamlar</i>

Salkım Salkım Asılacak Adamlar, Aziz Nesin'in anı türünden bir kitabıdır.

Süleyman Sabri Yirmibeşoğlu Türk asker.

Kıbrıs Türktür Derneği, Ağustos 1954 tarihinde kurulan ve 29 Ağustos 1955 tarihindeki Kıbrıs Sorunu ile ilgili ABD ile Birleşik Krallık tarafından Türkiye ve Yunanistan'ın Londra’da yapılacak konferansa davet edilmesi öncesinde Türkiye'de "Kıbrıs konusunda Türkiye'nin pozisyonunu desteklemek ve kamuoyu yaratmak" amacıyla kurulmuş ama 6-7 Eylül Olayları'ndan sorumlu tutulmasından dolayı 7 Eylül 1955 tarihinde kapatılan dernek.

"Ya Taksim, Ya Ölüm", 1950'li yılların sonunda Türkiye'de ve Kıbrıs'ta, Kıbrıs adasının tamamının Türkiye'ye bağlanması ve Yunanistan ile Rumlara karşı yapılan mitingler. Bu mitingler, gösterilerde söylenen "Ya Taksim, Ya Ölüm" siyasi sloganı ile telaffuz edilmiş ve Türkiye'nin Taksim politikasına yönelik bir isimlendirme olarak anılmıştır.

Akritas Planı, 1963 senesinin başlarında Kıbrıs Cumhuriyeti Hükûmetinde çoğunluğa sahip Kıbrıs Rumlarının, Kıbrıs Türklerini yönetimde zayıflatarak daha sonra Kıbrıs Cumhuriyeti'ni Yunanistan ile birleştirmeyi amaçlayan plan. Enosis fikrinde olduğu gibi, Yunanistan ile Kıbrıs'ın birleşmesi şeklinde anılır.

Kıbrıs Sorunu, Akdeniz'in doğusunda bulunan Kıbrıs adasında Kıbrıs Rumlarıyla Kıbrıs Türkleri arasında yaşanan siyasi tabanlı sorun. Britanyalıların Kıbrıs Sözleşmesi sonrasında adayı kolonileştirmeleri ile halklar arası çatışmalar artış gösterdi. Bu tarihlerde taksim isteğinde bulunan Türkler ile enosis isteyen Rumlar birbirleri ile çatışmaya başladı. Kıbrıslılar tamamen öz belirtim hakkı istiyordu. Britanyalılar, sorunu "Rum-Türk anlaşmazlığına" bağladı ve sonunda 16 Ağustos 1960 tarihinde Kıbrıs; Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık'ın "Kuruluş, İttifak ve Garanti" adındaki 3 anlaşmayı imzalaması ile bağımsızlığını kazandı.

<span class="mw-page-title-main">Pogrom</span> etnik veya dinî bir gruba karşı gerçekleştirilen, yerel yönetimlerin yürüttüğü, onayladığı veya sessiz kaldığı saldırılar

Pogrom veyahut kıyın; dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleridir. Bu şiddet hareketleri genellikle evleri, iş yerlerini veya ibadet yerlerini tahrip etmek, insanları dövmek, yaralamak, tecavüz etmek veya öldürmekten oluşur. Bu deyim ilk olarak tarihin çeşitli dönemlerinde Yahudilere karşı yapılan şiddet hareketlerini tanımlamak için kullanılmış, sonra da anlamı diğer gruplara karşı yapılan benzer şiddet olaylarını kapsayacak şekilde genişletilmiştir.

Yirmi Kur'a Nafıa Askerleri ya da Yirmi Kur'a İhtiyatlar Olayı, 27 ile 40 yaş aralığındaki gayrimüslim erkeklerin, II. Dünya Savaşı nedeniyle Nisan 1941'de amele taburu olarak silah altına alınmasına rağmen silahlı eğitim yaptırılmak yerine yol, köprü, tünel inşaatlarında nafıa askerleri olarak Temmuz 1942'ye kadar çalıştırılmalarını konu alan ayrımcılık olayıdır. Askere alınan gayrimüslimlerde daha önce askerliğini yapıp yapmama, hastalık ve akıl sağlığı gibi kıstaslar uygulanmadı. Dil, din, ırk farkı gözetmeksizin vatandaşlarını eşit birer Türk yurttaşı olarak kabul eden 1924 Anayasası'na aykırı olarak askere alınan gayrimüslimlerin terhisinin yapıldığı 27 Temmuz 1942 tarihinden üç buçuk ay sonra ise Varlık Vergisi kanunu yürürlüğe girdi ve gayrimüslimlere art arda vurulan bu iki darbe ile birlikte ülke sermayesinin Türkleştirilmesi yolunda önemli bir aşama kaydedildi. Ülke sermayesinin Türkleştirilmesi yolunda azınlıklara vurulan son darbe ise 6-7 Eylül Olayları'yla İstanbul'daki hatrı sayılır derecede gayrimüslimin ülkeyi terk etmesine yol açan azınlıklara yönelik tahrip ve yağma hareketiydi.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de ırkçılık</span>

Türkiye'de ırkçılık ve etnik ayrımcılık, ülkenin toplumunda tarih boyunca yaygın bir şekilde görülen ve Müslüman olmayan ya da Sünni olmayan azınlıklara karşı kurumsal bir hâle gelen olgu. Genellikle Türkler tarafından etnik kimliği Türk olmayan kişilere yönelik gerçekleşen olumsuz davranış ve eylemler şeklindedir. Ermeniler, Kürtler, Araplar, Rumlar, Süryaniler ve Zazalar gibi azınlıklar Türk olmadıkları için ayrımcılığa maruz kalırken Aleviler ve Şiiler ise Sünni olmadıkları için ayrımcılığa maruz kalmaktadır.

1955 yılında Türkiye'deki yaşanan olaylar.

1956 yılında Türkiye'deki olaylar.