İçeriğe atla

1997 Asya mali krizi

Doğu Asya Mali Krizi Temmuz 1997'nin ikinci yarısından itibaren ortaya çıkan ve Tayland'da başlayan bir domino etkisi ile tüm Asya'yı sarmış ve Güneydoğu Asya krizi adını almış finans krizidir.[1] Asya Kaplanları olarak bilinen birçok Doğu Asya ülkesinin para birimleri, borsaları ve diğer kıymetleri ekonomik krizden etkilenmiştir. Yerel olarak IMF Krizi olarak da bilinir ama bu isim tartışmalıdır. Krizin varlığı ve sonuçları üzerinde görüş birliği olsa da nedenleri, kapsamı ve çözümleri tartışmalıdır. Uluslararası fon akımlarının yön değiştirmesine sebep olan ekonomik bir krizdir.

Doğu Asya Mali Krizi hakkındaki tartışmaların bir kaynağı kriz tanımından kaynaklanmaktadır. Kriz, önceden bilinemeyen, etkisi öngörülemeyen ya da hangi noktaların kriz olarak adlandırılması gerektiğiyle karşı karşıya kalınmadan fark edilemeyen bir olaydır. Krizlerin etkisi kişiden kişiye, ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de krizler kötü sonuçlar doğurur. Bazı durumlar ortamın krize daha açık bir hale gelmesine neden olabilir; küreselleşme, dış ticarette serbestleşme, büyük yeni pazarların oluşması, işsizlik, üretim, istihdam ve fiyat dalgalanmaları, enflasyon, vergi politikaları ekonomik krizlere neden olmaktadır. Ekonomik kriz ülkeleri doğrudan ya da dolaylı bir şekilde etkilemektedir. Böyle bir durumdan üçüncü ülkeler de olumsuz etkilenebilir. Doğu Asya mali krizinin gerçekleştiği ülkelerin krizleri atlatamamasının birçok sebebi vardır. Örneğin ekonomiyi doğru kullanamamak, kriz sırasında yanlış yollar izlemek, ekonomi içerisindeki orantısızlık ve daha birçok sebep krizin önünü açan mali sıkıntıları artırır.[2]

Endonezya, Güney Kore ve Tayland krizden en çok etkilenen ülkelerdir. Asya ülkelerinin ve bu ülkelere yatırım yapan, borç veren ülkeler ve şirketlerin hataları bu krizde önemli rol üstlenmiştir. Krizden en çok etkilenen ve krizin başladığı ülke olan Tayland sıkı ekonomik ilişkileri olduğu çevre ülkelerden çıkmaya çalışması tüm bölge ülkelere krizin dağılmasına sebebiyet vermiştir. Tayland'ın Asya krizini tetiklemesinin birkaç sebebi vardır. Tayland'ın para birimi bahttaki değer kaybı ve Tayland'daki siyasi kriz, ekonomik krizi çıkmasına neden olan iki büyük sorundur. Hong Kong, Malezya, Laos ve Filipinler de bu krizden oldukça etkilenmiştir. Çin, Tayvan, Singapur ve Vietnam ise görece az etkilenen ülkelerdendir. Japonya bu krizden fazla etkilenmemiştir ama kendi içinde uzun dönem sürecek olan mali zorluklarla karşı karşıyaydı.[3][4] Bütün bunlara rağmen tüm bu ülkelerin para birimleri dolara karşı oldukça fazla değer yitirdiler. Etkilenen tüm ülkeler arasında Güney Kore en fazla zarar gördü. Bazıları, Güney Kore'nin bu krizden çıkarak dünyanın en büyük 9. ekonomisi olmasını bir mucize olarak görür. Krizin daha iyi anlaşılabilmesi için kriz patlak vermeden önceki dönemde ülkelerin ekonomik yapıları incelenmelidir. Bu kriz dünya mal ve finans dengesini bozmuştur. 1997 yılına kadar Asya ülkeleri hiç beklenmedik, çok yüksek büyüme oranları kaydettiler. Asya ülkelerinin, her ne kadar farklı ülkeler olsalar da, ekonomilerinde kullandıkları faktörler çoğunlukla aynıdır. İhracat bu ülkelerin ekonomilerinin büyümesindeki kilit unsurdur. Ucuz iş gücü, nispeten eğitimli işçi, ihracat odaklı ekonomiler, uluslararası ticarette sınırları kaldırma ve özellikle Malezya’ya yabancı yatırımcıların ağır sanayi yatırımları yapması gibi tüm unsurlar bir araya geldiğinde Asya ülkelerine ‘ihracat santrali’ ülkeler adı verildi. 1990-1996 yılları arasındaki dönemde ihracat oranı Malezya’da yıllık yüzde 18, Tayland’da yüzde 16, Singapur’da yüzde 15, Hong Kong’da yüzde 14 ve Güney Kore’de yüzde 12 büyüme gerçekleştirdi.[5]

Kriz daha çok "Doğu Asya" krizi olarak bilinip adlandırılsa da etkileri tüm dünyada hissedildi ve küresel bir mali krize neden oldu. Bu etkiler Rusya ve Brezilya gibi ülkelerde hissedildi, yatırımcılar gelişen pazarlara güvenlerini yitirdi. Yatırımcı olarak Birleşik Devletler bu krizden bir miktar etkilendi.[6] 1997'de meydana gelen bu kriz birçok ülkeyi etkilemesinin yanı sıra Türkiye'yi de etkilemiştir. Sanayi üretimi ve ihracat azalıp işsizlik artmış, kapasite olarak talep ve büyüme daralmıştır.

Tarihi ve nedenler

1997 yılına kadar Asya, gelişmekte olan ülkelere akan sermayenin neredeyse yarısına yakınını çekmekteydi. Özellikle Güney Asya ekonomileri yüksek faiz politikası izleyerek yüksek kar elde etmek isteyen yabancı yatırımcıları kendilerine çektiler. Bunun sonucu olarak bu ekonomiler yüksek miktarda sıcak para çektiler ve değerli kıymetlerin fiyatları yükseldi. Bu yıllarda, yani 1980'lerin sonları ve 1990'ların başlarında, Tayland, Malezya, Endonezya, Filipinler, Singapur ve Güney Kore ekonomileri %8 ile %12 arasında yüksek büyüme gerçekleştirdiler. Bu başarı IMF ve Dünya Bankası gibi çeşitli uluslararası kurumlar tarafından sahiplenildi ve Asya mucizesinin bir parçası olarak görüldü.[7][8] 1990'ların belli bir döneminden sonra ticaretin dışa dönük kısmında ve cari açıklarda büyüme yaşandı. Cari açıklar finanse edilmeye başlandığında kontrol altına alındığı düşünülmüş olsa da açıklar büyüdükçe kontrolü zorlaşmaktaydı. Ülkeye giren yabancı fonlar nedeniyle kısa vadeli borçlar krizi çıkmaza sürüklemişti. Kriz sürecinde yeterince güçlü finans sektörü gözetimi olmaması, sektörün yeterince şeffaf olmaması ve kuralların uygulanmamasından dolayı durum daha da kötüleşmiştir.

Nedenleri ne olursa olsun, Asya krizi 1997'nin ortalarında başladı ve çeşitli Doğu Asya ülkelerinin para birimi, borsa ve diğer kıymetlerinin büyük miktarda değer kaybetmesine yol açtı. 1997'nin başından itibaren iç ve dış spekülatörlerde Tayland bahtının aşırı değerlendiği, ülkenin ihracat olanaklarını artırmak için bahtın değerinin düşürüleceği beklentisi hakim olmaya başlamıştı.[9] Güney Amerika'daki olaylar, özellikle 1994 Meksika peso krizi yüzünden güvenlerini kaybeden batılı yatırımcılar Doğu Asya ülkelerinde tuttukları portföy yatırımlarını çekmeye başladılar. Oluşan domino etkisi sayesinde bir süre sonra küresel bir kriz oluştu.

1994 yılında, Princeton Üniversitesi'nden (daha sonra MIT'e geçecektir) ekonomist Paul Krugman, Asya mucizesini eleştiren bir makale yayınladı [1] 26 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Krugman'a göre Doğu Asya ekonomileri yüksek büyüme hızlarını verimlilik artışına yol açan sermaye yatırımlarına borçluydular. Ancak, toplam faktör verimliliği çok az artmıştı. Krugman'a göre sermaye yatırımları değil, toplam faktör verimliliğindeki artış sürdürülebilir büyüme sağlayabilirdi. Krizden sonra Krugman iyi bir gelecek tahmincisi olarak görüldü ancak kendisi krizi ve büyüklüğünü önceden tahmin etmediğini belirtti.[10]

Bu yıllarda Tayland, Endonezya ve Güney Kore'nin büyük miktarda özel sektör cari hesap açığı vardı ve düşük kur politikası borç almayı teşvik ederek sektörlerin dış dünyaya karşı kırılganlıkları arttırdı. 1990'ların ortalarında iki olay ekonomideki konjonktürün değişmesine yol açtı.[11] ABD ekonomisi 1990'ların başlarındaki durgunluğun etkilerinden kurtulmaya başlayınca Alan Greenspan'ın başkanlığındaki Federal Rezerv faizleri yükselterek enflasyonu düşürme fırsatını ele geçirmiş oldu. Bunun üzerine ABD, yüksek kısa vadeli faiz oranları sayesinde sıcak para çeken Doğu Asya ekonomilerine göre daha çekici bir yatırım hedefi haline geldi, ABD doları değer kazandı ve ABD dolarına bağlı olan Doğu Asya para birimleri de bunun sonucunda değerlendi. Değerlenen Doğu Asya para birimleri yüzünden bu ülkelerden ihracat yapmanın maliyeti arttı ve bu ülkelerin rekabet güçleri azaldı. 1996 ilkbaharında Doğu Asya ihracatı büyük bir düşüş gösterdi. Bu bölgedeki ülkelerin cari açıkları daha da kötüleşti.[12]

Bazı ekonomistler krizin asıl nedeninin gayrimenkul spekülasyonu olduğunu belirtseler de Kıta Çin'inin ASEAN ülkeleri ihracatlarının yavaşlamasında büyük rolü olduğunu belirtmektedirler. Çin, özellikle 1990'larda ihracatı destekleyen çeşitli reformların uygulanması ile birlikte diğer Asya ekonomileri ile rahat rekabet edebilir hale gelmişti. Daha önemli bir neden de dolara bağlı olan Tayland ve Endonezya para birimleri doların değer kazanması ile birlikte değer kazandı. Batılı ithalatçılar daha ucuz üreticiler aramaya yöneldiler ve para birimi Yuan'ı dolara karşı düşük değerde tutan Çin'de ucuz üreticileri buldular. Başka ekonomistler bu iddiayı desteklemeyerek 1990'larda hem Çin'in hem de ASEAN ülkelerinin ihracatlarının çok hızlı miktarda yükseldiğini belirtmektedirler.

Bazı ekonomistler, örneğin Cato Enstitüsü'ndekiler, Asya krizinin piyasa psikolojisi (sürünün yaptığını yapmak) veya teknoloji (daha doğrusu kapitalizmin daha verimli bir biçimi, daha hızlı ve ucuz bir şekilde bilgi edinme ve hızlı tepki süresi) yüzünden değil de bilgiyi çarpıtan ve bunun sonucu olarak kırılganlık yaratıp spekülatörleri çeken yanlış makroekonomi politikaları yüzünden çıktığını öne sürmektedirler. "Sürü psikolojisi" olarak gösterilen hareketler spekülatörlerin mantıklı hareketlerinin sonuçlarıydı ve hükûmetin uyguladığı sabit döviz kuru merkezli para politikasının sürdürülemez olduğunun yatırımcılar tarafından görülmesi sonucunda oluşmuştu. Bu tür ekonomistlere göre krizin nedeni, piyasa bozukluklarını düzeltmek için uygulanan sürdürülemez makroekonomik/korumacı politikaların düzeltmek istenilen bozuklukları bizzat yaratmasıdır.[13]

Joseph Stiglitz ve Jeffrey Sachs gibi diğer ekonomistlere göre reel ekonominin krizdeki etkisi finansal piyasaların etkisine göre sınırlı kalmıştı. Bu iddiaya temel olarak krizin hızı gösterilmektedir. Sachs ve diğerleri krizin oldukça hızlı gelişmesini ani risk şoku sonucu oluşan klasik para kaçışına benzettiler. Sachs bu iddiayı temellendirmek için krizin hemen sonrasında IMF önerisi ile uygulanan sıkı para politikasını, Frederic Mishkin ise piyasalardaki bilgi asimetrisinin yatırımcılarda "sürü psikolojisi"ne yol açtığını ve reel ekonomideki küçük riski büyüttüğünü öne sürmektedir. Kriz aynı zamanda "piyasa psikolojisi"ne ilgi duyan davranış ekonomistlerinin de ilgisini çekmiştir.[14][15]

10 ASEAN ülkesinin dışişleri bakanlarına göre para birimlerinin koordineli manipülasyonu ASEAN ekonomilerini destabilize etmek için yapılan kasıtlı bir plandı. Eski Malezya Başbakanı Mahathir Mohamad ünlü borsa spekülatörü George Soros'u Malezya ekonomisini spekülasyonlarla krize sokmakla suçladı. Malezya'daki Subang Jaya'da toplanan 30. ASEAN Toplantısı'nda 25 Temmuz 1997'de ASEAN ülkelerinin işbirliğinin arttırılması ve ASEAN çıkarlarının korunmasına dair ortak bir bildiri yayınlandı. ASEAN ülkeleri kriz öncesinde yeterli finansal birikimi sağlama konusunda görüş birliğine varmalarına rağmen bunu başaramamışlardı.[16][17][18] Bu açıdan Asya krizinin, yeterli kaynağın zamanında biriktirilip manipülasyonların önlenememesi sonucu ortaya çıktığı söylenebilir.[19][20]

Krizin önemli nedenlerinden biri bölge ekonomilerindeki yabancı sermayedir. Tüm bu ülkelerin krizden önceki durumları ve krize yönelik yaklaşımları göz önünde bulundurulduğunda krizin nedenini tek bir başlık altında toplamak mümkün değildir. Bundan dolayı Asya krizinin nedenlerini açıklamak için pek çok noktaya değinilmelidir. İlk olarak kambiyo ve borçlanma politikalarının niteliği incelendiğinde Asya ülkelerinin bu konuda yanlış politikalar izlediği görülebilir. Güney Doğu Asya ülkeleri kriz başlamadan önceki yıllarda yabancı sermaye girişine dayalı büyüme politikası izledikleri ve bunun sürekliliğini sağlamak istedikleri için kendi yerel para birimlerini uzun bir süre sabit kur ile ABD dolarına bağladılar. Ancak 1990'ların ikinci yarısında doların değer kazanmasıyla bu durum sorun yaratmaya başladı.[21] Tayland'ın en büyük sorunu para biriminin değer kaybetmesiydi. Bu gidişat fark edildiğinde para biriminin değerini korumak ve krizi atlatmak için IMF'e başvurdu. Malezya'da büyüme ve enflasyon oranları her yıl hesaplanmamış, hesaplansa da göz ardı edilmiştir. Bir ülkede büyümeyle birlikte enflasyon oluşması genel kabul görmüş bir görüştür. Buna bağlı olarak büyüme ve enflasyon arasındaki denge korunmalıdır. Malezya'daki önemli bir sorun, toplam nüfusun iş hacmiyle dengede olmamasıdır. Bu da iş gücü açığına yol açmıştır. Güney Kore, Kore Savaşı'ndan sonraki 30 yıl içerisinde ekonomik olarak önemli ölçüde büyüyerek dünyanın en büyük 11. ekonomisi olmuştur. 1997 krizinin bu kadar derinden ve çok hissedilmesinin sebebi krizin merkezinde bankaların yer almasıdır. Endonezya'da krizin oluşmasındaki en büyük neden bankalarda yaşanan hatalardır ve bu hatalar Endonezya'yı krizden en çok etkilenen 4. ülke yapmıştır. Endonezya'nın para birimi rupi %35, borsa %50 değer kaybına uğramıştır. 1997 Doğu Asya Mali Krizinin Tayland'da başlaması tıpkı bir bulaşıcı hastalık gibi diğer ülkelere de yayılmış onları krizden en çok etkilenenler sırasına koymuştur. Başlangıç noktasının Tayland olduğu bu krizde en önemli nokta kriz patlak verince yabancı yatırımcılar paralarını Asya'dan çektiler.

IMF ve tartışmalar

IMF'in kriz sırasındaki tutumu oldukça tartışma yarattı ve yerel ülkelerde bu krizin "IMF krizi" olarak adlandırılmasına yol açtı. IMF gelişmekte olan ülkelerin hızlı bir kapitalistleşme yolunda gitmesini teşvik etmişti. Bunun sonucu olarak mali sektör liberalleşti (para üzerindeki sınırlamalar kaldırıldı ve sıcak para serbestleşti), yüksek faiz politikası ile portfolyo ve banka yatırımları arttı, para birimleri dolara sabitlenerek yabancı yatırımcının para birimi riski azaltıldı.[22] IMF's Role in the Asian Financial Crisis

Kriz öncesi tutumun yanında krizin çıkması ile birlikte IMF'in tutumu da çok tartışıldı. IMF'in, bu krize hızlı müdahale etmesine rağmen beklenen sonuçların alınamaması, IMF yöntemlerini de tartışmaya açtı. IMF'in borçlarını ödeyemeyen şirketlerin kapatılmasını şart koşması ülkelerdeki halkta hoşnutsuzluk yarattı.[23] 1997'deki kriz dünyadaki çoğu ülkelerin ekonomik dengelerini değiştirdi, gelir dağılımında yüksek derecede farklılıklar meydana geldi. Tek başına ayakta durmaya çalışan ülkeler, bireyler birleşmek zorunda kaldılar ya da finansal olarak borca girip ekonomilerini daha kötü hale getirdiler ve IMF'in kriz sırasındaki durumu da krizin çıkmasına, tartışılmasına ve sonuçların olumlu olmamasına neden oldu. 1997 Doğu Asya mali krizi Dünya ekonomisi üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır. Gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde benzer şekilde krizden finansal olarak etkilenmiştir. Bu bölgede yaşanan kriz yabancı yatırımcılar tarafından farkına varıldığını ve finansal eksikliklerin gün yüzüne çıktığı söylenebilir. Bu tür krizler IMF ve Dünya Bankası tarafından desteklenir ve çözüme kavuşturulmaya çalışılmaktadır. Bu kriz ülkelerin de mikro ve makro dengesizlikler ortaya çıkmıştır. Bunların dışında bu kriz beraberinde birçok şeyi ortaya çıkartmıştır. Örneğin; Bütçe açığı, işsizlik, enflasyon, cari açık, dış borç, para ve maliye politika farklılıkları, uluslararası rezervler beraberinde gelen sorunlardır. 1997 Doğu Asya Mali Krizi finansal bir panikten ibarettir.[24]

Krizin çıkması ile çok araştırma yapılmış ancak özellikle küreselleşme nedeniyle artan dinamik uluslararası ticaret ve mali sistemin, kötü yönetilen yerel mali kurumların çatışması üzerinde durulmuştur.[25]

IMF bu krizi 4 temel başlık üzerinde özetlemiştir:

  1. Ülkeye gelen yabancı sermayenin verimli alanlara yönlendirilmesinde yaşanan zorluk
  2. Kısa vadeli borçlarda artış
  3. Dış faktörler ve tutarsız makro ekonomik politikalar
  4. Uygulanan döviz kuru politikaları ile finans kesimindeki yapısal zayıflıklar

Kaynakça

  1. ^ https://www.paragaranti.com/detay-kutuphane-asya-krizi 7 Ağustos 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.20.04.2020
  2. ^ Dündar SAĞLAM, (1998), Meksika, Asya ve Rusya Ekonomik Krizlerinin Mukayeseli Bir Analizi, İktisat, İşletme ve Finans Dergisi, Sayı: 152, Kasım.
  3. ^ Yamazawa, Ippei (Eylül 1998). "The Asian Economic Crisis and Japan" (PDF). The Developing Economies. 36 (3). ss. 332-351. 24 Eylül 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Kasım 2015. 
  4. ^ "Asian Financial Crisis: When the World Started to Melt". EuroMoney. 8 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Kasım 2015. 
  5. ^ Hill,C.(1998),“The Asian Financial Crisis’’ http://www.wright.edu/~tdung/asiancrisishill.htm (Erişim Tarihi:21,04,2020
  6. ^ "Key Indicators of Developing Asian and Pacific Countries 2003". Asian Development Bank. Ağustos 2003. 19 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Kasım 2015. 
  7. ^ Blustein: p. 73
  8. ^ Kawai, Masahiro; Morgan, Peter J. (2012). "Central Banking for Financial Stability in Asia" (PDF). ADBI Working Paper 377. Tokyo: Asian Development Bank Institute. 18 Ekim 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Şubat 2020. 
  9. ^ https://prezi.com/4avezcyrdk9d/guneydogu-asya-krizi/ 13 Ağustos 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.20.04.2020
  10. ^ The Three Routes to Financial Crises: The Need for Capital Controls 17 Kasım 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Gabriel Palma (Cambridge Üniversitesi). Ekonomi Politikası Analiz Merkezi. Kasım 2000.
  11. ^ Bernard Eccleston; Michael Dawson; Deborah J. McNamara (1998). The Asia-Pacific Profile. Routledge (UK). ISBN 978-0-415-17279-0. 24 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Şubat 2020. 
  12. ^ "Tayland Ekonomik Monitörü, Kasım 2005" (PDF). World Bank Bangkok Office. 20 Kasım 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 15 Ocak 2019. 
  13. ^ Goel, Suresh (2009). Crisis management : master the skills to prevent disasters. New Delhi: Global India Publications. s. 101. ISBN 9789380228082. 
  14. ^ Journal, Michael SchumanStaff Reporter of The Wall Street. "Hanbo Scandal Highlights Failings of Kim's Crusade". WSJ (İngilizce). 28 Ağustos 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ağustos 2018. 
  15. ^ Jon S. T. Quah (21 Temmuz 2011). Curbing Corruption in Asian Countries: An Impossible Dream?. Emerald Group Publishing. ss. 307-308. ISBN 978-0-85724-820-6. 20 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Şubat 2020. 
  16. ^ Khor, Martin. "Capital Controls in Malaysia". Henciclopedia. 30 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Kasım 2015. 
  17. ^ "INTERNATIONAL BUSINESS; Malaysia Extends Deadline in Singapore Exchange Dispute". The New York Times. 1 Ocak 2000. 2 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Aralık 2012. 
  18. ^ "Malaysia's stockmarket; Daylight Robbery". The Economist. 10 Temmuz 1999. 16 Mart 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Aralık 2012. 
  19. ^ "Analyzing Systemic Risk with Financial Networks During a Financial Crash" (PDF). 10 Mart 2011. 20 Kasım 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Aralık 2015. 
  20. ^ "The CLOB Revisted". CNN. 26 Ekim 1999. 3 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Temmuz 2015. 
  21. ^ Dunn,M.(2001).“The Asian Financial Crisis - Causes and Consequence”, A Critical Comment on the Current Debate. In: R. Eisen (Ed.), Supranational Cooperation and Integration: Goods and Services vs. Information, Frankfurt, Berlin (Peter Lang), ss. 29-44.20.04.2020
  22. ^ "The World Factbook - Malaysia". CIA Factbook. The United States. 13 Haziran 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Kasım 2015. 
  23. ^ "Measuring Risk – A network analysis" (PDF). 15 Aralık 2010. 3 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Ocak 2018.  Chicago Üniversitesi
  24. ^ Balaam, D. ve B. Dillman (2015), Uluslararası Ekonomi Politiğe Giriş, çev. Nasuh Uslu, Adres Yayınları 26/04/2020
  25. ^ https://www.paragaranti.com/detay-kutuphane-asya-krizi 7 Ağustos 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.20,04,2020

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Enflasyon</span> mal ve hizmetlerin zaman içinde değerinin artması, hayat pahalılığı

Enflasyon veya parasal şişkinlik, ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki genel artıştır. Bu genellikle tüketici fiyat endeksi (TÜFE) kullanılarak ölçülür. Genel fiyat seviyesi yükseldiğinde, her bir para birimi daha az mal ve hizmet satın alır; sonuç olarak, enflasyon paranın satın alma gücünde bir azalmaya karşılık gelir. TÜFE enflasyonunun tersi, mal ve hizmetlerin genel fiyat seviyesinde bir düşüş olan deflasyondur. Enflasyonun yaygın ölçüsü, genel bir fiyat endeksindekinin yıllık olarak yüzde değişimi olan enflasyon oranıdır. Hanelerin karşılaştığı fiyatların hepsi aynı oranda artmadığından, bu amaçla genellikle tüketici fiyat endeksi (TÜFE) kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Hiperenflasyon</span> Hızla artan enflasyon

Hiperenflasyon, enflasyonun yılda yüzde 200 sınırını aştığı anlardaki halidir. Dörtnala enflasyon olarak da adlandırılır. Paranın değerini yitirdiği en şiddetli enflasyon biçimidir.

<span class="mw-page-title-main">Döviz</span> mal veya hizmetler için genel olarak kabul edilen takas aracı

Döviz, dar anlamda yabancı parayı temsil eden belgeler. Türkçede yabancı ülkelerin paralarına da döviz denmektedir. Herhangi bir ülkenin parasının, başka bir ülkenin parasına dönüştürülmesiyle ilgili işlemlere de döviz işlemi veya kambiyo işlemi denir. Döviz kelimesi Türkçeye Fransızcadaki deviseden geçmiştir. Genel olarak döviz dendiğinde milletlerarası ödemelerde kullanılan ödeme araçlarının tamamı ifade edilir.

<span class="mw-page-title-main">Devalüasyon</span> makroekonomide ve modern para politikasında bir terim

Devalüasyon ya da değer düşürümü, sabit kur sistemlerinde ödemeler dengesi açık veren ülkenin ulusal parasının dış satın alma gücünün, hükûmetçe alınan bir kararla düşürülmesidir. Başka bir deyişle devalüasyon, bir devletin resmi para biriminin diğer ülke dövizleri karşısında değer kaybettirilmesidir.

<span class="mw-page-title-main">Sabit kur</span>

Sabit kur, sabit döviz kuru rejimi, kambiyo kontrolü bir ekonomideki yetkili para politikası otoritesi tarafından, ülkede kullanılmakta olan yerel para birimi değerinin, daha istikrarlı veya uluslararası alanda daha yaygın olarak kullanılan bir para birimi, çeşitli para birimleri sepeti veya altın gibi değerli metallerin değerlerine sabitlendiği bir kur rejimidir.

<span class="mw-page-title-main">Uluslararası Para Fonu</span> uluslararası finans kurumu

Uluslararası Para Fonu, küresel finansal düzeni takip etmek, borsa, döviz kurları, ödeme planları gibi konularda denetim ve organizasyon yapmak, aynı zamanda teknik ve finansal destek sağlamak gibi görevleri bulunan uluslararası bir organizasyondur.

<span class="mw-page-title-main">Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği</span> Güneydoğu Asya ülkelerinde bir uluslararası örgüt

Güneydoğu Asya Uluslar Birliği, 8 Ağustos 1967'de Vietnam Savaşı'ndan kaynaklanan komünist genişlemeye karşı olarak Filipinler, Malezya, Tayland, Endonezya ve Singapur arasında kurulan uluslararası örgüt. 2005 yılında örgütün toplam gayri safi yurt içi hasılası yaklaşık 884 milyar dolardır. Yılda %4'lük bir büyüme oranı yakalanmıştır. 2006'da GSYH 1,066 trilyona yükselmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Hayato Ikeda</span>

Hayato Ikeda , 19 Temmuz 1960'tan 9 Kasım 1964'e değin Japonya başbakanı. İzlediği politikalarla Japonya'nın II. Dünya Savaşı sonrasındaki ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Asya Kaplanları</span>

Asya Kaplanları, Tayvan, Singapur, Hong Kong ve Güney Kore ekonomilerini kasteder. Ayrıca Asya'nın Dört Küçük Ejderhası olarak da bilinirler. Bu ülkeler ve bölgeler, 1960 ve 1990 yılları arasında yüksek büyüme oranları ve hızlı endüstrileşmeleriyle bilinirler. 21. yüzyılda, Asya'nın Kaplanları olarak bilinen bu ülkeler gelişmiş ülkeler kategorisine son derece yaklaşmışlardır. Bu dört ülkenin ekonomik politikalarındaki hedefler Japonya ve Çin ile aynı karakterdedir.

Asya mutfağı, Asya kıtasına özgü yiyeceklerin genel adı. Bulundukları bölgenin adını alan bu mutfak türleri, geleneksel Çin İmparatorluğu mutfağıyla çağdaş Japon ve Kore Yarımadası mutfaklarının birleşiminden oluşan Doğu Asya; Kamboçya, Laos, Tayland, Vietnam, Brunei, Endonezya, Malezya, Singapur ve Filipinler mutfaklarını barındıran Güneydoğu Asya; bir zamanlar Britanya Hindistanı'nı oluşturan Myanmar, Hindistan, Sri Lanka ve Pakistan başta olmak üzere bölgede bulunan diğer ülkeleri içine alan Güney Asya, Orta Asya ve Orta Doğu mutfaklarıdır.

2001 Türkiye ekonomik krizi, 21 Şubat 2001 tarihinde patlak veren, Türkiye'nin yıllardır karşılaştığı siyasi ve ekonomik sorunların bir sonucu olarak hem finansal piyasalar hem de Türk Lirası'nin değeri üzerinde yıkıcı etkilerle sonuçlanmış bir ekonomik krizdir.

<span class="mw-page-title-main">Esnek kur sistemi</span>

Esnek kur sistemine yüzen veya serbest değişken kur adları da verilir. En belirgin şeklinde bu sistemde, döviz piyasaları üzerinde hiçbir devlet müdahalesi yoktur. Döviz kurları tamamen piyasadaki döviz arz ve talebine göre oluşur. Bu sistemde, bir ülkenin dış ödemeler dengesi, döviz kurları aracılığıyla sağlanacağından, dış ödemeler dengesinin açık ya da fazla vermesi söz konusu olmayacaktır. Örneğin dış ödemeler dengesi açık veriyorsa, döviz talebi döviz arzından daha fazla olacağından, döviz kuru yükselecektir. Döviz kurunun yükselmesi bu defa ithalatın azalmasına ve ihracatın artmasına neden olacaktır. Döviz kurundaki yükselme, dış açık ortadan kalkana kadar devam edecektir.

Türkiye'de finansal krizler ya da ekonomik krizler makro ekonomik yapının bozulmasıyla ortaya çıkan buhran dönemleridir. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sonrası yaşanan başlıca krizler; 1946, 1958, 1960, 1974, 1980, 1982, 1990, 1994, 2000-2001, 2008-2012 ve 2018-2023 krizleridir.

Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Asya-Pasifik bölgesinde on ASEAN ülkesi(Brunei, Kamboçya, Endonezya, Laos, Malezya, Myanmar, Filipinler, Singapur, Tayland ve Vietnam) ve beş adet diğer ülke - Avustralya, Çin, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore - arasında bir serbest ticaret anlaşmasıdır. 15 üye ülke, dünya nüfusunun ve GSYİH'nin yaklaşık %30'unu oluşturmakta ve bu da onu en büyük ticaret bloku yapmaktadır. 15 Kasım 2020'de Vietnam'ın ev sahipliği yaptığı sanal ASEAN Zirvesi'nde imzalandı ve üye ülkeler tarafından onaylandıktan sonra iki yıl içinde yürürlüğe girmesi bekleniyor.

<span class="mw-page-title-main">Kemer sıkma politikası</span> harcama kesintileri veya vergi artışları yoluyla hükümet bütçe açıklarını azaltmayı amaçlayan siyasi-ekonomik politika

Ekonomide kemer sıkma politikası, harcama kesintileri, vergi artışları veya her ikisinin bir kombinasyonu yoluyla hükümet harcamalarını azaltmayı amaçlayan bir dizi siyasi ve ekonomik politikadır. Başlıca üç kemer sıkma yöntemi vardır: harcamaları finanse etmek için daha yüksek vergiler, harcamaları kısarken vergileri yükseltmek, daha düşük vergiler ve daha düşük hükûmet harcamaları. Borçlanmakta veya borçlarını geri ödemek için mevcut yükümlülüklerini yerine getirmekte zorlanan hükûmetler genellikle kemer sıkma önlemlerini kullanır. Bu önlemler, hükûmetin gelirlerini harcamalara yaklaştırarak bütçe açığını azaltmayı amaçlar. Bu önlemlerin savunucuları, kemer sıkma politikasının gereken borçlanma miktarını azalttığını ve aynı zamanda bir hükûmetin mali disiplinini alacaklılara ve kredi derecelendirme kuruluşlarına gösterebilmesinin bir yolu olacağını öne sürmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Güney Kore ekonomisi</span> Güney Kore Ekonomisinin Gelişimi

Güney Kore ekonomisi, nominal olarak dünyanın 11. büyük ve satınalma gücü paritesi bakımından 13. büyük ekonomisi olup Asya'nın da dördüncü büyük ekonomisidir. Güney Kore karma bir ekonomi olup ülke ekonomisine chaebol denilen aile konglomeratları hakimdir. Güney Kore fakir ve gelişmekte olan bir ülke iken Han Nehri Mucizesi ile yaşadığı büyük ekonomik kalkınma ile gelişmiş yüksek gelirli bir ülke haline geldi. Güney Kore kendisi ile aynı ekonomik gelişmeyi sağlamış olan Tayvan, Singapur ve Hong Kong ile birlikte Asya Kaplanları olarak anılır. Bununla birlikte ülke 1997 Doğu Asya Mali Krizi'nden oldukça etkilenmiştir. Güney Kore G-20 ve OECD üyesi olup 21. yüzyılda dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olma potansiyeline sahip sonraki 11 ülkelerinden biridir.

<span class="mw-page-title-main">Asya ekonomisi</span> Kıta Ekonomisi

Asya ekonomisi, 49 farklı devlette yaşayan 4.4 milyardan fazla insandan oluşur. Altı devletin kısmen Asya'da olmakla birlikte, ekonomik ve siyasi açıdan başka bir bölgeye ait olduğu düşünülmektedir. Asya dünyadaki en hızlı büyüyen ekonomik bölge ve SAGP'ye göre GSYİH bakımından en büyük kıtasal ekonomidir. Çin, Japonya ve Hindistan dünyanın en büyük on ekonomisi arasındadır. Dahası, Asya, Japon ekonomik mucizesinden (1950-1990) başlayarak, Güney Kore'deki Han Nehri Mucizesi (1961-1996) ve Çin'deki ekonomik patlama (1978-2013) ile dünyanın en uzun ekonomik patlamasının merkezidir.

<span class="mw-page-title-main">Endonezya ekonomisi</span> Endonezyanın bütçesi

Endonezya ekonomisi, Güneydoğu Asya'daki en büyük ekonomidir ve dünyanın yükselen pazar ekonomilerinden biridir. Ülke aynı zamanda G-20'nin büyük ekonomilerinden biridir ve yeni sanayileşmiş bir ülke olarak sınıflandırılmaktadır. Nominal (Düşük) GSYİH bakımından dünyadaki on altıncı büyük ekonomi ve SAGP GSYİH açısından yedincisi büyük ekonomidir. Endonezya hâlâ iç pazara, devlet bütçesinden yapılan harcamalara, kamu iktisadi teşebbüslerinin mülkiyetine ve pirinç ve elektrik dahil bir dizi temel malların fiyatları yönetimine bağlıdır ve bu Endonezya ekonomisinde önemli rol oynamaktadır; piyasa ekonomisi olan ekonomi, ancak 1990'lı yıllardan beri, yüzde 80'i özel Endonezyalı şirketler ve yabancı şirketler tarafından kontrol edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Çekya ekonomisi</span>

Çekya ekonomisi, yüksek gelirli refah durumunu ve Avrupa Sosyal modelinin "karasal" türünü koruyan hizmetler, üretim ve yeniliklere dayalı gelişmiş bir ihracat odaklı sosyal piyasa ekonomisidir. Çek Cumhuriyeti, Avrupa Birliği üyesi olarak Avrupa tek pazarına katılmış ve bu nedenle Avrupa Birliği ekonomisinin bir parçası olmuştur; ancak Euro yerine kendi para birimi olan Çek korunasını kullanmaktadır. OECD üyesidir. Guardian tarafından "Avrupa'nın en gelişmiş ekonomilerinden biri" olarak tanımlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de enflasyon</span> Türkiyenin kuruluşundan bugüne kadar olan enflasyon ve enflasyona etki eden olaylar

Türkiye'de enflasyon, Türkiye ekonomi tarihinde sürekli yapısal problemlerden birisidir. Yakın dönem Türkiye tarihinde yıllık enflasyonda 1971'den başlayarak 34 yıl süren çift haneli verilerin görüldüğü enflasyonist bir süreç yaşandı. 2000'li yıllarda tek haneli oranlara düşse de 2010'lu yılların sonunda döviz kuru ve pahalılık nedeniyle enflasyon yeniden ciddi problemlerden biri halinde geldi.