İçeriğe atla

19. yüzyıl felsefesi

Ørsted - Doğadaki ruh, 1854

19. yüzyıl felsefesi öncelikli olarak Alman felsefesinde romantizmin ve idealizmin zirveye ulaştığı bir dönemdir. Aynı şekilde materyalizmin de yeni bir derinlik kazandığı ve öne çıktığı görülür. Fransız felsefesinde bir yanda Charles Fourrier, Pierre-Joseph Proudhon, Claude Henri de Saint-Simon gibi reformcu düşünürler; öte yanda da August Comte ile pozitivizmin belirginleştiği görülür. Tarihçi Tocqueville ile sosyolog ve düşünür olan Emile Durkheim'ı da buraya eklemek gerekir.

19. yüzyılın genel olarak bir tarih yüzyılı olduğu belirtilir, bunun anlamı hem tarih bilincinin gelişmesi hem de düşüncenin ve felsefenin tarih ile birlikte ele alınıp değerlendirilmesi eğiliminin kuramsal bir nitelik kazanmaya başlamasıdır. Böylece felsefenin içinde siyasal teoriler ve sosyoloji gibi bir disiplin çıkmıştır. 19. yüzyılın genel hatlarıyla Almanya'da idealist felsefenin, Fransa'da sosyalist düşüncenin, İngiltere'de iktisat teorisinin gelişip güçlendiği zamanlar olarak belirtilmesi yanlış olmaz. Felsefede romantik düşünce, idealizm, materyalizm, realizm, rasyonalizm, tarihselcilik, pozitivizm bu yüzyılda kendini gösterir.

19. yüzyıl tarihsel bakımdan siyasal ideolojilerin öne çıktığı bir dönem olarak ortaya çıkmıştır. Sosyalist düşünce ve onun felsefi kökleri bu dönemde belirginlik kazanmış, öte yandan Liberalizm ve onun felsefi kökleri belirginleşmiştir. 18. yüzyıl aydınlanmacılığının felsefi konumlanışı devam ettirilmekle birlikte, aydınlanmacı felsefi kavramlara belirli bir ölçüde kuşkuyla bakan bir yönelim olarak şekillendiği söylenebilir. Fransız Devrimi'nin sonrasında ortaya çıkan hayal kırıklıklarının etkisi 19. yüzyıl felsefelerinde görülür.

19. yüzyıl felsefesinde bazı önemli kişiler

Önemli akımlar

Romantizm

Romantik düşünce aydınlanmacı ideallerin ve onların dayanağı olan kuramsal konumların ilk eleştirisini ortaya koyan düşünce biçimidir. Büyük ölçüde Kant felsefesinden kaynaklanır.Doğa ve doğallaşma romantik düşüncenin temel önermeleridir.Romantizm farklı yerlerde farklı konumlarda ortaya çıkar. İngiltere'de daha çok bir estetik teorisi ve pratiği olarak, Fransa'da bir sosyal tepki ve yeni bir toplumsal sözleşme arayışı olarak, Almanya'da bir felsefe ve düşünce hareketi olarak yer bulur kendisine. İnsan kavrayış noktasında aydınlamacıktan temel olarak ayrılır. İnsan her zaman belirli bir gelenek, bir kültür ve bir yaşama biçimi içine doğar;doğarken elbette tüm doğal varlıklar gibi çıplaktır, sonradan giyinir ve bu giyinme ile insanlaşır. İnsanlaşma bu anlamda insanın kendi doğasına yabancılaşması, doğal bir varlık olmaktan uzaklaşıp yapaylaşmasıdır. Romantik düşüncede aydınlanmacılıktan yalnızca insanın kavranılışında değil, kurtuluş teorisi bağlamında da aydınlanmacılıktan temelli olarak ayrılır. Kurtuluş, belirli bir geleneğe ve kültüre ait olmak anlamında insanın doğallaşması değil, bu gelenek ve kültüre girmekle kaybettiği doğallığını kazanması, yani doğasına geri dönmesidir. Romantizm kuramsal soyutlamalara ve aklın aşkın bir konuma getirilmesine derin bir kuşkuyla yaklaşır. Rasyonel analiz yerini sezgisel ve duyusal olana bırakır. Bilim yerine estetiksel ve yaratıcı coşku öne çıkarılır.

Alman idealizmi

Klasik Alman felsefesi denilince akla gelen akım Alman idealizmidir ve bunun da ana temsilcileri Friedrich Schelling, Johann Gottlieb Fichte ve Hegel'dir. Alman idealizmi özellikle Kant felsefesinin etkisi altındadır, onun kavramlarını sürdürmüş ya da eleştirerek aşmaya çalışmışlardır. Alman idealizminde iki ana yönelim görülür ya da felsefe tarihi metinlerinde iki yönde sınıflandırıldığı görülür. Bunlar, öznel idealizm ve nesnel idealizm yönelimleridir. Ayrı ayrı düşünürlerde olabildiği gibi iki eğilim aynı anda tek bir filozofta da olabilir.

Tarihselcilik

19. yüzyılın ortalarından itibaren gelişen düşünce akımıdır. Özellikle Almanya'da tarih biliminin ayrı bir disiplin olarak gelişmesiyle ortaya çıktığı söylenebilir. Olayların değerlendirilmesinde tarihe ve tarihselliğe öncelik veren bir eğilimidir. Buna göre, insanın varlığı, anlamını ve açıklanışını tarihselliğinde bulur. Dilthey bu eğilimin temsilcilerindendir.

Materyalizm

19. yüzyılın güçlü Alman idealizmine karşılık gelişen bir başka eğilim de materyalizm olmuştur. Feuerbach materyalizmi temel tezleri bakımından şekillendirmiş, maddi yaşamın önceliği ve belirleyiciliği fikrini felsefi olarak temellendirmiştir. Feuerbacah'a göre; "Temel doğadır. Doğanın dışında hiçbir şey yoktur. Her şey gibi, düşünce de doğanın ürünüdür". (Gelecegin Felsefesi'nde) Felsefi materyalizm düzleminde düşünce-gerçeklik ilişkisini ilk materyalizm olarak değerlendirilen Feuerbach olmuştur. Dinin antropolojik yapısını ortaya koyarken de materyalist bir yol izler. Onun doğalcılık düşüncesinden etkilenen başka filozoflar da olmakla birlikte etkilediği en önemli isim Karl Marx olmuştur. Marks Feuerbach materyalizmini mekanik olmakla eleştirir, bununla birlikte temelde onun felsefi konumunu sürdürür. Marks'ın özellikle başlangıç yapıtlarında temel tezlerini Feuerbach'tan yola çıkarak oluşturduğunu söyleyebiliriz.Özellikle "Feuerbach Üzerine Tezler" adlı taslak notlarında Marks'ın Feuerbach'la ilişkisi açık olarak görülür. Marks burada hem idealizme karşı hem de Feuerbahcı materyalizme karşı, materyalizmin anlaşılmasının ilkelerinden biri olarak, özellikle de toplumsal alanda, insan pratiğini felsefi bir kategori olarak belirtiyor. Feuerbach materyalizminin Marks'tan ayrı olarak Gottfried Keller, Richard Wagner, Max Stirner, Friedrich Engels, Friedrich Nietzsche gibi isimleri etkilediği söylenebilir.

Pozitivizm

Pozitivizm 19. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan ve özellikle August Comte tarafından geliştirilmiş olan düşünce akımıdır. 19. yüzyılın öteki düşünce eğilimlerinde de pozitivist bir yön bulunması mümkün olmakla birlikte esas olarak bir akım haline Comte ile gelmiştir. Pozitivizm kesin bir bilimsellik iddiası ile her tür teolojiden ve metafizikten kendisini arındırmayı ve salt maddi gerçekliğin bilgisine ulaşmayı hedefler. Burada önemli yöntem sorunu olarak belirir ve pozitivizme göre önemli olan olguların araştırılmasıdır, yani yapılması gereken yegane yöntemsel tutum olgular arasındaki ilişkileri ve yasaları bulmak, bunları kesin ilkeler olarak ortaya koymaktır. Comte bu yönelimle Sosyoloji disiplinini temellendirmiştir. Pozitivizm sadece gözlemlenebilir olguların üzerine kurulu bilginin gerçek olduğunu, gözlemlerin ise her türlü öznel etkiden arınmış bir şekilde yapılması gerektiğini belirtir. Pozitif bilgiye bu şekilde ulaşılacaktır ve bu bilgi bilimseldir.

Yeni-Kantcılık

19. yüzyılın ortalarında Kant'a geri dönüş hareketi olarak şekillenen felsefi eğilime Yeni-Kantcılık adı verilir. Otto Liebmann'ın "Kant'a dönelim" çağrısı bu eğilimin doğuşu olarak değerlendirilir.Üniversitede kürsüleri olan profesör filozoflar tarafından geliştirildiği için kürsü felsefesi ya da akademik felsefe olarak adlandırılır. Yeni Kantçılık doğa bilimleri anlayışına, pozitivizme, Hegelci idealizme, Marksist materyalizme, sosyal Darwinizme karşı gelişen felsefi tepkilerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Bir tür "kültür bilimleri epistemolojisi"ni şekillendirdikleri görülür. Yeni Kantçılık temel olarak Kant'ın numen-fenomen ayrımını alır. Günümüzde hâlen devam etmekte olan bir felsefe eğilimidir, ancak etkili olduğu dönem ondokuzuncu yüzyıl sonlarıyla yirminci yüzyılın özellikle ilk yarısıdır.

Yeni-Hegelcilik

19. yüzyılın sonlarından itibaren gelişmeye başlayan, Hegelci diyalektik yönteme dayanan felsefe akımı. 20. yüzyılda daha belirginlik kazanmıştır. Bu geleneğin özellikle doğa bilimlerine karşı tin bilimlerini geliştirmeyi hedeflediği ve bu yönde kültür ve tarih felsefesinde açılımlar geliştirdiği söylenebilir. Başlıca temsilcileri Freyer, Glockner, Bradley, Croce vb. dir. Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere ve ABD gibi ülkelerde etkili olduğu görülür.

Psikolojizm

Pragmatizm

19. yüzyıl sonlarında Amerika ve İngiltere'de ortaya çıkan felsefe eğilimi. Genel anlamda doğruluğun ölçüsünü, pratik eylemliliğin sonuçları itibarıyla başarılarından hareketle değerlendirir.Bilginin ölçüsü olarak pratiği temel alır. Dolayısıyla da eylem ve pratiği felsefi ilke olarak bilgi ve düşünce karşısında üstün görür. William James felsefi pragmatizmin kurucusudur.

Yaşam felsefesi

19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan bir felsefe tutumu "yaşam felsefesi" olarak adlandırılır. Bu felsefi tutum, bir yanda romantizmin öte yandan pozitivizmin kuramsal konumlanışlarından, özellikle varlık ve varlığın bilgisi gibi konulara ilişkin yaklaşımlarından ayrılır. Dilthey, Kierkegaard ve Nietzsche bir bakıma yaşam felsefesi denilen eğilimin içinde değerlendirilirler.Bu felsefe eğilimi bireyi, tarihi ve yaşamı öne koyan bir felsefe konumu benimsediğinden dolayı, söz konusu filozoflar bu alanda değerlendirilebilir.

Bağımsız düşünürler

Wilhelm von Humboldt

Wilhelm von Humbolt (1767-1835) Alman devlet adamı, eğitmen ve düşünür. Humboldt, Almanya'da bilinen anlamda modern üniversitenin kurucularındandır. Humboldt'un eğitim ideali özgürlükçü bir anlayışa sahiptir ve öğretme/öğrenme özgürlüğünü öne sürer. Özgürlük, Humboldt'un düşüncesinde her türlü bilimle uğraşmanın ilk koşuludur.

Arthur Schopenhauer

Arthur Schopenhauer (1788 - 1860), Alman irrasyonalist düşünürlerindendir. Kant'tan etkilenmiş ve özellikle Nietzsche'yi etkilemiş bir düşünürdür, ancak Schopenhauer'i belli bir felsefe geleneği içinde sınıflandırmak olanaklı görünmemektedir.Kuşkucu, karamsar ve kinik felsefe geleneğine dahil edilebilir genel olarak. Felsefedeki akıl nosyonuna eleştirel yaklaşmış, irade kavramına dayanan bir felsefi yaklaşım geliştirmiştir.

Søren Kierkegaard

Kierkegaard, Danimarkalı filozoftur. 19. yüzyılın güçlü sistematik felsefe geleneğine karşı yüzyıl sonunda gelen en önemli itirazlardan birisi Kierkegaard'a aittir. Yaşam felsefecileri arasında sayılabileceği gibi, varoluşçu felsefe içinde de sayılır. Felsefe dışı terimleri felsefe alanına dahil etmiş; korku, kaygı, umut, umutsuzluk gibi terimleri kavramlaştırarak soyut felsefe geleneğinin dışında yeni bir yaklaşım biçimi geliştirmeye çalışmıştır. Bunlardan dolayı, onun felsefi tutumu genel olarak felsefe, psikoloji, teoloji ve edebiyat eleştirisinin kesişme noktaları üzerine kurulu bir düşünce alanının yaratımı olarak kabul edilmektedir. Hegel ve onun gibi sistematik felsefe geleneğine dahil olan filozoflar Kierkegaard'ın eleştiri konusudur. Ona göre, sistematik felsefe soyut nosyonlarla uğraşmakta, bu nedenle de bireyi ve gerçek yaşamı gözden kaçırmaktadır. Onun felsefesinde öne çıkan kavramlardan birisi de ironi kavramıdır.

Friedrich Nietzsche

Nietzsche 19. yüzyılın sonlarında "Tanrı öldü" sözleriyle ortaya çıkmış olan felsefe tarihinin ve Batı felsefesi'nin en ilginç ve kendine özgü filozoflarından biri olarak kabul edilir.Platon'dan beri süre gelen metafizik felsefe geleneğine ve yerleşik düşünce kategorilerine karşı ilk köklü itirazlar ve sorgulamalar Nietzsche tarafından yöneltilmiştir. Yeni fikirlerini yeni bir üslupla dile getirmiş, felsefi metinlerinde şiirsel bir dil kullanmıştır.İmge yoğunluğu ve dolaylı anlatımlarıyla felsefe tarihinin en zor anlaşılan, en çok yoruma açık olan isimlerinin başında gelir Nietzsche. Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabında, kendisinin yüzyıl sonra anlaşılacağı kehanetinde bulunur, söyledikleri neredeyse doğru çıkar; postmodern düşünce bir anlamda Nietzsche'nin yeniden keşfedilmesi üzerine kuruludur. Nietsche, "değerlerin yeniden değerlendirilmesi"ni ister, akla kuşkuyla yaklaşımı sürdürür, varoluşu felsefe tarihinin bildik kavramları ötesinde yeniden ele alır, "iyinin ve kötünün ötesinde" yeni bir ahlak arayışını dillendirir, doğruluk kategorisine şüpheyle yaklaşır.

Anarşist felsefe

Anarşist felsefe, öncelikle siyasal alanda kendisini bir eylem felsefesi olarak ortaya koyar. Farklı anarşist filozoflarda farklı anarşizm felsefeleri söz konusu olmakla birlikte, temel kavramlar olarak özgürlük ve iktidar karşıtlığı, hiyerarşik düzenlemelerin reddiyesi gibi ortak paydalar bulunabilir. Anarşizm politik bir akım olarak 19. yüzyılın önemli akımlarındandır. Sosyalistlerin yanında, özgürlükçü düşüncenin temsilcileri olarak anarşist düşünürler büyük bir rol oynamıştır. Ama Proudhon, Stirner, Bakunin, Kropotkin, Tolstoy gibi anarşist teorisyenler aynı zamanda filozof olarak da farklı kollardan anarşist felsefenin gelişimini sağlamışlardır. Bilgi, akıl ve bilim konularında anarşist filozoflar genel bir eğilim olarak bu kavramları sürdürme eğilimi gösterirler (örneğin Kropotkin, doğa bilimleriyle anarşist düşünce arasındaki derin bağlantıyı göstermeye ya da kurmaya çalışır); bununla birlikte sistematik felsefe ve hiyerarşik düşünce geleneği içindeki kırılmaların birçoğunda anarşist filozofların belirleyici bir rolü olmuştur.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

<span class="mw-page-title-main">Ludwig Andreas Feuerbach</span> Alman filozof ve ahlakçı (1804-1872)

Ludwig Andreas Feuerbach, Alman filozof ve ahlakçı. Marx üzerindeki etkisi ve hümanist ilahiyat görüşleri ile ünlenmiştir.

Soren Aabye Kierkegaard, Danimarkalı filozof ve teolog.

Maddecilik, özdekçilik veya materyalizm, her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç de dahil olmak üzere bütün görüngülerin maddi etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, a priori olan hiçbir metafiziksel kavramı kabul etmeyen felsefe kuramıdır. Bir diğer deyişle madde, var olan tek tözdür. Maddecilik "fiziksel maddenin tek veya esas gerçeklik olduğu" yönündeki kuramdır.

<span class="mw-page-title-main">Postmodern felsefe</span> Felsefi akım

Postmodern felsefe, 20. yüzyılın ikinci yarısında, 18. yüzyıl Aydınlanması sırasında geliştirilen kültür, kimlik, tarih veya dil ile ilgili modernist felsefi fikirlerde var olduğu iddia edilen varsayımlara eleştirel bir yanıt olarak ortaya çıkan felsefi bir harekettir.

<span class="mw-page-title-main">Tarihsel materyalizm</span>

Tarihsel materyalizm, Marx ve Engels tarafından ortaya konulan diyalektik materyalizmin doğadan topluma doğru geliştirilerek tarihsel süreçlerin anlaşılmasında ve açıklanmasında kullanılmasıyla formüle edilen yöntemsel yapı. Diyalektik materyalizmde olduğu gibi tarihsel materyalizmi de bir felsefe dizgesi olarak anlayıp açıklamanın yanı sıra, bir bilim yöntemi dahası bir bilimsel kuram olarak değerlendiren düşünceler de vardır. Bu görüşler, Marksizm içindeki eğilimlere göre çeşitli ayrımlar gösterir.

<span class="mw-page-title-main">İdealizm</span> felsefi görüş

İdealizm, gerçekliğin özünü yalnızca fenomen olarak kabul ettiği cisimler dünyasında değil, maddesel olma­yan varlıkta arayan, nesnel gerçekliği; idea, us, tin olarak belirleyen ve maddeyi düşüncenin (tinin) bir görünüş biçimi olarak inceleyen görüş. Materyalizmin ve natüralizmin karşıtı.

<span class="mw-page-title-main">Batı felsefesi</span>

Batı felsefesi, Antik Yunan'dan başlayıp günümüze kadar gelen Batılı felsefe tarihi anlayışı. Özellikle Avrupa'nın ve batı olarak adlandırılan dünyanın 19. yüzyıl'da felsefe tarihini yazarken kategorize ettikleri düşünce geleneği Batı felsefesi olarak adlandrılır. Platon'dan başlayıp modern zamanlara uzanan belirli bir felsefe yapma tarzı batı felsefesinin ayırıcı özelliği, daha ayrıcalıklı özelliği olarak anlaşılır. Bu eğilim genel bir yaklaşımla "Doğu'da felsefe yoktur" savını ileri sürer. Antik Mısır, Mezopotamya, İran, Çin ve Hint kültürleri tarih olarak çok daha eski olmalarına ve buralarda yaşayan insanların belirli düşünce geleneklerine sahip olmalarına rağmen, Batı felsefesi Antik Yunan dönemiyle birlikte başlatılır ve bunlar dışta bırakılır. Doğu felsefesi, Hint ve Çin felsefeleri dahil olmak üzere çok önceleri başlamıştır, bu gelenekler etkileşimlerle sürekli varlıklarını devam ettirmişlerdir, ancak Batı felsefesi bu gelenekleri felsefe-dışı sayma yönelimindedir. Felsefe tarihi kitapları, genel bir eğilim olarak, MÖ 500'lerden başlayarak bugüne kadar, batı olarak addedilen bölgelerde ve batılı düşürlerce ortaya konulan felsefe yapma geleneği Batı felsefesi olarak görülür.

Alman felsefesi, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarından itibaren belirgin bir ağırlık kazanan, bir bakıma felsefenin yurdu hâline gelen Alman felsefe geleneğini ya da başka bir açıdan farklı felsefi eğilimlere sahip olan Alman felsefecilerinin bütünlüğünü ifade etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Mantıksal pozitivizm</span>

Mantıksal pozitivizm, Viyana Çevresi olarak adlandırılan filozofların felsefi düşünüş sistemlerini adlandırır. Başlıca temsilcileri Moritz Schlick, Rudolph Carnap ve Otto Neurath olan bu çevre, yeni pozitivistler ya da mantıkçı empiristler olarak da adlandırılır. Bu çevrenin oluşumunda önemli etkisi olan isim Ernst Mach'tır ki Mach'ın Viyana'da belirli dönemlerde mantık, fizik ve felsefe profesörlüğü yaptığı bilinmektedir. Mantıksal pozitivizmin çok farklı konumlardaki ve disiplinlerdeki filozofları bir araya getirir. Söz konusu akımın içinde sayılan ya da sayılmış olan belli başlı filozoflar şöyledir: Ernest Nagel, Hans Hahn, Kurt Gödel, Felix Kaufmann, Philipp Frank, Bertrand Russell, Whitehead, A. J. Ayer, Wittgenstein.

<span class="mw-page-title-main">Orta Çağ felsefesi</span>

Orta Çağ felsefesi tarihsel dönem itibarıyla ilkçağ felsefesinin bitiminden modern düşüncenin başlangıcına kadar olan dönemi kapsar. M.S. 2. yüzyıldan 15. yüzyıl sonlarına-16. yüzyıl başlarına, rönesansa kadar olan dönem olarak ele alınır. Bu dönemin felsefe tarihi açısından kendine özgü özellikleri vardır. Birçok felsefe tarihi kitabında Orta Çağ'da felsefe yok sayılır ya da Orta Çağ'ın karanlık bir çağ olduğu değerlendirmesine bağlı olarak felsefenin de karanlığa gömüldüğü öne sürülür. Bunun yanı sıra Orta Çağ'da felsefenin varlığını kabul eden ve bu felsefenin özgül niteliklerini açıklayan felsefe tarihi çalışmaları da söz konusudur.

<span class="mw-page-title-main">17. yüzyıl felsefesi</span>

17. yüzyıl felsefesi, Rönesans'ın etkisiyle ortaya çıkan gelişmelere dayanarak, Yeni Çağ düşüncesinin temellerini atmak üzere ortaya çıkan felsefe eğilimidir. Rönesansın ortaya koyduğu düşünsel gelişmeleri ve belirsiz kavram içeriklerini kullanan 17. yüzyıl düşünürleri, felsefi formüllerini tam bir sağlamlık ve kesinlik içinde ortaya koyma arayışı içinde olmuşlar ve ortaya koydukları çalışmalarla sistematik felsefeyi yeni bir derinlikle temellendirmişlerdir. Aydınlanma çağı düşüncesinin ilkeleri ve temel kavramları büyük ölçüde 17. yüzyıl felsefesinde hazırlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Hegelcilik</span>

Hegelcilik, asıl olarak Hegel sonrası Hegelcilerin özellikle onun mutlak idealizmini ve diyalektik yöntemini benimseyen ve bu yönde sistematik bir yönelim gösteren felsefe eğilimidir. 19. yüzyıl felsefesinin önemli akımlarından biri olmuştur; özellikle 19. yüzyılın ilk yarısında Almanya'nın en güçlü akımlarından biridir. Hegel felsefesinin mantıksal sistematikliği ve yöntemsel ilkelerindeki kategorik kesinlik ve kapsamlılığı bunda etkili olmuştur.

Kantçılık, Kant felsefesini dayanak olarak alan felsefe eğilimi. 19. yüzyıl felsefesinde ve 20. yüzyıl felsefesinde etkili olmuş ve Kant'ın çeşitli kategorilerini yeniden değerlendirmek şeklinde ortaya çıkmışlardır. Özellikle 19. yüzyıl ortalarından itibaren etkili olan Yeni-Kantcılık akımı, Kant sonrası Kantçılığın önemli örneklerindendir. Kantçılık daha çok akademik ya da kürsü felsefesi olarak gelişmiş ve öyle adlandırılmıştır. Ana eğilimleri itibarıyla, bunları, bir yanda Kant'ın aşkınsal idealizmini benimseyen yaklaşımlar ve öte yandan Kant'ın eleştirel felsefesine dayanan yaklaşımlar olarak belirtmek mümkündür.

<span class="mw-page-title-main">Felsefe</span> soyut, genel ve temel birtakım probleme ilişkin yapılan sistematik çalışma

Felsefe veya düşünbilim; varlık, bilgi, değerler, gerçek, doğruluk, zihin ve dil gibi konularla ilgili soyut, genel ve temel problemlere ilişkin yapılan sistematik çalışmalardır. Felsefe ile uğraşan kişilere filozof denir.

<span class="mw-page-title-main">Kıta felsefesi</span>

Kıta felsefesi, Avrupa'daki 19. ve 20. yüzyıl felsefe geleneklerini tanımlamakta kullanılan terim. 20. yüzyılın ikinci yarısında anadili İngilizce olan filozoflar tarafından, analitik felsefenin dışında kalan görüş ve düşünceler için kullanılmaya başlanmıştır. Kıta felsefesi, şu akımları içinde barındırır: Alman idealizmi, fenomenoloji, varoluşçuluk, yorumsama, yapısalcılık, postyapısalcı felsefe, Fransız feminizmi, Frankfurt Okulu'nun eleştirel teorisi ve Batı Marksizmi ile psikoanalitik teorinin ilgili alanları.

<span class="mw-page-title-main">Felsefe listesi</span> Vikimedya liste maddesi

Felsefe, felsefe biçimleri, tanımları veya düşünce akımlarını listeler.

<span class="mw-page-title-main">Yaşam felsefesi</span>

Yaşam felsefesi, yaşamın anlamı ya da yaşamın nasıl yaşanması gerektiğine ilişkin herhangi bir genel tutum ya da felsefi görüştür.

Fransızca felsefenin tarihi, son derece çeşitli ve yüzyıllar boyunca Batı felsefesini etkilemiş olan Fransızca felsefenin Orta Çağ skolastik düşünürü Pierre Abélard'dan başlayarak modern felsefenin kurucularından René Descartes'ın felsefesinden yirminci yüzyılda ortaya çıkmış bilim felsefesi, varoluşçuluk, fenomenoloji, yapısalcılık ve postmodernizme kadar gelişimini ele alır.