Kolera, Vibrio cholerae isimli bakteri türünün bazı suşlarının neden olduğu bulaşıcı bir ince bağırsak hastalığıdır. Hiç belirti göstermeyebileceği gibi hafif ya da ağır seyredebilir. Klasik belirtisi birkaç gün süren büyük miktarlarda sulu ishaldir. Kusma ve kas krampları da eşlik edebilir. İshalin şiddetine bağlı olarak saatler içinde dehidratasyon ve elektrolit dengesizliği oluşabilir. Bu durum gözlerin içe çökmesi, ciltte soğukluk ve elastikliğin azalması ile el ve ayak derisinde buruşmaya yol açar. Dehidratasyon deri renginin maviye dönmesine sebep olabilir. Belirtiler bakterinin vücuda alınmasından iki saat ile beş gün sonrasında başlar.
Halk sağlığı; toplumun, kuruluşların, toplulukların ve bireylerin organize çabaları ve bilinçli seçimleri yoluyla yaşamı uzatan, yaşam kalitesini iyileştiren, "hastalıkları önleme bilimi ve sanatı" olarak tanımlanmıştır. Organize edilmiş toplum faaliyetleri sonunda, çevre-sağlık koşullarını düzelterek, kişilere sağlık bilgisi vererek, bulaşıcı hastalıkları önleyerek, hastalıkların erken teşhis ve tedavisini yapacak bir sağlık örgütünü kurarak, toplumsal faaliyetleri her kişiye sağlığını sürdürebilecek bir yaşam düzeyi sağlayacak şekilde hastalıklardan korumayı, yaşam sürelerini uzatmayı, beden sağlığı ile çalışma gücünün artırılmasını sağlamayı amaçlayan bir bilimdir. Bu yöntem modern tıbbı ve hastaneleri destekleyerek iş yükünü hafifletir. Aynı zamanda salgın hastalıkların önlenmesi ve durdurulmasını sağlar.
Hastalık yapıcı mikrop teorisi, birçok hastalık için şu anda kabul edilen bilimsel teoridir. Patojen veya "mikrop" olarak bilinen mikroorganizmaların hastalığa neden olabileceğini belirtir. Büyütülmeden görülemeyecek kadar küçük olan bu organizmalar insanları, diğer hayvanları ve diğer canlı konakları istila eder. Konakları içinde büyümeleri ve çoğalmaları hastalığa neden olabilir. "Mikrop" sadece bir bakteriyi değil, protistler veya mantarlar gibi herhangi bir mikroorganizma türünü ve hatta virüsler, prionlar veya viroidler gibi hastalığa neden olabilen canlı olmayan patojenleri ifade eder. Patojenlerin neden olduğu hastalıklara bulaşıcı hastalıklar denir. Bir patojen bir hastalığın temel nedeni olsa bile, çevresel ve kalıtsal faktörler genellikle hastalığın şiddetini ve potansiyel bir konakçı bireyin patojene maruz kaldığında enfekte olup olmayacağını etkiler. Patojenler, hem insanlarda hem de hayvanlarda bir bireyden diğerine geçebilen hastalık taşıyıcı ajanlardır. Bulaşıcı hastalıklara patojen mikroorganizmalar ve parazitler gibi biyolojik ajanlar neden olmaktadır.
Carlos Juan Finlay, sarıhumma araştırmalarının öncüsü olarak kabul edilen, Kübalı bilim insanıdır.
Bakteriyolojihane-i Şahane, 1893 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane ile aynı bahçe içerisinde ayrı bir binada kurulmuştur. Kuruluş öncesinde o dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nda etkili olan kolera salgınının etkisi büyüktür. Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane'nin oluşturduğu komisyon sonrası bir bakteriyoloji kurumu açılması düşünülmüş Paris Pasteur Enstitüsü'nden yardım istenmiş ve Dr. Chantemesse İstanbul'a gelerek bunun bir gereklilik olduğunu II. Abdülhamid'e bildirmiştir. Kurumun başına yine Pasteur Enstitüsü'nde 6 ay boyunca preparatör olarak çalışmış olan Dr. Nicolle getirilmiştir.
Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (DHSÖ) Dünya çapında hayvan sağlığının iyileştirilmesi sorumlu uluslararası bir örgüttür.
El yıkama ya da el hijyeni: sabun ile birlikte su veya başka bir sıvı kullanarak ya da sıvı kullanmadan; ellerden toprağın, kirin ve mikroorganizmaların temizlenmesi işlemi.
Zika virüsü (ZIKV), Flaviviridae virüs familyasının ve Flavivirus cinsinin bir üyesi. İnsanlara sivrisineklerden ve cinsel yoldan geçer ve Zika ateşi veya Zika hastalığı olarak bilinen hastalığa neden olur. Daha önce maymunlarda görülen virüs, ilk kez Nijerya'da bir insanda tespit edildi. Gebe kadınlara bulaştığında bebeklerde anomaliler görülmesine yol açar. Zika ile doğan bebeklerin kafaları normalden 31.5-32 santimetre daha küçük olur ve beyin fonksiyonlarında bozukluklar olur.
İlk kolera salgını, aynı zamanda ilk Asya kolera salgını veya Asya kolerası olarak bilinen, Kalküta çevresinde oluşmuş ve Güneydoğu Asya, Ortadoğu, Doğu Afrika ve Akdeniz kıyılarına kadar yayılmış bir salgın hastalıktır. Kolera daha önce birçok kez Hindistan'a yayılmışken, bu salgın daha da ilerledi; sona ermeden önce Çin ve Akdeniz'e kadar ulaştı. Bu salgının sonucunda Avrupa'nın baskısıyla bölgeye gönderilen Britanyalı askerler de dahil olmak üzere yüz binlerce kişi öldü. Salgın, 19. ve 20. yüzyıllar süresince hem Asya hem Avrupa'da yayılan birkaç kolera pandemisinin ilkiydi. Salgın, benzeri görülmemiş bir şekilde çok sayıda bölgeye yayılmış ve Asya'daki hemen hemen her ülkeyi etkilemiştir.
1675-1676 Malta veba salgını, Malta'nın Hospitalier Şövalyeleri tarafından yönetilidiği dönemde meydana gelmiş olan bir salgındır. Aralık 1675 ile Ağustos 1676 arasında meydana geldi ve yaklaşık 11.300 ölümle sonuçlandı ve bu da onu Malta tarihindeki en ölümcül salgın haline getirdi. Ölümlerin çoğu, ölüm oranı yaklaşık %41 olan başkent Valletta ve üç şehir de dahil olmak üzere kentsel alanlardaydı. Kırsal yerleşimlerde ölüm oranı %6,9'du.
1961–1975 kolera pandemisi (yedinci kolera pandemisi olarak da bilinir) yedinci büyük kolera salgını ve esas olarak 1961 ile 1975 yılları arasında meydana gelmiş ancak etkisi günümüze kadar devam etmiş salgındır. El Tor adlı türe dayanan bu salgın, 1961'de Endonezya'da başladı ve 1963'te Bangladeş'e daha sonra 1964'te Hindistan'a, ardından 1966'da Sovyetler Birliği'ne sıçradı. Temmuz 1970'te Odessa'da bir salgın oldu ve 1972'de Bakü'de salgın raporları ortaya çıkmış ancak Sovyetler Birliği bu bilgiyi saklamıştır. 1973 yılında Kuzey Afrika'dan İtalya'ya ulaştı. Japonya ve Güney Pasifik'te, 1970'lerin sonlarında birkaç salgın görüldü. 1971'de dünya çapında bildirilen vaka sayısı 155.000 idi. 1991 yılında 570.000'e ulaştı. Hastalığın yayılmasına modern ulaşım ve toplu göçler yardımcı oldu. Ancak ölüm oranları hükûmetler modern tedavi edici ve önleyici tedbirler almaya başladıkça belirgin bir şekilde düştü. %50 olan olağan ölüm oranı, 1980'lerde %10'a ve 1990'larda %3'ün altına düştü.
Üçüncü veba salgını, Çing hanedanlığının Xianfeng İmparatorunun beşinci yılında 1855'te Çin'in Yunnan kentinde başlayan büyük bir bubonik veba salgınıydı. Bubonik (hıyarcıklı) vebanın bu bölümü, tüm yerleşik kıtalara yayıldı ve nihayetinde Hindistan ve Çin'de 12 milyondan fazla ölüme yol açtı. Ölümlerin en az 10 milyonu yalnızca Hindistan'da meydana geldi. Bu salgın tarihin en ölümcül salgınlarından biri olarak kayıtlara geçti. Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi dünya çapındaki kayıpların yılda 200'e düştüğü 1960 yılına kadar aktif olarak kabul edildi. Veba ölümleri o zamandan beri her yıl daha düşük bir seviyede devam etmektedir.
İkinci kolera salgını (1826-1837), ayrıca Asya kolera salgını olarak da bilinir, Hindistan'dan Batı Asya üzerinden Avrupa, Büyük Britanya ve Amerika'ya, ayrıca doğuya Çin ve Japonya'ya ulaşan bir kolera salgınıdır. Kolera, 19. yüzyılda diğer tüm salgın hastalıklardan daha hızlı bir şekilde daha fazla ölüme neden olmuştur. Tıp topluluğu o zamanlar kolera'nın yalnızca bir insan hastalığı olduğuna, zaman içinde birçok seyahat aracıyla yayıldığına ve sıcak dışkı bulaşmış nehir suları ve kontamine yiyecekler yoluyla bulaştığına inanıyordu. İkinci salgın sırasında bilim camiasının, kolera nedenleri hakkındaki inançlarında değişiklik görülmüştür.
1775-1782 Kuzey Amerika çiçek hastalığı salgını Batı Yarımkürenin Yeni Dünyası olarak kabul edilen bölgede gerçekleşen salgındır.Kolomb'un Amerika'ya ilk yolculuğunun, çiçek hastalığı virüsünün Amerika'ya ilk gelişine yol açtığı ve Kuzey Amerika kıtasının çoğuna yayılmasını sağladığı söylenebilir. 1775 yılında başlayan salgında en az 130.000 kişinin öldüğü tahmin ediliyordu.
Üçüncü kolera salgını (1846–1860), UCLA'daki araştırmacıların 1837 gibi erken bir tarihte başlamış olabileceğine ve 1863'e kadar sürmüş olabileceğine inandıkları, on dokuzuncu yüzyılda Hindistan'da ortaya çıkan ve sınırlarının çok ötesine ulaşan üçüncü büyük kolera salgınıdır. Bu salgın, 19. yüzyıl salgınları arasında en yüksek ölüm oranına sahip olarak kabul edilir.
Dördüncü kolera salgını 19. yüzyılda Bengal bölgesinin Ganj Deltası'nda başladı ve Müslüman hacılarla birlikte Mekke'ye yayıldı. İlk yılında salgın 90.000 hacının 30.000'ini etkiledi. Salgın daha sonra Orta Doğu'ya yayıldı ve sonrasında liman şehirlerinden ve iç su yollarından gelen yolcular aracılığıyla Rusya, Avrupa, Afrika ve Kuzey Amerika'ya taşındı.
Beşinci kolera salgını (1881–1896) 19. yüzyıldaki beşinci büyük uluslararası kolera salgınıdır. Asya ve Afrika'ya yayılmış ve Fransa, Almanya, Rusya ve Güney Amerika'nın bazı bölgelerine ulaşmıştır. 1893 ve 1894 yılları arasında Rusya'da 200.000 ve 1887 ile 1889 arasında Japonya'da 90.000 can almıştır. Almanya'nın Hamburg kentindeki 1892 salgını, Avrupa'nın en büyük salgınıydı; o şehirde yaklaşık 8.600 kişi öldü. Birçok bölge sakini, salgının öldürücü etkisinden şehir yönetimini sorumlu tutsa da, uygulamalar büyük ölçüde değişmeden devam etti. Bu, yüzyılın son ciddi Avrupa kolera salgınıydı.
John Snow İngiliz doktor ve anestezi ve tıbbi hijyenin geliştirilmesinde liderdir. Modern epidemiyolojinin kurucularından biri olarak kabul edilir, bunun kısmen sebebi 1854'te Londra'nın Soho kolera salgınının kaynağını bulma konusundaki çalışmalarında bir su pompasının tutamağını kaldırarak hastalığı kısıtlamasıdır. Snow'un bulguları, diğer şehirlerde benzer değişikliklere ve dünya çapında genel halk sağlığında önemli bir iyileşmeye yol açan Londra'nın su ve atık sistemlerindeki temel değişikliklerin yanı sıra anestezinin benimsenmesine ilham vermiştir.
1916 Amerika Birleşik Devletleri çocuk felci salgını, özellikle New York şehri ve çevresinde etkisini hissettirmiş bir çocuk felci epidemisidir. 1916 Kasımında başlayıp aynı yılın ekim ayında etkisini yitiren hastalığın yaklaşık 27 bin kişiye bulaştığı ve 6 bin kişinin hastalık nedeniyle öldüğü tahmin ediliyor. Vakaların çok önemli bir bölümü aynı zamanda salgının çıkış noktası da olan Brooklyn ve New York çevrelerinde gözlenmiştir. Salgında, aynı yıllarda kanserden ölen çocuk sayısının üçte biri, kazalarda ölen çocuk sayısının ise onda biri kadar çocuk ölmesine rağmen, o zamana kadar böyle bir salgının bu kadar büyük ve hızlı yayılma göstermemiş olması ve ölen çocukların %80'inin 5 yaşından küçük çocuklar olması medyanın ilgisini çekmiştir. 1950'lere doğru sayısı gittikçe artacak ve nihayetinde çocuk felci asısının bulunmasına sebep olacak büyük çocuk felci salgınlarının ilki sayılabilir.
Miazma teorisi, kolera, klamidya veya Kara Ölüm gibi hastalıkların, gece havası olarak da bilinen "kötü hava"nın zararlı bir formu olan "miazma"dan kaynaklandığını savunan terk edilmiş bir tıp teorisidir. Teori, salgın hastalıklara çürüyen organik maddelerden yayılan miazmanın neden olduğunu savunuyordu. Miazma teorisi genellikle bulaşıcı hastalıkların yayılmasıyla ilişkilendirilse de on dokuzuncu yüzyılın başlarında bazı akademisyenler teorinin diğer durumları da kapsadığını öne sürmüşlerdir; örneğin, bir kişinin yemek kokusunu soluyarak obez olabileceği gibi.