İçeriğe atla

17. yüzyıl Fransız edebiyatı

Fransız edebiyatı

Kategoriler

Fransız Edebiyatı Tarihi

Ortaçağ
16. yy - 17. yy
18. yy -19. yy
20. yy - Çağdaş

Fransız yazarlar

Kronolojik liste
Yazarlar
Romancılar
Oyun yazarları
Şairler

17. yüzyıl Fransız edebiyatı, Fransa'da 1598-1715 yılları arasında yaşanan siyasi, entelektüel ve sanatsal değişimlere bağlı olarak biçimlenen edebiyat dönemidir. Bu tarihler IV. Henri'nin Nantes Buyruğu'nu yayınlayarak 16. yüzyıla damgasını vuran din savaşlarını sona erdirmesi ve Fransa'ya mutlak monarşi rejimini getiren Güneş Kral XIV. Louis'nin ölümü arasındaki döneme denk düşmektedir.

Bu yüzyıl Fransa'sında kültür-sanat alanındaki en önemli gelişme, giderek gücünü artıran kraliyet rejiminin, yani sarayın ve kralın sanatsal üretime verdiği destek olmuştur. Aynı zamanda zenginleşen kentsoylu takımı da sanat ve yazın alanında üretilen yapıtların yayılmasında büyük ölçüde etkili olmaya başlamıştır.

17. yüzyıl, Fransız dili ve yazını için en önemli dönemlerden biri olarak öne çıkar. Bilhassa, klasik tiyatro alanında Molière'in komedyaları; Corneille ve Racine'in ise tragedyaları en parlak yapıtlardır. Yüzyılın ikinci yarısına doğru, XIV. Louis'nin egemenliği sırasında, edebiyatta klasisizmin artan etkisi görülmeye başlansa da, moralist (ahlakçı) yazarların ve La Fontaine gibi fabl yazarlarının eserleri de önemli bir yer tutar. Aynı şekilde, bu dönemde türeyen "roman" türünde, roman précieux ve histoire comique gibi alt türler gelişmiş; Princesse de Clèves (Clèves Prensesi) adlı yapıtla, ilk psikolojik roman ortaya çıkmıştır. XIII. Louis döneminin barok şiirleri de 17. yüzyılın önemli yazınsal ürünleri arasında sayılabilir.

17. yüzyılda Fransa

XIV. Louis
Richelieu.
XIII. Louis
Mazarin.

Fransız tarihinde 17. yüzyıl, 1598 yılında IV. Henri tarafından yayınlanan ve Fransa'daki din savaşlarını sona erdiren Nantes Buyruğu ile; 1715'te XIV. Louis'nin ölümü arasındaki dönem olarak incelenir. Louis, uzun egemenliği süresince ülkeyi mutlak monarşiyle yönetmiş; yeni topraklar ele geçirerek, öldüğünde ardında büyük ve güçlü bir Fransa bırakmıştı. Bu tarihler arasında kraliyet, özellikle XIII. Louis ve başyardımcısı Richelieu ile Kraliçe Anne ve başyardımcısı Mazarin döneminde güç kazandı.[1]

Kraliyetin güçlenmesiyle Saray, ülke genelinde sanata ve sanatçıya büyük destekler verdi. Fransız Akademisi'nin (Académie française) kurulmasıyla Fransız dilinin sözvarlığı, sözdizimi ve Fransız şiiri belirli normlara bağlandı. Dildeki bu ölçünleştirme çabaları kimi sanatçıların gruplaşmasına ve çeşitli edebiyat topluluklarının doğmasına önayak oldu. Port-Royal des Champs Manastırı sâkinlerince hazırlanan Grammaire de Port-Royal adlı eser, Fransız dilinin ilk dilbilgisi kitabı olma özelliğini taşımaktadır. Günümüz Fransızcasının grameri, bu kitapta gösterilen kurallar çerçevesinde biçimlenerek günümüzdeki hâlini almıştır.

16. yüzyılda Fransızcayı kadim dillerle yarışır hâle getirmek için edebiyatçılar dili zenginleştirme kaygısı içine düşmüşlerdi. Bu dönemde dilde var olmayan birtakım kavramlar için yeni sözcükler türetilmesi çok yaygın bir hareketti. Ancak, 17. yüzyılda Vaugelas'nın başı çektiği pek çok edebiyatçı dili arıtma ve yalınlaştırma çabası gösterdiler. 17. yüzyılın sonunda Fransız dilinin ilk sözlükleri ortaya çıktı. Bu sözlükler arasında en kayda değer olanlar Richelet'nin (1680), Furetière'in (1690'da ölümünden sonra yayınlanmıştır) ve Fransız Akademisi'nin (1698) sözlükleridir.

17. yüzyılda düşünce dünyasında da değişimler göz çarpar. Felsefede, mantığı düşüncenin merkezine koyan dekartçı fikirlerin (Cogito ergo sum) etkileri açıkça görülür. Fransız klasisizmi bu etkiler doğrultsunda şekillenmiştir. Günümüz felsefesinde önemli bir yer tutan René Descartes'ın (1596-1650) şüphecilik anlayışı daha sonra, Aydınlanma Çağı sanatçılarının, düşünürlerinin ve bilim insanlarının vereceği çalışmalara temel teşkil etmiştir. Dönemin dekartçı (kartezyan) düşünceden en çok etkilenen düşünürler arasında Pierre Bayle ve Fontenelle; bilimadamları arasında Kepler, Harvey, Blaise Pascal ve Newton sayılabilir. Tefekkürdeki bu özgürleşme, Kilise tarafından şiddetle eleştiriliyor olsa da maddeci ve duyumcu düşünür Pierre Gassendi eserlerinde ilk kez, alenen olmasa da tanrıtanımaz (ateist) fikirler savunmuştur.

Din dışı görüşler yaygınlaşmasına karşın, dinî düşünce ve hareketler 17. yüzyılda yine de önemli bir rol oynamıştır. Örneğin, 1598 yılında IV. Henri Nantes Buyruğu'nu yayınlayarak katolik ülkedeki protestanlara önemli hak ve özgürlükler vermiş ve ülkedeki mezheplerarası çatışmalara son vermiştir. Fakat XIV. Louis, 1685'te Fontainebleau Buyruğu ile bunu yürürlükten kaldırmış ve protestanlığı yasadışı ilan etmiştir. Cizvitlerin siyaset üzerindeki etkileri 17. yüzyıl düşüncesinin ve klasik tarzın oluşmasına yardımcı olmuştur. Buna göre, güzellik ve bilgelik kavramlarında model ve temel alınması gereken kadim kültürlerin sanat anlayışıdır.

Château de Versailles.
XIV. Louis ve Saray

Dönemin güzellik anlayışı, doğal olarak sanatçıların verdiği eserleri doğrudan etkilemiştir. 17. yüzyılda verilen eserlerin büyük çoğunluğu ya Barok edebiyat akımı ya da klasik akım içinde değerlendirilir. Barok edebiyat klasik anlayıştan daha önce türemiş, daha uzun sürmüş ve tüm Avrupa'ya yayılmıştır. Klasisizm ise Fransa ile sınırlı kalmış, daha kısa sürmüş ve "XIV. Louis dönemi edebiyatı" olarak değerlendirilegelmiştir.

Barok akımın güzellik anlayışı abartılı, dağınık ve serbest ögelerin birbiriyle uyum içinde olduğu sürece bir arada kullanılabileceğini savunuyordu. Fakat 17. yüzyılın ikinci yarısından sonra mutlak monarşinin doğrudan müdahalesiyle Fransız edebiyatında klasisizm etkileri ağır basmaya başladı. Bu akım, ölçülü, ağırbaşlı ve derli toplu bir güzellik anlayışındaydı. Kadim kültürlere duyulan bir hayranlığın sonucunda şekillenmişti. 1635 yılında Fransız felsefesine ve sanatına ev sahipliği yapması amacıyla kurulan Fransız Akademisi, 1665'te kurulan Fransa Bilim Akademisi ve 1666'da kurulan Kraliyet Resim ve Heykel Akademisi ile klasik düşünce Fransa'da daha da köklendi. 17. yüzyıl sonlarında Saray sanatın ve sanatçının başdestekçisi ve koruyucusu durumundaydı. Kraliyet desteğinin yanı sıra, kentsoylular da sağladığı ufak çaplı desteklerle sanatın daha geniş çevrelere yayılmasına aracılık ettiler.

Dilde ölçünleştirme

Edebiyat topluluklarının ve ünlü Fransız salonlarının oluşmaya başlamasıyla, Fransız dilinin belirli normlara bağlanarak düzenlenmesi ve dilde bir standart oluşturulması fikirleri ortaya atıldı. 16. yüzyıl edebiyatçıları dili zenginleştirmek adına Antik Yunancadan ve Latinceden kâh doğrudan kelime ödünç alarak kâh yeni sözcükler türeterek Fransızcanın sözvarlığını genişletmeye çalışmışlardı. Bunun sonucunda çoğu kimsenin anlamadığı kelimeler doğmuş, dil ağırlaşmıştı. 17. yüzyıl salonları ise dildeki bu ağırlıktan kurtulmak gerektiğini savunuyordu. Nitekim, bu dönemde pek çok edebiyatçı Fransızcanın arınması ve yalınlaşması için büyük çaba harcadı. Fransız Akademisi Fransızcanın sözvarlığının ve sözdiziminin ölçünleştirilmesinde büyük rol oynadı. Akademinin belirlediği "doğru" ve "yanlış" kavramları sayesinde dildeki bölgelerarası farklılıklar son bulmuş oldu. Merkeziyetçi politikanın sonucunda kültür ve sanatta klasik düşünce neredeyse tamamıyla egemen oldu. Ancak yüzyılın sonlarına gelindiğinde kadim kültürleri taklide varan edebî ve sanatsal üretime karşı ilk itiraz sesleri yükselmeye başladı. Çağdaşlığı ve değişimin gerekliliğini öne süren görüşler ilk kez ortaya atıldı.

17. yüzyıl edebiyatında çeşitlilik

17. yüzyıl Fransız edebiyatını en çok etkileyen iki yazınsal akım barok ve klasisizmdir. Bu iki kavram, var oldukları dönemden çok daha sonraları sistematik olarak incelenmiş ve bu şekilde adlandırılmışlardır. Edebiyat incelemelerinde barok ve klasik edebiyat birbirinden farklı ve hatta karşıt olarak ele alınsalar da, söz konusu dönemde eser vermiş yazarlarda her iki akımdan da izlere rastlanabilmektedir. Hatta zaman zaman tek bir eser de dahi, barok ve klasik ögeler bir arada yer alabilmektedir.

Barok edebiyat

Barok, 17. yüzyılda tüm Avrupa'da etkili olan bir akımdır. Yalnızca edebiyatı değil, hemen hemen tüm güzel sanatları etkilemiştir. 1598 - 1630 yılları arasında edebiyattaki İtalyan etkisiyle, Barok akımı Fransız edebiyatına giriş yapmıştır. Barok akım etkisindeki edebiyatın yoğunlaştığı konular arasında şehvet, abartılı süs, uç ve karşıt duygular, etkileyici dil kullanımı vardır. Barok edebiyatın öne çıkan türleri Théophile de Viau, Pierre de Marbeuf ve Saint-Amant'ın eserleriyle zenginleşen şiir ve İspanyol yazarlardan fazlaca etkilenen tiyatrodur. Örneğin Pierre Corneille'in Illusion comique adlı eseri Barok türde verilmiş en önemli tiyatro eserlerindendir.

1630 - 1660 yılları arasındaki geçiş dönemi süresince Barok, klasisizm karşısında yavaş yavaş güç kaybetmiş; fakat yine de kimi edebiyatçılar Barok etkisinde eserler vermeye devam etmiştir. Özenticilik akımı, burlesk akım ve libertinage hareketi Barok etkisindeki edebî akımlar olarak değerlendirilebilir. Bu üç akım, barok ile karıştırılmamalı, barok etkisinde doğan ve gelişen ayrı akımlar olarak ele alınmalıdır.

Özenticilik akımı

Özenticilik akımı (Fransızca: préciosité) 1650-1660 yılları arasında Fransa'da doruk noktasına ulaşan bir edebiyat hareketidir. Özenticilik terimi bu dönemi tanımlamak amacıyla préciosité kelimesine karşılık Türk Dil Kurumu'nun önerdiği Türkçe sözcüktür. Bu akım, kendilerini sıradan ve bayağı olandan ayırmak isteyen soylular sınıfının estetik anlayışına uygun olarak kendi içinde geliştirdiği bir dil kullanım biçimidir. Bu akımla, soylu kesim arasında uç noktada bir şıklık ve nezaket anlayışı belirmiştir. Davranışlarda, jest ve mimiklerde hatta konuşma biçiminde yapmacıklığa varan bir sanatsallık egemendi. Bu akım aynı zamanda kadını entelektüel dünyada ve sanatçılar arasında kabul ettirmek amacı güden feminist bir hareket olma özelliği de taşıyordu.

Özenti sosyete Paris'in ünlü salonlarına da girmekten geri kalmadı. Özenticilik akımına kapılanların gittiği salonlar arasında Marquise de Rambouillet ve Madeleine de Scudéry'nin salonları en ünlüleriydi. Önceleri yalnızca soylulara açık olan salonlar daha sonra kapılarını yavaş yavaş kentsoylulara da açmaya başladı. Soylu sınıf içinde yeni bir konuşma modası ortaya çıktı. Bu modaya göre konuşma içinde çok eskimiş veya aşağı tabaka tarafından kullanılan sözcükler kullanılmaz; çok sıradan nesneleri ya da kavramları karşılamak için dilde yerleşmiş kelimeler yerine akıl almaz dolaylamalar ve mecazlar kullanılırdı. Bu abartılı ve yapmacık konuşma biçimi daha sonra Molière'in Les Précieuses ridicules (Türkçeye Dudukuşları ve Gülünç Kibarlar adlarıyla çevrilmiştir) adlı eserinde alay konusu olmuştur.

L’Astrée

Paris salonlarında edebiyat en çok konuşulan konulardan biri olmuş, dönemin yazarları bu nazik insanları ve dünyalarını konu alan eserler vermişlerdir. Aşk teması ise en çok işlenen konulardan olmuştur.

Özenticilik akımının estetik anlayışına göre verilen edebî eserler arasında şiirin yanı sıra roman da öne çıkar. Özenticilik etkisindeki romanlar 17. yüzyılın başlarında Honoré d'Urfé'nin pastoral romanı L'Astrée ile başlayıp, daha sonraları çeşitli kahramanlık romanlarıyla sürmüştür. Bu akım etkisinde eser veren edebiyatçılar arasında Marin Le Roy de Gomberville (1600 ?-1674) Carithée (1621) ve Polexandre (5 cilt, 1632-1637) adlı eserleriyle; Gautier de Costes de La Calprenède(1614-1663), Cassandre (1642-1645)(10 cilt), Cléopâtre, la belle Égyptienne (1646-1658) (12 cilt) ve Faramond ou l’Histoire de France dédiée au Roy (1661-1670) (7 cilt/tamamlanmamış) adlı eserleriyle gösterilebilir.

Dönemin kaydedeğer yazarları arasında sayılabilecek George de Scudéry ve Madeleine de Scudéry'nin (baba/kız) eserleri bu akım içinde ayrı bir yer tutar. Fransız edebiyat incelemelerinde bu iki yazarın romanları "özentici roman" (roman précieux) olarak tanımlanır. Ibrahim ou l’Illustre Bassa (1641-1642) ve Artamène ou le Grand Cyrus (1649-1653) özentici romanın önde gelen örneklerindendir. Madeleine'nin 1654 - 1660 yılları arasında yazdığı 10 ciltlik La Clélie ise içinde barındırdığı hayalî ülke Tendreın kurgusal haritasıyla Fransız edebiyatında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Genellikle kahramanlık ve aşk temasını işleyen bu tür özentici romanlar çok geçmeden dönemin edebiyatçılarından tepki çekmeye başlamıştır. Kimi zaman tek bir romanın 10 cildi bulması; gösterişli söz sanatlarıyla, uzun uzadıya anlatılan kahramanlık maceralarının okuyucuyu sıktığı öne sürülerek ağır biçimde eleştirilmiştir. Özentici romanlara tepki olarak psikolojik roman türü gelişmiştir. Madame de Lafayette'in La Princesse de Clèves adlı eseri bu türün o dönemde verilmiş en önemli örneklerindendir.

Libertinage

Fransa'da libertinage akımı, Gassendi'nin materyalist felsefesinden doğan ideolojik bir harekettir. Kendilerini özgür düşünürler olarak adlandran bir grup, dönemin resmî dini Hristiyanlığı reddetmişler; ibadetleri ve inanç sistemini alaya almışlar ve düşünce özgürlüğünü savunmuşlardır. Onlara göre varlığın ve insanlığın kaynağı göksel değil; tümüyle dünyeviydi. Bu akım Fransız tefekkür tarihinde rönesans döneminin Hümanizm ilkesi ile Aydınlanma Çağı felsefesinin arasında bir geçiş dönemi olarak ele alınmaktadır. Gassendi'nin takipçilerinden Cyrano de Bergerac, liberten düşüncenin en önde gelen savunucularındandır. Liberten düşünceyi temel alarak verilen edebî eserler arasında Molière'in Dom Juan'ı ilk akla gelenler arasındadır.

Komedya ve satir

17. yüzyılda verilen edebî eserlerin bir kısmında alaycı ve teklifsiz bir dil kullanımı göze çarpar. Bu gelenek 16. yüzyıl hikâyelerinde kullanılan biçimle bir bakıma benzeşlik gösterir. Örneğin 17. yüzyılın satirik romanları gibi Marguerite de Navarre'ın Heptaméron'unda da bazı ciddi olaylar okuyucuyu güldürülecek biçimde anlatılıyordu. İspanyol edebiyatının pikaresk romanlarından da etkilenen bu tür, aristokrat kesime hitap etmiyor; kahramanlık romanlarını ve özenticilik akımını sarakaya alıyordu.

Paul Scarron

Realist ve burlesk bir karakteri olan komedya ve satir ögesi bu dönemde şiir ve tiyatrodan ziyade roman türünde önemli eserler vermiş; günlük gülünç olaylar karşısında sıradan kişilerin hikâyelerini okuyucuyu güldürme amacı güderek anlatmıştır. Bu dönemin ve akımın en önde gelen eserleri arasında Charles Sorel'in 1626'da yayınlanan Histoire comique de Francion adlı eseri, Paul Scarron'un 1651-1657 yılları arasında yayınlanan Le Roman comique adlı eseri ve Antoine Furetière'in 1666'da yayınlanan Le Roman bourgeois adlı eseri sayılabilir. Histoire comique de Francion'da toplumsal sınıf ayrılıkları, paranın egemenliği ve iktidar kavramı zengin bir dil, güçlü bir anlatım ve öfkeli bir tonla alaya alınmıştır. Le Roman comique ise Sorel'in bu eserinden daha sonra yazılmış; o dönemdeki ifade özgürlüğünün daha kısıtlanmış olmasından dolayı daha hafif bir tonalite kullanmak mecburiyetinde kalınmıştır. Scarron bu eserinde XIII. döneminde taşrada turneye çıkan bir tiyatro trupunın hikâyesini anlatır ve taşradaki örf ve âdetleri sarakaya alır.

Bunların yanı sıra, Jean de Lannel 1624'te yayınladığı Romant satirique adlı eserinde yine XIII. Louis egemenliğinde Fransa'da hüküm süren toplumsal çarpıklıkları ve bozuklukları göstermeye çalışmıştır.

Klasisizm akımı

Kaynakça

  1. ^ Louis XIII p. 154-164 / Louis XIV p. 164-204 - Pierre Goubert, Initiation à l'histoire de la France,éditions Fayard-Taillandier, 1984

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Edebiyat</span> sözlü ya da yazılı anlatıma dayanan sanat

Edebiyat, yazın veya literatür, dil aracılığıyla; duygu, düşünce, hayal, olay, durum veya herhangi bir olgunun edebî bir tarzda ve etkili bir şekilde yazılı veya sözlü anlatımını gerçekleştiren; malzemesi söz ve ses; muhatabı insan olan bir sanat dalıdır. Edebî yazılar yazan sanatçılara edebiyatçı denir. Daha kısıtlayıcı bir tanımla, edebiyatın; bir sanat formu olarak oluşturulan yazılar olduğu düşünülmüştür. Bunun nedeni, günlük kullanımdan farklı olarak edebiyatın, dil ürünü olmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Klasisizm</span>

Klasisizm, Antik Yunan ve Roma sanatını temel alan tarihselci yaklaşım ve estetik tutumdur. "1660 ekolü" olarak da bilinir.

Realizm ya da gerçekçilik, bir estetik ve edebi kavram olarak 19. yüzyıl ortalarında Fransa'da ortaya çıkmıştır. Nasıl ki romantizm klasisizme bir başkaldırı niteliğinde ise gerçekçilik yani realizm, hem klasisizme hem de romantizme bir başkaldırıdır. Amaç, sanatı klasik ve romantik akımların yapaylığından kurtarmak, yenilikçi eserler üretmek ve konularını öncelikle yüksek sınıflar ve temalarla ilgili değil, toplumsal sınıflar ve temalar arasından seçmekti. Realizmin amacı, günlük yaşamın önyargısız, bilimsel bir tutumla incelenmesi ve edebi eserlerin bir bilim insanının klinik bulgularına benzer nesnel bir bakış açısıyla ortaya konmasıdır. Örneğin, realizmin iki güçlü temsilcisi Gustave Flaubert'in Madame Bovary adlı romanı ile Emile Zola'nın Nana adlı romanında cinsellik ve şiddet edebi bir mikroskop altında incelenecek olursa çıplaklığıyla ortaya konulmuştur. Realizm felsefesinin altında güçlü bir felsefi belirlenimcilik yatar. Fransız edebiyatında Flaubert ile Zola'nın yanı sıra Honore de Balzac, Stendhal, Rusya'da Lev Tolstoy, İvan Sergeyeviç Turgenyev, Dostoyevski, İngiltere'de Charles Dickens ve Anthony Trollope, Amerika'da Theodore Dreiser, Ernest Hemingway, John Steinbeck İrlanda'da James Joyce realizmin önemli temsilcileridir. Realizm, 20. yüzyıl romanının gelişimini de önemli ölçüde etkilemiştir.

Natüralizm ya da doğalcılık; felsefe, sanat ve edebiyatta doğal Dünya'yı temel alan çeşitli akımlara verilen ortak ad. Bu akımların takipçilerine natüralist denir. Bunun yanı sıra doğa tarihi ile uğraşan bilim insanlarına da natüralist denir.

<span class="mw-page-title-main">Barok</span>

Barok, Avrupa'da yaygınlaşan sanatta bir anlatım biçimidir. Barok kelimesi, Portekizce düzensiz inci anlamına gelen barroco sözcüğünden türemiştir. Barok sözcüğü, birbirinden ayrı iki şeyi tanımlar; sanat tarihinde, Rönesans ile klasikçilik arasında kalan bir dönemi ve bütün çağlarda verilmiş bazı eserlerin tarzını, başlangıcı ve bitişi için kesin bir tarih verilememekle birlikte 14. ve 18. yüzyıllar arasında oluşup şeklini almış bir dönemdir. Mimarlık, müzik, resim ve heykelin etkileyici temalar altında birleştirilmesi amacını güder. Abartılı hareket duygusu ve net gözüken detayları ile dönemin müzik ve edebiyatında da kendini gösterir. Yoğun bir etki bırakan bu anlatım biçimi, kendi alanında fazla eser verildiğinden dolayı bir dönem adı olarak anılmaya başlanmıştır. 1699'da İtalya'da kilise etkisinde doğmuş ve tüm Avrupa'ya yayılmıştır.

Türk kültürü kökeni Orta Asya'nın kültürel birikimine dayanan bir kültürdür. Selçuklu döneminden itibaren Doğu Akdeniz ve İslam kültürleri ile etkileşim halinde olup Modern Türkiye'ye kadar gelişti.

İngilizce edebiyat, İngilizce olarak icra edilen edebiyat türüdür. Bu alanda eser veren sanatçıların ille de İngiliz olması gerekmez. Polonyalı Joseph Conrad, İskoç Robert Burns, İrlandalı James Joyce, Galli Dylan Thomas, Amerikalı Edgar Allan Poe, Hint Salman Rushdie, Karayipli V.S Naipaul İngilizce olarak birçok edebi eser vermişlerdir. Diğer bir deyişle, İngilizce Edebiyat dünyada konuşulan İngilizcenin çeşitli varyasyonları ve lehçeleri gibidir. Akademik alanda, İngilizce Edebiyat, İngilizce üzerinde çalışan bazı bölümlere, ikincil ve üçüncül eğitim sistemlerine ad olabilmektedir. İngiliz Edebiyatı'ndaki çok sayıda yazar çeşitliliğine rağmen, William Shakespeare'in eserleri, İngilizce konuşan dünya genelinde en önemli noktada yer almaktadır.

Türk edebiyatında roman, 19. yüzyılda ortaya çıkan bir yazım türüdür. Roman, Tanzimat'la başlayan batılılaşma sürecinin bir parçası olarak Türk edebiyatına girmiş olup, Fransız edebiyatından eserler başta olmak üzere ilk Türkçe örnekleri çeviri eserlerde gözlemlenmiştir. Şemseddin Sâmi’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseri sıklıkla "ilk Türkçe roman" olarak adlandırılsa da daha önce yazılmış başka romanlar da mevcuttur. Fransız romantizm akımından etkilenmiş ve ağırlıklı olarak aşk ve "yanlış batılılaşma" konularını ele almış ilk Osmanlı romanları genellikle oldukça zayıf olup, karakterler yüzeysel işlenmiş ve karikatüre benzeyen tipler ortaya çıkarmıştır. Servet-i Fünûn edebiyatı döneminde romanlar gelişmeye başlamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Halid Ziya Uşaklıgil</span> Türk romancı ve yazar (1866–1945)

Halid Ziya Uşaklıgil, Servet-i Fünûn ve cumhuriyet dönemi Türk romancı ve yazar. Bâzı edebî yazılarını Hazine-i Evrak dergisinde Mehmet Halid Ziyaeddin adıyla yayımlamıştır.

Tanzimat edebiyatı, Tanzimat döneminin kültürel ve siyasi hareketlerinin sonucu olarak ortaya çıkmış edebiyat akımı. 3 Kasım 1839'da Mustafa Reşid Paşa tarafından ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu da denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş olmasından doğmuştur. Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak, gerek siyasi alanda gerek edebî ve gerekse toplumsal hayatta batıya yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır. Şinasi ile Agah Efendi'nin birlikte çıkarmış olduğu Tercüman-ı Ahval bu edebiyatın başlangıcı olarak kabul edilir.

Britanya edebiyatı, Birleşik Krallık, Man Adası ve Kanal Adaları'nın edebiyatıdır. Bu edebiyat başlıca İngilizce yazılmış olmakla beraber Galce, İskoçça, İrlandaca ve diğer dillerin de edebiyatlarını da kapsar.

<span class="mw-page-title-main">Jean Racine</span> 17. yüzyıl Fransız edebiyatının önde gelen şairlerinden ve trajedi yazarlarından

Jean Baptiste Racine, 17. yüzyıl Fransız edebiyatının önde gelen şairlerinden ve trajedi yazarlarından olan Racine iyi bir eğitim görmüştür. Özellikle Yunan trajedi şairi Euripides (Öripid)'den etkilenen Racine, Fransız klâsik trajedisinin gelişmesinde büyük rol oynamıştır. XIV. Louis (Lui) döneminde saray tarihçiliği de yapmış olan Racine, eserlerinde Yunan mitolojisi, Filistin tarihi ve İngiliz saraylarından seçilmiş konulara yer vermiştir. Racine, eserlerinde genellikle tutkularına esir olmuş kişilere yer vermiştir.

İtalyan Edebiyatı, İtalyan yazarlarca İtalyanca yazılmış edebiyat yapıtlarını kapsar. İtalya'nın siyasal birliğini 19. yüzyıla kadar kuramaması ve Katolik Kilisesi'nin etkisiyle, yazılı metinlerde uzun süre Latince kullanılmış ve yerel bir dilin yaygınlaşması öbür Avrupa ülkelerine göre daha geç başlamıştır. 12. ve 14. yüzyıllar arasında İtalya'da Fransızca düzyazı ve koşukla yazılmış romanslar okunmuş ve klasik metinlerden uyarlamalar yapılmıştır. Böylece 13. yüzyılda bir Fransız-İtalyan edebiyatı gelişmiştir. İtalyanlar Fransız öykülerini çoğu zaman uyarlayarak ve bunlara çeşitli eklemeler yaparak kaleme almışlardır. Bu edebiyatta Fransızca kullanılmakla birlikte, yazarlar yapıtlarına yer yer kendi lehçelerinin özelliklerini de katmışlardır.

Rus Edebiyatı, 11. yüzyılda Ruslar'ın Hristiyanlığı benimsemesinden sonra yazılan yapıtlarla başlar. Doğu Slav toplulukları ilk kez 10. yüzyılın hemen başında Kiev'de merkezi bir yönetim altında bir araya gelmişlerdi. Aynı yüzyılın sonlarında Kiev prensi tarafından benimsenen Hristiyanlığın halkın arasında yayılmasıyla okuryazarlık gelişebilme olanağı buldu. Bu yeni dinle birlikte Rusya'ya Yunanca ya da Slavca dinsel yapıtlar girdi. Yunancadan çeviriler yapılmaya başlandı.

<span class="mw-page-title-main">Azerbaycan edebiyatı</span>

Azerbaycan edebiyatı Azerbaycan dilinde yazılan edebiyatı veya Azerbaycanlı yazarların, şairlerin veya Azerbaycanlı muhacirlerin yazdığı edebiyatı ifade eder.

Batı edebiyatlarının temelini Yunan ve Latin edebiyatı oluşturur. Yunan Edebiyatı'nda İlyada ve Odise destanlarıyla Homeros, trajedileriyle Aiskhilos, Sophokles ve Euripides, komedileriyle Aristophanes, tarih eserleriyle Herodot, felsefe eserleriyle Eflatun, Aristoteles, fablleriyle Ezop kendinden sonrakileri etkilemiştir. Yunan edebiyatı MÖ 2. yüzyılda biter.

<span class="mw-page-title-main">Weimar Klasisizmi</span> Kültür ve Edebiyat Akımı

Weimar Klasisizmi, Avrupa'nın bir kültür ve edebiyat akımıdır. Taraftarları Romantizm, klasisizm ve Aydınlanma düşüncelerini sentezleyerek yeni bir hümanizm ortaya koymaya çalışmışlardır. Akım, 1772'den 1805'e kadar Johann Wolfgang Goethe, Johann Gottfried Herder, Friedrich Schiller ve Christoph Martin Wieland'ı kapsamış ve genellikle 1778-1805 yılları arasında Goethe ve Schiller üzerine yoğunlaşmıştır.

Millî Edebiyat Dönemi, II. Meşrutiyet ile Cumhuriyet'in ilk yılları arasında faaliyet gösteren edebiyat akımıdır. Genellikle Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp'in Genç Kalemler dergisinde savundukları Yeni Lisan Hareketi ile başlatılır. Dilde sadeleşme, şiirde aruzun yerine aruz ölçüsü, içerikte halkın sorunları ve yerli yaşam Millî Edebiyat Dönemi'nin temelini oluşturur. Bu dönemde Türk edebiyatı Doğu ve Batı taklitçiliğinden kurtarılmaya çalışılmış, yalın bir anlatım benimsenmiştir. Ayrıca Türk kültürü ve tarihi, incelenmemiş bir hazine olarak kabul edilmiştir.

Çağdaş edebiyatın tarihi veya çağdaş edebiyat tarihi, Aydınlanma Çağı'nda Avrupa'da başlayıp 18. yüzyıldaki Barok dönem ile sonuçlanan süreci kapsayan tarihî gelişimdir. Bu gelişimi olgunlaştıran düşünsel temeller, Rönesans ve Erken Modern Dönem'de atılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Madam De La Fayette</span> Fransız yazar (1634 – 1693)

Marie-Madeleine Pioche de La Vergne, Comtesse de La Fayette veya daha çok bilinen adıyla Madam de La Fayette Fransa'nın ilk tarihi romanı ve edebiyattaki en eski romanlardan biri olan La Princesse de Clèves'i yazan Fransız klasik yazar.