İçeriğe atla

Şura

Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai'nin Kandehar'da düzenlediği şurada kabile liderleri ve dini liderler bir araya geldi.

Şura (Arapçaشُورَىٰ, shūrā) "danışma" için kullanılan Arapça bir kelimedir. Kuran, Müslümanları işlerini birbirleriyle istişare ederek karar vermeye teşvik eder. Şura ilkesi örneğin bir konsey veya referandum şeklini alabilir.

Şura, genellikle cami işlerinin ve İslami organizasyonların düzenlenmesinde kullanılan övgüye değer bir faaliyet olarak bahsedilir ve parlamentoları adlandırmakla ilgili de yaygın bir terimdir.

21. yüzyılda ortaya çıkan bazı bilim adamları[] günümüzde devlet ve topluluk oluşturma amaçları için Müslümanlar arasında katılımcı yönetim veya E-Yönetim geliştirmek için bir araç olarak şuranın dijital teknolojiyle aşılanmasını savunuyorlar.

İslam'da Şura

Sünni Müslümanlar, İslam'ın Müslüman toplumlar için alınan kararların Müslüman topluluğun şuraları tarafından alınmasını gerektirdiğine inanırlar.[1] Ancak geleneksel olarak emir, sultan veya halife; vezirlerine (bakanlara) danışır ve onların görüşlerini dikkate alarak karar verirdi.

Şii Müslümanlar, İslam'ın - eğer doğru bir şekilde atanmışlarsa - Şeriat veya İslam hukukuna göre yönettikleri sürece mevcut yöneticilere boyun eğmeyi gerektirdiğini söylerler. Bu, daha geleneksel bir yaklaşımdır ve İslam tarihinin birçok yüzyılının özelliğidir.

İkisi arasındaki fark gerçek olmaktan çok anlamsal görünüyor - ikincisi, kararların istişare yoluyla alınıp alınmadığına bakılmaksızın işlerin mümkün olan en iyi şekilde yönetilmesini sağlamak için yöneticilerin yönetimin tüm yönlerinde hesaba katılması gerektiğini kabul eder.

Kuran'da şura

  • Kuran'da şurayla ilgili ilk söz, çocuğun anne sütünden kesilmesine ilişkin toplu aile kararı konusunda Kuran'ın 2. suresi 233. ayetinde bulunur. Bu ayet, her iki ebeveynin de çocuklarını sütten kesme konusunda karşılıklı istişare ederek karar vermesini teşvik eder.
  • Kuran'ın 42. suresi "Şura" olarak adlandırılmıştır.[2] Bu surenin 38. ayeti şuranın başarılı bir müminin övülmeye değer yaşam tarzı olduğunu bildirmektedir. Sure, Müslümanların kendi aralarında istişare ederek karar vermeleri gerektiğini belirtir. Kuran der ki:

" Rablerinin çağrısına uyarlar, namazı özenle kılarlar. İşleri de aralarındaki danışma ile yürür. Kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar."[3]

  • 3. surenin 159. ayeti Muhammed'e bir konuda müminlerle istişare etmesini tavsiye eder. Kuran der ki:

"Sen onlara sırf Allah’ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever."[4]

İlk ayet sadece aile meseleleriyle ilgilidir. İkincisi, cennete girecek insanların yaşam tarzını önerdi ve şura ile ilgili en kapsamlı ayet olarak kabul edildi.

Muhammed, Allah'ın bir şey emrettiğini söylediği bir konu olmadıkça, bazı kararlarını takipçileriyle istişare ederek aldı. Muhammed'in sahabesi arasında, ona belirli bir tavsiyenin Allah'dan mı yoksa ondan mı geldiğini sormak yaygındı. Muhammed'den geldiyse, fikirlerini söylemekte özgürdüler. Muhammed, Medine şehrini şehir içinden değil, Uhud'da şehir dışına çıkarak savunma kararı gibi, takipçilerinin tavsiyesi üzerine bazı zamanlar fikrini değiştirdi.

Şura tartışmaları, İslam dünyasında hükümdar tartışmasıyla başladı. Muhammed MS 632'de öldüğünde, Sakife'deki çalkantılı bir toplantıda halefi olarak Ebu Bekir seçildi. Bu toplantı, konuyla yakından ilgilenen bazı kişileri içermemektedir. Özellikle de Muhammed'in kuzeni ve damadı olan Ali'nin halife olmasını isteyenler (daha sonra Şii olarak anılacaktırlar), hala Ebu Bekir'i hilafetin gayrimeşru lideri olarak görmektedirler.

Daha sonraki yıllarda, Müslümanların hükümdarı olarak Ali'nin takipçileri Şii mezhebi olurken, Ebu Bekir'in takipçileri Sünni mezhebi haline geldi.

Sünni mezhebi, şuranın Kuran'da (bazı klasik hukukçular zorunlu olduğunu iddia etse de), çok sayıda hadiste veya Muhammed ve arkadaşlarının söz ve davranışlarının sözlü geleneklerinde tavsiye edildiğine inanırlar. Dört Halife dedikleri ilk dört halifenin veya İslam'ın yöneticilerinin çoğunun şura tarafından seçildiğini söylerler. (Bkz. Muhammed'in veraseti, Ömer, Osman'ın seçilmesi ve Ali.)

Şii mezhebi, Muhammed'in ilk üç halife tarafından göz ardı edilen bir tavsiye olarak Ali'nin Müslüman ulusun atanmış yanılmaz hükümdarı olduğunu açıkça belirttiğine inanır. Şiiler liderleri seçmede şuranın rolünü vurgulamazlar, ancak ilahi vekilin Allah tarafından Muhammed'in soyundan (Ehl-i Beyt) seçildiğine inanırlar. En büyük Şii mezhebi, mevcut imamın son günlere kadar gizlenerek "gayret" içinde olduğuna inanır, ancak yanılmaz imamlar olduğuna inanılan liderleri takip eden azınlık Şiileri de vardır.

Şura ve halifelik

İmam Ali'nin halifeliği sırasında ve sonrasında Müslüman toplum iç savaşa girdi. İktidar sonunda Emevi halifeleri ve ardından Abbasi halifeleri tarafından ele geçirildi. Mısır ve Endülüs'te (bugünkü İspanya ve Portekiz) ve Hint altkıtasında da rakip halifelikler vardı. Osmanlı Halifeliği, 1924'te yeni kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından resmen feshedildi.

Sonraki halifelerin pek azı birçok İslam devleti üzerinde nominal kontrol dışında bir şeye sahipti ve hiçbiri şura tarafından seçilmedi; hepsi miras yoluyla iktidara ulaştı. Müslüman din adamları, hükümdarlara boyun eğmeyi öğütledikleri gibi, hükümdarın şura ile yönetme görevini de vurgulamışlardır. Bu tavsiyeyi Kuran'dan yukarıda bahsedilen alıntılara dayandırdılar. Ayetlerde şûranın övülmeye değer olduğuna işaret edilir, ancak kime danışılması gerektiği, ne hakkında istişare edilmesi gerektiği veya anlaşamazlarsa hükümdarın mı yoksa şûranın mı galip geleceğini belirtmezler.

Şura ve çağdaş Müslüman çoğunluklu devletler

Bazı Müslüman ülkelerde şuralar anayasa veya yönetimde rol oynar. Örneğin, Pakistan'ın iki meclisli parlamentosu resmi olarak Meclis-i Şura olarak adlandırılır, ancak anayasa bu terimin çeşitli yazımlarını kullanır. Mısır'da parlamentonun üst meclisi Şura Konseyi olarak bilinir. Endonezya'daki Halk Danışma Meclisi'ne Endonezya dilinde Majlis Permusyawaratan Rakyat denir. Musyawarat kelimesi şura/syawara'dan türetilmiştir.

Bazı monarşilerde ve dini rejimlerde, danışma rolü olan bir şura vardır. Bir monarşi olan Suudi Arabistan'da 1993 yılında bir şura konseyi kuruldu. Suudi Arabistan Şûra Meclisi adındaki bu konseyin günümüzde 150 üye vardır. Tüm gerçek iktidar, aile üyeleri tarafından seçilen kral tarafından tutulur. Aynı zamanda bir monarşi olan Umman'ın bir şura konseyi vardır; sultan tarafından atanan konsey başkanı dışındaki tüm üyeler seçimle belirlenir. Konsey sadece sultan tarafından reddedilebilecek tavsiyelerde bulunabilir.

İran'da Uzmanlar Meclisi adı verilen bir konsey, dini lideri görevden alma yetkisine sahiptir. Buna ek olarak genel bir şura, modern bir Batı parlamentosuna eşdeğer yasama yetkilerine sahiptir.

Şuralar ayrıca, 1979 İran Devrimi'nde olduğu gibi, İslam toplumlarındaki devrimlerin bir özelliği olmuştur. Devrimde şuralar işçiler tarafından oluşturulmuştur ve tasfiye edilmeden önce bir yıl boyunca ekonominin bazı kısımları üzerinde hatırı sayılır bir güce sahip olmuştur. Şuralar, benzer şekilde katılımcı demokrasinin bir biçimi olarak işlev gördükleri 1991'de Irak'taki[5][6] ayaklanmaların bir özelliğiydi.

Meclis-i şura ile parlamento arasındaki benzerlik

Birçok geleneksel Sünni İslam hukukçusu, İslam'a uygun olması için bir hükûmetin, halkın değil Allah'ın egemenliğini kabul etmesi gerekse de bir tür danışma konseyi veya Meclis eş-Şura'ya sahip olunması gerektiği konusunda hemfikirdir. El-Maverdi, meclis üyelerinin üç şartı yerine getirmesi gerektiğini yazmıştır: adil olmalılar, iyi bir halifeyi kötü olandan ayırt edecek kadar bilgiye sahip olmalılar ve en iyi halifeyi seçebilecek kadar akıl ve yargıya sahip olmalıdırlar. El-Maverdi ayrıca hilafet ve meclisin olmadığı acil durumlarda; insanların kendilerine bir meclis oluşturması, halife adaylarının bir listesini seçmesi ve ardından meclisin aday listesinden bir halife seçmesi gerektiğini söyledi.[7]

Birçok çağdaş Müslüman, şura kavramını batı parlamenter demokrasisinin ilkeleriyle karşılaştırdı. Örneğin:

İslam'da şura ilkesi nedir? ... Üç temel prensibe dayanmaktadır. Birincisi, herhangi bir toplumdaki tüm insanlar, insani ve medeni haklar bakımından eşittir. İkincisi, kamu sorunlarına en iyi çözüm, çoğunluğun görüşüne göre karar vermektir. Üçüncüsü, İslam'ın ahlaki özünü oluşturan diğer üç adalet, eşitlik ve insan onuru ilkesinin ... en iyi şekilde, kişisel ve kamusal yaşamda şura yönetimi altında gerçekleşmesidir.[8]

Diğer modern Müslüman düşünürler kendilerini demokrasiden uzaklaştırırlar. Modern ulusötesi İslamcı parti Hizb-ut Tahrir'in kurucusu Takiyüddin en-Nebhani, şuranın önemli olduğunu ve İslami halifeliğin "yönetim yapısının" bir parçası olduğunu, "ancak sütunlarından biri olmadığı"nı yazmıştır. Kendisine göre eğer halife, ilk dört halifeden sonra olduğu gibi fazla veya hiç dikkat etmeyerek "şurayı ihmal ederse gafil olur, ancak yönetim sistemi İslami kalır."

Çünkü İslam'da şura (istişare) hükmetmek için değil, fikir aramak içindir. Bu demokrasideki parlamenter sisteme aykırıdır.[9]

Takiyüddin en-Nebhani'ye göre demokratik parlamenter sistem, gerçek İslami halifelik sisteminden farklı ve ondan daha aşağıdır.[10]

Hizb-ut Tahrir anayasasına göre, gayrimüslimler bir halifeye veya başka bir yönetici memura hizmet edemez veya bu memurlara oy veremezler. Ancak meclisin bir parçası olabilirler ve "yöneticilerin yaptıkları haksız fiiller veya İslam'ın üzerlerine yanlış uygulanması konusunda şikayetler" dile getirebilirler.

Yine de Müslüman yazar Seyyid Kutub gibi diğerleri, İslami bir şuranın halifeye tavsiyede bulunması gerektiğini, ancak halifeyi seçmemesi veya denetlememesi gerektiğini savunarak daha da ileri gider. Kutub, Kuran'ın şura bölümünün bir analizinde, İslami toplumların yalnızca Allah'nın yarattığı yasalar bağlamında bit yönetici tarafından yönetilmesi gereken ve yöneticinin, yönetilenlerin en azından bir kısmına (genellikle seçkinler) danışmasını gerektirdiğini belirtti. 1950'de Kutub demokrasiyi diktatörlük lehine kınadı, Batı'da zaten iflas ettiğini ve neden Ortadoğu'ya ithal edilmesi gerektiğini sordu.[11][12]

Yasa tasarısı geçirmenin bulunmadığı ancak halife seçme veya halk tarafından seçilmiş şura için istişare uygulaması, katı Afganistan İslam Emirliği tarafından benimsendi. Taliban'ın Kandehar Şura'sı meseleleri tartışırken, sonunda sözcüsü "Emir'in görüşüne o, tek başına bu görüşü benimsese bile bağlıyız" dedi.[13]

Sovyet etimolojisi

Afganistan'da Farsça ve Daricede şuravi kelimesi 'Sovyet' (etimolojisi konsey kelimesi ile ilgilidir) anlamı için kullanılır. Tacikçede Шӯравӣ şeklinde yazılır.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Esposito, John L., Oxford Dictionary of Islam, OUP, (2003)
  2. ^ "Online Qur'an Project Chapter 42". 19 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Kasım 2021. 
  3. ^ "Şûrâ Suresi 36-39. Ayet Tefsiri - Diyanet İşleri BaşKanlığı". kuran.diyanet.gov.tr. 16 Mayıs 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Kasım 2021. 
  4. ^ "Âl-i İmrân Suresi 159. Ayet Tefsiri - Diyanet İşleri BaşKanlığı". kuran.diyanet.gov.tr. 21 Ekim 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Kasım 2021. 
  5. ^ The Kurdish Uprising & Kurdistan's Nationalist Shopfront and its Negotiations with the Baathist/Fascist Regime 2 Kasım 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., BM Blob and BM Combustion, London, July 14, 1991.
  6. ^ A Comrade's Testimony: A Journey to Irak, Communism No. 7, International Communist Group, April 1992
  7. ^ "Process of Choosing the Leader (Caliph) of the Muslims". 7 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Kasım 2021. 
  8. ^ ""The Shura principle in Islam" by Sadek Jawad Sulaiman". 24 Temmuz 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Kasım 2021. 
  9. ^ The System of Islam, (Nidham ul Islam) by Taqiuddin an-Nabhani 13 Eylül 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Al-Khilafa Publications, 1423 AH - 2002 CE, p.61
  10. ^ The System of Islam, by Taqiuddin an-Nabhani 13 Eylül 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., p.39
  11. ^ Qutb, Sayyid, Tafsir Surat al-Shura (Beirut, 1973), pp.83-85; Ma'alim fi al-Tariq, p.3
  12. ^ Source: letter in al-Akhbar, August 8, 1952
  13. ^ Interview with Taliban spokesman Mullah Wakil in Arabic magazine Al-Majallah, 23 October 1996

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İslam</span> tek tanrılı İbrahimî bir din

İslam (Arapça: اَلْإِسْلَامُ, romanize:

<span class="mw-page-title-main">Ali</span> İslam Devletinin dördüncü halifesi ve Şiilerin birinci imamı

Ali bin Ebu Talib, İslam Devleti'nin 656-661 yılları arasındaki halifesi. İslam peygamberi Muhammed'in damadı ve amcası Ebu Talib'in oğlu olan Ali, Muhammed'in İslam'a davetini kabul eden ilk erkek kişidir. Sünni İslam'a göre Ali, dört halifenin sonuncusu, Şii İslam'a göre ise imamların ilki ve Muhammed'in hak vârisidir. Şii ve Sünni İslam arasındaki farklılaşmanın ana nedeni Muhammed'in gerçek vârisinin kim olduğu konusundaki görüş farklılığından ileri gelmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Caferilik</span> İslam dininde bir fıkıh ekolü

Câferîlik ya da Câʿferîyye, İslam dininin Şii fıkıh mezheplerinden biridir. İsmini kurucusu olan Ca'fer es-Sâdık'tan (699-765) alır. Başta İran olmak üzere Azerbaycan ve Irak'ta yaygındır. Yer yer Türkiye'nin Kars, Iğdır gibi illerinde ve bazı İslam toplumlarında görülmektedir. İsnâ‘aşer’îyye'nin temelini teşkil eden fıkıh ekolüdür. Şiîlerin çoğunluğunun mensup olduğu fıkhî mezheptir. Günümüzde Şiîler başlıca üç ana fırkaya ayrılmışlardır. Bunlar nüfus oranlarına göre sırasıyla İsnâ‘aşer'îyye, İsmâ‘îl’îyye ve Zeyd’îyye fırkalarıdır. İran'nda hakim olan İsnâ‘aşer'îyye fırkasının %90'ının takip ettiği resmî fıkhî mezhep Câferîlik'tir. Ayrıca, İsmâ‘ilîğin Mustâ‘lî-Tâyyîb’îyye kolu tarafından da fıkhî meselelerde takip edilmekte olan mezheptir.

<span class="mw-page-title-main">Emevîler</span> İslam tarihinin ikinci halifeliği (661–750)

Emevîler ya da Emevîler Hilâfeti, Dört Halife Dönemi'nden (632-661) sonra kurulan Müslüman Arap devleti. Ali bin Ebu Talib'in 661'de öldürülmesinden sonra başa geçen Emevîler, 750'de Abbâsîler tarafından yıkılıncaya kadar hüküm sürdüler. Başkenti Şam olan devlet, en geniş sınırlarına Halife Hişâm bin Abdülmelik döneminde sahip oldu. Devletin sınırları Kuzey Afrika, Endülüs, Güney Galya, Mâverâünnehir ve Sind'in fethedilmesiyle doğuda Afganistan'a batıda ise Güney Fransa'ya kadar ulaşmıştır.

Reşad Halife, Mısırlı biyokimyager ve Kur'ancı yazar. 1968-1974 yılları arasında Kuran üzerindeki çalışmaları sonucunda, 29 surenin başındaki harflerin anlamını bilgisayar aracılığıyla keşfetti ve bu harflerin metin içerisinde 19'un katları şeklinde dizayn edildiğini gösterdi. 1974 yılından sonra, 19 mucizesi büyük kitleler tarafından kabul edildi. Dönemin ünlü konuşmacılarından İslam Propaganda Merkezi Başkanı Ahmed Deedat bu konuda birçok konferans verdi ve ''Kuran En Büyük Mucize'' isminde bir kitap yayınlayarak 19 mucizesini duyurmaya çalıştı. Sonrasında Reşad Halife, İslam dininin hadisler tarafından çürütüldüğünü ve dinin tek kaynağının Kuran olması gerektiğini ilan etti. 1988 yılında, kendisinin bilgisayar çağına uygun olarak matematiksel bir mucize ile desteklenmiş bir elçi olduğunu ilan etti. Allah tarafından kendisine verilen görevlerden birinin, tüm insanlar için tek bir din ilan etmek ve Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam’ı etkileyen tüm bozulmaları gösterip temizlemek olduğunu belirtti. Bunun ardından İslam dünyasında tartışmalara yol açmış ve 31 Ocak 1990 yılında şafak namazı için mescidine girdikten sonra bıçaklanarak öldürülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Hasan bin Ali</span> Sünnilerin 5. halifesi, Şiilerin 2. imamı; sahabe

Hasan bin Ali bin Ebu Talib, Ali bin Ebu Talib ve Fatıma’nın büyük oğulları ve İslam peygamberi Muhammed'in ilk torunudur. Şiâ çoğunlukla onu on iki imamlarının ikincisi kabul eder, çok küçük bir fırkaya göre ise ikinci imam Hüseyin bin Ali'dir. Bununla birlikte hem Sünni, hem de Şiî ve Alevî İslam anlayışında çok önemli bir yeri vardır; onun, peygamberin Ehli beyt'inden olduğu konusunda herkes hemfikirdir. Babası ile 37 yıl, dedesi ile ise 8 yıl birlikte bulunmuştur. Soyundan gelenlere Şerif denilir.

Şiilik veya Şia, Muhammed'den sonra devlet yönetiminin Ali'ye ve onun soyundan gelenlere ait olduğu fikrini savunan; Ali ile birlikte onun soyundan gelen imamların günahsızlığına, yanılmazlığına ve bizzat Allah tarafından imam olarak seçildiklerine dair inanışların ortak adıdır. İslam dünyası içerisinde Müslüman nüfusun yüzde 10-15'lik kısmını oluşturur. Siyasi saiklerle ortaya çıkan bu ayrılık, zaman içinde fıkhi ve itikadi bir alt yapı kazanarak mezhepleşmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Hilâfet</span> Muhammedin ölümünden sonra oluşturulan devlet başkanlığı makamı

Hilâfet veya halifelik, Arap coğrafyasında dünyanın diğer coğrafyalarındaki krallık, hanlık, çarlık, imparatorluk ve şahlık gibi makamlara eşdeğer olarak kurulmuş bir devlet başkanlığı makamıdır. 632'de ölen İslam peygamberi Muhammed'in kurduğu İslam Devleti'nin liderliğini sürdüren hükümdarlar; "kral", "çar" veya "imparator" gibi bir unvan olan halife unvanını kullanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Dört Halife</span>

Dört Halife ya da Râşid Halifeler; Sünnilik'te Râşid halifeler, doğru yola yönlendirilen ve doğru bir model olduğu kabul edilen halifelerdir. Bazıları bu kategoriye Muhammedin torunu Hasan'ın 6 aylık hilafetini de sokarlar. İslam peygamberi Muhammed'in ölümünden sonra ümmete önderlik eden ilk dört halifedir:

<span class="mw-page-title-main">Şûrâ Suresi</span> Kuranın 42. suresi

Şura Suresi Kur'an'ın 42. suresidir. Sure 53 ayetten oluşur.

<span class="mw-page-title-main">İlk Fitne</span> Müslüman halkların bölünmesine sebep olan savaş

İlk Fitne, Halife Osman'ın evinde öldürülmesi ile başlayan ve Muaviye'nin İslam Devleti'nin başına geçmesi ile sonuçlanan iç savaş dönemine İslam tarihinde verilen isim.

<span class="mw-page-title-main">İslam devleti</span> devlet yönetim biçimi, şeriat yasaları uygulanan devlet

İslam devleti, İslam hukukuna dayalı bir hükumet biçimine sahip bir devlettir. Bir terim olarak, İslam dünyasında çeşitli tarihsel yönetim biçimlerini ve yönetim teorilerini tanımlamak için kullanılmıştır. Arapça "dawlah islāmiyyah" teriminin bir çevirisi olarak Siyasal İslam veya İslamcılık ile bağlantılı modern bir kavramı belirtir.

<span class="mw-page-title-main">Hüseyin</span> Alinin oğlu, Şianın 3. imamı, sahabe

Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib, İslâm peygamberi Muhammed'in torunudur. Dördüncü Hâlife olan Ali bin Ebu Talib'in oğludur. Annesi, Muhammed'in kızı Fatıma Zehra’dır. On İki İmâmlar'ın üçüncüsü olan Hüseyin bin Ali, İslam Devleti’nin bir Emevî saltanatına dönüşmemesi için mücadele vermiş ve Emevîler tarafından öldürülmüştür. Soyundan gelenler Hüseynî ya da Seyyid olarak tanımlanır.

Onikiciler ya da İsnâ'aşer'îyye, On İki İmam'a inanan Onikicilik mensuplarını tanımlamak için kullanılan tabir. On İki İmama inanmalarından dolayı (Onikicilik/On İki İmamcılık) olarak adlandırıldıkları da olur.

Takiye, İslam dininde bir Müslümanın zor bir durumdan kurtulmak için İslam'ı inkâr ederek Müslüman değilmiş gibi davranmasıdır. Kur'an Nahl suresinde takiye yapmaya izin vermektedir.

Nâsır veya Nâsır Lidînillâh (Arapça: أبو العباس "الناصر لدين الله" أحمد بن الحسن المستضئ " Ebû el-Abbâs "Nâsır Dînillâh" Ahmed bin el-Hasan el-Mûstâdhi Bağdat'taki otuz dördüncü Abbâsî Hâlifesi, Mûstadhî’nin oğlu ve Mûstencid’nin torunu.

Muktadî veya Ebû’l-Kâsım "el-Muktadî bi-ʿEmrillâh" Tam Adı: Ebû'l-Kâsım "el-Muktadî bi-ʿEmr i’l-Lâh" `Abd Allâh bin Muhammed ez-Zâhîre bin `Abd Allâh el-Kâ’im Bağdad Abbâsî Hâlifelerinin yirmiyedincisidir.

<span class="mw-page-title-main">Gadîr-i Hum</span> Muhammedin 632 yılında damadı Ali lehine bir beyan içeren vaazı.

Gadîr-i Hum İslam peygamberi Muhammed'in 16 Mart 632 tarihinde vereceği vaaz için Müslümanların toplanmış olduğu tarihsel etkinliktir. Şiilerin ve Arap Alevilerinin inancına göre İslam peygamberi bu vaazinde, Ali bin Ebu Talib'i kendisinden sonra gelecek halef tayin etmiştir. Bu günün hicri yıldönümü Şiiler ve Arap Alevileri tarafından her yıl Gadir-i Hum Bayramı olarak kutlanır.

<span class="mw-page-title-main">İnzar Ayeti</span>

İnzar Ayeti Kur'an'da Şuara Suresi'nin 214. ayetidir. Muhammed'in bi’setinin üçüncü yılında, Mekke'de indirilmiştir. Bu ayette, Muhammed yakın akrabalarını uyarmak ve ikaz etmekle görevlendirilmiştir. Muhammed de onları İslam’a davet ettikten sonra Ali'yi kendi yerine halife ve ardılı olarak tayin etmiştir.

İslam peygamberi Muhammed'in ölümünden sonraki veraset meselesi, İslam tarihinin ilk yüzyılında erken İslam toplumunu çok sayıda mezhebe bölen bölünmelerin ana kaynağıdır. Bu bölünmelerden ortaya çıkan en önemli iki mezhep Sünnilik ve Şiiliktir. Sünniler, Ebû Bekir'in seçim yoluyla Muhammed'in yerine geçtiğini iddia eder. Buna karşılık Şiiler, Ali bin Ebu Talib'in Muhammed tarafından atanan bir halife olduğunu savunur.