İçeriğe atla

Şinbutsu-şuugō

Sōgyō Hachimanjin

Şinbutsu-şūgō (Japonca: 神仏習合, "kami ve budaların birleşmesi"), Japonya'nın yerel Şinto'suyla ile Budizmin karıştırılıp tek bir inanç sistemi şeklinde yeniden inşasıdır.[1] Bu olguya Şinbutsu-konkō (Japonca: 神仏混淆, "kami ve budaların birbirine karışması") da denir.

Özet

Kami inancı, özünde, yerel ve kadim bir inançtır. Kamiler belirli klanlarla (氏) veya köylerle (村) bağdaşmış olup, onlara erişim genellikle coğrafi sınırlara tabii idi. Evrensel bir din olan Budizmin kuşaktan kuşağa devredilişi, geleneksel kami fikrini önemli ölçüde etkiledi. Budizmin topluma nüfuz ettiği süreçte Şinto ile olan uyumu tartıldı ve aristokrasinin İmparator'u Amaterasu'nun soyu olarak gösteren mit ile Çingokokka fikrini benimsedi. Buna bağlı olarak Heian Dönemi'ne Kami sunakları önünde Budist sutralarının okunması ve jingūji denen, Şintō ile Budist tapınaklarını birleştiren tapınak organizasyonu görülmeye başlanmıştı.[2]

Tarih

Budizm'in Kuşaktan Kuşağa Aktarılması

MS 552'de (538 teorisi de mevcuttur) Budizmin Japonya'ya girmesiyle, Buda, bir Banshin (Japonca: 蕃神, "komşu ülkenin kamisi") olarak, Japonya'nın kendi kamileriyle özdeş bir varlık gibi algılanmaya başlandı. Nihonshoki, ilk kez Buda'yı kutsal kabul edip rahipliğe adım atan insanın Zenşinni adında bir rahibe olduğunu yazmaktadır. Fakat bunun, bir mikonun herhangi bir kami'yle olan ilşkisinden hiçbir farkı olmadığı kabul edilir.

Bir tapınağı kundaklayan kişinin Buda tarafından lanetleneceği düşüncesi de, Budizmde "lanet" diye bir konsept olmadığından, Şinto'nun olduğu gibi Buda'ya uygulanması olarak anlaşılabilir.

Jingūji'nin İnşası

Usa-haçimangū'nun, Kore Yarımadası'nın yerel Budizminin etkisi altında, henüz 6. yüzyılın sonlarında "jingūji" olarak inşasının bittiği söylenir.[1] Fakat genel olarak, ancak Buda'nın kamilerden farklı bir doğaya sahip olduğunun Japonlar tarafından kavranması ile birlikte kamiler, Buda'nın gözetimi altında olan, yoldan çıkabilecek canlı varlıklar olarak görülmeye başlanmıştır. Japon kamilerinin de bundan sonra tıpkı insanlar gibi, çektikleri çilelerden sıyrılmak için Buda'dan kurtuluş diledikleri ve Nirvana'ya ulaşmayı umdukları algısının oluştuğu söylenir.[3] Buna shinshin ridatsu, "kaminin vücudundan ayrılması" denir.

Jingūjilerin inşasına Nara Dönemi'nin ilk yıllarında başlandı. Mangan Zenji diye adlandırılan rahipler tarafından Kaşimajingū, Kamojinja, Isejingū gibi, kami ve budaların yan yana olduğu tapınaklar kuruldu.[3] Ayrıca, Usa-haçimangū gibi, kamilerin "boddhisatva"ya dönüştüğü durumlar ortaya çıktı. Nara Dönemi'nin ikinci yarısına gelindiğinde, İse'nin Kuwana ilçesindeki bir yerel klanın ujigamisi olan Tadotaijin'in kamiliği bırakıp Budizmi öğreneceğini buyurmasında olduğu gibi, jingūjilerin inşası yerel bölgelere kadar yayıldı. Wakasa ilinin Wakasahiko-taijin'i ile Ōmi ilinin Okitsuşima-taijin'i gibi yerel kamiler de 8. yüzyılın ikinci yarısından 9. yüzyılın ilk yarısına kadar Budist öğretilere dönme yönünde eğilim gösterdiler.[3] Bu şekilde, "çile çeken kamiler"i kurtarmak için, Şintō mabedlerinin yanına tapınaklar yapılıp bunlara jingūji denildi ve sunaklarda sutralar okunmaya başlandı.[1]

Kamilerin budist öğretilere dönüşlerini duyurmalarının, onlara tapan nüfuz sahibi klanların istekleri doğrultusunda olduğu düşünülür.[3] Ritsuryo sisteminin gelişinden sonra sosyal yapının değişimi, önceden toplumun liderleri olan klanların özel mülk sahibi feodal lordlara dönüşmesine neden oldu ve bununla birlikte önceden toplumun yaptığı ayinler tarafından desteklenen Şinto zayıfladı. Buna karşın Mikkyō mezhebini benimseyen gezgin rahiplerin ortaya çıktığı ve onların jingūjilerin inşasını devam ettirdiği düşünülür. Mikkyō mezhebi henüz sistematize edilmemiş olmasına rağmen, Mikkyō'nun doğaüstü riyazeti, mucizelere önem veren ve dünyevi zenginliklerin edinilmesini doğrulayan yapısı Şinto'yla oldukça uyumluydu. Bu yapısından dolayı Mikkyō'nun insanlar tarafından kolay üstlenildiği düşünülmektedir.[3]

Bu şekilde Şintō mabetleri Budist tapınaklara yaklaşırken, tapınaklar da mabetlere yaklaşmaktaydı. 8. yüzyılın ikinci yarısında, tapınaklara bir şekilde bağı olan kamiler, o tapınakların koruyucu ilahları ve hamileri yapıldılar. Bu konuda çabuk akla gelen örneklerden biri 710 yılında Kōfukuji ile birleşen Büyük Kasuga Tapınağı olabilir. Yine, Tōdai Tapınağı da büyük bir Buda heykelinin yapımına yardım eden Usa-Haçimanjin'i devralıp koruyucu ilah yapmıştır (şimdinin Tamukeyama-haçimangū'su bu şekilde doğdmuştur). Nüfuz sahibi başka tapınaklarda da bu eğilim göze çarpar. Bu şekilde, Budizm'e başkaldırarak değil, Budizm'i koruyan iyi ilahlar olarak kabul edilen yerel kamilere gohōzenjin, “dharma'yı koruyan yüce gönüllü ilahlar” denir.

Bu safhada, kamiler ve budalar aynı inanç sistemi içinde yer alıyor olmalarına rağmen birbirlerinden ayrı varlıklar olarak algılandı ve özdeş varlıklar gibi görülmediler. Bu dönemden sonrası için fark gözetilerek, 'şinbutsu-şūgō' yerine 'şinbutsu-konkō' terimi de kullanılmaktadır. Birçok Şintō mabedine jingūjiler inşa edilse de, bu, halihazırdaki Şinto'yu ezmedi ve Jingi ile Budizm birbirini tamamlar bir şekil aldı.

Mikkyō Tarafından Sistemleştirme

Bu jingūjilerde Mikkyō sutraları ve öğretileri önemli bir rol aldı. Mikkyō, yerel klanların desteğini arkasına alıp köklerini güçlendirme noktasına kadar gelse de Şinto'ya dayandığı düşünülen soyōçō vergisinin hâlâ toplanıyor olmasının problem yaratabileceği ve yine Jingi yoluyla meşruiyetini koruyan devletin birleştirici gücünün etkisini yitirmesinden endişe duyuldu.[3] Diğer yandan, ritsuryo sisteminin dönüşümüyle birlikte büyük tapınak ve mabetler topraklarını genişletme yolları aramaya başladı ve jingūjiler budist tapınakların birer alt şubesi gibi algılanmayı ister duruma geldiler.

Bu süreç İmparator tarafından desteklense de, pek çok bölgede jingūjilerin kalbini çalan öğreti, Şinto'yla birleşmesi kolay olup, büyüsel unsurlarla evrenselliği ve soyutluğu bünyesinde barındıran, Kūkai tarafından açılan Şingon mezhebi oldu.[3] Öte yandan, bunun gibi istekleri kapsayan Tendai mezhebinde de Eñin ve Eñçin tarafından, Mikkyō'nun kabulu devam etti.[3]

Ayrıca, Nara Dönemi'nden süregelen Şugendō da iki mezhebin Mikkyō öğretilerinden etkilendi ve kendi değişimini sürdürdü.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b c "【神仏習合(しんぶつしゅうごう)】" (Japonca). 世界大百科事典 第2版. 1 Ekim 1998. 29 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mayıs 2013. 
  2. ^ 『概説日本思想史』 Takahaşi Miyuki
  3. ^ a b c d e f g h Yoşie 1996

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Budizm</span> Bir din ve hayat felsefesi

Budizm, bugün dünya üzerinde yaklaşık 500 milyonu aşkın inananı bulunan bir dindir. İlk önce Hindistan’da ortaya çıkmış, daha sonra zaman içinde Güneydoğu ve Doğu Asya’da yayılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Şinto</span> Japonların politeistik (çok tanrılı) geleneksel halk dini

Şinto veya Şintoizm, Japonya'nın yerli, Japonların millî dinidir. Eskiden Japonya'nın resmî diniydi. Sadece Japonya'da ibadetlere katılan 119 milyon kişi vardır. Dünya'nın en eski dinlerinden olan Şinto bir tür animizmdir ve ayrıca şamanistik uygulamaları da içerir.

<span class="mw-page-title-main">Tenrikyō</span> Japon Şinto inancı kökenli, Budizmden etkilenmiş bir din

Tenrikyō bir başka ismiyle Tenri, Japon Şinto inancı kökenli, Budizm'den etkilenmiş bir dindir. Nakayama Miki isimli bir kadın çiftçi tarafından kurulmuştur. İnanışa göre Nakayama Miki 1838 yılından itibaren aydınlatıcı ve ilham veren çeşitli tecrübeler yaşamıştır. Bu tarihten sonra dinin bağlıları tarafından Oyasama diye anılmıştır. Dünya çapında Tenrikyo dinine bağlı yaklaşık 2 milyon kişi olduğu, bu sayının yaklaşık 1,5 milyonunun Japonya'da olduğu sanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Zen</span> aydınlanmacı bir yaşam felsefesi

Zen, kökeni Hindistan'daki Dhyana (ध्यान) okuluna kadar uzanan bir Mahāyāna Budist okulunun Japoncadaki ismidir. Hindistan'dan Çin'e geçen okul, burada Ch'an (禪) olarak ismini duyurmuştur. Tang Hanedanlığı döneminde Çin'de belli başlı Budist okullar arasına giren Ch'an, Çin'den Kore, Vietnam ve Japonya'ya yayılmıştır. 20. yüzyılda Batı'da tanınmaya başlanan bu okul, İngilizce ve diğer Batı dillerine Zen ya da Zen Budizm ismiyle girmiştir.

Sutra, Hindistan yazın geleneğinde özellikle Hinduizm, Budizm, Cainizm gibi inanç ve öğretilere ait eski metinlerde başvurulmuş bir edebî tarzın hem de bu türde yazılmış toplu metinlerin de adıdır. Vecize, özdeyiş, atasözü, özlü sözler gibi halk arasında dilden dile yayılma kolaylığı sağlamıştır.

Mahāyāna, Budizm’in üç ana kolundan biridir. Kaynağı Hint yarımadasıdır. Budizm’i Hinayana ve Mahayana olarak sınıflandırır. Vajrayana ise Mahayana Budizm’inin bir uzantısıdır. MS 1. yüzyılda Orta Asya ve Çin’e geçmiş, buradan da Doğu Asya’ya yayılmıştır. Günümüze hâlen uygulanmakta olduğu yerler Hindistan, Çin, Tibet, Japonya, Kore, Vietnam ve Tayvan’dır.

Amitābha ya da Sonsuz Işık Budası Budizmin Mahāyāna okuluna ait yazmalarda adı geçen Buda'lardan biridir. Doğu Asya'ya özgü Arık Ülke mezhebinde en önemli Buda olarak kabul edilir. Vajrayana'da ise, Amitābha uzun ömürlülüğü ile tanınır. Amitābha Dharmakāra adında bir bodhisattva olarak yaşadığı sayısız yaşamlar boyunca yaptığı iyiliklerden biriktirdiği sonsuz erdemlere sahiptir.

Vajrayana Budizmi, farklı kaynaklarda Tantrik Budizm, Tantrayāna, Mantrayana, Mantranaya, Gizli Mantra, Ezoterik Budizm ve Elmas Taşıt adlarıyla da tanınır. Vajrayana Mahayana Budizminin bir uzantısıdır; felsefesinden çok benimsediği uygulamalarla ayrılır. Mahayana'da uygulamalar kabaca iki yola ayrılır: iyi niteliklerin mükemmelleştirilmesi metodu olan Sutrayana ve nihai Budalık hedefini yol olarak benimseyen Vajrayāna metodu. Vajrayana tam aydınlanmaya ulaşılmadan önce Buda-doğasının mistik tecrübe ile deneyimlenmesini gerektirir. Bu tecrübelerin aktarılması için, bir ezoterik bilgi kümesinin Budist tantrik yogiler tarafından toplanmış ve nesilden nesile aktarılmış olması gerekir. Uygulayıcı öncelikle yetkin bir ruhani öğretmen ya da guru tarafından kabul edilmelidir.

Mahayana sutraları geniş bir kapsamı olan, Mahayana Budistleri tarafından Buda'nın orijinal öğretisini temsil ettiği kabul edilen sutralar, yani yazılardır. "Mahayana"'dan bahseden ilk sutra, muhtemelen ilk defa 1. yüzyılda derlenen Lotus Sutra'dır.

<span class="mw-page-title-main">Şingon Budizmi</span> Japonyada budizm ekolü

Şingon Budizmi Japonya'da önemli Budist okullardan biridir; "Japon ezoterik Budizmi" olarak da adlandırılır. Günümüzde Tibet Budizmi ile birlikte Vajrayana Budizminin önemli kollarından birini oluşturur. Şingon kelimesi oluşturan kanjiler, Çincede "zhen yan" şeklinde okunur ve mantra anlamında kullanılmaktadır.

Budizm genelde bir din olarak kabul edilir; ancak kimi zaman Budizm için “ruhani felsefe” tanımı da yapılmaktadır. Bunun nedeni Budizm'de mutlak bir yaratıcı tanrı fikri bulunmamasıdır. Buda'nın yaşadığı dönemlerden itibaren, bir yaratıcı kavramının bulunmayışı Budist düşüncenin ayırt edici özelliklerinden biri olagelmiştir. Budizmin yaklaşımı klinik ve sistematiktir; Dört Yüce Gerçek’te Buda ızdırap sorununu analiz etmiş, kökenindeki nedeni teşhis etmiş ve ızdırabı ortadan kaldıracak reçeteyi yazmıştır. Buda’nın öğretilerine göre, sekiz katlı asil yolu izleyen tüm duyarlı varlıklar, “bensizlik” (anatta) kavramının kavranması yoluyla cehaleti, dolayısıyla acıyı ortadan kaldırabilir. Bu nedenle, Budizm bir yaratıcı tanrı kavramına değil, ahlak, meditasyon ve bilgelik kavramlarına dayanmıştır. Bu açıdan Budizm, nihai bir "benlik" tanımlayan Hindu düşüncesiyle çelişir.

Budizm okulları, Budizm'in tarih sahnesine çıktığı M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren farklı coğrafyalarda yayılma olanağı bulmuş, girdiği yörenin kültürüne uyum sağlamıştır. Bununla birlikte aynı kültürden gelen Budist gelenekler içindeki yorum ve metotlardaki farklılıkların zamanla derinleşmesi biribirinden bağımsız, çeşitli okulların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Şinbutsu-bunri</span>

Şinbutsu-bunri, Şinbutsu-şuugō geleneğini yasaklayıp, Şintō ile Budizmin, kamiler ile budaların, Şinto ile Budist tapınakların birbirinden kesin çizgilerle ayrılmasına denir.

<span class="mw-page-title-main">Çin'de Budizm</span>

Çin'de Budizm, MÖ 1. yüzyılda gelmiştir. Budizm, Çin kültürünü sanat, siyaset, edebiyat, felsefe, tıp ve malzeme kültürü gibi çok çeşitli alanlarda şekillendirmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Inari Ōkami</span>

Inari Ōkami, Japon tilkiler, bereket, pirinç, çay, sake, tarım ve sanayi, genel refah ve dünyevi başarı kamisidir. Inari Ōkami, Şintoizm'in baş kamilerinden biridir. Eski Japonya'da Inari, kılıç ustalarının ve tüccarların de himayesi altında kaldı. Erkek, kadın ya da androginos olarak temsil edilen Inari, bazen üç ya da beş bireysel kami topluluğu olarak da görülür. Inari, MS 711 yılında Inari Dağı'nda bir tapınak kurulduğundan bu yana ibadet edildiği görülüyor. Efsaneye göre İnari dokuz kuyruğunun hepsini insanlar için bağışlamış ve yok olmuştur. Bu sebeple insan olarak, hiç anlamayacağınız bir surette dirilir. Şinto inancında İnari sureti kızıl sarı saç ve yeşil gözle açıklanır. Tanrılık hayatında insanlık için bahşettiği iyi niyetinin cezasını bu hayatında çekecektir ve kıyameti getirecek tanrı olarak bilinir. Günümüzdeki Şinto tapınma ayinlerinde “watashi no O-Inari-sama” “Benim İnari’me” kavramı vardır. Bu da İnari'nin hiçbir şeye ait olamayacağından gelmektedir. İnari'nin ölümlü hayatında insanlığa verecek canı yoktur, bu yüzden o artık kimsenin tanrısı değildir. İnari ruhuyla dirilen insanın geçmişte verdiği sağlık, sevgi ve neşe gibi kavramlardan mahrum kalacağına inanılmaktadır. Bir Toyokawa rahibine göre İnari, Mayıs yağmurunda dirilir ve göklerin aklını kaybettiği bir gün yeniden yok olacaktır. Bazı bilginler ibadetin 5. yüzyılın sonlarında başladığına inansa da, Inari'ye MS 711'de Inari Dağı'nda bir türbenin kurulmasından bu yana tapınıldığı görülüyor. 16. yüzyılda Inari, demircilerin hamisi ve savaşçıların koruyucusu olmuştu ve Inari'ye tapınma Edo döneminde Japonya'ya yayıldı. Inari, Japonya'da hem Şinto hem de Budist inançlarında popüler bir figürdür. Japonya'daki Şinto tapınaklarının üçte birinden (32.000) fazlası Inari'ye adanmıştır. Kozmetik şirketi Shiseido gibi modern şirketler, şirket merkezlerinin tepesinde mabetlerle Inari'yi bir patron kami olarak görmeye devam ediyor.

<span class="mw-page-title-main">Şinto tarikatları ve okulları</span>

Şinto, Japonya'nın halk dini, Budizmin altıncı yüzyılda Japonya'ya tanıtılmasından bu yana orijinal Ko-Shintō'den salınan okullar ve mezhepler çeşitliliği geliştirdi.

<span class="mw-page-title-main">Japon felsefesi</span>

Japon felsefesi tarihsel olarak hem yerli Şinto hem de Budizm, Taoizm ve Konfüçyüsçülük gibi kıtasal dinlerin bir birleşimi olmuştur. Eskiden, Mitogaku ve Zen'de olduğu gibi, hem Çin felsefesinden hem de Hint felsefesinden büyük ölçüde etkilenen modern Japon felsefesinin çoğu, artık Batı felsefesinden de etkilenmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Budist felsefe</span>

Budist felsefe, Gotama Buda'nın ölümünden sonra Hindistan'daki çeşitli Budist okulları arasında gelişen ve daha sonra Asya'nın büyük kısmına yayılan felsefi araştırmalar ve araştırma sistemlerini ifade eder. Budist öğretilerinin yaşam, varoluş, bilgi, akıl, madde ve insan ahlakı değerlerine bakışı veya uygulanması, Budist felsefenin temel konusunu oluşturur. Buda’nın yaşamı boyunca kişisel olarak öğretilerini yazılı olarak kayıt etmemesinden dolayı, Budist felsefesi büyük oranda Budist okullarında geliştirilen Budist öğretilerinin yeniden inşası üzerine kurulmuştur. Budist felsefe’nin çalışma konusu, "Dukkha" kavramı ile başlar. Dukkha, Pali dilinde genellikle sefalet, mutsuzluk, keder, talihsizlik ve umutsuzluk anlamına gelir. Felsefe'nin amacına göre, Dukkha'dan Nirvana'ya ulaşmanın yolu dört asil hakikatte özetlenmiştir. Budizm’de Nirvana’ya ulaşmanın yolu hem felsefi akıl yürütme, hem de meditasyonu birleştirmekten geçer.

<span class="mw-page-title-main">Japon Budist mimarisi</span>

Japon Budist mimarisi, Çin'de doğan mimari tarzların yerel olarak geliştirilmiş çeşitlerinden oluşan, Japonya'daki Budist tapınaklarının mimarisidir.

<span class="mw-page-title-main">Ofuda</span>

Ofuda, kağıt, ahşap, kumaş veya metal gibi çeşitli malzemelerden yapılmış bir tılsımdır. Ofuda, hem Şinto hem de Budist tapınaklarında yaygın olarak bulunur ve orada saygı duyulan tanrıların (kami) veya Budist figürlerin gücüyle dolu olduğu kabul edilir.