Şeriat
Makale serilerinden |
Şeriat (Arapça: شَرِيعَة, şarīʿa), Kur'an âyetleri ile Muhammed'in söz ve fiillerinden oluşan naslardan alimler sınıfının (Fukaha) çıkarımları (istinbat) ile oluşturulan dinî kanunlar toplamıdır. İslam'da ibadetler (farz-vacip kabul edilen), muameleler ve cezalarla ilgili tüm kavram ve kuralları kapsar. Tarihsel seyir içerisinde kanun ve kuralların teorik (usul) ve pratik uygulama (füru/fetva) çalışmaları ile ilgilenen ve isimleri öne çıkan kişiler adına belirli toplum ve devlet yönetimlerinin de tercihlerini yansıtan fıkıh mezhepleri ortaya çıkmış, ancak şeriat hiçbir zaman tek başına geçerli bir hukuk sistemi olmamış, Ömer[1] veya Emevilerden itibaren "örfi hukuk" ile birlikte kullanılmıştır.[2][3] Şeriat’ın "insanlar arası ilişkiler bölümü” 1850’lerden itibaren “İslam hukuku” olarak yeni bir isimle sunulmaya başlanır.[4] İslam hukukunda yer yer modern hukukla benzer argümanlar kullanılmasına rağmen aralarında bir takım temel farklar vardır. İslam'da hukuki argümantasyon olarak -insanların birbirlerinin maddi ve manevi alanlarına girmelerini yasaklayan- hak (kul hakkı) ve -üst makamın alt grup insanlara dengeli davranmasını içeren- adalet kavramları ön plana çıkarılır.[5] Buna göre amirler emirleri altında bulunan insanların gözetimi[6] ve onlara karşı adaletli olmakla, yönetilenler ise onlara itaatle yükümlüdürler. Adaletten sapan amire itaat edilip edilmeyeceği tartışmalıdır.[7] Ayrıca bu anlayışta insanlar Allah'ın kulları (İbadullah) olmakta, şeriat onlara karşı adaletli davranmayı gerektirse bile (erkek-kadın, köle-efendi ayrımı gibi) eşit davranmayı gerektirmemektedir. Şeriat ile modern hukuk arasındaki farklardan belki de en önemlisi, insanların eşit ve özgür bireyler oldukları temelinde geliştirilen modern hukuktaki insan hakları kavramına karşılık, şeriat anlayışında bireysel özgürlük kavramı bulunmamasıdır.[8] Dinî edebiyat ve söylemlerde sıkça kullanılan özgür irade kavramı günlük yaşam tarzını seçebilmesinde değil, kader karşısında insanın uhrevi sorumluluğu bağlamındaki felsefi tartışmalarda görülür. Kur'an'da 30 ayette tekrarlanan[9] ve İslamcılığın temel motivasyonlarından birisi olan “şeriatta kötü olarak tanımlanan durumlar için güç kullanımı kişilerin ev, elbise, beden ve ibadet–inanç gibi özel alanlarına girmeyi gerektirse bile bu kişilerin (kul) hakkına tecavüz olarak değerlendirilmez.[10][11][12][13]
Kur'an'da kademe içermeyen birkaç suçtan söz edilir ve bunlar kısas veya kademelendirilmemiş[14] tek bir bedensel ceza ile karşılanır. Şeriatın dinî bir argüman veya inanç olarak tamamıyla Allah’ın emir ve yasakları ile ilgili veya bu çerçevede yürütüldüğü kanaati de yanlıştır. Hudud olarak isimlendirilen az sayıda suçun dışında kalan tazir cezaları, bir kısım fakihler tarafından Kur'an'a aykırı kabul edilen recm,[15] ve hür kadınlarla cariyeler arasında kadın giyiminde getirilen keskin ayrım gibi birçok düzenleme bu kapsamda sayılabilir. İslam tarihinde kendilerinin geliştirdikleri argümanlarla şeriatın katı zahirî yorumlarına ilk karşı çıkanlar mutezile, felsefeciler ve batıni gruplar oldu. Modern çağda köktendinci terör örgütleri ve modernist İslamcılar, şeriatın kendilerince benimsenen farklı yorumlarını dinî-siyasi-terörist örgütlenmeler ve farklı propaganda yöntemleri kullanarak gündeme getirip uygulanmasını savunurlarken İslami modernizm şeriatı insan hakları ve Batı değerleri ile uzlaştırmaya çalışmış, Fazlurrahman Malik ve Mustafa Öztürk gibi ilahiyatçı düşünürler ise şeriat hükümlerinin tarihsel özellikler taşıdığı[16][17] ve artık terk edilmesi gerektiği şeklinde özetlenebilecek görüşleriyle bu tartışmaya katılmışlardır.[18]
Şeriat uygulayan ülkeler uluslararası örgütlerden insan hakları, eşitlikler, kadın hakları, çocukların korunması, bireysel tercihler ve kişi hak ve özgürlüklerinin korunmaması gibi konularda şiddetli eleştirilerle karşılaşmaktadırlar.[19] Klasik şeriat uygulamalarından bir kısmı; temel insan hakları, cinsiyet eşitliği ve ifade özgürlüğüne karşı ciddi ihlaller içermektedir.[20][21][22] Kadınların tesettür/hicap emri gereğince evlerinden (izinsiz veya beraberinde eşi veya mahrem erkek olmadan) dışarıya çıkışlarının yasaklanması vb. bu kapsamda ele alınabilir.[23] Köktendinci yapılanmalar tarafından diğer dinî gruplar ve gayrimüslimlere yönelik olarak gerçekleştirilen din savaşları ve savaş sonucunda da tarihsel uygulamada savaş ganimeti olarak değerlendirilen sivillerin (köle ve cinsel cariye olarak[24][25] kullanılması -ki bu klasik anlayışta doğal bir hak görülürdü)[26] birer savaş suçu, sistematik olarak uygulandıklarında da insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirilmesi mümkündür.[27][28][29]
Terminoloji ve kullanım
Şeriat, (çoğulu "şerâyi"), Arapça şerea' (الشر ع) kökünden bir sözcük olup "yol, mezhep, metot, âdet, insanı bir ırmağa, su içilecek bir kaynağa ulaştıran yol" anlamına gelir ve hüküm koymak manasında kullanılır. İslami literatürde bu anlamda Allah’a "Şâri-i Hâkim" denildiği de olur.
Şeriat; Kur'an âyetleri ile Muhammed'in söz ve fiillerinden oluşan naslardan alimler sınıfının (Fukaha) çıkarımları (istinbat) ile oluşturulan dinî kanunlar toplamıdır. "Ahkam-ı İslamiye" veya "İslam hukuku" gibi tanımlamalar da benzer anlamda kullanılır. Ayrıca "Musa'nın şeriatı", "Zerdüşt şeriatı" vb. gibi deyimler içerisinde sadece kanun anlamında da kullanılabilir.
Şeriatı günlük kullanımda din veya ona eş değer kullananlar olduğu gibi, inanç, ibadet, ahlak eksenli bir yapı olarak kabul ettikleri dinden farklı olarak sadece muamelat (davranışlar), ukubat (ceza) ve feraizden (miras hukuku) oluşan dinî yasa ve hükümler olarak ele alan ilahiyatçılar da bulunmaktadır.
Şeriat, Batıni/Tasavvufi İslam anlayışında; şeriat-tarikat-hakikat ve marifet basamakları ile ifade edilen dervişin seyr-i süluk olarak adlandırılan manevi yolculuğunun ilk basamağı kabul edilir.
Tarihsel ve sosyolojik kökler
Kur'an'da önerilen hukuki uygulamalar yeni değildir, aksine İslamiyet öncesi Arap toplumunun örf ve adetleri ile Tevrat'ta bulunan kanunların devamı niteliğindedir.[30] Örneğin faiz yasağı, recm cezası, namaz ve oruç gibi ibadetlerin benzerleri Kur'an'dan önce de mevcuttur.
Şeriat kurallarının bir kısmının bazı inanç esaslarıyla birlikte Sümerler gibi ilk şehir devletlerinin o günün anlayışına uygun şekilde oluşturduğu, insanlar arasında hukuki açıdan özgür-köle ve kadın-erkek ayrımı içeren seksist kurallar ve yasalardan etkilenerek oluşturulduğu söylenebilir. Kısas, hırsızın elinin kesilerek cezalandırılması gibi temel ceza yasalarının Hammurabi Kanunları'ndan ya da bu kuralları benimseyen Arap topluluklarının uygulamalarından alınarak şeriata konulmuş yasalar olduğu iddiaları[32] vardır. Erkeğe iki kadının payının verilmesi[33] ve bir erkeğin şahitliğinin iki kadına eşit olması gibi yasaların da aynı anlayışın türevleri olması mümkündür. İslam'da ilahi bir kaynak olarak kutsanan ve birçok inanç ve uygulaması içselleştirilen Yahudi yasalarının Sümer inançları ve Hammurabi Yasaları'yla bağlantılı olduğu başka araştırmacıların da dikkatini çekmiştir.[34] Bazı Batılı araştırmacılar Roma hukukunun, hadisler yoluyla birçok açıdan İslam hukukunu etkilediği görüşlerini ileri sürmüşlerdir.[35]
Kısas, Arap toplumunda kan davalarının önlenmesi amacıyla kullanılmaktaydı. Kan döküldüğünde, aşiret misillemesi şeklinde kısas gerçekleşir, katil bulunamazsa bir yakını infaz edilir veya kan bedeli alınırdı.[39] Kısas toplumsal denklik şartı ile, maktulün kadın-erkek, köle-hür, seçkin ya da sıradan olması göz önüne alınarak, katilin aşiretinden denk birisi infaz edilirdi.[40][41] Sosyal denklik, sosyal olarak alt sınıftakilerin üst sınıftan birini öldürmelerinde kısasın uygulanacağı, üst sınıftan birinin alt sınıftan birini öldürmesi durumunda kısas uygulanamayacağı, ancak kan bedeli ödenebileceği anlamına gelmektedir. Uygulama İslamda aynen benimsenmekle birlikte, buna İslamda bir Müslümanın bir gayrimüslim için infaz edilip edilemeyeceği tartışmaları da eklendi. Fıkıhçılar sonraki dönemlerde kısas için belirli şartlar getirerek kasti olmayan cinayet ve yaralamalarda da diyet ödenmesi yönünde içtihatlar geliştirdiler.[41]
Patricia Crone, Şeriat hukukunun Muhammed'in gelenekleri üzerine değil, "İskender döneminde geliştirilen Yakın Doğu'nun yasası üzerine kurulduğunu" savunur. Ona göre "müslümanlar, bu yasayı Allah adına eleyip sistemleştirmiş ve kendi imajlarıyla damgalamıştı."[42] "Genel olarak Emevi hilafeti ve özellikle Muaviye"nin kullandığı bu eyalet yasası, "ulema tarafından uzun bir uyarlama döneminden" sonra şimdi şeriat dediğimiz şey hâline geldi.[43]
Yöresel anlayışların yansıması: "Örf ve âdetlerin delil kabul edilmesi" yanında özel durumlar dışında yiyeceklerin haram ve helal olarak tasnifinde, Şafiî ve İbni Kudame gibi bazı fakihler haram ve helalliğin kriterini "Arap'ın tabiatına uygunluk veya aykırılık" şeklinde belirlemişlerdir.[44]
Fıkıhçıların bir kısmı bir hadisten hareketle kirpi eti yemeyi habis (mekruh veya haram) görürken diğerleri açıkça yasaklanmamasını gerekçe göstererek etinin yenilmesini helal sayarlar.[45] İngilizcede "hedgehog" kirpi, kelime içinde geçen hog ise Avrupa dil ailesinde pig ile eş kullanılan bir kelimedir.[46] Burada bazı kültürlerde eti yaygın olarak tüketilen oklu kirpilerin İngilizce de porcupine, literal çeviri ile iğneli domuz,[47] olarak isimlendirildiğini görmek de kullanılan dil ve kültür çevresinin bir şeyi haram veya helal olarak etiketlemede meydana getirebileceği etki ve karmaşayı anlamak açısından çarpıcı bir örnektir.
Fıkıh doktrini
Klasik fıkıhçılar, insan aklının, tam kapasitesiyle kullanılması gereken Tanrı'nın bir armağanı olduğunu kabul ettiler. Bununla birlikte aklın doğruyu (Hüsn) yanlıştan (kubh) ayırmada tek başına yeterli olmadığına ve aklın ancak Kur'an vahyi ve Muhammed'in sünnetine dayandığı takdirde doğruyu bulabileceğine inanıyorlardı.[48][49] Sağlam olarak kabul ettikleri kaynaklar (Nass) dil bilimi, anlam, bağlam (kontext), kapsam, kısıtlama (istisnalar) vb. yönlerden incelenir hükümler konulur, kıyas (analoji) yapılarak kapsam genişletilir veya istisnalar konulur. Klasik fıkıh teorisi, insanlığın tüm hukuki sorunlarının bu şekilde çözülebileceğini öngörür.
Dinî-yasal dayanaklar veya usul-i fıkıh
Fıkıhta şeriatın birincil kaynağını Kur'an ve hadisler oluşturur. Ancak bu kaynaklarda "yasa dili" kullanılmaz. Kur'an anlatımlarında hedef, kapsam ve istisnaların belirlenmesi, benzer konuların açıklığa kavuşturulması vb. netleştirme çalışmaları yanında, benzer sorunların hadisler için de geçerli olduğu, ayrıca hangi hadislerin referans değeri taşıdığı, hangilerinin taşımadığı konusu ulema tarafından değerlendirilerek (içtihat) farklı sonuçlara ulaşılır. Bu sonuçlar İslam'da farklı sosyal şekillenmelerin (Fıkıh mezhepleri) kaynağı kabul edilir. Fetva, geleneksel olarak sosyal bir soruna, dinî otoriteyi temsil eden müftünün anlayışına göre, dinin bu soruna yaklaşımını yansıtan ve caizdir ya da caiz değildir şeklinde bir sonuç ve hüküm cümlesiyle bitirilen cevabına denir.
Hanefi hukuk ekolü dört delile dayanır. Şer'i deliller olarak da anılan bu kaynaklar şunlardır:
1- Kur'an: İslam'da Kuran, hukukun en kutsal kaynağı olarak kabul edilir. Klasik hukukçular, Kur'an'ın tevatür olarak bilinen, her nesilde birçok kişi tarafından aktarımı dolayısıyla metinsel bütünlüğünün şüphe götürmez olduğunu savundular. Kur'an'ın sadece birkaç yüz ayeti hukukla ilgilidir ve bunlar da miras gibi birkaç alanda yoğunlaşır. Klasik ana akım fakihlere göre, Kur'an'ın İslami deyimle sonradan indirilmiş olan ayetleri öncekileri kısıtlamış veya ortadan kaldırmış olabilirdi.[52] Bu nedenle diğerler bilgi ve yeteneklerin yanı sıra Kur'an ayetlerinin hangileri ile hüküm tesis edilebileceği bu konuları ayrıntılı olarak bilen hukukçuların işi olabilirdi. Zeydiyye ve Mu'tezile'nin yanı sıra modern İslamcılar ve Kur'ancılık, nesh teorisini reddetmiştir.[53] Sünnetin Kur'an'ı sınırlayıp sınırlayamayacağı tartışma konusu olmaya devam etti.
2- Sünnet (Hadisler yoluyla): Alimler Harald Motzki ve Daniel W. Brown'a göre, bize ulaşan en eski İslami hukuki muhakemeler "neredeyse hiçbir hadis içermiyor"du. Bu infiltrasyon ve bütünleşme h. 2. yüzyılda kademeli olarak gerçekleşti.[54][55]
Hadislerin tamamı daha ayrıntılı ve pratik hukuki rehberlik sağlamaktaydı. Ancak hepsinin sahiholmadığı erken dönemde anlaşılır ve İslam alimleri aktarım zincirlerinde listelenen bireylerin güvenilirliği üzerinden onların özgünlüğünü belirlemeye çalıştılar. Hangi hadislerin hüküm vermek için kullanılıp kullanılamayacağı yanında bazı hadisler ve Kur'an pasajlarında yer alan dilin belirsizliğiyle kaos arttı. Metinsel kaynakların göreceli değerleri ve yorumlanması farklı eğilim ve mezheplerin ortaya çıkmasıyla sonuçlandı. Ehl-i Re'y, hadis ehlinden ayrılarak akla veya Kur'an'a aykırı buldukları rivayetlere isnadın dışında eleştirel bir tavır alarak hadisleri reddetmiş; Nakilciler ise bu tür hadisleri yorumlamaya çalışmışlardır.
3- İcma (İslam bilginlerinin görüş birliği içinde bulundukları konular)
4- Kıyas (Birbirine benzeyen meselelerin, hükümlerinde de benzerlik bulunması gerektiği düşüncesinden hareketle oluşturulan yeni hükümler; örneğin içki yasağından hareketle uyuşturucu kullanımının da dinen yasak ve haram olduğuna hükmedilmesi vb.)
Kur'ancılık veya Kur'an Müslümanlığı, Kur'an'ı İslamın tek sahih kaynağı kabul eder ve Kur'an dışındaki hadis, siyer vd. kaynakları reddeder.[56][57]
İcma farklı yorumlanmakla beraber şeriatın üçüncü ortak kaynağı kabul edilir. Hanefi ve Şafiiler kıyası, Şii Caferi mezhebi ise aklı, dördüncü kaynak olarak kabul ederler. Hanbelîler üç esastan sonrasını kabul etmezler.
Zahiri mezhebi icma ve kıyası kabul etmemiştir. Onlara göre bir hükmün İslami nitelik taşıması onun bu kaynaklardan (Kur'an ve sünnet) en az birisine dayandırılmasına bağlıdır.
Müçtehidler şeriat hükümlerini ortaya koymada fer'î deliller adı verilen toplum yararı, örf ve adet, İslam'dan önceki şeriatlar, sahabe sözleri gibi deliller de kullanmışlardır. Maliki mezhebi ayrıca "Medine halkının uygulamaları"nı da geçerli kabul eder.
Fıkıh alimleri, şeriatı üç ana bölümde incelemiştir:
Etiketleme: Ahkam-ı İslami
Fıkıhta insan davranışları (Ef'âl-i mükellefîn) değişik kategorilere ayrılır: Farz (Mutlak zorunluluk ifade eden eylemler ve ibadetler), vacip (Gerekli, bir alt derece zorunluluk), sünnet, müstehap (sevilen işler), helal, mekruh (çirkin karşılanan; çok çirkin, tahrimen mekruh, az çirkin, tenzihen mekruh) ve haram (kesinlikle yasak) gibi.
Birçok örnekte görülebileceği gibi sınıflandırma görecelidir. Örneğin Evliyanın varlığı ve mucizelerine inanmak, Tahavi ve Nesefi gibi önde gelen birçok Sünni akide yazarınca, ortodoks müslümanlık için "şart" olarak sunulur.[58][59] ve geleneksel Sünni ve Şiilikte kabul görür. Ancak bu anlayış ve yanında evliya kabirlerine gösterilen saygı ifadeleri ve ziyaretler Selefilik, Vahhabilik ve İslami modernizm gibi püriten ve dirilişçi İslami hareketler tarafından kabul edilemez sapkınlıklar olarak görülür.[60] Büyük uçurumlar kişilere yönelik etiketlemelerde görülür: Örneğin Ebu Hanife mezhebin mensuplarınca en büyük imam (İmam-ı Azam) olarak görülürken kendisini bir "dinden çıkmış", "sapkın" veya "Yahudi" olarak sıfatlandıran çağdaşları da kayıtlarda yer alır.[61]
Bu sınıflama ve tanımlamalar, seküler yönetimlerde yaşayan sıradan Müslümanlar arasında vaaz dilinde kullanılan deyimlerden ibaret olabilirken; eylemlerin şeriat yönetiminde maddi ya da manevi (cezai-sosyal) ciddi karşılıkları bulunur. Farz, vacip ve sünnet olarak nitelendirilen eylemlerin terki, mekruh ve haram olarak nitelendirilenlerin yapılması cezai (had ya da tazir cezaları olarak) karşılık görür. Örneğin, namaz kılmayanların dövülmesi, hapsedilmesi ve kılmamakta ısrar edenlerin öldürülmesi[62][63][64] bu kapsamda ele alınabilir. Etiketlemede tartışılan pek çok konudan biri de farz olan ibadetleri (namaz) terk etmenin irtidat anlamına gelip gelmediğidir.[65] Yani namaz kılmadığı için öldürülen kimse mümin olarak kabul edilirse cenaze namazı kılınarak Müslüman mezarlığına defnedilebilir, geride kalan mal mirasçılarına kalır, namaz kılmayan mürtet kabul edilirse cenaze namazı kılınmaz, Müslüman mezarlığına defnedilmez ve devlet adına mallarına el konulur.
Genel kabul görmüş hadis külliyatlarındaki anlatılara uygun olarak geleneksel İslami ve muhafazakâr çevrelerde kınanmayan bir durum (mübah) olan çocuklarla yapılan evlilikler artık sorgulanmakta ve çocuk istismarı olarak görülmektedir.
Sünni ve Şii anlayışları arasındaki en keskin ayrımlardan birisi de muta nikahı konusunda görülür. Şiiler bunu hoşgörünün ötesinde "faziletli bir eylem" olarak görürlerken,[66] Sünniler'e göre eylem, "haram" kılınmış[67][68] bir Cahiliyye âdetidir.
"On üçüncü yüzyılda yaşayan bir coğrafyacıya göre, İran'ın kuzeyindeki Gilan'da her yıl gerçekleştirilen bir âdet vardı: Ulema doğruyu emretmek için hükümdardan izin ister, izni aldıklarında herkesi toplarlardı. Bir adam sarhoş olmadığına ve zina etmediğine yemin etse, alim ona ticaretini sorar, bakkal olduğunu söylerse, müşterisini aldattığı iddiasıyla yine de onu kırbaçlardı."[71] |
Şeriat anlayışında davranışlar yanında dinle ilişkilerine göre insanlar da mümin-kafir, salih, fasık, mülhit, mürtet gibi etiketler alabilirler. Bunlardan zındık, mülhit, mürtet veya fasık gibi etiketler tazirden ölüme kadar uzanan sonuçlar doğurabilir.[62][63][64][72][73]
Şeriattaki dinsel ve cinsel ayrım şahitliğin reddi gibi gibi hafif, mülhit ve mürtetlerin yakılması gibi ağır sonuçlar doğurabilir ve miras, ölüm tazminatı, kısas, yönetici veya yargıç atamaları gibi birçok alanda kendini gösterir. Zina cezalarında evli-bekâr ayrımı da söz konusudur. Yasal hak ve sorumluluklar kişinin akil baliğ olması ile başlar.
Makale serilerinden |
Uygulama sahaları
- Hijyen ve arınma: Abdest ve gusül
- Ekonomi kanunları: Zekât, vakıflar, faiz ve miras kanunları
- Yeme içme ile ilgili: Oruç, kurban, içki
- Ritüeller/ibadetler: Allah'ın hoşnut ve razı olduğu her çeşit eyleme denir. (Abd: köle ve kul, kulluk, kölelik) İslami terminolojide ayet ve hadislerde özel şekil ve şartları belirlenen ritüellerdir. Namaz, oruç, hac, zekât ve kurban İslam'daki zorunlu ibadetlere örnek olarak verilebilir.
- Evlenme ile ilgili: Nikâh, ayrılık, hulle
- Cezai yaptırımlar: Had, tâzir, kısas, diyet, cizye, irtidat
- Askeri: Cihat (saldırı ya da savunma amaçlı), sulh ve savaş esirleri
- Giyim: Tesettür
- Diğer: Ticaret ve davranışlar, köleler ve İslam olmayanlar
Sosyopolitik yapı
Sosyal sınıflar
Şeriat anlayışında insanlar bazı "sosyal sınıflar"a ayrılmaktadır.[74]
Özellik | Sosyal sınıf |
---|---|
İnanç ve yaşam tarzına göre | Mümin, salih, fasık, mülhit, mürtet, kâfir |
Müslüman olmayanlar | Zimmi (İslam ülkesinde yaşayan gayrimüslim halk), harbî (gayrimüslim devletin vatandaşı) |
Soy bağı ile | Seyyidler ve Şerifler |
Hürriyete göre | Özgür, köle, cariye |
Nikâh ve cinsiyete göre | Evli-bekâr, kadın-erkek |
Kölelik ve cariyelik
İslam'da insanlar satın alma, savaştan geri kalanların esir edilmeleri ve ganimet olarak cihat yapanlara dağıtılmaları ve ayrıca bu esir ve kölelerin yine esir ya da köle olan insanlardan yaptıkları çocukların köle ya da cariye sayılmaları yoluyla köleleştirilebilir.[76] Muamelat bakımından köle mal gibidir. Alınıp satılabilir, hibe edilebilir, kiralanabilir, ortak mülkiyete konu olabilir. Kazandıkları efendisine ait olur. Kendisine karşı yapılacak haksız fiilden elde edilecek tazminatları efendisi alır. Başkasına karşı işleyeceği haksız fiillerde ise zararı ya efendisi öder ya da köleyi zarar görene devreder.[76] Özgür bir erkek kendi cariyesi ile onun rızası olmaksızın cinsel hayat yaşayabileceği gibi,[77][78] onu nikâh akdi ile eş edinmesi de mümkündür. Kısası gerektiren suçlarda köle, özgür ya da köle karşılığında kısas olarak öldürülür. Hanefilere göre bir köleyi öldüren özgür kimse de kısas yoluyla öldürülür. Diğerlerine göre ise, bu durumda kısas uygulanmaz. Köle ve cariyelere zina ve zina iftirası suçunda özgürlere verilen cezanın yarısı hırsızlık ve irtidat suçlarında tam ceza uygulanır.[76]
Yasalar ve uygulamalar
İbadetler
Mezheplere göre miktarı ve şekli değişen dini ritüellerdir. Kendi içerisinde farz, vacip, müstehap gibi derecelere ayrılır. İbadetleri terk etmek büyük günahlardan sayılır, ibadetleri terk edenler fasık veya bazı mezhepler tarafından dinden çıkmış kabul edilirler ve cezalandırılırlar.
Farz, vacip ve sünnet olarak nitelendirilen eylemlerin terki, mekruh ve haram olarak nitelendirilenlerin yapılması cezai karşılık görür. Örneğin, namaz kılmayanların dövülmesi, hapsedilmesi ve kılmamakta ısrar edenlerin öldürülmesi[62][63][64] bu kapsamda ele alınabilir. Günümüzde ibadetle ilgili cezai yaptırımlar sekülerleşme çerçevesinde uygulanmamakta ve bunların ceza veya mükafatının uhrevi olduğu görüşleri de dile getirilmektedir.
Muameleler
İnsanlar arasındaki medeni, ticari, ekonomik ve sosyal ilişkiler, insanların devletle ve devletlerin de birbirleriyle münasebetleri bu bölümde yer alır. Şeriat hukukunda fıkıhçılar tarafından evlenme (nikâh), boşanma, nafaka, velayet, vekâlet, vesayet, feraiz (miras), alışveriş gibi toplum hayatına ait medeni işlemlere ve hatta uluslararası hukuka ait hükümler ortaya konulmuştur. İslam fıkıhçıları ibadetler, cezalar, muamelat gibi hususlarda temel kaynaklarda yer almamasına rağmen hermafroditlerle ilgili hükümler de ihdas etmişlerdir.[79]
Evlenme ve boşanmalar
Nisa suresi 3. ayete dayandırılan nikâh hükümlerine göre bir erkek gücü yetiyorsa aynı anda esir ve cariyelerden sınırsız olarak, ayrıca ayette bir üst limit ifadesi bulunmamasına rağmen genel anlayışa göre özgür olanlardan en fazla 4 kadınla evlenebilir. İslam'a göre kadın aynı anda tek bir erkekle evli olabilir. Şeriat kurallarınca İslam'da 18 yaş altında evlilik yasak değildir. Şii ya da Sünni her mezhebe göre, yaşına bakmadan çocuklar evlendirilebilir. Osmanlılar, 1917'de çıkardıkları Hukuk-ı Aile Kararnamesi'nde erkeklerin 12, kızların da 9 yaşını bitirmiş olmaları şartını getirmişlerdir.[80] Bu duruma istinaden İslam'da evlenmek için kişinin ergenlik çağına girmesi kâfidir.[81]
"Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, o zaman bir tane ile ya da elinizin altındaki sahip olduklarınızla (cariyelerinizle) yetinin. İşte bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur." (Nisa suresi, 3)
"Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin; eğer onların yeterli fikrî olgunluk düzeyine eriştiklerini tespit ederseniz hemen mallarını kendilerine verin, büyüyecekler de mallarını alacaklar diye o malları israf ile ve tez elden yiyip tüketmeyin. Zengin olan (veli) yetim malına tenezzül etmesin, yoksul olan da kararınca yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman yanlarında şahit bulundurun; hesap sorucu olarak da Allah yeter." (Nisa suresi,[82] 6)
Şeriata göre gerekçesiz mutlak boşanma yetkisi erkeğe verilmiştir. Kadın erkeği; ancak hâkimi ikna edecek geçerli sebepleri sunması durumunda hâkim kararıyla boşayabilir. Ayrıca boşanma yetkisi evlilik sırasında ya da sonrasında eşi tarafından kadına verilirse kadın da gerekçesiz olarak eşini boşayabilir.[83]
Miras hukuku, avliyye ve reddiyye
Miras paylaşımı Nisa suresi 11-12 ve 179. ayetlerinde konu edilmiştir. Buna göre erkeklere mirastan kadınlara göre 2 kat hisse verilir. Mirasçıların paylar toplamının paydalar toplamından yüksek olması konusunda avliyye ve tam tersi durumlarda reddiyye yöntemleri kullanılır. Müslüman olmayanlarca eleştiri konusu da yapılan pay-payda eşitsizliği, İslam'ın erken dönemlerinde Müslümanlarca tartışılmış ve iki yaklaşım öne çıkmıştır.[85] İbn Abbas, bu durumda bazı pay sahiplerinin (kız kardeşler) düşük önceliğe sahip olup sadece diğerlerinden arta kalanı almasını önerirken, geri kalan çoğunluk tüm hisselerin orantılı olarak azaltılarak herkesin pay almasını savunmuştur.[85]
Vergiler
KKTC, Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde yapılan bir çalışmada Kur'an'ın ortaya koyduğu vergilerinin İslam öncesi Güney, Kuzey ve Hicaz Araplarında hatta daha eski toplumlarda yer alan vergi düzenlemelerinin aynısı olduğu sonucuna varılmıştır.[86] Cizye, İslami yönetimlerde gayrimüslimlerden alınan vergidir.
Suç tanımı ve ceza hukuku
Ceza hukuku, kötü olarak etiketlenen bir eylemin, (kasıt, süreklilik, büyüklük, zarar oluşturma, yasal karşılığı vs. unsurları ile birlikte tanımlanması) ispatı ve uygun yasal karşılığın verilmesi (ceza) aşamalarından oluşur.
Ceza, zararın tazmini gibi hafif bir yaptırımdan suçun kasıtlı olup olmaması, büyüklüğü ve sürekliliğine göre daha ağır hapis ya da bedensel cezalar olabilir. Adalet ilkesi eylemin suç olarak belirlenmesindeki tutarlılık yanında, suçlular arasında ayrım yapmamayı ve suçun ağırlığı ile orantılı bir ceza vermeyi gerektirir. Joseph Sacht, Kur'an'ın suçlar için hukuki sonuçlardan ziyade affın önemi gibi ahlaki sonuçlarla ilgilendiğini söylüyor. Kur'an'da suç ve ceza derecelendirmesi bulunmuyor.[87] Şeriat hukukunda suçun tanımı, unsurları, ispatı ve verilecek cezalar şeriatın yasal kaynakları üzerinden yapılan fıkhi çıkarımlarla yapılır.
Şeriatta hudud suçları ve kısas (diyet dışındaki), ilkesine göre verilen cezalar bedensel ceza niteliğindedir.
Suçun ispatı / Şahitlik kuralları
Hukukun tesis edilmesinde en önemli belirleyicilerden birisi olan, kimlerin şahitliğinin kabul edileceği, kimlerin şahitliğinin kabul edilmeyeceği konusu, şeriat hukukunda en önemli konu başlıklarından birisidir:
Had cezaları gerektiren suçların ispat edilmesinde, vasiyet ve boşanma davalarında ayrıca diğer konularda kadınların şahitlik hakları erkeklerden farklıdır. Bu tip konuların şahitliğinde en az bir tane erkek bulunması koşuluyla 1 erkek + 2 kadın şeklinde kadınların şahitliği kabul edilmiştir.[32][88] Suçun kanıtlanmasında ve genel olarak 2 erkek veya 1 erkek 2 kadın şahitliği (Bakara suresi, 282) gerekli ve yeterli iken Zina için 4 erkek şahit şartı konulmuştur. (Nur suresi, 4)
İslam fıkıhına göre kölenin şahitliği kabul edilmez.[89] Büyük günah işleyen ve dinde fasık olarak tanımlanan kişilerin eylemlerine karşılık gelen had ve tazir cezalarının yanında şahitlikleri de geçersizdir.
Tazir cezaları için suçun sabit olmasına ve kanıtlanmasına ihtiyaç duyulmamıştır.
Suçlar ve cezaları
Cezalar başlıca 3 kısımda incelenir:
Kısas: (Öldürme ve yaralamalar için) İslam öncesi Arap toplumunda kabileler arasında süregiden savaşların çözümü için kullanılırdı. Kan döküldüğünde, kısas aşiret misillemesi şeklinde gerçekleşir, katil bulunamazsa yakın bir akraba öldürülebilir veya daha az onurlu bir ikame olarak kan bedeli alınırdı.[39] Ayrıca kısas toplumsal denklik şartı üzerinden yürütülür, öldürülen kişinin kadın, erkek, köle-hür insan, seçkin ya da sıradan olması göz önüne alınarak, katilin aşiretinden öldürülene denk birisi infaz edilirdi. Örneğin köleye karşılık ancak bir köle, kadına karşılık bir kadın öldürülebilirdi.[40][41]
Kısasta sosyal denklik şartı, sosyal olarak alt sınıfta bulunanların üst sınıftan birini öldürmelerinde kısasın uygulanacağı, üst sınıftan birinin alt sınıftan birini öldürmesi durumunda kısas uygulanamayacağı, ancak kan bedeli ödenebileceği anlamına gelmektedir.
İslam'da uygulamaya esas ayet Bakara 178 ayetidir:
Mü'minler! Öldürülen insanlar konusunda size kısas farz kılındı. Özgüre karşı özgür, esire karşı esir, kadına karşı bir kadın. Kim, öldürülenin kardeşi tarafından bir bedel karşılığı bağışlanırsa, örfe uysun ve bedeli güzelce ödesin.
Kısasta toplumsal denklik şartı ve diyet ödemesi Bakara 178'de açıkça ifade edilmiştir. İslam öncesi uygulama İslam'da aynen benimsenmekle birlikte İslami dönemde ayrıca buna bir Müslümanın bir gayrimüslim için infaz edilip edilemeyeceği tartışmaları da eklenmiştir. İslam fıkıhçılarının sonraki dönemlerde kısas için belirli şartlar ve yorumlar katarak kasdi olmayan cinayet ve yaralamalarda da diyet ödenmesi yönünde ictihatlar geliştirdikleri görülmektedir.[41]
Ancak ayette geçen "kadına kadın" ifadesinin neshedilmesi ve ayette geçmediği hâlde Müslüman birisinin Müslüman olmayan bir kişiyi öldürdüğünde kısas uygulanıp uygulanmayacağı konuları tartışmalıdır.[90][91] Şeriat yasalarına göre köle bir insan özgür bir insanı öldürdüğünde kısas yapılır, ancak özgür bir insan bir köleyi öldürdüğünde kısas yapılamaz.[92] Abdülaziz Bayındır'a göre ilgili ayet ile Tevrat hükümlerinden dişe diş, göze göz, kulağa kulak, buruna burun ve yaralamalarda misliyle karşılık verme gibi kısas hükümleri kaldırılmıştır.[93]
Had cezaları: Kur'an'da cezası belirlenen suçları tanımlamak için kullanılır. Bunların tam olarak hangi suçları kapsadığı konusunda görüş birliği bulunmuyor. Şeriatta Zina, hırsızlık, içki içmek, kazf, yol kesme (ayaklanma, otoriteye karşı savaş) ve irtidat suçları, cezaları Kur'an ayetlerine dayanılarak uygulanan eylemlerdir. Ancak bu suçların tanımları, kapsamları, derecelendirilmesi, kanıtlanması ve verilen cezaların hangi şartlarda (örneğin suçta kasıt unsuru aranması) uygulanacağı gibi konular Kur'an'da yer almayan konulardır ve bu konularda ihtiyaç duyulan hükümler fıkıhçılar tarafından konulur.
Cinsel suçlar:
Zina: Kur'an'a göre 100 sopadır.[94] Zina yapan cariye ise o zaman da bu cezanın yarısı kadar ceza alır.[95] Ancak hadislere göre bekârlara 100 sopa, evlilere ise recm cezası verilir.[96][97] Şeriat yasalarında tecavüz de zina altında değerlendirilmektedir. Mezhepler arasında tecavüz tanımında farklılık vardır. Farkın temel nedeni tecavüzün erkekler arasındaki bir ilişki için de geçerli olup olmadığı üstünedir.[98] Evlilik içi tecavüz, İslam fıkıhçılarının çoğunluğu tarafından tecavüz (اغتصاب āġtṣāb) olarak sınıflandırılmamaktadır.[99] Hanefîler; kocanın, uygun bir nedeni olmadan kendisi ile cinsel ilişkide bulunmak istemeyen karısını zorla cinsel ilişkiye sokabilmesine izin verir.[100] Diğer mezheplerde ise ne zorlama cinsel ilişki için özel izin verilmiş, ne de evlilik içi tecavüze bir ceza uygulanmıştır.[101]
Kazf: İffetli kadına yapılan zina isnadı, 80 sopa ile cezalandırılır ve şahitliği kabul edilmez (ilgili madde: İfk Olayı).
Diğer cinsel suçlar:
- Eşcinsellik: Şeriat hukukunda eşcinselliğin ölünceye kadar hapis, 100 sopa ya da recm şeklinde mezheplere göre farklılıklar gösteren tâzir cezaları bulunmaktadır.[79][97] (İlgili madde: İslam'da eşcinsellik)
- Küçüklerle cinsel ilişki (Çocuk evliliği/Pedofili) şeriatta suç olarak tanımlanan bir eylem olmamıştır.
“ | Dişi eşekle ilişkiye girerken yakalanan adam, eşekle beraber öldürülmelidir. | ” |
- Yol kesme: Türkçede yol kesme olarak ifade edilen eylem (Maide 33-35) siyasi otoriteye karşı bir çeşit ayaklanma veya savaş ilanı olarak değerlendiriliyor. Eylemlerinin çeşidine ve ağırlığına göre sağ el ve sol ayaklarının çapraz olarak kesilmesi, hapsedilme ya da sürgün cezaları verilir.
- Dinden çıkma: Dini terminolojide "küfre girer" şeklinde ifade edilen eylemleri yapmaya irtidat, kişiye mürtet denir. Fıkıhta farz ya da sünnet olarak tanımlanan dinî emirleri reddeden, hafife alan, alay ya da saygısızlık eden ya da "elfaz-ı küfür" denilen sözleri konuşan kişilere mürtet denilir. Mürtetlere tövbe etmeleri için üç gün süre verilir. Cezası (Hanefilere göre kadın olması durumunda ölünceye kadar hapis) ölümdür.[104][105]
- Geleneksel İslam fıkıhçıları dinî emirleri terk eden kişilerin mürtet kabul edilip edilmeyeceğini de tartışmışlar ve bu konuda belirli eğilimler ortaya koymuşlardır. Yaşanan tartışmalar yoğunlukla şeriata göre namaz, oruç ya da zekâtın terki ya da reddedilmesi gibi eylemlerin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı ile ilgili değil, cezalandırılma ya da öldürülmeleri sonrasında bu kişilerin cenazelerine yapılacak işlemlerle ilgilidir. Bu kişiler mürtet kabul edildiklerinde cenaze namazları kılınmaz, Müslüman mezarlığına gömülemez, miras bıraktıkları devlet hazinesine kalır.[106][107][108] Hanefiler ameli imanın bir parçası kabul etmedikleri için namaz, oruç gibi İslam'ın uygulanmasına dair ihmal ya da ret içeren eylemlerde kişinin kanatılıncaya kadar dövülmesi ya da ölünceye kadar hapsedilmesini de içeren tâzir cezaları ile cezalandırılmasını öngörürler, öldüklerinde cenazelerine Müslüman cenazesi muamelesi yapılır.[107][109][110] Şafii, Maliki mezheplerine göre namazı terk etmek ceza miktarı ve şekli Kur'an ve sünnetle belirlenen suçlardandır ve terk eden “had” uygulanarak öldürülür. Ancak cenazelerine Müslüman cenazesi muamelesi yapılır, miras bıraktıysa mirasçılarına paylaştırılır.[109][110] Hanbeli mezhebinde ise namazı terk eden ve bunda ısrarcı olan kişiler mürtet kabul edilerek mürtetlere kılıçla öldürme şeklinde uygulanan “had cezası” tatbik edilir, cenaze namazı kılınmaz ve ceset Müslüman mezarlığına gömülmez.[110][111]
- Tâzir cezaları: Lügatta azarlama, aşağılama, tahkir gibi anlamlara gelen tâzir, fıkıh terminolojisinde fâsıklık olarak nitelendirilen, küçük günahların sürekli işlenmesi ya da daha büyük cezayı gerektirmeyen büyük günahlara belirli bir sınırı ve ölçüsü olmadan, hakim takdiri ile verilen cezaların adıdır. Tâzir cezalarında suçun kanıtlanması, şahitlik ve ispat gibi zorunluluklar bulunmamaktadır.[112] Kısas ve had cezaları Kur'an ayetleriyle karşılığı belirlenen suçlardır. Diğer suçlar ise ceza miktar, yöntem ve uygulaması hakimin takdirine bırakılan, tâzir (toplum içinde azarlamadan sopa atmaya, sürgün, hapis ve idama kadar değişen) cezalarıdır. Tâzir cezalarının namazın terki ve irtidat örneklerinde görülebileceği gibi hafif olması diye bir kural yoktur.
Tarihçe
İslam'da son peygamber kabul edilen Muhammed'in, önceki peygamberlerin şeriatlarının devamı ve tamamlayıcısı olarak bu şeriatların hükümlerini kaldırdığına, ayrıca İslami hükümlerin kıyamete kadar değişmezliğine inanılır:
"Allah dini doğru tutmanız ve onda ayrılığa düşmemeniz hususunda Nuh'a tavsiye ettiği, sana vahyettiğimiz, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiyede bulunduğumuz dinle ilgili hususları size şerîat olarak koydu." (42:13).
Bununla beraber şeriat hükümleri baştan beri sabit ve değişmez hükümler olarak kalmamıştır. İslam'da nasih ve mensuh konusu baştan beri tartışılagelen bir konudur.[113] Muhammed'in ölümü sonrasında Halife Ömer'in Kur'an'da açıkça sayılmasına rağmen zekâtın sarf yerlerinden "İslam'a ısındırılması gerekenler" maddesini bugün buna ihtiyaç kalmamıştır gerekçesi ile yürürlükten kaldırması dine dayalı hükümlerin zaman ve şartlara bağlı değişkenliği konusuna getirilen tipik örneklerdendir.
İslam'da en önemli hukuk bilginlerinden olan Cafer-i Sadık (ö 765), Ebû Hanîfe (ö. 767), Şâfiî (ö. 819), Mâlik b. Enes (ö.795) ve Ahmed b. Hanbel (ö. 855)'in temsil ettiği ekol ve görüşlerin sistemleştirilmesiyle şeriat ve fıkıh mezhepleri ortaya konmuştur. Şer'i deliller ya da şeriatta hüküm kaynağı kabul edilebilecek kaynaklar başlangıçta sadece Kur'an ve Muhammed'in uygulamaları iken, sonraki dönemlerde köktenci eğilimler dışında gelişen İslam mezheplerinde fıkıhçılar bu kaynakları genişleterek icma, kıyas, örf, istihsan, akıl (Şiilikte) gibi insani, yerel ve dönemsel özellikleri olan yeni hüküm kaynakları tanımlamış ve bu kaynaklara dayalı hükümlerin de şeriatta geçerliliğini vurgulamışlardır.
Daha ileri dönemlerde ise akıl ile nasların hükümlerinin kaldırılabileceği tartışmalarının yapıldığı ve laiklik yönünde adımların atıldığı gelişmeler yaşanmıştır. Türklerin ağırlıklı mezhep önderleri olan Hanefi ve Maturidi anlayışı rivayet ve naslar karşısında aklı ve maslahatı öne alan özellikler taşımaktaydılar. İmam Maturidi, şeriata esas teşkil eden hüküm ayetlerinde, ayetin geçerlilik süresinin (neshi) belirlenmesinde ya da geçici bir süreyle uygulamadan kaldırılmasında ve maslahatın belirlenmesinde ölçüt olarak aklı kabul etmiştir.[114] (bkz. İslam ve laiklik)
Mustafa Öztürk İslam'da inanç, ibadet ve yasaların dönemsel değişimini 3 örnekle anlatıyor. |
Günümüzde Fazlur Rahman Malik, Mustafa Öztürk ve benzer görüşe sahip ilahiyatçılar Kur'an'ın bir din kitabı olmasından hareketle ayetlerin dinin aslından olan iman, ibadet ve ahlak bakımından değerlendirilebileceğini, ahkam ile ilgili ayetlerin değişken töresel ve dönemsel (tarihselcilik) özellikler taşıdığı gerekçesiyle aynen uygulanmasının şekilci ve literalist yaklaşımın bir sonucu olduğu görüşlerini ileri sürmekte ve geleneksel şeriat uygulamalarına karşı çıkmaktadırlar.[115] Kur'an'daki ahkam ayetlerinin yaklaşık %80'inin dönemin Arabistan örf ve geleneklerini yansıttığı da bu çevrelerce ifade edilmektedir.
TESEV tarafından yapılan sosyal araştırmalarda son yıllarda Türk halkının şeriata olan desteğinin azalmakta olduğunu göstermektedir.[116]
Günümüzde uygulama
Günümüzde İslam İşbirliği Teşkilatı'na üye ülkeler arasında şeriatı hiçbir şekilde uygulamayan, kısmen ya da tamamen uygulayan ya da bölgesel farklılıklarla birlikte uygulayan ülkeler bulunur.
Laiklik veya sekülerizm, toplum düzenine ve diğer insanlara zarar vermeden icra edilen inanç, ibadet, etik gibi kavramları bireysel bir hak olarak tanımlarken klasik şeriat kişiler için bireysel özgürlük alanı tanımayarak inanç-ibadet gibi tercih alanlarına yasal zorunluluklar ve yaptırımlar getirmektedir. Ancak yeni şeriat anlayışları bu eylemlerden dolayı kişilerin cezalandırılmalarını reddederek kısmi şeriat uygulamalarını öne çıkarma eğilimindedir.
Otokratik yönetimler, şeriat ve itaat kültürünün ön planda olduğu, bireysel özgürlük ve değerler anlayışının gelişmediği toplumlarda, Kur'an'ın mutlak bir inançla Allah'ın emir ve yasaklarından oluştuğu anlayışının sürekli olarak toplumsal belleğe işlenmesi, tesettür ve zorunlu ibadet kurallarına aykırı davranan bireylere karşı dinsel zorbalığın ve kadına yönelik şiddetin İslam coğrafyasında yaygın olarak görülmesi sonucunu doğurur. Mahsa Emini, İran İslam Cumhuriyeti Kolluk Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı olan ve kamuda örtünme kurallarının uygulanmasını denetleyen Ahlak Polisi tarafından, örtüsünün hükûmet standartlarına uygun olmadığı gerekçesiyle tutuklandı. Karakoldan yapılan açıklamada kadının karakolda aniden kalp yetmezliği geçirdiği, yere düştüğü ve iki gün komada kaldıktan sonra öldüğü söylendi.[122][123] Olayın görgü tanıkları, kadının dövüldüğünü ve başının bir polis arabasının yan tarafına çarptığını, buna ek olarak sızdırılan tıbbi tetkikler[118] sonucunda beyin kanaması ve inme teşhisi konulduğunu söyledi.[124]
Günümüzde kadın eğitimine ve onun sosyal hayata katılımına değişik çıkarımlarla (fıkıh) şiddetle karşı çıkan köktendinci terör örgütleri İslam dünyasında varlığını sürdürmekte, eğitim kurumlarına ve özellikle kız öğrencilere karşı saldırılar düzenlemektedirler. (Bkz. Taliban, Boko Haram, Malala Yusufzay) Ayrıca değişik ülkelerde şeriat uygulamalarının ülkeler bazında geçerli olması için mücadele eden İslamcı ve İslamcı köktendinci akımlar, dinî eğitim kurumları ve terör grupları bulunmaktadır.
Değerlendirmeler
Toplum düzeni ve halk sağlığına etkileri açısından şeriat
Toplum düzenleyici olarak
- Çok evlilik: birden fazla kadın (Kur'an'da yazılana göre en fazla 4) ile nikâh, sınırsız cariye ile ilişki ve Şii mezhebinde süreli nikâh anlamına gelen mut'a nikâhının cinsel yolla bulaşan hastalıkların yaygınlaşmasına sebep olabilmektedir. Öte yandan şeriat destekçilerine ve bazı İslam alimlerine göre ise çok evlilik sayesinde çocuk sahibi olamayan kadınlar ya da dul kadınlar; karısı ve çocuğu olan erkeklerle evlenerek çocuk sahibi olma sorunu çözebilmektedirler. Ayrıca bazı İslam yorumcularına göre çok evlilik sayesinde zinanın da önüne geçilebilmektedir.[125]
- Çocuk evliliği: günümüzde çocuk istismarı olarak değerlendirilen bu evlilikler,[126][127] 6-9 yaşlarında[128][129] gerçekleşmesine izin verilen çocuk-yetişkin evliliklerinin çocuklarda beden gelişimini erken evrede durdurabilmekte, erken yüklenen sosyal sorumlulukların ise çocuk ruh sağlığında olumsuz etkileri gözlemlenebilmektedir.[130]
- Ergenlikten itibaren uygulanan zorunlu tesettür ve sıkı mahremiyet kurallarının kadın ve kızların beden ve ruh sağlığı üzerine etkileri: Vücudu sıkı bir şekilde yalıtan giyim tarzının, cilt üzerinde cilt kanserleri ve kuruma gibi dış etkilere karşı vücut üzerinde koruyucu pozitif etkilere sahip olabilmektedir. Bunun yanı sıra yeterli güneş ışınlarından mahrum kalan bir vücudun D vitamini yetersizliği sebebiyle, Ca ve Fosfor emiliminin düşmesiyle bağlantılı büyüme çağındaki kızlarda büyüme geriliği, yetişkinlerde kemik erimesi,[131][132] depresyon, şizofreni, otizm ve alzheimer hastalıklarına yatkınlığının[133] artması mümkündür.
İdeolojik-ayrımcı toplum yapılanmasının etkileri
- İnanan ama dinî uygulamaları ihmal ya da reddettiği için mülhid, fâsık gibi tanımlamalarla aşağılayıcı muameleye (namaz, oruç gibi tapınmaları, kadınlarda tesettür kurallarını ihmal edenlere verilen tâzir cezaları) maruz bırakılanların durumu, şeriat yasalarının kadın-erkek, köle-özgür, inanan-inanmayan, takva sahibi-fâsık gibi ayrımlar ile farklı toplum kesimlerine farklı uygulanmasının getireceği toplum içi nefret ve gerginlikler.
- Dinsel grandiyöz kişiliklerin, mesih ya da mehdi olduğunu ileri süren kişilerin etkiledikleri kitle[134] üzerinden toplumsal çatışmalara ve kitle ruh sağlığına olumsuz etkileri olabilmektedir.[135]
- Din savaşlarının yıkıcı etkileri, ele geçirilen mallar yanında kadın-erkek, çocuk esirlerin de mal ve ganimet sayılması,[76] alınıp satılmaları, cinsel kullanım dâhil insan haklarına aykırı eylemler, insanların ruh ve beden sağlıklarını olumsuz etkiler.
- Dinî yapılanma için harcanan yüksek bütçelerin bilim, eğitim, koruyucu sağlık hizmetleri ve sosyal yardımlar gibi alanların bütçelerinde meydana getireceği açıklar.
İbadet ve dinî uygulamaların etkileri
- Abdest, toplu namaz ve hac ritüellerinin getirdiği riskler: Sık yıkanan ve kurulanmayan organlarda nemlenme nedeniyle, nem seven bakteri ve mantar enfeksiyonlarının[136] tırnak, ayak ve genital bölgelerde artışı.
- Yazın sıcak ve kuru mevsimde uzun süre sıvı alımının kesilmesine bağlı olarak gelişmesi muhtemel dehidratasyon,[137] buna bağlı olarak Güneş altında ya da sıcak ortamda çalışan iş gruplarında güneş ya da sıcak çarpması risklerinin artışı.
- Kronik hastalıklarda, hamile, diyabetik, hipertiroidi, çocuklarda, yoğun fiziksel efor gerektiren işlerde çalışan kişilerde uzun süreli gıda alımının kesilmesi sebebiyle metabolik dengenin bozulması, hamile orucunda bebek gelişim yetersizlikleri.[138][139][140]
- Uzun süreli açlık sonrası yenilen ağır bir yemek sonrasında solunum, kalp-dolaşım yetmezliklerinin ortaya çıkışı.[141][142]
- Psikosomatik değişiklikler: Ramazan orucu ile ilgili olarak daha çok sıvı alımı, sigara, kafein alımı ve uyku yetersizliği gibi sebeplere bağlanan kognitif fonksiyonlarda azalma, irritabilite ve letharji artışı, gerilim ve migren tipi baş ağrılarında artış, bunun trafik kazalarında artış gibi yansımaları bazı araştırmacılar tarafından not edilmiştir.[143]
- İdrar üzerine etkileri: Bazı araştırmalar ramazanda oruç tutanlarda gündüzleri idrar çıkışının azaldığına ve idrar osmolalite değerlerinin arttığına işaret etmektedir.[143] Bu değişiklikler idrarda taş oluşumu ve idrar yolu enfeksiyonları gibi ileri aşamalarda böbrek yetmezliği ile sonuçlanabilecek birtakım hasarlarla bağlantılı değişikliklerdir.
Diğer
Bazı İslam toplumlarında kadınlarda da icra edilen cerrahi sünnetin ürogenital sistem üzerine, çocuk ruh ve beden sağlığı üzerine erken ve geç dönem etkileri (yaralama, enfeksiyon, ruhsal travma, sakat bırakma ya da sünnetin bazı hastalıklardan koruduğu iddiaları gibi) etkileri bulunmakta[144] ve sünnet karşıtlarınca çocuğun bedensel bütünlüğüne saldırı ve hak ihlali olarak değerlendirilmektedir.[145]
Etik sorunlar ve güncel yönetim sistemleri ile uyumsuzluklar
İçtihadi kısım ayrı tutulursa, zaman, mekân ve gelişen toplumsal anlayışlar gibi değişken şartlara bağlı geliştirilmesi zorunluluk arz eden yeni yaklaşımlara şeriatın kapalı olduğu söylenebilir. Küçük, karasal yaşam tarzına sahip bir kabile toplumunun sınırlı zaman diliminde yaşadıkları örneklerden yola çıkılarak evrensel ve bütün çağları kapsayan yasa ve düzenlemeler yapılabileceği inancı sorgulanmaya açık bir konudur. İnsanların yaşam tarzı ve ibadetler gibi kişisel tercihlere saygı çerçevesinde kalması gereken eylemlerin ceza ya da hak mahrumiyeti şeklinde yaptırımlara konu olması günümüzde kabul edilebilir değildir.
İnsan hakları, eşitlikler ve özgürlükler
Kadın hakları: Şeriat yasalarında miras, şahitlik, liderlik gibi konularda kadın-erkek arasında, ceza davalarında köle ve özgür insanlar arasında,[146] yine şeriata göre suç sayılan zinanın cezalandırılmasında evli kişiler ile bekarlar arasında farklı uygulamalar bulunmaktadır.
Had cezaları gerektiren suçların ispat edilmesinde, vasiyet ve boşanma davalarında, ayrıca başka tipteki sorunların davalarında; kadınların şahitlikleri ile erkeklerin şahitleri eşit kabul edilmez.[147] Davalarda ve şahitliklerde en az bir tane erkek bulunması koşuluyla 1 erkek + 2 kadın şeklinde kadınların şahitliği kabul edilmiştir.[32][88]
Savaş esiri olarak kadın: Savaşlarda esir alınan kadınların durumu din açıdan kritik bir meseledir. Geleneksel Kur'an yorumlarına göre bu kadınlar alınıp satılan cariyeler ile eşit ve ganimet olarak mülk edinilmiş kadınlardır. Bu kadınların başkaları ile nikahlı olup olmadıkları göz önüne alınmaz ve diğer edinilen kadınlar gibi hak sahipleri (savaşçılar ya da bunları satın alanlar) tarafından bedenleri üzerinde rızaları alınmadan cinsel tasarruflarda bulunulabilir. (Müminûn 5-6)[148]
Güncellik konusu, çocuk evlilikleri: Değişen hukuk anlayışı çerçevesinde verilebilecek diğer bir örnek günümüzde çocuğun cinsel istismarı sayılan çocuk-yetişkin evliliklerinin yasaklanmamış olması ve ilk İslam toplumundaki yaygınlığıdır.[149] Geleneksel tutum kadının evlilik yaşını 6 ya da 9 yaşına kadar indirmektedir.[149][150] İrani anlayış ise nikah için bir alt sınır getirmemektedir.[151][152] Tahrir el-Vesile'nin 2. cildi sayfa 241'de yer alan Mesele 12'de "Daimi ya da gayri-daimi nikâh ile 9 yaşından önce eş ile cima (cinsel ilişkide bulunmak) caiz değildir. Lakin diğer faydalanmalar şehvetle el atmak, sarılmak ya da tefhiz etmenin sakıncası yoktur. Hatta emzikteki olsa bile." ifadesi yer almaktadır. (Ayrıca bkz. Nikah ve mut'a nikahı)
Öte yandan, tarih boyunca şeriat kanunlarının geçerli olduğu ülkelerde her ne kadar 18 yaş altı çocukların evlendirilmesine müsaade edilmiş olsa da; günümüzdeki bazı İslam yorumcuları tarafından çocuk evliliğinin İslam tarafından aslında yasaklandığı savunulmaktadır.[150]
Yine günümüzde pek çok toplumda yasal bir durum olan evlilik dışı ilişkiler ve eşcinsellik şeriata göre suç kabul edilir.
Özgürlükler, LGBT bireyler: Fikir, inanç, ibadet ve ifade özgürlükleri şeriat yönetimlerinde sorunlu alanlardır. Kutsallara yönelik eleştiriler elfazı küfür sayılabilir, komedi ve karikatürler irtidat sayılıp ölümle cezalandırılabilir. Eşcinsellik, transseksüellik vb. yaşam tarzlarıyla trans bireylere yaklaşımlar da kanun önünde eşitsizlikler ve insan hakları ihlalleri açısından kritik edilmesi gereken konulardandır.
Eşitlikler bağlamı: Fâsıklık gibi, değerlendirenin tutumuna bağlı, sübjektif değerlendirmeler kişilerin cezalandırılması ve şahitliklerinin geçersiz sayılabilmesi olanaklıdır.
Pratiğe uyum zorlukları ve toplumsal ayrımcılık: Bir kişiye yönelik tecavüz ya da zina isnadında güvenilirlik şartlarını taşıyan dört yetişkin erkeğin şahitliğinin zorunlu olması, aksi takdirde tecavüze uğramış bile olsa tecavüz ya da zina isnadında bulunan kişi ya da kişilerin iftira cezasıyla cezalandırılması.[153] Bu cezalar için kadın ve çocukların, Müslüman bile olsalar içki ya da namaz gibi konularda dini yönden beğenilmeyen ve fâsık olarak tanımlanan kişilerin şahitliklerinin geçerli kabul edilmemesi söz konusudur.
Suç-ceza dengesi: Günümüz hukuk anlayışında cezaların intikam duygusundan uzak, caydırıcı, önleyici, ıslah amacına uygun ve işlenen suç ile uygun ağırlıkta bir karşı eylem olması amaçlanır. Bundan dolayı suçun hangi saiklerle işlenmiş olduğu, eylem öncesinde, sırasında ve sonrasındaki davranışlar göz önüne alınarak cezaların ağırlaştırılması ya da hafifletilmesi söz konusu edilir. Şeriat hukukunda hırsızlık ve gasp arasında bir ayrım yapılmamış olması suç ve ceza dengesinin gözetilmemesi açısından da dikkate değerdir.
Yasal sorunlar / Legalite
Cezalarda kanunilik, mezhepsel farklılıklar: Şekli ve miktarı konusunda görüş birliği bulunmayan ibadetlerin terk edilmesinin[154] şeriat yönetiminde ceza ya da hak mahrumiyetlerine konu olması, zorbalık, insan hakları ihlali gibi sakıncaları yanında cezaların kanuniliği ilkesine de aykırıdır. Şeriat hukukunda tâzir cezaları için kanunilik ilkesi bulunmamakta, tamamen hakim ya da siyasi otoritenin takdiri geçerli olmaktadır.[112] Şiilikte meşru ve makbul kabul edilen mut'a, bir Ehl-i Sünnet mezhebi tarafından had cezası uygulanması gereken bir haramdır. Tâzir cezalarına konu olabilen büyük günah, farz, vacip, zekat, namaz, tesettür, sünnet, hadis gibi kavramlar her mezhep ve bölgede farklı anlayış, yorum ve uygulama şekilleri bulunan dinî kavramlardır.
Savaş suçları: savaşlarda teslim olduğu halde eli kılıç tutanların öldürülmesi, yenilen tarafa uygulanan tehcir, mallarına el koyma, kadın, çocuk ve diğer esirlerin köle (mal) sayılması, alınıp satılması, savaşı kazanan tarafın cinsel kullanımına sunulması, sanat eserlerine ve tarihsel mirasa dönük yıkımlar gibi birçok eylem günümüzde savaş suçları kapsamında değerlendirilir. Bu eylemlerin bir kısmı planlı ve sistematik bir şekilde uygulandığında insanlığa karşı suçlar kapsamındadır.
Demokrasi ile uyum
Şeriat yönetimlerinde şura, icma gibi demokratik kavram ve yöntemlerin yanında, ulul emre itaat gibi otokratik kavramlar bir arada bulunur.
Ayrıca bakınız
- Mecelle
- İslam'da kadın
- İslam'da insan hakları
- İslam'da dinden çıkma
- Kısas
- Zina
- Ridde Savaşları
- İran'da eşcinsellik
Dış okumalar
- Şeriata göre ölüm cezası verilen bazı söz ve davranışlar (elfaz-küfür)10 Nisan 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Şeriatte Zina ve Eşcinsellik Cezaları9 Ekim 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Şeriat miras sistemi ile Medeni kanun miras sistemlerinin karşılaştırılması 29 Haziran 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Şeriat devletinde kadın, İran örneği16 Haziran 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Şeriat ve seksizm, Suudi Arabistan örneği
- Mezopotamya, Yahudilik ve İslam'da miras paylaşımı
İlgili kitaplar
- Şeriat ve Kadın, İlhan Arsel, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1987
- Şeriat ve Kölelik, İlhan Arsel, Kaynak Yayınları, 1999
- Şeriat, İnsan ve Akıl, İlhan Arsel, Kaynak Yayınları, 2005
- Şeriat ve Eşitsizlik, İlhan Arsel, Kaynak Yayınları, 2006
- Modern İslam Hukuk Düşüncesi, Reşid Rıza Örneği, Özgür Kavak
- Mukayeseli İslam Hukuku, Hayrettin Karaman (3 Cilt)
- İslam Hukukunda Bağlayıcılık Bakımından Hz. Peygamber'in İctihad ve Tasarrufları, Murat Şimşek, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları
- İslami Hükümlerin Esas ve Hikmetleri, İzzeddin ibn Abdüsselam, İz Yayınları
- Doğumu, Ölümü ve Dirilişi İslam Devleti, Noah Feldman
- Hanefi Mezhebi Bağlamında İslam Hukukunda Külli Kaideler, Necmettin Kızılkaya, İz Yayınları
Kaynakça
- ^ Burada bahsi geçen kanunların ayrı bir kurallar ve ölçüler manzumesi olarak şer´i hukukun yanında Emevi, Abbasi ve Selçuklularda da devam ettiğini tahmin etmek güç değildir. Bu nedenle Osmanlıların şeriatın yanında uygulamaya koyduğu toprak ve vergiye ilişkin kurallar anlamındaki kanunun kökleri bazı yönlerden Ömer zamanına kadar geri götürülebilir. http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/56761.pdf 29 Kasım 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ Mehmet Birsin (15 Kasım 2019). ""Siyâset"ten Örfî Hukuka: Siyâset-i Şer'iyyenin Serüveni". Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi. Erişim tarihi: 20 Ocak 2024.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 23 Kasım 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Kasım 2022.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 21 Kasım 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Kasım 2022.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 21 Kasım 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Kasım 2022.
- ^ “Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr, efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibarıyla hepiniz çobansınız ve güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.” https://www.hadiskitaplari.com/riyazus-salihin/riyazus-salihin-654-nolu-hadis 26 Eylül 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 21 Kasım 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Kasım 2022.
- ^ Major, Blair (2012). "Uluslararası İnsan Hakları, İslam Hukuku ve Ölüm Cezası". KSÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi (19). 5 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 30 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 21 Kasım 2022.
- ^ ”were it pleasing to God to leave people alone, He would not have sent prophets, nor established their laws, nor called to Islam, nor voided other religions, but would rather have left people to their own devices, untroubled by divine visitations” ...Cook, Forbidding Wrong, 2003, p.89-90
- ^ Cook, Forbidding Wrong, 2003, p.57-60
- ^ Cook, Forbidding Wrong, 2003, p.129
- ^ Şeriat ile modernitenin hukuk anlayışı arasında İslam'ın bireysel haklar ve özgürlükler kavramına yer vermeyişi önemli bir çatışma kaynağı olarak öne çıkmaktadır.Major, Blair (2012). "Uluslararası İnsan Hakları, İslam Hukuku ve Ölüm Cezası". KSÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi (19). 5 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ekim 2020.
- ^ Bu emirler, hukuki meselelere karşı Kur'an'ın ahlaki tutumunun bir özelliğidir. Doğrudan doğruya hukuki muamelelerle ilgili olmalarına rağmen, kumar (meysir) oynama ve faiz (riba) alma yasakları dahi bu muamelelerin şekil ve sonuçlarını düzenleyen hukuki hükümlerin vazedilmesini amaçlamayıp müsaade edilen veya yasaklanan belirli muameleleri ilgilendiren ahlaki kaideleri yerleştirmek istemiştir. Şer'i hükümlerin derecelendirilişi yanında hukuki muteberlik bakımından da fiillerin ikinci olarak bir dereceye tabi tutulma işi, İslam hukukuna bırakılmıştır. Joseph SCHACHT (An Introduction to Islamic Law) Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1986, s. 23
- ^ Hayrettin Karaman, 29.08.2010, M. Ebu Zehra "Recim yok" diyor
- ^ Sonn, Tamara. (1995). "Rahman, Fazlur". In John L. Esposito. The Oxford Encyclopedia of the Modern Islamic World. Oxford: Oxford University Press.
- ^ "Mustafa Öztürk'ü istifaya götüren Kur'an yorumu ve Türkiye'de sekülerleşme gerilimi". tr.euronews.com. 6 Aralık 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Aralık 2022. Haberden alıntı: Bu tarihselci akımın Türkiye’deki en önemli ve güçlü temsilcilerinden biri olan Mustafa Öztürk’ün bir ilahiyat profesörü olarak...
- ^ "Haberci28". web.archive.org. 2 Nis 2015. 9 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ekim 2020.
- ^ Gündüz, Rahmi (14 Aralık 2018). "Avrupa Konseyi ile şeriat hukuku krizi kapıda". Euronews. 7 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ekim 2020.
- ^ Russo, Maria Sole (15 Ekim 2019). "Clash between Sharia law and human rights in light of PACE Resolution 2253" (İngilizce). Ius in itinere. 28 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Wolfgang Benedek, (Ed.) (Ağustos 2014). İnsan Haklarını Anlamak: İnsan Hakları Eğitimi El Kitabı (PDF). Mehveş Bingöllü Kılcı tarafından çevrildi. Türkiye Adalet Akademisi Yayınları. 26 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 6 Mart 2021.
- ^ Altuğ Ergin, Berin. "İnsan Hakları ve Demokrasi" (PDF). Gedik Üniversitesi. 29 Eylül 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ Demirbağ, Nesibe (2006). "Kur'ân Perspektifinde Fıtrî, Dînî ve Ahlâkî Bir Olgu Olarak Örtünme" (PDF). T. C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 13 Kasım 2020 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ According to media reports from late 2014 the Islamic State of Iraq and the Levant (ISIL) was selling Yazidis and Christian women as slaves. Fiona Keating, "Iraq Slave Markets Sell Women for $10 to Attract Isis Recruits" 10 Kasım 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., International Business Times, 4 October 2014.
- ^ Samuel Smith, "UN Report on ISIS: 24,000 Killed, Injured by Islamic State; Children Used as Soldiers, Women Sold as Sex Slaves" 17 Ekim 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., The Christian Post, 9 October 2014.
- ^ "Cariye ne demektir ve cariyeler ile cinsel ilişki günah mıdır?". Sorularla İslamiyet. Feyyaz Bilim ve Gelişim Derneği. 16 Mayıs 2012. 14 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ Azarkan, Ezeli (2003). "Uluslararası Hukukta İnsanlığa Karşı Suçlar" (PDF). Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 52 (3): 275-297. doi:10.1501/Hukfak_0000000527. ISSN 1301-1308. 21 Ağustos 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 3 Mart 2021.
- ^ Al-Mashhadani, Muntasser Muhammed Jasim (2017). "Uluslararası Hukukta İnsanlığa Karşı Suçlar" (PDF). T. C. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 7 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi.
- ^ Delmas-Marty, Mireille (2005). Zeynep Kangal tarafından çevrildi. "Küreselleşme Etiği Olarak Ceza Hukuku" (PDF). Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 2 (2): 3-20. 9 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 4 Mart 2021.
- ^ Fatih Duman (2006). İslamiyet öncesi Arap folklorunun Kur'an'daki yeri (Yüksek lisans). Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi. 27 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ağustos 2020.
Bizim üzerinde durduğumuz, Kur'an'ın da işaret ettiği İslam öncesi Arap folklorundaki mitolojik unsur ve menkıbeleri Kur'an'ın yok saymadığıdır. Kur'an'a baktığımızda O'nun emrettikleri ve anlattıkları da hiç yoktan olan şeyler değildir. Bunlar o toplumda bilinen ve icra edilen şeyDüzenlemelerdir. Kur'an'da emredilen ibadetlerin bir kısmı zaten Arapların yaşamında kültürlerinde, örf ve adetlerinde, bir kısmı da Tevrat'ta bulunuyordu. Örneğin namaz, oruç, hac, zekat... gibi. Burada Kur'an'daki hukuk sistemi Arapların geleneksel hukuk sistemiyle Tevrat'ın bir karışımıdır dersek abartmış olmayız. Araplarda kısas, diyet, hırsızın elinin kesilmesi cezaları olduğu gibi örtünme de köklü bir gelenek halinde idi. Yahudilikte de kısas bulunduğu gibi faiz de yasaklanmıştı. Bazı durumlarda zina eden kadın ve erkek taşlanarak öldürülürdü.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Aralık 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Aralık 2021.
- ^ a b c Balta, Hayri. "Arif Tekin'in "Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler" adlı kitabı için..." www.tabularatalanayalanabalta.com. 1 Aralık 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Aralık 2012.
- ^ "Scribd". Scribd. 29 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 2 Nisan 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Mart 2015.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Haziran 2014.
- ^ Yilmaz, Anıl (31 Aralık 2017). "Erzurum Arkeoloji Müzesi Envanterinde Yer Alan II. Hüsrev'e Ait Sasani Sikkeleri". Cihannüma Tarih ve Coğrafya Araştırmaları Dergisi. 3 (2): 1-26. doi:10.30517/cihannuma.373076. ISSN 2149-0678. 17 Şubat 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Şubat 2024.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 24 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Nisan 2022.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 7 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Nisan 2022.
- ^ a b Tribal conflict management and resolution was built upon these two principles. In primitive societies, the most usual criteria for punishment is 'a life for a life'. This was also valid for the pre-Islamic Arabs. When blood was spilled, the system of mutual revenge took place in the form of tribal retaliation ( qisas ). If the killer could not be found, a close relative could be killed as a substitute or the bloodwit (diyah) was taken as a less-honourable substitution. https://zh.booksc.eu/book/52479161/c42c5a 29 Ocak 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ a b "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 2 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 3 Şubat 2022.
- ^ a b c d "Arşivlenmiş kopya". 7 Eylül 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Eylül 2021.
- ^ Crone, Patricia (1987). Roman, Provincial and Islamic Law: The Origins of the Islamic Patronate [Roma, Eyalet ve İslam Hukuku: İslam Himayesinin Kökenleri] (İngilizce). Cambridge. s. 99. atıf yapılan kaynak Ibn Warraq, (Ed.) (2000). "2. Origins of Islam: A Critical Look at the Sources". The Quest for the Historical Muhammad [Tarihsel Muhammed Arayışı] (İngilizce). Prometheus. s. 99.
- ^ Ibn al-Rawandi, "Origins of Islam: A Critical Look at the Sources", 2000: s. 98
- ^ Macit, Yüksel (2002). "Yiyecek-İçeceklerde Haram-Hellaliğin Kriteri ve Bu Konuda Arap Kültürünün Etkisi" (PDF). Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi (2): 265-271. 27 Mart 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Nisan 2017.
- ^ Bu şekilde semender, tavşan, kirpi ve deniz ürünlerinden karides ve ahtapot gibi bazı hayvanlar konusunda “kültür” farklılığından dolayı mezheplere göre de hüküm farklılaşmıştır. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2076266 25 Eylül 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ mid-15c. (replacing Old English igl), from hedge (n.) + hog (n.). First element from its frequenting hedges; the second element a reference to its pig-like snout. https://www.etymonline.com/search?q=hedgehog 27 Eylül 2023 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- ^ literally "spine hog," from Latin porcus "hog" (from PIE root *porko- "young pig") + spina "thorn, spine"
- ^ Dahlén|loc=chpt. 4c|2003
- ^ Hallaq|2009|p=15
- ^ Lester, Toby (1 Ocak 1999). "What Is the Koran?". The Atlantic. 25 Ağustos 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ "İster sözlü ister yazılı olarak nakledilmiş olsun, herhangi bir tarihsel anlatı geleneğinin istikrarı için kronolojinin çok önemli olduğu varsayımına göre, bu durum ikinci yüzyılda siyer çalışmalarının hala bir akışkanlık halinde olduğunun açık bir göstergesi olarak görülebilir.Conrad (June 1987). "Abraha and Muhammad: Some Observations Apropos of Chronology and Literary topoi in the Early Arabic Historical Tradition". Bulletin of the School of Oriental and African Studies. 50 (2): 239. doi:10.1017/S0041977X00049016. 11 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ocak 2020.
- ^ Burton, Islamic Theories of Abrogation, 1990: pp. 43-44, 56-59, 122-124
- ^ Steenbrink, Karel (2002). "Muslims and the Christian Other". Wijsen, Frans Jozef Servaas; Nissen, Peter (Ed.). 'Mission is a Must': Intercultural Theology and the Mission of the Church. Rodopi. s. 218. ISBN 9042010819. Erişim tarihi: 16 Aralık 2015.
- ^ Motzki, Harald (1991). "The Musannaf of Abd al-Razzaq al-San'ani as a Source of Authentic Ahadith of the First Century A.H." Journal of Near Eastern Studies. 50: 21. doi:10.1086/373461.
- ^ Brown, Rethinking tradition in modern Islamic thought, 1996: p.12
- ^ Musa, Aisha Y. (2010). "The Qur'anists". Religion Compass. John Wiley & Sons. 4 (1): 12-21. doi:10.1111/j.1749-8171.2009.00189.x.
- ^ Mansour, Ahmed Subhy (2 Mart 2018). Refaat, Amin (Ed.). How to Understand the Holy Quran. Fathy, Ahmed tarafından çevrildi. Amin Refaat. 14 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Aralık 2022.
- ^ Jonathan A. C. Brown, "Faithful Dissenters: Sunni Skepticism about the Miracles of Saints", Journal of Sufi Studies 1 (2012), p. 123
- ^ Christopher Taylor, In the Vicinity of the Righteous (Leiden: Brill, 1999), pp. 5–6
- ^ Encyclopaedia of Islam. 2012. ISBN 978-90-04-16121-4. r
|ad1=
eksik|soyadı1=
(yardım); r|ad3=
eksik|soyadı3=
(yardım); r|ad4=
eksik|soyadı4=
(yardım) - ^ Prof. Dr. Mürteza Bedir (Mayıs 2018). Ebu Hanife Entelektüel Biyografi. Ay Yayınları. s. 16.
- ^ a b c "Dinde Zorlama Yoktur ne demektir? İSLAMDA ZORLAMA YOK MUDUR?". İsmailağa Cemaati. 30 Mart 2012. 9 Nisan 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Haziran 2013.
- ^ a b c Yeniel, Necati; Kayapınar, Hüseyin. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi. 2. s. 112.
- ^ a b c Yıldız, Nureddin (24 Mayıs 2012). "Namaz Kılmayanın Cezası Nedir?". Fetva Meclisi. 26 Şubat 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Haziran 2013.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Ocak 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ocak 2023.
- ^ "Yüce Allah, müt'a ettikten sonra gusül eden bir erkeğin gusül suyunun her damlasından yetmiş melek yaratır ve bu melekler kıyamet gününe kadar ona istiğfâr ederler ve kıyamet gününe kadar müt'ayı inkâr edenlere de lânet ederler.""Arşivlenmiş kopya". 9 Temmuz 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Temmuz 2013.
- ^ Müslim:4/131
- ^ el-Hidaye:1/I95
- ^ "Playing cat and mouse with Iran′s morality police". Qantara.de. 16 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ağustos 2016.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 21 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ekim 2022.
- ^ Cook, Forbidding Wrong, 2003, p.100
- ^ Orum, Fatih (27 Aralık 2011). "Kur'ân'â ve Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Cezası". Süleymaniye Vakfı. 3 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ http://www.diyanet.gov.tr/turkish/basiliyayin/weboku.asp?sayfa=21&yid=4 []
- ^ ([Kur'an 16:71], [Kur'an 24:33], [Kur'an 30:28])
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 15 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Haziran 2022.
- ^ a b c d "Kölelik". İslami Yöntem. 16 Eylül 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ocak 2020.
- ^ Under Islamic law, Muslim men could have sexual relations with female captives and slaves.Mazrui, Ali A. (1997). "Islamic and Western Values". Foreign Affairs. 76 (5): 118-32. doi:10.2307/20048203. JSTOR 20048203.
- ^ Ali, K. (2010). Marriage and slavery in early Islam. Harvard University Press.[]
- ^ a b Duman, Hilâl (2002). "İslam Hukukunda Husnâ (Çift Cinsiyetliler)" (PDF). Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 6 (1): 295-318. 17 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 17 Ağustos 2021.
- ^ Geçioğlu, Ahmet Rifat; Döner, Etuğrul (2019). "İslâm'da Evlilik ve Aile Bağlamında Günümüzde Tartışılan Konular Üzerine Psiko-Sosyal Bir Değerlendirme". Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 19 (2): 603-627. 28 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Kasım 2020.
- ^ "Kız çocukları dokuz yaşında evlenebilir mi?". Sorularla İslamiyet. 22 Mart 2012. 11 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ "Nisâ Suresi 6. Ayet Tefsiri - Diyanet İşleri Başkanlığı". kuran.diyanet.gov.tr. 6 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ağustos 2021.
- ^ Akgündüz, Ahmet (Mart 1989). "İslam Hukukunda Kadının Boşanma Hakkı". Sızıntı, 122. 3 Temmuz 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Temmuz 2013.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 25 Şubat 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Şubat 2022.
- ^ a b Yiğit, Metin (2018). ""Miras ayetlerinde matematiksel hata" iddiası üzerine" (PDF). Dicle İlahiyat Dergisi, 2. 9 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Temmuz 2020.
- ^ Dindi, Emrah (2016). "Cahileye Döneminde Malî Yükümlülükler ve Bunların Kur'ân'daki Yansımaları" (PDF). Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 2 (2): 57-92. 22 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 5 Nisan 2017.
- ^ Bu emirler, hukuki meselelere karşı Kur'an'ın ahlaki tutumunun bir özelliğidir. Doğrudan doğruya hukuki muamelelerle ilgili olmalarına rağmen, kumar (meysir) oynama ve faiz (riba) alma yasakları dahi bu muamelelerin şekil ve sonuçlarını düzenleyen hukuki hükümlerin vazedilmesini amaçlamayıp müsaade edilen veya yasaklanan belirli muameleleri ilgilendiren ahlaki kaideleri yerleştirmek istemiştir....Şer'i hükümlerin derecelendirilişi yanında hukuki muteberlik bakımından da fiillerin ikinci olarak bir dereyece tabi tutulma işi, İslam hukukuna bırakılmıştır.Joseph SCHACHT (An Introduction to Islamic Law) ANKARA ÜNİVERSİTESİ ILAHIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI-1986 s:23
- ^ a b Buhârî, İman 21; Müslim, 907, ; Nesâî, 3:147; Muvatta, 1:187
- ^ El-Mebsut; Cilt:16, Sayfa:208.
- ^ ""Hüre hür, dişiye dişi, köleye köle kısas edilir." (Bakara, 2/178) ayetine göre, bir erkek bir kadını öldürse, kısas olmayacak mı?". Sorularla İslamiyet. 11 Eylül 2012. 27 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Şubat 2017.
- ^ Maliki, Abdurrahman (2002). İslâm Hukukunda Ceza (PDF). 15 Aralık 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 27 Şubat 2017.
- ^ Arsel, İlhan. "İlhan Arsel Quotes". Goodreads. 27 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Şubat 2017.
Cinayet işleyen birisine karşı kısas uygulandığı halde, cariyesini öldüren kişiye uygulanmaz ve bu kişi kısas olarak öldürülemez; zira Kur’an’a göre kısas: “Hür ile hür, köle ile köle ve kadın ile kadındır." (K. Bakara 178; Maide 45). Köle (ya da cariye) öldüren kimseye "ta'zir" (azarlama) cezası uygulanır.
- ^ Bayındır, Abdulaziz. "2. Bakara Suresi 178. Ayet". Süleymaniye Vakfı. 23 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Temmuz 2020.
- ^ "Nûr Suresi 2. Ayet Tefsiri". kuran.diyanet.gov.tr. Diyanet İşleri Başkanlığı. 3 Ağustos 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2021.
- ^ Nisa Suresi, 25. ayet
- ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 3 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mayıs 2012.
- ^ a b c "Recm Cezâsı". ihya.org. 9 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mayıs 2012.
- ^ Konan, Belkıs (2011). "Osmanlı Hukukunda Tecavüz Suçu" (PDF). Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (29): 149-172. 3 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 2 Temmuz 2020.
- ^ Susila, Muh Endriyo (2013). "Islamic Perspective on Marital Rape". Jurnal Media Hukum (İngilizce). 20 (2): 328.
- ^ Al-jaziri, abd Al-rahman; Roberts, Nancy (2009). Islamic Jurisprudence According To The Four Sunni Schools Al Fiqh 'ala Al Madhahib Al Arba'ah (İngilizce). Fons Vitae. ISBN 978-1887752978.
The followers of Imam Abu Hanifah said: "The right of the sexual pleasure belongs to the man, not the woman, by that it is meant that the man has the right to force the woman to gratify himself sexually.
- ^ Kecia Ali (30 Ekim 2010). Marriage and Slavery in Early Islam (İngilizce). Harvard University Press. s. 120. ISBN 978-0-674-05059-4. 21 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Şubat 2021.
Non-Hanafis do not penalize a husband for forcing sex on his wife, but neither do they explicitly authorize it in the way that al-Khassaf does. For all, marital rape is an oxymoron; rape (ightisab) is a property crime that by definition cannot be committed by a husband.
- ^ Youssef, Olfa (2017). The Perplexity of a Muslim Woman: Over Inheritance, Marriage, and Homosexuality. Lexington Books. s. 122. ISBN 1498541704. 14 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Haziran 2021.
- ^ Akbulut, İlhan (2003). "İslâm Hukukunda Suçlar ve Cezalar" (PDF). Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 52 (1): 167-181. 17 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 17 Mayıs 2013.
- ^ "Ridde-İrtidat". Büyük Şafi Fıkhı. islamiyontem.net. 17 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Ağustos 2021.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Şubat 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Şubat 2022.
- ^ ibn Abdilaziz, Abdulkadir (1998). İman ve Küfür Hükümleri (PDF). İman Yayınları. 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
- ^ a b el-Cevziye, İbn-i Kayyim. "Namaz ve Kılmayanın Hükmü" (PDF). 15 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
- ^ Namlı, Tuncer (2016). "Fıkıhçıların Allah Algısı-Namaz Örneği". Eskiyeni, 32. ss. 55-72. 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
- ^ a b "Büyük felaket: Namazı terk etmek". İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı. 1 Eylül 2014. 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
- ^ a b c Kılıç, Bahri. "Dört mezhebe göre namazı terketmenin hükmü nedir?". Namaz Zamanı. 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
- ^ ""Namazı terk etmenin cezası" (halisece.com)". 7 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Şubat 2020.
- ^ a b Ertuğrul Gazi TUNCAY (2017). "İslam Hukukunda Sınırı Belirlenmemiş Cezalar" (PDF). İslam Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 3. s. 85. 21 Nisan 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 4 Mayıs 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 14 Temmuz 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 14 Temmuz 2018.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Mart 2015.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2015.
- ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 5 Şubat 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Mart 2015.
- ^ Father of Kurdish woman killed in Iran says daughter was beaten 19 Eylül 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Rudaw, 19 September 2022
- ^ a b Mahsa Amini’s medical scans show skull fractures caused by ‘severe trauma’: Report 24 Eylül 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Alarabya News, 2022
- ^ Iranian Medical Official Says Amini's Death Caused By Head Injury, Rejects Official Version 20 Eylül 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Radio Free Europe/Radio Liberty, 2022
- ^ "Mahsa Amini's medical scans show skull fractures caused by 'severe trauma': Report". Al Arabiyya. 19 Eylül 2022. 24 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ekim 2022.
- ^ "Mahsa Amini's CT Scan Shows Skull Fractures Caused By Severe Blows". Iran International. 19 Eylül 2022. 20 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ekim 2022.
- ^ ""Three killed in protests over Iranian woman Mahsa Amini's death in custody", Associated Press". 20 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ekim 2022.
- ^ Arrest by hijab police leaves woman comatose 18 Eylül 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Al Monitor, 2022
- ^ "Irans Opposition hat vor allem eine Schwäche". ZDF (Almanca). 20 Eylül 2022. 24 Eylül 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ekim 2022.
Es melden sich angebliche Augenzeugen, die gesehen haben wollen, dass es zu Handgreiflichkeiten kam, dass Mahsa Amini geschlagen wurde, dass ihr Kopf gegen die Wand des Polizeiwagens prallte.
- ^ "Çok Evlilik". İslâm âlimleri çok evliliğin hangi sebeplerle meşrû kılındığı hususunda bazı değerlendirmeler yapmışlardır. 1. Milletlerin güçlü ve itibarlı olmalarında çeşitli etkenlerin yanı sıra nüfusun önemli rol oynadığı bir gerçektir. Tek başına yeterli sayılmamakla birlikte nüfus faktörü olmadan güçlü millet olmak ve büyük devlet kurmak mümkün değildir. Bu hedefe ulaşabilmek için gerektiğinde çok evlilik yönteminin kullanılması sağlıklı bir yol olarak görülmüştür. 2. Savaşlar sebebiyle, hatta nüfus artışının tabii seyri sonucu bazan kadın nüfusu erkek nüfusundan fazla olabilmektedir. Tarihte meydana gelen ve günümüzde tekrarlanan olaylar bu sosyal gerçeğin sürüp gideceğini göstermektedir. Kadın ve erkek nüfusu arasındaki sayısal farklılığın tedbir alınmadığı takdirde birtakım sosyal ve ahlâkî problemleri beraberinde getireceği muhakkaktır. Nitekim II. Dünya Savaşı’ndan 7 milyonluk bir insan kaybıyla çıkan Almanya’da ortada kalan dul kadınların problemi uzun süre Alman sosyolog ve ahlâkçılarını meşgul etmiş ve tedbir olarak bir ara çok evliliğe izin verilmesi de düşünülmüştür. 3. Evlenip aile kurmanın amaçlarından biri de çocuk sahibi olmaktır. Kadındaki bir rahatsızlık sebebiyle çocuk sahibi olamayan ailelerde meselenin çözümü, çok evliliğin uygulanmadığı toplumlarda boşanıp yeniden evlenmeye bağlıdır. İslâm dini böyle bir durumda erkeğin eşini boşaması yerine ikinci defa evlenmesini, hem birinci eş hem de toplum için daha insanî ve ahlâkî bulmaktadır. 4. Hemen hemen bütün toplumlarda azımsanmayacak sayıda erkeğin hiçbir hukukî ve ahlâkî sorumluluk yüklenmeden fiilen birden fazla kadınla ilişki kurduğu bilinen bir gerçektir. Bu ilişkiye bazan samimi ve güçlü bir sevgi, bazan da birinci eşle cinsî münasebette bulunmanın hem dinen hem de tıbben sakıncalı olduğu âdet ve lohusalık halleri veya başka durumlar sebebiyet vermekte, bu açıdan da söz konusu münasebet mâzur görülebilmektedir. Bu sosyal realitenin aile ve toplum hayatında meydana getireceği olumsuz etkileri en aza indirmeyi amaçlayan İslâm dini çok evliliğe izin vermiş ve mevcut olan bir fiilî durumu hukukî ve ahlâkî esaslara bağlamıştır. TDV İslam Ansiklopedisi. 5 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ekim 2020.
- ^ "Q & A: Child Marriage and Violations of Girls' Rights". Human Rights Watch (İngilizce). 14 Haziran 2013. 20 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2020.
- ^ "Çocuk evlilikleri ve travmalar". 22 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
- ^ "Çocuk Gelinler - Pakistan'da evlilik yaşı altıya düştü!". 29 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2020.
- ^ ""Kızımı altı yaşında evlendirebilirim alimler öyle diyor" - DW Türkçe". 30 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 9 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 31 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 7 Ekim 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 13 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 9 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 8 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 9 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 21 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
- ^ van Ewijk, Reyn (1 Ara 2011). "Long-term health effects on the next generation of Ramadan fasting during pregnancy". Journal of Health Economics. 30 (6): 1246-1260. doi:10.1016/j.jhealeco.2011.07.014 – ScienceDirect vasıtasıyla.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 2 Temmuz 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Temmuz 2013.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 20 Temmuz 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
- ^ http://www.acibadem.com.tr/guncelsaglik/GuncelSaglik.asp?t=677[]
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 9 Ocak 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
- ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 16 Temmuz 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2020.
- ^ Sünnetin Çocuk Ruh Sağlığı Üzerine Etkisi: Gözden Geçirme Çalışması 11 Temmuz 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Dr. Mesut YAVUZ, Dr. Türkay DEMİR, Dr. Burak DOĞANGÜN
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 26 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ekim 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 14 Ağustos 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ekim 2012.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 17 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Mart 2013.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 14 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Haziran 2021.
- ^ a b "turandursun.com". 1 Aralık 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Aralık 2012.
- ^ a b "İSLAM ÇOCUK YAŞTA EVLİLİĞİ YASAKLAR". Şii veya Sünni her mezhebe göre, yaşına bakmadan çocuklar evlendirilebilir. Osmanlılar, 1917’de çıkardıkları Hukuk-ı Aile Kararnamesi’nde erkeklerin 12, kızların da 9 yaşını bitirmiş olmaları şartını getirmişlerdir. Ortaya koydukları gerekçe şöyle özetlenebilir: “Velilerin erkek ve kız çocuklarını evlendirmelerini, dört mezhep de caiz gördüğü için onların, düğünlerle felakete sürüklenmeleri kural halini almış ve bu ailelerden çoğu, ölü doğmuş cenin gibi zifaflarının ilk aylarında çözülmeye mahkûm olmuştur. Sünnilerden küçüklerin evlendirilmesini caiz görenler, Aişe validemizin, Nebimiz ile çocuk yaşta evlendiğini delil getirirler. Milliyet. 2013. 26 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ekim 2020.
- ^ "Yes, Khomeini Has Really Endorsed Pedophilia". 31 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mayıs 2015.
- ^ "USA-Co'nun Atadığı Halife Çıplak". 5 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Mayıs 2015.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 30 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Temmuz 2020.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 14 Temmuz 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Ekim 2012.