İçeriğe atla

Şefik Can

Şefik Can
Doğum22 Haziran 1909(1909-06-22)
Erzurum, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm24 Ocak 2005 (95 yaşında)
İstanbul, Türkiye
Defin yeriÜçler Mezarlığı
MeslekEmekli albay, Edebiyat öğretmeni
MilliyetTürk

Şefik Can (d. 22 Haziran 1909, Erzurum - ö. 24 Ocak 2005, İstanbul[1]), Türk mütefekkiri, mutasavvıf, araştırmacı yazar, emekli albay, şair, edebiyat öğretmenliği gibi çok yönlü kişiliği ile tanınır.

Hayatı

Şefik Can, 1910 yılında Erzurum’un Tebrizcik köyünde doğdu. Babası, Erzurum’da müderrislik yapan Tevfîk Efendi, annesi ise Gülşen Hanım’dır. Şefik Can çok küçük yaşlarda Birinci Dünya savaşına ve Kurtuluş savaşına tanık olmuş, ayrıca savaşların getirmiş olduğu sıkıntı ve ıstıraplarla büyümüştür. 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşını tüm dehşetiyle yakından yaşayan bir çocuk olan Şefik Can, boşalan tüfek fişeklerinin mukavva kutusundan, kendisine okul çantası yaparak 1916 yılında, Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde ilkokula başladı. Osmanlının son dönemlerinde, imparatorluğun çöküşünü, köklü bir kültürün yok oluşunu, yeni kurulan Cumhuriyetimizin doğum sancılarını birebir yaşayarak; yakın tarihimizin çok önemli bir tanığı oldu. İlkokulu bitirdikten sonra babasının arzusu üzerine, askeri okul sınavına girdi. Sınavı kazanarak, 1923-24 öğretim yılında Tokat Askerî Ortaokuluna başladı. Eğitimini tamamladıktan sonra Kuleli Askerî Lisesi’ni ve Harp Okulunu bitirdi. 1932 senesinde Haydarpaşa Askerî Veteriner Okulu’nda Ayniyat Muhasibi olarak göreve başladı. Dönemin popüler dergilerinden “Yeni Adam, Türk Sanatı, Bilgi Yurdu” gibi tanınmış kültür ve edebiyat dergilerine hikâye ve makaleler yazan Şefik Can, 1934 yılında Yeni Adam dergisinin açmış olduğu hikâye yarışmasına “Deli İsa” adlı hikâyeyle katılarak bu yarışmadan ödül aldı. Milli Savunma Bakanlığı’nın müsaade etmesi ile İstanbul Üniversitesi’nde imtihan vererek öğretmen oldu, Tâhir Olgun’un rehberliğinde stajını tamamladı. 1965'te emekli oluncaya kadar çeşitli okullarda Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği yaptı.

Tâhir Olgun’dan aldığı feyz ve muhabbetle Mevlânâ ve onun öğretisine büyük hayranlık duymuş; ömrünü Mevlânâ’ya ve onun eserlerini anlamaya, anlatmaya adamıştır. Tâhir Olgun’dan almış olduğu “Mesnevî-hânlık” icâzetiyle yapmış olduğu mesnevî derslerini son nefesine kadar devam ettirmiştir. Mevlânâ ve eserleri üzerine yapmış olduğu çalışmalarından dolayı 2001 yılında yüksek hizmet ödülü almıştır. 23 Ocak 2005 tarihinde 95 yaşında ölmüştür. Konya’daki Üçler Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Edebî hayatı

Şefik Can, çağının sosyal sıkıntısı ve insanların ihtiyaçları üzerine Mevlânâ ve eserlerine yönelmiştir. Hazırlamış olduğu eserleri gönlündeki ilahî aşkla harmanlayarak; ifadenin en basit, en berrak, en sanatsal şekliyle herkesin anlayabileceği ölçüde edebî bir üslupla hazırlamıştır. Çalışmalarında hassas bir mizaç, köklü bir kültür, sağlam bir dil, çok derin edebiyat ve tarih bilgisi, tasavvuf anlayışı ve dîvân edebiyatı hâkimiyeti göze çarpmaktadır.

Kendisi maddeden çok manâya önem vermiş, şöhretten ve gösterişten uzak durmuştur. Hayatının son demlerinde bile çalışmayı hiç bırakmayan, kendisini ilim ve irfana adayan bir gönül adamıdır. Mevlânâ’yı anlamak için harcadığı ömrünü ve kendini bir hiç olarak tanımlamıştır. Şefik Can, anlatmanın yanı sıra Mevlânâ öğretisini hayatına en iyi şekilde geçiren engin şahsiyetlerdendir. Mevlânâ’ya gönül verişini "On bin ciltlik bir kütüphane kurdum. Bu arada Eski Yunan ve Latin edebiyatına gönül vermiştim. Hatta bir de Klasik Yunan Mitolojisi kitabı yazdım. Bütün bunları anlatmaktaki maksadım, Mevlânâ’ya körü körüne bağlanmadım; bütün dünya edebiyatını okudum araştırdım, hepsinin üzerinde çalıştım. Sonunda bütün bunların hepsi Mevlânâ’nın eserlerinin yanında bana çok boş ve lüzumsuz geldi.” sözleriyle açıklar. Kendisi yine kültürün, şiirin, dini, îmânı, mezhebi olmaz diyerek hiçbir şekilde düşünce ayrımı yapmamıştır. Arapça ve Farsçayı küçük yaşta babasından öğrenmiş; üstüne İngilizce ve Fransızcayı da öğrenen Şefik Can, bununla da kalmayıp kendi kendine öğrendiği Rusçaya gramer yazmıştır. Bu eser henüz yayımlanmamıştır. Eğitiminin ilk safhasını babası Tevfik Efendi’den almıştır. Babası daha çocukluk yaşlarında Şefik Can’a Şeyh Sadi’den, Hâfız’dan beyitler ezberletmiş. Hayatında önemli bir yere sahip olan Tâhir Olgun’u da ilk kez babasından duymuş, daha sonraki dönemlerde ise eğitiminin önemli bir kısmını Tâhir Olgun’la tamamlamıştır.

Eserleri

  1. Mevlânâ ve Eflatun: Konya İleri Matbaası 1965 (İkinci basım, Gelenek Yayınları, 2004)
  2. Klasik Yunan Mitolojisi İnkılap Yayınevi, 1970
  3. Mevlânâ Rubailer, Kültür Bakanlığı, 1991
  4. Mevlânâ Hayatı Şahsiyeti Fikirleri, Ötüken Yayınevi, 1995
  5. Konularına Göre Açıklamalı Mesnevî Tercümesi Ötüken Yayınları, 1997
  6. Dîvân-ı Kebîr Seçmeler Ötüken Yayınları, 1999
  7. Tâhirü’l Mevlevî’nin vefâtı dolayısı ile şerh edemediği Mesnevî’nin 5 ve 6.ciltlerinin şerhi, Şâmil Yayınevi 2000
  8. Cevâhir-î Mesnevîyye, Ötüken Yayınevi, 2001
  9. Güldeste- Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.lerinin Hz. Mevlânâ’dan seçtiği 50 şiir asılları ile birlikte Konya Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2001
  10. Mesnevî Hikâyeleri, Ötüken Yayınevi, 2003
  11. Mevlânâ Hayatı Şahsiyeti Fikirleri, İngilizce çevirisi, Işık Yayınları 2004

Kaynakça

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 20 Kasım 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Aralık 2011. 
  • Aşkın Sultanları Son Dönem İstanbul Mevlevîleri Sempozyum Kitabı; İ.B.B.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Mesnevî (Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî)</span> Mevlananın bir eseri

Mesnevî, Mesnevî-i Şerif ya da Mesnevî-yi Manevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin altı ciltlik Farsça eseri. Mesnevî, doğu klasik edebiyatında, uyakça müstakil beyitlerinin, ikişer mısrası kafiyeli olan bir nazım türüdür ve muhtelif şairlerin neşrettikleri birer "Mesnevî" vardır. Yalnız, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin çağından beri, Mesnevî dendiği zaman bu kitap olduğu anlaşılıyor.

Divan edebiyatı, Türk kültürüne has süslü ve sanatlı bir edebiyat türüdür. Bu edebiyata genellikle "divan edebiyatı" adı uygun görülmekte olup bunun en büyük nedenlerinden birisinin şairlerin manzumelerinin toplandığı kitaplara "divan" denilmesi olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan, divan edebiyatı gibi tabirlerin modern araştırmacılar tarafından geliştirildiğini ve halk-tekke-divan edebiyatları arasındaki ayrımların bazen oldukça muğlak olduğu ve bu edebiyatlar arasında ciddi etkileşimlerin de bulunduğu vurgulanmalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Murat Gülsoy</span> Türk yazar, akademisyen

Murat Gülsoy, Türk yazar, akademisyen.

<span class="mw-page-title-main">Mevlâna İdris Zengin</span> Türk yazar ve şair

Mevlâna İdris Zengin, Türk yazar ve şairdir.

İbrahim Şâhidî, Mevlevi şair ve evliya.

<span class="mw-page-title-main">Yunus Emre</span> Türk şair ve mutasavvıf (1240–1320)

Yunus Emre (1240-1320), Anadolu sahasında yetişmiş Türk şair ve mutasavvıf. 13. yüzyılın son yarısı ve 14. yüzyılın başlarında yaşamış Türkmen bir derviş olan Yunus Emre, Anadolu'da Türkçe şiirin öncüsüdür. Tarihî şahsiyeti hakkındaki bilgiler yetersiz, hatta birbirini yalanlayıcı nitelikte olmakla birlikte biraz da menkıbelere karışmıştır. Yunus Emre hakkında biyografik bilgi veren velayetnameler ile manzum şiirler dışında temel kaynak bulunmamaktadır.

Mesnevi, özellikle Arap, Fars ve Osmanlı edebiyatında kendi aralarında uyaklı beyitlerden oluşan ve aruz ölçüsüyle yazılan divan edebiyatı şiir biçimidir.

<i>Dîvân-ı Kebîr</i>

Dîvân-ı Kebîr veya Dîvân-ı Şems-i Tebrizî, Muhammed Celâleddin-i Rûmî'nin söylediği ilahi aşk şiirlerinden oluşan, 44 bin 8 yüz 34 beyitlik nazım bir eserdir. Mevlânâ'nın "Âşıklar Divanım" biçiminde adlandırdığı eser aynı zamanda "Şems Divanı" ya da "Divan-ı Şems-i Tebrizî" olarak anılmaktadır. Divan edebiyatında divanların, şairlerinin isimleri ile anılması geleneğine ters düşen bu son adlandırma; Mevlânâ'nın gazellerinin sonunda kendi adı yerine her zaman Şems-i Tebrizi adını kullanmasından kaynaklanmaktadır.

Mustafa Kutlu, Türk yazar. Hikâye ve denemeleriyle tanınır.

Tahir Büyükkörükçü, Konya eski müftüsü ve eski milletvekilidir.

Ali Erkan Kavaklı, Türk eğitimci, gazeteci-yazar.

Şemsettin Yapar, Türk öykü yazarı.

<span class="mw-page-title-main">Tâhirü'l-Mevlevî</span>

Tâhirü'l-Mevlevî, şair, yazar, Mevlevî Dedesi, mutasavvıf, gazeteci, müderris, mesnevîhân ve edebiyat tarihçisi.

Cemâlnur Sargut,, Türk araştırmacı yazar ve yayıncı. Tasavvuf ve İslâm hakkındaki araştırma ve incelemeleri ile tanınmıştır. Nefes Yayınevi'nin ve Kerim Vakfı'nın kurucusu, Türk Kadınları Kültür Derneği'nin İstanbul şubesi başkanıdır.

<span class="mw-page-title-main">Lâmiî Çelebi</span>

Lâmiî Çelebi (1472-1532), divan şairi ve mürit. Asıl adı Mahmut'tur.

İsmâil Rusûhî Dede ya da Ankaravî İsmâil Rusûhî Efendi, Galata Mevlevîhânesi şeyhlerindendir. Mutasavvıf kimliğinin yanında devrinin önemli ilim adamlarından olan Ankaravî, değişik konularda yirmi dört adet eser yazmıştır. Bazı kaynaklarda eser sayısı 28 olarak belirtilir. Mesnevi hakkındaki çalışmalarıyla da Anadolu tasavvuf hareketinin önde gelen isimleri arasında yer alır.

Gel Gel Ne Olursan Ol Yine Gel, yaygın olarak Mevlana'ya atfedilen ancak Ebu Said-i Ebu’l-Hayr'a ait olduğu iddia edilen şiir. İçerik olarak Mevlana'nın felsefesine denk düştüğü ve döneminin en önemli şairi olduğu için ona isnad edildiği düşünülür.

<span class="mw-page-title-main">Hayat Nur Artıran</span> Sûfîye, yazar, ve  araştırmacı

Hayat Nur Artıran, Mevlânâ Celâleddin Rûmî'nin hayatı ve eserleri üzerine uzman, araştırmacı ve yazardır.

Hüsameddin Çelebi Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin, Mesnevî’yi yazmasına vesile olan müridi ve halifesi.

Ahmet Midhat Bahari Beytur ya da Midhat Bahari Türk şair, hatip ve son mevlevî şeyhi. Asıl adı Ahmet Mithat olan şair, Bahari mahlasıyla şiirler yazdıktan sonra soyadı kanunu ile Beytur soyadını almıştır.