İçeriğe atla

Şefaat

Şefaat (Arapça: الشفاعة eş-Şefaa), İslam terminolojisinde, evliya gibi kendisine Allah tarafından izin verilen kişilerin ve özellikle peygamberlerin, inananların affedilmesi için dilekte bulunması anlamına gelir. Arapçada 'çift' anlamına 'şef' (شفع) kökünden 'bir şeyi ikileme veya çiftleme' anlamına gelir. Geniş anlamında ise 'bir işte başka bir kişinin yardımını, aracılığını isteme' gibi anlamları vardır.[1]

İslam dininde son zamanlarda tartışmalı bir konu olan şefaat,[2] bazı din ve kültürlerde benzer şekillerde görülmektedir. Bu da genellikle, ölen bir kişinin ardından kutsal bir kişi tarafından, Tanrı'ya onun günahlarını bağışlaması için dua ve ibadet etme şeklindedir.

Yahudilikte şefaat

Hristiyanlıkta şefaat

Hristiyanlık şefaati İsa'nın insanları günahlarından kurtarabileceği inanışı etrafında şekillenmiştir. Buna göre İsa, bütün insanlığın Tanrı önünde günahlarının affedilmesi için canını feda etmiştir[3][4][5] ve insanların Tanrı'ya yaklaşabilmeleri için aracılık edebilecek tek kişidir.[6][7]

İslamiyette şefaat

Cahiliye Döneminde de şefaat Arap toplumunun inançlarında görülen bir kavramdı. Araplar putların kendilerine Allah katında şefaat edeceklerine inanırlardı. Fakat İslam dini onların bu inancını yıkarak şefaat edebilecek yegane gücün Allah olduğunu bildirmiştir.

İslam düşünce tarihinde şefaat sürekli tartışma konusu olan kavramların başında gelmektedir.[] Bazı düşünürler bilinen şekliyle reddetmiş, bazıları reddini Kur'an'da ayetle sabit olduğu gerekçesiyle -diğer şefaat ayetlerini görmeksizin- küfür saymış, bazıları da şefaat kavramını sınırlandırmaya çalışmıştır.[8][]

İnanca göre Muhammed'in şefaati, kıyametin kopup ahiret hayatının başlamasıyla gerçekleşecek bir olaydır. Fakat bazı düşünürler, şefaatin dünya hayatını da kapsayan bir yönü olduğunu kabul ederler.

Şefaatin ilk tartışılmaya başladığı dönem, Ali'nin Hakem Olayı'ndaki görüşleri yüzünden ondan ayrılan Haricilerin itikadi mezheplerin doğuşuna sebep olduğu zamana rastlar. Bu dönemde Hariciler büyük günah işleyen Müslümanların şefaate layık olamayacağını ileri sürmüşler, Mürcie buna karşı çıkmıştır. Mutezile daha ılıman bir yol izlemiş bu durumdaki bir Müslümanın halinin tartışmalı olduğunu ve bilinemeyeceğini savunmuştur.

Daha sonra gelen kelam alimleri de şefaatin hak olduğunu kabul ettikten sonraki meselelerde tartışmış, ama bu tartışmaların imani bir mesele olmadığını belirtmişlerdir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Haziran 2015. 
  2. ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Haziran 2015. 
  3. ^ Matta 20:28
  4. ^ Yuhanna 3:16
  5. ^ 1. Yuhanna 2:2
  6. ^ Yuhanna 14:6
  7. ^ İbraniler 7:25
  8. ^ "Dr". www.academia.edu. 14 Şubat 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Şubat 2024. 


İlgili Araştırma Makaleleri

Allah (Arapça: الله, romanize:

<span class="mw-page-title-main">Yeni Ahit</span> Kitâb-ı Mukaddesin ikinci kısmı

Yeni Ahit veya Yeni Antlaşma, Kitab-ı Mukaddes'in Eski Ahit'in ardından gelen ve Grekçe kaleme alınmış olan ikinci kısmına Hristiyanların verdiği isimdir. İnançlı Yahudilerce "Yeni Ahit" kabul edilmez. Hristiyanlarca kutsal kabul edilen 27 kitapçıktan oluşan bir kitap bütünüdür.

<span class="mw-page-title-main">Müslüman</span> İslam dinine mensup kimse

Müslüman, İslam dinine mensup kişi demektir. Sünni, Şii ve Mutezili mezhep inancına göre, Allah'a ve Allah'ın birliğine, Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna inanan kişilere denir. İslam dininin farklı mezheplerinde Müslüman kavramı üzerine çeşitli farklılıklar bulunmaktadır.

Peygamber veya yalvaç, Tanrı aracılığıyla bir dini veya dinî öğretiyi yaymakla görevlendirildiğine inanılan kişidir. Peygamberler ayrıca dinî terminolojide âyet, işaret veya mûcize denilen doğaüstü güç veya olayların kendilerine atfedildiği mitolojik veya yarı mitolojik insanlardır. İbrahimî dinlerin inananları, peygamberlerin Tanrı'dan aldıkları “vahiy” adlı mesajları diğer insanlara ulaştırdıklarına inanırlar.

Tanrı ya da ilah, Klasik teistik inanç sistemlerinde Mutlak Varlık, Mutlak Benlik ve tüm varoluşun temel kaynağı olarak görülen varlık. Tek tanrılı inançlarda evrenin tek yaradanı ve yöneteni olarak kabul edilir. Çok tanrılı inançlarda genelde ilahların cinsiyeti bulunur ve eril olanlarına tanrı, dişi olanlarına tanrıça denir. Tektanrılı ve henoteistik inançlardaki Tanrı kavramını tanımlamak için ise sadece tanrı sözcüğü kullanılabilir.

Şirk İslam'da, Allah'a ortak koşma anlamına gelen bir kavramdır. Kur'an'a göre en önemli iman sorunu olan şirk, Allah'a ortak koşmak, Allah'tan başka ilah olduğuna inanmak ve ona tapmak anlamlarına gelir. Şirk eyleminde bulunanlar müşrik olarak isimlendirilir.

<span class="mw-page-title-main">İhlas Suresi</span> Kuranın 112. suresi

İhlas Suresi, Kur'an'ın 112. suresidir. Sure, 4 ayetten oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Hristiyanlık</span> tek tanrılı İbrahimî bir din

Hristiyanlık, Nasıralı İsa'nın yaşamına, öğretilerine ve vaazlarına dayanan, tek Tanrılı İbrahimî bir dindir. Günümüzde Hristiyanlık, dünya nüfusunun yaklaşık %30,1'ini oluşturmaktadır ve 2,4 milyarı aşkın takipçisi ile dünyanın en kalabalık dinidir. Takipçilerine, "Mesihçi" anlamına gelen Hristiyan veya Nasıralı İsa'ya ithafen İsevi veya Nasrani denir. Kitâb-ı Mukaddes'e inanan takipçileri, Yahudi metni olan Tanah'ta kehanet edilen İsa'nın Mesih olarak gelişinin bir Yeni Ahit olduğuna inanırlar.

Paraklit veya Faraklit, Kitab-ı Mukaddes'in Yunanca metinlerinde Kutsal Ruh için beraberinde gelen anlamında da kullanılan bir sıfattır.

<span class="mw-page-title-main">Âdem</span> dinî inanışlara göre dünya üzerindeki ilk insan

Âdem, İbrahimî dinlere göre Tanrı tarafından yaratılan ilk insandır. Bunun yanı sıra Âdem, tüm insanlığın ve onların yaratıcılarıyla olan ilişkilerinin bir sembolü olarak da görülebilir. Âdem ayrıca erkek, kadın ve cinsellik rollerinin dini ahlakını temel almak için kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Dua</span>

Dua veya yakarış, bir ilah ya da gözle görülmeyen varlıkla ilişkiyi etkinleştirmeyi amaçlayan çağırma veya eylemdir. Dua, bireysel ya da toplumsal olarak; özel ya da kamusal bir yerde edilebilir. Sadece sözlerden oluşabileceği gibi şarkı şeklinde de olabilir. Ayrıca çeşitli bedensel hareketler de içerebilir. Duanın yakarış, şükran veya ibadet/övgü olarak farklı formları vardır.

Kristoloji, Hristoloji veya Mesih bilimi, Hristiyan teolojisisinin bir bölümüdür. İsa incelemeleri ile ilgili olsa da asıl alanı Mesihlik ve Mesihliğe dair konulardır, enkarnasyon (vücut bulma) ve diriliş gibi.

Hristiyan teolojisi, Hristiyanlık dini açısından teoloji veya Hristiyanlığın teolojik olarak incelenmesi diye tanımlanabilir. Hristiyan teolojisi, Hristiyanlık ile ilgili her türlü teolojik olgunun incelenmesini içerir.

<span class="mw-page-title-main">Mesih</span> kurtarıcı olarak beklenen figür

İbrahimî dinlerde mesih, bir grup insanın kurtarıcısı veya özgürlüğe kavuşturucusudur. Geleneksel Yahudilikte maşiah, mesihçilik veya Mesih Çağı gibi kavramlar, kutsal mesh yağıyla meshedilmiş bir seçkine atıfta bulunan Tanah'la ortaya çıkmıştır.

İlahi aşk — Dini ya da spirtüalist yönelişlerle kişinin, maddesel dünyaya ait varlıklara olan sevgisinin kaynağına dönerek ilahi olana dair hissettiği yüce bağlılık; İslam dünyasında Aşk-ı ilahi olarak da anılır.

Sadaka, İslam dinine ait bir terimdir.

Karşılaştırmalı din alanında Hristiyanlık ve İslam arasındaki tarihsel etkileşim, Hristiyanlık ile İslam'ın benzer yönlerini ve temel fikirleri bağlar. İslam ve Hristiyanlık, Yahudilik gibi, semavi gelenekten aldıkları kökenlerini paylaşırlar. Bu kökene rağmen söz konusu iki din arasında derin farklar vardır. Örneğin, İsa’nın kim olduğu konusu bunlardan biridir.

Tevessül ya da Vesile, Allah'a yakarmakta başkaları hesabına araya Allah'a yakın aracı ve şefaatçilerin konulması anlamına gelir. Kişi burada kendi şeyh ya da mürşidinin kendi günahlarının affı için şefaatçi olmasını dilemektedir. Allah'a her yakaracağı anda aşırı saygı beslediği mürşid, pir ya da şeyh'inin adını zikreder. Bu hadiseye Sünnilik, Şiilik ve Sufiliğin her birinde farklı şekillerde rastlanılabilmektedir.

Fitne (ya da fitnah, pl. Fitan; Arapça: فتنة, فتن: "günaha, yargılama; ayaklanma, sivil çekişme, çatışma" geniş bir yargılama, ızdırap veya sıkıntı çağrışımları olan Arapça bir kelimedir. Önemli tarihsel sonuçları olan bir kelime, modern Arapçada da yaygın olarak kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Louis Massignon</span> Fransız ilahiyatçı (1883-1962)

Louis Massignon Katolik bir İslam alimi ve Katolik-Müslüman karşılıklı anlayışının öncülerindendir. Yirminci yüzyılda Katolik Kilisesi'nin İslam ile ilişkisi konusunda etkili bir figür olmuştur. Bir aziz olarak gördüğü Mahatma Gandhi'nin çalışmalarına giderek daha fazla odaklandı. Ayrıca İslam'ın Katolikler arasında İbrahimi bir inanç olarak kabul edilmesinde de rol oynamıştır. Bazı akademisyenler, onun araştırmalarının, İslam'a ve Müslümanlara duyduğu saygının ve İslami çalışmalarda kilit öğrenciler yetiştirmesinin, İkinci Vatikan Konsili'nde Lumen gentium ve Nostra aetate'de ifade edilen olumlu İslam vizyonunun yolunu büyük ölçüde hazırladığını ileri sürmektedir. Kendisi de bir Katolik olmasına rağmen, İslam'ı içeriden anlamaya çalışmış ve böylece İslam'ın Batı'da nasıl görüldüğü üzerinde büyük bir etkiye sahip olmuştur; diğer şeylerin yanı sıra, pastoral Vatikan II bildirisi Nostra aetate'de belgelendiği gibi, Katolik Kilisesi içinde İslam'a karşı daha büyük bir açıklığın yolunu açmıştır.