Şahruh
Şahruh Mirza شاهرخ میرزا | |
---|---|
Timur Sultanı | |
Hüküm süresi | 1409-1447 |
Taç giymesi | 1370, Belh |
Önce gelen | Halil Sultan |
Sonra gelen | Uluğ Bey |
Doğum | 20 Ağustos 1377 |
Ölüm | 13 Mart 1447 (70 yaşında) |
Eş(ler)i | Gevher Şad Begüm |
Çocuk(lar)ı | Uluğ Bey Baysungur Sultan İbrahim Muhammed Cuki Suyurtgamış Meryem Sultan Saadet Sultan Kutluk Türkan Ağa |
Hanedan | Timurlu hanedanı |
Babası | Timur |
Annesi | Tugay Terken Aga |
Dini | Sünni İslam |
Şahruh Mirza (Farsça: شاهرخ میرزا Šāhrukh Mīrzā; 20 Ağustos 1377 - 13 Mart 1447), Timur İmparatorluğu üçüncü hükümdarı.
Annesi Karahitaylar'dan Tugay Terken Aga'dır.[1] Daha çocukluk yıllarında çok okuyan bilimle, sanatla uğraşan akıllı bir mirza idi. Diğer mirzaların aksine gençlik yıllarında siyasi çekişmelerden uzak durdu ve ordu işlerine fazla karışmadı. Timur, Şahruh'u çok sevmesine rağmen ordu işlerine ilgisizliğinden dolayı Şahruh'u veliahtı ilan etmedi. Timur İmparatorluğunun Herat merkezli Horasan valiliğini yaptı. Timurla birlikte Anadolu seferine katıldı, Ankara Savaşı'nda ordunun sol cenah komutanlığını üstlendi. Timur, 1405 yılında Çin seferi sırasında öldü. Ölmeden önce tahtını torunu Pir Muhammed'e bıraktı ve kararlarına uyulması konusunda yanında bulunanlara yemin ettirdi. Fakat iktidar kavgası Timur ölür ölmez alevlendi ve Timur'un oğulları ve torunları arasında imparatorluğa hakim olma mücadelesi başladı. Şahruh Herat'ta, Miranşah'ın oğulları Mirza Ömer ve Ebubekir Azerbaycan'da, Halil Sultan ise Semerkand'da Pir Muhammed'i yenerek hakimiyetini ilan etti.
Azerbaycan'da bulunan Mirza Ömer ve Ebubekir kardeşler arasında başlayan geçimsizlik, ilerleyen zamanlarda yerini açık bir taht mücadelesine bıraktı. Mirza Ömer bu mücadelede başarı sağlayamayınca amcası Şahruh'a sığınmıştır. Fakat kısa bir zaman sonra ona karşı da ayaklanmış ve Murgab yöresinde amcasıyla yaptığı savaşı kaybetmiştir. Şahruh'un isteği üzerine tedavi edilmek üzere Herat'a gönderildiği sırada yolda ölmüştür.[2] Kardeşinin ortadan kalkmasının ardından Azerbaycan'da hakimiyetini sağlamlaştıran Ebubekir'in karşısına bu sefer, zamanında Timur'un önünden kaçarak, önce Memlüklere daha sonra da Osmanlı Devletine sığınan Karakoyunlu Kara Yusuf çıkmıştır. 14 Ekim 1406 da Aras nehri kıyısında Kara Yusuf ile yaptığı savaşı kaybeden Ebubekir kaçmak zorunda kalmış ve Kara Yusuf'un Tebriz'i işgal etmesini önleyememiştir. Ebubekir kaybetmiş olduğu yerleri tekrar geri almak için girişmiş olduğu mücadelede başarı elde edememiş, 21 Nisan 1408'de Tebriz'in güneybatısındaki Serdrud'da yapılan ikinci savaşı kaybetmekle kalmamış, babası Miranşah da Türkmenler tarafından öldürülmüştür.[3] Azerbaycanda hakimiyeti Kara Yusuf'a kaptıran Ebubekir, çareyi Kirmandaki İdigu Barlas'ın oğlu Sultan Üveys'in yanına gitmekte bulmuştur. Fakat orada da hakimiyeti ele geçirme faaliyetlerinden dolayı Sultan Üveys'in askerleriyle 1409 yılında yapmış olduğu savaşı kaybederek öldürülmüştür.[4] Böylece Timur'un ölümünden 3 yıl gibi kısa bir sürede Azerbaycan ve Irak-ı Acem havalisi Timurlu mirzalarından boşaltılmış, Karakoyunlular boşalan bu bölgelerde hakimiyetlerini kuvvetlendirmiştir.
O dönemde Şahruh, Özbeklerin saldırısına uğrayan Harezmi 1413 yılında tekrar ele geçirdikten sonra oğlu Uluğ Bey'in Semerkand'dan göndermiş olduğu fillerle ordusunu takviye ederek Fars bölgesine sefer düzenlemiştir. 1414-1415 yılları arasında kardeşi Ömer Şeyh'in oğlu Mirza İskenderle mücadele ederek bu bölgeyi de kendine tâbi kılmış ve önünde Kara Yusuf'a karşı düzenleyeceği seferler için hiçbir engel kalmamıştır.[5]
Kara Yusuf, Timurlu mirzalarını yenip Celayirli Sultan Ahmet'i 1410 yılında ortadan kaldırdıktan sonra tüm Azerbaycan havalisine hakim olunca Timur İmparatorluğunun batıdaki tehlikeli komşularından biri haline gelmiştir. Daha batıda ise Osmanlı İmparatorluğu, Çelebi Mehmet'in taht mücadelesinden galip ayrılarak fetret devrine son vermesi ve Anadoluda yapmış olduğu fetih harekâtlarıyla, Timur'a bağlı olan Anadolu beyliklerini ortadan kaldırmasıyla, Anadolu birliği büyük ölçüde tamamlanmıştır. Batıdaki bu gelişmeleri takip eden Şahruh, imparatorluğunun kaybedilen bu topraklarını yeniden ele geçirmek için yönünü batıya çevirmiştir.
I. Azerbaycan Seferi
Sefere çıkmadan önce diplomatik girişimlerde bulunarak rakiplerinin kendine boyun eğmelerini sağlamak isteyen Şahruh, yazdığı mektupla elçisini Kara Yusuf'a göndermiştir. Elçilik heyeti Kara Yusuf'tan; ele geçirdiği Kazvin ve Sultaniye şehirlerini boşaltmasını, öldürülen Miranşah'ın karısı ve kızını mallarıyla birlikte geri vermesini, adına hutbe okutup sikke kestirmesini talep etmiştir.[6] Kendisinden talep edilen istekleri reddeden Kara Yusuf elçileri geri göndermiş ve elinde bulunan kaleleri tahkim ettirmeye başlamıştır. Yine bu sırada Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey'in Şahruh'a gönderdiği, fakat Kara Yusuf'un eline geçen daha sonra oğlu Kara İskenderle Osmanlılara gönderdiği bir mektubunda; tüm Anadolu beylerinin, Bizans ve Trabzon Rum İmparatorlarının, Gürcü meliklerinin, Luristan, Şirvan ve Gilan hakimlerinin Timurlu Hakan'ını bekledikleri yazıyordu.[7]
Batıdan gelen bu haberlere Şahruh, sert bir cevap vermek için ülkesinin her yerine haber göndererek savaş hazırlıkları yapmalarını buyurmuştur. Mirza Uluğ Bey Semerkand'da bırakılmak suretiyle 15.000 kişilik kuvvet göndermesi istenmiş, Herat'ta ise daruga olarak Seyyid Ahmet Tarhan bırakılmıştır. Şahruh, ordusuyla 25 Ağustos 1420'de Herat'tan hareket ederek Magan gölüne gelmiştir. Burada ordusuna Harezm Valisi Emir Şah Melik katılmış ve Emir Hasan Sufi Tarhanla birlikte öncü birliklerin komutanı (karavul) tayin edilmiştir. 12 Eylülde ilerleyişine devam eden Şahruh, Nişabur üzerinden şeyh ve evliyaların türbelerini ziyaret ederek Rey'e varmıştır. Buradaki katılımlarla Timurlu ordusunun sayısı yaklaşık 90.000 bulmasına rağmen bizzat Timurlu tarihçilerin de ifadesine göre; herkes Türkmenlerle yapılacak savaşı düşünerek, alınacak sonuçtan pek de ümitli görünmüyorlardı. Çünkü Kara Yusuf, Timur'un hükümdarlık zamanında bile ele geçirilememiş azılı bir rakipti.[8]
Öncü olarak gönderilmiş olan Emir Şah Melik, tedbirli davranmak için Kara Yusuf'a tekrar elçi göndererek barış yapmak istediğini, Sultaniye ve Kazvin'i Timurlulara bırakması halinde Suriye ve Anadolu topraklarının kendisine bırakılacağını ifade etmiştir. Fakat Kara Yusuf gelen elçiyi Tebrizde tutuklatarak, hazinesindeki bütün parayı askerlerine dağıtıp savaş için hazırlık yapmıştır. Öte yandan Kara Yusuf, Osmanlı Sultanı I. Mehmet'e yazdığı mektupta; Şahruh'un boğazlara kadar tüm Anadoluyu istila edip, Balkanlardan Deşt-i Kıpçak'a geçeceğini, Derbent geçidinden Azerbaycan'a dönme niyetinde olduğunu iddia ederek yaklaşan tehlike karşısında Osmanlıları harekete geçirmeye çalışmıştır.[9]
Ordusuna savaş düzeni veren Şahruh, Kazvin'e Emir Yusuf Hoca komutasında birliklerini göndererek burayı ele geçirmiştir. Sultaniyede ise Kara Yusuf'un oğlu Mirza Cihanşah'ın sert bir direnişe hazırlandığı haberini almıştır. Fakat Tebriz tarafından Cihanşah'a gelen bir haberle tüm dengeler tamamen değişmiştir. Bu önemli haber ise, Kara Yusuf'un Tebriz yakınlarındaki Saidabad'da öldüğü ve yanında bulunan 50.000 kişilik Türkmen ordusunun dağıldığı haberidir.[10] Durumun birdenbire değişmesiyle Cihanşah yanına aldığı kıymetli eşyalarla Şahruh'un huzuruna çıkmış ve bağlığını bildirmiştir.
Kara Yusuf'un öldüğünü, ordusunun dağıldığını ve Sultaniye'nin sahipsiz kaldığını öğrenen Şahruh, hızla bu şehir üzerine ilerlemiştir. Oğlu Mirza Baysungur'u Tebriz üzerine, diğer oğlu Sultan İbrahim'i de Maraga üzerine gönderen Şahruh, 21 Kasım 1420 de Sultaniyeye girmiştir.[11] Kalede bulunan yerli halka zarar verilmemesini emreden ve ordunun yağma yapmasını men eden Şahruh, kaleye vali tayin ettikten sonra, Miyane ve Erdebil üzerinden 14 Aralıkta Aras Nehrini geçerek Arran Karabağında kışlamıştır. Burada ülkesinin her yerine fetihnameler gönderen Şahruh, Horasan halkını elde ettiği galibiyetten dolayı bazı vergilerden muaf tutmuştur.[12] Mirza Baysungur komutasındaki birlikler hiçbir zorlukla karşılaşmadan Tebriz'e kadar ilerlemiştir. Timurlu mirzası burada, daha önce Kara Yusuf'un Erzincan emiri Pir Ömer Bey tarafından tutsak alınıp Tebriz'de hapsedilen Kara Yülük Osman'ın oğlu Yakup Bey tarafından karşılanmıştır. Baysungur, Yakup Bey'e babasının yanına dönmesi için izin vermiş ve kendisi de bir süre sonra Karabağ'a doğru hareket etmiştir.[13]
Kışı Karabağ'da geçiren Şahruh, çevre hükümdarlıklardan gelen elçileri kabul etmiştir. Buradan hem Memlüklü sultanı Muavyed Şeyhe, hem de Altın Orda hanı Uluğ Muhammed Han'a elçiler gönderilmiştir. Mısır'a gönderilen elçinin oraya vardığı sırada, sultan ölmüş ve yerini alan Seyfeddin Tatar, elçiyi iyi karşılayarak bir mektupla geri dönmesine izin vermiştir. Aynı şekilde Deşt-i Kıpçak'a gönderilen elçi de iyi karşılanarak, başkent Herat'a dönmüştür. Karabağ'daki kışlağından 24 Aralık 1421'de ayrılarak Tebriz'e hareket eden Şahruh, 1 Nisan 1422'de Kara Kömek'e gelerek ordugâh kurmuştur.[14]
Gence yöresinde ayaklanan Kara Koyunlu oymaklarından Karamanlı oymağı beyi Yar Ahmet üzerine Baysungur komutasında birlikler sevkedilmiştir. Bunu haber alan Yar Ahmet, Baysungurla yaptığı savaşı kaybederek Gürcistan'a doğru kaçmaya çalışmış, fakat bunu başaramayarak Tavuş çayı üzerindeki İsferzen kalesine sığınmıştır. Baysungur kaleyi kuşatarak Yar Ahmet'i ele geçirmiş ve babasının huzuruna göndermiştir.[15] Casuslar aracılığıyla Bayezid kalesinin erzak ve kıymetli eşyalarla dolu olduğu haberini alan Şahruh, kalede bulunan Mirza İsfend'in elçisiyle bildirdiği bağlılık isteğine güvenmeyerek, oğlu Mirza Muhammed Cuki'yi bu kaleyi fethetmekle görevlendirmiştir. Cuki zorlu bir kuşatmanın ardından kaleyi fethetmiş ve ganimetleri babası Şahruh'a göndermiştir. İlerleyişine devam eden Timurlu ordusunun ana kolu, Erciş üzerinden Ahlat'a varmış, ordunun bir kısmı da baş kaldıranların üzerine gönderilmiştir.[16]
Mirza İsfend, Bayezid kalesindeki kuşatmadan kurulduktan sonra Muş'a kaçmış, Timurlu birliklerin kendisini ele geçirmek üzeri yaklaştıkları haberini alınca Diyarbakıra kardeşi Kara İskenderin yanına sığınmıştır. Şahruh havaların ısınmasıyla birlikte ordusunu dinlendirmek amacıyla Tebriz'e geri dönmeyi planlarken aldığı istihbarat sonucu, Kara Koyunlu mirzalarının Diyarbakır'dan hareketle Azerbaycan'a yöneldiklerini, Ahlat ve Adilcevaz'a yaklaştıklarını öğrenmiştir. Timurlu ordusunun uzakta olmamasına rağmen düşmanın böyle bir girişimde bulunmasını beklemeyen Şahruh, yanında bulunan beylerle toplantı yapmış ve onların görüşlerini dinlemek istemiştir. Toplantıda bulunan Kara Yülük Osman; Türkmenlerin ve Kara Yusuf yanlılarının tamamen yokedilmediği takdirde, ülkenin düzene girmeyeceğini ve ahalinin durumunun düzelmeyeceğini belirtmiştir. Bu sözler karşısında Şahruh, tek çıkar yolun savaş olduğuna karar vermiş ve ordusuyla 28 Temmuz'da Koruk Kurgan mevkiinde beklemeye başlamıştır. Türkmenlerin Ağrı ile Erzurum arasındaki Eleşkird ovası yakınlarındaki bir dere kenarında ağırlıklarını bırakıp savaş düzenine geçmesiyle 30 Temmuz 1422 yılında savaş başlamıştır. Kara Koyunlular cesurca mücadele etmelerine rağmen, Timurlu ordusunun sayıca üstün olması ve orduda bulunan fillerin sağladığı avantajlar nedeniyle galibiyet Şahruh'un olmuştur. Bu galibiyetten sonra Şahruh Azerbaycan hakimliğini oğulları ve büyük beylerine teklif etmişse de, Kara İskender'den çekindikleri için hiçbirisi bu teklifi kabul etmemiştir. Böyle bir seferin ardından ele geçirdiği yerleri başıboş bırakıp gitmek istemeyen Şahruh, son çare olarak Kara Yülük Osman'ın oğlu Ali Bey'i vasalı olarak daruga tayin edip Azerbaycan'da bırakmış ve Herat'a geri dönmüştür.[17]
II. Azerbaycan Seferi
Şahruh'un batıya düzenlediği ilk seferi tamamlayıp merkezine geri dönmesinin ardından Tebriz, Kara Koyunlu Mirzası İsfend tarafından ele geçirilmiş, ardından Kerkük mevkiinden gelen Kara İskender şehri kardeşinin elinden almıştır. Bununla birlikte Azerbaycan'da yeniden Kara Koyunluların hâkimiyeti oluşmaya başlamıştır. Timurlu Hükümranı Şahruh'a boyun eğmiş olan Kara Koyunlu oymaklarının üzerine ordu sevkeden İskender, onları yenerek eline geçirdiği beyleri cezalandırmıştır. Ardından Sultaniye'ye ilerleyerek şehri ele geçirdiği gibi, Sultaniye, Zencan ve Kazvin hâkimi Emir Yusuf Hoca tutsak alınarak Kara Koyunlular'ın eski hakimiyet sahası oluşturulmuştur.[18] 1427 yılında Timurluların vasalı olan Şirvanşahlara karşı sefere çıkarak Semahi'de büyük bir tahribatta bulunan Kara İskender, Şirvanşah Halilullah'ın kaçarak Şahruh'a sığınmasıyla, Derbent'e kadar olan bölgeyi yağlamalamış ve kendi kontrolü altına almıştır.
Daha güneyde ise Memlüklü orduları, Akkoyunlulara ait olan Urfa kalesini kuşatarak etrafı yağmalamış ve Kara Yülük Osman'ın oğlu Habil Bey tutsak alınmıştır.[19]
Batıdan gelen bu olumsuz haberlerle birlikte Kara Yülük Osman'ın huzura çıkıp Şahruh'tan yardım talep etmesi üzerine; hem İskender'e hem de Memlüklülere haddini bildirmek için tekrar sefere çıkılması kararlaştırılmıştır. Savaş hazırlıkları yapmaları için tüm emir ve beylerine ulaklar gönderen Şahruh, öncü tayin ettiği Mirza Baysungur ve Alike Kükeltaş komutasındaki kuvvetleri yola çıkardıktan sonra, hazırlıklarını tamamlayıp 10 Nisan 1429 da Herat'tan ayrılmıştır.[20]
Timurlu ordusu, Nişabur, Damgan ve Simgan üzerinden 8 Haziran 1429da Rey'e gelmiştir. Şahruh ordusunun selameti için yolu üzerinde bulunan şeyh ve evliyaların türbelerini ziyaret etmeyi ihmal etmemiştir. Rey'de ülkenin çeşitli yerlerinden gelen birliklerin de katılımının ardından hızlı bir ilerleyişle haziran ayı sonlarına doğru Sultaniye'ye varılmıştır. Şahruh ve ordusunun yaklaştığı haberini alan Kara Koyunlu savunucuları, kalabalık orduya karşı koyamayacakları için Sultaniye şehrini boşaltmışlardır. Sultaniye'ye girdikten sonra bayramı burada geçiren Timurlu Hakan'ı, savaş hazırlıklarını tamamladıktan sonra 2 Ağustos' ta Tebriz'e yönelmiştir.[21]
Kara İskender de kardeşleri Cihan Şah ve Ebu Said ile beraber Kara Koyunlu ordusunu Urmiye gölünün batısındaki Salmas mevkiinde toplayarak, Timurlu ordusunu beklemeye başlamıştır. 17 Eylül 1429da yapılan savaş 3 gün sürmüş, İskender ve sol kanat'a kumanda eden Cihan Şah'ın cesurca savaşmalarına rağmen galibiyet Şahruh'un olmuştur.[22]
Şahruh, oğlu Mirza Muhammed Cuki komutasındaki birlikleri Kara İskender'i yakalamak için yola çıkarmış, bu sürek avı Erzurum'a kadar devam etmişse de İskender ele geçirilememiştir. Şahruh da Salmas ovasından 7 Ekim 1429da hareketle, Nahcivan ve Alıncak üzerinden Karabağ'a kışlamak için çekilmiştir. Timurlu Hakan'ı kışlak yurdundayken huzuruna Kara Yusuf oğlu Ebu Said gelerek kardeşi Kara İskenderle aralarının açık olmasından dolayı bağlılık yemini etmiştir. Bu yemin Şahruh tarafından kabul görmüş ve kendisine Azerbaycan hakimliği verilmiştir.[23]
Selmas ovasındaki zafer Timurlu ordusularına Anadolu ve Suriyenin kapılarını açmıştır. Şahruh'un Karabağ'da bulunduğu sırada Şam, Mısır ve Venedik'ten hediyelerle elçiler gelerek kazanılan zaferi tebrik etmişlerdir. Çünkü bu hadise o dönemde batıda bulunan kudretli devletleri yeniden endişe içerisine sokmuştur. Üstelik o sırada Selanik yüzünden Osmanlılarla anlaşmazlık yaşayan Venedikliler, Osmanlıları iki ateş arasında bırakmak için Şahruh'dan Anadolu'yu istila etmesini talep etmişlerdir. Fakat Şahruh bu teklifi kabul etmeyerek elçileri geri göndermiş ve Azerbaycan'da ordusunun bir bölümünü bırakarak Herat'a geri dönme kararı almıştır. Onun Horasan'a dönme niyetinde olduğunun öğrenilmesiyle hem Osmanlı Devleti, hem de Memlüklü Sultanlığı rahat bir nefes almış ve oluşan gerginlik ortamı sona ermiştir.
Kışın sona ermesiyle, Azerbaycan'da düzeni sağlamak ve Kara Koyunlu ulusunun gücünü bu topraklarda zayıflatmak için Şahruh; 10.000 çadırdan fazla Türkmen'in, Horasan'a göçürülmesini buyurmuştur. Timurlu Hakan'ı hazırlıklarını tamamladıktan sonra 5 Mayıs 1430da Karabağ'dan ayrılmış ve 26 Eylül 1430 tarihinde başkent Herat'a varmıştır.[24]
III. Azerbaycan Seferi
Şahruh tarafından bağlılığı kabul edilen Kara Koyunlu Ebu Said'in Azerbaycan hakimliği kısa bir süre devam etmiştir. 1432 yılında batıdan gelen haberlere göre; Kara İskender kardeşi Ebu Said'i Erdebil tarafında yapılan bir savaşta öldürmüş ve bölgeye hakim olarak halka zulmettiği öğrenilmiştir.[25]
Yörede hakimiyeti tekrar ele alan Kara İskender, oğlu Mirza Yar Ali'yi Van gölü civarını idare etmekle görevlendirmiştir. Yar Alinin halktan çok ağır vergiler alması bölgede memnuniyetsizlik yaratmıştır. Halkın Kara İskender'e şikayette bulunması üzerine İskender'in huzuruna çağrılan Yar Ali, babasından çekindiği için Şirvanşah Halilullah'ın yanına kaçmıştır. Halilullah, kendisine sığınan mirzayı babasının isteyeceğini tahmin ediyor ve ona teslim etmezse İskender'in başına bela olacağını biliyordu. Bundan dolayı Halilullah, Yar Ali'nin tutuklanarak Şahruh'a gönderilmesine karar vermiştir. Herat sarayın gelen mirza, burada iyi karşılanarak Çağatay örf ve adetlerine göre yaşamını sürdürmeye devam etmiştir. Fakat bir süre sonra Şahruh, mirzanın Horasan'a göçürülen Türkmenleri isyana teşvik etmesinden endişelenerek, oğlu Uluğ Bey'in yanına Semerkand'a gönderilmesini buyurmuştur.[26]
Oğlunun Şirvanşah tarafından tutuklanarak Timurlulara gönderilmesine öfkelenen Kara İskender, hazırladığı orduyla Şirvan'a saldırarak birçok yeri yağmalamıştır. Şirvanşah Halilullah ise İskender'e karşı koyamayarak Mahmudabad'a firar etmiştir. Burada efendisi Şahruh'a ve Kara Koyunlular'ın diğer rakibi Ak Koyunlu Kara Yülük Osman'a elçi gönderen Halilullah, her ikisinden de ülkesini geri alabilmek için yardım talep etmiştir. Hazırladığı orduyla Erzurum'a ilerleyerek burayı ele geçiren Osman Bey, buranın yönetimini oğlu Şeyh Hasan'a vererek olan biteni Şahruh'a bildirmiştir.[27]
Yaşanan bütün bu kargaşa ortamı Timurlu hükümdarını batıya yeni bir sefere çıkmaya mecbur etmiştir. Fakat yönetimi altında bulunan birçok bey ve emir, daha önce düzenlenen iki seferin bir fayda sağlamayışından dolayı yeni bir sefere çıkılmaması konusunda Şahruh'a karşı gelmişlerdir. Tüm muhalefetlere rağmen Timurlu hükümdarı aldığı karardan geri dönmeyerek beylerine sefer hazırlıklarına başlamaları için emir vermiştir. Herat'tan Emir Nizameddin Fermanşeyh vekâleten bırakılarak 5 Kasım 1434 yılında yola çıkan ordu, diğer iki seferde olduğu gibi yolları üzerindeki şeyh ve evliyaların türbeleri ziyaret edilerek 1435 yılı Şubat ayı ortalarında Rey'e varılmıştır.[28]
Şahruh burada huzuruna gelen emirlerini kabul etmiş ve Van'da bulunan metbuu Cihanşah'ın çağrılmasını buyurmuştur. Huzura kabul edilen Cihanşah, yanına Şahruh'a itaat etmiş olan bazı Kara Koyunlu beyleri de verilmek suretiyle Kara İskender'in elinde bulunan bölgeleri fethetmekle görevlendirilmiştir. İskender'i ele geçirme görevi ise Mirza Muhammed Cuki ve Şirvanşah Halilullah'a verilmiştir. 60.000 kişiyle yola çıkan Cuki, İskender'in Tebriz'den ayrılarak Alıncak kalesine geldiği haberini babasına ileterek yoluna devam etmiştir. Şahruh Tebriz'i tekrar ele geçirmiş ve oğluna takibe devam edilmesi emrini vermiştir.
Sığındığı kalede üzerine gelen Timurlu ordusuna karşı koyacak kadar güçlü olmadığını anlayan İskender, haremini burada bırakarak Anadolu içlerine doğru kaçmıştır. Bunun öğrenilmesi üzerine Şahruh, Kara Yülük Osman'a haber göndererek İskender'in yolunu kesip firarına engel olmasını buyurmuştur. Beyinin verdiği emre uyan Osman Bey, topladığı yaklaşık 20.000 kişilik orduyla Erzurum'da İskender'in yolunu kesmek istemiştir. 1435 yılı Eylül ayı başlarında yapılan savaşta Kara Koyunlu ordusu ağır darbe almasına rağmen savaş kazanılmış ve Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey savaş alanında ölmüştür.
Akkoyunluların savaşı kaybetmesiyle Erzurum Kara İskender'in eline geçmiştir. Fakat bu galibiyet Mirza Muhammed Cuki'nin yaklaşmasıyla sona ermiş ve İskender, daha önce babası Kara Yusuf gibi yaparak Osmanlılara sığınmak üzere Tokat'a doğru kaçışını sürdürmüştür. Savaşın yapıldığı yere gelerek ölüleri gören Cuki, Akkoyunluların kaybetmesine hiddetlenerek civarda bulunan Türkmenlerin üzerine yürümüş ve onları cezalandırmıştır. Daha sonra da İskender'i takibe devam ederek Aksaray'a kadar ilerlemiştir.
Bu sırada Azerbaycan'da tekrar hakimiyetini pekiştirerek kışlamak üzere Karabağ'a geçilen Şahruh, Anadolu'da bulunan oğluna geri dönmesini buyurmuş ve Osmanlı padişahı II. Murat'a elçi göndermiştir. Edirne'ye giden elçiler "İskender'in fitne, fesat işler yaptığını, şimdi ise kaçarak buraya geldiğini, sığınma talebinin reddedilerek tutuklanıp Timurlu Hakan'ı Şahruh'a teslim edilmesi" talebinde bulunmuşlardır. Ayrıca Şahruh, Anadoluda bulunan diğer beyliklere de yazı göndererek, İskender'i yurtlarına almamaları konusunda uyarmıştır.[29]
Alıncak kalesi ise Şahruh tarafından kuşatmasına rağmen Türkmenlerin sert direnişleri sonucu ele geçirilememiştir. Kuşatma devam ederken Cihanşah, İskender'in ve kendi oğullarının kaldığı Kabban kalesini fethetmek için Şahruh'tan izin istemiştir. Ayrıca bu kalede Kara İskender'in önde gelen beyleri, veziri ve hanımı bulunmaktaydı. Yanına aldığı birliklerle kaleyi kuşatan Cihanşah, kalede bulunanların Timurlu ordusuyla başa çıkamayacaklarını anlayıp teslim olmaya karar vermeleri üzerine Emir Çakmak, kale beyleriyle görüşmek için gönderilmiştir. Çakmak, teslim olmaları halinde her birinin mal ve can güvenliğinin sağlanacağı konusunda teminat vermesi üzerine kale, Cihanşah'a sulh yoluyla teslim olmuştur.
Alıncak kalesinde ise durum; kuşatmanın uzun süresinden dolayı Türkmenleri zor durumda bırakmaya başlamıştır. Bu duruma fazla dayanılamayacağını anlayan ve Kabban kalesinin düştüğünü haber alan Kara İskender'in hanımı Şahım, teslim olma şartlarının konuşulması için Timurlu hanımlarından birinin kaleye gelmesini istemiştir. Bunun üzerine Emir Çakmak'ın hanımı Fatma Biki kaleye giderek, kalede bulunanların teslim olmalarını sağlamıştır. Daha sonra Şahım, Şahruh tarafından Kara Koyunlu Cihanşah ile evlendirilmiş, Kara İskender'in diğer hanımları ise Timurlu beylerine nikâhlanarak hediye edilmiştir.
Kara İskender'in ele geçirilememiş olması ve doğudan gelen haberlere göre Harezm'in Şeybani hanı Ebu'l Hayr tarafından istila edilmesiyle Şahruh, batıda durmanın artık bir fayda sağlamayacağını anlamış ve Herat'a dönme kararı almıştır. Azerbaycan hakimliğini "al tamamı yarlık" ile Kara Koyunlu Cihanşah'a bırakmış, ona "adil olmasını, memleketin imar faaliyetlerinde gayretli olmasını, halkına ve ibadet edenlere saygılı davranması" konusunda nasihatlerde bulunmuştur. 2 Mayıs 1436 yılında kışlak Karabağ'dan hareket eden Timurlu ordusu, Ucan yolu üzerinden Aras nehrini geçmiş ve 14 Ekim 1436 yılında başkent'e dönmüştür.[30]
Batıya düzenlemiş olduğu 3 seferden de kalıcı bir sonuç alamayan Timurlu Hakan'ı, batıya olan ilgisini kaybederek yönünü karmaşa ve istila altında bulunan Harezm'e yönelmiştir. Irak-ı Acem, Azerbaycan ve Doğu Anadoluda Kara Koyunluların varlığı, Şahruh'un dönemin güçlü iki devleti olan Osmanlı ve Memlüklü Devletine karşı doğrudan doğruya baskıda bulunmasını engellemiştir.
40 yıl Timurlu tahtında oturan Sultan Şahruh'un son yıllarda ülke, büyük çoğunlukla emniyete kavuşmuştur. Ülkesini babası Emir Timur'un sahip olduğu otoriter yapıya tekrar kavuşararak gücünü diğer ülkelere kabul ettirmiştir. Hükümranlığı döneminde fetih hareketleriyle birlikte sistemin oturtulması üzerine de çalışan Şahruh döneminde medeniyet, bilim ve sanat büyük bir gelişme göstermiştir. Bu gelişmeler oğlu Uluğ Bey döneminde devam etmiş ve Ali Kuşçu gibi bilim insanları Timur Devleti'nde yetişmiştir. 1447 yılında başkent Herat'ta vefat eden Sultan Şahruh'tan sonra Timur Devleti'nin tahtına oğlu Uluğ Bey geçmiştir.
Kaynakça
- ^ TDV İslam Ansiklopedisi, cilt: 38, sayfa: 293
- ^ "Timur'un Ölümünden Sonra Doğu Anadolu, Azerbaycan ve Irak-ı Acem'de Hakimiyet Mücadeleleri", İsmail Aka, Türk Kültürü Araştırmaları, yıl XXII1-2 (1984), s.49-66
- ^ "Kara Koyunlular", Faruk Sümer, s.72-74
- ^ "Razvatu's-Safa", Abbas Pervin, Tahran 1339, s. 563
- ^ "Güney İran'da Hakimiyet Mücadeleleri ", İsmail Aka, s.14-15
- ^ "Kitabü's Sülûk", Said Aşure, Kahire 1972, s.300
- ^ "Menseâtü's-Selâtin", Feridun Bey, İstanbul 1857, s.150
- ^ "Matla' Sa'deyn",Muhammed Şefi, Lahor 1933,s.401
- ^ "Menseâtü's-Selâtin", Feridun Bey, İstanbul 1857, s.152
- ^ "Matla' Sa'deyn",Muhammed Şefi, Lahor 1933,s.406
- ^ "Kara Koyunlular", Faruk Sümer, s.116
- ^ "Esnâd û Mukâtebât& Tarihî-yî İran ez Timur ta Şah İsmail", Tahran 1341, s.208-214
- ^ "Matla' Sa'deyn",Muhammed Şefi, Lahor 1933,s.412
- ^ "Matla' Sa'deyn",Muhammed Şefi, Lahor 1933,s.436-467
- ^ "Matla' Sa'deyn", Muhammed Şefi, Lahor 1933,s.438-441
- ^ "Matla' Sa'deyn",Muhammed Şefi, Lahor 1933,s.447-449
- ^ "Kara Koyunlular", Faruk Sümer, s.120-123-147
- ^ "Kara Koyunlular", Faruk Sümer, s.127
- ^ "Kitâb-ı Diyarbekriyye",yay. Necati Lugal- Faruk Sümer, Ankara 1962, I, s.105-107
- ^ "Matla' Sa'deyn",Muhammed Şefi, Lahor 1933,s.601
- ^ "Matla' Sa'deyn",Muhammed Şefi, Lahor 1933,s.602-606
- ^ "Kara Koyunlular", Faruk Sümer, s.129
- ^ "Matla' Sa'deyn",Muhammed Şefi, Lahor 1933,s.621-622
- ^ "Matla' Sa'deyn",Muhammed Şefi, Lahor 1933,s.624
- ^ "Matla' Sa'deyn",Muhammed Şefi, Lahor 1933,s.640
- ^ "Kara Koyunlular", Faruk Sümer, s.132
- ^ "Kitâb-ı Diyarbekriyye",yay. Necati Lugal- Faruk Sümer, Ankara 1962, I, s.107
- ^ "Matla' Sa'deyn", Muhammed Şefi, Lahor 1933, s. 673
- ^ "Matla' Sa'deyn",Muhammed Şefi, Lahor 1933,s.687-697
- ^ "Matla' Sa'deyn",Muhammed Şefi, Lahor 1933,s.690