
Tıp, bir hastaya bakma, teşhis, prognoz, önleme, tedavi, yaralanma veya hastalıklarının palyasyonunu yönetme ve sağlığını geliştirme bilimi ve uygulamasıdır. Tıp, hastalıkların önlenmesi ve tedavisi yoluyla sağlığı korumak ve iyileştirmek için geliştirilen çeşitli sağlık uygulamalarını kapsar. Çağdaş tıp, yaralanma ve hastalıkları teşhis etmek, tedavi etmek ve önlemek için biyomedikal bilimleri, biyomedikal araştırmaları, genetiği ve tıbbi teknolojiyi, tipik olarak farmasötikler veya cerrahi yoluyla, ancak aynı zamanda psikoterapi, harici ateller ve traksiyon, tıbbi cihazlar, biyolojikler ve iyonlaştırıcı radyasyon gibi çeşitli tedaviler yoluyla uygular.

Omurga, yani columna vertebralis vücudu destekleyen servikal, torasik, lumbar, sakral ve koksiks olarak gruplanan 26 kemikten 33 vertebradan oluşan ana yapıdır. Omurga, vücudu desteklemek üzere torasik ve pelvik uzuvların arasında bir köprü oluşturur.

Mineral, doğal şekilde oluşan, homojen, belirli kimyasal bileşime sahip inorganik kristalleşmiş katı bir maddedir. Buna göre minerallerin özellikleri şöyledir; doğal olarak oluşur, herhangi bir parçası bütününün özelliklerini taşır, belirli bir kimyasal formülü vardır, katı hâlde olup nadiren sıvıdır ve inorganiktir.
Deoksiriboz veya bilinen adlarıyla D-Deoksiriboz ve 2-deoksiriboz, beş karbon atomu içeren ve aldehit grubu barındıran aldopentozların bir üyesidir. Deoksiriboz, penton riboz şekerinin 2 pozisyonundaki hidroksil grubunun hidrojen ile yer değiştirmesiyle oluşur, yani bu bir oksijen atomunun kaybı ile sonuçlanır. Hidroksil grubunun değişmesi aynı zamanda, halka yapısını C3'-endo pozisyonundan C2'-endo olacak şekilde değiştirir. Bu molekül, 1929 yılında Phoebus Levene tarafından keşfedilmiştir ve DNA nükleik asidinin önemli bir yapıtaşıdır.

Farmakognozi, tıbbi bitkilerin ve diğer doğal maddelerin olası bir ilaç kaynağı olarak incelenmesidir. Amerikan Farmakognozi Derneği, farmakognoziyi "doğal kaynaklı ilaçların, etkin maddelerin veya potansiyel ilaçların ya da potansiyel etkin maddelerin fiziksel, kimyasal, biyokimyasal ve biyolojik özelliklerinin incelenmesi ve bunun yanı sıra doğal kaynaklardan yeni ilaçların araştırılması" olarak tanımlar.

Hastalık, bir organizmanın tamamının veya bir kısmının yapısını veya işlevini olumsuz yönde etkileyen ve hemen herhangi bir dış yaralanmaya bağlı olmayan belirli bir anormal durumdur. Hastalıklar genellikle belirli belirti ve semptomlarla ilişkili tıbbi durumlar olarak bilinir. Bir hastalığa patojenler gibi dış faktörler veya iç işlev bozuklukları neden olabilir. Örneğin, bağışıklık sisteminin dahili işlev bozuklukları, çeşitli bağışıklık yetmezliği, aşırı duyarlılık, alerjiler ve otoimmün bozukluklar dahil olmak üzere çeşitli farklı hastalıklara neden olabilir.
CAS kayıt numaraları kimyasal bileşikler, polimerler, biyolojik dizinler, karışımlar ve alaşımlar için kullanılan tek tanımlayıcı (unique) sayılardır. CAS numarası olarak da bilinirler.

Arsenik sembolü As atom numarası 33 olan elementtir. Arsenik, çoğu mineralde, genellikle kükürt ve metallerle bir arada veya saf bir element kristali olarak bulunur. Arsenik bir metaloiddir. Çeşitli allotroplara sahiptir, ancak yalnızca metalik bir görünüme sahip gri form endüstri için önemlidir.

Organik bileşikler, molekülleri karbon içeren kalabalık kimyasal bileşikler sınıfındandır. Aşağıda sunulan tarihsel nedenlerden dolayı, bu bileşiklerin küçük bir kısmı, örneğin karbonatlar, basit karbon oksitleri ve siyanürlerin yanı sıra, karbon allotropları inorganik kabul edilir. "Organik" ve "inorganik" karbon bileşikleri arasındaki ayrım "kimyanın geniş alanını düzenlemek için yararlı olsa da, çoğunlukla rastgeledir".

Aminler, amonyaktaki bir veya daha fazla hidrojen atomunun organik radikaller ile değiştirilmesi yöntemiyle türetilmiş organik bileşikler ve fonksiyonel gruplardır. Yapısal olarak aminler amonyağa benzerler, ama bir veya daha fazla hidrojen atomu, alkil veya aril gibi organik sübstitüentlerle yer değiştirmiştir. Bu kuralın önemli bir istisnası RC(O)NR2 tipi bileşiklerdir (C(O) karbonil grubuna karşılık gelir), bunlara amin yerine amid denir. Amidler ve aminlerin yapıları ve özellikleri farklı olduğu için bu ayrım kimyasal olarak önemlidir. Adlandırma açısında biraz akıl karıştırıcı olan bir nokta, bir aminin N-H grubunun N-M (M= metal) ile değişmesi hâlinde buna da amid denmesidir. Örneğin (CH3)2NLi, lityum dimetilamid'dir.

Peptit nükleik asit (PNA) yapay olarak sentezlenen, DNA veya RNA'ya benzeyen bir polimerdir ve biyolojik araştırmalarda ve tıbbi tedavilerde kullanılır. Doğada oluşumuna rastlanmamıştır. PNA'nın omurgası peptit bağı ile bağlanmış tekrarlanan N-(2-aminoetil)-glisin bütününden oluşurken, DNA ve RNA bir deoksiriboz ve riboz şeker omurgasına sahiptir.Çeşitli pürin ve pirimidin bazları metilenkarbonil bağları ile omurgaya bağlıdır. PNAlar peptitler gibi Nitrojen ağı solda ve Karbon ağı sağda olmak üzere gösterilmektedir.
Kanserojen veya karsinojen, hayvanlarda kansere neden olma kapasitesine sahip maddeleri tanımlamak için kullanılan terim. Kanserojenik ajanlar fiziksel, kimyasal, biyolojik kökenli olabilir. Mutajen kavramı ile karıştırılmamalıdır

Kalsiyum karbonat, halk arasında kireç taşı olarak bilinen bir tür kimyasal bileşiktir. Bileşik formülü CaCO3 şeklindedir. Bu bileşik doğada en fazla eski kayaçlarda ve deniz kabuklarında bulunur. Kalsiyum karbonat, antiasitlerin bir üyesi olsa da, fazlası biyolojik olarak zararlıdır.

Biyolojik bir etken, biyoterörizm veya biyolojik savaş için silah olarak kullanılabilen bir bakteri, virüs, protozoon, parazit, mantar veya toksindir. savaş (BW). Bu yaşayan veya çoğalan patojenlere ek olarak, toksinler ve biyotoksinler de biyo-ajanlar arasında yer almaktadır. Bugüne kadar 1.200'den fazla farklı türde potansiyel olarak silah haline getirilebilir biyo-ajan tanımlanmış ve incelenmiştir.

Peroksitler, R−O−O−R yapısına sahip bir grup bileşiktir. Bir peroksit içindeki O−O fonksiyonel grubu, peroksit grubu veya perokso grubu olarak adlandırılır. Oksit iyonlarının aksine, peroksit iyonundaki oksijen atomları -1 yükseltgenme seviyesine sahiptir.

Flavonoidler bitki ve mantar sekonder metabolitlerinin bir sınıfıdır.

Fenilpropanoidler, fenilalanin ve tirosin amino asitlerinden bitkiler tarafından sentezlenen çok çeşitli organik bileşikler ailesidir. İsimleri, altı karbonlu, aromatik fenil grubundan ve fenilpropanoid biyosentezinde merkezi ara ürün olan kumarik asidin üç karbonlu propen kuyruğundan türetilmiştir. 4-kumaroil-CoA'dan, linyoller, flavonoidler, izoflavonoidler, kumarinler, auronlar, stilbenler, kateşin ve fenilpropanoidler dahil olmak üzere çok sayıda doğal ürünün biyosentezi ortaya çıkar. Kumaroil bileşeni, tarçın asitinden üretilir.
Biyoorganik kimya, organik kimya ve biyokimyayı birleştiren bilimsel bir disiplindir. Biyolojik süreçlerin kimyasal yöntemlerle incelenmesiyle ilgilenen kimya dalıdır. Protein ve enzim fonksiyonu bu süreçlerin örnekleridir.
Biyosentez, substratların canlı organizmalarda daha karmaşık ürünlere dönüştürüldüğü çok aşamalı, enzim katalizli bir süreçtir. Biyosentezde basit bileşikler modifiye edilir, diğer bileşiklere dönüştürülür veya makromoleküller oluşturmak üzere birleştirilir. Bu süreç genellikle metabolik yollardan oluşur. Bu biyosentetik yollardan bazıları tek bir hücresel organel içinde yer alırken diğerleri birden fazla hücresel organel içinde yer alan enzimleri içerir. Bu biyosentetik yolların örnekleri arasında çift katlı lipit katmanının bileşenlerinin ve nükleotidlerin üretimi yer alır. Biyosentez genellikle anabolizma ile eş anlamlıdır ve bazı durumlarda birbirinin yerine kullanılır.

Şaraptaki fenolik içerik, şarap içindeki fenolik bileşikleri- doğal fenol ve polifenolleri ifade eder ve şarabın tat, renk ve ağızdaki his özelliklerini etkileyen birkaç yüz kimyasal bileşiği içeren büyük bir grubu içerir. Bu bileşikler, fenolik asitler, stilbenoidler, flavonoller, dihidroflavonoller, antosiyaninler, flavanol monomerler (catechinler) ve flavanol polimerleri (proantosiyanidinler) kapsar. Bu büyük doğal fenol grubu, genel olarak flavonoidler ve flavonoid olmayanlar olmak üzere iki kategoriye ayrılabilir. Flavonoidler, şarabın rengine ve ağızdaki hissine katkıda bulunan antosiyaninleri ve tanenleri içerir. Flavonoid olmayanlar arasında resveratrol gibi stilbenoidler ve benzoik, kafeik ve sinamik asitler gibi fenolik asitler vardır.