İtalya Krallığı
İtalya Krallığı Regno d'Italia | |||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1861-1946 | |||||||||||||||||||
1861 dolaylarında Avrupa'da yeni birleşmiş İtalya Krallığı'nın haritası | |||||||||||||||||||
1936'da İtalya Krallığı ana toprakları | |||||||||||||||||||
Başkent | Torino (1861-1865) Floransa (1865-1871) Roma (1871-1946) | ||||||||||||||||||
Yaygın dil(ler) | İtalyanca | ||||||||||||||||||
Resmî din | Katolik Kilisesi | ||||||||||||||||||
Demonim | İtalyan | ||||||||||||||||||
Hükûmet | Üniter parlamenter anayasal monarşi
| ||||||||||||||||||
Hükümdar | |||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||
Başbakan | |||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||
Yasama organı | Parlamento | ||||||||||||||||||
Senato | |||||||||||||||||||
Temsilciler Meclisi Faşizm ve Kurumlar Meclisi (1939-1943) | |||||||||||||||||||
Tarihçe | |||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||
Yüzölçümü | |||||||||||||||||||
1861 | 250.320 km2 | ||||||||||||||||||
1936 | 310.190 km2 | ||||||||||||||||||
Nüfus | |||||||||||||||||||
| |||||||||||||||||||
Para birimi | İtalyan lirası (₤) | ||||||||||||||||||
|
İtalya tarihi |
---|
İtalya Krallığı (İtalyanca: Regno d'Italia), 1861 yılında İtalya’nın birleşmesinden 1946 yılında İtalyan Cumhuriyeti’nin ilanına kadar devam etmiş bir krallıktır. İtalya Krallığı, Roma İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra kurulmuş, bütün İtalya yarımadasını kapsayan ilk devlettir. Aradaki 12 yüzyıl boyunca İtalya yarımadasında çok sayıda devletçik kurulmuştur.
Birtakım farklı siyasal, toplumsal ve ekonomik değerlerden ve kavramlardan kaynaklanan ihtilaller ile geçen 19. yüzyıl Avrupası’nda yaşanan önemli değişikliklerden biri de; parçalanmış bir halde bulunan İtalya’nın siyasal birliğini kurması oldu.
İtalyan birliğinin sağlanması
Fransız egemenliğinde İtalya
18. yüzyılın son yıllarında İtalya I. Napolyon tarafından işgal edilerek Fransız etkisi altına girdi. 1789 yılında ihtilal patlak verdiği zaman, İtalya’daki siyasi durum şöyleydi; Sardinya Krallığı, Milano Dükalığı, Cenova Cumhuriyeti, Venedik Cumhuriyeti, Toscana Grandükalığı, Papalık (Roma’da) ve Napoli-Sicilya Krallıkları varlık gösteriyordu. Bu devletlerin bazılarının başında ise, yabancı hanedanlar hüküm sürmekteydi.[1] İtalya, direktörler döneminde Fransız orduları tarafından işgal edildiği zaman; Avusturya ve Prusya’nın bu devlete karşı başlattıkları savaşa, krallıkla yönetilen iki İtalyan devleti de (Sardinya ve Napoli) müttefik olarak katılmıştı. Direktörler yönetimi, Napolyon’a batıl inançlar ocağını söndürmek ve İtalya’yı canlandırmak için Papa’nın siyasal gücünü ortadan kaldırmasını emretmişti.[2] Bu şekilde amaçlarının sadece Avusturya’yı yenerek, bu devleti barış yapmaya zorlamak değil; Papalık’ın Hristiyan nüfus üzerindeki etkinliğini yok etmek olduğu açıklanmıştı.
Napolyon’un emrindeki ordular, 1796’da İtalya’ya girerek iki yıl içinde yarımadayı hem işgal etti; hem de Avusturya’yı barış yapmaya zorladı. Milano topraklarını işgal eden Napolyon, ardından Roma’ya yöneldi. Papa’yı ağır bir tazminat ödemeye mahkûm ettikten sonra bu kez de kuzeye, Alpler’i aşarak Avusturya’ya girdi. Yine durmadı ve son bir hamleyle 12 Mayıs 1797 tarihinde Venedik'i de işgal etti. Anavatanın tehlikeye düştüğünü gören Avusturya, 18 Ekim 1797 tarihinde Napolyon ile "Compo Formio" antlaşmasını imzaladı.[3] İmzalanan bu antlaşma ile Avusturya, savaşlardan çekildiğini duyuruyordu.
Venedik ve civarları Avusturya’da kalırken, Dalmaçya kıyıları Fransa’ya bağlandı. Ayrıca İonien adaları da Fransa’ya verildi. Artık İtalya’ya iyice yerleşen Fransa genişlettiği hakimiyet alanlarıyla Osmanlı Devleti’ne komşu olmuştu.
1796-1814 yılları arasında İtalya’daki etkinliğini sürdüren Fransa egemenliği, siyasi açıdan iki döneme ayrılır:
Birinci evrede Napolyon, yarımada üstünde yıkılan eski devletçikler yerine; yeni bazı cumhuriyetler kurmuştur. İkinci evrede ise kurduğu bu cumhuriyetleri krallıklara çevirerek asıl amacını gerçekleştirmiştir.
Fransız İhtilali ve bunun ortaya çıkardığı Yurttaş ve İnsan Hakları Bildirisi’nde ifade edilenlerin farkında olan ve bunları benimseyen İtalyan özgürlükçüleri, ilk etapta Napolyon ve ordusunu büyük bir sevinçle karşılamıştı. Çünkü bundan sonra bağımsız ve aynı zamanda birleşik bir İtalya’nın kurulacağını düşünüyorlardı. Fakat Napolyon’un niyeti hiç de böyle değildi. Napolyon, düzeni sadece isim üzerinde değiştirmekle yetindi. Eski krallık ya da dukalıkların yeni adı cumhuriyet oldu. İşgalin başlarında yarımada da Fransa’ya bağlı iki cumhuriyet kurulmuştu. Bunlar Milano’da Cisalpina ve Cenova’daki Liguria Cumhuriyetleri idi. Bundan sonraki birbirini izleyen yıllarda cumhuriyetler, krallıkların yerini teker teker doldurdu. Fakat bütün bunlara rağmen bu cumhuriyetler, Napolyon’un imparator olmasıyla adlarını ve niteliklerini kaybetmişlerdir. 26 Mayıs 1805’te Napolyon İtalya Krallığı tacını giydiğinde, yarımadada üç krallık kurmuştu:
- Tyrhenienne Krallığı,
- İtalya Krallığı,
- Napoli Krallığı.
İleriki yıllarda Napolyon’un düşüşüyle bu krallıklar da sona ermiştir. Napolyon’un üvey oğlu olan Eugene’den sonra İtalya kralı olan Prens Beauharnais ise, konumunu koruyabilmek için Avusturya ile ateşkes imzalamak zorunda kalmıştır. Fakat halkın isyanı neticesinde İtalya’dan kaçmaya mecbur olmuştur.
Böylece sahipsiz kalan Venedik ve Milano bölgeleri Avusturya’nın egemenliği altına girmiştir. Artık Fransız işgalinden kurtulmuş olan İtalya, 1815 senesinde yapılan Viyana Kongresi’nden istediklerini alamadı.
Viyana Kongresi’nden sonra İtalya
Viyana Kongresi İtalya'nın Fransız işgalinden önce yöneten hanedanlara geri verilmesini öngörüyordu. Çünkü parçalanmış bir İtalya, kongrenin içerik amacına tıpatıp uyuyordu. Ayrıca İtalya’nın denetlenmesi görevini de Avusturya üstlenmişti.
Bu parçalı yapı içinde kongre kararlarıyla kurulan önemli bazı krallıklar ortaya çıkmıştır. Bunlar Piyemonte (Sardinya) Krallığı, Toscana, Modena, Parma Dükalıkları, Lukas (Luques) Prensliği, Kilise Devleti ve Sicilyateyn Kraliyeti idi.[4] Fakat bir geçek daha vardı ki bu da Fransız İhtilâli’nden sonra İtalya’da giderek yerleşen ulusçuluk ve liberalizm fikirleriydi. İşte Viyana Kongresi’nde alınan kararlar da, bu fikirleri tetikleyen unsurlar oldu. Böylece İtalya’da ulusal birlik kurma çalışmaları başladı. Ancak 1815'ten sonraki süreçte, bu birliğin oluşmasına engel teşkil eden iki önemli unsur vardı: Avusturya ve Papalık.
Avusturya; İtalya’nın kuzeyinde oldukça geniş bir hakimiyet sahasına sahipti. Papalık ise kilise yoluyla bütün İtalya'ya, devlet olarak da politik yolla Orta İtalya'ya egemendi.[5] Ayrıca bu iki büyük engel dışında, Sicilya Krallığı’nı elinde tutan İspanyollar ve yarımada üzerinde hâlâ nüfuz sahibi olan Fransa devletleri de olumsuz faktörlerdendi. Fakat tam da bu sırada bazı gizli dernekler; İtalya’nın birleşmesi için çalışmaya başladı.
Siyasal birliğin oluşmasındaki yardımcı kuruluşlar
Carbonaria örgütü
1807 yılında gizli bir örgüt olarak kurulan dernek, asıl amacını belli etmemek için; “Kömürcü” anlamına gelen bu terimi kullanmışlardır. İlk etapta Fransızları ülkeden çıkarma gayesinde olan dernek, bu dönemde pek etkinlik gösterememiştir.
Ancak restorasyon dönemi sırasında derneğin amacı da değişime uğramıştır. Fransa bir dost gibi görünürken, mevcut Avusturya baskısından kurtulmak ve Avusturyalıları İtalya dışına çıkarmak; bunun neticesinde de siyasi birliği gerçekleştirmek derneğin ana hedefi olmuştur. Zaten Viyana Kongresi kararları açıklandıktan sonra, hayal kırıklığı yaşayan İtalyan halkın derneğe üye olmalarıyla sayıları hızla artmıştır.
Masonluk örgütü
İtalyan birliğinin sağlanması için kurulan gizli derneklerden birisi de “Mason dernekleri” olmuştu. Masonluk, İtalya’ya özgü bir kuruluş olmayıp; İngiltere kökenli idi ve birçok ülke gibi İtalya’da da yayılmıştı.[6] İlk etapta Orta Çağ’da yapı işçilerinin kurduğu bir lonca örgütü olarak teşkilatlanan masonluk, 17. yüzyıldan sonra mesleki bir kuruluş olma özelliğini yitirerek; aynı zamanda dinsel bazı yöntemleri de benimsemiştir. İngiltere’de ortaya çıkan bu gizli örgüt, zamanla Avrupa’dan taşarak Asya’ya da yayıldı. İtalya’da ilk defa 18. yüzyılda kurulan mason locaları, ancak 19. yüzyılda etkinlik kazanabildiler.
İtalya birliğinin kurulması yolunda Carbonaria örgütü, silahlı bir ihtilal yönetimi sürdürürken; aydınları bünyesinde toplayan mason locaları, basın-yayın ve anlatım gibi yollarla amaca ulaşmayı hedeflemişlerdir.
Giuseppe Mazzini ve Giuseppe Garibaldi birleşme hareketinin öncüleri arasında yer alıyorlardı. Ayrıca Sardinya kralı II. Vittorio Emmanuel de bu birleşme hareketini destekleyenler arasındaydı.
Birliğin kurulma aşamaları
1815 yılında toplanan Viyana Kongresi’nin yarattığı dış baskılar ve bunun yanında Avusturya’nın devam eden denetimi, içte de birliğe giden yolu etkilemiştir. Ortaya çıkan birçok farklı görüş sebebiyle İtalya, bu yolda çeşitli aşamalardan geçerek; hedefini 1860 yılında gerçekleştirebilmiştir. Bütün yarımadanın bu birliğe dahil olması ise ancak 1871 senesinde olmuştur.
Birinci aşama
1820-1821 yılları arasındaki ilk aşamada, Piyemonte ve Napoli kentleri öncü olmuştu. Bunlar, bütün İtalyanların katıldığı ve tüm İtalya’yı kapsayan bir krallığın kurulmasını istiyorlardı. Ayrıca mutlak monarşiler yerine meşruti monarşilerin kabul edilmesinden yanaydılar. Tıpkı İspanya’daki gibi bir anayasa istekleri vardı ve tüm bunları gerçekleştirmek amacıyla harekete geçerek isyan başlattılar. Fakat bu başkaldırış, Avusturya’nın müdahalesiyle amacına ulaşamadan bastırıldı.
İkinci aşama
İkinci aşamada ise, 1830 İhtilalleri fikirlerin etkisiyle Orta İtalya’daki Modena, Parma ve Kilise devletlerinde yeni bir hareket başladı. Amaç anayasal bir rejim ile yönetimde özgürlük sağlamak, milli bir ordu yaratmak ve basın hürriyetini sağlamaktı. Parma ve Modena dukalıklarında isyan eden gruplar, geçici hükûmetler kurdular.[7] Ancak bu ayaklanma ve isyanlar da bastırılıp eski düzen yeniden sağlandı. Böylece İtalya’daki statüko 1848’e kadar aynen devam etti.[5]
Üçüncü aşama
1831 yılında İtalya’da görülen ihtilallerin başarısızlığa uğramasıyla, siyasal rejim bazı değişiklere uğramış ve Giuseppe Mazzini önderliğinde Cumhuriyet düşüncesi giderek güçlenmiştir. Böylece birlik kurma yolunda üçüncü aşamaya gelinmiştir.
Mazzini, bu düşünce yapısını ailesinden miras alan; dönemin önemli aydınlarından biriydi. Bir dönem Carbonaria örgütüne girmiş, buradaki silahlı direniş yöntemi sebebiyle dernekten ayrılarak kendi örgütünü kurmuştur. Bundan sonra yavaş yavaş kitleleri etrafında toplamayı başarmış ve çeşitli bölgelerde yerel komiteler oluşturmuştur. Mazzini taraftarları, 1834 yılı Şubat ayında Cenova’da bir geçici hükûmet bile kurdular.[8] Amaçları ise meşruti krallıkları kaldırıp, bunların yerine cumhuriyeti getirmekti. Fakat bu duruma da müdahale gecikmeden geldi. Bu ideolojinin karşısındaki en büyük güç olan Metternich, Fransa’yı da müttefiki yaparak duruma el koydu. Bundan sonra Mazzini, çabalarını sürdürüp bazı küçük zaferler elde etse de bunlar geçiciydi ve zamanla etkisini kaybettiler.
Ayrıca Avusturya, İspanya, Napoli ve Fransa krallıklarının oluşturduğu dörtlü ittifakın bunda payı büyüktü. Mazzini’nin çabaları sonucu 1848’de kurulup 16 ay gibi kısa bir süre varlık gösterebilen cumhuriyet yönetimi, 1 Temmuz 1849 tarihinde Fransız ordusunun Roma’ya girerek duruma müdahale etmesiyle sona erdi.
Dördüncü aşama
Fransa’da çıkan 1848 İhtilalleriyle yeni bir heyecana kapılan İtalya halkı tekrar ayaklandı. Özellikle Metternich’in Avusturya Başbakanlığı'ndan düşmesinden sonra olaylar hızla gelişme gösterdi.[5] 1848 yılında Lombardiya Avusturya'nın elinde bulunuyordu. İşte bu durumda, Lombardia ile birlikte Venedik de aynı hareket içine girdi ve ayaklanmalar başladı. Bu gelişme kısa sürede yarımadanın diğer bölgelerine de sıçradı. Yine bu sırada Avusturya içinde de bazı ayaklanmalar yaşanıyordu ve Kuzey İtalya halkı, Avusturya’yı ülkeden çıkarmak için harekete geçtiler. Daha önce halka bir anayasa veren Piyemonte Kralı Şarl Alberto’ya destek büyüktü ve o da bu destekle Avusturya’ya savaş açtı. Papa, Napoli, Toscana ordularının da olduğu birlik içinde anlaşmazlık çıkınca Şarl’ın ordusu geri dönmek zorunda kaldı. Bu arada Piyemonte Kralı, kendisini İtalya Kralı ilan etti. Lombardia ve Venedik de, Piyemonte’ye katıldıklarını açıkladılar (Mayıs 1848). Fakat yine de 1848 İhtilalinin etkileri olumlu sonuçlar yaratmadı ve Piyemonte ordusu Avusturya karşısında aldığı mağlubiyetlerle prestij kaybetti.
Buraya kadar yaşanan gelişmeler ve İtalyan siyasi birliğinin kurulması için yapılan çalışmalar, sadece İtalyanlar tarafından gerçekleştirilmiş faaliyetlerdi. Fakat 1848-49 senelerinde alınan başarısızlıklar, Avusturya’yı yenebilmek için büyük Avrupa devletlerinin desteğinin şart olduğunu ortaya koydu. Bu andan sonra izlenecek politikalar da, bu düşünceye göre şekillenmiştir. Yeni politikanın uygulanmasında ve İtalya birliğinin gerçekleşmesinde ise, birinci derecede rol oynayan devlet adamı Piyemonte başbakanı Kont Cavour; sonra da Fransa imparatoru III. Napolyon oldu.[9]
Son aşama
Yeni süreçte kurulmuş olan İtalya Krallığı, Roma ve Venedik’i hala birliğe dahil edememişti. Fakat bu yeni devletin Venedik’i Avusturya’dan, Roma’yı ise Papalıktan alacak güce tek başına sahip olamadığı da saklanamaz bir gerçekti. İtalya politikasını uzun yıllar meşgul eden bu önemli sorun, ancak yabancı devletlerin etkisiyle çözüme kavuşabilirdi. Beklenen oldu ve tıpkı İtalya gibi Almanya da, siyasi birliğini kurabilme çabası içine girmişti. Bu iki devletin karşısındaki güç ise ortaktı, Avusturya. Böylece başlarda Fransa’nın karşı çıkmasına rağmen Prusya-İtalya ittifakı gerçekleşti. 1866 senesinde Prusya, Avusturya’ya savaş açıp bu devleti yendi. İtalya, bu savaşta hiçbir varlık gösteremediği halde; Prusya’nın yanını tuttuğundan, 3 Ekim 1866’da Avusturya ve Prusya arasında yapılan Viyana Antlaşması ile Venedik ve civarını topraklarına katmayı başardı.[10]
Artık sıra Papa’nın savunduğu Roma’ya gelmişti. İtalya, Roma’yı da sınırlarına katarak daha fazla güç kazanacak ve bundan böyle dışa dönük politikalar izlemeye başlayabilecekti. Bu ise Fransa’yı olumsuz etkileyeceğinden, İtalya’yı engellemek için III. Napolyon tarafından Papa’ya asker yardımında bulunulmuştur. Fakat bir süre sonra başlayan Prusya-Fransa Savaşı’nda bu kez III. Napolyon yenilmiş ve Sedan’da esir düşmüştür(1871).[11] Bunun sonucunda da Papalığı destekleyen en önemli güç ortadan kalkmıştır.
20 Eylül 1870 tarihinde Roma’yı işgal eden İtalyanlar, başkentlerini de buraya taşımışlardır. Papanın, Roma’nın birliğe katılmasını tanımaması yüzünden; İtalya ile arası açıldı. Bunun üzerine İtalyan hükûmeti 1871’de çıkardığı "Garanti Kanunu" ile Papa’nın (Papalık’ın) İtalya içerisindeki durumunu saptadı.
Buna göre; Papa, yine devlet başkanı olarak protokolde yer alacak ve kralla aynı haklara sahip olacak, belli bir maaşı bulunacaktı.[10] Neticede Papa yalnızca dini lider olarak kabul gördü.
Böylece 1815 yılında kurulan ve titizlikle sürdürülmesine çalışılan Avrupa güç dengesi bozulmuş oldu.[12] Stratejik konumu itibarıyla Avrupa ve Akdeniz’in önemli bir noktasında yer alan İtalya, bundan böyle diğer büyük devletlerle beraber sömürgecilik yarışı içine girdi. Bu amaçla da gözlerini çevirdiği topraklardan bir kısmı, Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı topraklar olmuştur.[13]
Kaynakça
- ^ Rifat Uçarol, Siyasi Tarih (1789-1999), 5. baskı, İstanbul, Filiz kitabevi, 2000, s. 231.
- ^ Mithat Atabay, Aydınlanma Çağı ve Avrupa, Ankara, Nobel yayınevi, 2004, s. 133.
- ^ Atabay, a.g.e., s. 134.
- ^ Charles Seignobos, (çev. Ali Reşad), Tarih-i Siyasi, c.11., İstanbul, 1325, s. 4.
- ^ a b c Rifat Uçarol, Siyasi Tarih, s. 232.
- ^ Mithat Atabay, Aydınlanma Çağı ve Avrupa, s. 139.
- ^ Atabay, a.g.e., s. 139.
- ^ Atabay, a.g.e., s. 145.
- ^ Rifat Uçarol, Siyasi Tarih, s. 234.
- ^ a b Uçarol, a.g.e., s. 239.
- ^ Atabay, a.g.e., s. 151.
- ^ Oral Sander, Siyasi Tarih(İlkçağlardan 1918’e), 18. baskı, Ankara, İmge kitabevi yayınları, 1989, s. 220.
- ^ Mithat Atabay, Aydınlanma Çağı ve Avrupa, s. 152.