
Ermeni Sorunu veya Ermeni Meselesi, Osmanlı döneminden başlayarak Türkiye dönemine uzanan, Türk devletleriyle Batı ülkelerinin arasında siyasi bir yaklaşımla ele alınan Ermeni konusudur. Osmanlı döneminde Ermeni vatandaşlarının hakları olarak sunulan, daha sonra ise I. Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan Ermeni Kırımı'nın Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermenilerin devlet yönetimi tarafından kasıtlı ve emirler dahilinde öldürüldüğü ve bu sebeple olayların soykırım niteliğinde olduğu iddiası ile içeriği politik ve hukuksal açıdan karmaşıklaşan, bu yeni iddiaya ilişkin olarak ise Türkiye tarafından yapılan "karşı iddia" ya da "açıklama" ile bu ölümlere "sistemli bir devlet politikası değil, savaş koşulları, hastalıklar, iklim, bölgedeki çete ve aşiretlerin saldırıları ve Ermenilerin zorunlu göçünü kolaylaştıracak imkânların bulunmaması" gibi etkenlerin sebep olarak gösterilmesi ile bugünkü halini alan konudur.

Almanya-Türkiye ilişkileri, Türkiye'nin Almanya Federal Cumhuriyeti'yle süregelen uluslararası politikalarını içerir. Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkiler üst düzey ziyaretler aracılığıyla yoğun olarak gerçekleşmektedir.

Ermenistan-Türkiye ilişkileri, Ermenistan ile Türkiye'nin 1918 yılından bu yana sürdürdüğü uluslararası politikaları içerir.

Fransa-Türkiye ilişkileri, Fransa Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti'nin süregelen uluslararası politikaları içerir.

Bulgaristan-Türkiye ilişkileri, Türkiye ile Bulgaristan'ın sürdürdüğü uluslararası politikaları içerir.

Ermeni Kırımı, 1915 Olayları/Ermeni Tehciri veya Ermeni Soykırımı, Osmanlı hükûmetinin Ermenilere karşı gerçekleştirdiği sürgün ve katliamlardır. Etnik temizliğin sonucunda ölen Ermenilerin sayısı tartışmalıdır; sayı, çeşitli araştırmacılara göre 600.000 ile 1,5 milyon arasında değişiklik gösterir. 1914 yılında Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni nüfusu yapılan farklı tahminler mevcuttur. Osmanlı resmî kayıtlarına göre 1.2 milyon ile Ermeni Patrikhanesi'ne göre 1 milyon 914 bin 620 Ermeni yaşamaktaydı. 1922 sayımlarına göre ise 817 bin Ermeni 'mülteci' olarak Osmanlı topraklarını terk etmiş, 95 bin Ermeni ise din değiştirerek Türkiye topraklarında yaşamaya devam etmiştir. Bu tahminlere göre Osmanlı topraklarında bulunan 900 bin hayatta kalmışken, 300 bin ile 1 milyon arasında Ermeni hayatını kaybetmiştir. Olayların başlangıç tarihi çoğunlukla 250 Ermeni aydının ve komite liderinin Osmanlı yöneticileri tarafından İstanbul'dan Ankara'ya sürüldüğü ve birçoğunun öldürüldüğü 24 Nisan 1915 ile ilişkilendirilmektedir. Ermeni Kırımı, sağlıklı erkek nüfusun toptan öldürülmesi ya da askere alınarak zorla çalıştırılması ve sonrasında kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte ölüm yürüyüşü koşullarında Suriye Çölü'ne sürülmesi gibi olaylarla birlikte I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında iki aşamada gerçekleşti. Osmanlı askerlerinin koruması eşliğinde yaşadıkları yerlerden sürülen Ermeniler; sürgün sırasında yiyecek ve su sıkıntısı yaşadı; ayrıca çeşitli raporlara göre zaman zaman soygun ve katliamlara maruz kaldı. Ülke genelindeki Ermeni diasporası, genel anlamda Ermenilerin Doğu Anadolu'dan sürülme işleminin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıktı.

Ermeniler Tarafından Katledilen Şehit Türkler Anıt ve Müzesi ya da eski adıyla Iğdır Soykırım Anıt ve Müzesi, 1915-1920 tarihleri arasında bölgede yaşayan Ermenilerin Türklere karşı uyguladığı saldırıları sembolize etmektedir ve ilgili belgeler bulundurulmaktadır.

Ermeni Soykırımı'nı Anma Günü, her yıl 24 Nisan tarihinde başta Ermenistan olmak üzere Kanada, Fransa ve Ermeni diasporası'nın yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Ermeni Kırımı'nda ölen kurbanları anmak için düzenlenen ulusal törenler. Ermenistan'ın başkenti Erivan'da yüz binlerce insan Tsitsernakabert Soykırım Anıtı'na yürüyerek ziyaret eder ve ebedî aleve çiçekler koyar.

Süryani Soykırımı veya Arami Katliamı, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu ordusunun güneydoğu Anadolu ve İran'ın tarihi Azerbaycan bölgesinde, bazı Kürt aşiretlerinin yardımıyla Süryani Hristiyan azınlıklara karşı işlediği, tüm Süryani ve Süryani-i Kadim nüfusu 1914'de 58.983 iken bu sayının yaklaşık 5 katı olan 270 bin ila 300 bin arasında Süryani'nin öldüğü iddia edilen, sürgün etme ve katliamdır. Lakin daha sonra, alttaki Görüntüler kısmında bulunan resimden de görüldüğü üzere Rosie Malek-Yonan, Los Angeles, California'da bulunan Süryani Soykırım Anıtı'na bu sayıları 3 katına çıkarıp, 500 bin daha arttırarak 750 bin Süryani'nin soykırıma uğratıldığını belirten plakayı koydurmuştur ki bu da aslen 1914'te yaşayan tüm Süryani sayısının 12.7 katıdır.
Ermeni Soykırımı Adalet Komandoları veya Ermeni Soykırımı için Adalet Komandoları (ESAK) (İngilizce: Justice Commandos of the Armenian Genocide (JCAG)) veya Ermeni Devrimci Ordusu (EDO) (İngilizce: Armenian Revolutionary Army (ARA)), 1975 ve 1983 yılları arasında faaliyet göstermiş sağcı ve aşırı milliyetçi Ermeni gerilla örgütü. Amaçları, Türkiye tarafından Ermeni soykırımının tanınması ve Türkiye'nin bir kesim arazisi üzerinde bağımsız Ermenistan'ın kurulması olmuştur. ABD, Fransa, Avusturya, Portekiz, Sırbistan ve Belçika'da Türk diplomatlara karşı saldırılarda bulunmuştur.

Türkiye-Arjantin ilişkileri, iki ülke elçiliklerince imzalanan 1909 tarihli bir anlaşma ile başlar. İki ülke arasında büyükelçilik düzeyinde ilişki vardır. Türkiye'nin Buenos Aires Büyükelçiliği Arjantin, Bolivya, Paraguay ve Uruguay ile ilişkilerden sorumlu iken Arjantin'in Ankara Büyükelçiliği Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan'la ilişkilerden sorumludur.

Lübnan-Türkiye ilişkileri, Lübnan ve Türkiye arasında süren uluslararası politikaları içerir.
Zeki Kuneralp, Türk diplomat.

Adana Katliamı veya Osmanlı Türkçesi ile Adana İğtişaşı olarak da adlandırılan, 1909 Nisan'ında Osmanlı İmparatorluğu'nun Adana vilayetinde meydana gelen karşılıklı silahlı etnik çatışmalar sonucu Adana bölgesindeki Müslüman nüfus tarafından Ermeni mahalle ve köylerinde uygulandığı iddia olunan Ermeni karşıtı pogrom. Olaylarda 15.000 ile 30.000 arasında Ermeni'nin öldürüldüğü rapor edilmektedir. Osmanlı ve Türk kaynakları ile bunun aksi yönde iki tarafın karşılıklı çatışmaları neticesinde her iki taraftan ölenlerin olduğunu belirtmektedir. Bu olaylar üzerine hükûmet derhâl Rumeli'den Adana'ya asker sevk etmiş, bunların gelmesi üzerine olaylar yeniden alevlenmiş ama bu defa isyan çabuk bastırılmıştır. Cemal Paşa, Adana Vakası'nda 17.000 Ermeni ve 1.850 Müslüman öldüğünü, eğer şehrin nüfus oranı Ermenilerin lehine olsaydı bu sayıların tersine tecelli etmiş olacağını belirtmiştir. Yeni Tasvir-i Efkâr gazetesi de ölenlerin sayısını şöyle vermiştir: Müslümanlardan 1.186 kişi, gayrimüslimlerden ise 5.243 kişi. Ayrıca İsmail Hami; ölü sayısını 1.850 Türk, 1.700 Ermeni olarak tespit etmiştir. Öte yandan Patrikhane kendi yaptırdığı araştırma ile 21.300 ölü rakamı çıkarmıştır. Edirne mebusu Babikyan Efendi, meclise takdim etmek üzere bir rapor hazırlamıştı. Pek kısa bir zaman sonra öldüğü için mecliste görüşülemeyen bu raporda ölü sayısını 21.001 olarak gösteriyordu. Cemal Paşa'nın verdiği rakam, mahkemelerin bitmesinden sonraya ait olduğu cihetle, olay sırasında kaçıp da sonra geriye gelenler olabileceği düşünülürse ölen Ermenilerin 21.000'den ziyade 17.000'e yakın olduğu kabul edilebilir.

Ermeni Soykırımı'nın inkârı, Ermeni Kırımı'nın soykırım olarak tanımlanamayacağını savunan veya iddiaların bilimsel yollarla, belgelerle açıklanması gerektiğini savunan tezdir. Ermeni Soykırımı'nın inkârı, bazı ülkelerde tamamen yasaklanmışken bazı ülkelerde soykırım olduğunu ifade etmek hoş karşılanmamaktadır. Pek çok kaynakta ölen insanların sayısı soykırım olduğuna kanıt olarak gösterilmektedir. Ancak bazı araştırmacılara göre de bir soykırım söz konusu değildir. Bu yaklaşımda olanlar, zamanın hükûmetinin bir Ermeni Tehciri gerçekleştirdiğini, olumsuz şartlardan dolayı birçok insanın öldüğünü söylemektedir.
Perinçek-İsviçre Davası, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile İsviçre Federal Hükûmeti adına İsviçre arasında Ermeni Soykırımı'nın inkârı üzerine 2007-2015 yılları arasında süren yargı süreci. 15 Ekim 2015 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi tarafından açıklanan kesin karar ile Doğu Perinçek'in ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmedildi ve İsviçre Devleti mahkûm edildi.

Arnavut diasporası ; Kosova, Makedonya, Karadağ ve Sırbistan'daki büyük azınlıklar da dahil olmak üzere, resmi Arnavutluk toprakları dışında yaşayan ve Arnavut kökenli insanların oluşturduğu bir yayılım alanıdır. Bu dört ülke dışında; Yunanistan, İtalya, Türkiye, Almanya, Amerika ve İsviçre'de de azımsanmayacak derecede fazla Arnavut vatandaşı yaşamaktadır. Arjantin, Kanada, İngiltere, Avusturya, Fransa, Hırvatistan ve Avustralya da; üzerinde 10.000'den fazla Arnavut kökenli insanın yaşadığı ülkeler arasındadır. Balkan coğrafyasının da içinde bulunduğu Avrupa kıtası başta olmak üzere, Arnavut nüfusu; Kuzey Amerika, Güney Amerika ve hatta Avustralya kıtasında her geçen daha fazla büyümektedir.

Vatikan-Türkiye ilişkileri, Vatikan ile Türkiye arasında sürdürülen uluslararası politikaları içerir.
Hindistan-Türkiye ilişkileri, Hindistan ve Türkiye arasındaki dış ilişkilerdir. Hindistan ile Türkiye arasında 1948 yılında diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana, siyasi ve ikili ilişkiler genellikle sıcaklık ve samimiyet ile yürütüldü, ancak bazı sporadik gerginlikler Türkiye'nin Pakistan'a olan desteğine rağmen dostane ilişkiler devam etti. Hindistan ve Türkiye, etnik, dinsel ve dilsel çoğulculuğa dayanan seküler demokrasilerdir. Hindistan'ın Ankara'da elçiliği ve İstanbul'da başkonsolosluğu var. Türkiye'nin Yeni Delhi'de bir elçiliği ve Mumbai'de bir konsolosluğu var. 2015 yılı itibarıyla Hindistan ile Türkiye arasındaki ikili ticaret 6.26 milyar ABD Doları seviyesinde gerçekleşmiştir ve Hindistan lehine yoğun bir şekilde artmaktadır.

Lihtenştayn-Türkiye ilişkileri, Lihtenştayn ile Türkiye arasındaki dış ilişkilerdir.