Farz ya da “fariza”; Fıkıh bilginleri tarafından oluşturulmuş ve tanımlaması yapılmış olan bir İslâm dinî terimidir. Yine fıkıhçılar tarafından tanımlanan efâl-i mükellefînden sayılır. İslâmî anlayışta Allah'ın sözü sayılan Kur’an’da Müslümanlara yapılmasının açık bir şekilde emredildiği kurallar veya ibadetler olarak kabul edilir. Kur’an’da yapılması açık emir ve gereklilik ifade etmeyen fiiller ise vacip gibi başka kavramlar ile tanımlanır.
Fıkıh, anlayış, anlayış tarzı veya derinliği anlamına gelen kelime, terim olarak İslami kanunların teorik ve pratik uygulama (fetva) çalışmalarına verilen ismi ifade etmektedir.
İslam felsefesi, İslâm dinine mensup kişilerce gerçekleştirilen felsefe etkinliğidir. Müslüman felsefesi ve Arapça felsefe olarak da adlandırılır. İslam felsefesi adlandırması sadece İslam'a dair bir felsefe olarak anlaşıldığından tartışmaya açıktır. İslam dünyası felsefeyle 8. yüzyıldan itibaren sistematik hale gelen Bağdat merkezli tercüme hareketiyle tanışmıştır. 3. yüzyılda Plotinos'un öncülük ettiği, Yeni Platonculuk adlı felsefi akımın Eflâtun ve Aristoteles'i uzlaştırma çabaları İslam dünyasına aktarılan felsefenin temeli olmuştur. Müslüman filozoflar bu iki filozofun eserlerini şerh etme yoluna gitmişlerdir.
Akîde, Akâid veya İtîkâd ; İslam'da inanç olarak bağlanmayı gerekli kıldığına inanılan inanç esaslarının bütünü olarak bilinir. Akîde kelimesi Arapça "a-k-d" (عقد) kökünden gelip, "bağ", "bağlama/bağlanma", "düğümleme/düğümlenme" ve aynı zamanda "bağlılık" ve "sözleşme" anlamlarına da gelir. Terim olarak "inanç" ve "iman" anlamında kullanılmıştır. Benzer bir ifade olan kelâm ise inançla ilgili felsefi tartışmalar için kullanılmıştır.
Zahiri mezhebi ya da Zâhiriye, bir İslâm dini fıkhı mezhebidir. İslâmî hükümleri Kur'ân ve sünnetin zâhirî mânâsına bakar. İbni Hazm, âyet ve hadislerin zahir, yani görünen mânâlarından başka hiçbir delili ve kıyası kabul etmezdi.
Hanbelî mezhebi veya Hanbelîlik, İslam dininin Sünnî (fıkıh) mezheplerinden biri. Hanbelilerin itikatta (inançta) mezhepleri ise Eş'ariliktir. İsmini kurucusu olan Ahmed bin Hanbel'den (780-855) alır. Hanbelilik mezhebinin, Suudi Arabistan başta olmak üzere, Kuveyt, Bahreyn gibi körfez ülkelerinde ve yer yer Irak'ta mensupları bulunmaktadır. Selefilik ve Vehhabîlik bu mezhebin alt kolları olarak ortaya çıkmıştır. Sünnilik içerisinde en az takipçisi bulunan mezheptir.
İcmâ, bir İslam hukuku terimi.
Şer'ü men kablenâ veya Türkçe karşılığı ile Geçmiş şeriatler, bir İslâm hukuku terimidir.
Fer'î deliller, bir fıkıh terimi.
İstihsân, bir İslâm hukuku terimi.
Mesâlih-i mürsele ya da İstıslah, İslam hukuku terimi, bir maslahat türüdür.
Örf, Âdet (عادات) ve Teâmül, birbiriyle yakın üç terim olup, İslâm hukukundaki fer'î delillerden birini oluşturur.
Delil hukuki işlemlerde bir şeyi teyit etmeye yönelik kullanılan ipuçlarıdır. Bu ipuçları, karara varılırken hangi ispatların dikkate alınması veya hangilerinin dikkate alınmaması gerektiğini belirler. Deliller belgesel delil, maddi delil, dijital delil, aklayıcı delil, suçlayıcı delil, uydurma delil türlerinde olabilir.
Usûl-i fıkıh veya fıkıh usûlü, fıkıh yani İslâm hukukunun iki dalından biridir. Fıkhın diğer dalı “fürû” olarak tanımlanır. Salt “fıkıh” denildiğinde ise kastedilen şey de fürû’dur. Fıkhın diğer dalı olan “usûl” ise usûl-ü'l-fıkh veya fıkıh usûlü olarak anılır. “Nazarî Hukuk” olarak tanımlayabileceğimiz fıkıh usûlüne bir ilim olduğunu vurgulayarak ilmu usûli'l-fıkh dendiği gibi sadece ilmu'l-usûl dendiği de olur.
Velâyet ya da Evliyâlık, İslâm'da Allah'a dost veya Allah için dost olan kimselerin dindeki konumunu tanımlamak için kullanılan dini terim.
Zerâyi, bir İslâm hukuku terimi.
Selef veya Türkçede yaygın kullanımıyla Selef-i Sâlihin, İslâm literatüründe kullanılan bir terimdir.
İslamda dinî hükümlerin dayandığı kaynaklara edille-i şer'iyye denir. Bu kaynaklar dört tanedir: kitap, sünnet, icma ve kıyas. Edille-i şer'iyye veya şer'î deliller, en genel anlamda İslâm hukukunun kaynaklarını teşkil eder. Diğer bir ifadeyle edille-i şer'iyye, hüküm çıkarmada başvurulan esaslar olarak da ifade edilir. Kavramın ortaya çıkışı Tebeut Tabiin devrinden sonradır. Üzerinde düşünülmesi veya kavranılmasıyla, istenilen hükme ve sonuca ulâştırân şeydir. Kesin veya zannı olarak genel hüküm ifâde eder.
Defin ya da ölü gömme, cenaze töreni'nden sonra ölü bir insan ya da hayvanı toprağa gömme işidir. Toprağın eşilerek mezar adı verilen çukurun açılması, ölü beden ile türlü nesnelerin bu çukura konulması ve mezarın toprakla kapatılması yoluyla yapılmaktadır. Örneklerine insanlık tarihinin ilk yıllarından başlayarak rastlanan defin işleminin ölüye gösterilen saygıyı ifade ettiği düşünülmektedir. Defin, ahiret inancının olduğu toplumlarda ölümden sonra yaşamın başlangıcı olarak kabul edilen bir aşamadır.
Karine, bir şeyin varlığını gösteren işaret, emare anlamına gelen bir kelimedir. Arapçadaki karn kelimesinden türemiştir. Bu kelimenin yakınlık, yaklaşma, yakınlaşma, bir araya gelme/getirme, birleşme, yanında olma gibi anlamları vardır. Hukuk terimi olarak karine ise, bir yakınlığa bağlı olarak bir durumu, varsayımı işaret eden ipucu, bulgu, emare anlamına gelir.