İçeriğe atla

İsrail'in nükleer silahları

Kontrol Edilmiş
İsrail'in uzun süre varlığını inkar ettiği nükleer reaktörün 11 Kasım 1968 tarihli uydu fotoğrafı

İsrail'in nükleer silahları, İsrail devletinin nükleer silahlanmasıyla ilgilidir. İsrail dünyada nükleer silah geliştirmiş olarak kabul edilen altıncısı, Nükleer Silahsızlanma Antlaşması'nı imzalamamış nükleer silah sahibi dört ülkeden birisidir.[1]

Tanım

İsrail'in nükleer programını ifşa eden Mordechai Vanunu 2009 yılında

İsrail devleti resmî olarak nükleer belirsizlik diye tanımlanan bir siyaset izlemektedir. Buna göre stratejik olarak bilerek uluslararası komuoyu ile bilgi paylaşılmamaktadır. İsrail bu siyaset kapsamında resmî olarak nükleer silahlara sahip olduğunu açıklamamıştır. Ancak buna rağmen şu belirsiz açıklamayı yapmıştır:[2]

İsrail bölgede nükleer silahları uygulamaya koyan ilk ülke olmayacaktır.

—12 Aralık 1968 İzak Rabin[3]

İsrail devleti 1948 yılında kurulmasının hemen ardından nükleer alanda araştırmalara başlamıştır. Bu kapsamda 1950'li yılların sonuna doğru Fransa'nın desteğiyle gizli bir nükleer reaktör geliştirilmeye başlanmıştır.1960'lı yıllarda ilk nükleer silahlarını imal ettiyse de eski bir İsrail nükleer bilimci olan Mordechai Vanunu tarafından 1986 yılında İngiliz basınına yapılan ifşaatlara kadar kesin olarak bilinememiştir. İsrail'in halihazırda 75 ila 400 nükleer savaş başlığına ve bu başlıkları taşıyabilecek füze, uçak ve denizaltı fırlatma sistemlerine sahip olduğu bilinmektedir.

Nükleer silah geliştirme tarihçesi

1949-1956

İsrail'in ilk Başbakanı David Ben-Gurion II. Dünya Savaşı sırasındaki yahudi soykırımının yeniden yaşanmasına karşı önlem olmak üzere nükleer silah edinme gereğine inanıyordu. 1948 Arap-İsrail Savaşının hemen ardından bu yönde girişimlerde bulundu. İsrail Silahlı Kuvvetlerine bağlı bilimadamları bu dönemde özellikle değerli madenler ve petrol yatakları için Negev'de jeolojik araştırmalar yapar. Çalışmalar sonrasında uranyum bulunduğu anlaşılır. ABD'deki Şikago Üniversitesinde ders vermekte olan Enrico Fermi'nin derslerine katılmak üzere bu dönemde altı İsrailli yüksek lisans öğrencisi yurtdışına yollanır. Bu gelişmeler yaşanırken 1952 yılı Haziran ayında İsrail Atom Enerjisi Komisyonu IAEC kurulur. Negev'deki uranyumu fosfattan ayırma ve yeni ağır su elde etme teknikleri geliştirilince ABD'deki çalışmaların seviyesi yakalanmış olur. Ünlü kimyacı Ernst David Bergmann Fransa ile nükleer silahlar alanında işbirliği konusunda adım atar. Fransa'daki Commissariat à l'énergie atomique (CEA) ile işbirliği başlar. Bu dönemde Fransa'nın Marcoule'de kurduğu plütonyum reaktöründe İsrailli bilimadamları görev yapar. İki ülke arasındaki işbirliği Fransa'nın genç İsrail devletine silah yardımı yapmasının karşılığında Afrika'daki sömürgelerinde sorun yaşayan Fransa'ya önemli istihbaratın sağlanması yönünde de gelişir. İsrail ABD ile 12 Temmuz 1955 tarihinde nükleer işbirliği antlaşması imzalar. Ayrıca Fransa ile işbirliği halinde Dimona'da nükleer tesis kurulması kararı alınır.

1956-1965

Negev Nükleer Tesisleri

Gelişimi

Fransızlar nükleer alanda İsrail'e yardım etmelerininin gerekçesini daha önceki benzer bir olaya dayandırır. 1955 yılında Kanada Hindistan'ın barışçıl amaçlarla ağır su araştırma reaktörü kurmasına yardımcı olacağını açıklamıştır.[4] Ancak Fransa'nın İsrail ile işbirliğinin gerçek amacının Süveyş Kanalının ele geçirilmesi olduğu ortaya çıkmıştır. 1952 yılı Mısır'da iktidara gelen Cemal Abdünnasır kanalı kamulaştırınca çıkarları tehlikeye giren İngiltere ve Fransa İsrail'in mısır'a saldırmasını önerirler. Bunun karşılığında Fransa, İsrail nükleer silah programı çerçevesinde nükleer reaktör yapımında destek olacaktır. Dönemin Savunma Bakanlığı Müsteşarı Şimon Peres öneriyi kabul eder.[5] 17 Eylül 1956 tarihinde imzalanan antlaşmayla Fransa İsrail'e küçük çaplı bir reaktör satmayı kabul eder. Bu dönemde İsrail devleti olağanüstü İsrail yanlısı Fransız hükûmetinden faydalanır. Gelişen Süveyş Krizi, ABD ve Sovyetler Birliğinin ortak karşı tavır alması sonucu başarısızlığa uğrayınca nükleer projenin durumu belirsizliğe bürünür. Ancak Fransa askerî harekâttaki başarısızlığa rağmen antlaşmanın kendine ait şartlarını yerine getirerek nükleer tesisi kuracaktır. 3 Ekim 1957 günü yeniden gözden geçirilerek tekrar paraflanan antlaşmada projenin barışçıl amaçlarla yapıldığı ve reaktörün gücünün 24 Megawatt olduğu belirtilir. Ancak bu açıklamalar gerçeği yansıtmamıştır; kurulan reaktör neredeyse üç katı büyüklüktedir ve nükleer silah yapımındaki önemli unsurlardan olan plütonyumdan yılda 22 kg üretebilmektedir. Reaktörün kurulmasında sorumluluk İsrail'in Myanmar'daki askerî ataşesi Albay Manes Pratt'a verilir. 1957 yılı sonlarına doğru başlayan inşaat işlerinde binlerce Sefarad yahudisi çok ağır koşullarda çalıştırılacaktır.

Fransa ve İngiltere

Charles de Gaulle ve Ben Gurion (Paris 1960)

1958 yılı Kasım ayındaki seçimlerin sonunda Charles de Gaulle Beşinci Fransa Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olduğunda Fransa-İsrail nükleer işbirliğini sona erdirmek ister.[6] De Gaulle nükleer faaliyetlerin uluslararası denetime açılmasını, plütonyum üretilmediğinin teyit edilmesini ve nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanılacğının vurgulanmasını ister. Üst düzeyde yapılan temaların ardından Fransız şirketlerinin ülkedeki kontratlarının tamamlanmasına kadar faaliyetlerine devam etmesi üzerinde anlaşılır. Süreç 1966 yılına kadar sürecektir. Bu dönemde yapılan yazışmalardan İngiltere hükûmetinin İsrail'e nükleer hammadde ve teknoloji alanında büyük yardım sağladığı görülür.[6] İngiltere hükûmeti ülkeler arasındaki alışverişi gizlemek amacıyla Norveçli bir paravan firmayı kullansalar da gerçekler ortaya çıkacaktır.

Kritik kütle

1961 yılına gelindiğinde İsrail Başbakanı Ben Gurion Kanadalı meslekdaşı John Diefenbaker'a verdiği bilgide Dimona'daki nükleer tesiste plütonyum ayrıştırması için deneme yapılacak bir tesis kurulacağını belirtir. Bu bilgiyi alan İngiltere, bu adımın ancak nükleer silah üretiminin bir parçası olabileceğini anlar. 1962 yılında İsrail nükleer silah üretimi için gereken asgari kritik fisil nükleer yakıta sahip olmuştur. 1965 yılında ise nükleer yakıtları Plütonyum-239'a çevirecek tesis tamamlanmıştır.

1967'den günümüze

İsrail'in 1967 yılındaki Altı Gün Savaşının ardından bütün imkânlarıyla nükleer silah geliştirme işini giriştiği bilinmektedir. Bu döneme ait CIA belgelerinde İsrail'in elinde nükleer silahın bazı parçalarının olabileceği, işlerliğe sahip bir nükleer silahı elde etmekten ise birkaç ay uzakta olduğunu belirtilir. Zamanın Savunma Bakanı Moşe Dayan sürekli büyüyen bir geleneksel ordudansa nükleer silahlara sahip bir orduyu tercih ettiğini belirtmiştir.

Plütonyum üretmek için gereken çok miktarda uranyum Mossad tarafından çeşitli paravan şirektler kullanılarak Avrupa üzerinden deniz yoluyla İsrail'e getiriliyordu.[7]

Döneme ait resmî kaynaklardan açıklama yapılmadığından dolayı birçok bilgi istihbaratçılar tarafından toplanan verilere veya siyasetçilerin üstü kapalı yorumlarına dayandırılmıştır. 1969 yılında ABD Başkanı Richard Nixon o dönemde artık nükleer bir silaha sahip olduğu inanılan İsrail'in Başbakanı Golda Meir'e bölgede herhangi bir nükleer güç gösterisi veya test yapmaması konusunda ısrar etmiştir. 1973 Arap-İsrail Savaşı öncesinde Peres, ülkesinin nükleer bir denemeyle gücünü kamuoyuna açıklaması gerektiğini savunmuştur.

CIA verilerine göre 1980'li yılların başına gelindiğinde İsrail'in artık termonükleer silaha sahip olduğu düşünülmektedir.[8] 2000'li yıllara gelindiğinde İsrail'in 75-400 arasında nükleer savaş başlığına sahip olduğu düşünülmektedir.[9] Ayrıca 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında çok sayıda Yahudi Sovyet nükleer bilimadamının İsrail'e göçmesi de süreci etkileyen öneme sahiptir.[10]

Nükleer deneme

Vela Olayının olduğu Prens Edward Adaları

İsrail'in birden çok nükleer deneme yaptığı tahmin edilse de Vela Olayı haricinde elle tutulur bir olay bilinmemektedir.

Vela Olayı

22 Eylül 1979 tarihinde ABD tarafından nükleer testleri algılama göreviyle uzaya gönderilmiş olan Vela uydusu Hint Okyanusunun güney bölümünde nükleer patlamadan sonra oluşana benzer ışık demeti algılar. Dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter yönetimi olayın nükleer patlamadan kaynaklanmadığını açıklayacaktır. Ancak bazılarına göre algılanan veriler İsrail ile ortak nükleer proje yürüten ırkçı Güney Afrika Cumhuriyeti yönetimi tarafından yapılan bir nükleer testin delili olarak kabul edilmektedir.[11][12]

İfşaatlar

İsrail nükleer programının ilk olarak kamuoyuna aktarılması 19 Aralık 1960 tarihinde Time dergisindeki küçük bir haberle olur.[13] Ülkenin kimliğine dair yapılan spekülasyonların ardından çeşitli yayınlarda bu ülkenin İsrail'in olduğu açıklanmıştır. Bunun üzerine açıklama yapan İsrail Başbakanı Ben Gurion nükleer konulardaki çok az sayıdaki resmî açıklamadan birisini yaparak 24 Megawatt kurulu güce sahip bir reaktör inşa edilmekte olduğunu ve sadece ülkenin barışçıl ihtiyaçları olan sanayi, tarım, sağlık ve bilim alanında faaliyet göstereceğini vurgular. 1969 yılında İsrail'in nükleer kabiliyetine dair çeşitli yayın kurumlarında çıkan haberler hem ABD hem de İsrail yetkililerince yalanlansa da İsrail'in özellikle 1973 Arap-İsrail Savaşında mağlubiyet veya devletin varlığının ortadan kalkması ihtimaline karşı hazırlık olarak 13 adet nükleer bombayı hazırda beklettikleri iddia edilmektedir.[14]

İsrail'in nükleer silah programıyla ilgili ilk detaylı bilgiler Londra merkezli Sunday Times gazetesinin 5 Ekim 1986 tarihli sayısıyla olur. Dimona yakınlarındaki Negev Nükleer Araştırma Merkezinde eskiden çalışan Mordehay Vanunu adlı teknisyen bu bilgileri verdiği için Roma kentinde Mossad tarafından kaçırılarak İsrail'e geri getirilir. Devlet sırlarını ifşa etmekten suçlu bulunan Vanunu 18 yıl hapis cezasına çarptırılır. Vanunu'nun açıklamalarıyla İsrail'in termonükleer silahlar da ürettiği anlaşılır.

Eski ABD Başkanı Jimmy Carter 2008 yılında yaptığı açıklamada İsrail'in 150'den çok nükleer silaha sahip olduğunu belirtir.[15]

2010 yılında The Guardian gazetesinde yayınlanan haberde 1975 yılında Güney Afrika Başbakanı Pieter Willem Botha ve İsrail Başbakanı Şimon Peres öncülüğünde iki ülkenin nükleer silahlanma alanında işbirliği yaptıklarını ispat ettiği iddia edilen toplantı tutanakları yayınlanmıştır.[16] Belgelerde İsrail'in Güney Afrika ırkçı rejimine nükleer silah satma girişimlerinde bulunduğu iddia edilse de İsrail yönetimi bu haberi reddetmiştir.[17][18]

Nükleer cephanelik

İsrail Devleti nükleer kabiliyetiyle ilgili ayrıntıları kamuoyuyla paylaşmamıştır. İsrail'in nükleer cephaneliği ve gücü hakkında bu yüzden kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Nükleer cephaneliğin büyüklüğü kullanılan radyoaktif malzemelerin büyüklüğüne, reaktörün çalışma süresine ve kapasitesine bağlı olarak değişebilecektir. Son dönemde yapılan değerlendirmelere göre İsrail dünyadaki altıncı nükleer güç olarak değerlendirilmekte ve cephaneliğinde 100-300 nükleer savaş başlığına sahiptir.[19]

Fırlatma kabiliyeti

Füze

İsrail'in olası bir nükleer saldırıya maruz kalması durumunda cevap verebilecek şekilde füze sistemlerine sahip olduğu düşünülmektedir.1960'lı yıllarda Fransız Dassault firmasıyla ortak geliştirilen balistik füze programına Jericho adı verilmiştir. Jericho II olarak bilinen orta menzilli füzelerin 2800–5000 km menzili bulunmaktadır.[20] Jericho II programı kapsamında geliştirilen fırlatma sistemleri sivil havacılık uydularını yörüngeye koymakta da kullanılsa da bu teknoloji esas olarak kıtalararası balistik füze geliştirilmesinde kullanılmıştır. 2008 yılı itibarıyla harekât kabiliyetine sahip olan Jericho III kıtalararası füzesinin kullanıma girmesi sayesinde İsrail nükleer başlıklı kıtalararası füze menzilini 11.500 km'ye çıkartmıştır. Füzenin savaş başlığı taşıma kapasitesi 1 ila 1,3 tondur.[21]

Savaş uçağı

İsrail Hava Kuvvetleri uzun menzilli stratejik bombardıman uçağına sahip olmamasına rağmen F-16 ve F-15 savaş uçaklarıyla nükleer savaş başlığı fırlatma kabiliyeti bulunmaktadır.

Denizaltı

İsrail Donanmasının bünyesinde faaliyette olan Alman yapımı Dolphin sınıfı denizaltıların nükleer savaş başlığı taşıyabilecek Popeye Turbo füze fırlatma sistemine sahip olduğu bilinmektedir. Denizaltındaki füze sistemlerinin 2000 yılında Sri Lanka açıklarında Hint Okyanusunda gerçekleştirilen tatbikatlarda başarılı olduğu gözlemlenmiştir.[22] 2006 yılında ThyssenKrupp ortaklığına sipariş verilen iki yeni Dolphin II sınıfı denizaltının eski denizaltılardan üstün kabiliyette olması beklense de Alman hükûmetinden yapılan açıklamada denizaltıların nükleer silah taşıma kabiliyeti olmadığı belirtilmiştir.

Diğer

İsrail'in sahip olduğu iddia edilen farklı nükleer kabiliyetleri arasında çok küçük ölçekteki bombalardan, topçu birlikleri tarafından kullanılabilecek mermilere yerleştirilmiş nükleer başlıklar sayılabilir.

Nükleer silah politikası

Doktrin

İsrail'in nükleer doktrinini belirleyen en önemli etken ülkenin stratejik konumu ve toprak genişliğinin çok az olmasıdır. Ses hızından düşük bir hızda seyreden herhangi bir savaş uçağı Şeria Nehri ile Akdeniz kıyısı arasında ülkeyi 4 dakikada boydan boya geçebilmektedir. İsrail ayrıca yedeklere dayalı bir ordu yapısına sahip olduğundan dolayı görece düşük nüfusa yönelik saldırılardan etkilenecektir. İsrail bu alanlardaki zayıflıklarını istihbarat, esneklik ve ateş gücü ile kapatmaya çalışır. İsrail, toprak derinliği olmamasından hareketle tek bir savaş bile kaybetmemek üzerine strateji oluşturur. Bu yüzden olası savaşların önüne; caydırıcılık ve saldırıya uğrayacağı bilgisine sahip olduğunda önce saldırma taktikleriyle geçmeye çalışır. Bu stratejinin işe yaramaması durumunda İsrail devleti sınırları dışında savaşarak gerilimin acilen bir sonuca bağlanmasını tercih eder.[23] Stratejik olarak İsrail'in uzun menzilli füze kabiliyeti, nükleer savaş başlığı taşıyabilen denizaltı ve savaş uçaklarının varlığı ülke topraklarına karşı yapılacak bir saldırıya ciddi bir karşılık olanağını barındırır. Ülke savunmasının çökmesi ve şehir merkezlerinin tehlikeye düşmesi durumunda Samson Harekâtı olarak adlandırılan eylem tarzı benimsenecek ve düşmana nükleer saldırı dahil tüm imkânlarla topyekûn cevap verilecektir. Bu kapsamda nükleer silahlar son çare olsa da başvurulabilecek bir olanak olarak bekletilmektedir.

Kullanım

1973 Arap-İsrail Savaşı başladığında Golda Meir başta olmak üzere İsrailli yetkililer acil durumlara hazırlık olması açısından 8 adet nükleer savaş başlığı taşıyan F-4 Phantom II savaş uçağının 24 saat alarmda olacak şekilde havalanmaya hazır bekletilmesi emrini vermişlerdir. Hem bir önlem hem de uluslararası kamuoyuna baskı aracı olarak kullanılan bu uygulama o dönemde etkili olmuş ve ABD, Sovyet istihbaratları tarafından öğrenilen durum krizin acilen sonlandırılmasında bir etken olmuştur. 1991 yılındaki Körfez Savaşı sırasında Irak, İsrail'e Scud füzeleriyle saldırmış, bu dönemde İsrail nükleer olarak alarma geçmiş ve olası saldırı için hazır hale getirilmiştir.

Güç dengesi

1981 yılındaki Opera Operasyonu
Suriye'deki nükleer reaktör olduğu iddia edilen yapının saldırıdan önceki ve sonraki durumu

İsrail Ortadoğu bölgesinde diğer ülkelerin nükleer silah edinmesine hem diplomatik hem de askerî harekâtlarla karşı durmuş, engellemiştir. Fransa tarafından Irak'taki nükleer tesisler için hazırlanan yakıtların Mossad ajanları tarafından sabote edildiği, program kapsamında çalışan Mısırlı ve Iraklı mühendislerin Paris'te yine Mossad tarafından suikast sonucu öldürülmeleri bu kapsamda değerlendirilebilir.[24] 7 Haziran 1981 tarihinde İsrail, Irak sınırları içindeki Osirak nükleer tesislerini savaş uçaklarıyla vurmuştur.[24] Opera Operasyonu olarak bilinen saldırıda çok sayıda Iraklının yanı sıra 1 Fransız da hayatını kaybetmiştir.

6 Eylül 2007 tarihinde Orchard Harekâtı olarak adlandırılan saldırıda Suriye'nin Deyrizor bölgesinde bulunan ve nükleer tesis olduğu iddia edilen yapı İsrail hava saldırısı sonucu yok edilmiştir.[25][26] İddiaları yalanlayan Suriye Birleşmiş Milletler nezdinde şikayette bulunmuştur. Harekât sırasında ABD ile İsrail istihbarat alışverişinde bulunmuştur. Ayrıca harekâttan sonra savaş uçakları Türkiye hava sahasına girmesi ve boş yakıt tanklarını havadan atmış olması basın tarafından işlenmiştir.[27]

İsrail, İran'ın nükleer programını da kendisi için tehdit olarak görmekte ve engellemek için çeşitli girişimlerde bulunmaktadır. Bu kapsamda ABD destekli askerî müdahale gündeme getirilmiştir.[28] Ayrıca İranlı bilimadamları Mossad tarafından hedef alınmaktadır.[29] Natanz'daki nükleer tesis İsrail kaynaklı olduğu düşünülen Stuxnet adlı zararlı bir yazılım tarafından hedef alınmıştır.[30]

Uluslararası antlaşmalar

İsrail'in 1968 yılında Nükleer Silahsızlanma Antlaşmasını[31] imzalaması beklense de İsrail imzalamak konusunda tereddüt yaşar. Özellikle yaşanan yoğun bölgesel savaşlar ve İsrail askeri doktrini çerçevesinde nükleer belirsizlik politikasını sürdürür. 10 Aralık 1996 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen kararda Orta Doğu bölgesinin nükleer silahlardan arındırılması istenir.[32] Arap ülkeleri özellikle İsrail'in nükleer programını görmezden gelerek İran'ın nükleer programına müdahale eden Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ve ABD hükûmetini eleştirmektedir.[33]

Kaynakça

  1. ^ Diğer ülkeler Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore'dir.
  2. ^ Açıklamada İsrail nükleer silah üretmeyeceğini veya kullanmayacağını değil ilk olarak "uygulamaya koyan" ülke olmayacağını vurgulamaktadır
  3. ^ ABD Dışişleri Bakanlığı arşivleri 4 Mayıs 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 2 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  4. ^ Bakınız CANDU-Reaktörü
  5. ^ 1923 doğumlu Peres, İsrail'de göreve gelen en genç müsteşar olur. Aracılık ettiği antlaşma sayesinde İsrail Fransa'dan gelişmiş Dassault Mirage III savaş uçağını alarak güç dengelerini değiştirecek, ayrıca Negev Nükleer Tesisi kurulacaktır.
  6. ^ a b Konuyla ilgili çok gizli ibareli yazışmalar 11 Şubat 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 6 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  7. ^ Bakınız Plumbat Harekâtı 30 Mayıs 1977 26 Ekim 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Time makalesi (İngilizce) 6 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  8. ^ Vanunu'nun yaptığı ifşaatlarla İsrail'in 1980-86 döneminde termonükleer silah üretme kabiliyetine sahip olduğu görülmüştür
  9. ^ Plütonyum elde etme sürecinde kullanılmış olabileceği düşünülen lazerli izotop ayrımı gerçekleştirilebildiyse bu sayının dramatik şekilde artması muhtemeldir
  10. ^ İlgili makale 21 Mart 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 6 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  11. ^ Rhodes, s.164-169
  12. ^ ABD Arşivlerindeki konuyla ilgili belgeler 21 Ekim 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 7 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  13. ^ 19 Aralık 1960 tarihli 21 Temmuz 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Time haberi (İngilizce) 7 Şubat 2011 tarihinde erişilmiştir
  14. ^ 12 Nisan 1976 tarihli 9 Şubat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Time haberi (İngilizce) 7 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  15. ^ 26 Mayıs 2008 tarihli 14 Kasım 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. BBC haberi (İngilizce) 7 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  16. ^ 24 Mayıs 2010 tarihli 25 Mayıs 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. The Guardian haberi (İngilizce) 7 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  17. ^ 24 Mayıs 2010 tarihli 3 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Israel News haberi (İngilizce) 7 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  18. ^ 1987 yılında Angola'da yapılan Cuito Cuanavale Muharebesinde Angola'nın Bağımsızlığı İçin Halk Hareketi ve Küba Ordusu karşısında mağlubiyet alan Güney Afrika Ordusunun bu muharebe sırasında nükleer silah kullanmayı düşündüğü iddia edilir 30 Eylül 2008 tarihli 8 Şubat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Fidel Castro makalesi (İngilizce) 7 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  19. ^ 4 Ekim 2010 tarihli haber 4 Nisan 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 8 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  20. ^ İlgili makale 26 Ocak 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 8 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  21. ^ Günümüz teknolojisiyle 6 adet 100 Kiloton veya 1 adet 1 Megaton gücünde savaş başlığı anlamına gelmektedir
  22. ^ İlgili makale 30 Aralık 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 8 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  23. ^ İlgili makale 13 Temmuz 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 9 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  24. ^ a b 1981 Osirak saldırısının değerlendirildiği makale 2 Ekim 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 10 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  25. ^ 16 Eylül 2007 tarihli 5 Aralık 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. The Guardian haberi (İngilizce) 10 Şubat 2012 tarihinde erişimiştir
  26. ^ Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu konuyla ilgili kesin bir açıklama yapamamaktadır İlgili açıklama 31 Ağustos 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 10 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  27. ^ 24 Aralık 2010 tarihli 27 Aralık 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. soL haberi 10 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  28. ^ 21 Şubat 2005 tarihli 6 Ağustos 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. The Washington Times haberi (İngilizce) 10 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  29. ^ 16 Ocak 2012 tarihli 18 Şubat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. soL haberi 10 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  30. ^ 11 Şubat 2011 tarihli 24 Eylül 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. The New York Times haberi (İngilizce) 10 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  31. ^ Antlaşmanın İngilizce metni 26 Ocak 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 10 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  32. ^ İlgili karar 25 Ekim 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 10 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir
  33. ^ 6 Mart 2005 tarihli 3 Kasım 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. The Washington Post haberi (İngilizce) 10 Şubat 2012 tarihinde erişilmiştir

Ayrıca bakınız

Dış bağlantılar

Konuyla ilgili yazılan eserler

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Nükleer silah</span> Nükleer enerji ile yıkım gücü sağlayan silah

Nükleer silah, nükleer reaksiyon ve nükleer fisyon birlikte kullanılmasıyla ya da çok daha kuvvetli bir füzyonla elde edilen yüksek yok etme gücüne sahip silahtır. Genel patlayıcılardan farklı olarak çok daha fazla zarar vermek amaçlı kullanılır. Sadece kullanılan bir silah, tüm bir kenti ya da bir ülkeyi canlı, cansız ne varsa tamamen yok edecek güçtedir.

<span class="mw-page-title-main">İran'ın nükleer programı</span>

İran'ın nükleer enerji elde etmek için başlattığını söylediği, ancak başta ABD olmak üzere bazı ülkelerin nükleer silah üretmek için başladığını iddia ettiği proje.

<span class="mw-page-title-main">Mordehay Vanunu</span>

Mordehay Vanunu. 1986 yılında İngiliz Sunday Times gazetesine İsrail'in gizli nükleer silah programını açıklamasının ardından 30 Eylül 1986 tarihinde Roma'da Mossad ajanlarınca bayıltılarak İsrail'e kaçırılan ve vatana ihânet suçundan yargılanıp 18 yıl hüküm giyen İsrailli nükleer teknisyen.

<span class="mw-page-title-main">Kuzey Kore nükleer tartışmasının yakın tarihçesi</span>

Aşağıda Kuzey Kore'nin nükleer silah gelişimi ile alakalı bir kronoloji verilmiştir. Beş ülke - Amerika Birleşik Devletleri, Güney Kore, Rusya, Çin ve Japonya, Piyongyang yönetimine nükleer silah gelişimi yönündeki hırsından vazgeçmesi için baskılarını artırmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Seyir füzesi</span> Jet motorundan faydalanan güdümlü, antigemi füze sistemidir

Seyir füzesi kaldırıcı kuvvet olarak kanatçıklarının yardımıyla havanın dinamik yapısından, sürüklenmeyi dengelemek için de çekiş kuvvetlerinden bunun içinde jet motorundan faydalanan güdümlü bir füze sistemidir. Kruz füzesi genel olarak içerisinde klasik patlayıcı veya nükleer bomba bulunan savaş başlıklarını yüzlerce kilometre taşımak üzere tasarlanmıştır. Gelişmiş kruz füzeleri süpersonik veya yüksek sesaltı hızla ilerleyen, kendi kendine sevk edebilen, radara yakalanmamak için çok alçak irtifadan uçabilen araçlardır. Genel olarak bu araçlar savaş başlığı taşımaları ayrıca keşif veya gözetleme değil saldırı amacı taşıdıklarından insansız hava aracı sınıfına girmezler.

Irak ambargosu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından Irak'a yönelik uygulanan ekonomik ve ticarî yaptırımların toplamıdır. Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesinden dört gün sonra 6 Ağustos 1990 tarihinde yürürlüğe konan yaptırımlar Körfez Savaşından sonra da sürmüş, 22 Mayıs 2003 günü Irak Savaşının ardından ülkenin işgal edilip Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Ambargonun açıklanan temel amacı Kuveyt'i işgal eden Irak Silahlı Kuvvetlerinin bu ülkeden çekilmesi olsa da, sonradan Kuveyt hükûmetinin talebi gereğince savaş tazminatının ödenmesi ve varolduğu iddia edilen kitlesel imha silahlarının tasfiye edilmesini sağlamak için tehdit unsuru olarak kullanılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Kellogg Brown & Root</span> Amerikan mühendislik, tedarik ve inşaat şirketi

Kellogg Brown & Root (KBR), Houston merkezli ABD kökenli mühendislik, inşaat ve güvenlik şirketi. Halliburton'a bağlı bir M. W. Kellogg Co olarak varlığını sürdüren şirket Brown & Root ile birleşerek KBR adını almıştır. Vietnam Savaşı ve Irak Savaşı sırasında ABD Silahlı Kuvvetlerinin önemli ihalelerini almıştır.

Nijer uranyum iddiaları, Irak'daki Saddam Hüseyin rejiminin nükleer silah geliştirme amacıyla girişimlerde bulunduğuna dair İtalyan İstihbarat Teşkilatı SISMI tarafından ortaya atılan ve sahte belgelere dayandırılan iddiaları kapsar. Buna göre Birleşmiş Milletler ambargosu altındaki Irak'ın Nijer'den toz halinde uranyum almak istediği öne sürülür.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1441 sayılı kararı, 8 Kasım 2002 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından alınan ve Irak'taki Saddam Hüseyin rejiminin daha önce alınan kararların gereği olarak silahsızlanma yükümlülüklerini getirmesi için son uyarı niteliğini taşıyan karardır.

<span class="mw-page-title-main">Irak Ulusal Müzesi</span>

Irak Ulusal Müzesi Irak'ın başkenti Bağdat'da yer alan bir müzedir. Mezopotamya uygarlıklarına dair çok önemli eserlerin sergilendiği müze 2003 yılında Irak’ın işgalinin ardından ABD Silahlı Kuvvetleri tarafından yağmalanmıştır. Irak Başbakanı Nuri El Maliki tarafından 23 Şubat 2009 tarihinde yeniden açıldığında bünyesindeki eserlerin yarısından fazlasının çalınmış olduğu ortaya çıkmıştır. Eserlerin yeniden müzeye kazandırılması için Birleşmiş Milletler başta olmak üzere çok sayıda kuruluş çalışmalar yürütmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Tommy Franks</span> Amerikalı general

Tommy Ray Franks ABD Silahlı Kuvvetlerinde emekli general. En son yaptığı görev ABD Merkez Komutanlığı'dır. Bu görevi General Anthony Zinni'den 6 Temmuz 2000 tarihinde devraldı. Bu görevini 7 Temmuz 2003 tarihinde emekli oluncaya kadar görevini sürdürdü. 11 Eylül Saldırılarının ardından 2001 yılında Afganistan'daki Taliban rejimine karşı düzenlenen işgale ve 2003 yılındaki Irak'ın işgaline komuta etti. Pulitzer Ödüllü gazeteci Thomas Ricks'e göre ABD tarihindeki en başarısız 4. komutandır.

Duelfer Raporu, 30 Eylül 2004 tarihinde Iraq Survey Group (ISG) tarafından yayınlanan rapordur. 2003 yılındaki Irak’ın işgalinden sonra ülkede faaliyet göstererek kitle imha silahları arayan grup hazırladığı raporda, ABD Başkanı George W. Bush başta olmak üzere ABD hükûmeti tarafından iddia edilenin aksine Irak'da kitle imha silahı bulunmadığını açıklayacaktır.

Julian Assange önderliğindeki WikiLeaks organizasyonu, ABD Dışişleri Bakanlığı ve dünya genelindeki ABD büyükelçilikleri arasındaki ayrıntılı yazışmalardan oluşan 251.287 gizli belgenin bir önbelleğini elde etti ve belgeleri yayınladı. Belgeleri beş büyük gazetenin desteği altında dağıttı ve ilk 220 diplomatik belge 28 Kasım 2010 tarihinde yayımlandı. Belgelerin yaklaşık 100 bini "hizmete özel" (confidential), 15 bini "gizli" (secret) olarak sınıflandırılırken, "çok gizli" sıfatını taşıyan hiçbir belge yayınlanmadı. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın toplam 270 büyükelçilik ve konsolosluklarla günlük yazışmalarına dayanan belgeler içinde Washington'dan sonra 7918 belge ile en fazla belge ABD Ankara büyükelçiliği tarafından hazırlananlardan oluşmaktadır. Belgelerin çoğu, ABD ile Orta Doğu ülkeleri arasındaki diplomatik ilişkilere dayanmaktadır. WikiLeaks, birkaç ay içinde aşamalı olarak belgelerin tamamını yayımlamayı planlamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Özgür Suriye Ordusu</span> Suriyede muhalif silahlı örgüt

Özgür Suriye Ordusu Suriye Arap Cumhuriyeti'nde kurulan ve Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın temsil ettiği rejimi devirmek için savaşan, silahlı örgüttür. Kuruluş bildirisinde örgütün amacı, "rejimi sona erdirmek olduğu ve rejime destek veren tüm güvenlik birimlerinin hedeflerinde olduğu” biçimde ifade edilmektedir. Suriye İç Savaşı sırasında rejimi yıkmak isteyen, firar eden askerler tarafından, 29 Temmuz 2011 tarihinde Riyad el-Esad liderliğinde kurulmuştur. 2012 yılının başlarına kadar bütünüyle yerli isyancılar tarafından oluşmuştur. Siyasi kanadı Suriye Ulusal Konseyi'dir ve ona bağlıdır.

Stratejik Silahların Sınırlandırılması Görüşmeleri, ABD ile SSCB – Soğuk Savaş’ın süper güçleri- arasında mermi ve silahlanma kontrolü konusunda yapılan ikili görüşmeler ve uluslararası antlaşmadır. Antlaşma SALT I ve SALT II şeklinde iki turdu.

Jericho, İsrail tarafından 1960'lardan günümüze kadar geliştirilen, uygulanmış balistik füzelerin birbiriyle yakından ilgili bir ailesi için verilen genel bir addır. İsmi, 1963 yılında İsrail ve Dassault arasında imzalanan Jericho'nun ilk geliştirme sözleşmesinden alınmış ve kod adı da İncil'deki Jericho şehrinden referans olarak verilmiştir. Çoğu İsrail klasik silah sisteminde olduğu gibi, test verilerinin, hükûmet yetkililerinin kamuya açıklamalarının ve özellikle de Shavit uydu fırlatma aracıyla ilgili açık bilgilerin ayrıntılarının bulunduğu kesin ayrıntılar sınıflandırılmıştır. Daha sonraki Jericho ailesi gelişimi, Jericho II IRBM'nin türevleri olduğuna inanılan ve Jericho III ICBM'nin gelişiminden önce gelen Shavit ve Shavit II uzay fırlatma araçlarıyla ilgilidir.

<span class="mw-page-title-main">Hanford Sahası</span>

Hanford Sahası, Amerika Birleşik Devletleri'nin Washington eyaletindeki Columbia Nehri üzerinde federal hükûmeti tarafından işletilen, çoğunlukla hizmet dışı bir nükleer üretim kompleksidir. 1943'te, Washington'da Hanford'ta Manhattan Projesi'nin bir parçası olarak kurulan saha, dünyanın ilk tam ölçekli plütonyum üretim reaktörü olan B Reaktörü'ne ev sahipliği yapıyordu. Tesiste üretilen plütonyum Trinity bölgesinde test edilen ilk nükleer bomba ve Nagasaki'ye atılan Fat Man'de kullanıldı.

<span class="mw-page-title-main">Nükleer silahlanma yarışı</span> Soğuk Savaş döneminde yaşanan çekişme

Nükleer silahlanma yarışı, Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği ve müttefiklerinin Soğuk Savaş süresince nükleer savaşta üstünlük kurmak için girdikleri bir silahlanma yarışıydı. Bu dönemde, ABD ve Sovyetler'in yanı sıra diğer ülkeler de nükleer silah geliştirmeye başladı, ancak hiçbiri savaş başlığı üretiminde diğer iki süper güç kadar etkin olmadı.

<span class="mw-page-title-main">Falkland Savaşı'nın sonuçları</span>

Falkland Savaşı'nın sonuçları, İngiltere ile Arjantin arasındaki 1982 yılındaki Falkland Savaşı'nın sonuçlarının iki ülke iç siyasetine olduğu kadar küresel olarak uluslararası ilişkiler alanında, askeri alanda, kültürel alanda ve sağlık alanında etkileri olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Orchard Operasyonu</span> 2007 İsrailin Suriyede şüpheli bir nükleer reaktöre düzenlediği hava saldırısı

Orchard Operasyonu, aynı zamanda Operation Outside the Box olarak da bilinir, Suriye'nin Deir ez-Zor bölgesinde, Al Kibar sahası olarak anılan, şüpheli bir nükleer reaktöre, 6 Eylül 2007'de gece yarısından hemen sonra meydana gelen İsrail hava saldırısıydı. İsrail ve ABD hükûmetleri yedi ay boyunca bu gizli baskınlarını açıklamadılar. Beyaz Saray ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) daha sonra Amerikan istihbaratının sitenin askeri amaçlı bir nükleer tesis olduğunu belirttiğini doğruladı, ancak Suriye bunu reddetti. 2009 Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) soruşturması, uranyum ve grafitin kanıtlarını bildirdi ve sitenin bildirilmemiş bir nükleer reaktöre benzeyen özellikler taşıdığı sonucuna vardı. IAEA başlangıçta sitenin yapısını onaylayamadı veya reddedemedi çünkü, IAEA'ya göre Suriye, IAEA soruşturmasıyla gerekli işbirliğini sağlayamadı. Suriye bu iddialara itiraz etti. Yaklaşık dört yıl sonra, Nisan 2011'de Suriye İç Savaşı sırasında IAEA, tesisin bir nükleer reaktör olduğunu resmen doğruladı. İsrail, 2018 yılına kadar saldırıyı kabul etmedi.